23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
B A H A M A L A R ’ I N Gİ Z Lİ B E LG E L E R İ d ü nya i l e 32 medya kuruluşu aynı anda yayımlıyor Süddeutsche Zeitung aracılığıyla elde edilen Bahamalar belgeleri, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile paylaşıldı. ICIJ’in Türkiye partneri Pelin Ünker’in de dahil olduğu çok sayıda gazeteci belgeler üzerinde yaklaşık üç ay çalıştı. Onlarca gazetecinin bu ortak çalışması, Süd deutsche Zeitung, BBC, Le Monde, The Guardian, NDR, L’Espresso, CBC, El Confidencial’ın da aralarında bulunduğu 32 medya kuruluşuyla eşzamanlı olarak Türkiye’de sadece gazetemiz tarafından yayımlanıyor. Belgeler sosyal medya ve uluslararası haber sitelerinde #bahamasleaks etiketiyle paylaşılıyor. Politikacılar yine ön planda Bahamalar belgeleri, Amerika, Afrika, Maden Bakanı Carlos Caballero Argáez, esAvrupa, Asya ve Ortadoğu’da daha ön ki Bahamalar Başbakan Yardımcısı Theodo ceden görev yapmış ya da halen görevi sü re Brent Symonette, eski Katar Başbakanı ren çok sayıda politikacının gizli bağlantıla Şeyh Hamad bin Jassim bin Jaber Al Thani, rını gözler önüne seriyor. eski Liechtenstein Başbakanı Dr. Walter Ki Kanada Maliye Bakanı William Francis eber, Nijerya Prensi Adetokunbo Sijuwade ‘Bill’ Morneau, eski Kolombiya Enerji ve bunlardan bazıları. Kroes’un gizlilik anlaşmasını imzalamadı ‘İkİ’ Bahamalar, OECD’nin “Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Anlaşması”nı imzalamadı. Örgüt, bu anlaşmayı offshore aracılığıyla vergi kaçırma ve vergiden kaçınmaya karşı en güçlü araç olarak adlandırıyor. Ağustosta bu anlaşmayı imzalayan katılımcı ülke sayısı 103’e ulaştı. Bunlardan üçü vergi cenneti, dördü ise dünyanın en fakir yÜzÜülkeleri. Avrupa’da vergi kaçıranları dize getiren eski AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Kroes’un, aynı yıllarda offshore şirket yönetmesi yeni tartışmalara yol açacak Amber Rudd İngiliz bakan da listede İngiltere İçişleri Bakanı Amber Rudd’un da adı belgelerde iki offshore şirketle bağlantılı görünüyor. Rudd, bu konu hakkında kendisine yöneltilen soruları ise yanıtsız bıraktı. Belgelere göre İngiliz bakan, Bahamalar merkezli Advanced Asset Allocation Fund Limited ve Advanced Asset Allocation Management Limited adlı şirketlerde yöneticilik yapmış. Rudd, 21 Aralık 199822 Aralık 1999 tarihleri arasında Advanced Asset Allocation Fund Limited’in direktörü olarak görünüyor. Şirketin direktörleri arasında Andrew Dipkin ve Carl O’Connell de var. Bu iki isim dünyanın en büyük fon yöneticilerinden Citco Fund Services’in temsilcileri. İngiliz bakan, Advanced Asset Allocation Management Limitet’te ise 21 Aralık 1998’den 10 Mayıs 2000’e kadar direktörlükte bulunmuş. İki şirket de 1990’larda kuruluyor. Rudd’un adının geçtiği belge. Advanced Asset Allocation Fund Limited’in adı 2010’da Endurance Absolute Limited olarak değiştiriliyor. Advanced Asset Allocation Management Limited’in adında da değişikliğe gidiliyor. Şirketin yeni adı  Brogan Scott Limited oluyor. Offshore şirketlerin isimleri genellikle para akışının izini kaybettirmek için değiştiriliyor. İngiliz bakanın sözcüsü, ICIJ partneri, BBC’den David Pegg’in sorularına verdiği yanıtta Amber Rudd’un siyasete atılmadan önce iş dünyasında bir kariyeri olduğunu söyledi. Ancak sözcü, Rudd’un belgelere göre yöneticisi olduğu şirketlerle ilgili soruları yanıtlamadı. Dünya, bundan birkaç ay önce çok sayıda lideri koltuğundan eden Panama belgelerinin henüz etkisi geçmemişken güne yeni belgelerle uyandı. İşadamlarından siyasi liderlere, dünyanın dört bir yanından yüzlerce kişinin offshore hesaplarını ortaya döken dokümanların adı bu kez ‘Bahamalar belgeleri.’ Belgeler, 19902016 arasında Bahamalar’da kayıtlı 175 bin 888 şirketle bağlantılı politikacı ve iş insanlarının bilgilerini içeriyor. Ülkenin kurumsal kayıt sisteminden elde edilen 1.3 milyon belge içinde dikkat çeken pek çok isim var. Bu isimler arasında şüphesiz ki en ilginci, vergi kaçakçılığıyla mücadelesinden dolayı ödüllendirilen eski Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes. 9 Şubat 20101 Kasım 2014 tarihleri arasında Avrupa Komisyonu Dijital Gündemden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Kroes, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve sosyal medya özgürlüğüne yönelik açıklamalarıyla tanınıyor. Ancak Kroes, bilinirliğini daha çok, vergi kaçakçılığına karşı verdiği mücadeleye borçlu! Ödüllü komiser Kroes, Kasım 2004’ten Şubat 2010’a kadar Avrupa Komisyonu’nun Rekabetten Sorumlu Üyesiydi. Hollandalı politikacı, Avrupa’yı baştan başa gezerken komisyonun belirlediği kurallar konusunda büyük şirketlere uyarılarda bulunmuş, bu prensipli duruşu sayesinde halkın da sempatisini kazanmıştı. Görevi boyunca sürdürdüğü rekabetçi politika nedeniyle 20042010 arasında dünyaca ünlü iş dünyası dergisi Forbes tarafından beş kez ‘Dünyanın En Güçlü 100 Kadını’ arasında gösterilen Kroes, 2008’de de Avrupa Vergi Mükellefleri Ödülü’nü almıştı. Ancak Bahamalar belgeleri aynı yıllarda Kroes’un offshore bağlantıları olduğunu gösteriyor. Özetle bu ‘prensipli duruş’un ardında saklı bir offshore şirket var. Belgelere göre Kroes, 4 Temmuz 20001 Ekim 2009 yılları arasında Bahamalar merkezli Mint Holdings Ltd adlı şirketin direktörlüğünü yürütmüş. Ancak Kroes’un Avrupa Komisyonu’nda görevdeyken verdiği mal varlığı beyanında, bu şirketle ilgili bir bilgi yer almıyor. Nisan 2000’de kurulan şirket hâlâ aktif. Şirketin faaliyet alanı ise belirsiz. Lockheed Martin ilişkisi Halen Bank of America Merrill Lynch ve Uber’in danışmanlığını, Salesforce’un direktörlüğünü yürüten Kroes, o yıllarda Mint Holdings Ltd’nin Kroes, belgede Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden işadamlarıyla birlikte. koltuğunu Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdünlü işadamlarıyla paylaşmış. Şirketin diğer direktörleri arasında Dr. Amin BadrElDin (Badreldin) ve oğlu Amin Khaled de var. Öte yandan belgelerde şirketin bağlantılı olduğu görülen Woodland’in direktörü de Amin Badr ElDin. ‘İcrada görevi yok’ Peki, kim bu Amin BadrEl Din? Birleşik Arap Emirlikleri’ne silah satışından gelen gelirleri yeniden yatırıma dönüştüren UAE Offsets Group’un kurucusu. UAE Offsets Group, ABD’li silah üreticisi Lockheed Martin ile offset anlaşması yapan bir şirket. Offset anlaşması büyük döviz harcaması gerektiren uçak, askeri malzeme gibi malların, bu malları üreten şirketin getirdiği kolaylıklarla ülkeye girişini sağlıyor. Kroes da Avrupa Birliği Rekabet Komiserliği görevinden önce Lockheed Martin için lobici olarak çalışmıştı. AB Komiseri olarak atandığında ise daha önce bağlantısının olduğu şirketlerle ilişiğini keseceği sözünü vermişti. Hollanda’da iktidarda olan Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi’nin etkili bir üyesi olan 75 yaşındaki Kroes, ICIJ ve medya partnerleri The Guardian, Trouw ve Financieele Dagblad’a yaptığı açıklamada, 2004’te Rekabet Komiseri olduğunda ve daha sonra yaptığı mal beyanlarında bu şirketle ilişkisini gizli tuttuğunu kabul etti. ‘Tam sorumlu olacak’ Kroes’un avukatı Oscar Hammerstein da ICIJ’e gönderdiği mektupta, Hollandalı politikacının Mint Investments’da bağımsız yönetim kurulu üyesi olduğunu, icrada görevi olmadığını bu yüzden de bu direktörlüğü kamuoyuna duyurmadığını belirterek “Kroes, özel sektörle karmaşık ilişkileri olduğunu yalanlıyor. Kroes, ICIJ’in sorularının ardından bu konuda Avrupa Komisyonu Başkanı’nı bilgilendirdi ve bunun için tam sorumluluk alacak” dedi. Amin BadrEl Din de ICIJ’e gönderdiği açıklamada Kroes’un direktörlüğünü doğrularken, 2002’de bu görevden ayrıldığını söyledi. BadrEl Din “Eğer Enron’la anlaşma gerçekleşseydi Mint Holdings, Avrupa’nın en büyük enerji şirketi olacaktı. Kıtanın Rusya’ya bağımlılığını azaltacaktı” dedi. Avrupa Birliği Ombudsmanı Emily O’Reilly ise Süddeutsche Zeitung’dan Frederik Obermaier’e verdiği demeçte, kurallar kazara dahi olsa ihlal edildiğinde bunun olumsuz etkilerinin kamuoyunda geniş yankı uyandırdığını ifade ederek Komisyon’dan açıklama beklediklerini, bu alanda şikâyetleri ele alacaklarını belirtti. Amin BadrEl Din Neelie Kroes ‘Badrel Din ile iki iyi dostlar’ Neelie Kroes’un kendisine ihtiyaç duyulduğu için ‘iyi niyet’le şirkette yöneticilik görevini kabul ettiğini belirten avukat Oscar Hammerstein, Amin BadrEl Din’in ise Kroes’un büyük bir dostu olduğunu söyledi. Kroes’un avukatının açıklamasına göre “Hollandalı politikacı 2009 yılına kadar direktörlük görevinde kalmamış. Mint Holdings ABD enerji devi Enron’un varlıklarını satın almak için fon toplamak aracılığıyla kurulmuş. Bu anlaşma ise hiç gerçekleşmemiş.” Enron 2001 yılında büyük bir muhasebe skandalı üzerine iflas etmişti. Karayipler’in perdesi: Bahamalar Bahamalar, Amerika’nın güneyinde çoğunun yüzölçümü 1.5 kilometrekareden küçük 700 adadan oluşan bir milletler topluluğu. Topluluk, yabancı devletlerle bilgi paylaşımında bulunmaması ve gizlilik yasaları nedeniyle ‘Karayiplerin Perdesi’ olarak da adlandırılıyor. Neredeyse yüz yıldır vergi memurlarının radarında olan adalar, 2000 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından kara listeye alındı. Bahamalar, bazı kanunları çıkardığı için 2001 yılında kara listeden çıksa da örgüt, topluluğu 2009’da yine uluslararası standartlara uygunsuzluğu gösteren gri listeye dahil etti. OECD’nin 2014’te Bahamalar hakkındaki son değerlendirmesi, ülkede kara para aklamayı önlemek için uygulanan sistemin uluslararası standartlara uymadığı yönünde. Avrupa Birliği ise 2015’te Bahamalar’ı 30 ül Bahamalar, 2016’da offshore şirket ücretlerinden 17.7 milyon dolar kazanacağını öngörüyor. keyle birlikte ‘işbirliği yapmayan vergi cennetleri’ listesine ekledi. ‘Vahşi ve kirli’ Treasure Islands (Hazine Adaları) kitabının yazarı Nick Shaxson’a göre ço ğu vergi cenneti ya Amerika, İngiltere, İsviçre gibi zengin ya da bu ülkelere bağımlı Britanya Virjin Adaları, Bermuda, Cayman gibi küçük ülkeler. Buralar yatırımcısına parasını koruma güvencesi veriyor. Ancak arkasında zengin bir ülke olmayan Panama, Dubai, Seyşeller, Belize, Morityus ve Bahamalar gibi yerler de var. ‘Büyük’ bir ülkenin koruması altında olmayan bu yerler Shaxson’ın deyimiyle ‘daha riskli, vahşi ve kirli’. Özetle ‘kara para’yı kabul etme konusunda offshore ekosistemindeki diğer ülkelerden daha istekliler. Shaxson, Britanya Virjin Adaları’yla karşılaştırıldığında, kirli paraya gösterdiği tolerans nedeniyle Bahamalar’ın ‘düşük’ bir pazar olduğunu ifade ediyor. Bahamalar yetkilileri ise ICIJ’e yaptıkları açıklamada ülkenin ‘kara paraya tolerans göstermediğini’ ve uluslararası standartlara büyük ölçüde uyduğunu belirtti. C MY B aynı anda c u m h u r i yet ’ te ÜPENLKİNER Bakan Morneau: İstifa ettim Amerika’nın en zengin aileleri anada Maliye Bakanı William Francis K A‘Bill’ Morneau, belgelerde Bahamalar merkezli Morneu Shepell Ltd adlı şirketin direktörü olarak görünüyor. Kanada yasalarına göre bakanların kurumsal yöneticilik yap Yardımcı, Bahamalar’amasıyasak.Morneu,geçenyılekimayında göreve gelmişti. ICIJ partnerlerine bakanlığın kurumsal iletişim direktöründen yapılan açıklamada Morneu’nun 26 Ekim’de bu görevinden istifa ettiği belirtildi. Ancak Morneu kayıtlara göre 31 Ağustos 2016’ya kadar şirketin yöneticisi olarak görünüyor. merika’nın en zengin 20 ai lesi arasında yer alan beş ai le de kurdukları offshore şirket lerle Bahamalar’ın kayıtlarında William Francis Morneau yer alıyor. Bunlar, SC Johnson, Pritzker, Lauder, Dorrance ve Du Pont aileleri. Forbes’un bu yılki listesinde SC Johnson 30 milyar dolarlık servetiyle altıncı, Pritzker 29 milyar dolarla yedinci, Lauder 17.9 milyar dolarla 12’nci, Dorrance 17.1 milyar dolarla 13’üncü ve Du Pont ailesi 14.3 milyar dolarlık servetiyle 15’inci sıradaydı. ‘gönül’den bağlanmış Bahamalar’da offshore şirket kuran eski AKP milletvekili Yardımcı, kendi ifadesiyle bu şirketi kullanmamış, fahri konsolosluğu sipariş almasına yetmiş Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının offshore bağlantılarının ortaya çıktığı Bahamalar belgelerinde Türkiye’den de isimlerin yer alması şaşırtıcı değil. Karayiplerin en zengin ülkelerinden Bahamalar’da Türkiye ile ilişkili 10 şirket ve 12 isim yer alıyor. Bu şirketlerin direktörleri arasında dikkat çekenlerden biri ise Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Servet Yardımcı’nın ağabeyi, eski AKP milletvekili Hasan Kemal Yardımcı. Belgeler, Yardımcı’nın Bahamalar’da denizcilik sektöründe faaliyet gösterdiği anlaşılan bir şirket kurduğunu ortaya koyuyor. Oğluna devretmiş 20042007 yılları arasında Baha malar merkezli Shipcare Manage ment Ltd adlı şirketin direktörü ola rak görünen Hasan Kemal Yardımcı, Türkiye’de aynı dönemde Yardım cılar Holding’in yönetim kurulu başkanlığını yürütüyordu. Milletvekili seçilmesinin he men ardından ise Yardımcı, offshore şirketindeki görevi ni oğulları Gökhan ve Turhan Yardımcı’ya devretmiş. Bahamalar belgeleri ne göre 129413 sicil numaralı Shipcare Management Ltd, 9 Ocak 2004 tarihin de kuruluyor. Aynı tarihte şirket direktörü olarak atanan Hasan Kemal Yardımcı Eski AKP milletvekili Hasan Kemal Yardımcı, Bahamalar’ın fahri başkonsolosuyken avukatının tavsiyesiyle offshore şirket de kurmuş. Yardımcı, 6 Ağustos 2007 tarihinde direktörlük görevini bırakıyor. Hasan Kemal Yardımcı, 22 Temmuz 2007’de 23. dönem AKP İstanbul milletvekili seçilmişti. 20072011 yılları arasında TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı görevini üstlenen Yardımcı, 2011 seçimlerinde yeniden milletvekilliği için aday gösterilmedi. 19 Ağustos 2011’de Milli Savunma Bakanlığı’na Bakan Yardımcısı olarak atandı. Yardımcı, 2015 seçimlerine kadar bu görevini sürdürdü. Yardımcı ile ilgili bir diğer ilginç ayrıntı da 19982007 arasında Bahamalar’ın İstanbul fahri başkonsolosu olması. Bahamalar, Britanya Virjin Adaları ve Londra’da offshore şirketlere danışmanlık veren Lennox Paton Corporate Servi ces Limited adlı avukatlık şirketi üzerinden kurulan şirket 5 bin dolar sermayeli. Yıllık 350 dolar aidat ödenen şirket, 2010 yılında Bilal ERDOĞAN’IN gemileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğ lu Bilal Erdoğan’a ait gemiler de Yardımcılar Holding’e ait tersanelerde yapılmıştı. Geçen yıl Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan ve eniştesi Ziya İlgen’in ortaklığında kurulan BMZ Group, Yardımcılar Holding’e bağlı Türkter ve Yardımcı tersanelerine 10 gemi siparişi vermiş, bu gemilerin her birinin 18 milyon dolara mal olduğu iddia edilmişti. aidatı ödenmediği için 1 Ocak 2011’de kapatılıyor. ‘Kullanmaya gerek kalmadı’ Konuyla ilgili konuştuğumuz Hasan Kemal Yardımcı’ya Shipcare Management ile ilişkisini sorduk. Yardımcı, fahri başkonsolos olduğu dönemde Bahamalar’ı sıkça ziyaret ettiğini ve ziyaretleri sırasında çok sayıda gemi siparişi aldıklarını belirterek “Avukatımın tavsiyesiyle kurdum ama hiç kullanmadım”dediği şirketi şöyle anlattı: “1998’den 2007’ye kadar Bahamalar fahri başkonsolosluğu yaptım. 2004 yılı da tersanecilik sektöründe Bahamalar bayraklı gemilerin yapıldığı döne me rastlar. Biz de ticari aktiviteleri geliştirmek için gittik ve çok sipariş aldık. Türkiye’de Bahamalar bayraklı ilk gemileri yapan biziz. Sonra avukatımın tavsiyesiyle bir yöneticilik şirketi kuralım istedik. Denizcilik firması olmamız, fahri konsolos olmam sebebiyle kurduk ama kullanmaya hiç gerek duymadık. Çünkü siparişler şahsım adına geldi. Danimarkalılara, Fransızlara, Norveçlilere gemi sattık. 1015 tane gemi yaptık. Milletvekili olmam sebebiyle şirketi oğullarıma devrettim. Şimdi herhalde kapanmıştır.” Yardımcı, fahri başkonsolosluk görevini oğlu Turhan Yardımcı’ya devrettiğini, bunun için Bahamalar’a başvurduklarını ve işlemlerin sürdüğünü de söyledi. Kınay’ın paraları Belize’de mi? Interpol’un kırmızı bülten listesindeki Cem Kınay, rüşvet verdiği iddiasıyla başlatılan soruşturma öncesi varlıklarının bir kısmını Belize’ye aktarmak için MossFon’a başvurmuş. Bahamalar belgelerinde dikkat çeken Türklerden biri de turizm sektörünün önde gelen isimlerin den, Viyana merkezli Gulet Turistik ve Magic Life Oteller zincirinin kurucusu Cem Kınay. Kınay’ın direktörü olarak gö ründüğü 139148 sicil numaralı Turks Ge neral Partners Limited şirketi 17 Haziran 2005’te kuruluyor. Şirketin kuruluşuna yine Lennox Paton Corporate Services Li mited aracılık ediyor. Bel gelerde Cem Kınay’ın ad Interpol peşinde resi Viyana, Avusturya olarak görünürken, mesleği otel müteahhidi olarak kaydedilmiş. 2008 yılına kadar yıllık aidatı ödenmeyen şirket, Cem Kınay, ayrıca Interpol’un kırmızı bültenle arananlar listesinde yer alıyor. Interpol’un sitesindeki bültende, Kınay’ın Antiller’deki Birleşik Krallık top kapatılma tehlikesiyle karşılaşınca Haziran 2008’de rağı Turks ve Caicos Adaları adli makamlarınca ‘rüş borcunu toplu olarak öde vet vermek’ suçlamasıyla nip ve 29 Temmuz 2008’de arandığı belirtiliyor. şirketin belgeleri yeniden Suçlama 2009’daki bir so düzenleniyor ve faaliyet ruşturma sırasında yönel belgesi alınıyor. Sermayesi 50 bin dolar olan şirket 1 Ocak 2011’de kapatılıyor. Cem Kınay ise sorula Kınay’ın Mossack Fonseca’ya gönderdiği mektubun bir sayfası. tilmiş, hazırlanan soruşturma raporu, 18 Temmuz 2009’da onaylanmıştı. Rapordaki iddialara göre Kı rımıza verdiği yanıtlarda Bahamalar’da nay, şirketi Turks Ltd üzerinden Turks hâlâ aktif bir şirketinin olduğunu ifa ve Caicos Adaları’nın eski başbakanı de etti. Kınay, “Turks General Partners, Michael Misick’e, 2007 seçimleri önce Avusturya kanunlarına göre kurulmuş sinde 500 bin dolar ödeme yaptı. Ödeme, olan, Viyana merkezli vakfıma ait şirket Başbakan’ın kardeşi Chal Misick vasıta lerden biridir” dedi. sıyla politik kampanyaya bağış adı altın Kınay, “2005’te Karayipler’de başla da gerçekleştirildi. dığımız otel ve konut projelerimiz için kurduğumuz şirketler; Turks and Ca ‘Masum ve haklıyım’ icos Adaları, Bahama Adaları, Domi Michael Misick ve dönemin eski ba nik Cumhuriyeti Adası, Costa Rica ve kanlarının rüşvet almak suçlamasıyla Meksika’da öncelikle yatırım için arsa yargılandığı dava devam ediyor. lar aranması ve ardından da otel ve ko Kınay ise iddiaları reddederek olayı nut projelerinin geliştirilmesi hedefiyle şöyle anlattı: “2008 ve 2009 yıllarında kuruldu. Turks and Caicos Adaları’nda, Turks and Caicos Adaları’nda siyasi bir Dellis Cay Mandarin Oriental hotel ve belirsizlik ortaya çıktı. Bu süreçte Turks konut projesinin geliştirilmesi hayata and Caicos adalarında yatırım yapan on geçen ilk işidir” diye konuştu. larca işadamı da başbakan Missick ile bağlantıları olduğu ve yolsuzluğa karıştıkları iddiasıyla suçlandılar. Ben de bu siyasi mücadelenin günah keçilerinden birisi olarak seçildim. Gerçekten masum ve haklı olduğum için, masum ve haklı olduğumu kanıtlayacağımdan eminim.” Öte yandan belgelere göre Cem Kınay, 14 Mayıs 2009’da yolladığı mektupta Mossack Fonseca’dan (Mossfon) yardım istemiş. Bu posta, soruşturma dosyası tamamlanmadan aylar önce Kınay’ın varlıklarını mahkemede cezai ve hukuki işlemlerden korumak için adım attığını gösteriyor. Kınay, Mossfon’la ilk başta Viyana ve Amerika’da faaliyet gösteren, Oğuz Serim ile ortak olduğu gayrimenkul şirketi The O Property Collection (OPC) üzerinden irtibata geçiyor. OPC Başkan Yardımcısı Emre Oral, 8 Mayıs 2009’da Mossfon’a gönderdiği elektronik postada, Cem Kınay’ın Panama merkezli özel bir vakfa ihtiyaç duyduğu, bu konuyu birkaç avukatlık bürosuyla görüşmek üzere 19 Mayıs 2009’da Panama’ya geleceklerini ve kendilerinden de görüşme talep ettiklerini belirtiyor. ‘Düşmanlarım olabilir’ Cem Kınay, 14 Temmuz 2009’da Mossfon’a yolladığı imzalı mektubunda, Türk kökenli Avusturya vatandaşı olduğunu belirterek şirketleri hakkında bilgi veriyor. Kınay, Panama ya da Bahamalar merkezli bir vakıf üzerinden varlıklarını yine bu ülkelerden birinde bulunan bir offshore şirkete aktarmak istediğini ifade ederken bunun nedenlerini şöyle anlatıyor: “Birincisi miras. Henüz gelişim aşamasında olan ve halihazırda mevcut varlıklarımın düzgün denetlenmesi, yönetilmesi ve kendi belirlediğim hak sahiplerine düzgün dağıtılmasını istiyorum. İkincisi varlık koruma. Piyasa koşulları oynak. Varlıklarımı kontrol altına almak isteyen ya da diğer ülkelerde bana karşı yargı kararlarını uygulatacak finansal düşmanlarım olabilir.” Cem Kınay likit varlıklarını, yüzde 50 olan yatırım ortaklık paylarını ve ABD’deki şirketi üzerinden aldığı araziyi Panama ya da Bahamalar merkezli şahıs şirketine aktarmak isterken, diğer yandan OPC şirketinin de Panama/Belize ofisini açmayı talep ediyor. ‘Seçenekleri değerlendirdik’ Yapılan görüşmeler sonrası Kınay, ilk aşamada Belize’de karar kıldıklarını, her hangi bir değişiklikte kendileriyle ir tibata geçeceklerini yazıyor. MossFon Trust’ın 2011 yılına ait müşteri listesin de Cem Kınay’ın da adının geçmesi gelir lerinin bir kısmını vakıf üzerinden bura ya aktardığına işaret ediyor. Kınay, bu süreci şöyle anlatttı: “Bir yandan 2008 ekonomik krizi, diğer yan dan bu sonu belirsiz siyasi kriz; kısa bir süre zarfında çeşitli diğer imkânları araştırmamız gerekliliğini, belki de Ka rayipler’deki işlerimizin merkezini Pa nama veya başka bir ülkeye de taşıyabi leceğimiz seçeneklerini değerlendirme miz ihtiyacını doğurdu. Ancak değerlen dirmelerimiz sonucunda şir ketlerimizin yapısında herhangi bir değişik lik yapmadık.” Kınay, şirketle rinin yapısıyla il gili bir değişiklik yapmadığını belirt se de likit varlıkla rını MossFon’a gön derdiği mektupta be lirttiği gibi Belize ya da Panama’ya aktarıp aktarmadığı ko nusunda ise bilgi vermedi. Cem Kınay Perşembe 22 Eylül 2016 TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 11 Aklınız varsa Kıbrıs’a odaklanın Bugün köşemi, kamuoyunun hiç gündemine gelmeyen ama Ankara’da birileri akıllı davranırsa, hayatımıza muazzam bir etki yaratacak bir konuya ayıracağım. (Ama konu hafif sıkıcı, o yüzden bugünlük beni bağışlayın; hızlı hızlı okuyuverin.) Türkiye’nin dış politikada içine girdiği fasit daire ve Batılı müttefikleriyle girdiği düşük yoğunluklu kavgadan çıkmasının sadece ve sadece 2 formülü var. Bu ülkenin önünü açacak, demokrasisine katkıda bulunacak, yeniden yükseliş trendini başlatacak 2 temel meseleden söz ediyorum. Birincisi Kürt meselesinde barış süreci (ki maalesef Ankara halihazırda buna kapalı), ikincisi de Kıbrıs’ta çözüm. Kıbrıs’ta çözüm, 10 yıldan bu yana ilk kez yeniden gündemde. Bir uzanma mesafesinde. Ankara biraz konsantre olursa, olmayacak iş değil. Önce bu işin Türkiye’yi nasıl rahatlatacağını anlatayım. Çözüm olursa Kıbrıs Türk’ü anında Avrupa Birliği’ne girecek, Türkçe resmen bir AB dili olacak, Türkiye’nin AB süreci buzdolabından inecek, kapalı olan AB fasılları şıkır şıkır açılacak. Hayal kurmuyorum. Dış politikada dev, hatta tektonik bir düzelmeden söz ediyorum. Fasılların çoğu Kıbrıs blokajı yüzünden açılamıyor ya da kapanamıyor. Bu durum mecburen değişecek. AB sürecinin sahiden başlaması da otomatikman demokrasinin kalitesini bir tık yükseltecek, biraz nefes almamızı sağlayacak. Dahası da var, İsrail’le yeni başlayan normalleşme süreciyle birlikte Türkiye, Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğalgaz sahalarından kendisine yeni kaynaklar yaratabilecek. Enerji konusunda rahatlayacak, Rusya’ya bağımlılığı azalacak. Bütün bunlar, hayal değil, dedim ya, bir uzanma mesafesinde. Ancak Ankara’nın konuya biraz konsantre olması, asılması, tek başına çabalayan KKTC lideri Mustafa Akıncı’nın elinden tutması lazım. (Boğmadan, sadece “elinden tutması” dedim.) Ankara bunu yapabilir mi, emin değilim. Bugünlerde varsa yoksa FETÖ! Kendi ekosu dışında pek az şey duyuyor Ankara. Dışişleri’nden Maliye’ye kadar bütün bürokrasi sadece bu işe sevk edilmiş durumda. Bırakın stratejik derinliği, stratejik konsantrasyon dahi yok 15 Temmuz’dan sonra. Onun yerine alaturka bir MGK kafası ve FETÖ takıntısı var. İhtiyaç olan, Annan Planı döneminde olduğu gibi cesur, sağlam bir yaklaşım. Bu yaklaşımın temel prensibi, KKTC üzerinden Avrupa’ya yeniden yönelmek ve bunun için ezber bozan bir şekilde müzakere sürecine asılmak olmalı. Bu olursa, 2017 başında adada yeniden bir referandum olur. Türkiye için mesele, adada 35 bin az ya da fazla asker değil, büyük resim olmalı: Batı’yla stratejik bağı Kıbrıs üzerinden yeniden tesis etmek. Hafta sonu Hürriyet gazetesinde Cansu Çamlıbel’in KKTC lideri Mustafa Akıncı ile çok önemli bir röportajı yayımlandı. Kıbrıs sıkıcı konudur ama dişinizi sıkıp okumanızı tavsiye ederim. Sol kimliği ve Rum muadili ile kurduğu güven ilişkisi yüzünden Mustafa Akıncı bu iş için son şans. Yoksa yeni bir fırsat olmayacak; herkes kendi yoluna gidecek. Akıncı’nın karşısında, kendisi gibi düşünen, akılcı bir Rum lider Nikos Anastasiades var. İkili, tek başlarına çabalayarak Annan Planı’nın bıraktığı yere geldiler. Bundan sonra Türkiye’nin bu işin önünü açması lazım. Güzel olan, adadaki psikolojinin Annan Planı’ndan daha elverişli olması. Dün Cansu Çamlıbel’den öğrendiğim kadarıyla son yoklamalarda Annan Planı’na “Hayır” diyen Rum kesimi, artık çözüme çok daha teşne, bizimkiler ise daha isteksizmiş. Bu, tam da ideal denge demek: 5050. Hadi Allah rızası için biri bu işe bir el atıversin... l BİLAL ERDOĞAN İtalya’daki soruşturma rafa kalkabilir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında İtalya’nın Bologna kentinde “kara para aklama” suçlamasıyla açılan soruşturmada savcılık, dosyanın delil yetersizliğinden rafa kaldırılmasını talep etti. BBC Türkçe’nin haberine göre İtalyan basınında Hakan Uzan tarafından yapıldığı belirtilen şikâyet üzerine Bologna Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmıştı. Şikâyet dilekçesinde Bilal Erdoğan tarafından İtalya’ya para getirildiği iddiasının, kara para aklama suçu çerçevesinde soruşturulması isteniyordu. Savcılık dün, şikâyete konu olan suçlamalarla ilgili bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle soruşturma dosyasının rafa kaldırılması isteminde bulundu. Savcılığın talebi, Hazırlık Soruşturması Hâkimliği tarafından değerlendirilerek karara bağlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle