15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 24 Haziran 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Ege kıyılarımızın şirin, henüz bozulmamış beldelerinden birindeyim. Akşam koyuluğu çökmek üzere ama hava hâlâ çok sıcak. Belde turistsiz bir yaz geçiriyor bu yıl. Bir ağacın altına çektiğim tahta bir sandalyeye oturmuş, karşımda uzanıp giden, giderek koyulaşan maviliği seyrediyorum. Hayaller kurmak istiyorum, olmuyor... Çocukluk yıllarıma gidiyorum... Böyle bir manzara karşısında ne hayaller kurardım... Karşımdaki manzaranın ötesini merak eder zihnimde oralara gitmenin yollarını arardım... Dev bir martının kanatlarına sarılarak, bir balığın sırtına at biner gibi binerek ya da yelkeni beyaz bir teknenin kaptanı olarak merak ettiğim o ötelere ulaşmanın planlarını kurardım. Ne tuhaf, insan büyüdükçe hayalleri küçülüyor, sonunda yok oluyor... HHH Okul, öğretmenler, kitaplar... Artık o öteleri merak etmez oluyorsunuz, çünkü oralarda neler olduğunu, nasıl insanlar yaşadığını öğrenmişsiniz, biliyorsunuz... Gün geliyor, yıldızlar bile gizemini yitiriyor. Ay’a ilk basan insan Hayalperestlikten isyankârlığa la birlikte... Büyüyorsunuz... Daha iyi, daha güzel, daha ya şanabilir bir dünyayı hayal etmeye başlıyorsunuz... Sokaklardasınız, alanlardasınız, kalabalıksınız... Çok geçmiyor, sizinle aynı hayalleri kuran, aynı hayallerle yola çıkan arkadaşlarınızın hayallerine Nurhak’ta, Kızıldere’de, NahrEl Bared’de, Şarkışla’da son veriliyor. Tank paletleri, asker postalları... Mahkemeler, işkenceler, darağaçları, sürgün ler... Aradan on yıl geçiyor, sizden sonraki kuşağa ay nı zulüm uygulanıyor. Egemenlerin nihai amacı sizin, sizin gibi düşü nenlerin hayallerini kurutmak, yok etmek... Her şeye karşın hayalleriniz beyninizde, yüreği nizde hâlâ diri, hâlâ yeşil. Ne var ki doğa acımasız! Yaşınız elliyi, altmışı, yetmişi aşmış. Hayalperestliğiniz isyankârlığa dönüşüyor. HHH “Gezi” mi? Yüreğinizle oradasınız. “Liseliler direnişi” mi? Yüreğinizle onlarlasınız. O çocukları çok ama çok seviyorsunuz. Egemenler onlarla baş edemiyor. Dahası da on lardan korkuyor. Dolayısıyla umudunuzu tüketemiyorlar, yüreğini zi kurutamıyorlar. “Yarınlar belki bizim değil ama mutlaka bizim gibi olanların olacak” düşüncesi sizi mutlu ediyor. İsyankârlığın mutluluğu da bu olsa gerek! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Eğitimde ‘yarım’ tablo GÜLSÜN BİLGEHAN Ankara Milletvekili Türkiye, 93 yıldır Cumhuriyet. Kurucularımız, henüz sistemin adını bile koymadan, kadınerkek eşitliğine yöneldi. Üst üste yapılan devrimlerin temelinde eşitlik anlayışı vardı. Bugün sistemi değiştirmek isteyenler de kadınerkek eşitliğini temelinden sarsmaya yöneliyor: Tarihi tersinden yineletme hedefindeler! İş, anne olmayı tercih etmeyen ya da olamayan kadınların “yarım” olduğuna kadar vardırıldı! Cumhuriyetin eğitim devrimi, laik ve bilimsel eğitimi, ülkenin her yanına, kızerkek ayrımı yapmadan götürdü. Bu amaçla 1924 Öğretim Birliği’nin sağlanmasının ardından karma eğitime geçildi. Aydınlanma projesi Köy Enstitülerinde de bu anlayış devam ettirildi. Türkiye, çocuklarına iyi bir eğitim vermek için büyük fedakârlıklar yaptı, Cumhuriyet öğretmenleri, aydınlık kuşaklar yetiştirdi. Bugün de TC anayasasına eşitliği, hatta pozitif ayrımcılığı koymuş, önemli uluslararası sözleşmelere imza atmış bir ülkedir. Ama sadece eğitim alanındaki uygulamalara baktığımızda, karşımıza, Cumhuriyetin eğitim anlayışının ve parçası olmak için uğraştığımız Avrupa’nın değerlerinin çok gerisinde kalan bir tablo ortaya çıkıyor. Geçen günlerde sıkça tartışılan TBMM Boşanmaları Önleme Komisyonu raporu, eğitimdeki eşitsiz uygulamaları sorgulamak için iyi bir fırsattı. Ne var ki komisyonun taslak raporu iktidarın bakış açısını yansıtmaktan ileri gitmedi. Raporda, “çocuğun içine doğduğu toplumun değerlerini içselleştirilmesi” öneriliyor. İyi de hangi değerler? Örneğin, aile değerleri olarak “adil olma, çalışkanlık, sabır, sevgi, dayanışma, özen gösterme, dürüstlük, hoşgörü, saygı” sayılıyor ama eşit Cumhuriyeti kuranlar kadınerkek eşitliğine inanıyordu, devrimler de bu ilkeye dayandırıldı. Bunu temelinden sarsıp anne olmayanı “Yarım” diye nitelemeye başladılar. Diyanet’in çocuklara yönelik Kuran eğitimi, peygamberler, ahlak esasları gibi derslerin verileceği iki aylık dönemi kapsayan yaz Kuran kursları böyle başlamıştı. (FOTO: DHA) lik yok! Eşitsizliği körükleyen demeçler tek cümleyle eleştirilmiyor. Ders kitaplarındaki eşitsizliklerden de bahsedilmiyor. Harfleri süpüren kadın Oysa ders kitaplarındaki kimi örnekler eşitsizliği yeniden üretmek için özel olarak tasarlanmış gibi. Geçen aylarda, Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu’nun “Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet” (Tarihçi Kitabevi) başlıklı çalışmasının genişletilmiş 4. baskısı yayımlandı: 2015 tarihli Türkçe 1. sınıf ders kitabında, heceler öğretilirken bir kadın, yerdeki harfleri elektrik süpürgesiyle temizliyor. Hayat Bilgisi 1. sınıf ders kitabı: “Ailesindeki liderin/ liderlerin ailedeki rolünü fark eder” diye öğretiyor, eşitlik yok ille de lider ya da liderler olmalı. Malatya İnönü Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Akif Çeçen’in 2015 tarihli “Türkçe Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet Rolleri” başlıklı makalesinin sonuçları da çok çarpıcı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8. sınıf Türkçe kitabındaki “meslek rollerini” araş tırmış. Anlatılan 4 akademisyenin, 3 avukatın, 4 devlet başkanının, 3 çiftçinin, 3 denizcinin hepsi de erkek. 6 kadın ise “ev hanımı.” İlkte de ortaöğretimde de öğretmenlerimizin yarısından fazlası kadın. Peki, yöneticilerinde? Sadece yüzde 11! Eski bakan Nabi Avcı, üç müdür yardımcısından birinin kadın olmasına yönelik genelgeyi iptal etmek zorunda kaldı. Nedeni: Kadın yönetici yokluğu! Gerçek ise, hak ettikleri halde kadınlara bu görevlerin verilmemesi ve aile içindeki yükü tek başına üstlenen kadınların önündeki duygusal engeller. Kadın hakkı var mı? İlginçtir, eşitsizliği, öğrencilerin araştırma yaparken ilk danıştıkları yer olan Google’a bile bulaştırmışız. Google’a “Kadının hakkı var” yazınca, otomatik tamamlayıcı, ilk olarak “Kadının hakkı var mı?” diye çıkıyor. Yani Türkiye’den kullanıcılar Google’a en çok bunu yazıyor. İkinci sırada şu çıkıyor: “Kadının boşanma hakkı var mı?” Evet, Google kurulmadan 72 yıl önce, 1926’da Me deni Kanun’la ülkemizde kadınlara bu hak tanındı! Bu düşündürücü tablonun ortaya koyduğu gerçek, Cumhuriyetin eşitlik anlayışına yakışan bir eğitim için daha almamız gereken çok yol olduğudur. Evet, anayasaya göre kadın erkek eşit, evet, ilk imzacısı olduğumuz Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi, devletlere eğitimde eşitliği sağlamak için her türlü önlemi alma görevi veriyor. Ama belli ki yetmiyor, alınması gereken önlemlerin mevzuatta yazması pek bir şeyi değiştirmiyor. Yapmamız gereken yönetim zihniyetini değiştirecek demokratik önlemler almak! Sonuç bildirgesi Son günlerdeki gelişmeler, tabanda bu beklentinin gittikçe görünür olduğudur. Bırakın liseleri, ilk ve ortaöğretim çağındaki öğrenciler bile, kendileri için hazırlanan dayatmacı, tutucu kalıplara karşı çıkıyorlar. Geçenlerde Bursa’da bir okulda katıldığım “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” panelinde 5. ve 6. sınıf öğrencileri sunumlarıyla bize eşitlik dersi verdiler. Aralarından birisi, “Ben ikiz kız kardeşimle annemin karnını paylaşmışken, neden dünyada ortak haklarla yaşayamayalım?” diye sorduğunda gülelim mi, ağlayalım mı, bilemedik. Sonuç bildirgesinde isteklerini sıraladılar: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın bundan sonraki eğitim ve öğretim yıllarını kapsayan düzenlemelerinde, 1) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi”nin, ders olarak müfredata dahil edilmesini ve bu doğrultuda düzenlemelerin hızla gerçekleşmesini; 2) Bu durumun ders çizelgelerindeki yoğunluktan dolayı mümkün olamaması durumunda ise, konunun uzmanlarının planlamaları doğrultusunda, mevcut “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi kapsamına alınmasının sağlanmasını talep etmekteyiz.” İlgililere duyurulur. Artık ağaç, yaşken eğilmiyor! 24 HAZİRAN 2016 SAYI: 33133 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.18 03.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.26 13.14 17.12 05.14 12.58 16.54 05.41 13.21 17.13 Akşam 20.48 20.29 20.48 Yatsı 22.40 22.17 22.30 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] yorum 13 Kimse yok mu oralarda? Gerek ülkemizin gerekse dünyanın gündemine iyice oturan “İslam” gün geçtikçe daha da genişleyip, derinleşerek koruyor yerini. Özellikle, “cinsel eşitsizliği” içeren kuralların yerleşip uygulanması ülkemizde hızla çoğalıyor; böylece “1923 Atatürk Devrimi”nin getirdiği başta “kadınerkek” eşitliği olmak üzere, çağdaşlığa ulaştıran, bunun sürmesini sağlayan yasalar kurallar bir bir yok sayılıyor. Ve bu eşitsizliği gözü kapalı daha doğrusu gözü kapatılarak kabullenen kadınlardan biri olan “Emine Erdoğan”, eşitliği sağlayan “Cumhuriyet”in laik rejimine, Türkiye’nin “90 yıllık enkazı” dedi ve “bu enkazı biz kaldırdık” diye de övünüp duruyor. Sözlüklere göre “enkaz”, Arapça bir söz; “yıkılan bir şeyin kalıntısı” anlamına geliyor; Türkçesi “yıkıntı”, “moloz” da Yunancası. “Kentsel Dönüşüm” iyice ranta dönüştürülen bu düzenleme İstanbul’un özellikle de “Kadıköy” yakasını tam bir “enkaz”, “yıkıntı”, “moloz” yığınına dönüştürdü. Kadıköy’ün, iç burkan görünümünü anlatan bu sözcüklerden en çok kullanılanı “enkaz”. Her yerde “enkaz yığınları” kaldırımları kaplıyor, dev “enkaz TIR’ları”, yolları tıkıyor; her adımda da karşımıza çıkan “enkaz” kaldıran firmalar; “Hızlı Hafriyat”, “Şen Enkaz”, “Enkazcı Metin”, “Enkazcı Emin” derken, ister misiniz bir de “Enkazcı Emine” firması da karşımıza çıkıversin, deneyimli bir “kazıcı” olarak... Doğrusu, “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” diye de anabileceğimiz “EmineTayyip” çiftinin “laflamalarının” yarattığı ortamda, insanın aklından geçmiyor değil. Ayrıca, “R. Tayyip Bey”in dili hiç durmaz; neredeyse “24 saat” görevdedir hiçbir “kural, ölçü, sınır, sorumluluk, sevgi, saygı” tanımaz; “özür mü” hiç mi hiç “bilmez”; bir ara “aldandığını” bildirmesine gelince; bu bir “özür”, değil, bir “itiraf”tır; sahibine açıkça “suç” yükledi; yüklemesine yükledi de, “durdurak” bilmeyen bu “dili” dinleyen milyonlara atasözümüzdeki gibi “... davul zurna az geldiği”nden, çoktan sindirilmiş, unutulmuştur bile... Yine de benzer bir “fırsat” doğduğunda, bunu anımsayıp anımsatmalıyız; şöyle ki geçen hafta “Ulusal Futbol Takımı”mız ardı ardına yenilince, buna öfkelenenlerin, Teknik Yönetici Fatih Terim’e yönelttikleri, eleştiri sınırını zorlayan sözlerini Erdoğan: “Edepsizliktir, terbiyesizliktir!” diyerek değerlendirdi. Bir ülke yönetiminin tepesindeki birine yakışmayan sözlerle de olsa, “haklı” denirse; “çocuk doğurmayan, çocuğu olmayan, olamayan kadını” tıpkı erkekler gibi, “Tanrı’nın yarattığı kadını”, milyonlarcasını “yarım insan” olarak değerlendirip, inanılmaz bir ölçüde “aşağılayarak” eleştiren bu söylemine karşı ne demeliyiz? “Edepsizliktir, terbiyesizliktir!” yeterli olur mu? Kuşkusuz olmaz; milyonlarca kadını “yarım insan” olarak görüp, kendini “tam insan!” olarak kabul etmek olası mı? Ayrıca, “Kitap” ve “vahy” dayanaklı her “üç dinde”de, “Musevilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık”ta, gerek “kadın” gerek “erkek”, her ikisi de, “Tanrı’nın kulu”durlar. “Yaratıcı”; kadın ve erkek kullarını farklı “neden” ve “biçim”lerde yaratmış olsa da, bu “fark”dan dolayı, ne “kadın” ne de “erkek” kesinlikle “yarım kul” dolaysiyle “yarım insan” olarak kabul edilmezler; her üç dinin kutsal kitaplarında, böyle bir “Tanrı Söylemi”, kesinlikle yer almaz. Evet bu böyle; ayrıca yine anımsayalım; Erdoğan, bu “yarım insan” söyleminden biriki gün önce de, yıllarca diline dolayıp sürdürdüğü “üç çocuk isteği”ni, açıkça hiç çekinmeden “Tanrı’nın isteği” olduğunu, “Rabbim’in isteği, Rabbim’in isteği!” diyerek haykırmaya başlamadı mı? Peki, hiçbir “İslam kaynağı”nda bulunmayan bu “Tanrı isteği”ni nasıl öğrenmişti Erdoğan? Kendisine nasıl “ulaşmıştı”, nasıl iletilmişti bu “Tanrı isteği”? Erdoğan, bunları “canlı” yayınlarla sıcağı sıcağına duyururken, gazeteler sayfa sayfa yazarken “Diyanet”in Başkanı ülke dışında mıydı? Hayır! “Namaz kılmayan hayvandır!” diyene anında karşı geldi. Şimdi hiç ses çıkmadığına göre “Diyanet”, Erdoğan’ın bu “iki fetvasını onaylamış” olmuyor mu? Dahası, böyle bir “düşünce, zihin, mantık” sergileyen birinin, ağzından döküleni anında yerine getiren “Yürütme”nin, “Yasama”nın ve de “Yargı”nın büyük bir “tarihsel” sorumluluğu yok mu? Biz seslenelim: “Oralarda kimse yok mu?” Melikşah’a da kayyım atandı Paralel Devlet Yapılanması (PDY) soruşturması kapsamında Boydak Holding eski CEO’su Memduh Boydak’ın eski mütevelli heyeti başkanı olduğu Melikşah Üniversitesi’ne de kayyım atandı. Mahkemenin atadığı görme engelli avukat Mehmet Çatlı, bankacı Ramazan Erikli, mali müşavir Mustafa Karakaya’dan oluşan 3 kişilik heyet dün polisler nezaretinde vakıfa giderek görevi devraldı. l KAYSERİ/DHA Alanya Merkez, denize 50 metre mesafede satılık ev dükkânlar TEL: 0532 120 29 72 Antalya Güzeloba 4+1+2 banyo satılık dublex daire TEL: 0532 799 11 99 T.C. İstanbul Bilim Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’ndan almış olduğum geçici mezuniyet belgemin aslını kaybettim. Hükümsüzdür. Merve Marşap C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle