26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 15 Ekim 2017 haber 10 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Bir uyarı da NATO’dan İslamofaşizme doğru adım adım... Savaşın içine girdik. Öncü birlikler İdlib’de. Asıl birlikler ise sınırda emir beklemekte... Reis saklamaya bile gerek duymadan satır aralarında ilan ediyor: İdlib’den sonra sıra Afrin bölgesinde. Yani İdlib’de IŞİD tepelenecek, sonra Afrin’de Kürtler... Bu savaş değilse nedir? Hatırlayın. Türkiye’nin asker yollayıp savaşa girmesi değil, ABD askerlerinin Türkiye üstünden Irak’a gitmesi söz konusu olduğunda bile bu ülkenin savaş karşıtları, barışçıları yeri göğe katmışlar, yeri göğü “Irak’ta savaşa hayır” diye çınlatmışlardı. Şimdi fısıltıyla bile olsa “Suriye’de, Ortadoğu’da savaşa hayır” itirazını duyan var mı? Peki neden? HHH Bir okurdan eposta: “Engin Bey, gazetemizin tepesine yerleştirdiniz, durmadan yayınlıyorsunuz: ‘Bir Cumhuriyetimiz var, Cumhuriyet okuyun, Cumhuriyet okutun’ diyorsunuz. Anlıyoruz, biliyoruz. Ancak bir kamu görevlisi için (Ben belediyede memurum) gazete bayiinden Cumhuriyet alıp cebine yerleştirip, çay bahçesinde gazetesini açıp okumanın tehlikelerini de bilmiyorsunuz. Benim gibi yaşını başını almış bir memurun işsiz kalması, sürülmesi, amirleri tarafından itilip kakılması ihtimalini hiç düşünüyor musunuz? Niyetim sizi suçlamak değil, gerçekleri size duyurmak...” Vay be! Döndük mü neredeyse iç savaş koşullarında yaşadığımız 70’li yıllara!.. Bu mektubu yazan kamu görevlisinin korkusunu, kaygısını yok etmenin bir yolu var mı? HHH Yıllar önce haksız yere tutuklanan bir profesör için düzenlenen imza eylemine katılmış, imzasını koymuş bir akademisyenin Google’da, bilmem ne gazetesinin internet sitesinde o imzacılar listesine ulaşılabildiğini fark edip, kendi adının da orada bulunduğunu görüp yaşadığı paniğe, adının geçtiği o listeyi sildirmek için nafile çabasına ben tanığım. Ne yani, “O gün imza koyup bugün imzasını çekmek için, silmek için çabalayan ödlek demokrat” diye onu suçlayacak mıyız? İşsiz kalmış genç bir akademisyenin cehennemini mi savunacağız? HHH Yine dumanı tüten bir epostadan: Üniversite kampuslarında kendini rambo sanan özel güvenlikçilerin estirdiği teröre karşı arkadaşlarını protesto eylemine çağıran genç öğrencilerin “Sanki duvara konuşuyoruz. Yüzümüze bakıp kantin geyiğine devam ediyorlar” diye yakınmalarından hareketle kimi suçlayacak, eleştireceğiz? Bir anayasal hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşünün sonunda öğrenciyi bekleyen ne? Geleceğini tümüyle yok edecek bir tutuklama, aylarca hapishanede tutma, YÖK dekanlarının, rektörlerinin imzaları ile öğrencilik yaşamlarına son verecek iki satırlık bir resmi yazı... Şimdi o gençlere ürkmemeleri, korkmamalarını öğütleyip kendimizi mi rahatlatacağız? HHH Oğlunun ya da kızının okuduğu, ülkenin yüz akı eğitim kurumları arasında uzun yıllardır yerini almış ve korumuş bir lisenin, badem bıyık bir müdürün pişkin sırıtmaları eşliğinde bir günde “imam hatip müfredatı” uygulanan bir medreseye dönüştürülmesine karşı çıkan bir babanın, bir annenin çığlıkları neden cevapsız ve yankısız kalıyor? HHH Siyasal İslam iktidarda. Cumhuriyet’ten “emirlik” ya da “sultanlık” olarak nitelenmesi hiç de yanlış olmayan bir rejime adım adım yol alınıyor. İslamofaşizm görece yeni bir kavram ve içi gitgide doluyor. İslamofaşizme karşı, çoğulculuk yerine çoğunlukçuluk rejiminin egemenliğine karşı cevap “Yetmez ama evet... Yetti ama hayır... Hem sen zaten şey ettiydin... Ben zaten şey etmediydim” yollu laf ebelikleri midir? Hiç olmazsa Batı Avrupa demokrasi standartları yönünde yol almak isteyenlere “Burjuva demokrasisini savunmak biz devrimcilere düşmez” diye kostaklanmak ne menem bir devrimciliktir acep? Korkanları ayıplamak yerine korkutanlara karşı mücadeleyi yükseltmekten öte bir yol önerisi olan var mı? Deniz Som’u anıyoruz Cumhuriyet yazarı Deniz Som’u, ölümünün yedinci yılında özlemle anıyoruz. Deniz Som TGC üyesi, sürekli basın kartı sahibi Som, 15 Ekim 2010’da akciğer kanseri tedavisi gördüğü Altuni zade’deki Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde ha yatını kaybetmişti. Deniz Som, 1953’te İstanbul’da doğdu. Gazeteciliğe 1973’te Cumhuriyet’te başla dı. Meslekte muhabirlikten yazıişleri müdürlüğü ne kadar hemen her kademede görev aldı.1987’de Cumhuriyet’ten ayrılarak kısa sürelerle Söz, Hürriyet ve Güneş gazetelerinde ve Nokta dergisinde çalış tı. 1993’te Cumhuriyet’e dönüp “Vaziyet” köşesinde yorumlar kaleme aldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet NATO toplantısında bir rapor sunan SPD Milletvekili Schmidt, Türkiye’de yaşananlardan endişe duyduklarını belirterek güvenliğin salt askeri güvenlikten ibaret olmadığını söyledi Romanya’da kısa bir süre önce düzenlenen NATO Parlamenterler Asamblesi toplantısında ‘Karadeniz Bölgesi’nde İstikrarın Geliştirilmesi’ başlıklı bir rapor sunan ve burada Türkiye’deki gelişmele bunların hukukun üstünlüğüyle ilgisi ne? Soru üzerine Schmidt, “Türkiye halkının çoğunluğu Erdoğan’ın hâlihazırda izlediği politikaya onay vermiyor. Uluslararası gözlemciler de anayasa referandumu sını son derece üzücü buluyorum. Toplumumuz içerisinde, Kürtler, Türkler arasında, farklı gruplar arasında gerilim yaşanması bizleri endişelendiriyor. Türkiye’de tutuklu ABD vatan cak’ dedi. Ya da ‘Bizim istediklerimizi versinler, biz de onlara istedikleri kişileri verelim’ deniliyor. Bunların hukukun üstünlüğü ile pek alakası yok. Bu konulara ilişkin tartışmalar re yer veren Sosyal Demok nun manipülasyonsuz olma daşları ve yine bir seminer için açıkça yapılmalı. Türkiye gi rat Parti (SPD) Milletvekili ve Raportör Ursula Schmidt, NATO’nun salt bir askeri ittifak olmanın ötesinde bir değerler birliği olduğunun altını çizerek müttefik bir ülke dığını söylüyor. Her ne kadar AKP temsilcileri buna katılmasa da Türkiye’deki muhalefet milletvekilleri bizim gibi düşünüyor. Erdoğan’ın politikaları sonucunda, Almanya’daki Türkiye kökenli toplum içe Türkiye’ye giden Alman vatandaşı Peter Steudtner’in tutuklanması gibi durumlar, bu insanların Türkiye’de rehin alındıkları gibi bir algıya yol açıyor. Erdoğan ‘Ben Cumhurbaşkanı olduğum müddetçe De bi, aslında bize çok yakın, NATO üyesi olan bir ülkede yaşananlar açıkça konuşulmalı, gerektiğinde eleştirilmeli, Türkiye’de hukukun üstünlüğünden yana tavır alanların söz hakkına sahip olması sağ olan Türkiye’de son dönem risinde de gerilimler yaşanma niz Yücel serbest bırakılmaya lanmalı” şeklinde konuştu. de yaşanan ihlallerden endi şe duyduklarını söyledi. Türkiye ile ilgili yaşanan gelişmelerin NATO ile ilişkileri etkileyip etkilemediğiyle il söz konusu” dedi. Güvenliğin, salt askeri gü venlikten ibaret olmadığını gili soruya Schmidt, “NATO olarak diyaloğun kopmama sı için çabalıyoruz, bu diya log sayesinde Türkiye siya setinde iyileşme olmasını umuyoruz” diye yanıtladı. DW Türkçe’ye konuşan Schmidt, “Türkiye’deki gelişmelerin hukuk dev leti ilkeleriyle uyumlu ol duğu konusunda çok cid di şüphelerimiz var ve bu nu açıkça vurguladım. Bu ko nuda asamblenin geri kalanı bana destek verdi. Keyfi tu tuklamalar, on binlerce kişi nin tutuklanması ve iddianame olmaksı zın cezaevinde tu tulanlar, eleştirel medya kuruluşla rının kapatılması Schmidt söyleyen Schmidt, “NATO değerlere dayalı, sadece bir askeri ittifak olmanın ötesinde bir değerler ittifakı, birliğidir. Raporumu hazırladığım, üyesi olduğum NATO Parlamenterler Asamblesi, Güvenliğin Sivil Boyutu Komitesi işte bu konuları mercek altına alıyor” dedi. Toplantıda darbe girişimini kınadıklarını ve bundan sorumlu olanların hukuk devleti ilkeleri uyarınca yargılanması gerektiği yönündeki görüşlerini yinelediklerini söyleyen Schmidt, “Bu konuda zaten baştan bu yana çok net bir tavrımız var. Ama Türkiye’deki gelişmelerin hukuk devleti ilkeleriyle uyumlu olduğu konu sunda çok ciddi şüphelerimiz var ve bunu açıkça vurguladım. Bu konuda asamblenin geri kalanı bana destek verdi. Keyfi tutuklamalar, on binlerce kişinin tutuklanması ve iddianame olmaksızın cezaevinde tutulanlar, eleştirel medya kuruluşlarının kapatılması söz konusu... Gazeteci Meşale Tolu’nun ilk duruşması yapıldı, aylardır sadece mesleğini, gazetecilik yaptığı için cezaevinde. Yine Deniz Yücel’in durumu ortada. Halen iddianame yok. Bunların gayet tabii ki hukukun üstünlüğü ile pek bir alakası yok. AKP milletvekili ‘bana haklısınız’ demeyecekti, onu anlıyorum, tüm bu olanların hukuka uygun olduğunu savundu. Bu konularda görüş ayrılığımız çok açık” diye konuştu. l Haber Merkezi İyi ki doğdun idil Dünyanın dört bir yanından hak savunucusu ‘#İyikidoğdunİdil’ dedi. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, yeni yaşına dün cezaevinde girdi. ‘Alevilerin sesi TV10 susturulamaz’ KHK ile kapatılan TV10 çalışanları, televizyonlarının açılması talebiyle 54. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eyleme HDP Milletvekili Erdal Ataş, Cumartesi Anneleri, insan hakları savunucuları ve Alevi örgütleri destek verdi. “Alevilerin sesi TV10 susturulamaz” pankartının açıldığı eylemde, sık sık “Özgür basın susturulamaz” ve “Alevilerin sesi TV10 susturulamaz” sloganları atıldı. HDP Milletvekili Erdal Ataş, iktidarların demokrasi mücadelesi yürütenleri engellemek için ilk olarak seslerini kısmayı hedeflediğini dile getirdi. TV10’un sadece muhalif bir televizyon olmadığını söyleyen Ataş, “İşçilerin hak mücadelesinin yanındaydı ve bunu yansıtıyordu. Yine Alevilerin inançlarını, kültürlerini yeni kuşaklara anlatan bir kurumdu. Hükümet bundan rahatsızdı” diye konuştu. Eylem sanatçı Mehmet Tek’in söylediği deyişle sona erdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Aydemir ve Tosun’u sordular Cumartesi Anneleri, 655. kez toplandıkları Galatasaray Meydanı’nda 22 yıl önce kaybedilen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in faillerinin yargılanmasını istedi. Eyleme HDP Milletvekili Pervin Buldan ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da destek verdi. 22 yıl önce kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, “Fehmi’nin hikâyesini anlatmayacağım. 22 yıldır aynı hikayeyi anlatıyoruz. Fehmi ve Hüseyin siyaset kimliğine sahipti ama siyaset herkesin hakkıdır. Bu kimliğe sahipler diye kimsenin yargısız infaza hakkı yoktur. Onlar yargısız infazı hak etmemiştir. Ben ölsem de bunun hesabını sizden soracak olanlar var” dedi. Galatasaray Meydanı’ndaki eylemle eşzamanlı olarak Diyarbakır’da toplanan Cumartesi Anneleri de Hüseyin Aydemir’i andı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Bağdu için adalet istediler Özgürlük dileği... Eser’in doğum günü, dostları ve tüm dünyadan çalışma arkadaşları tarafından, destek mesajlarıyla kutlandı. UAÖ, 54 yaşına giren Eser için sosyal medyada bir doğum günü videosu yayımladı. Eser’in evinde çekilen ve kedileri Mişa, Saşa ile Kiki’nin olduğu videoda, “İdil bizim arkadaşımız ve dostumuz. Bir arada olamasak da doğum gününü kutluyoruz” ifadesi yer aldı. UAÖ’nün #İyikidoğdunİdil etiketine çok sayıda kişi iyi dileklerini yazdı. UAÖ, Twitter hesabından, “Türkiye, İdil’i ve tüm hak savunucularını serbest bırakmalı. Onlar özgür olana dek onları onurlandırmaya devam edeceğiz” mesajını paylaştı. Hong Kong, Dakar, Lima, Doğu Afrika, Peru, Kolombiya, Tunus, Doğu Asya, Kanada, Norveç, Arjantinin dahil birçok UAÖ şubesinde, İdil Eser için doğum günü kutlamaları düzenlendi. İdil Eser’in ‘can arkadaşları’ ise şu mesajı paylaştı: “Can arkadaşımız. Sana yürekten iyi ki doğdun İdil diyoruz. O muzip gülüşü nü, sesli düşünüşlerini, aslına bakarsan seni çok özledik. Mutlu, keyifli, bol kahkahalı yeni bir yaş diliyoruz. Bunu saymıyoruz, tez zamanda hep beraber tekrar kutlayacağız. Seni çok seviyoruz.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Adana’da 14 Ekim 2014’te silahlı saldırı sonucu öldürülen KHK ile kapatılan Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı Kadri Bağdu için 3. ölüm yıldönümünde İHD Adana şubesinde anma töreni düzenlendi. Anmaya, insan hakları savunucuları, Bağdu’nun ailesi ve çalışma arkadaşları katıldı. “Kadri Bağdu’nun failleri bulunsun” pankartı açılırken İHD Adana Şube Başkanı İlhan Öngör, “Türkiye’de bir cezasızlık hukuku var. İktidarlarca yaratılan bu cezasızlık hukuku doğaldır ki kendini yaratan iktidarı ve iktidar sahiplerini korumaya yöneliktir” dedi. l Yurt Haberleri Hak savunucusu mahpuslara mektup Sevgili hak savunucuları, 5 Temmuz akşamı polis operasyonu ile Büyükada’dan gözaltına alındığınızda ve sizden haber alınamadığı zaman 90’lı yıllardaki kaybedilme olayları aklıma düştü ve kaygılandım, korktum. Hak ihlallerinin her türlüsünün en ağırının yaşandığı 90’lı yıllardan, tüm tehditlere ve baskılara rağmen verilen hak mücadeleleri sonunda 2000’li yıllarda önemli kazanımlar elde edilmişti. Şimdi bu kazanımların hepsi yok sayılıyor, insan hakları savunu cularının hakları dahi güvencede değil. Başa dönmenin ağır yükünü hissettim. Sizlerin bir kısmınızı ismen, bir kısmınızı yüz yüze tanıyorum, içinizde en çok da Nalan Erkem’i tanırım. Onu, insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı ve İzmir Barosu’nun ‘hukukçu örgütü’ olmanın hakkını verdiği 90’lı yıllardan tanırım, İnsan Hakları Merkezi’nin faaliyetlerinden, işkencecilerin korkulu rüyası halini alan İşkenceyi Önleme Grubu’nun çalışmalarından tanırım. 2. Körfez Savaşı öncesi oluşturduğumuz Savaşa Karşı Hukuk Grubu’ndan, ‘1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesini sağlayan barış çalışmalarından tanırım. Tezkerenin reddedilmesine rağmen Irak’a operasyon düzenleyen ABD askerlerinin İncirlik Üssü’nü kullanmalarına izin veren Ba kanlar Kurulu Kararı’nın iptali için AİHM’ye kadar uzanan hukuk mücadelesinde onunla birlikte davacıydık. İzmir’de kent yoksullarını çok yakından ilgilendiren toplu ulaşım ve su ücretlerine yapılan yüksek zamların iptali davalarında, Aliağa’da yeniden gündeme gelen termik santrallara, Bergama Ovacık Altın Madenine, Efemçukuru Altın Madenine karşı açılan davalarda dava arkadaşımdı. Hayatı boyunca, şiddete karşı duran, sorunlar için hep barışçıl, demokratik çö zümler öneren, hukukun üstünlüğü için, insan haklarının eksiksiz uygulanması için hep çabalayan Avukat Nalan Erkem, tereddütsüz güvendiğim, kefilim diyebileceğim bir meslektaşım, çok değer verdiğim bir dostumdur. Sevgili arkadaşım Nalan, Bugünler de geçecek, yaşam biçimi haline getirdiğin hak mücadelesinde yine ortaklaşacağız, dayanışacağız. Bakarsın İzmir’e dönersin artık, temelli dönmesen de fırsat buldukça denizden gelen meltemin serinliğinde İzmir sohbetleri edeceğiz, Körfezin ufuk çizgisini yok edecek, körfezi ve kıyısını mahvedecek Körfez Geçişi projesini nasıl durduracağımızı konuşacağız. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle