19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 9 Temmuz 2016 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY tasarım: İLKNUR FİLİZ AP Başkanı: Bu ödül Ankara’ya bir mesaj Alman gazetecilerin bu yılki ‘Leuchturm’ ödülü Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verildi. Onur konuşmasını AP Başkanı Schulz yaptı AP Başkanı Martin Schulz “Türkiye’de yalnızca Dündar ve meslektaşı Erdem Gül tutuk lanmadı, bütün medyaya zor balıkla boyun eğdirildi” dedi. Almanya’da farklı alanlardan 700 araştırmacı gazetecinin üyesi olduğu Netzwerk Recherche Derneği, bu yılki Leuchturm (Deniz Feneri) Ödülü’nü Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verdi. Hamburg’da düzenlenen ödül töreninde onur konuşmasını Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz yaptı. Avrupa’da tırmanışa geçen aşırı sağın oluşturduğu tehdide dikkat çeken Schulz, “Donald Trump, Vladimir Putin ve Tayyip Erdoğan’ın fikir ve politikalarında görülen baskıcı eğilimlere” vurgu yaptı. “Türkiye’de yalnızca Dündar ve meslektaşı Erdem Gül tutuklanmadı, bütün medyaya zorbalıkla boyun eğdirildi. Şimdi yalnızca Türkiyeli milletvekilleri değil, yabancı meclislerin üyeleri de tehdit edilip tehlikeye atılıyor. Ülkedeki sanatçılara da benzer baskılar uygulanıyor” dedi. Türkiye’de hâlâ çok sayıda gazetecinin cezaevinde ya da soruşturmada olduğunu hatırlatarak “Sorumluları acilen Türkiye’de gazetecilere yönelik anlamsız cadı avına son vermeye çağırıyorum” dedi. “İnançları uğruna ağır bedel ödemiş cesur ve karizmatik bir adam” olarak tasvir ettiği Dündar’la birlikte Cumhuriyet çalışanlarını da onurlandırdıklarını belirten Schulz, “Bu ödül basının merkezi Hamburg şehrinden Ankara hükümetine açık bir mesajdır. Anlaşıldığını umarım” diyerek sözlerini tamamladı. Can Dündar ise gösterdikleri dayanışma için Schulz’a ve Alman meslektaşlarına teşekkür ederek başladığı konuş Martin Schulz Can Dündar Can Dündar, konuşmasında ‘Bir araya gelip baskıcı hükümetlere karşı durmalıyız’ dedi. masında “Le Pen, Farage, Putin, Erdoğan ve Trump tarafından yönetilen, yükselen milliyetçilik ve ırkçılığın tehdidi altında bir dünya istemiyorsak, bir araya gelip birbirimizin mücadelesine destek olmalı, baskıcı hükümetlere karşı durmalıyız” dedi. ‘Sözcüklerle tünel kazacağız’ Ödülün Ankara’ya “Demokrasinin temel değerlerine karşı Alman hükümeti nin desteğine güvenmeyin. İfade özgürlüğünü savunacağız” mesajını verdiğini belirten Dündar, “Bu aynı zamanda Türkiye’deki tüm özgürlük savaşçılarına bir mesajdır: Yalnız değilsiniz” diye konuştu ve ekledi: “Türkiye’de yazar olmak, biraz da kaleminle mezarını kazmaktır. Ama bu ödül ve destek sayesinde bundan böyle kalemimiz mezarımızı değil, bizi özgürlüğe çıkaracak tüneli kazıyor olacak.” l Dış Haberler Sakharov Ödülü’ne aday gösterildiler Avrupa Parlamentosu’nun Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü’ne bu yıl Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan akademisyen Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan aday gösterildi. Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa Yeşiller Partileri Ortak Grup Eş Başkanı Rebecca Harms, Dündar ve Mungan’ın adaylığını sosyal medya üzerinden duyurdu. Yeşiller Partisi’nin Avrupa Parlamentosu Sözcüsü Sven Giegold da konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Bu Esra Mungan isimler Türkiye’deki müttefiklerimiz! Can Dündar ve Esra Mungan’ı Sakharov Ödülü için aday gösterdik” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Mandela’yla başladı 1975 Nobel Barış Ödülü sahibi Andrey Sakharov’un adını taşıyan ödül 1988’den bu yana insan haklarını savunan kişilere veriliyor. Sakharov Ödülü ilk olarak 1988 yılında Nelson Mandela’ya verilmişti. 1995 yılında Leyla Zana’ya verilen ödülü bugüne kadar alanlar arasında Alexander Dubcek, Aung San Suu Kyi, Teslime Nesrin de bulunuyor. Anne Emel Korkmaz: Oğluma değil, toprağına taşına dokunuyorum Ali’siz koskoca 3 yıl geçti AKIN BODUR Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de 2 Haziran 2013 gecesi polislerin ve eli sopalı esnaf tarafından dövülen ve 38 günlük yaşam savaşını 10 Temmuz’da yitiren 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, ölümünün 3. yıldönümünde yarın düzenlenecek etkinliklerle anılacak. Anne Emel Korkmaz, bütün arkadaşları mezun oldu ama Ali mezun olamadı. Bunun acısı da var içimde” dedi. Ağabey avukat Gürkan Korkmaz ise “Emri verenler, sorumlu olanların hepsi yargılanmalı. Dönemin başbakanı, İçişleri Bakanı, valisi yargılanmalı. Ali İsmail’in katledilmesinin hesabını soramazsak, Suruç’un, Ankara’nın, İstanbul’un ve diğerlerinin hesabını soramayız” dedi. Etkinlikler yarın Türkiye Ali İsmail’in o karanlık sokakta polisler ve eli sopalı esnaf tarafından nasıl dövüldüğünü, atılan o son tekmeyi hiç unutmadı. Ali İsmail’in “vurmayın öldüm” çığlığını kimse duymadı. Göz göre göre işlenen “cinayet” tüm boyutlarıyla ortadaykan adalet arayışı 3 yıldır sürüyor. Mahkeme süreci ve yaşananlar Korkmaz ailesini Ali İsmail’in ölümü kadar üzdü, incitti. Ali İsmail, ölümün 3. yıldönümünde yarın düzenlenecek etkinliklerle anılacak. Önce Antakya’da Ekinciler Mezarlığı başındaki mezarı başında saat 18.00’de anılacak ardından, Sümerler Amfi Tiyatro’da Ferhat Tunç, Diren İnanç, Necat Yavaşoğulları. Hatay EğitimSen Müzik Topluluğu ve Kıvılcım Şiir Topluluğu’nun katılacağı etkinlikler düzenlenecek. Binlerce kişi yine Ali İsmail için orda olacak, gidemeyenlerin de yürekleri.. ‘Bu sene mezun olacaktı’ Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz ile evlerinde Ali İsmail’in odasında konuşuyoruz. Ali İsmail’in yaşasa bu ‘Hayalleri ALİKEV ile yaşıyor’ Emel Korkmaz için Ali İsmail’in odası adeta oğlu için hazırlanmış bir müze. Anne Korkmaz ‘Alişim’ dediği oğlunu çok özlediğini, her cuma mezarına gidip onunla konuştuğunu söylüyor. yıl mezun olacağını anımsatıyor önce. “O bu sene mezun olacaktı. Bütün arkadaşları mezun oldu ama Ali mezun olamadı. Bunun acısı da var içimde. Bu da içimi acıtıyor” diyor. Alişim dediği oğlunu çok özlediğini her cuma mezarına gidep onunla konuştuğunu, toprağına taşına dokunduğunu anlatan Korkmaz “Ali’siz koskoca 3 yıl geçti. Ali’den sonra hayatımızın her yönü, her şeyimiz değişti. Aslında o kadar çok şey var ki konuşacak, anlatmak istediğim o kadar çok şey var. Ama artık çok anlamsız geliyor” diyor. Anne Korkmaz, Ali İsmail’in hayallerini yaşatmak için kurdukları ALİKEV’de etkinliklere katılarak teselli bulduğunu, oradaki gençlerle Ali İsmail’i hissettiğini söylüyor. Sorumlular hesap versin Ağabey Avukat Gürkan Korkmaz ise Ali İsmail Korkmaz davasında önemli bir aşama kaydedildiğini ancak bunun yeterli olmadığnı vurgulayarak, “Yargıtay’a itirazımızı yaptık. Objektif değerlendirme ile cezanın artacağına inanıyorum. Peki, bu yeterli olur mu? Olmaz. Emri verenler, sorumlu olanların hepsi yargılamalı. Dönemin başbakanı, İçişleri Bakanı, valisi yargılanmalı. Ali İsmail’in katledilmesinin hesabını soramazsak, Suruç’un, Ankara’nın, İstanbul’un ve diğerlerinin hesabını soramayız. Bu nedenle emri verenler ve sorumlular yargılanıncaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağız” diyor. l HATAY Kardeşini kaybettikten sonra kendilerine destek olanlarla aile G. Korkmaz nin daha da genişlediğini belirten ağabey Gürkan Korkmaz, şunları söyledi “Ali, 17 yaşındayken çeşitli sosyal projelerini yaşa ma geçirdi. Çocuklara kitap okumayı sev dirmeye çalıştı. Tuttuğu günlükte yaptıkla rını ve yapma amaçlarını anlatıyor. Biz de Ali İsmail’i yaşatmak için ALİKEV’i (Ali İs mail Korkmaz Vakfı) kurduk. Onların sosyal sorumluluk projelerini maddi manevi des tekliyor, eğitim veriyor, atölye çalışmala rı yapıyoruz. Gençlerin, kültürel ve sanatsal yönlerinin gelişmesine destek olmaya ça lışıyoruz. Kursla rı da gençle Gezi Direnişi’nde öldürülen 8 gençten rin talepleri ile belirliyoruz.” biriydi Ali İsmail Korkmaz. Henüz 19 yaşındaydı. haber 7 Turgay Şeren’in Çağrısı Artık Vasiyeti Oldu... Şeker Bayramı bitti ama ben daha yeni ayırdına vardım. O da uzun tatil nedeniyle İstanbul’un boşalması sayesinde. Önünde park eden otomobiller ya da dönüşüm furyasının kamyonlarıyla beton karıştırıcıları olmadığı için reklam panolarının kabak gibi ortaya çıkması nedeniyle. Bizim sokağı dik kesen sokağın üzerindeki panoda şöyle yazmışlar: “Bu bayram bizim / Bu memleket hepimizin / Bayramımız mübarek olsun.” Panoda, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım’ın yüzünden sevecen bir gülümseme yansıttığı yakışıklı bir resmi de var. Bayram kutlamasında bile ayrımcılık sırıtıyor. Bu memleket hepimizinse, bayram neden hepimizin olmuyor? Yıldırım niye, hem de onca ve olasıdır ki devlet kesesinden harcayarak kendi bayramını kutluyor? Televizyonlarda dönen AKP reklamında ise Yıldırım; birlikten, beraberlikten, ortak mutluluktan söz ediyor. Demek ki takma akıl arada kendisini kanıtlamak için kaçınılmaz olarak devreye giriveriyor. HHH Spor yaşamımızın devlerinden Turgay Şeren’i de sonsuzluğa uğurluyoruz. Batı Almanya ile 1951’de oynadığımız maçtaki olağandışı başarısı nedeniyle ağzımızın alıştığı gibi “Berlin Panteri” diyoruz, ama aslında o, adının yanına hiçbir sıfat sözcüğü eklenmesine gerek olmayan bir spor insanıdır. Sporculuğu kadar, spor yazarlığına da tanık olmuşumdur. Bir dönem Güneş gazetesinde kapı yoldaşıydık. Maç sonu ya da maç öncesinde camla kapatılmış odalardan birine kapanır, kollarını arkasında bağlar, hem odayı adımlar hem de yazısını daktilo başındaki genç spor gazetecisine yazdırırdı. FenerbahçeGalatasaray rekabetinin arkasındaki dostluktan, başkanların geç saatte sokakta rastladıkları rakip futbolcuları uyardıklarından ben de söz etmiştim. Ama kaçırmış olmalıyım ki, ölümü nedeniyle yinelenen Halit Kıvanç Ustamızın kendisi ile yaptığı söyleşiden öğrendim. Fenerbahçe’nin “uçan kaleci” diye anılan kaptanı ve kalecisi Cihat Arman, Galatasaray’daki ilk yıllarında her çarşamba günü İnönü Stadı’nda (ki Avrupa yakasındaki ilk modern tesisti) kendisini özel olarak çalıştırırmış. Bugünkü kuşakların ortam nedeniyle anlamakta zorlanabilecekleri bir yaklaşım. HHH Galatasaray Kaptanı’nın dostluk çağrısı artık bir vasiyet niteliğinde. 12 Eylül paşalarının Atatürk’ün vasiyetine gösterdiği saygısızlığa duyduğumuz tepkiyi anımsayarak benzer saygısızlığı Kaptan’a göstermeyelim derim. HHH Ebedi Dostluk Ezeli Rekabet (EDER) üyeleri 20162017 futbol dönemine “Turgay Şeren” adının verilmesi için bir kampanya başlatmışlar. Çok iyi yapmışlar. Ben de destekliyorum. Görev Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) düşüyor... l yanlış iğneye 550 bin tl Tazminat değil ceza verin Denizli’de Gültekin Mustak ve Hatice Mustak çiftinin Zeynep adlı kızları, doğuştan kalp rahatsızlığı ile dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören minik kız, iki yıl önce kalbindeki damarların ters olması nedeniyle 16 aylıkken ameliyat edildikten sonra, kanında pıhtılaşma meydana geldi. Bunun üzerine hemşire G.Ç. tarafından küçük Zeynep’e 0.7 dizyem yapılması gereken kan sulandırıcı iğne yanlışlıkla 7 dizyem yapılınca fenalaşan Zeynep, bir gün sonra yaşamını yitirdi. Ailenin iki yıllık hukuki mücadelesinde önceki gün karar açıklandı. Mahkeme Ege Üniversitesi’ni Zeynep bebeğin ölümünde kusurlu bularak rektörlüğü toplam 550 bin lira manevi tazminata mahkum etti. Baba Gültekin Mustak, “Hemşirenin elini tutmuş ve hata yaptıklarını söylemiştim. Buna rağmen hemşire iğneyi vurdu” dedi. Anne Hatice Mustak ise, “Tazminat ve para benim için önemli değil. Çocuğumun ölümüne sebep olanların cezalandırılmasını istiyorum ki bir daha yaşanmasın” diye konuştu. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle