Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salı 6 Eylül 2016 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ yorum 13 ÖzAgecanr DemirelÖzal kavgasından, ErdoğanGülen savaşına 1961 Anayasası sonrasında Türkiye, katılımcı demokrasi yolunda ilerlerken bir yandan da Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) projeleri, Demirel’in “dengeli” politikaları ile yürüyordu. 12 Mart ve 12 Eylül “küresel darbeleri” yaptırılarak zemin, “sağdaki iki güç ve parti omurgasına oturtuldu”. Sahnede yalnız Demirel ve Özal vardı. Üstelik Özal, Washington Uzlaşısı’nı (*), 24 Ocak 1980 kararları ile uygulamaya koyan, “Demirel’in sağ kolu iken yapıldı”. Ne kadar da, başlangıçtaki ErdoğanGülen işbirliğine benziyor. Ortaya, ABD (ve Batı) açısından çıban başı olarak antiAmerikan Erbakan çıktı, tam da soğuk savaş biterken. Erbakan’ın 28 Nisan 1997’de Gülenci Cemaat tarafından tasfiyesi sonrasında “uyumlu ve ılımlı” İslamcılar işbaşına getirildi. Emperyalizmin “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” projesinde, “Amerikancı İslamcılar ile yerli İslamcılar” sisteme tamamen egemen hale getirildiler. (**) Ancak Amerikancı İslamcıların, yani Fetö’nün esas misyonu, Kürdistan’ın kurdurulması ve Lozan’ın tasfiyesi idi. İki İslamcı güç arasındaki çekişme, 2013’te savaşa dönüştü ve Amerikancı olanlar 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundular. Bizim çocuklardan, bizim imamlara... 12 Eylül 1980’deki çocuklar 15 Temmuz 2016’da artık yüksek rütbeli “imamlardı”. Derin devlette “imamlar”, askerlerden çok daha güçlüydüler: din ve inancı kullanarak kılcal damarlara kadar girebiliyorlardı. İşler, 12 Eylül sonrasındaki DemirelÖzal çekişmesinden ErdoğanGülen savaşına dönüşmüştü. BOP, Kürdistan ve Lozan’ı tasfiye planları, ancak böylesine kanlı bir ortam içinde üretilebilirdi. AKP dönemindeki Kürt açılımı ve Ankara ile Şam’ın (Esad) kavga ettirilmeleri iki köşe taşı oldu. PKK terörü her yere egemen oldu, Ankara’nın Suriye iç savaşında taraf yapılması, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin Türkiye’ye taşınmalarına yol açtı. Üç milyon Suriyeliye ek olarak. 12 Eylül 1980, 1991 Çekiç Güç, 1997 28 Şubat, AKP’nin Kürt açılımı, Esad ile kavga, “domino taşları” gibi üst üste yığılarak işi 15 Temmuz Fetö’cü küresel girişime kadar getirdi. DemirelÖzal kavgalarında omurga, sağ zemine oturtularak Türkiye, “yeni küresel kapitalizme, tek yanlı olarak bağlanıyordu”. ErdoğanGülen işbirliği ve savaşında ise Türkiye, “dinci bir zemine oturtuluyordu”. Artık kavgalar, dinci ve İslamcı odaklar ve güçler arasındaydı. Küresel emperyalizmin işi kolaylaşmıştı. Türkiye ve Suriye’de olduğu gibi, ellerinde kullanabilecekleri örgüt sayısı iyice artmıştı. PKK, KCK, PYD, YPG, IŞİD, ÖSO önde gelenler: bunlara en az (20) tane daha eklenebilir. ‘Sistemin’ küresel şemsiyesi Bugün Türkiye iki boyutlu bir tuzağın içine çekilmiştir; Türkiye, küresel iktisadi düzenin, tek yanlı, edilgen bir uzantısı durumuna sokulmuştur. Demokratik toplumcu örgütlenmelerden tamamen uzaklaşarak, dinci örgütlenmelerin egemenliği altına girilmiştir. Bu iki negatif boyut birbirlerinin alternatifi konumunda değiller: birbirlerini tamamlamakta, hatta birbirlerine “dışsallık” sağlamaktadırlar. İki faktör de Batı’nın Türkiye ve bölgedeki politikalarının araçları durumundadırlar. DemirelÖzal çekişmesinde “sağın alternatifsizliği”, ErdoğanGülen kavgasında “İslamcılığın alternatifsizliği” Türkiye’ye dayatılmaktadır. Türk milletinin önünde bugün iki seçenek kalmıştır: ya Atatürk Türkiyesi’nde uygar ve çağdaş değerlere sahip, üniter bir devlet olarak kalacak ya da sürüklenmek istenen Ortadoğu bataklığında, Irak ve Suriye’nin kaderini paylaşacaktır. Erdoğan 15 Temmuz’da Fetö düşmanı ile karşılaşınca, AKP’ye dev Atatürk posteri koydurarak bunu kanıtlamadı mı? (*) Doç. Dr. Özlem Arzu Azer, “Anılarda Gizli Kalan, Bir Aydının Portresi, s. 159, 160, Derin Yay, 2016 (**) Bahri Zengin’in 7 Şubat 2009 tarihli Ceviz Kabuğu programında, Hulki Cevizoğlu’na yaptığı açıklamalar. 6 EYLÜL 2016 SAYI: 33207 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.59 04.46 05.11 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.29 13.10 16.44 06.14 12.54 16.29 06.38 13.17 16.51 Akşam 19.37 19.21 19.44 Yatsı 21.00 20.42 21.03 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı (!) İsmail Kahraman, makamında yaptığı basın toplantısında, “Yeni anayasada laiklik maddesi olmamalı, dindar bir anayasa olmalı...” dedi. Kahraman, İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği’nin KAdaünvzaeyşnaalsekadsiğı’ni kdoan“fAerllaanhs”tasö, z1c9ü8ğ2ünün geçmediğini belirttikten sonra, şöyle konuştu: “Yeni ve dindar bir anayasa olmalı... Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik yeni anayasada olmamalıdır.” Meclis’teki oturumda muhalefet sözcüsünün ısrarla, “‘Ben laik anayasaya inanıyorum’, de...” istemini ısrarla kıvırdı ve söylemedi! HHH Bu açıklamalar üzerine, bırakın muhalefetin her kanadından gelen tepkileri, kendi partisinden bile çeşitli tepkiler geldi. Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Mustafa Şentop: “Laikliğin anayasa metninden çıkarılmasını tartışmış bile değiliz. Meclis Başkanı, parti adına konuşmuyor. Anayasa teklifimizde laiklik var.” AKP milletvekili ve Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi Burhan Kuzu: “AKP olarak hazırlamakta olduğumuz anayasa metninde laiklik ilkesi açıkça yer almaktadır.” Sultan: “Meclis Başkanımız, anayasa tartışmaları bağlamında kendi kanaatlerini, düşüncelerini ortaya koymuştur. Kurucusu olduğum partimin Özgen Acar Kavşak Che mi Kahraman, Yoksa? Sultan’ın ‘katil’ ziyareti. programında da bu zaten çok açık, net yer almaktadır.” HHH Fatih Sultan Mehmet’in 28 Ağustos’da Rize’yi Osmanlıya bağla masının yıldönümünde, “Kuran” okunarak başlanan kutlama töreninde, Kahraman şöyle döktürdü: “Devlis var. Yani Liseli Devrimciler. Che Guevara’nın gömleklerini giymişler. Che 39 yaşında öldürülen, bizzat kendisinin infazlar yaptığı bir katil kişilik. Bolivya’da, Küba’da, Güney Amerika’da faaliyette bulunan bir eşkıya benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz. Olmamalı...” HHH Bırakın muhalefetin, basının Küba Büyükelçiliği’nin tepkilerini emrindeki TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada şöyle kıvırma yoluna gidildi: “Sayın Kahraman tarafından gerçekleştirilen konuşmada, Küba sosyalist devriminde yer alan bir şahsın değil, kendi milli değerlerimizi özümsemiş, ülkemizin müreffeh ve barış dolu aydınlık geleceğinin teminatı olan gençlerimize, tarihimizdeki binlerce kahraman ve önderin rol model olarak örnek alınabileceği ve takip edilebileceği tavsiye edilmiştir.” ‘Eşkıya’ teyze. Peki, Che’ye kim, “katil” ve de “eşkıya” dedi... Bu sözlerin sahibi TBMM’nin Başkanı Kahraman değil mi? Sultan, Küba’ya gittiğinde, ezilen dünya insanlarının simgesi olan Che’nin anıtı önünde saygı duruşu yapmamış mıydı? Atatürk hayranı Che’nin Küba’sında Atatürk’ün heykeli yok mu? Bu gerçekler nasıl unutulur? Bırakın muhalefeti, AKP’liler, anayasadan laiklik ilkesini çıkarıp Türkiye’yi bir Arap ülkesinin karanlıklarına gömmek isteyen ve de bir dost ülkenin saygın önderine hakaret eden bu başkanı alaşağı etmeyi düşünmüyorlar mı? Ha FETÖ’nün mantığı, ha Kahraman’ın sözcülüğü! Rumların zorlu tercihi 67 Eylül olaylarından sonra Rumların İstanbul’u terk etmemesinde Patrik ve dönemin Rum gazetelerinin tavrı etkili oldu. Ancak 1964’teki sürgün kararıyla 13 bin Rum sınır dışı edildi UMUR YEDİKARDEŞ Türkiye tarihine iki kara gün olarak geçen 67 Eylül olaylarında, sanılanın aksine Rumlar İstanbul’dan ayrılmadı. Bu durumun oluşmasında; dönemin Patriği olan Athenagoras’ın “Yıkıntılardan kalan malzemeyle yuvamızı yeniden kuracağız” sözü ile Apoyevmatini ve Embros gazetelerinin çağrıları etkili oldu. Eleftheri Foni gazetesi ise diğer iki gazetenin tersi tavır alarak, ayrılığı savunan bir çizgideydi. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan mübadele anlaşması gereği; Anadolu’da yaşayan 1 milyon 200 bin Rum ile Rumeli’de yaşayan 400 bin Müslüman yerlerinden edildi. Mübadelenin ardından; İstanbul’da yaşayan Rumların nüfusları zamanla azalmaya başladı. 1950 yılına kadar, Varlık Vergisi gibi azınlık karşıtı uygulamalar ile birlikte 200 bin Rum daha İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Türkiye tarihine kara iki gün olarak 67 Eylül 1955 olaylarında, İstanbul’da yaşayan Rumların ve gayri müslimlerin ev ve işyerleri yağmalandı, yıkıldı ve canlarına kastedildi. Taksim’de başlayan, daha sonra İstanbul’a yayılan olaylarda, polisin müdahale etmediği güruh; sadece ev ve işyerlerine saldırmakla kalmadı, aynı zamanda ibadethanelere ve mezarlıklara da saldırdı. Sanılanın aksine; Rumların İstanbul’dan ayrılmadığı; 1 ay sonra yapılan nüfus sayımında görüldü. 1955 sayımına göre, Türkiye’de toplam 79 bin Rum vardı. Kıbrıs olaylarının 60’lı yıllarda doruğa ulaşmasının ardından; İstanbul Rumları koz olarak kullanılmaya başlandı. 1964 yılında çıkarılan sürgün kararıyla, 13 bin Yunanistan uyruklu Rum bir bavul ile sınır dışı edildi. Yüzyıllardır Anadolu topraklarında yaşayan Rumlar, bugün itibarıyla İstanbul’da 600 aile tarafından temsil ediliyor. ‘Stalin amca korudu’ Beyoğlu’ndaki gayrimüslimlere ait ev ve işyerleri saldırıya uğrarken; neden Apoyevmatini gazetesi es geçildi? Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda; karşımıza iki kutuplu bir dünya çıkar. Türkiye; bu iki kutuplu dünyada Amerika’nın yanında olmayı tercih ederek, Sovyet Rusya’nın karşısında konumlanmış ve ilişkilerini hassas bir denge üzerine kurdu. Bu nedenle, Suriye Pasajı’nın karşısında bulunan Sovyet Konsolosluğu ve çevresi polisin iki gün boyunca koruma altına aldığı tek yerdi. Apoyevmatini de konsolosluğun karşısındaki Suriye Pasajı’nda bulunduğundan dolayı saldırıdan kurtuldu. Gazetenin günümüzdeki sahibi Mihail Vasiliadis’in deyimiyle, “Apoyevmatini’yi Stalin amca korudu.” Gazetenin yayınına 15 gün ara vermesinin sebebi, dönemin koşullarında ne yazacağını bilmemesiydi. Olaylardan sonra çıkan 21 Eylül 1955 tarihli ilk sayısında, Rumların toparlanmasına dikkat çekerek, şu yazıya yer verir: “Olaylarda en fazla zarar gören; Rum toplumunun evleri, işyerleri, okulları, kiliseleri ve mezarlıklarıdır. Şüphesiz, bütün bunlar aynı zamanda bu ülkenin milli servetinin de bir bölümüdür. Birçok kişi işyerlerini toparlamak için ça lışmaya koyuldu. Yaşama gücümüzü koruyabildiğimiz için, her geçen gün kendimize olan güvenimiz artıyor.” Dönemin en önemli ve eleştirel Rum gazetelerinden biri olarak kabul edilen Embros gazetesinin matbaası 6 Eylül gecesi tahrip edilerek büyük zarara uğradı. Yayına 8 gün ara vermek zorunda kalan Embros gazetesi, 15 Eylül 1955 tarihli çıkan ilk sayısında; dönemin Patriği Athenagoras’ın “Yıkıntılardan kalan ğer Rum gazetelerinin ve Patrik Athenagoras’ın sözlerinin aksi 67OELYMLÜULŞ’DTEU?NE ne bir tavır alarak, Rumların İstanbul’dan gitmeleri gerektiğini belirtti. Gazetenin İmtiyaz Sahibi ve daha sonra tartışmalı şekilde İstanbul’dan ayrılan Andreas Lam bikis imzalı 14 Eylül 1955 tarihli ya malzemeyle yuvamızı yeniden kuracağız” sözüne atıf yaparak; sayfalarında şu sözlere yer verir: “Burada, yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için; Rumlar düştüğü yerden doğrulacaklar ve yerimizde kalacağız. Doğduğumuz, büyüdüğümüz; dedelerimizin ve babalarımızın ‘şimdi kırık dökük de olsa’ mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız. Bizler bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz. Kalmaya hakkımız oldığı için buradayız.” Eleftheri Foni gazetesi, dönemin di zıda, dönemin iktidar partisi olan Demokrat Parti eleştirilmeyerek; şu ifadeler kullanılır: “Bizim güvenliğimizin sağlanması gerekir. Ancak herhangi bir nedenden dolayı bu güvenliğimiz sağlanamayacaksa ve burada güven altında olamayacaksak; o zaman, hem bu ülkenin, hem cemaatin, hem de güçlü devletlerin büyüklerine bir çağrıda bulunuyorum: ‘Bize yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında dar bir toprak bulsunlar ve bize orayı tesis etsinler.’ Orada bir daha başımıza böyle şeyler gelmeyeceğinden emin olalım ve buradan çıkıp gidelim. Biz yine orayı alın terimizle ihya eder ve orada yaşarız. İsterlerse, gideceğimiz bu yer, Madagaskar bile olabilir.” l Haber Merkezi YALAN HABERLE GAYRİ MÜSLİMLER HEDEF ALINDI 67 Eylül 1955 olaylarında, İstanbul’da yaşayan Rumların ve gayri müslimlerin ev ve işyerleri yağmalandı, yıkıldı ve canlarına kastedildi. Polisin müdahale etmediği güruh ibadethanelere ve mezarlıklara da saldırdı. Dışişleri yetkililerinin Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ettiği bir süreçte İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler bir yalan haberle hedef haline getirildi. “Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı” haberinin yayılması üzerine, “Kıbrıs Türktür Cemiyeti” (KTC) adına yayımlanan deklarasyonun yanı sıra çeşitli öğrenci birliklerinin yayımladığı bildiriler doğrultusunda da Taksim Meydanı’nda bir protesto mitingi düzenledi. Haberin yayılması üzerine, 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıktı. İstanbul Ekspres gazetesi daha olay gerçekleşmeden iki saat önce, “Atamızın evi bom balandı” manşetiyle ikinci baskısını yaptı. Tirajı 20 bin civarında olan gazete 6 Eylül’de 290 bin bastı. 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi resmi Türk kaynaklarına göre 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel vb. 5 bin 317 yeri tahrip etti. Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi. Tahribat eşzamanlı olarak İstanbul’da Rumların yoğun olarak yaşadığı diğer semtlere; Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Balat, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek’e kadar uzanmış hatta Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’de de meydana geldi. Celal Bayar’ın, İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, etrafındakilerin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanı Namık Gedik’e “Galiba dozu kaçırdık” dediği olaylarda 11 kişi hayatını kaybetti. Helsinki Watch örgütünün bir raporuna göre ise ölenlerin sayısı 15 olarak kayıtlara geçti. Yaralı sayısı resmi rakamlara göre 30, gayriresmi kaynaklara göre 300’dü. Sadece Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Olayların kontrolden çıkması üzerine Adnan Menderes Sapanca’dan çağrıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Olaylarla ilgili olarak önce 3.151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5.104’e yükseldi. C MY B