29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Kasım 2017 2 [email protected] Delik kalple 30 yıl! ‘Hiçbir belirti hissetmedim. Son zamanlarda aşırı öksürüyor ve çabuk yoruluyordum. Gribe yakalandığımda 15 gün yorgan döşek yatıyordum’ Bronşit ve öksürük şikâyetiyle doktora başvuran 30 yaşındaki Hanife De niz, kalbinin doğuştan delik oldu ğunu öğrendi. 30 yaşına kadar kal bindeki deliğin fark edilmediğini söyleyen Deniz “Hayatımda hiçbir belirti hissetmedim. Son zamanlar da aşırı öksürüyor ve çabuk yorulu yordum. Gribe yakalandığımda 15 gün geçmiyordu ve yorgan döşek yatıyordum” dedi. Biri 9 diğeri 6 yaşında olan 2 çocuk annesi Hanife Deniz, şikâyetleri üzerine doktora gittiği ni ve “Göğsümü din lediler ve ‘Üfürüğü nüz var’ diyerek beni kalp doktoruna sevk ettiler. Kalp doktoru SİBEL BAHÇETEPE da baktı ve bana kalbimde delik olduğunu söyledi. İlk olarak ka sıktan girilerek deliğin kapatılabile ceğini söylediler. Bu işlemi gerçek leştirdiler ancak ameliyat başarılı geçmedi” diye konuştu. 2 günde taburcu oldu İlk müdahalenin başarısız sonuçlanmasının ardından araştırma yapan ve Anadolu Sağlık Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Haşim Üstünsoy ile iletişime geçtiklerini anlatan Deniz “Ameliyat olmaktan çok korkuyordum. Ameliyattan çıkamayacağımı düşünüp korkuyordum. Ameliyat nasıl olacak, ne yapılacak diye çok endişelendim, çocuklarımı düşündüm. Çocuklarım için ameliyat olmak zorundaydım, yapacak bir şeyim yoktu. Ameliyattan önceki gün vazgeçmeyi bile düşündüm” değerlendirmesini yaptı. Robotik cerrahi yöntemiyle kalbindeki deliği kapattıklarını anlatan Deniz, Prof. Dr. Haşim Üstünsoy özetle şunları kaydetti: “Bu yöntem sayesinde ameliyat ol duktan 2 gün sonra taburcu oldum. Çok şükür şimdi çok iyiyim. Ameliyattan sonra çarpıntım yok, nefesim artık kesilmiyor. Ayrıca yüzüme renk geldi. Kalbimdeki delik doğuştan. Hiç fark etmedim. 30 yıl kalbimde delikle yaşadım. Hayatımda hiçbir belirti hissetmedim. Sadece son zamanlarda öksürük ve çabuk yorulma yaşıyordum. Ayrıca gribe bile yakalansam 15 gün geçmiyordu ve yorgan döşek yatıyordum. Ameliyattan önce çok korktum, panik atak geçiriyorum sandım. Ancak ameliyattan sonra korktuğum kadar bir ağrım olmadı. Biraz kalp çarpıntısı oldu ve kısa bir süre konuşmakta güçlük çektim. Çocuklar hasta olduğumu biliyorlardı, onlara anlat Hanife Deniz tık. ‘Gitme anne, ya gelemezsen’ diye ağladılar. Zor günlerdi. Şimdi çok mutlular. Çocuklarımın yanına, evime gitmek için sabırsızlanıyorum.” Ameliyat 6 saat sürdü Deniz’in eşi Fevzi Deniz de “Son ana kadar ameliyat olmak istemiyordu, ‘Beni zorla ameliyat ettiriyorsunuz’ diyordu. Oysa ameliyat olması gerekliydi, bu nedenle eşimi ikna ettik. Ben eşime göre biraz daha soğukkanlıyım ancak yaklaşık 6 saat süren bir operasyon sırasında dışarıda beklemek stresliydi. Zaman geçmek bilmedi. Eşime bu hastalıktan ölenler olduğunu söyleyenler olmuş. Moral vermek yerine ölenleri anlatmışlar. Bu da eşimin korkmasına neden olmuştu” açıklamasında bulundu. 4 küçük kesiden girildi Anadolu Sağlık Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Haşim Üstünsoy ise hastanın kendilerine geldiğinde çabuk yorulma ve sık solunum yolu enfeksiyonu şikâyetleri olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti: “Bu şikâyetlerle gittiği başka bir merkez de kalbinde duyulan üfürüm üzerine yapılan ekokardiografide ‘Atriyal Septal Defekt (ASD)’ olarak tanımladığımız, doğumsal kalp anomalisi tespit edilmiş. Hastanemize başvuran hastanın defektinin ameliyatsız (kateter yolu ile) kapatmaya uygun olmaması nedeni ile, cerrahi açıdan daha az girişimsel olan robotik cerrahi yöntemi kendisine önerildi. Bu yöntem robotik  kollar aracılığı ile cerrahın ameliyat masasından biraz uzakta bir konsol aracılığı ile hastayı ameliyat etmesi temeline dayanır. Hastamızda da bu yöntem kullanılarak 4 adet küçük kesi arasından robotik kolların kalbe yönlendirilmesi ile kalpteki delik başarı ile kapatıldı. Ameliyatın üçüncü günü taburcu edildi. Eğer ameliyat olmasaydı kalp ve akciğer yetmezliğine kadar ilerleyecek bir hastalık söz konusu olacaktı.” 4 günlük bebeğin azmi Henüz 4 günlükken ana damarında darlık olduğu ortaya çıkan bebek, zamana karşı bir yarışta hayata döndürüldü. Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Taner Yavuz ve ekibinin 3 saat süren müdahalesi sonucunda, bebeğin damar yoluna makara ipliğinden ince kıldan biraz kalın bir telle, damar yolundan geçilerek açıldı. Doğumundan 4 gün sonra bebeklerinin karnında şişlik şikâyeti yaşadığını fark eden aile, Abant İzzet Baysal Tıp Fakültesi’ne başvurdu. Aci len yoğun bakıma yatırılan bebeğe konulan teşhiste kalbinin kasılmadığı belirlendi. 1 gün boyunca çocuk kardiyolojisi yoğun bakım merkezi arayan aileye, Okan ÜniversiteTaner Yavuz si Hastanesi’nde hem çocuk kardiyolojisinde hem de yenidoğan yoğun bakımda yer olduğunun bildirilmesi üzerine, bebek, ambulansla hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisine getirildi. Solunum sıkıntısı vardı Solunum sıkıntısı yaşayan bebek acilen solunum makinesine bağlandı ve ana damarorta kapağındaki darlığa bağlı olarak vücuda kan gitmediği saptandı. Damarlarındaki darlığın çok ciddi boyutta olması ve buna bağlı olarak kalp kasılmasında bozulma olduğu belirlendi. Damar darlığı çok ciddi boyutta olan bebek, derhal ameliyata alındı. Makara ipinden daha ince ve kıldan biraz kalın bir telle kalp kapağından geçilerek, kapakta önce 5 mm, daha sonra 7 mm çapında balonlar şişirilerek kapak genişletildi. Kalp kapağı açıldıktan hemen sonra kalp kasılması düzelen bebeğin saatler içerisinde karaciğer ve böbrek işlevleri düzeldi. Organ yetersizlikleri Prof. Dr. Taner Yavuz, “Bebeğin akut kalp yetersizliği ve buna bağlı çoğul organ yetersizliği vardı. Beyin fonksiyonları ve böbrek kan akımı bozulmuştu. Ayrıca idrar çıkaramıyor, karaciğer dolaşımının bozulmasına bağlı olarak değerleri yükselmişti” dedi. Aile, bebeklerinin mucizevi bir şekilde sağlığına kavuştuğu için çok mutlu olduklarını belirtti. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Kahkaha atmak hem beden hem ruh sağlığına iyi geliyor Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Fizyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Necip Kutlu, gülmenin insanın savunma sistemini güçlendirdiğini, direncini artırdığını ve salgılanan hormonlar sayesinde ağrıya da olumlu etkisinin olduğunu söyledi. Türkiye Psikiyatri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatrist Şahut Duran da gülmenin ruhsal problemlerden koruyucu etkisinin olduğunu belirtti. Kimyası değişiyor Prof. Kutlu, gülmenin beyinle ilişkili bir duygu olduğunu, gülmenin insanların beyin kimyasını değiştirdiğini ve olumlu etkilediğini aktardı. Kutlu, “Beyin kabuğu ile duygularımızın ve diğer sistemin işbirliği içerisinde, mizahı anlamak, geliştirmek beyin kimyamızı değiştiriyor. İnsanlar güldüğü zaman beynin kim Ruhsal problemlerden korur Psikiyatrist Duran da gülmenin ağrı kesici olarak bilinen endorfin hormonunun salgılanmasına yardımcı olduğunu, aynı zamanda da ruhsal problemlerden koruyucu etkisi olduğunu söyledi. Duran, “Gülmenin ruhsal problemlerden koruyucu etkisi var. Depresyondan, kaygıdan korur. Neşeli in sanlar bu problemleri daha az yaşar. Gülme ağrı kesici olarak bildiğimiz endorfin hormonunu artırır. Gülme davranışı duyguları değiştirebilir. Gülen bir insan daha mutlu olur, her anlamda daha sağlıklı olur. Gülme bir savunma mekanizması; strese karşı, kötü duyguları yenmek için kullanılır” diye konuştu. yası değişiyor. Eğer biz gülersek savunma sistemimiz kuvvetlenir, direncimiz artar. Hayal dünyamız gelişir. Hayatta kalmamız daha avantajlı seviyeye gelir ve yaşam standardını yükseltir. Gülmeyi teşvik etmek gerekir. Gerçekten gülmek var, bir de gülücükler dağıtmak var. Eğer sağlıklı bir beyin varsa, çevreden gelen birçok hastalıklara karşı direnç fazla olur. Gülmek beyin merkezinin aktif olması demektir. Tebessüm, gülmek hem kendi beynimiz için faydalı hem de etrafımızdaki insanlar için faydalıdır. Mutlu insanlar, neşeli insanlar daha mutlu yaşıyorlar. Sağlık kalitesini artıyor. Gülünce salgılanan endorfin, dopamin maddeleri de ağrı gidericidir. Dopaminin artışı ile insan ağrı duymaz” dedi. l MANİSA/DHA sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: EMİNE BİLGET GAZETEMİZE ÖDÜL Türk Böbrek Vakfı (TBV) tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Türk Böbrek Vakfı Medya Ödülleri”ne değer görülen kişi ve kurumlar belirlendi. Gazetemiz muhabiri Sibel Bahçetepe, “Yaşam Kuyruğu” başlıklı haberiyle “Yazılı Basın Vaka İnceleme” dalında ödüle layık görüldü. Ödüller 27 Kasım’da törenle sahiplerini bulacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet çocukları sedyeyle taşıdı Felçli hastaya ambulans vermediler Adıyaman’da felç geçiren ve 3 aydır Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören Hatice Ata, dün taburcu edildi. Ata’nın çocukları Bilal Ata ve Arif Ata, annelerinin eve götürülmesi için 112’yi arayıp ambulans istedi. Ancak iddiaya göre, yaklaşık 3 saat sedye üzerinde bekleyen Ata’nın oğulları ambulans gelmeyince annelerini Yunus Emre Mahallesi’ndeki hastaneden yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki Yeşilyurt Mahallesi’ndeki evine götürmek için tekerlekli sedyeyle yola çıktı. Bu sırada Gerger ilçesinden makam aracıyla dönen Vali Nurullah Naci Kalkancı, Atatürk Bulvarı’nda tesadüfen Ata ailesini gördu. Makam aracını durdurup yaşlı kadının oğulları ile görüşen Vali Kalkancı, sağlık görevlilerini çağırdı. Hatice Ata’nın çocukları, Vali’nin talimatıyla bulvara gelen 2 ambulansa annelerini bindirmek istemedi. Vali Kalkancı, Ata kardeşlerin telefon kayıtlarını inceleyerek konunun araştırılması talimatını verip, olay yerinden ayrıldı. Ata kardeşler annelerini yine iterek sedyeyle eve götürürken, 2 ambulans da arkadan aileyi takip etti. l DHA Vicdansızlar Kanser hastasının ilaçlarını çaldılar Manisa’da, cilt kan seri nedeniy le Celal Ba yar Üniversite si Hafsa Sultan Hastanesi’nde tedavi gören ve kalacak yeri ol madığı için has tane yanındaki Ayılmazer kantinde yatıp kalkan Hüseyin Ayılmazer’in (34) valiziyle birlikte, içinde bulunan ke moterapi ilaçları çalındı. Ayılmazer, “Doktorumla görüştüm. ‘İlacı yaz sam bile sistemden dolayı alamaz sın’ dedi. İlaç bende gözüküyor. Bu yüzden kemoterapi başlayamadı” dedi. İlacını çalan kişilere seslenen Ayılmazer, “Çantanın içindekiler hiç önemli değil. İlaçlarımı getirsinler” diye konuştu. l MANİSA / DHA PROF. AYAN: ANİDEN BAŞLAR Üremenin düşmanı Varikosel Adı sık duyulmayan hatta birçok kişi tarafından bilinmeyen bir hastalık olmasına karşın “Varikosel” erkeklerin yüzde 20’sinde görülüyor. Hastalığın önemli özelliklerinden birinin kişide genel anlamda herhangi bir şikâyet yaratmaması. Ancak hastalığın dikkat çeken noktalarından biri çocuk sahibi olamayan erkeklerin yüzde 40’ında görülüyor olması. Üroloji Uzmanı Prof. Semih Ayan, hastalığın çocuk sahibi olamama nedeniyle ilgili yapılan değerlendirmeler sırasında ortaya çıktığını belirterek “Varikoseli olan erkeklerin çoğunda hiçbir şikâyet yoktur. Ayakta fazla kalınca ya da fiziksel aktiviteler sonrası artan ağrı olabilir. Bu ağrı, testis ve kasıkta ağırlık asılmışçasına hissedilen künt vasıflı bir ağrıdır. Çok erken yaşlarda ve çok geç yaşlarda görülen, ani başlayan varikosel olgularında ve sağ testiste çok ileri boyutlara ulaşan olgularda testis toplardamarlarının kan akışına engel olabilecek başka muhtemel durumlar da (karın içinde kitle, böbrekte kitle gibi) oluşabilir, değerlendirmesini yapıyor” diyor. ‘Genellikle solda oluyor’ Prof. Ayan, hastalığın yapısını da şu şekilde açıklıyor: “Genellikle solda bulunur. Nedeni, sol testisin toplardamar yapısının anatomik özelliğinin farklı olmasındandır.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle