14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Sisi’den Trump’a tam destek açıklaması Mısır lideri Abdülfettah Sisi, ABD’de görüştüğü Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump için “güçlü bir lider olacağına şüphe yok” dedi. Sisi, Trump’ın ABD’ye Müslüman sokmama açıklamasını uygulamayabileceğini savundu. Sisi’nin New York’ta PBS’e verdiği yeni röportaj yerine, geçen yılkini yayımlayan Mısır kanalı haber koordinatörü görevden alındı. Perşembe 22 Eylül 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Abdülfettah Sisi ‘Kürtleri silahlandıralım’ Vize serbestisinde 2017 işareti Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Türkiye vatandaşlarına AB’de vize serbestisinin 2017 başında yürürlüğe girebileceğini söyledi. Asselborn “Terörle mücadele yasasına çözüm bulunacağına inanıyorum” dedi. 7 nilgun@cumhuriyet.com.tr NY Times’a göre Rakka taarruzunun gecikmesini istemeyen ABD, Ankara’nın Fırat Kalkanı’yla hedef aldığı Suriyeli Kürtleri doğrudan silahlandırmayı planlıyor ABD’nin New York Times gazetesi, Obama yönetiminin IŞİD’le mücadelede en etkin partneri Suriyeli Kürtleri doğrudan silahlandırma üzerinde çalıştığını iddia etti. Şimdiye dek YPG’nin belkemiğini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesindeki Arap milislere silah verdiğini savunan ABD’nin bu hamlesinin, Türkiye’yle gergin ilişkileri daha da gereceği belirtildi. Habere göre ocakta görevden ayrılmadan önce cihatçıların Suriye’deki ‘başkenti’ Rakka’ya yönelik operasyonun başlamasını isteyen Başkan Obama’nın “IŞİD’le mücadeleyi hızlandıracak her teklif incelensin” talimatı üzerine, ABD Merkez Komutanlığı’ndan onaylı plan incelemeye alındı. Suriyeli Kürtlere hafif silah, mühimmat ve belirli operasyonlar için malzeme sağlanmasını içeren planda, tank veya uçaksavar gibi ağır silahların temini öngörülmüyor. İki yıldır SDG’nin Arap fraksiyonlarına benzer yardımlar yapan ABD’nin “Türkiye’ye saygısından” Kürtleri doğrudan silahlandırmadığı; ancak Türkiye’nin Suriye’ye girmesinin Rakka taarruzunu geciktireceğinden kaygılı ABD’li komutanların Kürtlerin öfkesini yatıştırmak ve IŞİD’le mücadeleyi sürdürmelerini sağlamak için bundan vazgeçilmesini istediği belirtiliyor. Yetkililere göre plan yöneti min en üst kademesinin onayına henüz sunulmadı. Erdoğan’ın “ABD’yle ortak Rakka operasyonu” teklifiyse beklemede. ‘Arkadan vurabilir’ Amerika’nın Sesi’ne konuşan PYD lideri Salih Müslim “IŞİD’le savaşıyor gibi yapmakla” suçladığı Türkiye’nin tek derdinin “IŞİD’le bağının kesilmemesi” olduğunu savundu. “Onun için Türkiye ile operasyona kimse güvenmez, kim bilir belki arkadan vurur” uyarısı yapan Müslim, bağımsız devlet istemediklerini yinelerken “Suriye’de istikrar sağlanınca kantonlar zaten kendiliğinden birleşecek” dedi. Başbakan Yıldırım: Esefle karşılarız Başbakan Binali Yıldırım, ABD’nin PYD’ye silah yardımında bulunacağı tartışmalarına ilişkin olarak “Biz bu konuda ABD ile farklı fikirdeyiz ve ABD ile anlaşamıyoruz” dedi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım şunları söyledi: “Biz YPG, PYD olsun PKK’nın isim değiştirmiş uzantısıdır diyoruz. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütünü yok etmek için mücadeleye girilmez. Açıkça söyledik, hassasiyetimizi bildirdik. Hâlâ böyle bir kararın arkasındalarsa esefle karşılaşırız, doğru bir iş değildir.” BİRBİRLERİNE GİRDİLER BM Güvenlik Konseyi’nde Kerry’nin (solda) suçlamalarının tavan yaptığı noktada Lavrov salonu terk etti. Kerry: Savaş uçakları kalkmasın ABD’nin Suriye askerlerini vurmasının ardından Halep’te insani yardım konvoyuna düzenlenen saldırıyla ateşkes fiilen çökerken, bundan kimin sorumlu olduğuna dair söz düellosu dinmiyor. Paralel evren Dün Suriye için toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde ateşkes ve işbirliği anlaşmasının mimarları olan ABD ve Rusya dışişleri bakanları John Kerry ve Sergey Lavrov kapıştı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın savaş uçaklarını havalandırmaması gerektiğini söyleyip Rusya’nın Esad’ı buna ikna etmesini isteyen Kerry, ateşkes ve insani yardım için “kilit bölgelerde tüm savaş uçaklarının derhal yere inmesi gerektiğini” dile getirdi. Böylece ilk kez uçuşa yasak bölgeyi çağrıştıran sözler etse de uzmanlara göre res men böyle bir bölge uygulamasına gitmek imkânsız. Rus yetkililerin yardım konvoyunu ne Rus ne de Suriye uçaklarının vurduğu, Nusra’nın roket saldırısı düzenlemiş olabileceğine dair sözleriyle “absürt” diye alay eden Kerry, öncesinde Lavrov’u dinlerken “kendisini paralel evrende gibi hissettiğini” söyledi. Ama ABD’li bakan muhalefetin Nusra ile şer ittifakı içinde olduğunu, uluslararası toplumun bu gerçekle yüzleşmesi gerek tiğini sözlerine ekledi. Libya, Irak olmaz Suriye’nin BM Temsilcisi Beşar Caferi, ülkesinin yeni bir Libya ya da Irak olmayacağını söyleyip, siyasi çözüm için önkoşulsuz görüşmelere hazır olduklarını duyurdu. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Rusya’nın en büyük savaş gemisi olan Amirel Kuznetsov uçak gemisini bölgeye göndereceklerini duyurdu. Şimdi de İncirlik’ten gelen Predator Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, Halep yakınında BM yardım konvoyuna düzenlenen saldırıdan birkaç dakika önce İncirlik Üssü’nden havalanan ABD’ye ait Predator insansız hava aracının bölgeye girdiğini ve saldırıdan yarım saat sonra bölgeyi terk ettiğini söyledi. Predator’un Rus hava kontrol sistemince tanımlandığını belirtti. Pentagon sözcüsü RankineGalloway “Koalisyona ait Predator, o bölgede uçmuyordu” yanıtını verdi. Obama Riyad’ı üzmek istemiyor ABD’de 11 Eylül kurbanlarının yakınlarına Suudi Arabistan’a tazminat davası açma imkânı tanıyan tasarının Kongre’de onaylanmasının ardından Obama yönetimi Riyad’la ilişkileri germeme çabasında. New York’ta bir basın toplantısında Başkan Obama’nın yasayı veto edeceğini yineleyen Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest, böyle bir konuda kişisel inisiyatif değil, önceden kararlaştırılan ve terörü destekleyen ülkelere verilmesi öngörülen yanıtı içeren bir alternatif bulunmasını gerektiğini belirtti. Earnest, bu yasanın başka ülkelerde ABD’li yetkililer, diplomatlar ve şirketlere dava açılması için kullanılabileceğini belirtti. Libya’da hava saldırısı: 9 ölü Libya’nın Hun kenti yakınlarındaki hava saldırısında kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu en az 9 kişi öldü, 20 kişi yaralandı. Tobruk hükümeti sözcüsü uçakların Misrata kentinden geldiğini belirtirken Misrata’daki milisler iddiayı yalanladı. Öte yandan 2014 yılından beri ilk defa Libya’nın Ras Lanuf limanından ayrılan petrol tankeri İtalya’ya doğru yola çıktı. AsBiyDaphoöllisdiüyrindeü Çevik kuvvet, Scott’un öldürülmesinin ardından sokağa dökülen öfkeli eylemcilerin önüne etten duvar ördü. ABD’de polisin siyahları katletme dizisinin yeni bölümüne salı günü Kuzey Carolina eyaletinin Charlotte kenti sahne oldu. Polis bu kez 7 çocuk babası Keith Lamont Scott’ı öldürdü. Araçların üzerinde Bir zanlıyı bulmak için apartmana giden polis, aracında oturan ama aranan zanlı olmayan Scott’ı gördü. Polise göre me murların yaklaşması üzerine aracından silahıyla çıkan Scott, “acil ölümcül tehdit” teşkil ettiği gerekçesiyle vuruldu. Öldüren memurun da siyah olduğu öğrenildi. Ailesi, Scott’ın engelli olduğunu, oğlunun okuldan gelmesini beklerken aracında kitap okuduğunu, yanında silah bulunmadığını söyledi. Ardından protestolar başladı. Ferguson’dan beri devam eden “Eller yukarda, vurma”, “Siyahların hayatı önemlidir”, “Adalet yoksa barış da yok” sloganlarıyla sokaklara dökülenlerin bir kısmı polislere saldırdı. Polis araçlarının üzerine çıkıp tepinenler, sallayıp devirmeye çalışanlar oldu. Polisin müdahalesiyle yarısı memur en az 24 kişi yaralandı. Ardından emniyet müdürü “Scott silahı bırakması uyarısını dinlemedi. Yanında kitap değil, silah bulduk” dedi. Lula rüşvetten yargılanacak Brezilya’da geçen ay azledilen solcu devlet başkanı Dilma Rousseff’in selefi Lula de Silva hakkında federal savcılığın hazırladığı yolsuzluk iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi. ‘Büyük bir yalan’ Lula ile eşi Marisa Leticia, üst düzey işadamları ve siyasilerin adının karıştığı devlete ait Petrobras şirketindeki yolsuzluk skandalının oda ğında yer alan OAS inşaat şirketinden Sao Paulo’nun Guajara kasabasında lüks bir yazlık daire dahil toplam 1.1 milyon dolarlık rüşvet aldıkları suçlamasıyla hâkim karşısına çıkacak. Yoksullukla mücadele şampiyonu olarak anılan ve hâlâ Brezilya’da en çok sevilen siyasi olan 70 yaşındaki Lula ise yargılanmaktan kaçmayacağını belirtirken, suçlamaları “büyük bir yalan, maskararlık ve ülkede sahnelenen büyük bir gösteriden ibaret” diye niteledi. Ancak 2018’deki başkanlık seçimlerine adaylığı darbe yedi. Kaepernick’e ölüm tehdidi ABD’de polisin siyahlara yönelik şiddetini protesto için ulusal marş sırasında ayağa kalkmamayı diz çökmeye vardıran Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick, ölüm tehditleri aldığını açıkladı. Eylemiyle ülke çapında polisi protesto dalgası başlatan Kaepernick “Çekincem yok. Baştan beri başıma geleceklerin farkındaydım. Öldürülürsem haklılığımı pekiştiren bir şey olur” dedi. Hatta öldürülmesinin davasını daha ileri seviyeye taşıyacağını dile getirdi. Polis kurbanı siyahlara yardım için kurulan vakıflara gelecek 10 ay boyunca her ay 100 bin dolar bağış yapacağını da duyurdu. Şort, tekme ve siyasi tiyatro Şiddete, tacize, cinsel saldırıya, tecavüze tanınan “kültürel dokunulmazlık” ayrıcalığını, ilk kez bu yıl başında Köln’de yaşanan toplu taciz olayıyla duydum. Hatırlarsanız 2015’i 2016’ya bağlayan gece, Köln’de; Müslüman göçmenler tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen bir organize taciz badiresi yaşanmıştı. Köln istasyonu civarında “Arap görünümlü” olduğu söylenen yüzlerce erkek, çetelerle... yalnız kadınları markaja alıp her türlü sözlü ve fiziki tacizi gerçekleştirmişti. Sade Almanya’da değil, tüm Avrupa ülkelerinde şok yaratan eylemin ardından günler boyunca “kadın erkek eşitliğine”, “kızlı erkekli karma yaşama”, “kadın özgürlüklerine” karşı yaşanan bu saldırı konuşulmuş; “Böyle bir şey nasıl olabildi?” sorusu sorulmuştu. Kadınlar “Bedenimize sahip değil miyiz?” şoku yaşamıştı. Yurttaşlar “Kamu alanına sahip değil miyiz?”, “Kent sokakları korunmasız mı? Devletimiz nerede? Bize hangi hadle bunu yapabildiler?” sorularını yöneltmişti. Bunları o dönemde de yazmıştım. “Kültürel muafiyet/dokunulmazlık” tespiti işte bu sorulara bir yanıt olarak ortaya kondu. Mısır’daki Tahrir gösterilerinde de ilk defa benzeri “toplu taciz” vakaları görülmüş; bunları merceğe alan Uluslararası Af Örgütü söz konusu dinamiğin kadına yapılan her türlü baskı, saldırı, şiddeti mazur gören ve kendine hak sayan bir “kültürel dokunulmazlık” evreninden kaynaklandığını ortaya koymuştu. Köln’deki göçmenler aynı “kültürel dokunulmazlık” anlayışı ile harekete geçmişlerdi. ‘İnternete çıkmışsın!’ “Ne hadle?” sorusunun yanıtı özetle “zihniyet”te kilitleniyordu. Ayşegül Terzi’nin bir İstanbul otobüsünde yaşadığı saldırı, aynı “kültürel dokunulmazlığın” sonucu. Gözaltına alınıp salınan ve sonra infial nedeniyle tekrar tutuklanan fail Abdullah Çakıroğlu’nun resimlerini gördünüz. Pis pis sırıtıyor. Çünkü yaptığından kıvanç duyuyor. Tekmeci, popülarite kazandığı için öncelikle çok memnun. Çevresi kendisini “sefil, aşağılık adam!” diye değil, tebrik edercesine “İnternete çıkmışsın Abdullah!” diyerek aramış. Özetle Abdullah prim yapmış. Tekmecinin verdiği ifade de, bu toplumda çok kesimdeki yaygın “zihin haritasını” ortaya koymak açısından ibretlik. “Yaşadığımız ülkenin ve toplum değerlerinin ayak altına alındığını, bayan şahsın kendisi ve çevresinde bulunan insanlara giyiniş tarzı ile saygı göstermediğini düşündüm” diyen yaratık ekliyor: “Manevi yönüm ağır bastı. Kalkarak yüzüne bir tekme attım!” Erdoğan’ın kadınlara atfen yaptığı, “Dolmabahçe’deki ofisimin penceresinden Kadıköy vapurundan inenlerin halini görüyorum” şeklindeki değerlendirmeleri düşündüğümüzde, yukarıdaki zihniyetin tepeden nasıl beslendiğini görüyoruz. Bülent Arınç’a filan girmiyorum. Onları da sıralayacak olursak, koca bir liste yapmak lazım. Samimiyetten uzak Kadına tahakkümü kendinde hak gören bu zihniyetin temsilcileri ülkenin kaderine koşulsuz hükmederken bu durumda kabinenin tek kadın bakanının “kınama” mahiyetindeki gecikmeli açıklamaları yekten havada kalıyor. Adı “kadın” bakanlığından “aile” bakanlığına çevrilen bakanlığın başındaki tesettürlü kadın bakan üstelik bu fırsatı, üniversitede gördüğü “başörtü zulmünü” tefrika etmek için kullanıyor. Tekme yiyen hemşirenin talihsizliğini bitmeyen bir mazlum edebiyatı için “siyasi malzeme” yapmaktan çekinmiyor. O nedenle yazık ki, Fatma Betül Sayan Kara’nın sözleri samimiyetten uzak bir siyasi tiyatro etkisiyle sınırlı kalıyor. İktidar mevkiinden edilen lafların bir etki yaratabilmeleri için, Köln’deki gibi, öncelikle bir zihniyet hesaplaşmasının eleğinden geçmesi lazım. Mevcut koşullarda bu yapılamayacağına göre iktidar konumundan yükselen retoriklere bel bağlayamayız. Bekleyebileceğimiz ve bel bağlayabileceğimiz tek şey Abdullah Çakıroğlu’nun emsal teşkil edecek bir ceza almasıdır. Wilders: Hollanda’ya artık tek bir Türk bile girmesin Hollanda parlamentosundaki bütçe görüşmeleri, Türkiye tartışmasına sahne oldu. Aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders,15 Temmuz darbesine tepki amacıyla Rotterdam’daki Erasmus köprüsünde Türk bayraklarıyla gösteri yapılmasını eleştirdi. Wilders “Bunlar Hollandalı değil, beşinci kol” diyerek “Sınırları kapatalım. Artık Türkler girmesin. Hollanda’ya artık bir tane bile Türk gelmesin” çıkışını yaptı. İktidarın büyük ortağı Liberal Sağ Parti lideri Halbe Zijlstra “Eğer Erdoğan’ı liderleri olarak görüyorlarsa Türkiye’ye geri dönsünler” dedi. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle