05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 24 Ekim 2017 sağlık 2 [email protected] EDİTÖR:SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: ZARİFE SELÇUK Otizmle yaşamayı kolaylaştırınbüttDeürunayplueismie Otizm başta olmak üzere gelişimsel zorlukları olan birçok bireyde duyusal işlev temelli duygusal, davranışsal ve motor prob Hiperaktivite, dikkat eksikliği, otizm, davranış problemleri yaşayan çocuklara uygulanan “Duyu Bütünleme Terapisi”, lemler görülebiliyor. Bu çocuklar bazen bir, bazen birden fazla duyusal bu konuda eğitimli uzmanlarca yapılırsa faydalı olabiliyor uyarıya olması gerekenden fazla ya da olması gerekenden az tepki verebiliyorlar. Bazen de duyu ‘Fayda görecektir’ sal bilginin ayrıntılarını (nereye dokunulduğunu, sesin yönü, hareketin hızı gibi) algılamakta zorluklar yaşayabi Otizmli bireylerin zayıf duyusal işlevler gösterdiklerini anımsatan Balıkçı, şunları anlatıyor: “Bu çocuklar zayıf duyusal işleyişe sahiptirler ve duyu SİBEL liyorlar. Duyu BütünleBAHÇETEPE me Derneği Başkanı Dr. Fizyoterapist Aymen Balıkçı, otizmde duyu bütünleme terapisinin müdahale sürecinin önemli bir sal uyaranlara normalin dışında reaksiyonlar gösterebilirler. Ayrıca, olağandışı duyusal reaksiyonlar ve yetersiz duyusal işleyiş de gösterebilirler. Eğer bir çocuk duyusal uyaranlara atipik parçası olduğunu belirterek “Duyu bü reaksiyonlar gösteriyorsa (ba tünleme terapisi çocuğun güçlü yanları ile zorluk alanlarının bir dizi değerlendirme sonucunda belirlenmesi ve bir program düzenlenmesi sonucunda uygulanır. Bu terapi modeli bu eğitimi zı duyusal uyaranlara zayıf ya da aşırı cevaplar veriyorsa, ağrıya toleransı düşükse ya da ses veya dokunmaya anormal tepkileri varsa) duyu bütünleme terapisinden fayda görecektir. Bu ço uluslararası standartlarda almış fizyo cukların multidisipliner bir ekip terapist ve ergoterapistler tarafından yapılırsa başarılı olur” diyor. “Duyu Bütünleme Bozukluğu (DBB)” da son yıllarda daha sıklıkla gündeme geliyor. DBB olan çocukların dikkat ten müdahale alması gerekir. Bu ekip ve çalışmaların içinde çocuk nörologları, çocuk psikiyatristleri, psikologlar, özel eğitim uzmanları, ergoterapistler/fizyoterapistler, dil ve konuşma terapistleri bulunmaktadır.” ve davranış, sosyal beceriler veya öz güven, oyun becerile ri, motor becerileri, günlük yaşam becerileri (örneğin beslenme veya giyinme), uyku, yemek yeme, dışkılama alanlarında sıklıkla problemler yaşadığı belirtili HAymen Balıkçı er gün çevremizi deneyimler ve çevremizden ge Duyu Bütünleme Nedir? tünleme tipik çocukluk deneyimleri ile kü duyusal bilgiyi düzenleme becerisi olması gerektiği gibi gelişmeyebiliyor. Ve bunun sonucu len duyusal bilgileri (görme, işitme, do gelişiyor. Örneğin çocuklar, koşma, sal olarak, oyun, giyinme, yemek yeme ve yor. Bütün alanlardaki katılımı zor kunma, tat, koku, denge, kas, hareket, lanma ve yuvarlanma gibi aktiviteler ile sakin durabilme gibi günlük yaşam ak laştıran, DBB herhangi bir tanı gru eklem duyuları) yorumlarız. Bütün bu vücutlarının uzaydaki konumu hakkında tivitelerinde zorluklar ile sonuçlanabi buna dahil olmayan ve normal geli duyular bize kendi vücudumuz ve çevre bilgi kazanıyor. Bu bilgi onların dünyada liyor. Bu durum çocukta duyu bütünle şim gösterdiği düşünülen çocuklar hakkında bilgi sağlar. Beynimizin gelen güvenli bir şekilde gezinmelerine yar me ile ilgili problemler olduğunu göste da yüzde 1624 oranında görülen bir durum olarak belirtiliyor. Bununla birlikte otizm spektrum bozuklu duyusal bilgileri düzenlediği ve yorumladığı bu sürece Duyu Bütünleme adı veriliyor. Çocukların çoğunda duyu bü dımcı oluyor. Örneğin; yolun karşı tarafına güvenli bir şekilde geçmek gibi... Bununla birlikte bazı çocukların her gün riyor. Bu problem sıklıkla duyu bütünleme bozukluğu ya da duyusal işlemleme bozukluğu olarak tanımlanıyor.  ğu tanısı alan bireylerde yüzde 90’ın üzerinde görüldüğü kaydediliyor. duyusal uyaranlara verdikleri norma yusal deneyim sağlayan birçok şey ne ışıklı, değişik müzik ya da sesle Yaşıtlarından farklıdırlar lin dışındaki tepkilerin hem de yeni motor beceri öğrenmedeki güçlük yaparlar. Terapistler çalıştıkları çocukların zayıf gelişen duyumotor rin olduğu bir oda değildir, ya da fırça yapma gibi duyusal uyarma şek Aymen Balıkçı, DBB bozukluğu olan leri ile ilişkili sosyal katılımın et fonksiyonlarının farkındadırlar ve linde değildir duyu bütünleme tera çocukların sosyal katılım ile ilgili zor kilendiği görülmektedir. Bu nokta çocukları ihtiyaçlarını kapsayan ak pisi. Ayres’in duyu bütünleme mo luklar sergileyebileceklerini belirterek da duyu bütünleme terapi modelini tivitelere katılmaları noktasında des deli yaşamın erken döneminde ge “DBB olan çocukların kendini sakin sosyal alanın desteklenmesi için ol teklerler. Terapi odalarında güvenli lişen ve önemli derecede işlevselli leştirebilme, dikkatini sürdürme, duy dukça önem kazandığını belirtmek ği sağlamak üzere kalın minderli ze ği olan dokunma, denge ve hareket gu ve davranışlarını organize etme ile tedir” değerlendirmesini yapıyor. minler, değişik amaçları ve işlevle duyularının kullanıldığı, çocukların yeni motor becerileri öğrenme noktasında yaşıtlarına göre zorlanmaktadır ‘Hedef duyusal gelişim’ ri olan salıncaklar, tüneller, trambo aktif ve mutlu olduğu bir süreçtir. lin, top havuzu, tırmanma alanları, Hedef aynı olsa bile, hiçbir seans bir lar. Otizm spektrum bozukluğu olan Balıkçı, özetle şu bilgileri paylaşı değişik toplar, değişik dokulara sa öncekine benzemez ya da bir proto bireyler açısından bakıldığında hem yor: “Terapi esnasında çocuklar du hip zeminler bulunur. Bilinenin aksi kol şeklinde değildir” Geçirilmiş ağır grip sinüzite yol açabilir Toplumda yaygın olarak görülen sinüzit tedavi edilmezse çok sık antibiyotik kullanımına neden olabiliyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. İsmail Koçak, önceden geçirilmiş ağır bir grip, organ yetmezliği, şeker hastalığının sinüzite yol açabileceğini ve sinüzitten kaçınmanın en önemli yolunun enfeksiyondan kaçınmak olduğunu söyledi. Ayrıca mukoza kurutucu, idrar söktürücü ve bazı tansiyon ilaçlarının da sinüzite zemin hazırladığını kaydeden Prof. Dr. Koçak, özetle şunla rı dile getirdi: “Bunun için enfeksiyonun yoğun olduğu dönemlerde kapalı ortamlardan kaçının. Açık ve temiz havalı ortamlarda bulunun. Klimalı ve soğuk ortamlar sinüziti tetikler. Hafif de olsa bir üst solunum yolu enfeksiyonu yaşarsınız muhakkak burun tıkanıklığını gidermek için kullanılan ilaç tedavisine başlayın. Uçak yolculuklarından uzak kalın. Terli terli su içmek, başı üşütmek, şapkasız çıkmak gibi durumların sinüzit ile uzaktan yakından ilgisi yok ama yine de dikkatli olmakta yarar var” dedi. l DHA ‘Tuzlandığı için ölen bebekler var’ Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nejat Narlı, bazı ailelerin yeni doğan bebekleri doğar doğmaz tuzladığını, bu yüzden birçok bebeğin sıvı kaybından beyin kanaması geçirip öldüğünü söyledi. Yeni anne adaylarını uyaran Narlı, bebeklerin çevreden duyulan bilgilerle değil, bir sağlık kuruluşundaki doktor tavsiyesi ile büyütülmesi gerektiğini vurguladı. Narlı, “Yeni doğan bebekler, aile büyükleri tarafından tuz veya zeytin yağı ile birlikte ovulup banyo ettirilerek; ağız, koltuk altı, kasık, dahil tüm vücuda sürülerek tuzlanmaktadır. Ne yazık ki ciltten emilen aşırı miktarda tuz, ciddi ve hayatı tehdit eden hipernatremi (kanda tuz oranının yük selmesi) ile sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle yaşamını yitiren bebekler bulunuyor. Bebeğinizi kesinlikle tuzlamayınız” dedi. Narlı, “Bebekleri doğar doğmaz kokmasın diye tuzluyorlar. Bebeğin vücuduna sürülen tuz, sıvı kaybına neden oluyor. Böyle olunca bebeğini kendince korumaya çalışan aile, istemeden onun beyin kanaması geçirip ölmesine neden oluyor” diye konuştu. l ADANA/DHA Adıyaman’da ilki gerçekleştirdiLER Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde burundan girilerek beyin tümörü ameliyatı yapıldı. Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Adıyaman’da bir ilke imza attı. Beyninde tümör olan 60 yaşındaki hasta Ali Kurnaz’a, Beyin ve Sinir Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Necati Üçler ve Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sedat Doğan tarafından “Ful Endoskopik Hipofiz Adenom” (burundan girilerek beyin tümörü) ameliyatı yapıldı. Üçler, “Başarılı sonuç veren bu yöntem sayesinde, kafa tabanı ve hipofiz bezi tümörlerinde burundan endoskop yardımıyla girilerek kamera sistemi sayesinde ameliyat gerçekleştirildi. Ameliyatın artık hastanemizde yapılmasıyla hastalarımızın da mağdur olmasını önlemiş olduk” dedi. l ADIYAMAN / İHA Batı’dan farklı olan değişme paradigmaları Önce Fransız Devrimi’ni çalıştım. Galiba yıllar süren en uzun çalışmam buydu, çünkü bütün insanlık ve Avrupa tarihini de öğrenmek gerekiyordu. (Napolyon’a duyduğum merakla Ortaokul sıralarında, babamın eve getirdiği Milli Eğitim Bakanlığı’nın Klasikleriyle başlamıştım Fransız Devrimi’ni okumaya; ayıptır söylemesi, hâlâ da devam ediyorum.) Sonra Rus Devrimi’ni çalıştım. Elbette Marxizm, Leninizm, Troçkizm ve bütün sosyalist, komünist teori ve uygulamalarla birlikte. Bugün de Moskova baskısı Marx ve Lenin kitaplarıma zaman zaman bakma gereği duyuyorum. HHH Bu iki Devrimi öğrendikten sonra, Türk Devrimi’ni çalışmaya ve anlamaya çalıştım. Bu üçü arasında anlaşılması en zor olan Devrim Türk Devrimi’ydi: Çünkü Endüstri Devrimi’nden itibaren insanlık tarihine öncülük eden ve bütün “devrim literatürüne” hâkim olan Batı Deneyimi’nden farklı bir çizgi izlemişti Türk Devrimi. Yani insanlığın Spartaküs’ten itibaren başlayan Devrim Tarihini ve Devrim Sosyolojisini bilmek yetmiyordu Türk Devrimi’ni anlamak için. Üstelik de Türk Devrimi’ni anlamak, sadece Batı tarihini değil, aynı zamanda Batı çizgisinden çok farklı bir yol izlemiş olan İslam ve Osmanlı tarihini de çok iyi bilmeyi gerektiriyordu. Şanslı bir gençtim: Nermin Abadan’ın, Şerif Mardin’in, Bahri Savcı’nın, Sadun Aren’in, Besim Üstünel’in, Aydın Yalçın’ın, Cahit Talas’ın öğrencisi oldum. Akademisyenliğe başladıktan sonra da Ömer Lütfi Barkan’la, Halil İnalcık’la, Tarık Zafer Tunaya’yla, Reşat Kaynar’la, bire bir, defalarca ve saatlerce konuşarak, kafamda oluşan kavramları ve bu kavramlara ilişkin teorilerimi tartışma, daha doğrusu üstatlarla test etme fırsatı buldum. Doğan Avcıoğlu ile yüz yüze tanışıp, konuşup tartıştım. İdris Küçükömer’in konferanslarını dinledim. Sadece bu iki teorisyen değil, yukarda adını andığım bütün hocalarım da dahil, hepimiz, (elbette ben çok daha genç ve onlara göre çömez bir akademisyen olarak) OsmanlıTürk toplumsal değişme çizgisini çözümlemeye ve böylece hem günümüze ışık tutmaya hem de gelecek için formüller üretmeye çalışıyorduk. HHH Bütün bu okuma, araştırma, tartışarak öğrenme ve deneyim birikimim sonunda OsmanlıTürk siyasal değişmesini çözümlemek için iki model, iki paradigma geliştirdim: Biri, Endüstrileşme Süreci’ni kaçırdığı için Batı’nın sınıfsal gelişme ve değişmesini izleyememiş olan “Teknolojik Bakımdan Geri Kalmış Toplumlar” için, “Kuruluş” ve “Değişme” aşamalarının birbirini izlediği diyalektik bir “ikiz dönemler paradigmasına” dayalı ideolojik bir değişme modelidir. (Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, 19. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017, ss. 275416; özellikle, ss. 398416) Öteki de OsmanlıTürk siyasal değişme çizgisini, Batı benzeri sınıflaşmanın oluşmaya başladığı 1970’lerin sonuna kadar çözümlemek için kullanılabilecek olan “Devletçi Seçkinciler” “Gelenekçi Liberaller” paradigmasıdır. (21. Yüzyılda Türkiye, 47. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2015, ss, 660693, özellikle, ss. 66566). Buradaki kritik tanımlama, “Batı benzeri sınıflaşmanın oluşmaya başladığı 1970’lerin sonuna kadar çözümlemek için kullanılabilecek olan” sözleridir. Yani bu paradigma ancak sınıflaşmanın siyaset sahnesine çıktığı döneme kadar geçerlidir. Elbette ondan sonra da etkisini sürdürecektir ama, artık sınıflaşma süreciyle birlikte düşünülmesi gerekir. Bir de hem siyasetten etkilenen hem de siyaseti etkileyen edebiyat dünyamız için “Eyyubiler” “Tahiriler” paradigmasını icat ettim. (Yazarlar, Eleştiriler, Anılar, 2. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016, ss. 94101) HHH Anıt insan Ali Sirmen Kitabı üzerinden (Bir Eski Cumhuriyet İçin, İmge Kitabevi, İstanbul, 2017) Ümit Aslanbay’ın bir sınıflaması hakkında başlattığım bu tartışmayı, Avcıoğlu ve Küçükömer modellerini, kendi paradigmalarım bağlamında ve Demokratik Model çerçevesinde eleştirmeye devam edeceğim. Böylece bugün içine düştüğümüz Otoriter Tek Adam krizini daha iyi anlayabilir ve belki bu krizden çıkış yolunu daha net görebiliriz: DİREN, EY HALKIM... DİREN, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle