19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Temelkuran’ınkadınlarıAvrupa’da Ece Temelkuran’ın Almanca da yayımlanan kitabı “Düğümlere Üfleyen Kadınlar”, 20. Fusion Festival kapsamında dün akşam bir okuma tiyatrosuyla Almanca olarak sahnelendi. Berlin Tiyatro Kolektifi, metni önümüzdeki aylarda tiyatro oyunu olarak sahneleyecek. La Rochelle’da Ustaoğlu odağı Bu yıl 110 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen Fransa’nın en prestijli film festivallerinden 43. La Roc helle, bu yıl “Keşif” bölümünde Türkiye sinemasına yer veriyor. Son dönem filmlerin gösterileceği bölümün retrospektif konuğu ise Yeşim Ustaoğlu. Y. Ustaoğlu Cumartesi 2 Temmuz 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 15 Futbol topunun dayanılmaz hafifliği Yer’in yuvarlak olduğunu düşünen Eski Yunanlılar, Yer yüzeyini betimlemek için ilk kez kürelerden, yeryuvarlardan yararlanmışlar. Söylenenler doğruysa, ilk küreyi İÖ 150’de Krates yapmış. Günümüze erişen en eski küre ise, Kristof Kolomb’un Doğu’ya gitmek için batıya doğru denize açılmasında etkili olan Martin Behaim tarafından 1492’de Nürnberg’de yapılmış.  İnsanoğlu, en eski zamanlardan başlayarak, küreye tapınmış nerdeyse. Falcılar, gözlerini cam kürelere dikerek, insanların yazgı dolambaçlarında okuma yolculuklarına çıkmışlar.  Günümüz mitologyasında, futbol topu da kendince bir yeryuvar. Pek çok yönüyle dünyayı simgeliyor futbol topu. Nerdeyse dünya kuruldu kurulalı, insanoğlu bir topun peşinde koşuyor. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın sonuna yaklaştığımız bugünlerde, bir yandan maçları kaçırmamaya, bir yandan da futbola düşgücünün esinlediği akıl açıcı yorumlar getiren yazarların yazdıklarını okumaya çalışıyorum. Bakıyorum da, topa, futbol topuna getirilen en incelikli yorumlardan biri, Fransız romancı ve oyun yazarı Jean Giraudoux’nun kaleminden çıkmış. İnsanoğlunun büyük oyunlarının çoğunun bir topla oynandığını söyleyen Giraudoux, topun, hayatta, hayatın yasalarından kaçmayı en iyi başaran “şey” olduğunu vurgulamadan edemiyor. Ayşen Gür’ün çevirisiyle söylersek: “Gezegenin yasalarına, fazla bir heyecan duymadan ve sık sık başkaldırarak uyan bu hafif uydu, yeryüzünde bir top olmaktan başka hiçbir şey olmamanın büyülü erdemine sahiptir. Futbolun evrenselliği de, topun bu etkisini en üst düzeye çıkarmasından kaynaklanır.” Giraudoux’ya göre, futbol takımı, topa, kendi sıçrama ve bağımsızlık ilkesi dışında, 11 kurnazlık, 11 düşgücü motoru sağlar. Futbolda kaleci dışında hiçbir oyuncunun ellerini kullanamamasının nedeni ise, işin içine eller karışınca topun top olmaktan çıkacağı gerçeğidir. Yalnızca top mu, oyuncu da oyuncu olmaktan çıkacaktır. Neden? “Eller birer âlettir; onlarla taklit etmeyi bilen iki hayvana verilmişlerdir yalnızca: insana ve maymuna. Top ise taklidi dışlar, yalnızca yıldızların etkisini tanır” da ondan.   Şu yaşadığımız günlerde, dünya, futbol topuyla küreselleşirken, bu akıl ve gönül çelen oyuna Giraudoux gibi yaklaşanları Tanrı başımızdan eksik etmesin...  Nâzım ile Brecht aynı sahnede Usta oyuncu Genco Erkal tarafından açık hava tiyatrosuna dönüştürülen tarihi Muhtar Paşa Konağı, Erkal’ın uyarla yıp yönettiği “Güneşin Sofrasında Nâzım ile Brecht” oyunuyla 7 Temmuz’da kapılarını tiyatroseverlere açacak. Genco Erkal, bu oyunda Türk edebiyatının ustalarından Nâzım Hikmet ve Alman edebiyatının öncü Genco Erkal isimlerinden Bertolt Brecht’i aynı sahnede buluşturacak. Oyunda Erkal, Dostlar Tiyatrosu’nun son oyunu “Bursa Cezaevinden Mektuplar”da da aynı sahneyi paylaştığı oyuncu Tülay Günay’la birlikte performans sergileyecek. ‘bKaaştlsiaomrulamrılnusuanılSBhaAereitızvnhaigdzpraiaNlemi AAetotsztiğiaiğnzoliu’iNAln’,n”et“udasÇnoiinyol.ek.. EN TEPEDEKİLERDİR’ Ataol Behramoğlu Tarihimizdeki katliamların hepsinin din ve mezhep ayrımcılığı kökenli olduğunu vurgulayan Behramoğlu: “Dinsel tutuculuk bugün daha büyük bela. Bu iktidar alaşağı edilmedikçe felaketten felakete sürükleneceğimiz kesin” N. MERVE MÜRDÜK Şair ve yazar Ataol Behramoğlu, “büyük yazar, büyük eylemci” dediği Aziz Nesin’le ilgili hatıralarını mektuplar, anılar ve fotoğraflarla anlatıyor “Aziz Nesin’li Anılar” kitabında. Nesin’in 5 Temmuz 1995’teki ölümünden iki hafta sonra kaleme aldığı ve o dönem yedi günlük bir seri olarak gazetemizde yayımlanan bu yazıları Nesin’in kurucusu olduğu Düşün Yayınevi’nce “Aziz Nesin’li Fotoğraflar” adıyla basılmıştı. Aynı kitap şimdi “Aziz Nesin’li Anılar” adıyla Tekin Yayınevi’nce yayımlandı. Behramoğlu, Aziz Nesin’e ait anılarını derlediği eserde, “ona yapıştırılan yaftalardan” kişiliğinin gizli kalmış yönlerine kadar pek çok konuya açıklık kazandırıyor. Kitabının ilk bölümünde Aziz Nesin’le anılarını anlatıyor Behramoğlu. İkinci bölümde ise; Aziz Nesin’in 198490 yılları arasında gön derdiği mektuplara yer veriyor. Aziz Nesin’in inatçılığı, cimriliği, çapkınlığı, tuttuğunu koparan, karamsar ama umudunu yitirmeyen çok yönlü sanatçı kişiliğini, ayrıca 12 Eylül darbesinde yaşadıklarını ve dava süreçlerini anlatıyor. Behramoğlu’yla kitap üzerine söyleştik... n Kitapta Nesin için “en çok sevdiğim ve en çok çatıştığım yazar” diyorsunuz... Uzun süre Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) yönetiminde bir (Soldan sağa) Aziz Nesin, Demet Işık, Metin Altıok. likte olduk. Çatışmalarımız daha çok o günlerdedir. Ülkenin yine çok zor zamanlarıydı ve hepimiz gerilim içindeydik. Aziz Nesin elbirlikçi (kolektif) çalışmadan çok kendi düşünce ve önerilerinin uygulanması yönünde ağırlık koyardı. Çatışmalarımız daha çok bu nedenleydi. Fakat birbirimize güvenimiz, sevgimiz ve saygımız, benim ona hayranlığım her şeyin üstündeydi. Kalıcı küskünlük hiç olmadı. n Sonuncusu Atatürk Havalimanı’nda yaşanan can ‘Bugünkü din tüccarlarının yanında Zübük çok masum kalır’ lı bomba saldırılarıyla Madımak Katliamı arasında ortak bir zemin var mı sizce? Uzak ve yakın tarihimizdeki katliamların hepsi din ve mezhep ayrımcılığı kökenlidir. Siyasal nitelikli cinayetlerin pek çoğu da böyledir. Dinsel tutuculuk her türlü kışkırtmaya açık olarak Osmanlı döneminde de, Kurtuluş Savaşı süreçlerinde de, Cumhuriyet tarihimiz boyunca da ülkenin başına bela olmayı sürdürmüştür ve bugün her zamankinden daha büyük bir beladır. Madımak katliamının sorumlusu, göz göre göre gelen cana kıyıcılığa engel olamayan dönemin siyasal iktidarıdır. Suruç, Ankara, İstanbul ve şimdi Atatürk Havalimanı’ndaki katliamların baş sorumlusu ise ülkemizi Ortadoğu bataklığına sürükleyen, güzelim Türkiye’yi IŞİD canilerinin ve benzerlerinin karargâhına ve geçit yoluna dönüştüren bugünün siyasal iktidarı ve en tepesindeki kişidir. Bu iktidar alaşağı edilmedikçe ülkemizin felaketten felakete sürükleneceği kesindir. Aziz Nesin (27.10.1989) Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu n Türkiye’deki siyasilerin toplum için çalışmaktan çok koltuk sevdası peşinde olmaları bize Aziz Nesin’in “Zübük” oyununun ne kadar gerçek olduğunu gösteriyor aslında. Siz bugünkü siyasileri Zübük ile birlikte nasıl değerlendirirsiniz? Aziz Nesin ülkemizin üzerinden gerçekten de bir kuyruklu yıldız gibi geçen, olağandışı ve olağanüstü bir aydınımızdı. Bugünün Zübükler’i için de mutlaka yeni isimler bulurdu. Bu günün dolandırıcılarının, yalancılarının, din tüccarlarının, aydınlanma düşmanlarının yanında Zübük çok masum kalır. n Aziz Nesin yaşıyor olsaydı Türkiye’nin bugünü için neler söylerdi? Çok büyük üzüntüler duyar ve kalemini yine silah gibi kuşanırdı. Günümüzde yaşananlarla savaşmada Aziz Nesin mizahı bile yetersiz kalır. Kıran kırana bir savaştır bu. Aziz Nesin bu savaşımda da hem mizah yazarı hem eylemci aydın olarak yine en ön safta yer alırdı. Her yıl temmuzun ilk cumartesi günü Nesin Vakfı’nın ANMA düzenlediği piknikle anılan Aziz Nesin, bugün 21. PİKNİĞİ ölüm yıldönümünde anılacak. Bu yıl Sivas katliamı nın (1993) yıldönümüne denk gelen anma pikniği BUGÜN yine Nesin Vakfı’nın bahçesinde yapılacak. Roma’da buruk açılış ‘Medya bu kadar alçaklaşmamıştı’ n Madımak Katliamının ardından medyanın Aziz Nesin’i hedef gösterişi hafızalarda. Barış İsteyen Akademisyenler, onlara destek veren sanatçı, yazar ve aydınların da hedef gösterildiği, ötekileştirildiği hatta terör propagandası yapmakla suçlanıp tutuklandığı bugünle Nesin’e yönelik o tutum arasında bir benzerlik görüyor musunuz? O günün medyası bugünün medyası yanında zemzemle yıkanmış kalır... Medya hiçbir zaman bu kadar alçaklaşmamıştı. Öyle insanlarla birlikte yaşıyoruz ki onlara medya mensubu demek bir yana yurttaşım demek bile insanı alçaltır. Bunlar katili kurban, kurbanı katil göstermekte ustalık kazanmış yaratıklardır. Böyle bir erdemsizlik ortamında yaşamak zorunda bırakılan yeni kuşaklar için özellikle çok üzülüyorum. O günlerden bu günlere yaşadıklarımız ve yaşamakta olduklarımız Aziz Nesin’in “köktendinci” tehdit konusunda ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Mardin Müzesi’ne 500 bin ziyaretçi Sabancı Vakfı tarafından 2009 yılında müze haline getirilen Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi 500 binden fazla kişi tarafından ziyaret edildi. Hizmete girdiği günden itibaren birçok sergiye yer veren müzede Abidin Dino, Ara Güler gibi sanatçıların eserleri de halkla buluşturuldu. 2013 yılında da ilk kez bir uluslararası sergiyi ‘Mardin’de Bir Or yantalist: Marius Bauer’ adıyla ziyaretçilerle buluşturdu. Son açılan ‘Batının Gözüyle Doğu Fotoğrafları’ sergisi ise 195 binin üzerinde kişi tarafından ziyaret edildi. 5. Roma Türk Film Festivali’nin önceki akşam Borghese Bahçeleri’ndeki Casa del Cinema’da yapılan galası, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı nedeniyle buruk geçti. İtalya’da yaşayan yönetmen ve senarist Ferzan Özpetek’in onursal başkanı olduğu festival, Ozan Açıktan’ın “Annemin Yarası” filmiyle perdelerini açtı. SRP İstanbul tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun desteği ile Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’nin işbirliğinde düzenlenen festivalin galasına, törende “Onur Ödülü” verilmesi planlanan usta oyuncu Şener Şen ile “Annemin Yarası” filmi kadrosu ve bazı konuklar katılmadı. ‘İnadına festival’ Atatürk Havalimanı’ndaki saldırılar nedeniyle bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan gecede konuşan Ferzan Özpetek, “İstanbul’daki korkunç saldırı yaşandığında festivali hiç yapmamayı düşündük. Sonra, bize hiç bir şey yaptırmamak isteyen bu barbarlara karşı diz çökmemek için yapmaya karar verdik. Hepimizin büyük acısı var” dedi. Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin ise, barbarlara en güzel cevabın kültürsanatla verilebileceğini ifade etti. Festivalde, 3 Temmuz’a kadar “Muhsin Bey”, “Kalandar Soğuğu”, “Sarmaşık”, “Ali Baba ve Yedi Cüceler”, “Abluka”, “Sivas” ile “Baskın: Karabasan” filmleri gösterilecek. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle