27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Ekim 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 11 AP’DEKİ 5 FARKLI GRUPTAN TÜRKİYE’DEKİ TUTUKLU GAZETECİLERE DESTEK Özgürlük koalisyonu TRAKYA KİTAP FUARI Eliaçık’a yine engelleme Kayseri Kitap Fuarı’nda geçen haftasonu saldırıya uğrayan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık onur konuğu olarak davet edildiği Trakya Kitap Fuarın’nda da engellendi. Gazetemize konuşan Eliaçık, “Fuİhsan Eliaçık arı düzenleyen firma Çorlu Fuarcılık Anonim Şirketi. Genel Koordinatörlügüne de Necdet Saraç tayin edilmiş. Kayseri’de yaşananlardan sonra onur konuğu olarak beni seçiyor ve fuarı düzenleyen şirkete bildiriyor. Beni davet etti ben de kabul ettim. Çarşamba günü konuşma yapıp cumartesi günü kitap imzalayacaktım. Bunu öğrenince Kalkınma Ajansı maddi desteği kestiğini açıklıyor, 3 üniversite de desteğini kesmiş. Bunun üzerine Necdet Saraç, bu duruma tepki göstererek Genel Koordinatörlüğü bırakmış. Yaşananlar üzerine birçok yazar ve yayınevi de katılmama kararı aldı. Kayseri’de yaşananlardan sonra ‘kendi arkadaşlarına kendilerini yuhalattı’ dediler, şimdi de ‘kendi kendini onur konuği ilan etti’ diyorlar. Bu durum fikir ve düşünce özgürlüğüne, kitaba yönelik tek adam yönetiminin yansımalarıdır. Fikir ve düşünce özgürlüğünden yana olan herkesin bu karanlığa karşı birlikte mücadele etmesi gerekir” diye konuştu. Necdet Saraç da sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Baskı ve korku ortamına itiraz ettiğimiz için İhsan Eliaçık’ı bilerek ve isteyerek Trakya Kitap ve Eğitim Fuarı’na davet ettik. Eliaçık ya da bir başka yazar üzerinden pazarlık yapmayı reddettiğimiz için Trakya Kitap Ve Eğitim Fuarı’ndan çekiliyoruz” dedi. Birçok isim fuardan çekildi Eliaçık’a yönelik engelleminin ardından Evrensel Yayınevi, Zeynep Altıok Akatlı, Levent Gültekin, Ayşegül Tözeren, Hakkı Zariç, Barbaros Şansal fuara katılmama kararı aldı ve bu durumu sosyal medya hesaplarında duyurdu. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın yayıncısı olan Tekin Yayınevi’nin yetkilileri de “Kayseri’de yaşananlar sırasında Necdet Saraç’ı arayarak, fuarın iç organizasyonunu yaptıklarını, İhsan Eliaçaık’ı fuara onur konuğu olarak davet ettiklerini belirtti. “Biz fuara katılmıyorduk. Davet üzerine kabul ettik. 2 gün sonra şirket yetkilileri ‘böyle birşey yoktur’ diyerek açıkma yapmış. Necdet beyden, Eliaçık’ın onur konuğu olmasından sonda Kalkınma Ajansı ve üniversitelerin desteğini çektiğini öğrendik. Necdet bey de ‘ben böyle bir dayatmayı kabul edemem’ diyerek ayrılmış. Olayla ilgili yazışmaları ve sözleşmeyi bize gönderdi” dedi. l Yurt Haberleri BURHAN FELEK ANISINA 10 gazeteciye hizmet ödülü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) önceki başkanlarından Burhan Felek adına düzenlenen Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri’ne değer bulunan 10 gazeteci belirlendi. Ödül Seçici Kurulu 20 Ekim 2017 Cuma günü saat 11.00’de TGC Merkezi’nde toplandı. Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri Yönetmeliği çerçevesinde oluşturulan Seçici Kurul’da Ahmet Özdemir, Orhan Erinç, Engin Başçı, Esat Yılmaer, Niyazi Dalyancı, Nuray Özger, Rahmi Turan, Sibel Güneş ve Turgay Olcayto yer aldı. Seçici Kurul Başkanlığına oybirliği ile Orhan Erinç, yazmanlığa Nuray Özger seçildi. Oylama sonunda, 70 yaşından gün alan, meslekte 50 yılını tamamlayan Ahmet Örs, Ertuğ Karakullukçu, İzzet Öz, Melih Aşık, Nurzen Amuran, Orhan Atasoy, Ömer Kırkpınar, Sezi Ergun Anar, Tevfik Yener ve Zeynep Oral, Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne değer görüldü. 34 yıllık ödül ‘Şeyhül Muharririn’ unvanını taşıyan, 50 yıldan fazla aktif gazetecilik yapan Burhan Felek’in anısına konan ödüller 1983 yılında oluşturuldu. Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri için 70 yaşından gün alan adayların 50 yılı aşkın süreyle basına hizmet vermiş ve bu hizmetlerini sürdürüyor olmaları şartı aranıyor. l İSTANBUL / Cumhuriyet Avrupa Parlamentosu’nda farklı gruplardan beş milletvekili ortak bir açıklama yayımlayarak Türkiye’de tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. Deutsche Welle’nin haberine göre; Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosu’nda basın toplantısı düzenleyen 5 parlamenter, cezaevindeki 5 gazetecinin fotoğrafını taşıyarak onların öyküsü üzerinden Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekti. Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın fotoğrafını taşıyan Avrupa Halk Partisi’nden Çek parlamenter Michaela Sojdrová “Bu beş vaka, birçoklarından sadece birkaçı. Bugün gazetecilerin, ailelerinin ve arka daşlarının acılarının sona erdirilmesi çağrısında bulunuyoruz” dedi. Tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’ın fotoğrafını taşıyan Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı’ndan Alman parlamenter Rebecca Harms “Derhal serbest bırakılmalarını istiyor ve Türkiye’nin geleceği için yaptıkları önemli işi sürdürebileceklerini umuyoruz” dedi. Destek görevimiz Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya’nın fotoğrafını taşıyan Avrupa Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi grubundan İtalyan parlamenter Fabio Massimo Castaldo ise “Cezaevindeki gazetecilerin asla unutulmaması gereken kişisel öykülerinin altını çizmek is tiyoruz” dedi. Şahin Alpay’ın fotoğrafını taşıyan sosyal demokrat Sloven parlamenter Tanja Fajon ise “Gazeteciler taciz ya da tutuklanma korkusu olmadan haber yapamaz veya siyasi liderleri sorgulayamazsa etkin siyasi bir tartışma da olmaz. Türkiye’deki siyasi durum kötüleşirken, gazetecilik nedeniyle tutuklu olanları gündeme getirmek ve onlara destek vermek bir ödev” diye konuştu. Gazeteci Abdullah Kılıç’ın fotoğrafını taşıyan Yeşiller/ Avrupa Özgür İttifakı’ndan İspanyol Jordi Sole Ferrando, “Türkiye’de ifade özgürlüğünü kullandığı için tutuklanan her bir birey için uluslararası dayanışma göstermek görevimiz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi AP milletvekilleri, Türkiye’de tutuklu gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istedi. Çağlayan’da 30’uncu nöbet Yayın politikamızın soruşturma konusu yapıldığı dava kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan gazetemiz avukatı ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın serbest bırakılması ve tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde başlatılan Ada let Nöbeti’nin 30’uncusu bugün tutulacak. Avukatlar, Themis heykellerinin altındaki merdivenlerde saat 11.30’da buluşacak. Nöbetin ardından saat 12.15’te C kapısı önünde eski bakan Ercan Karakaş, avukat Özgürlükçü Hukukçular Derneği Eş Sözcüsü Banu Güveren basın açıklaması yapa cak. Nöbetin mimarı avukat Kemal Aytaç, “Çağ layan Adliyesi’nde bir meşale yakı yoruz. Tüm mes lektaşlarımızı nö betimize ve ba sın açıklamasına bekliyoruz” de di. l İSTANBUL / Cumhuriyet Akın Atalay Tahliye edilen Atilla Taş ve Murat Aksoy’un özgür ilk günü Demokrasi ve hukuk halkın soluk borusudur FETÖ/ PDY’nin medya yapılanması davasında İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılanan ve haklarında tahliye kararı verilen şarkıcı Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy ile Davut Aydın, dün gece saat 00.10’da Silivri Cezaevi’nden çıktı. Taş, Aksoy ve Aydın’ı, CHP’li milletvekili Ali Şeker ile ailesi ve yakınları karşıladı. Nefes ihtiyacı var Taş, çıkışta cezaevinde evlendiği eşi Meltem Taş’a uzun süre sarıldı. Cezaevi önünde açıklama yapan Taş şunları söyledi: “Bu halkın bu ülkenin nefes almaya ihtiyacı var. Demokrasi ve hukuk bir halkın soluk borusudur. Ailenizden, sevdiklerinizden daha önemli bir şey yok. Sevin, sevilin gerisi boş.” Taş, tweetleri anımsatılınca da “1 milyon 700 bin takipçim var. Verdiler gazı, verdiler. En son Silivri’yi boyladım. Bunların hepsi sanal. Bundan sonra bayramlarda Tweet atacağım. Hükümeti seviyoruz. Hükümeti eleştir Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy Atilla Meltem Taş Taş Atilla Taş’ı Silivri Cezaevi çıkışında yakınları karşıladı. mesinler, muhalefet etmesinler. Benim başıma gelen onların başına da gelebilir. Sonuçta hükümet de bizim. Ülke de bizim. Artık sadece şarkı söyleyerek insanlara eziyet edeceğim. Ben yıllarca bu ülkede şarkı söyledim tutuklanmadım. Tweet attım tutuklandım. Ben bundan sonra yine müziğe döneceğim. Beni cezaevine atanlara teşekkür ediyorum. Yoksa hayatta evlenmezdim. Onların sayesinde yuva sahibi oldum” diye konuştu. Suçum yazmak Ağlayarak açıklama yapan gazeteci Murat Aksoy ise “Mutluyum. 421 gün oldu. Geç de olsa adalet yerini buldu. Benim tek suçum yazı yazmak. Ben çıktım. Kendim için ve ailem için mutluyum ama içeride gazeteci arkadaşlarımız var. Tek temennim en kısa sürede gazetecilerin bir an önce tahliye olması” dedi. l DHA DÜNDAR HOLLANDA’YA GİDİYOR ‘Interpol Türkiye’nin polis gücü olmamalı’ Gazetimiz eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın, Uluslararası Polis Örgütü’nün (Interpol) hakkında çıkardığı kırmızı bültenle arama kararı ile tutuklanacağı endişesiyle Hollanda’da yapılacak basın özgürlüğü paneline gitmeyeceği öne sürüldü. BBC Türkçe’ye konuşan Can Dündar ise “Hollanda’ya gideceğim, programımı aksatmayacağım” dedi. Dündar, “Kültür Merkezi’nden aradıklarında Interpol meselesi gündemdeydi, ‘Biraz bekleyelim’ demiştim. Ama daha sonra geleceğimi onlara söyledim. Interpol, Türk hükümetinin Avrupa ve dünyadaki polis gücü haline gelmemeli. Düşünce suçlularını gerçek suçlulardan ayırt etmeleri ve bir ayıklama yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu, Avrupa’nın meselesi. Avrupa’nın konuşması gereken bir şey” dedi. l Haber Merkezi ’ten zorunlu yanıt Cumhuriyet gazetesinde 20142016 arasında 1.5 yıl yayın danışmanlığı ve “Son Dakika” başlığı ile köşe yazarlığı yapan Doğan Satmış, iktidara yakınlığıyla bilinen gazeteciler.com adlı siteye açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında Cumhuriyet’ten çıkarılmasını 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirmeye çalışan Satmış, şu anda yurtdışında bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı da MİT TIR’ları haberi nedeniyle suçladı. Satmış, ekibinde yer aldığını söylediği Can Dündar’ın yaptıklarının gazetecilik faaliyeti olmadığını da iddia etti. Gerek Cumhuriyet, gerekse Türk basın tarihi konusunda birçok yanlış bilgiyle dolu açıklamalar, savcılar için de malzeme oldu. Daha ilk günden çöken Cumhuriyet iddianamesini hazırlayan savcılardan Yasemin Baba, Doğan Satmış’ın açıklamalarını tutanağa dönüştürerek davanın görüşüldüğü 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Köşesinde neler yazmıştı Doğan Satmış’ın açıklamalarında dile getirdiği yorum ve iddialarıyla ilgili olarak Cumhuriyet’ teki köşesinde yayımlanan yazılarından kimi bölümleri aşağıda yorumsuz olarak anımsatıyoruz. ‘TIR’LAR VE GAZETECİLİK’ (....) MİT TIR’ları haberi Cumhuriyet’te dün yayımlanan MİT TIR’ları manşetine de böyle bakılması gerekir.  Eğer birtakım kamyonlar yollarda çevrilip, devletin değişik güvenlik görevlileri karşılıklı birbirlerine silah çekmişse, bu haberdir.  Eğer kamyonu gönderenler, içindeki malzeme için gerçek olmayan açıklamalar yapmış, kamyonlardan başka şeyler çıkmışsa, bu haberdir.  Eğer bazı şeyler halktan gizlenmek istenmişse, bu haberdir. Gazetecinin görevi de bunları yazmaktır. İşte bu yüzden, bu tür haberleri yapanlar, hemen ödüllere layık görülürler. Can Dündar Dün Türkiye’nin gündemini Can Dündar belirledi. Yazdıkları da muhtemelen ona gazetecilik ödülleri kazandıracak.  Ama arka arkaya soruşturmalar da açıldı.  Suçlama çok ağır: “Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk.”  Ama bilin ki, bu soruşturmalar, gazetecileri korkutamaz. Olsa olsa prestij kazandırır. (....) 30.05.2015 HHH ‘CAN DÜNDAR ERDEM GÜL’ Can Dündar’ı tutuklayan hâkim, “Ülke aleyhine bir haber olsa yayımlar mısınız” diye sormuş ifadesini alırken.  Can Dündar’ın nasıl cevap verdiğini tahmin etmek zor değil.  Çünkü bu soru, benzer soruları akıllara getiriyor.  “Doktor Bey, bir düşman askerini ameliyat eder misiniz?”  “İmam Bey, bir dinsizin cenaze namazını kıldırır mısınız?”  “Hediye Teyze, çocuğu öldürülmüş bir düşman askerinin annesinin acısını paylaşır mısınız?”  “Ey Atatürk, ülkenizi işgal etmiş, insanlarınızı öldürmüş bir ülkenin bayrağını çiğnemeyi reddeder misiniz?”  Bu soruların tümünün yanıtı “Evet”tir.  Kocaman bir EVET.  Aksi halde doktor ettiği yemine bağlılığını, imam itikadını, Hediye Teyze insanlığını, Atatürk de Atatürk’lüğünü kaybeder.  Bu yüzden gazetecilere böyle sorular sorulmaz.  Bu evrensel bir kural. Gazeteci, ters giden bir şey gördü mü yazar. Bu zaten gazeteciliğin varlık nedeni.  Ancak biz bunu nedense, bizim hukuk nosyonu yetersiz yöneticilerimize anlatamıyoruz.  Kendi arkadaşlarımız bile bazen, “Yahu siz bunları nasıl yazarsınız?” diye şaşırıyorlar.  Bilin ki, bu haberleri yazmak Can Dündar ve Erdem Gül’ün görevi... (28.11.2015) HHH ‘CUMHURİYET’ (....) Vakıf gazetesi olmanın avantajı şu: Cumhuriyet de tıpkı Guardian gibi patronsuz, dolayısıyla daha saygın.  Bu bir prestij unsuru. Cumhuriyet’e övgü olsun diye vurguluyorlar.  Gerçekten de vahşi kapitalizm çağında, herkesin para kazanmak için bin bir takla attığı ortamda, bir gazetenin sahibinin olmaması, kâr peşinde koşan bir patronun yokluğu, gazetecilik açısından bulunmaz fırsat.  Böyle olduğu için “güç”ün,  “nüfuz”un, “tehdit”in böyle bir gazeteye hükmetme şansı yok.  Patronu olmayan böyle bir gazetede tek patron var: Kendi yayın ilkeleri ve evrensel gazetecilik etiği.  Guardian’da da böyle, Cumhuriyet’te de.  Cumhuriyet’in başına gelenler de işte bu özgürlüğünden zaten.  Böyle özgür bir yapının başının belaya girmesi de kaçınılmaz, hele az gelişmiş demokrasilerde...  Birkaç yıl önce İlhan Selçuk için ağırlaştırılmış müebbetler isteniyordu, şimdi Can Dündar’la Erdem Gül için isteniyor.  (30.01.2016) HHH ‘YILLARIN AVUKATI ‘ŞAŞKINIM’ DEDİ’ Türk basını adına dün tuhaf bir gündü. Cumhuriyet gazetesinin hem Genel Yayın Yönetmeni, hem de Ankara Temsilcisi, sadece yazdıkları birer haberden ötürü yine adliyedeydiler.  Gazeteciliğin çok sıradan bir meslek olduğunu, gazetecilerin öğrendikleri gerçekleri yazdıklarını, bunun da özgür dünyada suç sayılmadığını anlatmaktan dilimizde tüy bitti.  Bir daha anlatalım:  Dünyada ilk gazete, bundan 400 yıldan uzun süre önce çıktı, bir iki kişi, öğrendiklerini bir kâğıt üzerine yazıp, öğrenmek isteyenlere sattılar.  Temel olarak gazetecilik budur. Birtakım adamlar, öğrendikleri şeyleri boş sayfalara doldururlar, gazeteler de geçimini böyle sağlar.  Eskiden gazete çıkarmak çok daha kolaydı, şimdi çok para gerektiği için işin içine holdingler, havuzlar giriyor. Ama gazetecilik basit iştir. Öğrendiğini kâğıda yaz ve o kâğıt satılsın, sen de para kazan.  Aradan geçen 400 yılda gazeteciliğin evrensel kuralları da netleşti:  Yazdığın gerçek olacak, taraflı olmayacak ve adil olacak. Ayrıca kimseye hakaret edilmeyecek; kimseye bilerek, isteyerek zarar verilmeyecek; şeffaf olunacak vs...  Gazetecilik bu kadar basit.  Can Dündar ve Erdem Gül de bu ilkeler ışığında, bir şekilde buldukları iki haberi yazdılar Cumhuriyet’te.  (26.03.2016) HHH ‘CAN DÜNDAR’A İKİ KURŞUN’ (...) Dün de benzer bir olay yaşadık. Öldürülen gazeteciler listesine bir isim daha eklemek istedi birileri.  “Vatan haini” diyerek Can Dündar’a yöneltti silahını.  Çünkü Can Dündar gazetecilik yapmıştı.  Çünkü Can Dündar cesurdu, pes etmiyordu.  Çünkü Can Dündar hücrede bile yazdı, gerçekleri haykırdı.  Dönemin ruhuna uyup, sesini kesip yazılması istenmeyen her şeye göz yummuyordu. Tersine afişe ediyordu her şeyi.  Fazlaydı bu kadarı. Susturulmalıydı. (...) Ama bilinmeyen bir gerçek var. Gerçek gazeteciler kurşundan korkmaz.  O yüzden bütün insanlar savaş bölgesinden kaçarken gazeteciler oraya koşar. En ufak gümbürtüde herkes sakınırken gazeteciler “Ne oldu” sorusuna yanıt arar. Güçlülerin değil, güçsüzün sesi olur gazeteciler ve diklenir güçlüye.  Hâlâ öğrenemediniz mi?  Bilmiyor musunuz asgari ücretle çalışan muhabirler, dolar milyarderlerini bu yüzden korkutur.  Parça başı, telif alan Bodrum muhabiri Nilüfer Demir, Aylan bebeği çekerek bu yüzden dünyadan takdir görür.  Herkesi titreten siyasetçi de, bürokrat da, asker de, işkenceci de, gazetecinin gözünde aynıdır. İyi gazeteci için haber vardır, başka şey yoktur.  Siz korkan, tırsan, yazmayan, göz yuman, üç maymunu oynayan gazeteciyi zaten kolayca bulursunuz. Onu Can Dündar’larda aramayın.  Kurşun sıksanız da!  (07.05.2016) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle