22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 26 Temmuz 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Silivri’de ‘er’ nöbeti 15Temmuz’daki darbe girişimi sonrası tutuklanarak Siliv ri Cezaevi’ne gönderilen onlarca er ailesinin cezaevi önünde bek leyişi sürüyor. Aileler, “Vatan ha inleriyle aynı muameleyi görüyor bizim çocuklarımız, bu zorumuza gidiyor. Darbe olduğunu telefon dan, televizyondan öğrendiler. Bir an önce evlatlarımızı bize versin ler” diyor. Aileler en çok da çocuk larının cezaevinde “işkence görüp görmediğini” merak ediyor. Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz akşamı, üst rütbelilerin em riyle birliklerinden çıkan onlarca er ve erbaş tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Erbaş ZEHRA ÖZDİLEK Burak Şengül’ün eşi Sultan Şengül eşi ni darbe teşebbüsü nün gerçekleştiği gün gündüz gör düğünü belirterek komutanın eşi ni arayarak ‘Tatbikat var, gel’ de diğini kaydetti. Eşinin akşam saat 23.00 gibi kendisini aradığını di le getiren Şengül eşinin ‘Neler olu yor, biz anlamıyoruz’ dediğini be lirtti. Şengül, “Avukatlarla konuş tuk, 4050 bin lira istediler, o para yı verecek gücümüz yok. 10 gün dür görmüyoruz, bu haftada görüş ler kapalı. Çıkana kadar da bekle yeceğiz, buradayız” dedi. Eşinin içeride işkence görüp görmediğini merak ettiğini belirten Şengül biz den bilgi almaya çalıştı. Darbe girişiminin ardından tutuklanan erlerin aileleri çocuklarının işkence görmesinden korkuyor AÇIKLAMA BEKLİYORUZ Uluslararası Af Örgütü’nün darbe girişiminin ardından başlayan gözaltı dalgalarında ‘dayak ve tecavüzün de aralarında olduğu işkence yöntemlerine maruz bırakıldığını’ açıklamasının ardından ailelerin tedirginliği daha da arttı. Uluslararası Af Örgütü’nden Andrew Gardner özellikle cinsel istismar şikâyetlerinin oldukça fazla olduğunu belirtti. Dün konuştuğumuz er, erbaş aileleri ise çocuklarının işkence gördüklerinden endişe duyduklarını belirterek bu konuda yetkililerden ‘tatmin edici’ bir açıklama bekliyor. İnsan Hakları Derneği yetkilileri de işkence şikâyetlerinin geldiğini; ancak OHAL ortamından çekinen ailelerin resmi şikâyette bulunmadığını söyledi. YENİDEN İFADE ALINACAK 15Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan aralarında general, amiral, subay, astsubay, uzman çavuş, er, asker öğrenci, polis ve özel güvenliğin de bulunduğu 2 bin 135 kişinin ifadesi yeniden alınacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda görevli 25 savcı dün Silivri Cezaevi’ne giderek ifadeleri almaya başladı. 2 bin 135 kişi “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’ ve “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklanmıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet 5 gündür arabada Yola çıkılamayacak kadar kötü bir araba ile Kilis’ten İstanbul’a gelen Şükrü Esoğlu, oğlu Kadir Esoğlu’nun henüz 20 yaşında ‘darbenin ne olduğunu bile bilmeyen bir çocuk’ olduğunu belirtti. Esoğlu oğlunun İstanbul’da bir haftalık asker olduğuna değinerek şöyle konuştu: “Çocuğumuzdan darbe gecesinden sonra bir haber alamadık. 3 gün sonra emniyetten aradılar, ‘Oğlunuz cezaevinde tutuklu’ diye. Benim çocuğum niye cezaevine düşsün ki ne yaptı? Terör örgütü ile hiçbir bağlantısı yok. Haber alamıyoruz. 5 gündür arabanın içinde yatıyoruz. Kimse bir şey demiyor. Bırakacaklar mı, tutacaklar mı, yoksa idam mı edecekler? Çocuğum ne zaman buradan çıkar birliğine gider ben o zaman buradan giderim. Gidip gelme gücümüzde yok. Borç alıp geldik.” Ekmeği zor buluyoruz Maddi durumları iyi olmadığı için gidip gelme şansları olmadığını belirten baba Esoğlu düğün dernek ile oğullarını vatan borcunu ödemek için askere gönderdiğini kaydetti. Bu şekilde olması halinde diğer çocuklarının hiçbirini askere göndermeyeceğini değinen Esoğlu, “Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum çocuklarımızı serbest bıraksın. Benim çocuğum dışarıdan liseyi okuyor. Askerliğini erteleyip okulunu bitirmesini istedim. Ama oğlum ‘baba önce askerliğimi yapayım’ dedi. Askere gitmeden önce Doğu’da askerlik yapmak için dilekçe verdi. Ama ona rağmen İs Kilis’ten İstanbul’a gelerek Silivri Cezaevi’nin önünde oğullarından haber almayı bekleyen Şükrü ve Şükriye Esoğlu, 5 gündür arabada yaşıyor. tanbul çıktı. İstanbul’da tam olarak nerede askerlik yaptığını bile bilmiyoruz. Telefonunu içeri almadıkları için tam olarak hangi semtinde askerlik yaptığını söyleyemedi bize. Kimsemiz yok burada. Devlet, askerimize sahip çıksın, ben çocuğumu vatanı korusun diye askere gönderdim, 3 ay sonra diğer oğlum askere gidecekti. Onu da göndermeyeceğim. Devlete güvenemeyeceksek biz kime güveneceğiz. 5 çocuğumu Kilis’te bırakıp geldim, emanet edecek kimse yoktu” ifadelerini kullandı. Esoğlu, baro avukatlarının kendilerine bilgi vermediğini belirterek kendilerinin avukat tutmaya güçleri olmadığını belirtti. Silivri Cezaevi’nin önünden bir yere kıpırdamadıklarını dile getiren Esoğlu eşinin sinir hastası olduğunu ifade etti. Anne Şükriye Esoğlu ise ağlayarak konuşmak istemediğini konuşunca kendisini kaybettiğini söyledi. Vatan haini muamelesi Uzman erbaş Oğuz Aktürk’ün babası Mahir Aktürk darbe girişiminin yaşandığı geceye değinerek, “Cuma günü 22.00 sıralarında FSM köprüsü kesilmişti. Orada tank gördüm, oğlum tank şoförü olduğu için hemen aradım, neredesin dedim. ‘Tatbikattayız, komutan bizi durdurdu’ dedi. Darbe girişimi olduğunu telefonda ben söyledim, kimseye ateş etmeyin, zarar vermeyin dedim. Komutanına söyleme ama arkadaşlarına söyle dedim. Telefon kesildi. Salı günü gece avukatlar aradı, tutuklandığını söyledi. Çocuklarımız kandırıldı” dedi. Anne H. Aktürk ise oğlunun işkence görmesinden endişeli olduğunu belirterek 10 gündür beklediklerini söyledi. Vatan hainleriyle oğlunun aynı muameleyi gördüğüne değinen anne H. Aktürk, “Çıkana kadar buradan bir yere ayrılmam. Kaç gündür yemek yiyemiyorum. Şırnak’ta askerliğini gönüllü yapan bir insan vatan hainliği yapar mı? En kısa sürede ayırt edilip serbest bırakılmalarını istiyoruz. Yandık yandık” dedi. Anne bize saldırıyorlar Er Muhammet Genç’in annesi Fatma Genç oğlunun 6 aylık asker olduğunu belirterek Esenler’de asker olduğunu söyledi. Anne Genç 15 Temmuz gecesi oğlu ile konuştuğunu belirterek, “Oğlum tankın içindeyken beni aradı ‘Anne tatbikata gidiyoruz, nerede olduğumuzu bilmiyorum. Halk bize saldırıyor niçin saldırıyor bilmiyorum’ dedi. 10 gündür haber alamıyoruz. Merak içindeyiz ne yapıyorlar nasıllar bilmiyoruz” diye konuştu. Sözlü ve fiziki taciz uygulanıyor Washington Post gaze tesi “Hukuk askıda” başlıklı haberinde darbe girişimi sonrasında gözaltına alınan ve tutuklanan binlerce kişinin durumunu masaya yatırdı. Haberde, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi avukatları müvekkillerinin sözlü ve fiziksel tacize maruz kaldığı, ellerinin günlerdir bağlı olduğu ve kendilerine yiyecek verilmediği yönündeki ifadelerine yer verdi. Merkezin başkan yardımcısı avukat Sercan Aran, kötü davranışın sistematik olduğunu belirtirken avukatların fiziksel delilleri belgelemesine de izin verilmediğini kaydetti. Ankara Barosu’nda kurulan kriz merkezinin anlatıldığı haberde İstanbul’da ya da diğer şehirlerde gözaltına alınan ya da tutuklananlar için böyle bir yardım olmadığı aktarıldı. l Haber Merkezi İddiaları AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN ANKARA’YA NET TAVIR İdam cezası gelirse üyelik müzakereleri derhal durur Avrupa Birliği’nden (AB) Türkiye’ye Avrupa ilkelerinden şaşması ve idam cezasının geri gelmesi halinde ilişkilerin kopacağı uyarıları artıyor. Son olarak Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, idam cezasının geri getirilmesi durumunda Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin derhal durdurulacağı uyarısında bulundu. France 2 televizyonuna konuşan Juncker, yasalarında idam cezası olan bir ülkenin AB’de yeri olmadığının altını çizdi. Juncker, “Türkiye şu andaki mevcut haliyle yakında AB üyesi olabilecek bir durumda değil ve uzun vade de böyle görünüyor” ifadelerini kullandı. Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, Bild gazetesinin “Türkiye’nin bu haliyle Avrupa’ya ait olup olmadığı” sorusunu “Hayır, kesinlikle değil” diye yanıtlayarak “AB’de olmak isteyen belli standartları yakalamak zorunda. Her şeyden önce demokratik kuralları, basın özgürlüğünü, azınlıkların haklarını ve hukuk devleti kurallarını işletmeli. Ankara, Avrupa perspektifini tutmak istiyorsa politik dönüşüm yapmaya ihtiyacı var” dedi. Kendileri mahvetti Schulz, Bild’in “Türkiye’nin AB’ye üyelik fikri tamamen toprağa mı gömüldü?” sorusunu “Geçen aylardaki baskıcı tedbirler ve mevcut gelişmelerle, Türkiye üyelik perspektifini kendisi mahvetti. Eğer idam cezası geri gelirse üyelik sürecinin sonu olur. İdam cezasının kaldırılması tam üyelik için bir şarttı” dedi. Türkiye’nin AB ve NATO’dan kopup Rusya ve Asya’ya yönelmesi halinde neler olabileceği sorusu üzerine “Bunu hayal bile edemiyorum... Erdoğan NATO ve AB’den ayrılırsa, ülkesinin güvenlik ve ekonomik gelişiminde büyük problemler yaşar” karşılığını verdi. Çavuşoğlu’ndan tepki Habertürk’e konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Juncker’e “İdam cezası konusunda görüş bildirebilirler, ama tehditvari açıklama yaparlarsa bu ters teper. AB’nin tehditlerine pabuç bırakmayacağız. Juncker kusura bakmasın. Türkiye’ye tepeden bakarak konuşamaz. Bunu kabul etmeyiz” yanıtını verdi. l Dış Haberler İdam AB’ye veda olur! Prof. Dr. Rona AYBAY’ın yazısı l 14. sayfada gözlemciler incelemeli Türkiye’deki darbe girişi mi sonrasında gözaltına alınanların işkence gördüğüne dair iddialar Almanya’da yankı buldu. Deutsche Welle’de yer alan habere göre, Federal Alman hükümet sözcü yardımcısı Ulrike Demmer, Türkiye’deki darbe girişiminin ardından gözaltına alınanların işkence gördüğüne dair Af Örgütü’nün iddiaları hakkında bilgileri olduğunu söyledi. Şüphelilere işkence yapıldığına dair Alman hükümetinin başka bilgisinin olmadığını ifade eden Demmer, “bağımsız gözlemcilerin” görevlendirilmesinin iddiaları araştırmak için “uygun bir yol” olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schäfer ise “Türkiye’deki gelişmelerin ardından alınan önlemlerin boyutunun hukuk devletinin temel ilkeleri ile ne ölçüde bağdaştığı noktasında kuşku uyandırıyor” dedi. l Haber Merkezi haber 11 Darbeyle ilgili organize belirsizlik 15Temmuz Cuma akşam saat 9 civarında, hatta biraz daha önce başladığı giderek ortaya çıkan darbe harekâtının halen karanlık kalan birçok noktası var. Bunların bir kısmı zaman içinde aydınlanacak, bir kısmı ise yıllar boyunca farklı senaryoların, yorumların, bir vesileyle ortaya çıkan yeni bir bilginin ışığında tartışılmaya devam edecek. Bütün bunlar ortada son derece vahim bir darbe hazırlığının yapılmış olduğu, hazırlıkla kalmayıp kanlı bir eyleme döndüğü gerçeğini değiştirmeyecek. Buna karşılık, darbenin bastırılmasından sonra başlatılan ve her ne kadar iktidar öyle sunsa da, kamu kurumları personeliyle sınırlı olmayan ve giderek genişleyen arındırma operasyonu, iktidarın darbe belasını Allah’ın bir lütfu olarak algılayıp, bir fırsata çevirdiği kanaatini güçlendiriyor. Siyaseti demokratik ilkeler değil, çıplak güç ilişkileri olarak algılayan iktidarın bakış açısından doğal bir karşı hamle bu. Suçun şahsiliği ilkesini açıkça çiğnediği için de bir o kadar antidemokratik. Bir köyden bir suçlu çıktı diye bütün köy halkını kılıçtan geçiren, en azından hepsini süren tiranların geçmiş pratiklerini hatırlatıyor. Darbenin hemen öncesindeki saatlerde yaşanmış olanlar konusunda gün geçtikçe artan muğlaklık ve çelişkiler, bu fırsatçı davranışla birleşince, iktidarın darbeden beşaltı saat önce, hatta belki çok daha önce haberdar olduğu ama başarısız olacağını kestirip, kasıtlı olarak önceden engellemediği varsayımının karşımıza çıkmasına neden oluyor. Bu soruya belki ileride sağlam bir yanıt verebilecek, doğrulayacak ya da yalanlayacak bilgilere sahip olacağız ama bugün bu konuda tartışmanın pek bir yararı yok. Buna karşılık bu darbeyi planlayan, olgunlaştıran ve büyük ölçüde yönetenlerin Gülen Cemaati ile ilişkili asker ve sivil kişiler olduğu konusunda halen kesin bilgi yok ama güçlü karineler var. Elbette bu iddianın da kesinleşmesi için çok daha fazla somut delile ihtiyaç var. Darbe öncesi günlerde bazı yüksek rütbeli subaylarla sivil memurların kaydı olmayan toplantı veya toplantılar yaptıkları söylentisi somutlaşırsa, aydınlatıcı olacak. Emekli edilmiş veya aranan polis müdürlerinin darbe sırasında olay yerlerinde zuhur etmeleri de anlamsız değil. Ama örneğin Zaman gazetesi abonesi olmak bir öğretmenin darbe suçuyla ilişkisini ispatlamak için yeterli olabilir mi? Totaliter rejimlerdeki temizlik operasyonlarında yeterli olabilir. Cemaat medyası ve çevresinin bundan önce Ergenekon davalarında zihniyet polisliğini açıkça desteklemiş, hatta yer yer örgütlemiş olması da, bugün darbe suçlusu ilan edilmeleri için yeterli değil. Demokrasilerde dişe diş, kana kan hukuku uygulanmaz. O zaman işlenmiş bir suç varsa, ki vardı, onun davası ayrı görülür. Darbeyi yöneten ekibin sadece Gülen Cemaati çevresinden gelen, bu çevreyle bir şekilde ilişkili olan subay ve generallerle sınırlı olmadığı konusunda da her geçen karineler güçleniyor. Ama halen darbeyi fiilen kimin veya kimlerin yönettiği sorusunun yanıtı yok. Üzerinden on gün geçmiş, aktörlerinin ezici çoğunluğu yakalanmış bir darbe konusunda bu muğlaklığın devam etmesi normal değil. Bu muğlaklık da, büyük arındırma ve sonuçta müsadere operasyonunun hedefi olan çevreleri, hiçbir şekilde darbe suçuyla doğrudan ilişkileri olmasa da kamuoyu gözünde kriminalize etme amacıyla ilişkili midir? Kesin olarak hayır demek mümkün değil... Darbenin öncesi, eyleme geçmesi ve bastırılmasıyla ilgili çelişkiler, belirsizlikler, günden günde genişleyen işten el çektirme, gözaltına alma, tutuklama, mala el koyma işlemlerine zemin oluşturuyor. Zanlılara yönelik kötü muamele ve işkence iddialarının arttığı bu ortamda, insan haklarının istisnasız herkes için geçerli olduğu gerçeğini inatla ve kararlılıkla savunmak ve somut olgulara dayanan gerçekler dışındaki organize gürültüye pabuç bırakmamak elzemdir. Fethullah Gülen’in projesinin demokratik düzen ve devlet yapılanması için bir tehlike teşkil ettiğine 1990 ortasından beri sık aralıklarla dikkat çektik. Bugün Gülenci cadı avını iştiyakle yürütenler, hedef gösterenler, şüpheli listeleri yayımlayanlar yıllarca bu cemaatin en yakın işbirlikçileri olarak bu iddiaları hep yalanladılar ya da üzerlerini örttüler. Darbe ile ilgili muğlaklık bu defterlerin de açılmaması için organize ediliyor. Darbecilerden ayrı olarak, iktidardan da hesap sorulmalıdır. CEMAAT BASKISI YÜZÜNDEN HARP OKULU’NDAN AYRILDI Hayallerini nasıl yıktıklarını anlattı Darbe girişiminin ardından Gülen Cemaati’nin askeri okullarda uyguladığı psikolojik baskılara yönelik iddialar da birbiri ardına gündeme geliyor. İnternette bir Ekşi Sözlük yazarı, Deniz Harp Okulu’ndan ayrılmak zorunda kalan bir arkadaşının yazdıklarını sayfasında paylaştı. Sosyal medyada büyük yankı yaratan yazıda, askeri liseyi okul ikincisi olarak bitirdiğini, Deniz Harp Okulu’nun ilk üç senesinde de yakaladığı başarıların ardından okul birincisi olmayı hedeflediğini anlatan söz konusu öğrenci, “Üzerimde öyle büyük bir psikolojik baskı oluşmuş ki, sömestr tatilindeyim, her gece rüyamda üst sınıftan benimle uğraşan kişileri, her gelen raporu anında savunma olarak elime tutuşturan bölük komutanımı görüyorum. İkinci dönem başlıyor. Psikolojik mobbing öyle kötü bir hal almıştı ki, artık benden beklenen esas şey olan derslerime bile konsantre olamamaya başlıyordum. Disiplin puanım her geçen gün düşüyordu. Gözlerim dolarak, ellerim titreye titreye yazdığım olaylar sonucunda 2 disiplin puanına düştüğüm an 31.05.2013 tarihinde ayrılma dilekçemi verdim. Çünkü kendim ayrılmazsam okuldan atılacaktım. 6 yılda disiplin zafiyeti göstermeyen kişi, 1 sene içerisinde 121 puan harcamıştı” ifadelerini kullandı. Kumpasla ilgili Harp okulundan ayrıldığı için 53 bin liralık tazminat yüküyle karşı karşıya kaldığını belirten öğrenci, Boğaziçi Üniversitesi’ne dikey geçiş yaptığını belirterek “Tüm bu yaşadıklarımın Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla da ilgili olduğunu düşünüyorum. Nitekim 2007 yılında çıkan iddianamede fişlenen kişilerde daha 15 yaşında lisede olan benim bile ismim vardı ve tabii birçok arkadaşımın. Ne tesadüftür ki orada fişlenenlerden ismi geçen hiçbir öğrenci bugün TSK’de değil. ya atılmışlar ya da ayrılmak zorunda bırakılmışlar. Davanın düşmesiyle adı geçen herkesin evine birkaç ay önce takipsizlik kararı geldi, bizim de bu sayede haberimiz oldu” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle