Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salı 7 Haziran 2016 14 ÖzAgecanr Soykırım, dincikırım, demokrasikırım Alman parlamentosunun “ittifakla” aldığı kararı hangi koşullar hazırladı? 1) Bölgede “Kürdistan” kurulurken Ermeni meselesini de kaşıyarak Batı’nın kervanına katılmak, 2) Güneydoğu’daki PKK çatışmalarında, Türkiye’nin haksız gösterilmesine ortam hazırlamak, 3) AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın politikalarını cezalandırmak. Özellikle de Alman basınına açmış olduğu savaşın yanlışlığına destek vermek. 4) Kendi tarihsel soykırımını perdelemek için “soykırım karşıtı bir Almanya imajı yaratmak”. Hatırlayalım; benim bu köşede defalarca adını andığım Alman Prof. Fritz Neumark, 1933’te Hitler Almanyası’ndan kaçarak Atatürk Türkiyesi’ne sığınmış ve çok uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası olmuş, iktisat fakültesinin kuruluşuna katılmıştı. Bugün olayın temelinde, Türkiye’deki “dinci, Kürtçü ve antidemokratik gelişmelerin” yarattığı ortam bulunuyor. Almanya ayrıca, Almanya’daki Türkleri bu karar ile iyice kutuplaştırmış ve ötekileştirmiş oluyor. 11 Türkiye kökenli vekil de, “Türkiye karşıtı duruma getiriliyor”. Öte yandan Ankara hükümeti dış politikada büyük yanlışlar ve yetersizlikler içinde bulunduğu için bu karar, “ittifakla geçiriliyor”. AKP hükümetlerinin son 12 yılda Rusya’dan Almanya’ya, Libya’dan Suriye’ye kadar büyük yanlışlarının bedeli 78 milyona ödetilmiş oluyor. Büyük resimdeki yeri Almanların kararının büyük resimdeki yerini iyi anlamak gerekir; “Ergenekon ve Balyoz sivil darbeleri, Kürdistan projeleri, Türkiye’deki dinci, mezhepçi ve demokrasi dışı uygulamalar, Araplaştırma girişimleri birbirlerini tamamlayan lego parçaları oldular”. Türkiye’yi BOP bataklığına gömme amacına yöneliktir. Bütün bunları, “Ergenekon Kumpasında Yaşadıklarım” kitabımda bir bir anlattım. (*) Hem de, birebir yaşadıklarımla beraber. Ergenekon darbesine henüz geçilmemişken bile 2004 ve 2005’te Yalçın Akdoğan TV ekranlarında defalarca şöyle dedi; “Batı ile bizim taleplerimiz 200 yıldır ilk defa örtüşmeye başladı”. Cumhuriyet’teki köşemde hemen bir yazı yazdım; “Örtüşenler neymiş, saysın ki biz de anlayalım” sorusunu yönelttim. Yanıt tabii ki gelmedi. Ancak gelişmeler yanıtı gösterdi. Bir süre sonra “açılım politikası” açıldı. Örtüşenlerin başında o tarihte Kürdistan geliyordu. Soner Yalçın 3 gün önce Halk TV’de Uğur Dündar’ın programında, “Gülen’e kalma izni çıkmadı; Ergenekon başlayınca izin verildi” dedi. Batı talepleri ile örtüşen “açılım politikası” bizi bugünkü kaos ortamının içine soktu, hem de, çevremizdeki Arap ülkeleri ile birlikte. Numan Kurtulmuş bile bugün, “politikalarımız yanlıştı, düzeltilmesi gerekiyor” demek noktasına geldi. Ancak işin odak noktasında, “dincilik mi yoksa demokrasi ve laiklik mi” stratejik tercihi bulunuyor. Birinci seçeneğin içine bir de “tek adamlı yönetim biçimini” eklediğimiz zaman işin nereye varacağı net olarak ortaya çıkar. (*) Erol Manisalı, “Ergenekon Kumpasında Yaşadıklarım”, Kırmızı Kedi, Haziran 2016 7 HAZİRAN 2016 SAYI: 33116 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.26 03.18 03.51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.25 13.10 17.07 05.13 12.55 16.50 05.41 13.17 17.09 Akşam 20.42 20.23 20.41 Yatsı 22.31 22.08 22.22 yorum Alman Federal Meclisi’nin, 1915 Ermeni olaylarını “soykırım” olarak tanıması, elbette kabul edilemez. Ancak olayın zamanlamasını irdelemek gerekir. Latince “Söz uçar, yazı kalır…” diye bir söz vardır. Türk yetkililer, basınımız, haklı ola r1Ka9k1ak5vaoşrayalraakrıtneıpnkiiçgeöriğstineir,iysoornlayr.ılBlaırrdaakın bu konuda Alman meclisinde yaşananları anımsıyor muyuz? Olaya bir de bu açıdan bakılmalıdır. HHH 16 Haziran 2005… Alman meclisi “Ermeni soykırımı” tasarısını onaylamıştı. Yeşiller ve Türk kökenli milletvekilleri “hayır” oyu kullanmışlardı. Türk hükümeti karara tepki göstermişti. 24 Nisan 2015… Aynı meclis “Ermeni soykırımı” ifadesini 1915’in 100’üncü yıldönümü nedeniyle yapılan “anmada” açık biçimde kullanmıştı. Meclis Başkanı Norbert Lammert ve Cumhurbaşkanı Joachim Gauck de “soykırım” demişlerdi. 15 Ekim 2015… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’de yaşanan bir olayla bağlantılı olarak, “soykırımı” inkârı cezalandırmanın ifade özgürlüğü ihlali olduğunu kararlaştırmıştı. 2015 sonlarında fikir değiştirip tükürdüğünü yalamak isteyen Yeşiller Özgen Acar Kavşak Mükerrer Soykırım Kararı! Partisi, meclise “soykırım” yasa önerisini tekrar sunmuş, ancak AİHM kararının etkisiyle son anda geri çekmişti. AKP İstanbul Milletvekili Ermeni vatandaşımız Markar Esayan ise “Geçen yıl bu tasarı Türkiye ile sığınmacılar anlaşması suya düşmesin diye ertelendi” yorumunu yapmıştı. HHH Şimdi durup dururken bu yasa önerisi Alman meclisine neden yeniden getirildi? Neden Yeşiller, başrolü yüklendiler? Neden Türk kökenli milletvekilleri öneriyi desteklediler? Bu soruların yanıtını, Uganda ziyaretinde Sultan’ın bir konuşmasındaki şu itiraf çok iyi veriyor: “Söylediklerimiz bazılarını rahatsız ediyor. O zaman bizim adımız diktatör oluyor!” (Uganda’nın yerel diktatörü, kabulünde 37. Sultan’a tepeden bakmak için, kendisinden aşağıya konulan bir koltuğa oturtmuştu. Tıpkı Osmanlı sadrazamlarının yabancı elçileri kabulünde olduğu gibi… Tıpkı İsrailli diplomatların Türk büyükelçisini aşağıladıkları gibi…) Alman basınında “Otokratik davranışları gittikçe artan Sultan’a tepki…” yorumları yapılırken, Amerikan basınında ise “Almanya, Sultan’ın tehditlerine meydan okuyarak iyi bir iş yaptı” denildi. Almanya Başbakanlık sözcüsü Steffen Seibert, “Bizim ülkemizde insanların görüşlerini barışçı biçimde dile getirebildiği bir demokratik kültür var!” sözleriyle, dolaylı olarak “Türkiye’de yok demiş” olmuyor mu? 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi, “tüzelkişilerin değil, gerçek kişilerin suçlanacağını” öngörüyor. 2. Dünya Savaşı’nda Yahudilere yönelik soykırımın sorumlusu olarak Almanya’yı değil, Adolf Hitler ve tayfasını kabul diyor. Ancak Alman yetkililerin atladıkları önemli bir nokta var! Sultan’a tepki gösterilirken, bu biçim bir davranışla Türk halkı cezalandırılmış olmadı mı? Belki de “Türk halkı aklını başına almalı, gerçekleri artık görmeli!” de denilmiş, olabilir. HHH Şimdiye değin 29 ülke 1915 için “soykırım” dedi. Türkiye apar topar o ülkelerdeki elçilerini “istişare” için Ankara’ya çağırdı. Olayın ateşi küllenince elçiler geri gönderildiler. Bu arada o ülkenin Ankara’daki büyükelçisine yazılı ya da sözlü nota da verildi. Şimdi de Berlin’deki Türk büyükelçisi “istişareye” çağrıldı. Sanki “danışılacak” bir şey varmış gibi! Türklerin bu geleneksel kınama yöntemini bilen Almanlar ne yaptı? Ankara’daki büyükelçisinin bu tepkiye muhatap olmaması için önceden Berlin’e getirip, büyükelçiliğin “işgüderi” düzeyinde 2. adamı kınamaya muhatap yaparak, Ankara’yı resmen küçümsediler! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Devlet başkanına dokunulur mu? BÜLENT TANIK Eski Çankaya Belediye Başkanı Brezilya’nın ilk kadın Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in “dokunulmazlığı” altı aylığına kaldırıldı. Geçen ay Brezilya parlamentosunun alt kamarasında çoğunluğu sağlayan muhalifler, azil kararını senatodan da 5522 oyla geçirdiler. 24 yıl sonra Brezilya’da ilk kez devlet başkanı azlediliyor ve yargı önüne çıkarılacak. Üstelik kendini suçlayan senatörlerin jüri olduğu bir mahkemede! Ne ile suçlanıyor? Eski bir solcu gerilla olan Rousseff neyle suçlanıyor tahmin edemezsiniz. Hırsızlık, rüşvet ya da adli bir suçtan değil, “devletin bütçe açığını olduğundan küçük göstererek kamuoyunu yanıltmaktan” böylece seçimlerde avantaj sağlamaktan... Bu da suç mu? Ya da kim yapmıyor ki demeyin! Halka bilerek yanlış bilgi vermek, yalan söylemek her yerde suç olmalı ve özellikle yalancının yetki ve sorumluluk düzeyi yükseldikçe cezası ağırlaşmalı. Brezilya ekonomisinin kötü günler geçirdiği ve bu “siyasi müdahaleye” darbe de denebilir zemin hazırladığı yaygın bir kanı. Rousseff’in kadın ve eski bir solcu gerilla olması; Latin Amerika’da yükseltilmeye çalışılan sağcı rüzgârlar, inandırıcı bir yargılama olasılığını azaltıyor. Yargılamanın siyasal yönünün hukuki yandan daha ağırlıklı olacağı seziliyor. Brezilya Federal Cumhuriyeti Anayasası’nda bizdeki gibi bir düzenleme olsaydı hesabı cumhurbaşkanı değil başbakan ve maliye bakanı vermek zorunda kalırdı. Kenan Evren’in 12 Eylül Anayasası’nın 105. maddesi cumhurbaşkanını icraatlarından ötürü “sorumsuz” kılıyor.(*) Bu maddeye gö Hukuk düzenimiz içinde milletvekilleri sadece “yasama dokunulmazlığı” kapsamında bir “sorumsuzluk” hakkına sahipler. Görev döneminden sonra bile sorumsuzluğu devam eden Anayasal tek makam ise Cumhurbaşkanlığı. re cumhurbaşkanı, hükümet işlerinde başbakan ve ilgili bakanla birlikte imzaladığı kararlardan ötürü hesap vermezsorumsuzdur; onun yerine başbakan ve ilgili bakan sorumlu tutulur. Dönemindeki işlemler için sorumsuzluk hali görev dönemi sonrasında da sürer! Cumhurbaşkanı bizde ‘Vatana ihanet’ suçundan Yüce Divan’a gönderilebilir. Bunun için de TBMM’nin 3/4 çoğunlukla 414 oyla bu yönde karar alması gerekiyor. Kenan Evren’in dokunulmazlık zırhı Brezilya’da olsa Dilma Rousseff’e de dokunulamazdı. İcranın başı dokunulmaz olamaz 1982 Anayasası cumhurbaşkanı sorumsuzluğunudokunulmazlığını, “parlamenter demokrasi” içinde ve cumhurbaşkanının tarafsızlığı esasına göre ve tüm yurttaşları temsil eden konumu için tanımlamıştır. Cumhurbaşkanını TBMM’nin seçme Dilma Rousseff si böylesi bir tam temsiliyete işaret ediyordu. Doğrudan halkın bir kesiminin oyu ile seçilen, diğer kesimine karşı “partili” ve üstelik icranın başı “başkan”, böyle bir sorumsuzluk ve dokunulmazlık kuralına uygun konumdadır denebilir mi? Milletvekili dokunulmazlığı anayasanın 83. maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında düzenlenmiş: “TBMM üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden (...) bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” “Seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır...” Yani, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve mille tiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasada tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” ‘Sorumsuzluk’ hakkı Görüldüğü gibi hukuk düzenimiz içinde milletvekilleri sadece “yasama dokunulmazlığı” kapsamında bir “sorumsuzluk” hakkına sahipler. Görev döneminden sonra bile sorumsuzluğu devam eden anayasal tek makam var cumhurbaşkanlığı. Anayasa milletvekillerinin yargılanmalarını, soruşturma ve kovuşturmaya uğramalarını o da görev dönemleri bitinceye kadar TBMM’nin izin onayına bağlı kılmakta idi. Geçici anayasa değişikliği ile bu konum mevcut fezlekeleri olan milletvekillerinin “istenmeyenlerini” TBMM Başkanlığı’nın ve savcılıkların iradesinde dokunulur kılacak gibi. Devletin çeşitli kademelerinde görev yapanların, memurundan askerine, yargıcından mit mensubuna, müsteşarından bakanına, bu görevleri ile ilgili özel yargılanma usulleri ve üst organ iznine tabi kılınarak koruma getirilmişken; üstelik Başbakanlıkça görevlendirilen bazı “özel” görevliler “tam” bir dokunulmazlık zırhına sahipken, Meclis’in kendi mensuplarını usullüusulsüz ve toptan “dokunmaya açması” anlaşılır görünmüyor. (*) İlk düzenleme 1876 tarihli Kanunu Esasi’de Madde 5: “Zat’ı hazreti padişahının nefs’i hümayun’u mukaddes ve gayri mesuldür” diyor. (Bülent Tanör 2008) Bitmeyen dava: Yaşamkent DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz hakkında, 1999 mak”, “tacir veya şirket yöneticileriyle kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı” suçlarından 2006 yılları arasında, S.S. Yıl cezalandırılmasını istedi. Yıl mazlar Yaşamkent Konut Ya maz, yarın, İstanbul Anadolu 8. pı Kooperatif’nde, 86 dairenin, HİLAL toplam 386 kişiye satılması ne KÖSE Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkacak. deniyle dava açıldı. Savcılık, Üsküdar Yavuztürk Mahalle Yılmaz’ın “suç işlemek için ku si’ndeki Yaşamkent’te dairele rulan örgüte üye olmak”, “suçtan kay rin birden fazla kişiye satılmasına iliş naklanan mal varlığı değerini akla kin dolandırıcılık davası 2007 yılında başladı. İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ana dava, 26 Haziran 2015’te bitti. Mahkeme heyeti, Ziya Yılmaz’ın kardeşi Azmi Yılmaz ile Hasan Yılmaz, Orhan Yılmaz, Recep Yavaşgel ve Nurettin Çakır hakkında, her bir müşteki için ayrı ayrı ceza tayin etti. Sanıklara toplam 240’ar yıl, 5’er ay, 15’er gün hapis cezası verdi. Her sanık ayrıca 1.395.200 TL adli para cezası da ödeyecek. Pa ra cezası 20 taksite bölünerek tahsil edilecek. Dosya, Yargıtay’da. Mahkeme, dava sürerken DAP Yapı’nın sahibi, Yaşamkent’te bir dönem başkanlık yapmış olan Ziya Yılmaz hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılık ilk önce zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Müştekiler karara itiraz etti. İstanbul Anadolu 9. Sulh Ceza Hâkimliği itirazı kabul etti. l İSTANBUL 13 ilde paralel operasyonu “Paralel devlet yapılanması” soruşturması kapsamında Adana Emniyet Müdürlüğü ekipleri Ankara, İstanbul, Mersin, Şanlıurfa, Kayseri, Kahramanmaraş, Çorum, Diyarbakır, Mardin, Batman ve Şırnak 12 ildeki 66 ayrı adrese eşzamanlı operasyon düzenledi, 59 işadamı ve şirket sahibini gözaltına aldı. Aranan 7 işadamının ise yurtdışında olduğu belirlendi. Gaziantep’te de 4 kişi gözaltına alındı. l ADANA/GAZİANTEP DHA MOTOSİKLETLİ İNFAZ: 1 ÖLÜ 3 YARALI İstanbul Kağıthane’de motosikletli 2 kişinin, bir otomobile düzenlediği silahlı saldırıda 1 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Olay, Nurtepe Mahallesi Osmanpaşa Caddesi üzerinde meydana geldi. Siyah motosiklet üzerinde iki şahıs beyaz renkli otomobile silahlı saldırı gerçekleştirdi. Araç içerisinde bulunan 3 kişi ve oradan geçen bir kişi yaralandı. Yaralılar Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan İbrahim Akyıldız (33) tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. lİSTANBUL / Cumhuriyet C MY B