23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 6 Eylül 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Jandarma suç ortağı haber 11 Dink cinayeti sırasında olay yerinde bulunan jandarmaların, tetikçi Ogün Samast’la birlikte hareket ettiğini gösteren kayıtlar ortaya çıktı. Askerlerle ilgili darbe girişimi nedeniyle tutuklanan Albay Muharrem Köse’ye gönderilen yazılara ise yanıt verilmemiş Hrant Dink cinayetinden 9 yıl sonra yayımlanan görüntüler, tetikçi Ogün Samast’ı azmettiren ve destek veren dönemin subaylarının kimler olduğunu tek tek ortaya çıkardı. FETÖ’den tutuklanan eski Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse’nin Dink cinayetinin en önemli ismi olduğu iddia edildi. FETÖ soruşturması kapsamında bugüne kadar çözülmeyen Hrant Dink cinayetine dair yeni deliller ortaya çıktı. A Haber’de yayımlanan yeni görüntülerde, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan 6 jandarma istihbaratçısının olay yerinde inceleme yaptığı ve Dink cinayetini tetikçi Ogün Samast ile birlikte planladıkları görülüyor. Bu subaylar cinayetin işlendiği yerde keşif yaparken güvenlik kameralarına takıldı. Kanalda yayımlanan görüntülerde askerlerden birinin adının Emre Cingöz olduğu ve Trabzon’dan gelen Cingöz’ün cinayet günü bu bölgede 322 telefon görüşmesi yaptığı da kaydedildi. FETÖ’den tutuklu Haberde FETÖ’den tutuklanan eski Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse’ye bu kişilerle ilgili defalarca polis tarafından yazıların git tiği ancak bunlara hiçbir şekilde cevap verilmediği de kaydedildi. 14 asker tutuklu Dink cinayetine ilişkin İstanbul’da yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Astsubay Veysel Şahin, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Tefik Cantürk, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Astsubay Önder Araz, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Uzman Jandarma Osman Kırçalı, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Astsubay Ecevit Emir ve Adem Sarıgöl mahkemeye sevk edilmiş bunlardan Albay Ali Öz dahil 4 kişi FETÖ’den tutuklanmıştı. Bu tutuklamalardan daha önce ise İstanbul İl Jandarma İstihbarat Şubesi’nde daha önce görevli olan Astsubay Abdullah Dinç, eski Uzman Çavuş Yavuz Bozca, Trabzon İl Jandarma İstihbarat Şubesi’nde görevli Ergün Yorulmaz, Jandarma Astsubay Emre Cingöz ve Albay Ali Barış Sevindik, Volkan Şahin, Şeref Ateş, Okan Şimşek, Hüseyin Yılmaz ve Gazi Günay tutuklanmıştı. l Haber Merkezi Cephanelik faciasında FETÖ izi de araştırılsın Afyonkarahisar Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası’nda, Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı’na bağlı 41’inci Mühimmat Bölük Komutanlığı’nda 5 Eylül 2012’de meydana gelen patlamanın yıl dönümü dolayısıyla, kışla önünde anma töreni düzenlendi. Törene, 5 Eylül 2012’deki patlamada şehit olan 25 askerin ailelerinin yanı sıra, Vali Yardımcısı Ahmet Ali Barış, CHP Milletvekili Burcu Köksal, İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Şahin Kılıçaslan, Belediye Başkanı AKP’li Burhanettin Çoban, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Törende, şehit aileleri adına ko nuşan Şehit Onbaşı Tolga Taştan’ın babası Ali Taştan, mühimmat deposunda meydana gelen patlamada FETÖ izinin araştırılmasını istedi. Taştan, şöyle konuştu: “15 Temmuz gecesi ve daha sonra yaşamış olduğumuz haince, kahpece, alçakça davranış sergileyen, asker kıyafeti giymiş FETÖ üyeleri veya itlerinin, alçak yüzlerini göstererek kendi vatandaşı üzerine mermi yağdıracak kadar gözlerinin döndüğünü gördük. 25 şehidimizin komutanları, hâkimleri ve savcıları görevlerinden uzaklaştırıldı. Bu durumlar aynı zihniyette olanlar tarafından yapıldı ise araştırılarak ortaya çıkartılmalı” dedi. l AFYONKARAHİSAR / DHA Sınırda sessizlik Fırat Kalkanı Harekâtında sınırın Suriye tarafında IŞİD’in kontrolünde bölge kalmazken birlikler güneye yöneliyor. Askeri kaynaklar, sınırdan güneye doğru kontrol edilen alanın genişlememesinin, güvenliği pamuk ipliğine bağlamak anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Sınır önceki gün yaşanan çatışmaların aksine sessizliğe büründü. Sınırdaki Türk karakollarının yakınında kendilerini güvene alan Suriyeli köylüler de evlerine dönmeye başladı. Sınır bölgesine IŞİD’in tuzakladığı patlayıcılar ve mayınların temizlenmesi için Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Türk birlikleri ortaklaşa çalışıyor. Türkiye’nin Suriye sınırını terör örgütlerinden temizlemek için başlattığı askeri harekât 13. gününe girdi. Harekât kapsamında Cerablus ve Çobanbey’den giren birlikler sınırın Suriye tarafını IŞİD’den tamamen arındırdıktan sonra güneyde bulunan El Bab’a yönelmeye hazırlanıyor. Köylüler dönüyor Sınırda geçen pazar günü yaşanan hareketlilik dün yerini sükunete bıraktı. Sabah saatlerinden itibaren, operasyon nedeniyle Türk sınırındaki beton blokların yanında bekleyen Suriyeliler köylerine dönmeye başladı. Pazar günü 20 köyü ele geçiren ÖSO ise IŞİD’den kalan tuzaklanmış patlayıcılar ve mayınları temizlemeye başladı. Önümüzdeki bir iki günün bu çalışmalarla geçeceği daha sonra hattın güneye doğru genişletilmesi için harekete geçileceği değerlendiriliyor. Patlayıcıların temizlenmesi amacıyla dün sabah zırhlı bir mayın temizleme aracı, yüklendiği çekiciyle Suriye tarafına geçti. Aracın ÖSO savaşçılarına destek vereceği öğrenildi. Genişleme kaçınılmaz Türk sınırının IŞİD’den tamamen temizlenmesinin ardından bundan sonraki hedef de ÖSO’nun ele geçirdiği bölgenin genişletilmesi olarak düşünülüyor. IŞİD’den temizlenin hattın 35 kilometre derinliğinde olduğu öğrenildi. Askeri kaynaklar, bu derinlikteki bir hattın korunmasının mümkün olmadığını, güneye doğru genişlemenin kaçınılmaz olduğunu dile getiriyor. Kaynaklar, “Türkiye ve diğer ülkeleri hedef IŞİD’in sınırdan temizlenmesinin ardından bölgedeki hareketlilik azaldı, Suriye’deki birlikler güneye yöneliyor Sınır ötesindeki ÖSO militanları, Türk tanklarının fotoğraflarını sosyal medyadan paylaştı. alan IŞİD’in bu bölgede merkezinin El Bab olduğunu herkes biliyor. Kilis’e atılan roketlerin emrinin buradan verildiği de bir sır değil. Sınırda temizlenmiş hattı bu düzeyde tutar, daha güneye inmezsek IŞİD kamyonetlere yüklediği roketlerle vurkaç eylemleriyle yine Türkiye’ye roket atabilir” değerlendirmesini yaptı. Kaynaklar IŞİD’in bölgedeki en önemli varlığının El Bab’da bulunduğunu, bu ilçeyi kaybetmesi durumunda daha kuzeye ve batıya yönelik hareketlenmeye geçemeyeceğine dikkat çekiyor. ÖSO’ya katılıyorlar Fırat Kalkanı Harekatı’nın kısa sürede önemli bir bölgeyi etkilemesi ve ÖSO’nun hızla ilerlemesi örgütün Suriye’deki popülaritesini de artırdı. Bölgedeki Türkmen kaynaklar, “Harekâtın ilerleyen aşamalarında katılımın artmasını bekliyorduk. Beklediğimiz oldu. Azez bölgesinden Cerablus’a ge tirilen ÖSO militanları fedakârlık gösteren gruplardan oluşuyordu. Şimdi çok sayıda kişi ÖSO saflarına katılmak istiyor” bilgisini verdi. Türkmen kaynaklar, harekatın başarısını gören deneyimli savaşçıların bölgedeki gelişmeleri görerek ÖSO saflarına katılmak için harekete geçtiğini, ilerleyen günlerde cepheye gelenlerden de bunun fark edildiğini dile getirdi. 7 köy daha ele geçirildi Sınırda sessizlik hâkimken TSK’den dün yapılan açıklamada, IŞİD’e ait 9 hedefin Fırtına obüsleriyle yapılan 99 atım ile vurulduğu kaydedilerek, “Harekâtı başladığı günden bugüne toplam 392 hedefe 1698 atım yapılmıştır. Ayrıca dün Koalisyon Güçleri desteğindeki ÖSO Karabah Mamal, Haydar Başa, Al Humayrah, Umm Et Tadaya, Al Masannah, Cub El Dam ve El Mustafa El Kabir köylerini ele geçirmiştir” denildi. l ELBEYLİ FARC’tan Türkiye’ye eleştiri Kolombiya’da yarım asırlık iç savaşı bitirmeye yönelik barış anlaşmasını hükümetle birlikte imzalayan FARC (Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri), sosyal medya hesabından Türkiye’nin sınırötesi operasyonlarını eleştirdi. Twitter hesabında “Kobane’ye yardım et”, “Kürt sivillere karşı Türk askeri operasyonları”, “Rojava ve Kobane halkıyla dayanışma” başlıklı yazılar paylaşayan FARC, Avrupa’dan Kobani’nin Yeniden İnşası Platformu’na dayanarak Türk ordusunun Kobane’deki sivillere saldırdığını, 2 Eylül’de Türkiye’nin ördüğü duvarı prosto edenlere yönelik saldırıda bir erkeğin öldüğünü, 41 kişinin yaralandığını aktardı. l Dış Haberler 50 ABD askeri Gaziantep’te ABD’nin Türkiye’ye gönderdiği ve hafta sonu IŞİD’e karşı kullanılan HIMARS (Yüksek Hareket Yetenekli Topçu Roket Sistemi) füze sistemi için 50 kadar ABD askerinin Türkiye’ye geldiği bildirildi. 92 kilometre menzile HIMARS bataryaları Gaziantep Almalıtepe’de TSK’ye ait savunma füze sisteminin yanına konuşlandırıldı. Türkiye’ye konuşlandırılan 2 araçlık ve 30 namlulu sistemin bundan sonra da IŞİD’e karşı kullanılması bekleniyor l Yurt Haberleri McGurk’tan Rojava’ya ziyaret Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge oluşturup YPG ile çatışan Türkiye’ye destek veren ABD’nin diğer yandan Kürtlerin gönlünü alma hamlesi yaptığı iddia edildi. Muhaliflerin Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, “güvenilir kaynaklardan aldığı bilgiye dayanarak”, ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’le Savaş Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün 23 Eylül’de Rojava’yı ziyaret ettiğini duyurdu. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki Kobane ve Haseke’ye giden McGurk, Cizire ve Kobane kantonu özerk yönetimlerinin siyasi temsilcileri ve YPG ile SDG’nin askeri komutanlarıyla bir araya geldi. Temaslarında ABD liderliğindeki koalisyonun SDG’ye desteği ve bağlılığını teyit eden McGurk, ABD’nin Türkiye ile pazarlıkların ardından SDG’ye desteği kestiği söylentilerini yalanladı, desteğin devam edeceğini söyledi. l Dış Haberler ‘Bindik bir alamete...’ Yargı kararı olmadan, idarenin çok yaygın biçimde cezai işlem ve önlemlerde bulunduğu olağanüstü hal yönetiminin kendisi yürürlükteki anayasayı da askıya almış durumda. 12 Eylül cuntasının 1982’de topluma dayattığı anayasanın tanıdığı hak ve özgürlükleri de yürürlükten kaldıran olağanüstü hal yönetimi, amacı darbecilere karşı önlem almakla sınırlı olmayan, bir karşıdarbe yönetimi uyguluyor. Geçici ve sınırlı olmayacağı giderek ortaya çıkan bu yönetim tarzı, sürekli karşıdarbe rejimidir. Bu karşıdarbe yönetiminin kendini meşru kılmak için kullandığı temel gerekçe, şüphe. Kuvvetli veya yeterli şüphe değil, hatta makul şüphe bile değil, ceza muhakemesi hukukunda basit şüphe olarak tanımlanan gerekçelerle insanlar meslekten atılıyor, tutuklanıyor, malvarlıklarına ihtiyati tedbir konuyor. Bir kişiyi suçlamak için eldeki deliller yetersiz veya azsa, emare niteliğindeyse, buna basit şüphe denir. Bunlar ancak soruşturma açma gerekçesi olabilir. Kamu davası açmak için şüphenin “yeterli şüphe” derecesinde olması gerekir. Yasalara göre, şüphelinin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması için bu da yetmez. Tutuklama, kayyım atama, mal varlıklarına el koyma gibi önlemlerin alınması için “kuvvetli şüphe” oluşturacak yani nesnel bir gözlemciyi şüphelinin söz konusu suçu işlemiş olduğu konusunda ikna edecek yeterli bilginin toplanmış olması şarttır. Somut olgu ve bilgilerle desteklenmeyen, kanaate dayanan kuvvetli şüphe yoktur. Olağanüstü hal de basit veya makul şüpheyle kişileri temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakma yetkisi vermez. “Olağanüstü hal var, anayasa, babayasa, kanun tanımıyoruz” demek, kendinden menkul bir meşruiyete sahip olduğunu ilan etmek demektir. Başka bir ifadeyle, başarısız kalmış darbe girişimi başarılı olsaydı uygulayacağı gayrimeşru yönetimi, darbeyi meşru ve haklı gerekçelerle bastıranların hayata geçirmesi demektir. Darbe fırsatçılığıdır. “Üzerinde şüphe bulunan” on dört bin öğretmenin daha “tedbir olarak” önümüzdeki günlerde açığa alınacağını Başbakan’ın ilan etmesinin adı budur. Herhalde bunun ardından yeni bir KHK ile memuriyetten de atılırlar. Elli bine yakın kamu personelinin, herhangi bir yargı kararı olmadan, idarenin haklarında taşıdığı şüphe nedeniyle işten atılması karşıdarbe yöntemidir. Anayasanın açık ve ke sin hükmüne rağmen ve herhangi bir gerekçe göstermeden, şüpheli veya sanık kişilerin yakınlarının seyahat özgürlüklerinin idari kararla kaldırılması da. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin dördüncü maddesini askıya almak böyle bir yetki vermez. Olağanüstü hal ilan etmek basit şüpheye dayalı gözaltı ve tutuklama yetkisi yaratmaz. Hukuk devletinin toplu cezalandırma, gözaltında işkence ve kötü muamele yapma, şüphelilerin yakınlarını rehin tutma yetkisi hiçbir ahval ve şeraitte yoktur. Bugün Türkiye’de bu sayılanların hepsi gerçekleşiyor ve bunlar münferit vakalar değiller. Şüphe üzerinden yaratılan korku imparatorluğu, sadece muhalefet üzerinde değil, AKP’nin içinde de yayılıyor. Yargının iktidar tarafından kuşatıldığı bu ortamda, çare susmak, pısmak, “bu da geçer yahu” diyerek kabuğuna çekilmek olamaz. Hukuk devletinin elde kalan son kırıntılarını kullanarak, şimdi işe yaramasa da, sonra gerekli olacak hukuk mücadelelerini sürdürmek son derece önemli. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yaşanan bütün hak ihlalleri için yargıya şimdi müracaat etmenin, süresi geçmeden kayıt altına alınmalarının önemini ısrarla hatırlatıyor. İleride açılacak davalar ve AYM ve AİHM’ye yapılacak başvurular açısından bu ilk adımı atmak şart. Açık kalan her kapıyı kullanarak verilecek hukuk mücadelesinin yanında demokrasi, eşitlik, demokrasi ve özgürlük ilkelerini benimsemiş muhalefet partilerinin, kitle örgütlerinin önünde sivil itaatsizlikten şiddet içermeyen meşru direniş hakkına kadar karşıdarbe rejimine karşı mücadelenin yürütüleceği birçok alan var. Ne var ki bugün toplumsal muhalefet de büyük ölçüde sersemlemiş vaziyette ama bunun yegâne nedeni karşıdarbe yönetimi değil. Kürt siyasal hareketi üzerinde tahakküm kurmuş olan şiddet politikası da bu durumdan sorumlu. Şiddetin karşışiddeti beslediği ve çok ağır bir insani bedel ödenen bu sarmalda, PKK’nin yürüttüğü ve dayattığı şiddet politikası, demokratik muhalefeti sessizliğe ve eylemsizliğe mahkum ediyor. İktidarın “çözüm mözüm yok” demesini, Kürt siyasal hareketinin yasal siyasal alanda mücadele yürüten örgüt ve çevrelerini ablukaya almasını, tecrit etmesini kolaylaştırıyor. Cem Karaca, 1999’da bestelediği, “Bindik Bir Alamete...” başlıklı şarkıda, “Bu döngü kısırdöngü, başı var da sonu yok” der. Gerçekten sonunun ne olacağını bilemediğimiz bir yolda ilerliyoruz. l VEKİLLERE KOPYALAYAPIŞTIR YANIT Darbeyle ilgili sorular çok, yanıtlar hep aynı MAHMUT LICALI 15Temmuz’un ardından muhalefet milletvekillerinin darbe girişimi ve olağanüstü hal (OHAL) döneminde yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ilgili onlarca soru önergesine hükümetten, noktasına dokunulmadan “kopyalayapıştır” bir yanıt verilirken, vekillerin öğrenmek istediği ayrıntılara girilmemesi dikkat çekti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tüm partilerin desteğiyle kurulan araştırma komisyonuna AKP’nin son anda üye vermesi nedeniyle komisyonun çalışmaları 1 Ekim’e ertelenmişti. Muhalefet partilerinde darbe girişimiyle ilgili pek çok soru işareti varken, AKP, üye vermediği komisyonun çalışmasına izin vermemişti. Darbenin sivil ve siyaset ayağıyla ilgili sorular yanıt bulmamışken, muhalefet partileri komisyonun çalıştırılmamasını darbe girişimiyle doğrudan AKP bağlantısının ortaya çıkması endişesine bağlamıştı. Ayrıntı yok TBMM Başkanlığı’na 15 Temmuz’un ardından darbe girişimiyle onlarca soru önergesi yöneltilirken, bugüne kadar verilen yanıtların neredeyse aynı olması dikkat çekiyor. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin soru önergelerine verdiği yanıtın neredeyse tamamının ilk dört paragrafı noktasına bile değişmeden aynı yanıtlardan oluşurken, vekillerin darbe girişimiyle ilgili öğrenmek istediği ayrıntılara bir iki cümleyle genel yanıtlar verildi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle