05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 23 Kasım 2017 haber 2 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ zNoorrlmaadlodğeğuimlyaNıagssaanirroleuakşlararaplmeıttdlbıaryaıbkrekoldılurbadraarreodkınkığuyıleuoklmrrai,rı Hükümet, 100 doğumdan 53’ünün sezaryenle yapıldığını belirterek genelgeler ve teşviklerle normal doğumu arttır mak isterken yurdun dört bir yanın dan normal doğum ıs rarı nedeniyle bebekle rin sakat doğduğu ha berleri geliyor. “Normal doğum ısrarı” nedeniy le çocukları sakat doğan SİNAN TARTANOĞLU aileler kurdukları iletişim ağı ile birbirlerine destek oluyor. Çok sayı da aile Başbakanlık İle tişim Merkezi (BİMER) ya da Cumhur başkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) yoluyla mağduriyetlerini devletin üst katlarına iletmeye çalışıyor. Suç du yuruları “doktor hatası” değil, “doğum komplikasyonu” olarak sonuçlanıyor. Skandal iddialar Doğumhanelerde yaşanan skandallar; whatsApp ve sosyal medya gruplarında anlatılıyor, suç duyurusu dilekçelerine yansıyor. İddialara göre bebeğin ve annenin kilo takibi dikkatli yapılmıyor, ultrason testleri uzman hekimlerce takip edilmiyor, doğum işlemi ebelere teslim ediliyor. Sezaryen ile yapılması gereken doğumların, normal doğumla gerçekleşmesi nedeniyle yaşanan zorluklar, zorla doğuma bağlı olarak bebeklerin “Brakial Pleksus Yaralanması (Kol Felci)”, “Serabral Palsi (Beyin Felci)”, “Epilepsi”; yutkunma, konuşma, görme ve duyma bozuklukları ile doğması, ailelerin iddialarının ortak noktasını oluşturuyor. Bebeklerin kolundaki sinirlerin kopması ile oluşan “kol felci” yaşam boyu sürüyor, çok uzun süre takip ve rehabilitasyon gerektiriyor. Ailelerin iddialarına göre doğum işlemi daha 35, 36, 37 ve 38. haftalar gibi sürecin doğal sonucuna haftalar varken başlatılıyor, henüz hazır olmayan anne bedenine suni sancı uygulanıyor. Doğumhanede görevli temizlik ve güvenlik görevlileri de doğumlara dahil ediliyor, orantısız bir şekilde karın bölgesine baskı yapılıyor. Orantısız güçle yapılan çekme ve vakumlama işlemleri nedeniyle ağır travmalar meydana geliyor.  ‘Karnıma çöktürerek...’ Sinop’ta bir anne yaşadığı durumu, “Beni suni sancı ile normal doğuma aldılar. Suni sancıyı arttırdılar, arttırdılar. Hemşire hanım yanındaki hizmetli bayana karnıma çöktürerek bastırarak çocuğu sıkıştırdılar. Zorla doğum yaptırdı. Çocuğum doğduğunda ses vermedi, canlı olarak doğmadı. Yoğun bakım kuvezine aldılar. Duyma, oturma, konuşma hiçbir şey yok. Beyin oksijensiz kaldığı için doğum hatası olarak söylendi” ifadeleri ile anlatıyor. Kordon dolandı Tokat’tan suç duyurusunda bulunan ve BİMER’e başvuran bir anne, “17 Eylül 2017 tarihinde Tokat devlet hastanesinde doğum yaptım. Bebeğimin boynuna kordon dolanmış ve kaka Doğumda unutulan sargı bezi öldürdü İzmir’de, sezaryenle yaptığı doğumda rahminde unutulan sargı bezi, defalarca kontrole gitmesine rağmen fark edilmeyen 22 yaşındaki Harika Kanık, vücudunun iltihaplanması sonucu 6 ay içinde yaşamını yitirdi. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun kusurlu bulduğu Dr. Ü.Ç. ile ameliyathane hemşiresi H.C. hakkında ‘taksirle ölüme neden olmak’ suçundan 6 yıla kadar hapis cezası istemiy le dava açıldı. Dr. Ü.Ç’ye İzmir Tabip Odası tarafından da 3 ay meslekten men cezası verildi. Kararın gerekçesinde, “Ameliyat bölgesinde yabancı cisim unutulması ciddi bir özensizlik olarak değerlendirilmiş, hastanın vefatı ile sonuçlanmış süreçte Ü.Ç’nin hata ve ihmali olduğu kanaatine varılmıştır” denildi. Ü.Ç ve hemşire, önümüzdeki günlerde yargıç karşısına çıkacak. l DHA yuttuğu belirlenmiş. Bebeği kalp atışlarının yavaşladığını öngörmelerine rağmen zorla normal doğum yaptırdılar. Bir an evvel sezaryenle yavrumu kurtarmaları gerekirken normal doğum için uğraştılar. Ve maalesef sezaryen operasyonu yapacak doktor hiç gelmedi. En azından gelseydi, bir ultrasonla baksaydı, boynuna kordon dolandığını görerek acil sezaryene almalıydı ama gelmedi. Bizim de çocuğumuz felçli durumda. Bize BİMER şikâyetimizin ardından yapılan açıklama; ‘7/24 burada kadın doğum doktoru bulunduramayız’ oldu” sözleri ile aktarıyor. Temizlikçiler bastırdı Bir başka olay ise İzmir Torbalı Devlet Hastanesi’nde yaşandı. Aile olayı, “2014 yılında defalarca kontrolsüz şekilde ebeler ve temizlikçilerin karnıma sertçe basınç vererek, doktorun da vakumla defalarca çekmesi ile 3 kilo 100 gram dünyaya geldi. Sağ kol sinir zedelenmesi ve köprücük kemiği kırılmıştı. Emmesi zayıf diye apar topar başka hastaneye sevk edildi. 9 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra verildi” olarak ifade ediyor. Omurilik kopuğu 4 bin 60 gram olarak Ocak 2017’de İstanbul Üsküdar Hospital Türk Hastanesi’nde doğan bir erkek çocuk. Aile, “Doktorun daha fazla beklememek için ebelerin, hademelerin annenin üzerine çıkıp baskı yaptırmak yoluyla doğmaya zorlanması sonucu, açılmayan kanala sıkışarak bütün yaşamsal fonksiyonları duran bebeği kanaldan çekemeyen doktor, doğumu izlemek için dahi doğumhaneye alınmayan babasının ve teyzelerinin acilen doğumhaneye alınarak kanala sıkışan bebeğin, babasına çektirilerek çıkartılması sonucu üç tam omurilik kopuğu, iki zedeli sinir, kafatası çatlağı... 11 gün yoğun bakım. Şu an sağ kolda sadece omuzda biraz hareket var” diyor.  Tırnak izleri Bir başka anne ise yaşadıklarını “4 kilo 150 gram çocuğu hiç sancım olmadığı halde, suni sancı ile normale zorladılar. Sol kaburgamı kırdılar. İki kere kalbi durdu. Çocuğun boynundaki tırnak izleri hâlâ duruyor” sözleri ile anlatıyor. l ANKARA ERDOĞAN’IN SÖZLERİYLE BAŞLADI Sezaryen ve kürtaja ilişkin “dev adeta cinayet işlediler” açıklaması ile let politikası” Cumhurbaşkanı Tay şekillenmeye başladı. Kadınların nor yip Erdoğan’ın başbakanlığı dönemin mal doğum konusunda cesaretlendiril de, Haziran 2013’te yaptığı “Yıllarca do mesi gerektiğini belirten Erdoğan, se ğum kontrolü mekanizmalarını çalıştı zaryen oranlarının azaltılması konusun lar. Adeta bizim vatandaşlarımızı, halkı da da bir seferberlik başlatılması gerek mızı kısırlaştırdılar. Sezaryen ve kürtaj tiğini belirtti. denilen olay budur. Bunları yaparken de Temmuz 2012 tarihinde çıkarılan ve sezaryen yasası olarak bilinen düzenleme ile sezaryen, anne ve bebek için tıbbi zorunluluk koşuluna bağlandı. Ancak, “Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekimin sorumlu tutulmamasının” önü açıldı. ‘Riskli olduğuNu bile bile...’ Eskişehir’de doğum yaparak hastane hakkında suç duyurusunda bulunan bir başka anne de başından geçenleri, “Çocuğun kilosuna 3 bin 900 dediler, 4 bin 100 gram olarak dünyaya geldi. Hamilelik şekerim olmasına rağmen ve insülin kullanmama rağmen doktor riskli olduğumu bile bile doğumuma girmedi. Gerekli özeni göstermedi. Kızım üç gün yoğun bakımda kaldı fakat bize yaralanma ile ilgili hiçbir bilgi vermediler. Normal doğuma uygun olmadığım halde zorla normal doğum yaptırmaya çalıştılar. Çocuk ilerlemediği halde uğraşacaklarına eğer sezaryene alınsaydım çocuğum bu durumda olmayacaktı” ifadeleri ile özetliyor. ÜÇ SİNİR KOPTU İKİ SİNİR ZEDELİ 2015’te Ankara’da yaşanan Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan olay ise “34 haftalık erken doğum. 2 buçuk kilo. Açılmam olmadan asistan doktor ısrarıyla normal doğuma alındım. Karnıma defalarca bastırdılar, bir türlü çıkaramadılar. Boyun omurgasından çektiler sıkıştı ve bebek gelince hemen 2 elini tuttular. 1 hafta kuvezde kaldı. Sonuç 3 sinir kopuk. Sağ gözü kapalı, 2 sinir zedelenmiş” olarak aktarılıyor. Ölüyorum ameliyat edin’ İstanbul’da Özel Erdem Hastanesi’nde 2014 Eylül’ünde gerçekleşen doğum ile ilgili olarak anne, “Sadece kontrol için gittim, bana suni sancı vererek 9 saat bekledikten sonra doğuma aldı. Bebeğim 4 bin 230 gramdı ve ölü olarak doğdu. 5 gün yoğun bakımda kaldı. Doğum esnasında bile kas gevşetici vurdular. Açılma olmadığı halde zorla üzerime 10 kere iki kişi çıktılar. Doğum olmayınca vakumlu çekmeyi planladılar. ‘Ben ölüyorum artık. Beni ameliyat edin’ dediğim halde yine istediklerini yaptılar” diyor.    Sağlık Bakanlığı, doğumhanelerde yaşanan bu skandallar için yazılı ve sözlü sorularımıza yanıt vermedi. Kuramsal tartışmalara bir reklam arası Her şeyden önce cumhuriyet. com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’e verilen 3 yıl 1 ay hapis cezasını haksız, hukuksuz ve adaletsiz bulduğumu belirtmek isterim. Herhalde AKP’nin “ileri Demokrasi” dediği rejimin adalet mekanizması da böyle işliyor! Dilerim bu karar temyiz sürecinde bozulur. HHH Son zamanlarda, Ümit Aslanbay’ın Ali Sirmen’le yaptığı nehir söyleşi üzerine, Türk Devrimi, Demokrasi ve yakın tarih hakkında bir dizi kuramsal yazı yazmaya başladım ve “Acaba okurlarımı sıkıyor muyum?” diye düşünmekten de kendimi alamadım. Fakat yazılar hiç beklemediğim bir ilgi ile karşılandı. HHH Beni izleyen, www.kongar.org adresli siteme giren okurlarım bilir: “Ben yazılarımı, bütün yaşamımla bile bu dünyada hiçbir şeyi etkileyemeyeceğimi bilerek umutsuzca, ama tek bir makale ile tüm dünyayı değiştirebilecekmiş gibi bir sorumlulukla yazarım.” Dolayısıyla benim umutsuzluğa kapılmam olanaklı değildir, çünkü zaten “Dünyayı değiştirmek” gibi bir iddiam ya da umudum yoktur... Hatta yazılarımla insanları bile pek etkileyebileceğimi sanmam; sadece kendime, topluma, tarihe, bilime ve gerçeklere karşı duyduğum sorumlulukla, “sanki tüm dünyayı değiştirebilecekmiş gibi” yazarım. Bu nedenlerle son zamanlarda art arda gelen ve “yazılarımdan etkilendiklerini” belirten mektuplar beni şaşırttı. Sayıları hiç de az olmayan bu mektuplardan, 2 Kasım 2017 tarihinde, kuramsal yazılarımdan biri üzerine yollanmış olan bir tanesini örnek olarak (reklam arası mahiyetinde) aşağıya alıntılıyorum. Yarın yine Demokratik Paradigmalar ve Türk Devrimi tartışmalarına devam edeceğim. HHH “Emre Bey merhaba, Sayın Hocam yazınız çok aydınlatıcı. Ben lise mezunuyum ve hep dindar yaşamaya çalıştım. 15 Temmuz kalkışmasından sonra ilk defa cemaat ve tarikatlara sorgulayıcı bakmaya başladım... Bu süreçte sizin yazılarınızdan çok istifade ettiğimi belirtmek istiyorum. Ben de kendi kapasitemce samimiyet ile yazılarınızın da ışığında ‘Demokrasi direnmeli, Cumhuriyet direnmeli’ diyorum. Hür, akılcı ve saygın yaşamak için bunu istiyorum ve çevreme elverdiğince aktarmaya çalışıyorum.. (‘Kızlarıma MektuplarYaşamdan Satırbaşları’ kitabınızı da yaklaşık 2 sene önce okumuştum.) Sizin gibi aydın ve samimi demokrat insanlara ben de kendi duamda Allah’ın güzellikler vermesini diliyorum. Saygılarımla, E. Ö. Bornova/İzmir” HHH Okurlarımın da bana katılmasından sevinç duyarak... Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan, Cumhuriyet’e, Demokrasiye, İnsan Haklarına inanan herkes adına: DİREN ADALET... DİREN CUMHURİYET... DİREN DEMOKRASİ! 10 yaşındaki çocuğu boğdular AİLELERE UYARI: Dijitale alışan çocukların algısı kapanıyor Dijital ekranlardaki akış hızının çocukların analiz kapasitelerinin çok üzerinde olduğunu ve uzun süre buna maruz kalan çocukların dünyaya olan algısının kapandığını söyleyen Doç. Dr. Adnan Ayvaz, “2 yaşından önce dijital ekrana uzun süre maruz kalmak çocukta, konuşma gecikmesine neden oluyor” dedi. Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz, çocukların dijital ekran lar karşısında sabitlendiğini gören ailelerin, çocuklarını sakinleştirmek ve yemek yedirmek için bu programları sağlıksız bir tercih yaparak kullandığını, ancak bu durumun ciddi sosyal sağlık problemlerine yol açtığını dile getirdi. Doç. Dr. Ayvaz, çocuklarda konuşma problemlerinin nedenlerinin arasında sadece dijital ekranlara maruz kalmak değil, psikolojik nedenlerin de yatıyor olabileceğini belirtti. l DHA TÜİK VERİLERİ: Altı saat TV, bir saat kitap, üç saat internet Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de geçen yıl 50 binin üzerinde kitap basıldı. Fakat raporlara göre Türkiye, dünya sıralamasında en fazla kitap okuyan ülkeler arasında son sıralarda. Kitap basma oranı arttı ancak okuma oranı hâlâ yetersiz. Araştırmaya göre Türkiye’de kişi başına 8.4 kitap düşerken kitap okumaya ayrılan süre günde ortalama 1 dakika. Buna karşılık günde ortalama 6 saat televizyon izleniyor, 3 saat internete bağlanmak için ayrılıyor. Araştırmaya göre; İngilte re ve Fransa’da toplumun yüzde 21’i, Japonya’nın yüzde 14’ü, İspanya’nın yüzde 9’u düzenli kitap okurken, Türkiye’de yalnızca on binde 1 kişi kitap okuyor. Kitap hediye edilmiyor Çocukların ne kadar erken kitap okumaya başlarlarsa alışkanlık kazanmalarının o kadar kolay olacağını dile getiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Elçin Gölbaşı, “Çocuklara kitap hediye edilmesinde bile Türkiye 180 ülke içinde 140’ncı sırada yer alıyor” dedi. l DHA Sakarya’nın Karasu ilçesinde, N. K. (10), iddiaya göre, yatakta birlikte gördüğü annesi Zeynep K. (40) ve komşusu K.Y. (40) tarafından yastıkla boğularak öldürüldü. Polis, iki şüpheliyi gözaltına aldı. Polisin gözaltına aldığı Zeynep K., oğlunu okula gitmediği için öldürdüğünü söyledi. Şüphelinin çelişkili ifadeler verdiğini belirleyen polis, birlikte olduğunu belirlediği komşusu K.Y’yi de gözaltına aldı. Zeynep K. daha sonra ifadesini değiştirerek oğlunun bu sabah kendilerini yatakta yakaladığını, bu nedenle de K.Y. ile birlikte çocuğu öldürdüklerini söyledi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle