15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 7 Haziran 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 11 Düşünce özgürlüğü için kendilerini ihbar ettiler Türkiye Düşünce Özgürlüğü Ağı İstanbul Adliyesi’ne giderek kendilerini savcılığa ihbar etti. Türkiye Düşünce Özgürlüğü Ağı üyesi dört aktivist, gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan ile akademisyen Chris Stephenson, yazar Murat Belge hakkında açılan davalara “Suç ortağı olarak katılmak istiyoruz” diyerek kendilerini savcılığa ihbar etti. Türkiye Düşünce Özgürlüğü Ağı, “düşünce suçu” davalarına dikkat çekmek için her ayın ilk pazarte si “Kara Pazartesi” eylemi yapıyor. Aktivistler, düşünceyi ifade nedeniyle yapılan yargılamalarda suça iştirak ettiklerini belirterek kendilerini ihbar ediyor. Bu ay ikincisi yapılan Kara Pazartesi eyleminde beş aktivist hakkında ‘örgüt üyesi’ iddiasıyla dava açılan akademisyen Chris Stephenson, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ iddiasıyla hakkında dava açılan Murat Belge ile Charlie Hebdo’ya ilişkin yazıları nedeniyle ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’ iddiasıyla 2 yıl hapis cezasına çarptırılan gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’a destek vermek için İstanbul Adliyesi’nde giderek kendilerini savcılığa ihbar etti. Eyleme müzisyen Şanar Yurdatapan, yazar Doğan Özkan, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan ve gazeteci Şahin Tekgündüz katıldı. l Haber Merkezi İnfazdan vurgun çıktı Kartal’da geçen yıl otomobilinin içinde başından vurulmuş olarak bulunan Davut Mengir’in (46) ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada, Anadolu Adalet Sarayı’nda yapılan büyük vurgun ortaya çıktı. Cinayeti gerçekleştirdiği iddia edilen Anadolu Adliyesi adli emanette çalışan E.Ş.T. adlı memur tutuklandı. 13 Nisan’da otomobilinin içinde başından vurulmuş olarak bulunan Mengir’in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma, incelenen cep telefonu kayıtlarında Mengir’in Anadolu Adalet Sarayı Adli Emanet Kartal’da geçen yıl işlenen cinayetin ardından başlatılan soruşturma, Anadolu Adliyesi’ndeki adli emanetin soyulduğunu ortaya çıkardı te çalışan memur E.Ş.T ile çok sayıda görüşme yaptığının tespit edilmesi üzerine genişletildi. Soruşturmayı yürütmek üzere özel görevlendirilen savcının talebiyle Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği’nde 16 kişilik özel ekip kuruldu. Yapılan çalışmalar sonucunda, Mengir’in Anadolu Adalet Sarayı Bilişim Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli kadın kâtip A.M. ile gönül ilişkisi kurduğunu, A.M. aracılığı ile de yine adliyenin adli emanetinde görevli memur olan E.Ş.T ile tanıştıklarını belirledi. 1 milyon liradan fazla Mengir’in, memur E.Ş.T ile samimiyeti ilerlettikten sonra, adli emanette bulunan çelik kasaların anahtarlarını yaptırmasını istediği, anahtarı yaptıran E.Ş.T’nin geceleri çalışma bahanesiyle adli emanetteki kasalarda bulunan ve değeri bir milyon liranın üzerinde altın, uyuşturucu madde, cep telefonu ve çeşitli eşyaları alarak, yerlerine yap tırdığı taklit ürünleri koyduğu tespit edildi. Şüpheli E.Ş.T’nin, 2015 yılı Ocak ayından bu yana peyderpey çaldığı ürünlerden uyuşturucuyu Mengir’in bir akrabası olan kişi aracılığı ile piyasaya sürdüğü belirlendi. Mengir’in, adli emanetteki denetimin sıkılaşması nedeniyle başka mal çalamayan E.Ş.T’yi sıkıştırıp tehdit emesi üzerine, şüpheli E.Ş.T’nin Mengir’i arayarak yeni uyuşturucu getirdiğini söyleyip Kartal Yakacık’ta bulunan polis lojmanlarının ya kınına çağırdığı, burada başına bir el ateş ederek öldürdüğü, daha sonra da silahı adli emanete geri bırakarak memleketine gittiği tespit edildi. Kâtip itiraf etti Çok sayıda MOBESE görüntüsünün incelenmesi ve telefon dinlenmesinin ardından kadın kâtip A.M olayın bir kısmını itiraf etti. Olayla ilgili 20 kişi gözaltına alındı, E.Ş.T tutuklandı. 19 kişi ise serbest bırakıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet DIŞ DÜNYADAN TEPKİ Muhafazakâr söylemler artıyor Britanya’nın kamu yayın kuruluşu BBC, Erdoğan’ın sözlerini “kadın ve kadının toplumdaki rolü hakkındaki bir dizi tartışmalı ifadesinin sonuncusu” diye nitelendirdi. İngiliz gazetelerinden Guardian ve Telegraph, haberlerinde nüfus istatistiklerine yer vererek Türkiye nüfusunun halihazırda artmakta olduğuna dikkat çekti. ABD’nin saygın haber dergisi Newsweek ise haberinde “Türkiye’de muhalif gruplar ve ifade özgürlüğüne yönelik büyüyen baskıların başını çeken Erdoğan, özellikle kadınları ilgilendiren konularda giderek muhafazakâr bir söylem benimsiyor. Pazar günü tartışmalı bir açıklama daha yaptı. Halbuki Türkiye’nin nüfusu 2000’den beri 10 milyon arttı” diye yazdı. l Dış Haberler Fotoğraflar: CAN EROK KADINLARDAN ERDOĞAN’A TEPKİ: DAVA AÇALIM Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Anneliği reddeden kadın yarımdır” sözlerini Galatarasay Lisesi önünde düzenlediği eylemle protesto etti. “Kadın düşmanlarından hesap soracağız” pankartı açan platform üyesi kadınlar “Kadın kadındır yarım aklındır” sloganları attı. CHP milletvekili Gülay Yedekçi ve Sezgin Tanrıkulu’nun de destek verdiği grup adına açıklama yapan Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Erdoğan’ın kadın düşmanı söylemlerine bir yenisini eklediğini belirterek, anne olmayan her bir kadının hakaret mahiyetinde olan bu açıklamalara karşı tek tek dava açması gerektiğini belirtti. Ankara’da da Sakarya Caddesi üzerinde toplanan platform üyesi kadınlar da eylem yaptı. Bu kez polis aranacak Gezi Direnişi’nde 60 yaşındaki kadını gaz fişeğiyle vuran polis hakkında ‘daimi arama kararı’ çıkarıldı Beni Cumhuriyet değil, polis kurşunu yaraladı CANAN COŞKUN Gezi Parkı direnişi sırasında polisin gaz kapsülüyle başından yaralandıktan sonra epilepsi hastalığına yakalanan Mustafa Ali Tonbul, Yargıtay’a sunduğu dilekçe ile kimliğinin açıklandığı gerekçesiyle gazetemize verilen 20 bin TL cezanın, haberle zarar görmediği için kaldırılmasını istedi. Tonbul’un avukatı Gülşen Kahraman tarafından mahkemeye sunulan dilekçede, gazetemizin 10 Temmuz 2013 tarihli sayısında “Lise öğrencisi yaşam savaşında” başlıklı haberde müvekkilinin suç mağduru olarak gösterildiğini anımsattı. Avukat Kahraman, müvekkilinin kimliğini açıklayacak ve tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması nedeniyle gazetemiz eski Genel Ya Tonbul yın Yönetmeni İbrahim Yıldız ve Haber Müdürümüz Aykut Küçükkaya’ya dava açıldığını ancak müvekkilinin davadan haberdar edilmediğini vurguladı. Kahraman, Tonbul’un bireysel ya da kamusal bir zarar görmediğini aktararak, “Yapılan haberden ötürü rencide olmadığı gibi toplum içerisinde küçük de düşmemiş, itibarı zedelenmemiştir. Aksine kamuoyunun bilgilendirildiğini, ame liyatının seyri ve süreci ile ilgili olarak topluma bilgi aktarımında bulunulduğunu, haberin iyi niyetle yapıldığını düşünmektedir. Mağdur olmadığı gibi, dosyanızda sanık olarak belirtilen basın mensuplarından şikâyetçi de değildir” dedi. Üzüntü duydu Kahraman, Tonbul’un kalıcı epilepsi nedeniyle ömür boyu tedavi göreceğini vurgulayarak “Müvekkilim basın mensuplarının ceza almasından derin üzüntü duymuştur” dedi. Daha önce de Berkin Elvan’ın isminin açık yazıldığı gerekçesi ile 20 bin TL ceza verilmiş, tanık olarak dinlenen baba Sami Elvan, oğlunun isminin açık yazılmasının kendilerini üzmediğini, kendilerine yapılanlara daha çok üzüldüklerini söylemişti. l İSTANBUL KEMAL GÖKTAŞ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi eylemleri sırasında gaz tüfeği ile zor kullanma sınırlarını aşan ve hedef gözeterek ateş ederek Perihan Deniz’i yaralayan polis memurunun kimliğinin tespit edilememesi üzerine “daimi arama kararı” verdi. Karara göre polis memuru suçla ilgili zamanaşımı süresinin dolacağı 1 Haziran 2021’e kadar aranacak. Perihan Deniz, 1 Haziran 2013’de Taksim Meydanı’nda polisin attığı gaz fişeği ile yaralandı. Deniz, 7 Haziran’da savcılığa verdiği dilekçede “olaylar sırasında Atatürk Kültür Merkezi önünde ‘Biz kazandık’ dediği için orada bulunan bir polisin elindeki silahı kendiğine doğru tutup ateşlediğini, polisten şikâyetçi olduğunu” belirtti. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 6 Haziran 2013 tarihli raporunca Perihan Deniz’in vücudundaki yarasının yerleşim yeri ve yara özellikleri dikkate alındığında atışın doğrudan hedef gözetilerek yapılan bir atış özelliği gösterdiği belir tildi. Ayrıca İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün 18 Temmuz 2013 tarihli raporunda da Deniz’in “basit tıbbi müdahale ile giderilmez şekilde yaralandığı” belirtildi. Soruşturma kapsamında savcılığın sorularına yanıt gönderen İstanbul Emniyet Müdürlüğü, gösterinin yasadışı olduğunu, toplanan grupların şiddet içeren davranışlarda bulunduklarını ve bunun görüntülerle sabit olduğunu savundu. Polis sınırı aştı Savcılığın bu yazışmalardan sonra verdiği kararda, şikâyetçinin de içinde bulunduğu gösterinin barışçıl nitelik taşımadığı savunularak “Ancak raporlar ve müştekinin beyanı dikkate alındığında kimliği tespit edilemeyen polis memurunun zor kullanma yetkisindeki sınırı aşarak gaz tüfeğini yasaya uygun bir şekilde kullanmadığı ve doğrudan müştekiye yönelterek kullandığı, bunun sonucu müştekinin basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığı” belirtildi ve şüpheli için arama kararı verdi. l ANKARA Sağcı otoriter popülizmler ve İslamcı faşizmarşılaştırmalı tarihsel sosyoloji uz manı Michael Mann, 2003’te ya Kyımlanan Faşistler başlıklı kita bında (Türkçesi İletişim Yayınları, çeviren Ulaş Bayraktar, 2015), 20. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’yı saran belli başlı siyasal ve toplumsal dalgalardan biri olan faşizmin aktörlerini inceliyor. Bunu yaparken, Almanya’da Nazilerin, İtalya’da faşistlerin düşün dünyalarını, ortaya çıktıkları ve güçlendikleri siyasal ve iktisadi ortamı ve iktidardaki pratiklerini ele almakla yetinmiyor. Faşizme çok yakınlaşan dönemin diğer otoritarizmlerinden olan Macar, Rumen, İspanyol “otoriter aileleri”ni de inceliyor. Bu sayede, faşizmin prototip örnekleri yanında, faşizmle karşılıklı etkileşim içinde olan diğer otoriter rejimlerin özelliklerini, onları iktidara getiren ve iktidarda tutan dinamikleri karşılaştırabiliyoruz. Kitap, zaman zaman neofaşizm olarak da adlandırılan günümüzün otoriter sağcı popülizmlerini çözümlemek için son derece değerli gözlemler içeriyor. Mann, 20. yüzyıl faşizmlerinin temel niteliklerinden olan devletçilik, milliyetçilik ve paramilitarizmin artık toplu bir paket içinde yer almadığını, ne güçlü bir ilerleme kuramının ne de ütopyacı bir üçüncü yol ve seküler tınılı bir aşkıncılığın ortada olduğunu belirtiyor. Bu nedenle günümüzde faşizm yeniden canlanmaya en çok dini otoriter popülizmler kisvesi altında yaklaşıyor. Bu tür popülizmler, özellikle Hindu ve İslami siyasi hareketleri, genelde 20. yüzyıl faşizmlerinden güçlü izler taşıyorlar, anlamlı benzerliklere sahipler. Ama otantik faşizmle aralarında önemli farklar da var. Mann’a göre, faşizmin aksine, hem İslamcılık (Taliban, Sudan İslamcıları ve İran ayetullahları) hem Hindu milliyetçiliği gerçek siyasal dinler. Seküler olmayan, kutsal bir ideoloji vaat ediyorlar. Bir yandan ahlaki görünümlü veya gerekçeli katliamlara, cinayetlere başvurmaları bakımından faşizme benziyorlar, diğer yandan kurmaya çalıştıkları dünya, yaratmaya çalıştıkları yeni insan ve toplum bu dünyalı değil. Belki bu hareketleri dinci veya kutsal faşizm olarak adlandırabiliriz. Mann, faşizmin önüne yeni sıfatlar ekleyerek, onu 21. yüzyılda aramaya devam etmek yerine, bunları kendi özellikleri içinde tanımlamayı öneriyor. Bu çerçevede sağcı otoriter popülizmlerin üzerinde doğru gerekiyor. Dini temaları stratejik olarak kullanarak, kutsalı yer yer referans göstererek, seküler ahlaka dini dogmaları ikame ederek, 21. yüzyılın anlam boşluğunu doldurmaya çalışan bu siyasal hareketler, faşizmin baskın bazı özelliklerini sergiliyorlar. Birçok yerde bu sağcı popülist partiler milliyetçiliği bayrak edinip, etnik temizlik politikalarını ve bunun adı konmamış fiili uygulamalarını destekliyorlar. İktisaden devletçi politikaları benimsemiyorlar ama başka bir devletçiliği, kültürel devletçiliği savunuyorlar. Bu çerçevede kendi devletlerinde çoğunlukta olmakla, ülkenin “gerçek sahipleri” olmakla birlikte temel taleplerinin (dini, iktisadi, siyasi) seçkinler, uluslararası güçler, azınlıktakiler veya göçmenler tarafından bastırıldığına inanan kitleyi harekete geçiriyorlar. Güçlü bir früstrasyonla beslenen bir hıncı siyasal alana kanalize ediyorlar. Buna karşılık özgün bir iktisat politikaları yok. Hatta herhangi bir alternatif iktisat politikası arayışları da yok. “İslami faşizm” tabirinin, 2001’de New York’ta ikiz kulelere karşı düzenlenen eşi görülmemiş saldırının ardından, “düşmanlara yönelik bir taciz terimi” olarak kullanılmaya başladığını belirten Mann, yaşananın şaşkınlığı ve sersemliği altında bunun belki anlaşılabilir olduğunu ama analitik olarak pek verimli olmadığını belirtiyor. El Kaide, Taliban veya IŞİD’in aşırı şiddete dayalı örneklerinin genişleme ve güçlenme şansı sınırlı. Buna karşılık, faşizmle birçok benzerlikler sunan, her türlü yerel direniş temasını harekete geçiren, etnik milliyetçi vurguları yüksek ve dini aidiyeti de etnik milliyetçiliğin bir parçası haline dönüştüren hareketlere dikkatimizi çekiyor Mann. Etnik, dini veya kültürel tek boyutlu bir “halk iradesi”ni öne süren bu hareketlerin önümüzdeki dönemin faşizmlerini oluşturmaları güçlü bir ihtimal. Diyarbakır katliamı davası Ankara’ya alındı HDP’nin 5 Haziran 2015 günü Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda düzenlediği mitinge yönelik IŞİD tarafından düzenlenen ve 5 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya ilişkin dava Ankara’ya nakledildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Diyarbakır 5, Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine bombalı saldırıya ilişkin açılan davanın Ankara’ya nakline karar verdi. İddianamede tutuklu şüpheliler İsmail Korkmaz, Mustafa Kılınç, Orhan Gönder ve Burhan Gök ile firari şüpheli IŞİD emiri İlhami Balı’ya 5’er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ve 4 bin 101’er yıldan 6 bin 318’er yıla kadar hapis cezası istendi. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle