15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 16 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Gord Downie Kanada onun için gözyaşı döküyor Kanadalı The Tragically Hip grubunun kurucu vokalisti Gord Downie (52), önceki akşam ülkenin Ontario kenti Kingston bölgesinde verdiği kapalı gişe konserde herkesi ağlattı. Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun da izlediği konsere ilginin nedeni, bir süredir beyin kanseriyle savaşan Downie’nin son konserine çıkıyor oluşuydu. Downie hastalığını kamuoyuyla iki ay önce paylaşmıştı. [email protected] Pazartesi 22 Ağustos 2016 tasarım bienali soruyor: Biz İnsan mıyız? İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği 3. İstanbul Tasarım Bienali için geri sayım başladı. ‘İnsan’ ve ‘tasarım’ arasındaki ilişkinin irdelendiği bienal, 22 Ekim 20 Kasım tarihleri arasında, “Biz İnsan mıyız?” başlığı çevresinde izlenecek. Küratörlüğünü Beatriz Colomina ve Mark Wigley’in üstlendiği bienal, son 2 saniyeden son 200 bin yıla kadar uzanan bir zaman dilimini ele alacak. Bienalde, 13 ülkeden tasarımcı, mimar, sanatçı, tarihçi, arkeolog ve bilim insanının 70’in üzerindeki projesi kentteki beş ayrı mekânda sergilenecek. Ücretsiz gezilebilecek bienalin bu yılki mekânları Karaköy’deki Galata Müzelik ‘Atılgan’ı hayranları kurtardı Uzay Yolu dizisinin ABD’nin başkenti Washington’daki Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi’nde sergilenen yıldız gemisi Atılgan’ın 3.5 metreye yaklaşan boyuyla dikkat çeken özgün modeli, dizi hayranlarının desteğiyle onarıldı. Süreç, Smithsonian Müzesi’nin TV kanalı için çekilen özel bir belgesele de konu edildi. “Uzay Yolu”nun tüm dizi, film ve sinema versiyonlarının Türkiye’de Digiturk’teki özel bir kanal üzerinden, HD kalitesiyle izlenebiliyor. Serinin yeni macerası “Sonsuzluk” ise Türkiye’de gelecek cuma günü vizyona girecek. Ayrıca 4 Eylül’de “Uzay Yolu” dizisinin ilk bölümünün yayımlanışının 50’nci yıldönümü kutlanacak. ‘Bıçak Sırtı’nın yeni yüzü: Jared Leto Oscar ödüllü ABD’li aktör Jared Leto, Ridley Scott tarafından 1982 yılında çekilen, başrolünü Harrison Ford’un üstlendiği “Bıçak Sırtı”nın devam filminde rol alacak. “Sicario” ve “Prisoners” filmleriyle saygınlık kazanan yönetmen Denis Villeneuve’ün çekeceği film Ekim 2017’de gösterime girecek. Daha önce Ryan Gosling’in de filmin önemli karakterlerinden birini canlandıracağı açıklanmıştı. Filmde ayrıca Robin Wright, Ana de Armas, Sylvia Hoeks, Carla Juri, Mackenzie Davis, Barkhad Abdi ve Dave Bautista da rol alacak. Özel Rum İlköğretim Okulu, StudioX İstanbul ve DEPO, Bomonti Alt ve girişin müze biletiyle yapılacağı İstanbul Arkeoloji Müzeleri olacak. Bienal sergileri, 36 ülkeden 200’ün üzerinde vi deonun başvurduğu “Açık Çağrı”, 50’nin üzerinde uluslararası yazarın makalelerinin yayımlanacağı ve küresel kültür sanat medyası eflux işbirliğiyle yürütülen “Superhumanity” projesi ile, Türkiye’den farklı disiplinlerden uzmanların bir araya gelerek tasarım endüstrisinin bir kronolojisi ve tasarım tarihiyle ilgili bir kütüphane oluşturacakları “Türkiye Tasarım Kronolojisi” projesi ile de zenginleşecek. Bilgi: iksv.org Tanzanya ve Kenya sınırları içinde bulunan Masai Mara’dan bir çiftçi, piyasa verilerini cep telefonuyla kontrol ediyor. (Sven Torffin / PANOS) Tarih yıkımı ilk kez adalet karşısında Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mali’de yok edilen Dünya Kültür Mirası bölgelerine yönelik ceza davası açtı. Davaya bugün başlanıyor Uluslararası Ceza Mahkemesi, El Kaide’nin Ansar Dine kolunun lideri, Afrikalı Ahmed elFaqi ya Kültür Mirası listesindeki, “333 Aziz’in Kenti” olarak da bilinen çöl kenti Timbuktu, aylarca İslami kö elMehdi hakkında Mali’nin Timbuk kenli saldırılara maruz kaldı. Hazi tu bölgesindeki UNESCO Dünya Kültür ran 2012’de, ElKaide militanları, 15 ila Mirası noktasına yönelik tahribini konu 16’ncı yüzyıla dayanan, kuzeydeki an alan bir dava dosyası açtı. tik kentte bulunan 14 mozole ve yapı İlk duruşması bugün yapılacak dava yı tahrip etti. UNESCO desteğiyle Mart aynı listede bulunan ve başını IŞİD’in 2014’ten bu yana devam ettirilen, geçen çektiği cihatçılarca ‘İslâmi olmadığı’ yaz tamamlanan onarımlar, 4 Şubat’ta için sürekli tahrip edilen arkeolojik de sunulan bir törenle noktalanmış oldu. ğerlere ilişkin açılabilecek diğer dava dosyaları için emsal teşkil ediyor. Çünkü bu davayla Uluslararası Ceza Mahkemesi ilk kez, arkeolojik eserlerin yok edilişini bir savaş suçu olarak kabul ediyor. Ancak dava, şimdiden Afrikalı liderlerce taraflı bulunduğu için tartışılıyor. Fransız Haber Ajansı AFP, tahrip edilmiş arkeolojik bölgelerin öykülerini irdeledi: MALİ: UNESCO Dün SURİYE: Ülkedeki 900’ün üzerin deki arkeolojik eser ve anıt, rejim güç Cihatçılarca tahrip edilmiş pek çok leri, asiler ve cihatçılarca yağmalan tarihi yapı kurtarılmaya çalışılıyor. dı, tahrip ve yok edildi. Geçen eylülde, IŞİD üyeleri Palmyra’da Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki iki önemli tapınağı yok etti. Bu, Ortadoğu’daki benzeri birçok yapının yok edilmesine yönelik bir kampanyayı da ateşledi. Bunlar ara sında iki bin yıllık Bel ve Baal Shamin isimli tapınaklar da var. Yok edilenler arasında doğu Suriye’deki, “çölün Pompeii’si” DuraEuropos ve Apamea, Ebla ve Tal Ajaja isimli noktalar da yer alıyor. UNESCO, Suriye’deki tarihi kent Halep’in antik noktalarının üçte ikisinin de yok edildi ği bilgisini veriyor. IRAK: IŞİD’in ‘kültürel temizlik’ kampanyası, Mezopotamya uygarlığının türlü kalıntı ve antik değerlerinin karaborsaya düşmesine de yol açıyor. IŞİD’in ge çen şubatta yayımladığı bir videoda, ülkenin ikinci büyük kenti Musul’daki cihatçıların İslam dönemi öncesi tarihi değerlere devasa çekiçlerle zarar verdikleri görülmüştü. Musul kütüphanesindeki nadir yazma ve kitaplar da yakılmıştı. Mart ayı başında da Musul’daki antik Asur kenti Nimrud, buldozerler ve patlayıcılarla yerle bir edildi. Kuzeydeki Ninova bölgesinde antik Roma dönemi bölgesi Hatra’ya da saldırı yapıldı. LİBYA: İslami radikal militanlar, Kaddafi rejiminin sona erdiği 2011’den bugüne, ülke başkentine yakın AlShaab AlDahman’daki antik mozoleleri buldozerle yok etti. Üç yıl önceki bu olay, Şeyh Abdüssalem ElAsmar’ın Zliten’deki türbesinin yok edilmesinden sonra meydana geldi. İki yıl önce de, Tripoli’de yüzyıllarca önce yapılmış olan Murat Ağa Türbesi’ne saldırıldı, yapının içi, bu saldırıdan hasar görmedi. AFGANİSTAN: Taliban lideri Molla Bir cihatçının Mali’nin Timbuktu bölgesindeki Dünya Kültür Mirası noktasına (solda) yönelik tahribini konu alan dava bu hafta başında açıldı Ömer, 1500 senelik Buda heykellerinin yok edilmesi emrini Mart 2001’de verdi ve bir tepeye oyulmuş antik “Bamiyan Budaları” yüzlerce Taliban üyesince üç haftada tanınmaz hale getirildi. UNESCO, 2003 yılında bölgeyi Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kattı. CEZAYİR: Silahlı İslamcı radikal gruplar, 1990’lı yıllarda bölgede sayılamayacak birçok yıkım eylemine girişti. [email protected] Hakan Kurşun, ‘Kuark’ (Pb Müzik) 13 yıl sonra, Hakan Kurşun Çeyrek asra yakın müzik hayatına sahip olmasına karşın az albüm üreten bir müzisyen Hakan Kurşun. Alternatif müzik sahnesinin önemli figürlerinden; sadece besteleri, gitarcılığı, yapımcılığı ile değil, müzikte yeni teknolojik olanakların kullanımı ve dijital paylaşım konusunda da uzman. İlk iki albümü “Kaos” ve “Kütle” ile kült sıfatını yakalayan Hakan, 13 yıldır albüm yapmıyordu. Sessizlik nihayet bozuldu ve “Kuark” çıktı. Her şeyi kendi çalan, kaydeden Hakan, sadece gitarda Korhan Koray ve Mert Özkaya, nefeslilerde Nedim Ulusoy üç öğrencisinden destek almış. Eskilerine göre farklı bir çalışma bu. Müzikte yaratıcılığın sürdürülebilirliği için rastlantısal ile kararlı davranışlar arasındaki ilişkiyi yaratıcılığın kontrol edilmesi gerektiğine olan bir inançla inceleyen bu anlayışa “müzikte sürdürülebilirlik” adını veriyor Kurşun. Albümün altındaki teori bu. Karamsar şarkıların arkasında spacerock topluluklarının gitar sololarını andıran bölümler, Coldplay ve Radiohead’vari atmosferlerson derece derin bir espas var. İngilizce gibi telaffuz ettiği, konuşurcasına okuduğu Türkçesi birileri tarafından yadırgatıcı bulunabilir. Mahsuru yok, albümün içindeki müziğin değerini azaltmadığı müddetçe... An Anthology of Turkish Experimental Music 19612014 (Sub Rosa) Arşivlerin eksiği buydu Arşivlik nitelemesini sonuna kadar hak ediyor bu güzel seçki. Çalışmanın müzik kültürümüzde eksikliği hissedilen ve mütemadiyen ihmal edilen bir alanda oluşu, albümün önemini bir kez daha arttırıyor. Bu toplamanın hikâyesi, Belçikalı Sub Rosa firmasının 2012 yılında Erdem Helvacıoğlu’nun solo albümü “Timeless Waves”i yayımlamasının az öncesine uzanıyor. Erdem ve firma hemen ardından bu antoloji projesini geliştirmeye karar veriyor. Küratör sıfatıyla Batur Sönmez’in dahliyle Arel’den günümüze dek uzanan deneysel bestecilerin çizelgesi hazırlanıyor ve listedeki mü zisyenlerle irtibata geçilerek eser isteniyor. İlk elemeyi ikili, sonuncuyu da firma yapıyor ve sıralıyor. Bu ikili plak ya da CD (ki CD’si daha fazla parça ve sanatçıyı içeriyor), üç parça Bülent Arel, İlhan Mimaroğlu ve 2/5BZ dışında 2000’li yıllara ait. Genç müzisyenler için Arel ve Mimaroğlu ile aynı albümde yer almak gurur verici olmalı şüphesiz. Malzemenin çoğu daha önce yayımlanmamış. Dikkat çeken diğer özelliği de eserlerin estetik anlayışlarının birbirinden uzak oluşu; elektroakustik, noise, glitch, ambient, soundscape gibi. Bunu beğendik, ama şimdi, 1960 ile 2000 arasındaki 40 yıllık boşluğu dolduran bir antoloji istiyoruz. Ohalde tiyatro Bilimkurgu filmlerinde sık kullanılan temalardan biri “zamanda yolculuk”tur. Filmin kahramanı bazen yaşadığı dönemin on yıllar sonrasına gider. Oturduğu yeri, insanları tanıyamaz; aynı yerdedir ama tam bir yabancılaşma içindedir. Biraz soluklanmak için tatile çıkmadan önce son yazım 4 Temmuz’da yayımlanmıştı. Yeniden yazının başına oturduğum şu anda ben de arada “zaman yolculuğu” geçirmiş bir kazazede gibi hissediyorum kendimi. Başarıya ulaşsa hepimizin canına okuyacak bir “darbe” girişimi, yolları kesen tanklar, bombalanan Meclis, helikopterlerle dolaşan infaz timleri, sokaklara dökülen kitleler, çok büyük bir can kaybı, acılar, cenazeler, acılar, cenazeler... Peki ya sonra? Bu memlekette son 56 yılda yaşanmış tüm darbelere ve darbe girişimlerine tanık olmuş, ikisinde de ciddi mağduriyet yaşamış biri olarak, 15 Temmuz ve sonrasının bir benzerini daha görmediğimi söylemek isterim. Darbe girişiminin gerçekleşme ve önlenme biçiminin ayrıksılığı üzerinde durmayacağım, çokça tartışıldı ve tartışılmaya da devam edilecek gibi görünüyor. Ama sonrasında şekillendirilen siyasal, toplumsal, psikolojik ortamdaki farklılığın da üzerinde en az bu kadar ciddiyetle durulması gerekiyor. Darbe girişiminin önlenmesinin arkasından ne beklersiniz? Sağlandığı sürekli tekrarlanan “toplumsal mutabakat” ortamı içinde bir ferahlama, rahatlama, “oh be kurtulduk” duygusunun yaşanacağını düşünürsünüz. Peki bizde durum bu mu? Darülbedayi’de durum Ben örneği kendi bildiğim yerden vereyim. 20142015 sezonunda İBBŞT’de “Kerbela”yı sahneye koyacaktım. Oyundaki çeşitli roller için 18 sözleşmeli oyuncu alınacaktı. Bunun için bir seçme düzenlendi. 250’nin üzerinde başvuru oldu. Biz de ince eleyip sık dokuyarak, en başarılı gördüğümüz 18 sanatçıyı seçtik, oyuna yerleştirdik. Oyun iki yıl gayet başarılı bir şekilde oynandı, seçtiğimiz kadro da hem “Kerbela”da hem de tiyatro yönetimince görevlendirildikleri diğer oyunlarda son derece iyi bir performans gösterdi. Hepsi üniversitelerin tiyatro bölümlerini bitirmişti, bir bölümü zaten tiyatroda yıllardır çalışıyordu ve her biri en az üç oyunda görev yapıyordu. Sonra darbe girişimi oldu, sonra “OHAL” geldi, devlet kadrolarında girişilen kitlesel açığa alma, işten atma, gözaltı, tutuklama dalgasının Şehir Tiyatroları’na yansımalarından biri de bazı kadrolu sanatçıların açığa alınmasının yanı sıra, sözleşme ile çalışan sanatçıların sözleşmelerinin de taşeron şirket tarafından “performans yetersizliği” gerekçesiyle feshedilmesi oldu. Edindiğim bilgiye göre, Şehir Tiyatroları’nda “Kerbela” dahil 16 oyun bu fesihler nedeniyle oynanamayacak durumda, sezonun nasıl açılacağı belli değil. Bu bir kaos. Ve bu kaosu yaratanların ileri sürdükleri gerekçenin (“performans yetersizliği”) en ufak bir inandırıcılığı yok. Yetkililerin şunları ciddi ciddi sorması gerekiyor: Her darbe girişimi kurulu düzeni – kosmos diyelim yıkmayı ve bir kaos yaratmayı, başarılı olursa da kendi düzenini kurmayı hedefler. Darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasından sonra böyle bir “kaos”a neden olmanın kime ne faydası var? Tam tersine, çarkların en azından işlemeye devam ettiğini göstermek daha güven verici bir tutum olmaz mı? Bu yanlışlıktan en kısa sürede dönüleceğini, Darülbedayi’nin perdelerini rahatça açacağını umuyorum. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle