29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 9 Ekim 2017 haber EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 Biz zindanı özgürleştirdik siz de dışarıyı zindan etmeyin Selahattin Demirtaş: Önce tek tek, şimdi de ikili tecritteyiz. Ancak bu bir irade savaşıdır. İlkelerimiz uğruna direnmek bize güç ve moral veriyor, neşemizin kaynağı budur İktidar tarafından 5 Kasım 2016’da tutuklanan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın alanlarda direnmesi belki engellendi ama Demirtaş, başka bir direniş türü ortaya koydu. İçeride yazdığı öykü ki tabı “Seher” ilk günden yok sattı, bir siyasetçi olarak seçmeniyle öykülerde buluştu. Türkiye siyaseti için de çok yeni bir durum, Türkiye edebiyatı için de. 1 yıla yakındır Edirne F Tipi’nde kalan Selahattin Demirtaş, mektupla kitabı “Seher” ve edebiyat sorularımı zı yanıtladı. n “Seher”, Türk Dil Kurumu “saba hın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı” diye tanımlanıyor. Gü nün aymasına az kal mış ana tersten bakar sak “alacakaranlık”. Kitabın ve karakterin ismini “Seher” koyar ken meramınız neydi? NAZAN Seher, karanlıktan ay ÖZCAN dınlığa çıkışın ilk anla rıdır. Umuttur ve seher her gün yeniden var eder kendini. Ka ranlık kendini sonsuz zannederken, aydınlığı yok ettiğini düşünürken, ilk darbeyi seherden alır. O anda bitiverir karanlık, aydınlık başlar seherle. n Kitap “katledilen ve şiddet mağ duru bütün kadınlara” ithaf edili yor, atıftan ziyade de kadın ve sı nıf hikâyeleri bunlar. Kadın ve sınıf hikâyeleri tercihinin sebebi neydi? Kadın kimliği ve kadın bedenine sal dırı, politikideolojik ciddi bir mesele dir. Bütün hiyerarşi, güç, egemenlik, otorite ve sömürü ilişkilerinin kendi ni var ettiği, yeniden ürettiği bir alan dır kadına saldırı. Öykülerin bir kısmı bu bakış açısıyla erkek egemen zihni yetin nobranlığına, yarattığı tahribata dikkat çekmeye çalışıyor. Bunun dışın da birçok toplumsal konu da var kitap ta. Ancak bana göre kadın özgürlüğü nü öncelemeyen hiçbir özgürlük müca delesinin gerçek anlamda başarı şansı yoktur. Kadın özgürlüğünü öncelemek bir tercih değil, mecburiyettir aslında. Roman yazmayı isterdim n Kadın meselesi yazmak feministleri azıcık kızdırabilecek bir durum. “Sana mı kaldı kadın sorununu yazmak” demezler belki, ama size ayıp olmasın diye “Size mi kaldı? Erkekler yazmasa şu kadın sorununu” diyebilirler. Böyle bir riski aldığınızı düşündünüz mü? Evet, doğrusu risk aldığımın farkındayım. Yapılacak eleştiriler benim açımdan öğretici olacaktır eminim. Fakat erkek egemen zihniyet olarak kavramsallaştırılan tehlikeli ve ucubeleşmiş zorbalığı en fazla sorgulaması gerekenler bu “gücü” elinde bulunduranlardır. Bu hakikatle yüzleşemeyen “erkek”, dünyaya, insanlığa onarılması imkânsız zararlar vermeye devam edecektir. Ben kendi adıma bunu yapmaya çalışıyorum, kendimi kadınların sözcüsü olarak tariflemiyorum, yüzleşmeyi yapması gereken taraftayım. n Yazdığınız hikâyeler daha önce kafanızda zaten yazılmış mıydı, yoksa içeride “dinlenirken” mi oluşturdunuz? Tamamı içeride olgunlaşan düşüncelerdi diyebilirim. n Dışarıda epey heyecan yarattı kitap. Herkesin elinde, zaten üç günde tükendi, en çok satanlarda. Siyaset ya da hukuk yazmanız sanki daha Selahattin Demirtaş’ın kitabı 20 günde 100 bin sattı. Demirtaş, 7 Aralık’ta 400 gün sonra hâkim karşısına çıkacak. beklenir bir şeydi. Neden öykü yaz da içerde bir yayın komisyonu oluş mayı seçtiniz? turmuşlar. Şimdi dışarda bir yayıne Tanınıyor olmam kitaba gösterilen vi kurarak sadece hapishane edebiya ilginin ilk nedenidir. Ancak içeriğine tının toplumla buluşmasını sağlamaya dair ilgiyieleştirileri daha çok merak çalışıyorlar. Ancak çok fazla zorluk ve ediyorum. İyi bir roman yazabilmeyi imkânsızlıklar var. Dışardaki duyarlı çok isterdim. Kısa cümlelerle, kısa me yayıncılara bu vesileyle çağrı yapmış tinlerle, anlaşılır sade bir dille çok şey da olalım. Lütfen hapishane edebiyatı anlatabilir miyim diye öykü yazmayı na daha fazla ilgi gösterin. tercih ettim. n Öte yandan dışarıda acayip şey Karizma takıntım yok ler olmaya devam ediyor. Mesela ba n Sonuçta bu ülkenin üçüncü bü zı kitapçılarda sizin kitap “yeni çı yük partisinin başkanısınız ve bu ül kanlar” ya da “edebiyat” bölümüne kede ne yazık ki siyaset “ciddiyet”, değil de, “fikir, siyaset” kitaplarının “akıl”, “taktik”, “strateji” vs. işidir. arasına konuluyor. Fakat siz öykülerle bayağı herkese Kitapçılar kitaptan, kitap yazandan hem bilinçaltını hem bilinçüstünü hiç korkmasınlar. Kitap okuyanı da açıyorsunuz, siyaset ise duygu kabul baş tacı etsinler. Mevcut iktidarın her etmez. İrfan Aktan’ın dediği gibi sor kesi ve her alanı tehdit ederek malı: “Karizmayı çizdirme” korku korkutmasının bir yansıma su olmadı mı? sıdır bu herhalde. “Karizma” gibi bir takın n İçeride olduğunuz göz önüne alınırsa, aslında bu ERDOĞAN, BAHÇELİ ve tım yok. Siyaseti de “kendim olarak” yaptım hep. Ortalıkta kasıntı gibi dolaş Türkiye’de epey bulunan bir “hapishane edebiyatı”na KILIÇDAROĞLU okusa... mayı çok basit görürüm. Evet, benim duygularım var ve onlara güve da denk düşüyor. n Sizce Erdoğan, Kılıçdaroğlu, niyorum. Düşünceleri Ama kederli bir Bahçeli sizin kitabı okur mu? mi daha yalın ve sami “hapishane edebi Hadi tutun ki okudular, sizce mi bir şekilde anlata yatı” değil. Sizce nasıl yorumlar yaparlar? bilmeyi ancak duygula nereye konulur si İlki zaten kitap okumadığını, rımı dahil ederek yapa zzBytşeuıiaelnHtldhnlııaaancyğrpepaıııniiznhsisdçbdhhaiıiapaankrninülsepaeehrlardbeaerıetenndçitlayeeıezsbank?ıidobırü.tündanBkıeeşbmyniol’eedakminusg“limaöefslurmnöaıçndgyüi.ıhnelöDentrrköimiiğümlüdzeyi.eşia,ortltioinri.”yçkiKnouıkekriasm,mredauılğkınuyılamoloçaarlaylnaabılardr.ıişsaalDıiaerkkruntibietymeesdlgenki.uuyncBaylaeailagsmk.rnueıatbandçkiaıkirtdnsaımearlaınkeyrrlssıakanaenmod,llresııaşi edebi eserler çok n Ağır sistem eleştirisi deni kıymetlidir. Beni ve lemeyecek öyküler bunlar, insanlı arkadaşlarımı tutuklatarak ğın halipür meali mi bu öyküler? temsil ettiğimiz milyonları Bütünlüklü sistem eleştirisini ve al kedere boğmayı hedefleyen ternatif önermemizi HDP ile yapıyoruz lerin bu ucuz amaçlarını da zaten. Bir öykü kitabı aracılığıyla si boşa çıkarmak adına, umu yasi propaganda yapmaya yeltenmek du ve cesareti büyütmeye doğru olmaz benim için. Halihazırda çalıştım. Bunun için de, mi bunu başka araçlar, yol ve yöntemler zahı ve ironiyi özellikle kul le yapıyoruz. Ben sadece kendi durdu landım. Konu açılmışken ğum yerden gördüğüm dünyayı yaz şunu da belirtmem gerekir dım, bu kadar. ki, hapishanelerde yayım n Cizre’de öldürülen Mehmet lanmayı bekleyen yüzlerce Tunç’un yeğeninin öyküsü “Sonu edebi eser var. Gebze Kadın Muhteşem Olacak”ta gerçek kişiler Cezaevi’nden değerli arka var. Diğer hikâyelerde kahramanla daşım Gülazer Akın bana gönderdiği rınız gerçek mi kurmaca mı? son mektubunda, bu konuya dair haklı Serçeler gerçektir, ama kurguyla sitem ve eleştirilerini yazmış. Yayınev harmanlandı. Bahir’in öyküsü, annem leri, hapishanelerde yazılanları yayım le hesaplaşmalar tamamen gerçek lamaya yanaşmıyorlar. Bu emeklerin tir. Ancak en gerçeği Bêkes’tir. “Sonu çoğu içerde olduğu gibi duruyor. Onlar Muhteşem Olacak” öyküsü edebi açı dan çok iddialı değilse bile özgürlük uğruna yananların hatırası olsun istedim bu kitapta. Geri kalan öykülerin tamamı kurgudur. Hayatlarımız da birçok öykünün toplamı gibidir aslında. Hayatınızdaki öykülerin kurgusunu ne kadar kendiniz yapabiliyorsanız o kadar özgürsünüzdür. Hayat edebiyattır, edebiyat da hayattır bu anlamda. Kimi hayatlar roman gibidir, kimi trajik bir öykü, kimisi de henüz tamamlanmamış bir şiirdir. Seherde yazılan öyküler n Gece mi gündüz mü yazabiliyorsunuz? Pratik olarak içeride hayatı nasıl kurdunuz? Öykülerin tamamını gece sabaha doğru kaleme aldım. Ama günlerce, haftalarca düşündürdüler beni, notlar aldım, sonra oturup yazdım her öyküyü ayrı ayrı. Cezaevi yaşamımızı belki bir gün çıkınca anlatmak daha doğru olabilir. Bundan daha önemlisi, şu anda birçok cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlalleri, kötü muamele ve işkence meseleleridir. Bu konuda detaylı bir mektup yazıp önümüzdeki günlerde Başbakan’a da göndereceğim. Özellikle Tarsus, Elazığ, Şakran ve birçok cezaevinden yansıyan haberler durumun ciddi olduğunu gösteriyor. n “Dışarıdakiler (daha doğrusu dışarıda olduğunu zanneden arkadaşlar) benden son bir öykü daha istiyorlar” diye bir cümleniz var. Hakikaten içeride ve dışarıda olmak arasında fark yok mu? İçeride bedensel özgürlüğünüz çok sınırlanmıştır, ama iradenizi güçlü tutabilirseniz direnmek için de uygun bir alandır. İçeride olmak bile başlı başına bir direnmek iken, dışardaysanız direnmek adına ekstra şeyler yapmanız gerekir. Kendinizi evde bir odaya kapatarak direnemezsiniz mesela. Dışarda yaşanan haksızlıklara karşı tepkisiz kalınca da bu giderek bir travma yaratır sizde. O nedenle her koşulda direnerek, haksızlıklara karşı sesinizi yükselterek sağlıklı kalabilirsiniz ancak. Aksi takdirde dışarısı size zindan olur. Biz içeriyi zindan olmaktan çıkarıyoruz, siz de kendi zindanınızı dışarda inşa etmeyin. ‘Neşemizin kaynağı, ilkelerimiz uğruna direnmek’ n Hikâyelerde mağdur, hüzünlü ve isyankâr bir dil yok. Oysa ki, bu aralar çoğunlukla bu dil kullanılıyor. İçeride olduğunuzu göz önüne alırsak, nasıl bu kadar sakin ve hâlâ bu kadar eğlenceli kalabiliyor hikâyeler ya da duygular veya yekten soralım siz? Aslında koşullarımız çok ağır. Tutuklanmamız ne kadar yasadışıysa, yüksek güvenlikli cezaevinde tutulmamız da aynı şekilde yasadışı. Burası bir tutukevi değil, ağır koşulları olan bir infaz kurumudur. Önce tek tek tecritte tutulduk, şimdi de ikili tecritteyiz. Ancak bu bir irade savaşıdır. Düşünsel ve zihinsel kontrolümüzü kaybetmeden, inandığımız bütün değerleri yüceltmeye çalışıyoruz. İlkelerimiz uğruna direnmek bize güç ve moral veriyor, neşemizin kaynağı budur. Bunu dışarı yansıtıp dışarıdan da moral ve güç alıyoruz. ‘OHAL nedeniyle ‘ilham’ın içeri girme şansı yok!’ n “İçeride” hikâye oluşturmak için itici güç ne oluyor? Düşüncenin hapsedilemeyeceğini tekrar tekrar ispatlama dürtüsü herhalde. Her bir öykünün yazım serüveni birbirinden farklıydı. Okuduğumuz, izlediğimiz haberler, sohbetler, mektuplar, aileavukat görüşmeleri, rüyalar vs. hepsi birer motivasyon kaynağı olabiliyor. Cezaevinde yazmak için “ilham’ın” gelmesini beklemek nafile. Zaten OHAL koşulları nedeniyle “ilham’ın” içeri girme şansı da yok! Kendi ilhamınızı yaratmak zorundasınız. n Daha önce yazdığınız öykü var mıydı? Evet, dışarıdayken de yazardım zaman zaman. Hiçbiri yayımlanmadı ama. n İlk öykünüzü ne zaman yazdığınızı hatırlıyor musunuz? Son 56 yıldır yazıyorum daha çok. Seyahatlerde, uçakta veya arabada yazmak daha kolay oluyordu. Bu şekilde yazdığım birçok öykü var dışarıda, çoğu kendimle konuşmalar gibidir. n Edebiyat baskılara direnme biçimi olabilir mi, baskılara yazarak direnilebilir mi? Yoksa “çok affedersiniz” ama bu bir züğürt tesellisi mi? Yazmak direnmenin bir biçimidir, ama herkes sadece yazarak direnmeye kalkarsa vay halimize! Birileri yazar, birileri okur ve pratikleştirirse yazmak ancak o zaman bir direnme biçimi olarak var eder kendini. Seçme şansım olsa müzik derdim n Seçme şansınız olsaydı: Siyaset mi, edebiyat mı ya da bambaşka bir alan mı? Kesinlikle müziği seçerdim, müziğe dair her şeyle daha çok iç içe olmak isterdim. Edebiyat iddialı olduğum bir alan değil. Örneğin ben daha şiir yazmadan, “Başkan, lütfen şiir yazma” diye cesaretlendirici mesajlar aldım! Siyaset ise yaşamın her alanında vardır ve ömür boyu devam eder. Sadece görev, rol ve misyonlarımız değişir. n “Ben edebiyatçı filan değilim diyorum” yazmışsınız, biz size şimdi ne diyelim? Ben HDP’nin eş genel başkanı, İstanbul milletvekiliyim. Asıl mesleğim avukatlık, uzmanlık alanım da insan hakları hukukudur. Şimdilik böyleyim. n Kitabı Kürtçe yazmayı düşünmediniz mi? Ah keşke yazabilseydim. Kürtçe’nin Kurmanci ve anadi lim Zazaca lehçelerinde yazabilmeyi çok isterdim. Umarım çeviri yapılarak tamamlanır bu eksiklik. n Belki düşünceme katılmayacaksınız, ama ben sizi biraz “dengbej” gibi okudum ya da okurken öyle hissettim. Yani olanı aktaran ve bunu müzikle değil de yazarak yapan. Edebiyat dengbeji olabilir mi? Ne güzel bir tanımlama, çok ilginç geldi bana. Dengbejlik Kürt kültüründe bir tür sözlü tarih anlatımıdır aynı zamanda. Edebiyatın dengbejli ği olur mu bilemem, ama edebiyatın bir ritmi ve müziği var kesinlikle. Kürtçe yazabilmiş olsaydım belki dengbejlik de olurdu. n Bundan sonra yine kitap gelir mi? Şimdilik biraz savunma hazırlıklarına yoğunlaşmam gerekiyor. Hakkımda halihazırda devam eden 24 dava ve istenen yüzlerce yıl hapis var. Bütün bu davalarda avukatlarımla birlikte güçlü savunmalar ortaya koymak zorundayız. Sonrasına bakarız artık. nSon soru: Son öykü “Sonu Muhteşem Olacak”. Gerçekten olacak mı? Neden inanalım size? Ben olacağına yürekten inanıyorum. Özgürlükler gelişecek, demokrasi çıtamız yükselecek, barış içinde bir arada ve eşitçe yaşayacağız. Bu anlamda, evet bütün bu sıkıntılı süreçlerin sonu muhteşem olacak. Buna inanmak zor değil, çünkü gerçekten on milyonlarca insan bunu istiyor ve bunun için mücadele ediyor. Mutlaka kazanacağız. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle