14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 9 Ağustos 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN AYDINLARDAN ÇAĞRI: Darbe ayrıştırır demokrasi barıştırır Aralarında gazeteci, hekim, hukukçu, siyasi, sivil toplum örgüt leri yönetici ve başkanları gibi isimle rin bulunduğu 114 aydın, TBMM’de, meydanlarda Meclis’in üçüncü büyük grubu olan HDP’nin dışlandığını belir terek “Darbe ayrıştırır, demokrasi ba rıştırır” çağrısı yaptı. Prof. Gençay Gürsoy, 15 Temmuz dar be girişimini izleyen kritik günlerde “birlik ve beraberlik”ten söz edenlerin, 6 milyon oy alan HDP’yi ısrarla ve hedef göstererek dışlama girşimlerinin, top lumsal barış ve çoğulcu demokrasi adı na vahim bir hata olduğunu söyledi. Me tinde, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Baş kanı, muhalefet parti lerinin başkanlarına seslenilerek “Bombala nan Meclis’in dört par ti grubu da darbe giri şimine karşı açık tavır Prof. Gürsoy aldı. Cumhurbaşkanlığı makamında, TBMM’de, meydanlarda Meclis’in üçüncü büyük grubu HDP dışlanıyor” denildi. “Demok rasi için beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bu dönemde, söz konusu yaklaşım alenen ayrımcılık yapmak değil mi?” di ye sorulan metinde, özetle şu ifadelere yer verildi: “Siyasi liderlerin söz konusu ayrımcı tutumu, medyanın da aynı yak laşımı, toplumdaki kutuplaşmaya hizmet ediyor. Parlamenter demokrasiye ve mil letin egemenliğine sahip çıkılması ge reken, içinden geçtiğimiz kritik süreç te, sizleri sorumlu davranarak bu ayrım cı yaklaşımı terk etmeye, ülkeyi çoğulcu yapısıyla kucaklamaya davet ediyoruz.” Metinde imzası bulunan aydınlar Ahmet Şık, Ahmet Telli, Akın Birdal, Ali Haydar Konca, Ali Nesin, Arif Ali Cangı, Aslı Biçen, Aslı Telli Aydemir, Atilla Güney, Aydın Selcen, Ayla Tokmak, Ayşe Başar, Ayşe Erzan, Ayşe Günaysu, Ayşe Semiha Baban, Bahadır Altan, Baskın Oran, Bilge Selçuk, Burak Kalpaklıoğlu, Bülent Atamer, Celal Ay, Celal Yıldırım, Cevat Öneş, Cezmi Ersöz, Çiğdem Özbaş, Doğan Bermek, Emel Kurma, Ercüment Gürçay, Erdal Karayazgan, Erdoğan Aydın, Esra Mungan, Eşber Yağmurdereli, Ezgi Başaran, Fethiye Çetin, Firdevs Tatlı, Gaye Boralıoğlu, Gençay Gürsoy, Gülnur Aksop, Gülseren Onanç, Gülten Kaya, Hacer Ansal, Hakan Öztürk, Hakan Tahmaz, Halime Güner, Haluk İnancı, Haluk Kaya, Hanife Aliefendioğlu, Hasan Ali Kemal, Hasip Kaplan, Hülya Gülbahar, Hüseyin Demirdizen, Hüsnü Öndül, İbrahim Kaboğlu, İsmail Başaran, İsmail Beşikçi, Jaklin Çelik, Jülide Kural, Kadir Akın, Koray Çalışkan, Levent Akçasu, Levent Tüzel, Mebuse Tekay, Mehmet Güleryüz, Melda Onur, Meral Camcı, Meryem Koray, Murat Akgündüz, Murat Çelikkan, Murat Özgünay, Murat Özyüksel, Müge Sökmen, Orhan Esen, Nazım Alpman, Necmiye Alpay, Nesrin Nas, Nuray Sancar, Nurcan Baysal, Orhan Karakoyun, Orhan Silier, Osman Kavala, Oya Baydar, Oya Ersoy, Oya Özarslan, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Pınar Kılıçer, Rıza Türmen, Rona Aybay, Salman Kaya, Sefa Feza Arslan, Selahattin Nesipoğlu, Sema Bayraktar, Semih Sökmen, Semra Somersan, Servet Demir, Sevil Demirci, Seyfi Öngider, Süleyman Eryılmaz, Şahika Yüksel, Şebnem İşigüzel, Şebnem Korur Fincancı, Tahsin Yeşildere, Tatyos Bebek, Tuna Altınel, Tuncay Birkan, Turap Günay, Turhan Ata, Ümit Kıvanç, Yusuf Alataş, Yüksel Selek, Zeki Kılıçaslan, Zelal Ekinci, Zeynep Tanbay, Ziya Halis. haber 11 Yandaş seferberliği Prof. Turan, darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı’nın talebiyle sokaklarda devam eden gösterilerin amacının “Parti ve Cumhurbaşkanı’na bağlılığı zayıflatmamak” olduğunu söyledi 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından akademisyenlerin yurtdışına çıkışı yasaklanmasına karşın, emekli olduğu için Polonya’da yapılan konferansa yeşil pasaportuyla katılabilen ve 3 binden fazla siyaset bilimciyi çatısın da toplayan Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği’ne (IPSA) başkanı seçilen Prof. Dr. İlter Turan, “Kitlelerin sokağa alışması sağlıklı de ğil” dedi. Turan, mitingle rin amacını şöyle aktardı: “Yandaşların ilgisini can lı tutmak, saflarını sıklaş DUYGU GÜVENÇ tırmak.” Dünya siyaset biliminin sesi olarak bilinen IPSA’nın konferansı aslında Türkiye’de yapılacak tı. Aralarında Turan’ın da bulunduğu çok sayıda Türk akademisyen yıllarca bunun için uğraş vermişti. Ama Türkiye’de art ar da patlayan bombalar nedeniyle 4 bine ya kın kişinin katılması beklenen konferans, Polonya’nın Poznan şehrine alındı. Ardın dan konferansın tarihleri darbe girişiminin hemen ardına denk gelince Türkiye’den ka tılacak yüzlerce isim gidemedi. Ama tüm bu aksilikler Turan’ın IPSA Başkanı seçil mesini durduramadı. Turan ile 15 Temmuz’un ardından Türkiye’nin içine girdiği yeni dönemi ve bu süreçten çıkış yollarını konuştuk: n Türkiye 15 Temmuz sorasında nere de? Neyi atlattık ya da atlattık mı? Basından aldığımız bilgilere göre aske ri müdahale yoluyla otoriter sistem kur ma girişimiyle karşı karşıya olduğumuzu; tarikat temelli bir grubun devlet içerisin de güçlü bir teşkilatlanma gerçekleştire rek devleti ele geçirmek istediğini anlıyo ruz. Bu kadrolaşmanın dağıtılması da ge rekli. Ama bu kadrolar dağıtılırken huku kun usullerine uymak gerektiğini hatırla malı. Hukukun acele ve itinasız kullanımı başlayınca, birçok kişinin de hukuku kendi menfaatları için kullanmaya çalışabileceği ihtimalini gözden kaçırmamak lazım. ‘Soruşturmasız olmaz' n Görevden almalar nasıl olmalı ki hukuka uygun olsun? Görevden peşinen atılıyorlar oysa uzunca bir tahkikattan sonra eğer kusurları varsa böyle bir kararın verilmesi lazım. n Meydanlarda devam eden nöbetler size samimi geliyor mu? Başta kitlenin sevinç ifade etmesini doğal karşılardım ama uzun süredir meydanlardaki nöbete niye ihtiyaç duyulduğunu bilmiyorum. İkincisi, bu nöbet bütün partilerin aynı heyecanla katıldığı bir nöbete benzemiyor, daha çok iktidar partisinin kendi yandaşlarını seferber etmesine dönüşmüş vaziyette. O yüzden endişeyle karşılıyorum. İnsanların gösterilere katılması, siyasi konulara ilişkin düşüncelerini gösteriler yoluyla ifade etmesi demokrasinin vazgeçilmez özgürlüklerinden bir tanesi. Ama bunun resmen desteklenen ve süreklilik kazanan bir biçimde yürütülmesi, kitlelerin sokağa alıştırılmasının sağlıklı olduğu kanaatinde değilim. Çünkü demokrasi olağan yöntemlerle, parlamento aracılığıyla, basın aracılığıyla yürütülür; sokak aracılığıyla değil. Bitmek tükenmek bilmeyen gösterilere ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. n O zaman amaç ne? Yandaşların ilgisini canlı tutmak, saflarını sıklaştırmak, parti ve Cumhurbaşkanı’na bağlılığın zayıflamasına izin vermemek. ‘Zor bir durum yaşadık ama sakin davranmalıyız’ n OHAL ve KHK, 15 Temmuz girişiminin ardından şart mıdır? OHAL ve KHK’ler anayasalara, olağanüstü durumlarla baş etmek için konulmuştur. Ancak, OHAL ve KHK konuları dahi parlamentoda ayrıntılı ele alınmadı. Hükümet, ayrıntılı taleplerle parlamentoya gelip daha geniş bir mutabakat oluşturma yoluna gitseydi, insanlar yapılanların neden yapıldığını anlayacaklardı; bu uygulamaları yadırgamayacaklardı. O zaman Türkiye’ye yurtdışından gelen eleştiriler de daha anlayışlı bir çerçeveye oturtturulacaktı. Uygulamalara, ciddi bir tartışma yapılmadan, bir iktidar muhalefet mutabakatı oluşturulmadan gidildi. O zaman da tabii yadırganıyor... n Devletler böyle mi yeniden yapılandırılır? Bu tür yeniden yapılanmalar ihtilaller sonucu ortaya çıkan uygulamalardır. Zor bir durum yaşadık ama değişimi daha sakin; hukuk devleti kurullarını gözeterek yapabileceğimiz kanısındayım. n Türkiye’deki kutuplaşma dağılıyor mu? Dağılmasını temenni ederim ama henüz sonucunu görmeden, bu yumuşamanın genel bir değişim işareti mi yoksa şartların yarattığı kısa vadeli bir yumuşama mı olduğu hakkında karar verecek kadar kendimi bilgili hissetmiyorum. Başkanlık çabası mı? n Erdoğan’ın başkanlık isteğini güçlendirmek için olabilir mi? O olasılığı dışlamamak lazım Prof. Dr. İlter Turan n Kutuplaşmanın çözülmesi topluma nasıl yayılır? Hem iktidarın, hem muhalefetin kendi yandaşlarının bu yakınlaşmanın bir parçası olması için çaba göstermeleri lazım. Fikir farklılaşmalarının topluca kopuşlara yol açmasını engellemek ve geçmişte yaşanan kutuplaşmaları da ortadan kaldırmaya çalışmak lazım. ‘Orduda güncellemeler KHK’ler ile yapılmamalı’ n 15 Temmuz öncesinde Türkiye’de asker etkindi; artık polis devleti mi olacağız? Ordu, s ivil iktidarların denetimine açık olmayan bir otonomiye sahipti. Okullarıyla, hastaneleriyle, alışveriş merkezleriyle, lojmanlarıyla... Bu tür yapının demokrasilerde tipik olmadığını görmemiz gerek. Tabii ki değişen teknoloji ve savaş koşulları; ordunun da yeniden yapılanmasını, profesyonelleşmesini, yetişmesinin değişmesini, toplumla ilişki kurma biçimlerinin yenilenmesini gerektirir. Bu çerçevede Türkiye’de askerlerin, sivil yönetim ile nasıl ilişki içinde olacağına yenilik getirmek gerekirdi. Bir örnek vereyim. Bizim Milli Savunma Bakanımız ve Genelkurmay Başkanımız NATO toplantılarına birlikte katılmazlardı. Çünkü Genelkurmay Başkanı’nın önde, Milli Savunma Başkanı’nın arkada oturması gerekirdi. Bu başka hiçbir NATO ül kesinde olmayan bir durumdu. Değişmesi lazımdı. Lise seviyesindeki askeri okullara da artık ihtiyaç kalmamış olabilir. Genç insanların çok erken yaşta toplumdan soyutlanarak yetişmesi, toplumun ayrılmaz bir parçası olan silahlı kuvvetler açısından pek de isabetli görülmeyebilir. Ancak Türkiye’de askeri okullar maddi imkânı olmayanlar için yükselme kanalı oluşturuyordu. Bu kanalların açık tutulması lazım. Endişem, bu değişikliklerin iyi tasarlanmadan, birdenbire bir KHK çerçevesinde gerçekleştirilmesi. Bu değişikliklerin uzun vadeli ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda yeterince isabetli tahminlerde bulunmak kolay değil. Sanıyorum, hükümet darbenin başarısızlığının yarattığı destekle, ileride karşılaşacağı güçlükleri engellemek için, çok acele bu kararları almakta. Endişeyle karşılıyorum. Yapılanlar daha iyi tasarlanmalı. n OHAL süresi uzatılırsa ne olur? Sık sık aralıksız uzatılırsa bir nevi rejim değişikliğidir. Başbakan, bunun geçici olduğu ve titizlikle muhalefete zarar vermeyecek şekilde uygulanacağı konusunda ısrarlı, biz de beyanlarına inanmak istiyoruz. n Bu ortamda çözüm sürecine dönmek mümkün mü? Şu an ülkede böyle bir ortam yok gibi görünüyor ama dünyadaki diğer örneklere bakıldığında böyle hareketlerin çözümünde bir yandan silahlı mücadele olsa bile diğer yandan müzakere sürecinin mutlaka devrede olması gerekiyor. Benim de temennim bu mücadelenin, barışçıl alanlara kaydırılması. Türkiye bir bakıma şanslıdır; çünkü mücadele eden insanlar birbirinden nefret eden, birbirine düşman olan, birbirini yabancı gibi gören insanlar değil. Kardeşlik eden, birbirini seven insanlar. O bakımdan uzlaşma sonunda toplumda açılan yaraların iyileşeceğini ümit ederim. Hrant Dink’in ölümü de Cemaat’in marifetiymiş. Şaşmam. Cemaat’in siyasi çizgisi Türk milliyetçiliğidir. Hrant Dink ise Ermenidir. Cemaat’in dini çizgisi Sünni Müslümandır. Hrant olsa olsa Hıristiyan olur. Herhalde Müslüman değildir. Cemaat’in kendine yakıştırdığı ya da ona yakıştırılan “ılımlı İslam” yaftası darbe girişimi sırasında düştü. Artık ılımlı yerine “kanlı” dense yeridir. O yüzden Cemaat, Hrant Dink’i öldürtmüş olabilir. Hatta çoooook ileri görüşlü savcının yazdığı gibi, “Hrant’ı öldürterek 15 Temmuz darbesinin ilk kurşununu atmış” olabilir... Hrant 2007’de öldürüldü. Demek Cemaat 2016 Temmuz’unda girişeceği darbenin ilk kurşununu dokuz yıl önceden atmış. Zaten bugüne dek bir türlü yargıç önüne çıkarılamayan, cinayet sırasında Trabzon Jandarma Komutanı olan ve astlarından gelen cinayet ihbarını hasıraltı eden Ali Öz’ün de FETÖ’cü olduğunu AKP medyasının habercileri bizlere duyurdu. Nitekim Albay Öz de yargıç karşısına çıkıyor. Ayrıca cinayet sırasında Agos’un oralarda katil Ogün Samast için “çevre güvenliği” alan jandarma astsubayı da tutuklandı. AKP medyasına bakılırsa zaten o da Cemaatçiymiş. Eh, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İnanmam için salak olmam lazım. Hrant Dink cinayetini (de) Cemaat’in üstüne yıkıp kendilerinin ve yeni “müttefiklerinin” ellerini yıkama dümenini yutmamızı bekliyorlar. Eğer Dink cinayeti tümüyle ve yalnızca Cemaat’in marifeti ise, yıllar boyu polis şefleri ve İstanbul Hrant’ı da Cemaat ve Trabzon valileri için yargılama izni vermeyenlerin de FETÖ tayfası olmaları gerek. Bu böyleyse 2007’den öldürmüş öyle mi? bu yana İçişleri Bakanlığı koltuğundan oturan bütün AKP’liler de FETÖ üyesi demektir. İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer zaten Dahası... tutuklular. Suçları FETÖ üyesi olmak, Eğer Hrant Dink cinayetinin tüm suçu Hrant Dink’in öldürülmesine bilerek göz sadece Cemaat’in sırtına yıkılacaksa, yummak, cinayet yolunu açık tutmak... Hrant Dink’in yargılandığı davalarda Tastamam dokuz yıl sonra nihayet mahkeme salonunda yer tutan, adliye sanık olarak yargıç karşısına çıkarılan binasını kuşatanların safında yer alan Veli dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Küçük, Kemal Kerinçsiz, Bedri Baykam Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon gibi yiğitler de FETÖ üyesi olsalar gerek. Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Yani ey AKP elebaşıları!.. Ey Cemaat’in Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı ılımlı İslam dümenine yatmış elebaşıları!.. Ercan Demir’in de FETÖ’cü olup Ey Perinçsizler, Kerinçekler, Veli olmadıkları henüz ilan edilmedi. Edilirlerse Küçükler!.. şaşırmayacağım... Hepiniz oradaydınız... HHH Orada; Hrant’ın ölümüne giden kanlı Böylece Hrant Dink davası da yolun taşlarını döşeyenler arasında; Cemaat’in, yani FETÖ’nün üstüne yıkıldı. mahkeme salonlarında Hrant’ı linç etmek Darbe girişimi bize, Cemaat’in bunu için tepinenler arasında ve 2007’nin 19 yapabileceğini kanıtladı. Yani yazının Ocak’ında arkadaşım kalleşçe, arkadan başından beri sayageldiklerimin hiçbirine vurulup öldürülürken Agos’un önünde... şaşırmam... Kiminiz cisminizle, kiminiz isminizle, Ama inanmam. kiminiz milliyetçiliğinizle oradaydınız!.. HRANT DİNK DAVASI Akyürek ve Yılmazer’in avukatları davadan çekildi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetme “Bizimkilerin alakası yok” dediğini söyleyen Demir, ni Hrant Dink cinayeti “Ogün Samast’ın babası ne ilişkin 2’si tutuklu 35 Emniyet’e gidiyor ve tele sanıklı davanın 8. du vizyonda gördüğü kişinin ruşmasına devam edil oğlu olduğunu söylüyor. di. Hrant Dink suikas Ogün Samast’ın ismini bil tı davasında yargılanan, sek onu neden aramaya cemaatin kritik isimle lım. Erhan Tuncel, Ogün ri, eski Emniyet Müdü Samast’ı tanımadığını söy rü Ali Fuat Yılmazer ve eski Emniyet İstihbarat Hrant Dink lüyor. Dolayısıyla bizde böyle bir bilginin oluşma Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in dığı netlik kazanıyor” dedi. avukatları davadan çekildiklerini duyurdu. 5 kişi için tutuklama istemi Duruşmada ilk olarak dönemin Hrant Dink cinayetine ilişkin İs Trabzon İstihbarat Şubesi amirlerin tanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Te den Ercan Demir savunma yaptı. “İs rör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma tihbaratçı olarak iş yapıyoruz, karşı Bürosu tarafından yürütülen soruş mıza suç olarak geliyor, hukuk dev turma kapsamında gözaltına alınan letindeyiz” diyen Demir, cinayet dönemin Jandarma istihbarat görev ten bir saat 44 dakika sonra Erhan lisiw 5 şüpheli emniyetteki işlemle Tuncel ile polis memuru Muhittin rinin ardından savcı tarafından ifa Zenit’in (sanık) yaptığı telefon görüş deleri alındı. 5 şüpheli tutuklama ta melerinin ayrıntılarına değindi. Er lebiyle mahkemeye sevk edildi. han Tuncel’in telefonda sanık Zenit’e l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle