24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Ekim 2017 7 bin 500 madenciden ‘KILIT’ uyarısı Maden sahalarının satılmasının önünü açan ‘Torba Tasarı’ya tepki yağdı. Madenciler, ‘Yer üstünde OHAL olabilir ama yerin altı bize ait’ açıklaması yaptı Ahmet Demirci Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) uhdesinde bulunan maden sahalarının parçalara ayrılarak ruhsatlarıyla birlikte satılmasının önünü açan torba yasa tasarısının 58. maddesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilmesine Genel Maden İşçileri Sendikası’ndan tepki yağdı. TTK’de örgütlü GMİS, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nu olağanüstü olarak toplamış ve eylem kararı almıştı. İşçi sayısı düştü GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci ile üyeler, GMİS’e bağlı Karadon, Kozlu, Üzülmez, Armutçuk, Merkez Servisleri, Amasra şubelerinin yönetim kurulu üyeleri, TTK Üzülmez Müessesesi’nde çalışan maden işçilerini ziyaret ederek eylem süreci ile ilgili bilgi verdiler. GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, madencilere yönelik yaptığı konuşmada, “Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun bir çakıl taşının dahi özelleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü özelleştirme ölüm demektir. Bu yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir. 2009’da 11 bin 67 işçi varken bugün işçi sayımız 7 bin 625’e geriledi. Üretim 1 milyon tonun altına düştü. Bu yasa tasarısı derhal geri çekilmeli. Eğer hükümet bu sese kulak vermezse 19901991 ve 1994 yıllarında olduğu gibi madenciler ve bölge halkı olarak tek yürek, tek ses meydanlarda olacağız” dedi. GMİS Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu da, “Zor bir sürecin içindeyiz. Çıkarılmak istenen yasa ülkemize ihanettir. Yer üstünde olağanüstü hal olabilir ama yerin altı bize ait. Eylemlerimizde en son aşamasına geldiğimizde, inşallah bununla karşılaşmak zorunda bırakılmayız, ama gerektiğinde 7 bin 500 maden işçisiyle birlikte yerin altına kendimizi kilitleyeceğimizi ve isteklerimiz yerine getirilinceye kadar çıkmayacağımızı ifade ediyoruz. Bıçak kemiğe dayandığında bunu yapacağımızı herkes iyi bilmeli” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Taşerona kadro kârlı Güven her yerde düşüyor Reel Kesim Güven Endeksi ekim ayında bir önceki aya göre 2.1 puan azalarak 109.5 seviyesinde oldu. Endeksteki düşüşte, sipariş miktarı ve ihracat sipariş miktarına ilişkin artış yönlü beklentilerin zayıflaması etkili oldu. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamaya göre, mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi (RKGEMA) bir önceki aya göre 1.0 puan artarak 112.2 puan oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ekimde bir önceki aya göre hizmet sektörü güven endeksinde yüzde 2.2 düştü. Perakende ticaret sektörü güven endeksinde yüzde 1.9 oranında azalma ile 104 değerini aldı. Bu düşüşte gelecek 3 aylık dönemde talepte ve satışlarda artış bekleyen yöneticilerin sayısının azalması etkili oldu. l Ekonomi Servisi TAV cirosunu yüzde 5 artırdı TAV Havalimanları’nın konsolide cirosu, 2017’nin dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artarak 854 milyon Avro’ya ulaştı. Şirket sene sonu ciro ve kâr beklentilerini de yukarı yönlü revize etti. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener; “2017 yılı, havacılık sektörünü bir seneden uzun bir süredir etkisi altına alan gelişmeler sonrası toparlanma yılımız oldu. İstanbul Atatürk Havalimanı şehir çıkışlı dış hat yolcu trafiği dokuz ayda yüzde 6 büyüme gösterdi. Ankara Esenboğa Havalimanı, dış hatlarda yüzde 35 artış sergiledi” dedi. l Ekonomi Servisi TAYSAD: Hedef 10 milyar dolar Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Alper Kanca, otomotiv tedarik sanayinin ihracatının yıl sonunda 10 milyar dolara yükselerek 9.5 milyar dolar olan hedefi aşacağını ifade etti. Kanca, iş hacminin artması için yeni fabrikalar kurulması gerektiğini belirtti. TAYSAD şemsiyesi altında organize olan taşıt araçları parça üreticileri, Türkiye’nin başlıca ihracat kalemi olan otomotiv sanayinde ihracatın üçte birini oluşturuyor. l Ekonomi Servisi Hükümet hâlâ adım atmazken taşeron çalışanlar maliyet hesabı ile yol gösterdi. Taşeronun maliyeti 2 bin 850 lira, memur maaşı 2 bin 721 lira MUSTAFA ÇAKIR Kamudaki taşeron işçiler için hükümet hâlâ bir düzenleme yapmazken, taşeron çalışanlar sistemin devlete maliyetini çıkardı. Hesaba göre, bir taşeron işçinin devlete maliyeti en az 2 bin 850 lira. Bu rakam şu anda aile yardımı ödeneği dahil 2 bin 721 lira olan en düşük memur maaşının üzerinde. Taşeron şirketlere verilen kâr payı da eklendiğinde taşeronun devlete maliyeti daha da yükseliyor. Taşeron çalışanlar, çözüm için mevcut maaşlarına, şirketlere verilen kâr payı da eklenerek kadro istiyor. Kamudaki yaklaşık 1 milyon taşeron işçi, hükümetin kadro sözünü tutmasını bekliyor. Yıl sonuna kadar sorunun çözüleceğini açıklayan hükümet, yapılacak düzenleme için şu ana kadar herhangi bir somut paylaşımda bulunmadı. Kadro bekleyen taşeron çalışanlar, bir platform oluşturdu. Türkiye KamuSen’i ziyaret eden Kamu Taşeron Çalışanları Platformu isimli oluşum taleplerine ilişkin rapor sundu. Taşeron çalışanların talepleri şöyle: 4 Kamudaki taşeron işçilerine verilen kadro sözünün karşılığı olarak “Memur işini yapanların memur kadrolarına, işçi işi yapanların işçi kadrolarına” geçisi yapılsın. 4 İmtiyazlı şirket modeline ve özel sözleşmeli personel statüsüne kesinlikle karşıyız. Bu zamana kadar şirketlerin taşeronu olduk bundan sonra da devletin taşeronu olmak istemiyoruz. Memuru solluyor 4 Ortalama bir taşeron işçisinin devlete maliyeti 2 bin 850 TL. Bir de taşeron şirketlere verilen kâr payı bu ücrete eklendiğinde bu tutar en düşük memur maaşının üzerine çıkıyor. 4 Taşeron işçileri kadroya alınırken belediyeler, il özel idareleri ve personel çalıştırılmasına dayalı olmayan ihaleler kapsamında çalışan işçiler de bu kapsama dahil edilmeli. 4 Türkiye genelinde SGK’de çalışmakta olan taşeron işçilerinden 760 kişinin yıl sonu itibarıyla ihalelerin yenilenecek olması nedeniyle işten çıkarılacağı duyumu gelmekte. İşten çıkarma haberi doğru ise acilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu konuya el atmalı, ileride yaşanabilecek olan mağduriyetin önüne geçilmelidir. l ANKARA B9zaeKnmUzRGinUEeŞLDİ Benzinin litre fiyatına 9 kuruş zam yapıldı. Zam sonrasında Ankara’da litresi ortalama 5.32 liradan satılan benzinin litre fiyatı 5.41 lira oldu. Benzinin litresi İstanbul’da 5.27 liradan 5.36 liraya, İzmir’de 5.29 liradan 5.38 liraya çıktı. Benzine en son 6 Eylül’de yine 9 kuruş zam yapılmıştı. 16 milyonluk fark Sabancı Vakfı, Hibe Programları kapsamında destek verdi ği sivil toplum kuruluşları nı “Ekim Zamanı Deneyim Paylaşım” toplantısında bir araya getirdi. Vakıf olarak 10 yılda 137 projeye 16 milyon TL hibe desteği verirken, kadınlar ve engellilerin hayatlarında fark yarattı. Sabancı Vak fı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sa bancı, “Kadınlar, gençler ve engel lilerin karşılaştık ları sorunların çözümü için çalışan sivil Güler Sabancı toplum ku Sabancı Vakfı, kadın, genç ve engelliler için 10 yılda 137 projeye 16 milyon TL hibe desteği verdi ruluşlarını ve fark yaratan kişileri destekliyoruz” dedi. Geçen yıl bir strateji çalışması yaparak deneyimleri ve değişen toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda yeni yol haritasını benimsediklerini anlatan Sabancı, “Vakfımız, Sadıka Sabancı’nın, bir yüce Anadolu kadınının, tüm mal varlığını bağışlamasıyla 1974’te kuruldu. 43 yıldır ‘insan sevgisiyle’ ve ‘Bu topraklardan kazandıklarımızı bu toprakların insanlarıyla paylaşmak’ ilkesiyle çalışıyoruz. Hibe programlarımızın faaliyet lerimiz içindeki payını artırdık. Yıllık bütçesini 2 milyon TL’ye çıkardık. Türkiye’de son yıllarda önemli toplumsal bir mesele olan mülteci konusunu da gündemimize aldık” diye konuştu. Sabancı, “Hibe programlarımızla Türkiye’nin her bölgesinde yüz binlerce insanın hayatına dokunduk. Erken yaşta evliliklerle mücadele sorunu toplumsal düzeyde kabul gördü. ‘Bizim böyle bir sorunumuz yok’ diyen erkekler bile meseleyi sahiplenmeye başladılar” dedi. l Ekonomi Servisi Otaş’ın borcuna tıraş yolda Deutsche Bank, Otaş’ın temerrüde düşen 4.75 milyar dolarlık borcunun yüzde 25’i için tıraş gelebileceğini tahmin ediyor. Deutsche Bank’ın analizine göre bu senaryoda Türk Telekom’un yüzde 55’ine sahip olan Otaş’ın kreditörleri 4.75 milyar dolarlık kredinin yüzde 25’i için kesintiye gidebilir. Ayrıca kredi için gelecek dönem risklerine karşı yüzde 150 karşılık ayrılması mümkün. Deutsche Bank’a göre yüzde 25 kesinti ve yüzde 150 karşılık senaryosunda bankaların 2017 kârı olumsuz etkilenebilir. Otaş’a 2013’te Akbank 1.5 milyar dolar, Garanti Bankası 950 milyon dolar, İş Bankası ise 500 milyon dolar kredi vermişti. Deutsche Bank’ın saç tıraşı senaryosu Suudi Telecom’un Türk Telekom’da çoğunluğa geçmesi üzerine kurulu. Oger Telecom, Otaş’ın tamamına sahip. Oger Telecom’un yüzde 65’i ise Lübnanlı Hariri ailesine ait. Oger’in geriye kalan yüzde 35’i ise Suudi Telecom’da. Türk Telekom’un yüzde 30’u da Hazine’ye ait. 1.2 milyar TL kâr Öte yandan, Türk Telekom, 2017 üçüncü çeyrekte 900 bin net abone kazanımı ile rekor kırdı. Şirket 9 ayda 1.25 milyar TL net kâr elde etti. Şirketin üçüncü çeyrek net kârı da 293.5 milyon lira oldu. EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 1, 2, 3... Tüm iktidar merkeze! AKP liderliği, Ankara ve İstanbul olmak üzere kimi büyük kentlerin belediye reislerini istifaya zorlayarak, siyaseti ve ekonomiyi (kaynakları) tek bir liderin iradesine tabi kılmak, totaliter bir devlet yaratmak yolunda bir adım daha atıyor. Ancak merkezi devletin yerel yönetimleri denetimi altına alma adımı, “seçimle gelen seçimle gider” fantezisi bir yana, kapitalizmin günümüzdeki dinamikleriyle uyumlu değil. Bu nedenle, ülkedeki ekonomik, siyasi istikrarsızlığı daha da derinleştireceği kesin. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın yerel ve uluslararası sermaye birikim süreci üzerindeki asalak karakteri de iyice ortaya çıkaracak, içeride toplumun yüzde ellisi ve dışarıda gelişmiş kapitalist devletler karşısında aşmakta zorluk çektiği meşruiyet sorunu daha da derinleşecek. Kentler ve ulus devletler Mali krizin başladığı 20072008 yıllarında dünya kentlerinde yaşayanların sayısı kırlarda yaşayanları geçti. Bugün dünya nüfusunun yüzde 54’ünden biraz fazlası artık kentlerde yaşıyor. 1970’li yılların başında bu oran yüzde 36 düzeyindeydi. Sermayenin, yapısal krizi içinde merkezileşme ve yoğunlaşma, ucuz iş gücü ararken tüketimi hızlandırma eğilimlerinin güçlenmesi, kırlar boşalırken, kentsel nüfusun büyümesine yol açıyor. Mega kentlerin sayısı 19902016 arasında ikiye katlanmış: Nüfusu 10 milyonu geçen kentlerin sayısı 1990 yılında 10’dan 2014 yılında 28’e yükselmiş. Nüfusu 510 milyon arası kentlerin sayısı aynı dönemde 293’ten 517’ye yükselmiş. Ekonomik istikrarsızlıkların yanı sıra, iklim krizinin, etnikdini temelde patlak veren savaşların tetiklediği, kırlardan kentlere, çevreden merkeze doğru göçler önümüzdeki dönemde de mega kentlerin nüfusunu büyütmeye devam edecek. Bir bölgede, sermaye ve nüfus yoğunlaşmaya başlayınca, ekonomik gücün yanı sıra siyasi güç de birikmeye başlar. O bölgenin su, gıda, enerji, ulaşım gibi gereksinimleri artarak diğer bölgelerin kaynakları üzerinde baskı yaratır. Bu iki eğilim, siyasi iktidarın kontrol ettiği topraklardaki gücünü, dolayısıyla siyasi istikrarı zayıflatır, ulus devletlere, yeni ve giderek ağırlaşan yönetişim sorunları getirir. Hızlandırıcılar Küresel sermayenin, giderek bilginin hızlı dolaşımı karşısında ulus devletlerin gücünün hızla gerileyeceğine ilişkin savlar doğrulanmadı. Ulus devletlerin büyük çoğunluğunun bu basınçlara uyum sağladığını, güçleri gerilemek bir yana baskıcı, yeni teknolojilerin de katkısıyla denetleyici, kapasiteleri arttı. Ancak dün “küreselleşmenin” gereksinimlerine kolaylıkla uyum sağlayan ulus devletler, bugün, mega kentlerin getirdikleri sorunlara aynı kolaylıkla uyum sağlayacak gibi görünmüyorlar. New York, Roma, Barselona, Venedik, Londra gibi mega kentlerin yerel yönetimleri, ellerindeki kaynaklarını öncelikle kendileri kullanmak istiyorlar. Bu arzuları merkezi devletin tercihleriyle çeliştiği noktada, otonomi, hatta bağımsızlık talep etme noktasına gelebiliyorlar. Ulus devletin, etnik, dinsel, yerel kimliklerin üzerinde yaşamasına olanak veren vatandaşlık kurumu, 1990’lar boyunca, postmodernizmin, neoliberalizmin saldırıları altında zayıflamış, demokrasinin, toplumsal dayanışma kurumlarının içi boşalmıştı. Mali krizin gelir dağılımı üzerindeki basıncı, vatandaşlık kimliğinin çözülmesini, bireylerin, “aşiret” tarzı, etnik, dini, yerel kimliklere geri dönmeye başlamasını hızlandırdı. AKP’nin projesinin, sorunları ve talepleri hızla artan mega kentleri ülke bütününe uyumlu biçimde bağlayacak bir modeli bulma şansı hiç yok. Liderliği de bunun farkında. Bu nedenle, bu sorunu, baskıya, zora dayanarak ve totaliter düzen kurarak aşmayı planlıyor. Böylece, AKP mega kentler sorununu ülkenin tüm dokusunu çürütecek yönde daha da ağırlaştırıyor. Ancak ülke ekonomisinde, siyasetinde ağırlığı hızla artan mega kentlerin meydanları, sokakları yeni orta sınıf proletaryanın (işçi sınıfının) elinde, yeni teknolojilerin de katkısıyla, ülke ve dünya düzeyinde son derecede etkili muhalefet mekânlarına dönüşüyor. Diyalektik işte... Mardan Otel, stadyumu satıyor Azeri işadamı Telman İsmailov’a ait Mardan Palace Otel’in stadyumu ile spot otel bloku ve personel lojmanı, otelin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) prim borçları nedeniyle 101 milyon lira bedelle icradan satışa çıkarıldı. 74 bin 13 metrekare alana sahip spor kompleksi, SGK’ye olan prim borçları nedeniyle 51 milyon lira bedelle icra yoluyla satılacak. Satış, 7 Kasım’da 09.4510.05 saatleri arasında yapılacak. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle