04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Ekim 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK AKP, OHAL’i kullanıyorBM Raportörü Kaye, 10 tutuklu gazetecinin dosyasıyla ilgili görüşünü AİHM’Ye iletti Türkiye’nin, eleştirel sesleri susturmak ve konuşma özgürlüğünü kısıtlamak için, terörle mücadele mevzuatını ve OHAL KHK’lerini keyfi olarak uygulaması çok endişe verici. Demokrasi yolundan kökten geriye gidiş var. Türkiye’nin yargısı, terörle mücadele ve OHAL kanunlarıyla yargılananlara karşı her geçen gün daha da erişilmez olmuştur. Terörle mücadele mevzuatı ve KHK’ler, yürütmeye geniş takdir yetkisi vermiş; yürütme elinde tuttuğu savcılık makamına çok az ya da hiç yargısal inceleme yetkisi tanımamıştır. BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, aralarında Cumhuriyet Ga zetesi Genel Yayın Yönetmeni Mu rat Sabuncu’nun da olduğu gazete cilere ait 10 başvuru dosyasıyla ilgi li görüşünü AİHM’ye iletti. Raportör, “Türkiye’nin, eleştirel sesleri susturmak ve ko nuşma özgürlüğünü kısıt lamak için” terörle müca dele mevzuatını ve OHAL DUYGU GÜVENÇ KHK’lerini keyfi olarak kullandığını belirterek, AİHM’den “Türkiye’nin tutuklama, gözaltı, kovuşturmaların ‘kanunun öngördüğü’ gibi yapıp yapıl madığı konusunda görüşünü açıklama sı” talebinde bulundu. Raportör Kaye, Cumhuriyet’in Ge nel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu adına yaptığı başvurunun yanısıra, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Atilla Taş, Şahin Alpay, Murat Aksoy, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç ve Deniz Yücel’i kap sayan dosya için görüşünü iletti. Ka ye, ifade özgürlüğü ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’un cu maddesiyle BM’nin Kişisel ve Si yasi Haklar Uluslararası Sözleşme si’ndeki (KSHUS) 19’uncu maddenin benzerliğine işaret etti. AİHM’ye: Görüşünü açıkla Raportör, AİHM’ye gönderdiği görüşünde, sözkonusu başvurucularla özel olarak ilgilenme nedeni olarak, “Birçok olayda Türkiye’nin, gazeteci ve yazarları profesyonel işlerini yaptıkları gerekçesiyle hedef alması” olduğuna vurgu yaparak, şu görüşlere yer verdi: l Raportör, Türkiye’nin basına yönelik kısıtlamalarından derin endişe duymaktadır. Türkiye’nin muhalif sesleri bastırması uluslararası kınamalara neden olmuştur ve Türkiye’nin kendi yargısı Türkiye’nin vatandaşlarına karşı devam eden ifade ve düşünce özgürlüğü ihlallerinde yeterli korumayı sağlamakta aciz veya isteksiz olduğunu kanıtlamıştır. l Bu 10 başvurucu şimdi mahkemeye (AİHM), AİHS’nin 10’uncu maddesinde yer aldığı gibi, özellikle de Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve OHAL KHK’lerinin “kanunda öngörüldüğü gibi olup olmadığı” konusunda yorumunu netleştirme fırsatı veriyor. Mahkeme, Türkiye’nin tutuklama, gözaltı ve kovuşturmaları “kanunda öngörüldüğü” şekilde yapılıp yapmadığı konusunda fikrini söylemeli. Yargıya erişilmiyor Raportör, Türkiye’nin sivil toplum alanını daralttığını belirterek, “Demokrasi yolundan kökten geriye gidiş var ve bunu tersine çevirmek için acil dikkat edilmesi gerekir” uyarısında bulundu. Raportör, KHK ve terörle mücadele mevzuatının, medya ve kamuoyunun bilgiye ulaşımını son derece kısıtladığını vurgulayarak şu saptamalara yer verdi: l Hükümetin kararlarının yargı tarafından gözden geçirilmesi dikkat çekici şekilde azalmıştır. Türkiye’nin yargısı, terörle mücadele ve OHAL kanunlarıyla yargılananlara karşı her geçen gün daha da erişilmez olmuştur. Mevzuatını değiştir l Raportör, hükümetin acilen terörle mücadele mevzuatını, KSHUS’nin 19’ncu maddesiyle uyumlu olacak şekilde gözden geçirmesini tavsiye etmiştir. Terörün teşviki, aşırı faaliyetler, terörizmi övmeyüceltmehaklı gösterme gibi faaliyetler, ifade özgürlüğüne orantısız müdahaleye neden olmaması için açıkça tanımlanmasını tavsiye etmiştir. Özgür basın fırsattır l Özgür bir basın, halka görüşlerini oluşturmada ve siyasi liderlere karşı tutum belirlemede ve politikacılara da kamuoyunun görüşlerini yansıtma ve yorumlamada en iyi fırsatları sağlar. l KSHUS’nin 19’uncu maddesi, ifade özgürlüğü önündeki herhangi bir kısıtlamanının, yasayla olmasını, meşru bir amaçla yapılmasını ve istenilen amaca ulaşmada gerekli ve orantılı olmasını öngörmüştür. Bir kısıtlamanın yasayla sağlanması için, yasa uygulayıcalara, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için sınırsız takdir yetkisi verilmemelidir. AİHS’nin 10’uncu maddesi de aynı şeyi amaçlar ve çok benzerdir. 10. Madde kısıtlamaların yasayla tanımlanması gerektiğini söyler. ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 30. KEZ TUTULDU ‘DIŞARDAYIZ AMA SÖZDE ÖZGÜRÜZ’ Gazetemizin tutuklu İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara karşı sürdürülen Adalet Nöbeti’nin 30’uncusu, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C Kapısı girişindeki Themis heykellerinin bulunduğu alanda tutuldu. Nöbete, eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, ilahiyatçı İhsan Eliaçık, gazetemizin avukatları Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, çizerimiz Musa Kart, ve çok sayıda hukukçu katıldı. Avukatlar bir saatlik sessiz nöbetin ardından adliyenin C Kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada ilk sözü alan eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, “Dışardayız sözde özgürüz ama düşüncelerimizi barışçıl olarak ifade etme hakkımız elimizden alınmak isteniyor. İhsan Eliaçık arkadaşımız Çorlu’da konuşturulmadı. Ben de bugün orada bir panelde konuşmacıydım ama protesto ettim katılmadım” dedi. İhsan Eliaçık ise Adalet Nöbeti’ne katıldığı için mutlu olduğunu dile getirerek “Cumartesi günü Kayseri’ye gittim, kitap fuarına. Fakat kapıda organize edilmiş bir güruh hakaretler küfürler yağdırarak bana engel oldular. Ben de orada oturma eylemi yapmak istedim fuar bitene kadar. Ama ancak 15 dakika oturabildim. Çünkü olay büyüyordu. Benim yüzümden kimsenin burnunun kanamasını istemediğimden oturma eyleminden vazgeçerek ordan ayrıldım” diye konuştu. Baskının diktatörlüğün yayıldığını söyleyen Eliaçık, şöyle devam etti: “Bunların 15 yıldır kurduğu düzene ‘aptestli kapitalizm’ diyoruz. Bunun örneği de Kayseri’dir. Orada dört televizyon var hiçbiri linç girişimini vermedi. Eski arkadaşlarımın, vakıfların, cemaat lerin gıkı çıkmıyor. Çünkü hepsini göbeğinden bağlamışlar... Şimdi bu karanlıktan el ele vererek ancak çıkabiliriz.” Avukat Banu Güveren de yaptığı açıklamada, 30 haftadır bıkmadan usanmadan adalet aradıklarını belirttti. Güveren, şöyle konuştu: “Roboski’deki Kürt köylüleri için adalet istiyoruz, Suruç için adalet istiyoruz, Ankara’ya barış getirmeye giderken katledilen canlarımız için adalet istiyoruz, Soma’da, Şırnak’da madenlerde katledilen emekçiler için adalet istiyoruz... Dört Ayaklı Minare’nin ayakta kalmasını isterken katledilen değerli üstadımız Baro Başkanımız Tahir Elçi için adalet istiyoruz. Nuriye ve Semih işine iade edilsin, Nuriye ve Semih yaşasın diyoruz. Tutsak edilen değerli meslektaşımız Akın Atalay ve tutuklu gazeteciler için adalet istiyoruz...” l İSTANBUL / Cumhuriyet Hükümet hukuka aldırmadı l Mahkemenin de daha önce açıkladı düğü gibi olması için, iç hukukta ‘bu ğı gibi, 10’uncu maddedeki kanunla ön nun kötüye kullanımını önlemek için, görülen hükmünün iki şartı vardır. Kı mahkemeler tarafından etkili bir incele sıtlama yeterince erişilebilir olmalı ve meden geçirilmesini öngören, yeterli ve kişiye davranışlarını düzenlemesi için etkili tedbirler olmalı. yeterince net olmalıdır. l Tam tersine, hükümet, gazetecile l Raportör, Türkiye ziyaretinde ve ga ri bastırmada, yargısal denetime ve hu zetecilerle ilgili incelemesinin ardından, kukun üstünlüğüne açıkça aldırmamış hükümetin kısıtlamalarının yasal bir tır. Mesela Altan ve diğerleri davasına hedefe ulaşmak için gerekli olan “zorun katılan uluslararası gözlemciler, “ifa luluk ve orantılılık” standartlarından de özgürlüğünü bastırmak ve gazeteci uzak olmasından endişe duymaktadır. lik için gerekli güvenceleri ortadan kal l Kısıtlamalar, iç hukuka dayanmalı dırmak için, kovuşturmaların görünüşü ve bunların düzensiz şekilde ve kötü ni bir mahkeme şovu gibi” sonucuna var yetli kullanımına karşı yeterli koruma mıştır. İddianamelerdeki ceza suçlama sağlamalı. İç hukuk, kamu görevlilerinin larının son derece belirsiz ve bu suçla keyfi kısıtlamalarına karşı Sözleşme’de ra karşı sunulan kanıtların son derece ki yasal korumayı sağlamalı. Bu mahke az olduğunu belirtmişlerdir. Aslında hü menin de hükmettiği gibi, yürütmeye ve kümetin iddiası darbe girişimi ile ilgi rilen takdir yetkisi ölçüsüz bir güç ola li genel iddialara dayanmakta, çok az maz. Kısıtlamanın tanımlaması ve yo bir kanıtla sanıkları bu olayla ilişki rumları yeterince ulaşılabilir ve açık ol lendirmektedir. Bir başka olay da, ço sa da, hükümet bu kısıtlamaları düzen ğu gazeteci olan sanıkları bırakma ka siz bir şekilde uyguluyorsa, bu kısıtlama rarının ardından bu hâkim ve savcı BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Kanunlar keyfi uygulanıyorÖzelRaportörüDavidKaye yine de “kanunda öngörülmüş olmalı” gerekliliğini karşılamaktan uzaktır. l Bir kısıtlamanın kanunda öngörül nın açığa alınmasıdır. Yerine atanan hâkimler sanıkları serbest bırakılmadan yeniden tutuklamıştır. l Raportör, Türkiye’nin, eleştirel sesleri susturmak ve konuşma özgürlüğünü kısıtlamak için, terörle mücadele mevzuatını ve OHAL KHK’lerini, keyfi olarak uygulamasından çok endişelidir. l Türkiye’nin terörle mücadele mevzuatı ve OHAL KHK’leri, yürütmeye geniş takdir yetkisi vermiş; ki o da elinde tuttuğu savcılık makamına çok az ya da hiç yargısal inceleme yetkisi tanımamıştır. Hükümet, darbe girişimini tüm aykırı sesleri tasfiye için kullandığından, darbe sonrasındaki dönem raportöre göre bilhassa endişe vericidir Gürsel tahmin edemezdi l Hükümet, terörle mücadele mevzuatını ve OHAL KHK’lerini, medyada, hü kümette ve akademide görülen eleştirilere karşı kullanmıştır. Kanunlar, çok muğlak olduğu ve keyfi olarak uygulandığı için etkisi sınırsızdır, ifade özgürlüğünün hangi sınıra kadar gittiğini öngörmek neredeyse imkânsızdır. Bunun en bariz örneklerinden biri, Cumhuriyet’ten Kadri Gürsel’e yönelik, ByLock kullananan darbe girişiminde bulunan kişilerle temas ettiği iddiasıyla terör örgütüne yardım etmekle suçlanmasıdır. En önemlisi, hükümet Kadri Gürsel’in ByLock kullandığını savunmadı; onun bu uygulamayı kullananlarla temasta olduğunu savundu. Böylesi zayıf iddiaları bir bireyin tahmin etmesi neredeyse mümkün değildir. l OHAL’i haklı gösteren gerekçelerin bugünkü koşullarda geçerli olmadığını düşünen raportör, hükümetin ICCPR ve AİHS’deki (yükümlülüklerini) askıya alma kararının ifade ve düşünce özgürlüğü hakkının kullanılmasına zarar vereceğinden endişe etmektedir. Raportör, kısıtlamalarla ilgili 19’uncu ve 10’uncu maddedeki standartların geçerli olduğunu düşünür. l Gittikçe artan olgular, terörle mücadele bahanesiyle, hükümetin geniş ve keyfi olarak ifade özgürlüğünü tutuklamalar, kovuşturmalar ve gözaltılarla bastırdığını gösteriyor. Mahkeme, başvurucularla ilgili, Türkiye’nin darbe sonrasında aldığı kısıtlamaların, AİHS’nin 10’ncu maddesindeki gibi ‘kanunla öngörüldüğü’nü değerlendirmelidir. AHMET ŞIK 300 GÜNDÜR CEZAEVİNDE Gazetemize yönelik susturma operasyonu sonrası açılan davada tutuklu yargılanan muhabirimiz Ahmet Şık, 301 gündür Silivri Cezaevi’nde. Şık, FETÖ kumpası nedeniyle Odatv davasında yargılanıp beraat etti. Şimdi, uygulayıcıları farklı olsa da aynı hukuk mantığıyla özgürlüğünden yoksun. Dosyasındaki ‘suç delilleri’ ise gazetede yayımlanan haberlerden oluşuyor. Şık, 31 Ekim’de dördüncü kez yargıç karşısına çıkacak. Davanın son oturumunda, yayın danışmanımız Kadri Gürsel tahliye edilmiş, gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhasebe çalışanı Emre İper’in tutukluluğunun devamına karar verilmişti. Mahkemenin kararında, Şık’ın tahliye talebinin reddinin gerekçesi olarak “Gazeteye geliş tarihi, geliş tarihine göre diğer sanıklar ile irtibatı, gazeteye sunulan haberlerin niteliği...” ifadesi yer aldı. Mahkeme, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına hükmederek, “tutuklama tedbirinin gerekli ve ölçülü olacağı yönündeki kanaat dikkate alınıp sanıkların tutukluluk hallerinin devamına” karar verdi. Bu yıl 69’ncu kez düzenlenen Frankfurt Kitap Fuarı’nda 5 yıldır Suudi Arabistan’da hapsedilen blog yazarı Raif Badawi adına verilen ‘Cesur Gazetecilik’ ödülüne layık görülen Şık, törene gönderdiği mesajda “Tası tarağı toplayıp gitmeyeceğiz. Çünkü biz buradayız ve varız. Var kalmaya devam edeceğiz. Türkiye bizim evimiz. Hayatımız. Geçmişimiz. Barış, hak, hukuk, adalet ve eşitliğin hâkim olduğu geleceğimiz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Gazeteciler eyleme çağırdı Dışarıdaki Gazeteciler, gazetemizin yayın politikasının yargılandığı davada tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’ın 300 gündür tutuklu olduğuna dikkat çekerek, 28 Ekim Cumartesi günü Kadıköy’de yapılacak yürüyüşe katılım çağrısı yaptı. Yürüyüş. saat 12.00’de Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’ndan başlayacak. Dışardaki Gazeteciler, eyleme çağrı amacıyla kısa bir video hazırladı. Şık’ın fotoğraflarının kullanıldığı videoda, “Ahmet Şık 300 gündür cezaevinde. Adalet için, özgürlük için Cumhuriyet için el ele yürüyoruz” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle