02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Ekim 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Milliyetçiliğe bereket yağıyor Türkiye siyasetinde milliyetçi partiler zaten çoktu. Şimdi daha da çoğaldı. Yani kendilerini Türk milliyetçisi sayan, öyle saymasa bile bal gibi öyle olanlara bereket yağdı, yağıyor. Birini beğenmezse öteki, birinden vazgeçerse bir başka Türk milliyetçisi parti kollarını açmış, “Gel bana, oy bana” diye naralanmakta... Hangi birinden başlayayım? Bir kere Türk milliyetçiliğinin “kök” partisi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) var. Gerçi “İkinci Başbuğ” diye anılan, on yıllardır “Devletin başına Devlet geçecek” sloganları ile karşılanıp uğurlanan lider, partisini sonunda kuşa çevirdi; AKP iskelesine demir atıp Reis’in gemisine tayfa yazıldı. Ancak kesin sonucu önümüzdeki bir seçimde göreceğiz. Bakalım “Bozkurt” ne kadar ve kimlerin maskarası olacak? MHP’den kopma Büyük Birlik Partisi (BBP) var. Kurucu liderleri çok kuşkulu bir helikopter kazasında öldüğünden bu yana ne uzuyor, ne kısalıyor. Zaten kurucu lider sağken de pek uzadığı yoktu. MHP’den kopmuştu ve “Neden koptunuz, ne farkınız var ki sizin” sorusunu “Biz Hira dağı kadar Müslüman, Tanrı dağı kadar Türk’üz, onlar ise Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman” diye cevaplıyorlardı. Olsun; uzamadan kısalsa da milliyetçi Türk partileri arasında o da var ve o da kıdemli bir parti. Başka? Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’ni anmamak haksızlık olur. Adını “İşçi Partisi”nden değiştirip, üstünde zaten eğreti duran “sol” gömleği de çıkarıp attıktan bu yana ülkemizin en safkan Türk milliyetçisi partileri arasında kendine yer edindi. Evet, hemen her seçimde “Barajı aştık” diye naralanıp on binde bilmem kaç oranında oy alıyor. Ancak onun “gücü” aldığı oy oranında, ona gönül bağlamış seçmen kitleciğinde değil. Devletin derinliklerinde yer almış üniformalı, üniformasız “derin adamları” saflarına kattı ve o adamların devletin derinlikleri ile kopmaz bağları varlığını sürdürüyor. Orduda darbe yapıp iktidarına son verecek çok yıldızlı ağır topları tasfiye etmek için Cemaat’i işe koşup, kendini de “Ergenekon davalarının savcısı” ilan eden AKP Reis’i, hedefine ulaştıktan sonra gücünü abartıp 15 Temmuz’da darbeye kalkışan Cemaat’i tasfiye ederken kollarını Vatan Partisi’nde sözcüsünü ve temsilcisini bulan Ergenekon kalıntılarına açtı. Şu anda balayı yaşamaktalar. HHH Türk milliyetçisi partiler pazarı yetmedi anlaşılan. Şimdi de “İyi Parti” adıyla bir parti daha Türk milliyetçiliğinin partileri arasına katıldı. İyi mi? Soruyu “Kime göre” sorusuyla cevaplamak gerek. Kocaeli bölgesinin Asena’sı olarak siyaset sahnesinde adını duyuran, ardından “ŞakTak paşalar” döneminde Çiller Hükümeti’nde içişleri bakanlığı koltuğuna oturan, bakanlığı sırasında Türkiye’nin, en kanlı “yargısız infazlar” dönemini yaşadığı Meral Akşener, bu yeni ve “iyi” partinin kurucu başkanı. Hedefi büyük. Başbakanlık kesmiyor, Cumhurbaşkanı olacak(mış). Görüyorsunuz, biz solcu tayfası, içinde yer alıp zulmün ve sömürünün iktidarına son verecek güçlü bir sol partinin hasretindeyiz; Türk milliyetçileri ise “partilerden parti beğen” bolluğunun tadını çıkarıyor. Ülkemizdeki milliyetçiliğin bir başka dalı, “Kürt milliyetçiliği” bu yazının konusu değil. (Bu cümle elbette bir başka yazının konusu olmayacak demek de değil.) HHH Bu yazı yalın bir soru ile noktalanacak: Acaba... Acaba Türk milliyetçiliğinin bayrağını taşıyan bu partiler bereketi, saflarında Türk milliyetçisi kadro ve seçmen kitlesi barındıran CHP’nin arınmasının bir “vesilesi” olabilir mi? Olabilecekse, bizlere Türk milliyetçisi partiler bereketinden, özellikle “İyi Parti”nin siyaset sahnesine çıkmasından mutlu olmak düşmez mi? HSK’de önemli değişiklik Üç genel sekreter görevden alındı Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı’na Selahaddin Menteş’in getirilmesinin ardından Hâkimler Savcılar Kurulu’nda (HSK) önemli değişiklikler yapıldı. HSK genel sekreterleri İbrahim Pektaş, Turan Kuloğlu, Musa Kanıcı görevden alındı. HSK Başkanı ve Adelet Bakanı Abdülhamit Gül’ün onayı ile Adalet Akademesi Daire Başkanı Mahmut Akgün, HSK Başmüfettişi Sinan Ekici, Bakanlık Tetkik Hâkimi Ali Erdem yeni HSK genel sekreterleri olarak görevlendirildi. Habertürk’ün haberine göre; genel sekreterlik görevinden alınan Kanıcı ve Pektaş Bakanlık Yüksek Müşaviri olacaklar. Kuloğlu ise HSK 1. Dairesi’ince Yargıtay Savcılığı’na atandı. l ANKARA/Cumhuriyet ‘DelIl yaratıldı’İnsan hakları savunucuları 113 gün sonra hâkim karşısına çıktı. Savcı 7 tahliye istedi Büyükada’da dijital güvenlik ve stresle baş etme toplantısında gözaltına alınarak tu tuklanan hak savunucuları 113 gün sonra hâkim karşısına çıktı. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkeme si’nde dün görülen duruşmada ilk ola rak örgüte yardım suçlaması yönel tilen Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran savunma yaptı. Dalkıran, 3 aydan uzun süredir özgürlüğünden mahrum bırakıldığını belirterek, “İddianame elime ulaştığından bu CANAN COŞKUN yana defalarca okudum, yine de bir grup hak sa vunucusunun bilgileri ni artırmak için düzenlediği atölye ça lışması nasıl oldu da silahlı örgüte yar dıma ulaştı bilmiyorum. Yaklaşık 30 yıldır insan hakları için çalışıyorum. Hakların herkes için olduğunu düşü nüyorum. Hakkımdaki suçlamayı red dediyorum. Bu suçlama varoluşumla taban tabana zıttır” dedi. ‘Otelde toplanmazdık’ Dalkıran, dava konusu toplantının duyuru yapılmadığı için gizli yapıldığı iddiası ile ilgili de, “Bir otelde gizlice toplanılabilir mi? Otellerin müşteri listesi polisle paylaşılır. Gizlenmek isteseydik otelde yapmazdık. Otel çalışanları biz toplantı halindeyken odaya rahatlıkla girip çıkıyordu. Havuzun hemen yanı başındaydı, kapı da çoğunlukla açıktı” dedi. Hak savunucularının çalışmaları nedeniyle sık sık siber saldırıya uğradığını belirten Dalkıran, “Binali Yıldırım geçen günlerde katıldığı Bilgi Güvenliği Konferansı’nda yaptığı konuşmada siber saldırının ekonomiye verdiği milyon dolarlık zararlardan bahsetti. Bizim alanımızda bu zarar insan yaşamına kadar uzanır” dedi. Kapanış Erdoğan’dan Dalkıran, toplantının eğitmenlerinden Ali Ghrawi’nin 2004’te İnsan Haklarında Yeni Taktikler Sempozyumu’na davet edildiğini söyleyerek, “Bu toplantının açılış konuşmasını Abdullah Gül, kapanış konuşmasını da Erdoğan yaptı” dedi ve şu sözlerle savunmasını tamamladı: “Hayatımı hakikatlerin ortaya çıkmasına, adaletin yerine gelmesine, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına adadım. Yıllarca silahlanmaya karşı kampanyalar yürüttüm. Şimdi silahlı terör örgütüne yardımla karşınızdayım. Bu suçlamayı reddediyorum.” Emlakçide ByLock Örgüte yardım suçlaması yöneltilen Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser ise savunmasında, insan hakları savunuculuğunun suç olmadığını kaydetti. İddianamede suçlama konusu edilen “Kore bize gaz verme” acil eyleminin kendisinin işe başlamadan önce yapıldığını vurgulayan Eser, “Suçlamaya konu açıklamalar bakanlıklara bildirimde bulunulmuş, hatta cevaplanmış açıklamalardır. Nasıl olur da bunlar örgütle bağlantı şeklinde karşıma çıkıyor anlamıyorum” dedi. Eser, herhangi bir toplantının anında sosyal medyadan duyurulmamasının gizli olduğu anlamına gelmediğine dikkat çekerek, “Bakanlık görevlileri ile de görüşüyoruz ama bunları sosyal medyadan duyurmuyorum” dedi. Eser, dava dosyasında ByLock kullanıcısı olduğu iddia edilen Ramazan isimli kişinin de ev ararken konuştuğu emlakçi olduğunu söyledi. Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyip istemediği sorulan Eser, “İstemiyorum çünkü pişman olacak şeyler yapmadım” dedi. ‘Almanya’ya karşı kullanıldı’ Toplantının eğitmenlerinden örgüte yardım suçlaması yöneltilen Alman vatandaşı Peter Steudtner ise 2000’li yıllardan bu yana barış, çevre insan hakları ve şiddetsizlik konularına odaklandığını söyleyerek, “Hayatım boyunca hiçbir terörist organizasyonu desteklemedim. Almanya’da hâlâ zorunlu askerlik varken, bunun yerine bir hasta ‘Arkadaşlarımızı bırakın’ Hak savunucularının davası için aileleri, arkadaşları, insan hakları ve meslek örgütlerinden temsilciler, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bir araya geldi. İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Koordinatörü Feray Salman’ın okuduğu açıklamada hak savunucuları için özgürlük talep edildi. Açıklamada, “Konusu ve yapılışı bakımından hiçbirimizin yabancısı olmadığı bir çalışma toplantısı ve bu toplantıya katılan hak savunucuları zorlama senaryolarla illegal bir çerçeveye sokulmak istenmektedir. 5 Temmuz’dan bu yana gerek soruşturma sürecinde gerek tutukluluk sürecinde hak ihlallerine maruz kalan, yalan haberler vasıtasıyla karalama kampanyasına maruz kalan arkadaşlarımızın hakkını ve adaleti savunmak üzere buradayız. Kurmaca senaryo üretilmesine itiraz ediyoruz. Soruşturma ve kovuşturma süreçleri vicdanen hak savunuculuğunu seçmiş insanların vicdan özgürlüğünü ihlal etmektedir. Biz, arkadaşlarımızın yanındayız ve hak savunuculuğuna devam edeceğimizi, yılmayacağımızı ilan ediyoruz.” ifadeleri kullanıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet nede sosyal hizmet verdim” dedi. Steudtner, yandaş basın tarafından suçlama konusu yapılan Elephant programı ile ilgili, “Afet durumlarında ulaşım için kaydeden bir programdır. Milyonlarca Alman bu sistemi kullanır. Bu sistem birtakım medya organlarınca önyargılı bir şekilde bana ve Alman hükümetine karşı kullanıldı. Temel haklarım ihlal edildi” dedi. Gözaltına alındıktan sonra kimsenin susma hakkını söylemediğini ifade eden Steudtner, “Büyükada karakolunda ifadem resmi olmayan ve tehditkâr bir şekilde alındı. Çok fazla bilgiye sahip olduğum, Türkiye’deki planımın kesinlikle farklı olduğu ve ajan olduğum söylendi” dedi. Polisin, dijital verilerinin olduğu gibi bırakıldığına ilişkin bir şey göstermediğini söyleyen Steudtner, “Bana karşı kullandığı delilin orada olup olmadığını bilmiyorum. İsnat edilen suçlara ve kanıtlara bakarak birtakım kanıtlar yaratılmış gibi görünüyor benim için” dedi. ‘Ben de insanım’ Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün ise verdiği kadın mücadelesinin arkasında olduğunu kaydetti ve “Bunlar suç değil. Suç olsaydı bu alanda çalışan kamu görevlileri de suçlu olurdu” dedi. Üstün’ün savunmasının ardından avukatlar duruşmaya yemek arası verilmesini istedi. Mahkeme başkanı da “Kumanyamız geldi. İkişer ikişer gidip yiyebilirsiniz” dedi. Avukatların ara verilmesi talebini tekrarlaması üzerine de “Ben de sabahtan beri bir poğaça ile duruyorum. İnsan hakları diyorsanız ben de insanım” diye yanıt verdi. ‘Kalın da yazıyordu’ Örgüte yardım suçlaması yöneltilen İnsan Hakları Gündemi Derneği üyesi Yard. Doç. Dr. Günal Kurşun da, ByLock kullanıcı olan ve hakkında adli işlem yapılmamış polis Ali Çamkömürü ile telefon görüşmesi suçlaması ile ilgili, “Benim telefonumda 4 bine yakın kayıt vardır. 4 binde 1 ByLock kullanıcısı ile görüşme kaydı benim lehimedir. Sizin görüşme kayıtlarına baksak daha fazla çıkar” dedi. Bu sözün üzerine salondan gülüşmeler yükselince mahkeme başkanı, “Bir kez daha ses çıkarsa herkesi çıkarırım” tehdidinde bulundu. Kurşun, “Today’s Zaman gazetesinde yazdığım dönemde İbrahim Kalın, Beril Dedeoğlu ve Markar Esayan da yazıyordu” dedi. Lehe delil kabul edilmedi Örgüte yardım suçu yöneltilen Yurttaşlık Derneği üyesi Nalan Erkem de, Malatya Zirve Yayınevi davasının avukatlarından olduğunu belirterek, “MİT’in Meclis Araştırma Komisyonu’na yolladığı belge ile suçlanıyorum. Mahkeme tutanağı delil olarak kabul edilmedi. Daha nasıl ispat edeyim” diye tepki gösterdi. Almanya’dan sert uyarılar Alman hükümeti, aralarında Alman bilişim uzmanı Peter Steudtner’in de bulunduğu 11 insan hakları aktivisti hakkında bugün başlayan yargılama süreci nedeniyle Türkiye’ye “hukuk devleti ilkelerine riayet etmesi” uyarısında bulundu. DWTürkçe’de yer alan habere göre, Alman Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak insan hakları ile ilgili standartları karşılamakla yükümlü olduğu ve Türkiye’nin bu standartlara uyumuna göre değerlendirileceği kaydedildi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, “Türkiye sürekli olarak yargının bağımsızlığına işaret etmektedir. Buna saygı duyuyoruz. Bu çerçevede duruşmanın hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı açısından cesaretlendirici bir işaret vermesini umuyoruz” dedi. Alman hükümetinin İnsan Hakları Sorumlusu Bärbel Kofler de “Belirleyici konu, yargılama sürecinin hukukun üstünlüğü ilkesine uygun, hızlı ve somut bir şekilde yürütülmesi, siyasi bir dava değil hukuki ölçütlere uygun bir yargı süreci olmasıdır” dedi. Kofler, “Düşünce özgürlüğünün durumu ve gazetecilerin tutuklanması korkutucu” diye konuştu. l Haber Merkezi Gardner: Amaç korku yaratmak Af Örgütü’nün Türkiye raportörü Andrew Gardner, insan hakları savunucularının yargılandığı dava öncesi Türkiye’ye sert eleştirilerde bulundu. BBC Türkçe’den Selin Girit’e konuşan Gardner, “Bu dava 11 kişiye yönelik bir dava değil aslında. Türkiye’de bütün sivil topluma, özellikle insan hakları kuruluşlarına yönelik bir dava. Bir korku yaratmak için başlatılmış bir dava. Demek ki hepimiz bugün yarın insan hakları savunduğumuz için biz de gözaltına alınabiliriz. Uyduruk suçlamalarla hakkımızda dava açılabilir. Öyle bir gerçek var Türkiye’de” dedi. Örgütün Avrupa direktörü John Dalhuisen ise davayı “Bunun Türkiye’deki eleştirel sesleri susturmaya yönelik siyasi bir kovuşturma olduğu çok açık” sözleriyle değerlendirdi. AP üyesi Rebecca Harms da bir açıklama yayımlayarak insan hakları savunucularının çalışmalarını teröre destekle ilişkilendirmenin, bu nedenle bu insanları hapsetmenin ve yargılamanın saçma olduğunu söyledi. l Dış Haberler Toplantının eğitmenlerinden İsveç uyruklu Ali Ghrawi de, el konulan etimolojik haritayı duruşmada göstererek, haritayı 10 yıl önce Amerika’da lise öğretmenlerinin davet ettiği bir konferansta kullandığını, haritaların İran’ın yüz ölçümünü ve hangi etnik grupların yaşadığını gösterdiğini söyledi. ‘Çocuğum doğacak’ İnsan Hakları Gündemi Derneği üyesi Veli Acu ise, “Üst aramasında USB bellekte çıkan 4 kitap var. Bir tanesi hakkında 2016 yılında toplatılma kararı vardı. 2013 yılında esen ‘özgürlük havasından’ istifade ederek PKK’yi eleştiren, diğer sol örgütleri ezip geçtiğine ilişkin akademik bir makale yazdım. Bu aslında lehime bir delildir” dedi. Sol gözünün protez olduğunu söyleyen Acu, “Öz bakımımı yapamıyorum. Diğer gözüm de etkilenecek diye korkuyorum. 10 gün sonra çocuğum doğacak. Doğumda çocuğumun yanında olmak istiyorum” dedi. Savcı 7 tahliye istedi Ardından mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Veli Acu dışındaki tüm tutuklu hak savunucularının tutuklulukta geçirdikleri süre göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etti. Savcı Acu’nun tutuklanmasının ardından lehine bir gelişme olmadığını iddia etti. Gazetemiz baskıya girdiğinde mahkeme henüz kararını açıklamamıştı. l Mersin’de 8 avukata ayrı ayrı dava açıldı ÇHD üyeliği suç delili oldu Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Ekim’de gözaltına alınan ve serbest bırakılan İHD Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Mersin Şube Sekreteri Avukat Özgür Çağlar, KHK ile kapatılan ÇHD Mersin Şube Başkanı Avukat Mehmet Altuntaş ile avukatlar Rıza Oğuz, Sebahat Gençtarih, Emrullah Şam, Ali Bozan, Onur Kale ve Bedri Kuran hakkında “Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle ayrı ayrı iddianame hazırladı. Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi kabul ederken ilk duruşma 28 Kasım’da görülecek. İddianamelerde avukatların katıldıkları toplumsal eylem ve etkinlikler, sosyal medya paylaşımları, evlerinde bulunan kitap ve dergiler, müvekkilleriyle yaptıkları telefon görüşmelerinin yanı sıra DTK ve KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’ne (ÇHD) üye olmaları delil olarak gösterildi. İHD MYK üyesi Avukat Özgür Çağlar, “Dosyanın altının bomboş olduğu, yapılan operasyonun siyasi ve yıldırmaya yönelik olduğu açıktır” diye konuştu. l ABİDİN YAĞMUR / MERSİN l Avukatlara ve muhabirlere tutuklama istemi ‘Cenazeye niye katıldın?’ Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyeleri, Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatları ile Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabirlerinin de aralarında bulunduğu 15 kişi dün 7 günlük gözaltının ardından İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılığa ifade veren isimlerden 12’si tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilirken üç kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gezgin Cam tarafından ifadesi alınan gazeteci Havva Cuştan’a 2014’te Kobani’de hayatını kaybeden Sibel Bulut 2014 yılının ekim ayında ise Kobani’de hayatını kaybeden Suphi Nejat Ağırnaslı için düzenlenen anmalara neden katıldığı soruldu. Cuştan ise Bulut’un anmasına katıldığını belirterek, “IŞİD bir terör örgütüdür. Dünyanın her yerinde terör örgütüyle mücadele edenler saygıyla anılır ben de o amaçla oradaydım” dedi. Avukat Özlem Gümüştaş’a da katıldığı cenaze ve anmalar soruldu. Avukat Sezin Uçar ise usule uygun olmayan bir şekilde gözaltına alındığını belirtti. Katıldığı cenaze törenlerinin suç teşkil etmediğini kaydetti. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle