14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Haziran 2016 4 Turhan Selçuk İki çınaraASHeyaldcçıınublkeakvntemaTşau’trbaihlaganneıllSederıliçİluhkan İlhan bitmeyen özlemSelçuk Erinç: İlhan Selçuk’un yazdıkları, Turhan Selçuk’un çizdikleri bugün de geçerliliğini koruyor İki aydınlanma çınarı, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk ile gazetemiz çizerlerinden Turhan Selçuk, ölümlerinin 6. yılında Hacıbektaş’ta düzenlenen törenle anıldı. İlk tören Hacıbektaş’ta Çilehane Tepesi’ndeki Selçuk kardeşlerin mezarları başında yapıldı. Açılış konuşması yapan Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, İlhan ve Turhan Selçuk’u toprağa verdiklerinde her ikisinin de başına birer çınar diktiklerini, bu çınar ağaçlarının her bir dalının bilgelik, hoşgörü, Cumhuriyet ve yurt sevgisi ile yüklü olduğunu söyledi. Selmanpakoğlu, “Bu iki çınar ağacının birbiriyle kucaklaşmasını amaçlamıştık. Biri Turhan Selçuk’u, biri de İlhan Selçuk’u simgeliyordu. Amaçladığımız gibi çınarlar büyüdü, Turhan ve İlhan Selçuk birbirine kavuştu” diye konuştu. ‘Yerleri doldurulmaz’ Turhan Selçuk’un kızı Aslı Selçuk ise konuşmasında Turhan ve İlhan Selçuk’un yaşamları boyunca emekçinin, halkın, ezilmişlerin yanında yer aldığına dikkat çekti. Aslı Selçuk “İkisi de yılmaz birer Atatürkçüydü. Turhan ve İlhan Selçuk dünyamızdan bir kere geçtiler. Bıraktıkları yüzler ülkemizin dışına da ulaştı, yerleri kolay kolay doldurulmaz” dedi. ‘Önce gazeteciydi’ Turhan ve İlhan Selçuk’un yeğeni Baba Zula grubundan Murat Ertel, dayılarının çok sevildiğini bildiğini ancak onlardan nefret eden bir kitlenin var olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ama onları sevenlerin sevgisi, bu nefreti aşacaktır. Çünkü onlar sanat içinde büyüyen idealleri için yazan, çizen ve bu sayede ölümsüzlüğü bulan insanlardı. Onlardan nefret edenler ise padişah da olsalar, sultan da olsalar ne dedikleri anlamsız kalacaktır.” Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve yazarımız Orhan Erinç ise konuşmasında Turhan ve İlhan Selçuk ile olan dostluk ve arka İlhan ve Turhan Selçuk için ilk tören Hacıbektaş’ta Çilehane Tepesi’ndeki gömütleri başında yapıldı. Heykeltıraş Hasan Fehmi Hızal’ın Abdülcanbaz sergisi ile Selçuk kardeşlerin başucuna dikilen çınarlar 6 yaşında. Turhan Selçuk’un karikatürlerinin bulunduğu sergi açıldı. daşlığına vurgu yaptı. Erinç “İlhan Selçuk’la 1957 yılında tanıştım. 1960 yılında ise kapı yoldaşı oldum. Ağabeykardeş, ustaçırak ve yöneticisorumlu ilişkisi çerçevesinde yılları birlikte geçirdik” diyerek, İlhan Selçuk ile ilgili şunları söyledi: “İlhan Ağabey önce gazeteciydi. Gazetecinin öncelikli görevi halkı bilgilendirmekti. Ben yazıişlerinde yöneticiyken, bazı siyasilerin demeçlerinde haber değeri görmez, çöpe atardım. Ertesi gün İlhan Ağabey yazıişlerine gelerek benim çöpe attığım demece yazısında yer vereceğini, ama demecin gazetemizde yer almadığından yakınarak şöyle derdi: ‘Ben şimdi bir de Cumhuriyet okurlarına bu siyasinin demecini mi tekrarlamak zorunda kalacağım.’ İlhan Ağabey dar bir cepheleşmeyi hiçbir zaman savun madı. Hep cepheyi genişletmekten mevzi ve yandaş kazanmaktan yanaydı. Biz de şimdi gazete olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. İlhan Ağabey’in yazdıklarının, Turhan Ağabey’in çizdiklerinin bugün de geçerliliğini koruduğunu görüyoruz. İlhan Ağabey’in yazdıklarının bugün Cumhuriyet portalında tıklanma sayısının çok olması da bunu gösteriyor.” Şiirli anma.. Turhan Selçuk ile de 1960’larda tanıştığını uzun süre birlikte çalıştıklarını belirten Erinç, Turhan Selçuk’a ait duygularını Güner Altıntaş’a ait bir şiirle dile getirdi: “1922’de doğmuş, 1947’de batırmıştı fırçasını mürekkebe. Kalın ve eksiksiz bir çizgi çekti ömrü boyunca yakın tarihin üzerine. Saydamdı mürekke bi, film şeridi gibi görülüyordu altındaki. 60 yıl değiştirdi mürekkebini bu kez siyah ve örtücü bir mürekkepti. Ömrü boyunca çizdiği saydam çizginin sonuna bu mürekkebi koydu.” Kartal Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz de törene katılarak Selçuk kardeşlere ilişkin duygularını şöyle anlattı: “Atatürk’ün yanında giden iki aydınımızı anıyoruz ama Atatürk’e sarhoş diyen bir anlayışla yönetiliyoruz. Emperyalizme karşı çıkan, Atatürk ve yurt sevgisi ile yoğrulmuş bizlere biraz ağır geliyor ülkenin içinde bulunduğu durum.” Öğleden sonra ise Kültür Merkezi’nde İlhan ve Turhan Selçuk’u anlatan belgeseller izlendikten sonra panele geçildi. Panelde yazarımız Şükran Soner, öğretim görevlisi ve sanatçı Prof. Süleyman Saim Tekcan ve Murat Ertel konuştu. Prof. Pekcan, resim ve çizgi dünyasının Turhan Selçuk gibi bir dâhi görmediğini belirterek “Abdülcanbaz’ın tiyatro eserini de izledim. Turhan Selçuk muhteşem bir piyes yazarıdır aynı zamanda, tiyatro tarihine de geçmiştir. İlhan Ağabey’in bir yazısını hatırlıyorum ve hiç unutmuyorum. ‘Yüce İslamın Yüz Karası’ diye Fethullah Gülen’i anlatan bir yazı yazmıştı. Muhteşem bir öngörüydü. Çünkü bugün yaşadığımız günleri o yazıda tablo gibi gözümüze sokmuştu. Bu gibi insanlar öldüklerinde naaşları başında bize ‘hakkınızı helal ediyor musunuz?’ diye sorarlar. Bizler de sanki çok hakkımız geçmiş gibi ‘helal’ olsun deriz. Halbuki bizlerin aydınlanmasında hakkı ve emeği olan bu insanlar bizlere hakkını helal ediyor mu acaba?” ‘Bu nasıl incelik!’ Yazarımız Şükran Soner de şunları kaydetti: “Turhan ve İlhan Selçuk’un çıktığı dönemde Türkiye’nin yüz akı pek çok aydın yetişmiştir. Bu aydınların müthiş bir uyumu, dostluğu, söz ve düşünce birlikteliği vardı. Bu aydınlar fikren birbirini beslerdi. O yıllarda Türkiye’nin düşünce açısından uçuşa geçmesi boşuna değildi. Turhan Ağabey müthiş bir sanatçı olmasına karşın yaşadığımız çarpıklıkları bize basit ama bir o kadar zekice analizini yapardı. Turhan Selçuk gibi bir deha aynı zamanda çok da mütevazıydı. Benim gibi isimsiz bir muhabir ile sokak sokak dolaşıp İstanbul’un köpekleri dizisindeki çizimleri yaptı. Üstelik imza da koymadı, bu nasıl inceliktir. İlhan Ağabey’le dostluğum daha eskiye dayanır. Cumhuriyetin romanını yazmayı çok istedi ama Cumhuriyeti yaşatma gailesi ona bu fırsatı vermedi. Bu insanlar çok büyük özverilere katlandı. İlhan Ağabe’yi asıl üzen gözaltına alınmak falan değil kendi kuşağında gördüğü topumsal dayanışma ve duygu birliğinin erozyona uğramasıydı.” l HACIBEKTAŞ/ Cumhuriyet AP’den sonra AKPM’den de zehir zemberek rapor Demokrasiye tehdit Bir zamanlar Türkiye’ye AB ile müzakere yeni bir başlangıca olanak sağlayacak ve geçmişin travmalarını iyi kapılarını açan Avru leştirecek ortak, partiler pa Konseyi Parlamen DUYGU arası Meclis komisyonu ter Meclisi’nin (AKPM) GÜVENÇ veya ‘gerçeklerle yüzleş İzleme Komitesi, bu de me ve uzlaşma’ komis fa Türkiye’deki demokratik ku yonu da olmalı. Siyasi çözüm rumların işleyişi için alarm zil ler tüm siyasi güçler tarafından lerini çaldı. Hukukun üstünlü parlamentoda tartışılmalı. ğünün “erozyona uğradığı” tes l Denge bulun: Güvenlik piti yapılan raporda demokra operasyonları uluslararası hu sinin tehdit altında olduğu be kuka uygun olarak sürdürül lirtildi. Türkiye’ye TBMM çatısı meli; orantılılık ve gereklilik altında barış görüşmelerine ge prensibine uyulmalı. Güvenlik ri dönme çağrısı yapılırken de ile bireysel özgürlükler arasın mokratik kurumların işleyişi da Türkiye’de doğru denge bu nin bozulması için de “Her şey lunmalı. Sokağa çıkma yasakla 1725 Aralık 2013’te 4 bakan ve rı 1.6 milyon insanı etkiledi ve dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 355 bin kişi yerinden etti. 338 oğlu ile ilgili yolsuzluk dosya sivilin öldüğü İHD tarafından larının açığa çıkmasıyla başla açıklandı. dı” tanımlaması yapıldı. Komi l Dokunulmazlıkta hedef: te, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKPM, TBMM’nin bir grup mil gazetecilerin tutuklanması üze letvekilinin dokunulmazlıkla rine Anayasa Mahkemesi’nin rının kaldırılması ile ilgili ka verdiği kararı tanımaması ile rarından çok endişelidir. Bu ilgili olarak da yargıya haksız karar orantısız olarak muha müdahale ve hukukun üstünlü lif milletvekillerini özelikle de ğünü ihlal uyarısı yaptı. Rapor HDP’yi etkiler. 1994’te de Tür dan bazı başlıklar: kiye 4 milletvekilinin dokunul l Barış sürecine dönün: Ba mazlıklarını kaldırmış ve AİHM rış görüşmeleri için siyasi bir Türkiye’yi suçlu bulmuştur. ortam yaratabilecek olan Türk l Bağımsız komisyon kur: parlamentosu barış sürecini de Cizre’de ciddi insan hakları ih vam ettirecek mekanizmaları lalleri iddiaları vardır ki bun düşünmeli, ki bunların içinde ların etkili bir şekilde, kanıt AKPM’nin ağır eleştiri içeren raporunda yolsuzluk dosyaları da var. lar temizlenmeden toplanarak araştırılması gerekir. AKPM, Türkiye’yi bağımsız uzmanlar ve tüm tarafların güveneceği kişilerden oluşacak durum tespit ekibi oluşturmaya davet eder. l Sur endişesi: Diyarbakır’a gittik, Sur’a giremedik. Hükümetin 21 Mart’ta DiyarbakırSur’a dair aldığı acele kamulaştırma kararı derin endişe kaynağıdır. Valilere belediye başkanı atama yetkisi veren hazırlıklar da endişe kaynağıdır. Öldürülen Tahir Elçi soruşturması hala tamamlanmamıştır. l Hakaret suçu: Cumhurbaşkanına hakaret suçu düzenlemesinin aşırı uygulanması ifade özgürlüğünün yersiz kısıtlanmasına neden oluyor. Bu nedenle hakaret suçları medeni kanunla ele alınmalı. l AYM uyarısı: Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde AKPM, cumhurbaşkanının ve bakanların, araştırmacı gazetecilerin ön duruşma ile hukuka aykırı şekilde tutuklanması üzerine AYM’nin, AİHS’ye göre aldığı karara saygı duymayacaklarına yönelik açıklamalarından derin endişe duyar. l Erozyon: Raporda işaret edilen demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları açısından ciddi endişe vericidir. Şu anki gibi zayıf denge denetleme, basının ve ifade özgürlüğü ile ilgili tüm bu birikimler, hukukun üstünlüğünün erozyonu ve Güneydoğuda terör karşıtı güvenlik operasyonlarınedeniyle iddia edilen insan hakları ihlalleri demokratik kurumların işleyişine ve ülkenin Avrupa Konseyi’nin taahhütlerine ve sorumluluklarına karşı teh dit oluşturmaktadır. Medya patronlarının da de ğiştiğine işaret edilen raporda “hükümetin etkisi altındaki” medyanın yetkililerin eleştirildiği olayları görmezden geldiğine dikkat çekiliyor. Dündar’a saldırı İzleme Komitesi Can Dündar ve Erdem Gül’ün 92 gün hapis yattığını ve devlet sırlarını açığa çıkarmaktan 5 yıl 10 ay ve 5 yıl mahkumiyet kararı da eleştiriliyor. Kararın bir kez daha gazetecilerin kamuyu ilgilendiren konularda bilgilendirme hakkı konusunda soru işaretleri doğurduğu anımsatılıyor. Dündar’ın duruşma günü silahlı saldırıya uğraması için de “endişe işareti” denilirken, bunun “araştırmacı gazeteciliğin damgalanması sonucu” olduğuna işaret ediliyor. Raporda sulh ve ceza hâkimliği’nin “kapalı devre” çalıştığına değinilirken, Dündar ile yapılan görüşmeye yer veriliyor ve Dündar’ın, AYM kararı öncesinde 10 farklı sulh ceza hâkimliği’ne başvurduğu belirtiliyor. Sulh ve ceza hâkimliği’nin “özel yargılama” yapmasından duyulan endişeyle beraber, bunun problemli olduğuna işaret ediliyor. l ANKARA haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY Hayvanlar bize ne öğretir? Bu başlık altında hayvanları yazmıştım. Yazıyorum da. Hayvanların bize çok şey öğrettiğini düşünüyorum. Elbette her şey gibi öğrenmek isteyene. Tam da bu sırada İlahiyat Profesörü Mustafa Aşkar’ın sözü denk geldi: ‘Namaz kılmayan hayvandır’ buyurmuş. Tepkiler oldu, söz çevirmeler yaşandı. Aslında sayın profesör belki de ‘Hayvan namaz kılmaz’ diye insana ilişkin bir fark yaratmak istemiştir. Doğrudur, ‘hayvan namaz kılmaz’. Talihsiz bir noktadan almış konuyu profesör. Hayvan namaz kılmaz da insanların yaptığı birçok şeyi de yapmaz. Bunları da söylemesi, hiç değilse düşünmesi gerekiyor. Örnek verelim mi? Eşekler yalan söylemez. Yalan söyleyen eşek görülmemiştir. Ama yalan söyleyen insan mı? Yalan söylemeyen insan arayın ki bulasınız. İnekler hırsızlık yapmaz değil mi İlahiyat hocası? Hayır, çünkü inekler hırsızlık yapmaz. Hırsızlık yapan insanları tanıyor musunuz? Şöyle büyük hırsızları? Çantalar dolusu, kutular, kasalar? Bunu yapan bir hayvan yoktur. Hırsızı savunan, ‘Yapsa da kimse inanmaz’ diyen bir tilki gördünüz mü? Evet, tilki kümesten tavuk kaçırır. Ama karnını doyurmak için. Bal yer misiniz sayın hocam. Arılar yapar. Hayvandırlar. Namaz da kılmazlar. Siz, kaçak villa yapmak için ormanı yok eden hayvan gördünüz mü? Görmediniz, çünkü yoktur. Ama yandaş olduğunuz çok insan vardır bunu yapan. Hayvan ormanın dostudur. O sizin insanlarınız ise ormanın düşmanıdır. Aç gözlerini hiçbir toprak doyurmaz. Kaplan, evet yırtıcıdır profesör, beslenmek için avlarını yer. Ama katliam yapmaz. ‘Ben ormanın kralı olacağım’ diye orman hayvanlarını öldürmeye kalkmaz. Keçiler hayvandır. Namaz kılmazlar. Yeni filizleri yemeyi de severler. Ama erkekleri olan tekeler küçük oğlaklara tecavüz etmeyi aklından bile geçirmez. Bu işe ‘badeleme’ diyenler de sizin tanıdığınız insanlardır. Sülük, kan içen bir hayvandır. Yapıştığı canlının kanını emer. Ama doyunca bırakır arkadaş. İnsanların sülükleri ne doyar, ne bırakır, yakınları, yarenleri emer de emer. Koçlar koyunlarla çiftleşir. Kuzular doğar. Koyunun sütüyle beslenip büyürler. Ama insaf edin hocam, siz hiç beş on koçun birleşip de bir kuzuyu sıraya dizdiğini duydunuz mu? Duymadınız, çünkü yapmazlar. Bunu insanlar yapar. Acaba bunu yapan insanlar arasında namaz kılanlar da yok mudur? Namaz kılıyor diye bu tipleri hayvandan daha mı makbul sayalım? Karıncalara ne diyorsunuz? Çalışkanlığa örnek gösteririz. İşbirliğine hayranızdır. Dayanışmaları, birbirine yardımları bir işi başarmanın nasıl olacağını gösterir. Şimdi ne yapalım? Namaz kılmazlar diye aşağılayalım mı? Onlardan söz etmekten vaz mı geçelim? Siz hiçbir şey taşırken arkadaş olup, iş bitince sırtını dönen vefasız karınca gördünüz mü? Görmediniz, çünkü yoktur. Ama sizin de desteklediğinizi sandığım kesimde bu vefasızlığın sayısız örnekleri var. Bunlar sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Hayvanlar hayatta kalma uğraşı verirler. İçgüdüleriyle yaşarlar. Beslenmek isterler, çoğalmak isterler. Doğalarında bunlar vardır. Ama birbirlerine kazık atmazlar. Birbirlerine tuzak kurmazlar. Birbirlerini pusuya düşürmezler. Köpekbalıklarına bakın. Denizin yırtıcısıdır. Ama sinsiliği yoktur. Hızıyla, gücüyle, dişleriyle saldırır. Ya insan? Ya insan? Öyle mi yapar? İnsan ‘Hukuk böyle’ der arkadan saldırır, yandan kuşatır, ‘Benim haberim yok, birileri yapmış’ der. Hayvan namaz kılmıyor. İnsan namaz kılıyor, öyle mi? Hiç kusura bakmayın, sizler gibi insan olacağıma onlar gibi hayvan olmayı tercih ederim... Yıldırım, liselerdeki bildirileri unuttu Başbakan Binali Yıldırım, 81 ilden Ankara’ya gelen öğretmenler için Çankaya Köşkü’nde iftar verdi. Binali Yıldırım’ın ilkokul öğretmeni 85 yaşındaki Galip Kumbar da davetli öğretmenler arasında yer aldı. Tek tip eğitim dayatması yüzenden liselerde peş peşe yayımlanan bildirileri unutan Yıldırım, öğretmenlere, “Türkiye demokratikleştikçe eğitim sistemimiz de demokratikleşti. Tek tipçi eğitim sona erdirildi” dedi. Yıldırım, “Üniversite kapıları vatan evlatlarına daha fazla açıldı. Türkiye zenginleştikçe eğitim sorunları azaldı. Beyin göçü geriye dönmeye başladı. Farklılıkların zenginlik olduğunu, tek tip eğitim sisteminden başımızın ne kadar ağrıdığını biliyorsunuz. Bugün bile bu problemlerle uğraşmaya devam ediyoruz. Farklılıkları müsamaha ile karşılayın. Onların farklılıkları Türkiye’nin zenginliğidir” değerlendirmesini yaptı. lANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle