15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 25 Ağustos 2016 4 PKK ile mücadelenin yolu bu değil Emre Kongar, dünkü yazısına içinde bulunduğumuz durumu özetleyen şu cümle ile başlıyordu: “Türkiye üç koldan terör saldırısı altında.” Bunların IŞİD, FETÖ ve PKK terörü olduklarını da, bunların üçüyle mücadelenin de doğru şekilde yapılmadığını belirtmeye de gerek yok sanırım. IŞİD ile mücadelenin layıkıyla yapılamadığını veya yapılmadığını daha önce yazmıştım. Öyle görünüyor ki, dünün FETÖ’cüleri, bugünün soruşturmacıları, koğuşturmacıları konumuna geldiklerine göre o konuda da durum farklı değil. Güneydoğu’dan ve başka yerlerden gelen haberler PKK ile mücadele konusunda da yanlış yolun tutulduğunu gösteriyor. Bir konuya açıklık getireyim: Çözüm sürecinin, çıkmaza sürüklenmesi ve yeniden kanlı çatışmalar dönemine girilmiş olmasının sorumluluğunu tek başına iktidara yükleyenlerden ve PKK’nin, uluslararası konjonktürden yararlanma hesaplarını da içeren, uzlaşmaz çatışmacı tavrını görmezden gelenlerden değilim. Tam tersine terör örgütü PKK’ye karşı, polisiye önlemlerin alınmasını ve bunun hiçbir koşulda savsaklanmaması zorunluluğunun farkında bir kişi olarak, iç içe girmiş Kürt sorunu ve PKK terörünün hem bir arada, hem de aynı anda ayrı ayrı ele alınmalarının tek geçerli yöntem olduğunu belirtmek isterim. “Çözüm süreci”nde, PKK’nin terör eylemleri hazırlıklarına göz yumduğu için siyasal iktidarı eleştirenlerin, şimdi “Neden teröre karşı şiddet kullanıyorsun” demeleri zaten beklenemez. HHH Ancak teröre karşı kullanılan şiddetin orantılı olması, vatandaş ile teröristi elden geldiğince birbirinden ayırması zorunludur. Masa başında yazması çok kolay olan bu hususun, çatışma alanında hayata geçirilmesinin ne denli güç olduğunun farkındayım. Ama bu yaşamsal zorunluluğa uyulmadığı takdirde de, vatandaşın ve onunla birlikte mücadelenin de kaybedileceğini de akıldan çıkarmamak gerek. Vatandaşı PKK’nin yanından ayırmadan Kürt sorununun çözümü imkânsızdır. Bunun için yapılması gereken, bir yandan PKK ile savaşı sürdürürken öte yandan demokratik önlemleri alarak, toplumsal mutabakatın koşullarını oluşturmak gerekir. Toplumsal mutabakat Kürt sorununun çözümündeki anahtar düşüncedir ve o gerçekleşmedikçe, ne yaparsanız yapın sorun çözülmeyecektir. Kendisini Kürt olarak tanımlayan vatandaşların, mümkün olan her fırsatta ve platformda, kendilerini ifade etmelerinin önünü açmak, daha da ötesi, bunu teşvik etmek ve Kürt sorununun dile getirilme platformlarının çeşitlendirilmesi, yüreklendirilmesi ile şiddetin geçerli bir ifade biçimi olmadığını, siyasi tartışmanın ve çözüm arayışının tek umar olduğunu göstermenin yolu herhalde, HDP’yi dışlamak, izole etmek ve daha fazla PKK’nin kucağına itmek olmasa gerek. HDP veya kendini Kürt olarak tanımlayanların tüm gerçek siyasal örgütleriyle diyaloğu geliştirmek şarttır. HHH Şimdi pazar günkü Cumhuriyet’in manşetindeki Canan Coşkun’un haberine özetle bakalım: İstanbul Esenyurt’taki Recep Tayyip Erdoğan Parkı’nda Kürtçe türkü söyleyen ikisi çocuk, 14 genç polis tarafından tekme, sille, tokat gözaltına alınıyor ve 2 çocuk serbest bırakılırken, 12 genç mahkemeye sevk ediliyor, yargıç gençlerin türkü söylediklerini kabullerini kısmi ikrar ve polis tutanağını da yeterli kanıt olarak kabul ederek, hepsini tutukluyor. Parkta herhangi bir kamera görüntüsü olmadığı, gençlerin slogan attıklarına dair herhangi bir tanık ifadesinin bulunmadığı belirtilen haberde gençlerin poliste gördükleri şiddetin izlerinin götürüldükleri hastanenin doktoru tarafından “görülmediği”nin de altı çiziliyor. Bu tüyler ürpertici haber, tam da Kürt sorununun çözümü için neler yapılmaması gerektiğini gösteriyor. Herhalde toplumsal mutabakatın yolu baskıdan, sindirmeden, yıldırmadan geçmiyor. Toplumsal mutabakat olmadan da hiçbir etnik sorun çözülmüyor, tabii ki, ayrılık tercih edilmiyorsa eğer... Davutoğlu: Çok stratejik bir adım Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cerab lus kentine başlatılan askeri harekât ile ilgili, operasyonun zamanlamasının doğru olduğunu belirterek “Cerablus Operasyonu, yine son derece önemli bir tarihi dönemeç içinde gerçekleşiyor. Cerablus operasyonlarının doğrudan başlaması çok stratejik bir adımdır” dedi. Davutoğlu, “Bu bakımdan Cerablus stratejik olarak önemlidir. Cerablus operasyonuyla, Türkiye kendi güvenliği konusunda tereddüt göstermeyeceğini kanıtlamış oldu.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet Cerablus harekâtı EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Ne olacağınızın hesabını siz yapın’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Fırat Kalkanı’ operasyonuna “Türkiye bozguna uğrayacaktır” diye yorum yapan Salih Müslim’e çok sert yanıt verdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün sabah saatlerinde Cerablus’a yönelik başlatılan “Fırat Kalkanı” operasyonuna ilişkin, “Gaziantep, Kilis’e yapılan saldırılar bu işi bir yere getirdi. Artık son, bu işin burada noktalanması lazım dedik. Sabah 04.00 itibarıyla sürekli ülkemizi tehdit eden DAEŞ ve PYD terör örgütlerine yönelik operasyonu ordumuz başlatmış durumda” dedi. PYD lideri Salih Müslim’in “Türkiye, Suriye batağında çok şey kaybedecektir. Türkiye bozguna uğrayacak” sözlerine sert bir karşılık veren Erdoğan, “Birileri meydan okuyorlar. Suriye Türkiye için şöyle olacak böyle olacak diyorlar. Buradan sesleniyorum. Siz ne olacağınızın hesabını yapın” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’da düzenlenen Engelli Yurttaşların Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yerleştirilmelerine İlişkin Atama ve Kura Töreni’nde Suriye’ye yönelik harekâtı değerlendirdi. Son dönemde Suriye’den Türkiye’ye yönelen saldırıların son nokta olduğunu belirten Erdoğan, “Türkiye, Suriye’de sahneye konulmaya çalışılan oyuna asla rıza göstermeyecektir. Meseleye bilfiil el koymak dahil tüm imkânlarımızı ortaya koyarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayarak, Suriyelilerin kendilerini yönetilmesine kararlıyız. Suriye halkı kiminle yönetileceğine karar versin” dedi. ‘Toprak bütünlüğü’ vurgusu Türkiye’nin terör örgütlerinin hedefinde olmasının asıl nedeninin Suriye olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Artık hiç kimse Suriye meselesini Türkiye’nin içişlerinden bağımsız olarak göremez, bu şekilde düşünemez, davranamaz. En son İran yönetiminden gelen arkadaşlarla da bunları görüştük. Sonra Dışişleri Bakanımı ve MİT Müsteşarımı da oraya gönderdim. Suriye’nin toprak bütünlüğünü, Suri Erdoğan’dan Batı’ya ‘Men dakka dukka!’ Erdoğan, darbe girişimi karşısındaki tutumu nedeniyle Avrupa’yı eleştirerek “Bizim krizlere dayanma katsayımız bir hayli yüksek, bize karşı bu tezgâhları kuranların krizlere dayanma gücü de aynı derecede yüksek mi işte onu hep birlikte yaşayıp göreceğiz” dedi. Erdoğan, konuşmasında “Arapların güzel bir atasözü var; ‘Men dakka dukka’, bizde ise bunun karşılığı ‘kapı çalanın kapısını çalarlar’” ifadelerini kullandı. Erdoğan, “Bizde de bunun karşılığı bu. Bugün bizi terör örgütlerine, darbecilere karşı yürüttüğümüz mücadelede yalnız bırakanların yarın aynı akıbete duçar olduklarında, kimseden yardım istemeye yüzleri ve hakları olmayacaktır” dedi. ye halkının iradesini merkeze alan politikalarımız nedeniyle bölgedeki planlarını gerçekleştiremeyenler, Türkiye’yi bölgesel terör örgütleriyle yıldırmaya çalışıyor” dedi. Erdoğan’dan IŞİD’e ‘beddua’ “Bizim krizlere dayanma katsayımız bir hayli yüksek. Bize karşı tezgâh kuranların bu krizlere dayanma gücü yüksek mi göreceğiz” diyen Erdoğan, IŞİD’e de ‘beddua’ ederek tepki gös terdi. “1314 yaşındaki çocukları terörist olarak, canlı bomba olarak yetiştiriyorlar. Bunlar lanetlidir Rabbim bunların belasını verecektir” diyen Erdoğan şöyle konuştu: “Bunlar İslamın başına bela olmuşlardır bu yüzyılda. Bunların pisliğini biz temizlemeye çalışıyoruz. Gaziantep’te 53 vatandaşımız öldürüldü, bunun bedelini ağır ödeyecekler. Bu dün bugün değil ki, devam ediyor. Dünya ne yapıyor sadece seyrediyor.” l ANKARA/Cumhuriyet DIŞ POLİTİKA UZMANLARI ‘FIRAT KALKANI’ HAREKÂTINI YORUMLADI Operasyonun PYD’nin kantonları birleştirmesini engellemek amacı taşıdığını ve bu arada IŞİD’in de bölgeden süpürüleceğini söyleyen uzmanlar operasyon için alandaki tarafların uzlaşmış olduğunu ifade ettiler ‘IŞID görünümlü PYD operasyonu’ Doç Dr. Ahmet Kasım Han, gazeteci Hüsnü Mahalli ve Yrd. Doç. Dr. Behlül Özkan, ‘Fırat Kalkanı’ operasyonunu Cumhuriyet için yorumladı. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Behlül Özkan: Bu operasyon IŞİD’e karşı yapılmış gibi görülse de baktığımız zaman IŞİD’in orada çok cüzi miktarda bir askeri gücü kalmıştı. Bu bağlamda askeri olarak IŞİD’e karşı muazzam bir operasyon değil bu. IŞİD aslında o bölgede aylardır bulunuyor. Niye bu operasyon aylardır yapılmıyor da IŞİD’e karşı şimdi yapıldı diye sormak lazım. Bunun sebebi de PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesi, Türkiye’yi Arap Ortadoğusu’ndan kopartacak Kürt koridorunu kurmaya 90 km kalması. Bu bağlamda da alarm zilleri çalmış olacak ki haftalar öncesinden Ankara’da, Suriye’deki Esad rejimi Rusya, İran ile mutabık kalınarak ABD’nin de onayını alınarak bu koridorun yürümesinin önüne geçilmesi için yapılmış bir operasyon. Bu operasyonun yapılabilmesi için Türkiye’nin Rusya ile ki Rusya Suriye’nin hava sahasını koruyan güç, mutlaka mutabık kalmış olması gerekiyor. Rusya ile mutabık kalınması, Esad rejimi ve İran ile de mutabık olunmasını akla getiriyor. ABD’nin mutlaka onayının olduğunu eklemek gerekiyor. İlk etapta muhtemelen Türkiye Rusya ile Esad rejimi ile Cerablus üzerinden mutabık kalıyorsa, Türkiye’nin desteklediği muhalif unsur kısmında Halep’te Esad rejimine karşı olan savaşı durdurmaları gerekiyor. Orada mutabık kalıp diğer tarafta savaşmak olmayacağı için büyük ihtimal bu büyük mutabakatı, Halep’i de içine alan mutabakatı içermesi olası. Tabii ki de Halep’in Esad rejimi tarafından tekrar geri alındığı, muhaliflerin Cerablus’u kontrol ettiği PYD koridorunun birleşmesinin engellendiği gibi bir mutabakattan bahsediyoruz. Ancak masada sağlanan mutabakatlar, uluslararası ilişkilerde sahaya uygulanmaları bazen sorunlarla veya uygulanamama gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Onu zaman gösterecek. ‘Dış politika açısından başarılı bir harekât’ Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han: “Türkiye’nin Cerablus’a yönelik askeri harekâtını diplomatik olarak iyi hazırlanmış ve zamanlanmış buldum. Türk dış politikası, uzun zamandır ilk defa hassas ve çok taraflı bir problemi, kendi istediği yönde taraflar arasında bir uzlaşı yaratarak çözüme soktu. Savaş, çatışma ve insan kaybının söz konusu olduğu meseleler her zaman tatsızdırlar ancak dış politikanın yürütülmesi bakımından harekâtı başarılı bulduğu mu söylemek durumundayım. Uzun vadede, Türkiye’nin ortaya çıkabilecek bir Kürt kemerinden olumsuz etkileneceğini düşünüyorsanız, bu riski bertaraf etmek için adım atması gerektiğini de kabul etmek durumundasınız. PYD’nin PKK ile bağlantısı inkâr edilemez. Türkiye, bölgede, birinci tehdit olarak Kürt gruplarını kabul ediyor. PYD’yi yurtiçinde neredeyse 35 senedir çatıştığı grubun uzantısı olarak görüyor. Amerika’nın PYD’ye biçtiği misyon da belli. IŞİD’le savaşmasını, Rakka’dan IŞİD’i temizlemesini istiyor. Yani Amerikalılar kendi gündemlerine uygun politi ka yürütüyor. 1952’den beri ittifak içinde olduğu Türkiye’nin çıkarlarına uygun davranıyor olmaları da onlar açısından daha gerçekçi bir politika. Türkiye bu operasyonla IŞİD’i de doğrudan hedef alıyor. IŞİD’i örgüt olarak karşısına alıyor. Böyle bir harekâta girişiyorsak, IŞİD’in Türkiye’de bugüne kadar yürüttüğü stratejinin, çatışma boyutunu tırmandıracağını öngörmek mümkün. O nedenle, hiç ama hiç tavizsiz, IŞİD’le mücadele edilmesi gerekiyor. Tıpkı, FETÖ ile mücadelenin tavisiz yapılması gerektiğine inandığımız gibi, IŞİD’le de aynı tavizsizlikle ve topyekun mücadele etmek gerekiyor.” 3GUZÖMRAÜNŞ ‘PYD’ye bir mesaj’ Gazeteci Hüsnü Mahalli: Çok ciddi bir operasyon olduğu nu sanmıyorum. Cerablus çok böyle ahım şahım bir yer değil. IŞİD orada çok güçlü değil. 200 civarında IŞİD’ci olduğunu düşünüyorum. En çok 300 diyelim. 10 bin nüfusu olan küçük bir kasaba ve bunların yüzde 90’ı Temmuz 2012’de radikal İslamcı gruplar orayı işgal ettiğinde kaçmıştı. Temmuz 2013’te de IŞİD, diğer grupları temizleyerek tek başına orayı işgal ettiğinde halkın yüzde 90’ı Halep’e ve Gaziantep’e kaçtı. Bu anlamında Cerablus çok önemli değil. Bu operasyon PYD’ye bir mesajdır. “Rüya görme, hayal görme. Amerika’nın desteğini aldıktan sonra ‘artistlik yapma’” gibi bir mesaj veriyor. Cumhurbaşkanı’nın konuşması da öyleydi. ‘Türkiye izin vermez’ Ben Kürt koridoru kavramına katılmıyorum. Mantıklı değil. Kürtlerin koridor kuracak nüfus ve güçleri yok. Koridor dedikleri Irak’tan Akdeniz’e kadar olan bölgedir. Türkiye Suriye sınırıdır. PYD ve YPG’nin bu koridoru oluşturacak askeri gücü yok. Teknik ve fiziki olarak mümkün değildir. Türkiye buna izin vermez zaten. Cerablus’a bağlı bölgede bu operasyonla bir şey planlanmış değil. Cerablus operasyonu yüzde yüz Rusya’nın onayıyla olmuştur. Yani Türkiye’yle Rusya demek ki Putin Erdoğan buluşmasının ardından önemli adımlar atıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz değil, başka yabancı bir devlet değil, Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecektir” açıklaması çok önemlidir. Artık “Esad gitsin” diye kimse söylemiyor. Türkiye bundan sonraki diyalogların süreceğini de kabul etmiş oldu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle