14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 27 Haziran 2016 MİT’TE ÇALIŞAN M.Y., FİDAN’A MEKTUP YAZDI VE ŞUBEDEKİ BASKIYI ANLATTI neler olMuIyTo’tre?Msşkuaeumnlkladtenuığndpı,ıtağbaltı,irıtAçeeordşakkiplidlkaçiiğştatiingaöinönmraeüonşsbtmüibdreüienllpedgrüryeinasdane Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) Ankara Bölge Başkanlığı’na bağlı telefon dinleme servisinde çalışan M.Y adlı personel, teşkilat içindeki baskıları Hakan Fidan’a yazdığı bir mektup la anlattı, çarpıcı iddi alarda bulundu. Anka ra Bölge Başkanlığı İl ke 3 Şubesi’nde yaşa nanları tek tek anlatan M.Y, bir örneğini de ALİCAN ULUDAĞ gazetemizle paylaştığı mektubunda şunları kaydetti: “Suruç intihar saldı rısı ve Ankara Garı intihar saldırıla rının sorumluluğunu üstlenen IŞİD militanlarının Arapça konuştukla rı düşünüldüğünde takdir ederseniz ki bu dilin önemi yadsınamaz. An cak şubemizdeki Arapça monitörler (Telefon dinleyen kişi A.U.) (2) yö netime yakınlığını kullanarak Arap ça görüşmelerin neredeyse tamanını İDY (İstihbarat Değeri Yoktur) yap makta, yönetim de bu duruma göz yummaktadır. Böyle hassas günler de on binlerce Arapça görüşmenin İDY yapılması karşısında dehşete kapılmaktayım.” ‘İnanılmaz mobbing var’ “Şubemizde inanılmaz bir mobbing olayı cereyan etmektedir” deni len4mKeokntuupşutala, nbuhnelrarşıeşyöiny,leyaspırıalalandı: her yorumun müdire ve başkan tarafından bilinmesi, müdirenin personele “Sen kalk şuraya otur, sen kalk buraya otur” diyerek kendisine yakın kişileri istediği yerlere yerleştirerek jurnal yoluyla haber aldığı şüpheleri doğurmakta, ayrıca her fırsatta müdirenin “Şöyle söylemiş ‘Müfettiş de gönderilmedi’ Yaşadıklarını gazetemize de anlatan M.Y. çalıştığı bölümdeki yanlışları söylediği için görev yerinin değiştirildiğini ve lojmandan çıkarıldığını savundu. Sıkıntılarını sıralı tüm amirlerine anlatmasına karşın kimsenin dinlemediğini, çözüm bulmadığını, ocak ayından beri talep ettiği müfettişlerin de gönderilmediğini belirten MİT’çi, defalarca Hakan Fidan’a ulaşmak istediğini, ancak kapıların kendisine kapatıldığını iddia etti. “Cumhuriyetin bir kurumu böyle olamaz” diyen M.Y. her şeyi göze aldığını söyledi. Hakan Fidan sin“, başkanın “Sizin aldığınız nefesten bile haberim var” bu durumu do4ğruİşlaimleaislgı.ili olabilecek en basit hataların bile müdirenin odasına çağırılarak rencide edici ve aşağılayıcı dil4kuİdllaarneınlainraikşlueyyaişrıillme ailsgıi.l.i bütün önerilere kapalı olması ve “buranın kuralları böyle” veya “benim emrim” diye kestirip atması. ‘Günaydın’ işkencesi 450 kişilik personelin her sabah müdirenin odasına gidip “günaydın’”, her akşam “iyi akşamlar” de me4yeSmonec1b2uryıtludtaulimstaifsaı(.ların) ve emekli olanların şubedeki mobbing ka4ynDakalhıaolpdeukğçuo..k mustarip olunan konulardan dolayı ben dahil şubemizde pek çok kişinin psikoloğa gitmesi, antidepresan ve uyku ilaçları kullanması... Kısaca arz etmeye çalışığı konu larla ilgili olarak bütün cesaretini toplayın konuyu Bölge Başkanı’na anlatmaya çalıştığında kendisini dinlemediğini, gerekli araştırmayı yapmadığını belirten M.Y, mektubunu şöyle bitirdi: ‘Lütfen istatistik çıkarınız’ “Hiçbir cümlemi tam olarak bitiremediğim gibi işitmediğim azar da kalmadı. Bütün bunların kendi emri olduğunu bağırdı. Benimli ilgili araştırma yapıp en ağır şekilde cezalandırılacağımı söyledi. Ben de kendisine Müsteşarlık Makamına başvuracağımı söyledim. Sayın Müsteşarım sizden istirhamım lütfen yapılmayan Arapça görüşmelerin istatiğini çıkartınız ve şubenin içinde bulunduğu ağır mobbing konusunda personelin dinlenmesi için gerekli araştırmayı yaptırınız.” l ANKARA EDİTÖR: CAN DOKER haber 11 4+4+4’ten 3+3+3+4’e, eksildikçe eksilen eğitim Cumartesi gecesi “Kozyatağı Dayanışması”nın davetlisi olarak Kriton Curi Parkı’nda hem bir iftar sofrasına, hem de sonrasında, 7’sinden değil, “Beşik”tekinden 77’sindekine kadar tertemiz insanların huzurunda sohbete oturdum. “Dayanışma”, AKP’nin faşizandinbaz doğrultulu yaşam tarzı müdahaleleri karşısında özgürlüklerini savunmak için “bir hayat isyanı” olan Gezi’de buluşmuş farklı yönelimlerden insanların birlikteliklerini sürdürme arzusundan doğmuş. CHP’lisi de, HDP’lisi de, Atatürkçüulusalcısı da, sosyalisti, feministi, çevrecisi, hayvan hakları savunucusu ve elbette dindarı da olan, aynen Türkiye gibi “melez” bir topluluk karşısındaydım. Ve aynı faşizandinbaz iradenin o hiç bitmeyen “Eğitim” takıntısını tartışmaya açtık. Elbette eğitimci değilim ve işin “teknik” yanı üzerinde çok söz söyleyebilecek ehliyetim yok. Ben AKP’nin 14 yılda 6 bakan eşliğinde ha babam de babam yapboza çevirdiği sistemde karşımıza çıkan rakam düzenlemelerine bir futbol takımının oyun taktiği gibi bakıyorum! O kadar yani: 4+4+4… 3+3+3+1… Ve bir türlü istediği başarıyı yakalayamayıp ha bire oyun taktiğini değiştiren, 433’ten, 442’ye, oradan 4321’e geçen bir takımı hatırlatıyor bana AKP’nin tasarıları. Ancak biri çöpe giderken yenisi önümüze sürülen bu tasarılar demetinin özüne, yani “zarf”a değil “mazruf”a ilişkin tabii ki bazı görüş ve savlara sahibim. Bunları Kozyatağı’nda paylaştım, bu rada da aktarmak istiyorum. Elbette AKP, ne yapıyorsa Kemalizm’den intikam almak için yapıyor. 20’nci yüzyılın başında çağa uyarlı bir ulusdevlet var etme yolunda radikaljakoben bir modernleşme projesi olarak Kemalizm, hiç şüphesiz eğitime, daha doğrusu “Okul”a odaklaşmak zorundaydı ve öyle de yaptı. Çünkü okul eğitimi, 17’nci yüzyıldan itibaren modernkapitalist dünyada yegâne siyasal seçenek olarak kristalleşen “ulusdevlet”in ihtiyaç duyduğu insanı ona veren aygıttı. Okul eğitiminin zorunluluğu, ulusdevletin “yurttaş”a ihtiyacından kaynaklandı. Okul, anababasından koparılan çocuğu yurttaş yapma yolunda bir ikinci “ana” olarak formülleşti (tabii okul “ana” ise “baba” da devletti). Kemalist modernleşme projesi, hayata geçtiği dönemin genel gidişatında olanı kendince (tabii ki eleştiriye de açık biçimde) bu topraklarda işlerliğe soktu: Şehirli (burjuva), meslek sahibi, laik ve kadınlıerkekli “birey” yurttaş var etme yolunda... Dediğimiz gibi proje radikaldi ve bu doğrultuda başlangıç itibarıyla yıkımından çıktığı “gelenek”ten, “Osmanlıİslâm mirası”ndan “kopuk” yol aldı. Ama sadece başlangıçta!.. Zaman içinde siyasi merkez, “muhafazakârmodernleşme” seçeneğine derece derece artan şekilde yönelerek bu kopuşu gidermiştir. Gidermeseydi bugün Tayyip Erdoğan karşımızda bu ülkenin ilk imamhatip lisesinden mezun cumhurbaşkanı olarak da bulunamazdı!.. Sonuçta Cumhuriyet Türkiye’si, eski ile yeniyi, gelenekle yeniliği, geçmişle yenilenmiş olanı buluşturup sentezleme yolunda düşekalka da olsa, darbelerle kesintiye de uğrasa çok mesafe kat etti. Selçuklu da, Osmanlı da, “İstanbul Fethi” de, din dersleri de sıralarından akıp gittiğimiz okullarda daha AKP’nin esamisi okunmazken mevcuttu. Şimdi Kemalizm’den öç almak uğruna filmi geriye, hatta Osmanlı’dan da geriye sarıyorlar, farkında değiller. Üstelik bunu öyle bir zamanda yapıyorlar ki ciddi bir “anakronizm”e (tarihyanılgısı) düştüklerini de kaydetmek gerekir. Postmodern, küresel ve en önemlisi sibernetik bir “çağyangını” içinde, örgün eğitimin kurumsal anlamda sıkıntı yaşadığı bir dönemde, önceki yüzyıla ait bir “resmî” tasarrufun intikamını alma derdindeler. Okul eğitimi, bugünün dünyasında gerek toplumsallaşma, gerekse “kültürleme” sürecinde asli belirleyen olma konumunu, etki ve etkinliğini yitirme noktasında. Bugün esas mesele, çocuklara okul eğitimini laik mi, yoksa dinî mi verelim değil. Mesele, çocukları okula hâlâ nasıl çekebiliriz, onlara okulu nasıl cazip kılıp sevdirebiliriz ve onları okulda bunalmadan, sıkılmadan, nefret etmeden nasıl tutabiliriz!.. Tüm dünya bunun derdinde. Görsellik, seyir ve eğlence, hayatın her alanını endüstriyel bir işleyişle kaplamış ve insanlık, Doğulusu Batılısı, Müslümanı gayriMüslim’i, dindarı dinsiziyle tümden bu anafora kapılmış, siz eğitimi düzenlerken aklı Kemalizm’le bozdunuz, öyle mi? O yüzden tekmil din eğitimi diye, neredeyse kundaktaki çocuğu alıp biçimlendireceksiniz, öyle mi? Ve bilirsiniz, okul, hep sıkıcıydı, hepimiz, siz de biz de okuldan az ya da çok nefret ederdik, öyle değil mi?.. Fakat siz bu gidişle çocukları sadece okuldan değil, dinden de nefret ettireceksiniz, ben ondan korkarım!.. Festival Tadında Bayram Havai fişek gösterisinden, dans şovlarına, karaoke eğlencesinden, spor turnuvalarına kadar bir çok etkinlik ile, bayramınızı unutulmaz bir tatile dönüştürmeye var mısınız? Zigana Kalitesi ile, 223.99 TL Kişi başı herşey dahil 2 ÇOCUK ÜCRETSİZ 1. Çocuk 011 yaş 2. Çocuk 06 yaş Samet Liçina ile Happyhour & Beachparty İle erken rezervazyon yapıp avantajlı seçenekleri inceleyebilirsiniz. www.facebook.com/ziganaclub 0242 824 92 30 www.twitter.com/ziganaclub www.clubzigana.com www.instagram.com/ziganaclub C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle