29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Kasım 2017 10 Mehter marşıyla gelip İzmir Marşı’yla gitmek Artık nihayet görüldü, henüz görmemiş olanlar varsa onlar da görsün: Bildiğimiz AKP Türkiyesi dönülmez akşamın ufkundadır; bugünkü bedbaht Türkiye’den yarına hep birlikte, barış içinde yaşayıp çocuklarımızı güvenle yetiştirebileceğimiz demokratik bir Türkiye’ye varırsak, Mustafa Kemal Atatürk o ülkede yol gösterici ortak değerlerimizin başında gelecektir. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihi 10 Kasım konuşmasından sonra artık başka türlü düşünmemiz mümkün değil. Erdoğan sadece Cumhurbaşkanı değil, Türkiye’deki “siyasal İslamcı ana akım”ın da lideri... İşte bu bakımdan geçen 10 Kasım’da söyledikleri çok önemliydi. Neden önemli olduğuna geçmeden önce ne dediğini hatırlayalım: “Milletimizin soyadı olarak kendisine verdiği Atatürk konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz.” “Geçtiğimiz yüzyılın o sıkıntılı döneminde her ülkenin kendine göre bir lider ortaya çıkardığını ve kurtuluşu onun öncülüğünde aradığını görüyoruz. Bu liderlerden pek azı ülkesini arzu edilen zaferlerle tanıştırabilmiş, istenen başarılara ulaştırabilmiştir. Hiç şüphe yoktur ki Atatürk işte bu liderlerden biridir.” “Birileri çıkmış biz Atatürk’e Atatürk dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor. Adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise bizim bunu ifade etmemizden daha doğal ne olabilir.” “Atatürk’ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız.” Konuşmalarında “Atatürk” adını genellikle anmayıp “Gazi Mustafa Kemal” demekle yetinen bir lider, geçen 10 Kasım’da Atatürk’ü birçok kez zikretmekle kalmamış, bu soyadını ona “milletin verdiğini” de nihayet kabul etmiştir. Daha bir yıl kadar önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan Lozan Antlaşması’nın “zafer diye yutturulmaya çalışıldığını” söylemiş bir liderin ağzından, “geçen yüzyılın sıkıntılı dönemlerinde Atatürk’ün ülkesini istenen başarılara ulaştırabildiği” gerçeğinin ifade edildiğini duymak haz vericidir. Bu hazzı yaşamayı hak etmedik mi? Hem de sonuna kadar hak ettik. “Atatürk’ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız.” diyebilen AKP lideri ve Cumhurbaşkanı, bilmelidir ki bu hususta Türkiye’ye en büyük katkıyı, başında olduğu siyasi misyon son 15 yıldaki icraatıyla yapmıştır. Atatürk ve Atatürkçülüğün bu ülke için anlamı ve önemi, Türkiye’nin çok partili hayata geçmesinden bu yana ilk kez gerçekten anlaşılıyorsa bunu AKP’ye ve liderine borçluyuz. Atatürkçülük, bilimsel düşüncenin idarede, eğitimde ve kalkınmada esas alınmasıdır, insanlığın bir arada barış içinde yaşayabilmek için bulabildiği yegâne yol olan laikliktir, yurttaşların cumhuriyetidir, kadınerkek eşitliğidir, kültürdür, çağdaş uygarlık ile bütünleşmektir ve “Yurtta barış, dünyada barış”tır. Evet, AKP iktidarı bütün bu saydıklarımızın 180 derece tersini giderek artan biçimde yapıp bu ülkeyi çöküşün eşiğine getirmiş ve bu yüzden, ya da “bu sayede” mi demek gerekir, Atatürk’ün değerinin anlaşılmasına ve onu benimseyenlerin küçümsenemeyecek nispette çoğalmasına en büyük katkıyı bizatihi vermiştir. “Her şerde bir hayır vardır” denir ya, bu iktidarın şerrindeki hayır da Atatürk’ün nihayet doğru biçimde anlaşılmasına vesile olmaktır. Ve hepsi bundan ibarettir; yoksa, lider ve partisi nihayet “Atatürk” dedi diye Atatürkçü olmuyor. İktidarın Atatürk manevraları üç durumu işaret ediyor. Birincisi, AKP’nin muhafazakâr ve fakat kendisini bir biçimde Atatürkçü olarak da tanımlayan, Atatürk’e yapılan saldırılara tepkili ve Meral Akşener’in Cumhuriyet değerleriyle barışık olduğunu söyleyen İYİ Parti’sine gidebilecek bir seçmen kesimini elde tutma çabasıdır. İkincisi ki bu esaslı ve tarihsel niteliktedir; iktidarın ideolojik ve moral bakımdan bitip tükenmiş olmasıyla ilgilidir. Ana akım İslamcılığın mirasını temsil edenler, kuruluşundan beri tahkir ve istihfaf ederek savaştıkları bir sembole şimdi siyasi selametleri için ellerini uzatıyorlar. Üçüncüsü, bir değerler bütünü olarak Atatürk’ün manevi şahsiyetine dokunurlarken onun önem ve anlamının içini boşaltmak niyetindeler. Çünkü bunu, bildiklerini okumaya devam ederken yapıyorlar, özellikle de eğitimde... Sathi ve demagojikler. İktidarın, geçmişte Atatürk’ün anısına yaptığı saygısızlıkla övünmüş medya görevlilerinden biri, devran döndükten sonraki bir canlı yayında “İzmir Marşı”nı söylemiş. Ne güzel. Bu yazının başlığı da kendilerine nazire olsun. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN BUGÜN YAPILACAK DURUŞMA ÖNCESİ HASTANEDEN MESAJ GÖNDERDİ Gülmen SEGBİS’le katılacak İşine geri dönebilmek için 254 gündür açlık grevinde olan akademisyen Nuriye Gülmen, tutulduğu Numune Hastanesi’nden SEGBİS yoluyla bugünkü duruşmaya katılacağını duyurdu. 23 Mayıs’tan bu yana tutuklu olan Nuriye Gülmen ve ev hapsinde tutulan Semih Özakça’nın yargılanmasına bugün Sincan Cezaevi içerisindeki salonda devam edilecek. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, daha önceki duruşmalarda getirilmesini istediği Gülmen, ya sağlık gerekçesiyle ya da güvenlik riski denilerek davadan kaçırılmıştı. Mahkeme, son celsede aldığı karar uyarınca Numune Hastanesi’ndeki mahkum koğuşuna giderek Gülmen’in savunmasını almak istedi. Ancak Gülmen, bu şartlarda savunma yapmayı reddetti. Bugün görülecek duruşma öncesinde Nuriye Gülmen, kardeşi Beyza Gülmen aracılığıyla mesaj gönderdi. Gülmen, “Güzel halkım, canım direniş dostlarım. 17’sindeki mahkemeye SEGBİS ile katılacağım. Orada olacağınızı biliyorum. Kameradan da olsa sizleri görmek, sesimin size ulaşacak olması çok heyecan verici. Mahkemede görüşmek üzere. Sizleri çok seviyorum. Açlığı, direnci, umudu ve zafere olan inancıyla sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Biz kazanacağız” dedi. Feyzioğlu’na tepki Öte yandan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun RS FM’de yayımlanan Yavuz Oğhan’dan “Bidebunudinle” programında “Nuriye ile Semih’i evlat edinecek bir sempati içinde olmamı kimse benden beklemesin” demesi tepki çekti. Semih Özakça, bu açıklamaya Twitter’dan “Biliyor ki, sempati duyarsa tutuklanır; empati kurarsa iktidara yaranamaz. Biz halkın içinde, halkın evladıyız; Feyzioğlu’na, sen kimsin demek gerekir. Böyle bir beklenti var mı bilmiyorum ama Feyzioğlu’nu baba ilan edecek bir sempati içinde olmamızı kimse beklemesin” yanıtını verdi. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu da Feyzioğlu’nu eleştirirken, şunları kaydetti: “Baro Başkanı temsil ettiği görev gereği hukuka sahip çıksın yeter... Baro Başkanı bu açıklamasıyla dönemin bütün suçlarına ortak oldu... Bu sözler unutulmaz...” Avukat Turgut Kazan ise Feyzioğlu’nun avukatlara sahip çıkmaması nedeniyle eleştirirken, “Türkiye çok ciddi bir hukuk devleti, adil yargılanma hakkı ve avukata erişim hakkı sorunu yaşıyor. Türkiye’de avukatlar savunma hakkını kullanma konusunda sorunlar yaşıyor. Her gün tweet atıyorsun, bu konuda da bir gün bir şey yaptın mı? Onu açıklasaydın, biz de öğrenmiş olurduk” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Yapay davalar düşmeli ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 33. KEZ TUTULDU ONUR YÜRÜYÜŞÜ DAVASI Saldıranı bıraktılar, bizi aldılar 25. İstanbul LGBTİ Onur Haftası kapsamında düzenlenen yürüyü şe katıldıkları gerekçesiyle yargılanan 24 aktivistin davası dün başladı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri öne sürülen aktivistler, darp edi lerek gözaltına alındıklarını söyleyerek, suçlamayı reddetti. İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada söz alan sanık avuka tı Levent Pişkin, özensiz hazırlanan iddiana menin iade edilmesini istedi. İddianamede, 8. Trans Onur Haftası Programıyla ilgili iş lem yapıldığının belirtildiğine dikkat çeken Pişkin, dava konusu etkinliğin ise 25. LGBTİ Onur Haftası ile ilgili olduğunu belirtti. Piş Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelen avukatlar, adalet taleplerini bir kez daha dile getirdi. kin, “Sanıklar lehine hiçbir delil toplanma Tutuklu bulunan gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve haksız tutuklamalara tepki göstermek için Çağlaya’ndaki İstanbul Adliyesi’nde başlatılan Adalet Nöbeti dün 33. kez tutuldu. Nöbete CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Aydeniz Alisbah Tuskan, avukat Ercan Kanar, kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, 9 ay tutuk ruyan, mesleğin, adaletin amaçlarına uygun, onurla yapılmasını sağlayan kamu kurumları olduğuna dikkat çeken Tuskan, ‘“Güçlülerin zayıfın üzerinde her türlü baskıyı yaptığı, herhangi bir koruma mekanizması olmayan bir toplumda kaos olur. Devlet hukuka riayet eder. Hukukun egemen olmadığı ve dürüst hukukçuların olmadığı toplumlar bölünmüştür” dedi. Adaletin bulunduğu ve ihlal edilmediği sürece hukukun tenef de bir hukukun uygulandığını vurguladı. Meclis’te sarf edilen sözlerin dışarıda tekrarlanmasının suç olmadığını ifade eden Kanar, “Milletvekillerinin tutukluluğuna son verilmeli ve yapay davalar düşmelidir” ifadelerini kullandı. Tutuklu gazeteci, yazar ve meslektaşlarının derhal serbest bırakılması gerektiğini kaydeden Kanar, “Barolar Birliği yönetimi hukuk kurumları üzerindeki baskılara sessiz. Bu sessiz mış. Hukuka aykırı elde edilen polis kamera görüntüleri dosyadan çıkarılmalıdır” dedi. Mahkeme yargıcı bu talebi reddederek savunmalara geçti. Sanıkların bazıları yoldan geçerken, bazıları ise eve giderken polis saldırısını görünce kaçtıkları için gözaltına alındıklarını söyledi. Hamdi Burak Özgüner, “Ayaküstü arkadaşlarımla sohbet ederken hiçbir gerekçe gösterilmeden ve şiddete uğrayarak gözaltına alındım” dedi. Dilan Derman, “Arkadaşlarımla gezme amacıyla olay yerindeydim. Polis hiçbir uyarı yapmadan bizi döverek gözaltına aldı. Polis aracında da şiddet gördüm” diye konuştu. lı kaldıktan sonra serbest bırakılan füs ettiğimiz hava gibi olduğuna dik lik barolar tarihine kara sayfa olagazetemiz avukatı Bülent Utku gaze kat çeken Tuskan, “Görünmez ve tu rak geçecektir” dedi. Kanar, Baro Şiddet gördük temiz çizeri Musa Kart, oyuncu Nur tulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. lar Birliği yönetimine de “Barolar Avukatlar ortak savunmalarında, yürüyü Sürer ve çok sayıda avukat katıldı. Ancak onu kaybettiğimizde değeri Birliği yönetimini baskıcı rejimle şün başka grupların saldırısı ihtimali gerek Eylemde konuşan Aydeniz Alisbah nin farkına varırız. Seçilmez bir şey uzlaşmaktan derhal vazgeçip ada çesiyle yasaklandığını anımsatarak, “Ellerin Tuskan, avukatların adalet savaşçı dir. Nefessiz kalırız” diye konuştu. let ve özgürlük yürüyüşünde ka de değişik silahlarla yürüyüşe katılmak iste ları olduğunu belirterek, hak duygu Avukat Ercan Kanar ise eleştiren rarlı adımlar atmaya çağırıyoruz” yenlere saldırmak amacıyla gelenler gözal sunun adaletin temeli olduğunu söy ve muhalif olan herkesin iktidara diye seslendi. tına alınmamış, sadece kimlik tespiti yapı ledi. Baroların meslek düzenini ko göre düşman sayıldığını ve o şekil l İSTANBUL / Cumhuriyet lıp serbest bırakılmıştır. LGBTİ’lerden gözal tına alınanlar ise fiziki ve sözlü şiddete ma ruz kalmışlardır. Yasaklama yapılarak te AYM’den ‘özel hayat’ dersi mel hak ve özgürlükler korunamaz. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da bu husus vurgulanmıştır” dediler. Gelmeyen sanıkların savunmalarının alın masına karar veren mahkeme yargıcı da Hatalı göğüs ameliyatı nedeniyle doktora dava açan kadının dosyaya sunduğu fotoğraflar için gizlilik kararı verilmemesi hak ihlali sayıldı vayı 27 Şubat’a erteledi. Yargıç, İstanbul Valiliği’ne de yürüyüşün ne zaman yasaklandığını, kararın nasıl ilan edildiğini de soracak. l İSTANBUL / Cumhuriyet ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi (AYM) İzmir’de hatalı meme küçültme ameliyatı yapan doktora karşı açılan davada, mağdur kadının dosyaya delil olarak sunduğu göğüs bölgesi fotoğraflarının gizliliğinin korunmaması nedeniyle hak ihlali kararı verdi. Mahkeme, kararı yerel mahkemeye göndererek 7 yıldır dosyada açık duran mahrem fotoğrafların korunmasını istedi. İzmir’de yaşayan B.K. adlı kadın, 2009’da meme küçültme operasyonu geçirdi. Ancak ameliyat istendiği gibi sonuçlanmadı. Mağdur olduğunu belirten B.K’nin şikâyeti üzerine ameliyatı yapan doktor hakkında dava açıldı. Ancak mahkeme, ameliyat sonucunun öngörülemeyeceğini, bunda doktorun hatasının olmadığı gerekçesiyle 2013’te beraat kararı verdi. B.K, 2010’da ise İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde doktor aleyhinde tazminat davası açtı. Bu dava dosyasına ameliyattan önce ve sonra olmak üzere göğüs bölgesini çıplak gösteren iki fotoğrafı delil olarak sunan B.K, fotoğraflarla ilgili gizlilik kararı konulması ve duruşmanın kapalı yapılmasını talep etti. Ancak mahkeme, tüm talepleri reddetti. 2010’da açılan dava, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi nedeniyle henüz sonuçlanmadı ve 7 yılı aşkın bir süredir fotoğraflar dosyada 3. kişilere açık şekilde tutuldu. AYM ihlal var dedi B.K, Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak mahrem nitelikte olan fotoğraflara ilişkin gizlilik talebinin kabul edilmemesi nedeniyle özel hayatının ihlal edildiğini öne sürdü. Mahkeme, kadını haklı buldu ve 8 bin TL tazminata karar verdi. Mahkeme ayrıca, 7 yıldır devam eden dava nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini, bu nedenle de 9 bin 600 TL tazminat ödenmesine hükmetti. Mahkeme, kararın bir örneğinin geleceğe dönük özel hayatın gizliliğinin korunması için İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderdi. Mahremiyet korunmadı Gerekçede, delil mahiyetinde dosyaya sunulan fotoğrafların kişisel veri niteliğinde olduğu ve mahkemenin tatmin edici gerekçe ortaya koymadan gizlilik kararını reddettiği anlatıldı. Davanın 7 yıldan uzun süre devam etmesinin, başvurucunun korumaya çalıştığı riskle yüz yüze bırakılması sonucu doğurduğu belirtilen gerekçede, bireysel yarar ile kamu yararı arasında adil dengeyi sağlayacak bir önlem alınmadığı vurgulandı. Kararda, “Başvurucu, çok uzun bir süre mahrem fotoğraflarının 3. kişilerce görülebileceği tehlikesine maruz bırakılmıştır. Bu bakımdan başvurucunun mahrem fotoğraflarına erişim kısıtlaması hakkında özel hayatına ilişkin korunmaya değer önemli bir menfaatin bulunduğu tartışmasızdır” denildi. l ANKARA MERSİN DAVALARI BAŞLADI Avukat Bozan’a ilk duruşmada beraat ABİDİN YAĞMUR Mersin’de 3 Ekim’de avukatlara yönelik operasyonun ardından 8 avukat hakkında “terör örgütü propgandası” iddiasıyla ayrı ayrı açılan davalara dün başlandı. Avukat Ali Bozan, Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Duruşmada konuşan Bozan, soruşturmayı yürüten savcı ile kendileri hakkında teknik takip yapılmasına izin veren sulh ceza hâkimi hakkında HSK’ye suç duyurusunda bulunduğunu belirterek beraatını istedi. Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesi, avukat Ali Bozan’ın beraatına karar vererek duruşmayı sonlandırdı. Avukat Ali Bozan’ın ardından avukat Rıza Oğuz da yine aynı mahkemede hâkim karşısına çıktı, Mahkeme, duruşmayı 28 Aralık tarihine erteledi. l MERSİN C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle