14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Haziran 2016 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yorum 13 ‘Gerekçe’ Türkiye! İngiltere ya da resmi adıyla Birleşik Krallık, bu perşembe günü Avrupa Birliği üyeliğine devam edip etmeyeceğini halkoylamasına sunuyor. Alınacak sonuç, yalnız bu ülke ve AB için değil, küresel siyasetin ve ekonominin alacağı yeni biçimi belirleyeceği için de büyük bir önem taşıyor. Bu çok yönlü denklemin göbeğinde tek bir ülke var: Türkiye. Bir zamanlar İngiliz halkı, ister AB’de kalalım diyecek olsun, ister AB’den çıkalım, kararını çok büyük ölçüde Türkiye’ye göre verecektir. AB üyeliğinden ayrılalım görüşünü savunanlar, savlarını kaçınılmaz gördükleri Türkiye’nin AB üyeliği korkusuna dayandırıyor. Üye olursa Türkiye’nin, Birliğin Almanya’dan sonra nüfusu en fazla ülkesi olacağı; üstelik yoksul, eğitimsiz, Müslüman ve dahası Radikal İslamın at oynattığı Suriye ve Irak’a komşu olduğu ve son yıllarda demokrasiden iyice uzaklaştığı vurgulanıyor. Halkoylamasında AB’de kalalım görüşünü savunanlar da savlarında Türkiye’yi kullanıyor. Başta ülkenin başbakanı, korkuya gerek yok, Türkiye, değil 300 ya da 3000 yıl sonra, hiçbir zaman AB üyesi olamayacak diyor. Oysa aynı başbakan, çok yakın bir zamana kadar Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen liderlerin başında geliyordu. Ne oldu da İngiliz hükümetinin tutumu bu kadar köklü bir biçimde değişti? Türkiye’nin sorması gereken asıl soru bu! Açılan kara kutu Türkiye’yi, İngiltere’deki çok önemli halkoylamasının önemli bir belirleyicisi yapan, AKP’nin bu ülkeye giydirdiği siyasal İslamcılık gömleğidir. AKP, özgürlükçü ambalajı içine yerleştirilmiş bir kara kutu olarak iktidara geldi. Ambalajın yarısı AKP iktidarında Türkiye’nin kesinlikle AB üyesi olacağıydı, ambalajın diğer yarısı da bunu tamamlayan, ülke içinde gerçekleştirileceği beklenen hak ve özgürlüklerin genişlemesiydi. Türkiye’nin sözüm ona özgürlükçü yazar ve yorumcuları, ambalaja bakıp kendilerinden geçtiler; kutunun içini göremediler ve AKP’ye sarıldılar. Oysa kara kutunun içinin siyasal İslam davası olduğu ta başından beri biliniyordu; bu gerçek, görmezlikten gelindi. Sonrasının çok uyarıcı göstergeleri de es geçildi. Örneğin AKP’nin Türkiye’yi AB üyeliğine taşıma konusunda o coşkulu görünen kararlılığı, AİHMAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2005 sonbaharında verdiği bir üniversitenin öğrencilerinin giyimi konusunda özgürce karar verebileceği yönündeki Leyla Şahin kararından sonra büyük ölçüde sona erdi. İzleyen yıllarda Avrupa sağcılarının karşıtlığının da katkılarıyla Türkiye kamuoyu da AB üyeliği karşıtı bir noktaya taşındı. Şimdilerde beklenen vize kolaylığının tam üyelikle bir ilgisi yok. Ekim 2005’te başlayan tam üyelik görüşmelerinde yolun yarısına bile gelinmedi; birçok başlığın açılmasını da değişik ülkeler çoktan veto etmiş bulunuyor. Ülke içinde de AKP Türkiye’si, son örneği bugünlerde yüksek yargı organları üyelerinin üyeliklerinin sıfırlanması girişiminde yaşandığı gibi, evrensel hukuk ilkelerinden; özgürlükçü, demokratik değerlerden; bilimsel eğitimden ve kadınerkek eşitliğinden hızla uzaklaşıyor. AKP, insan haklarında olduğu gibi, ekonomide, kural tanımaz bir tutumla yandaş sermaye yaratıyor. İngiltere halkoylaması süreci, Türkiye’nin küresel konumunun her bakımdan çok hızlı bir düşüş yaşadığını kanıtlıyor. Küresel kamuoyu İngiltere örneğiyle AKP kara kutusunu açıyor ve artık doğru okuyor. Türkiye’nin körelen kamuoyu, yıllardır içinde yaşadığı bu kara kutuyu bir türlü okuyup sorgulayamıyor. 20 HAZİRAN 2016 SAYI: 33129 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ İcra Kurulu Başkanı AKIN ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAN DüNDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.23 03.16 03.48 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.25 13.13 17.11 05.13 12.57 16.53 05.40 13.20 17.12 Akşam 20.48 20.29 20.47 Yatsı 22.39 22.16 22.29 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ‘Sosyal Medya’ ve Gazeteler Sık sık tartışıyoruz; gelecekte yazılı basın, gazeteler olacak mı, yoksa meydan tümüyle internet gazeteciliğine mi kalacak? Rivayet muhteliftir. Klişe haline gelmiş yaygın görüş internet medyasının kesin egemenliğine doğru bir gidiş olduğunu söylüyor. Şimdiki durumla ilgili veriler, rakamlar ise bu klişeyi henüz doğrulamıyor. Dünya bir yana, Türkiye’deki durum, haber ağırlıklı internet sitelerinin yazılı basın olmaksızın yaşamakta güçlük çekeceklerini gösteriyor. Çünkü bu sitelerin en temel haber kaynağı gazetelerdir. Geniş sayılabilecek muhabir ağlarıyla haberleri derleyen, yazan, yayımlayan gazeteler haberlerinin hızlı bir şekilde internet siteleri tarafından “halka ulaştırıldığını” görüyor ve mutlu oluyorlar! Gerçekten yoğun bir emekle hazırlanan haberlerin hızla kamuya ulaştırılmasına kızmak anlamsız ama burada bir durum saptaması yapmak, gerçeği görmek, sitelerin en azından emeğe saygı duyarak kaynak göstermelerini beklemek de muhabirlerin, editörlerin gazete yöneticilerinin hakkı olsa gerek. Bu durum gazetelerin tiraj larına satış rakamlarına yansıyor mu? Kuşkusuz yansıyor. Bu nedenle de gazeteler kendi internet siteleri ile interaktif bir yayıncılık yapmaya, oluşacak sinerjiden yararlanmaya çalışıyorlar. Yine de söylemekte yarar var; Türkiye’de “sosyal medya” gazetelerin henüz rakibi değildir. Kendi profesyonel kadrolarını, muhabir ağlarını kuramadıkları sürece de olamayacaklar. Bir küçük not daha; sosyal medya alanındaki gelişmeler, bu mecranın hızlı bir değişim geçirdiğini, haberle ilgili ciddi uyarı ve ön haber kaynağı olduğunu, muhabirleri uyarmada, tahrik etmede önemli işlev gördüğünü, bu yönde gelişeceğini gösteriyor. Bir de güzelleme yapalım; sosyal medya olanakları siyasi baskıya karşı hızla örgütlenmeyi ve yayıncılık yapmayı kolaylaştırdı; otorite peşinde koşanların hevesini kırmayı sürdürüyor. Sansür çabalarının bu alanda yoğunlaşmasının nedeni de budur. Evet, Büyük Birader’in gözleme, izleme yetenekleri arttı ama onun yaptıkları, ettikleri de gizli kalamıyor artık. Sansür çabaları hiçbir işe yaramayacak, gerçekleri halktan gizlemek mümkün olmayacaktır. ‘Tıklama gazeteciliği’ yapmayın İnternette gazete okumayı hep isteyen ancak her açtığında vazgeçen birisiyim. Bunun sebebi, tık amaçlı yapılan saçma sapan haberler ve gazetecilik türüdür. Bu tarz haberleri, eğer okuyacak olsam; popüler bir gazetede, web arayüzü ve altyapısı daha sağlam bir gazetede okumayı tercih ederdim. Buna benzer sebeplerden dolayı yaptığınız “clickbait” gazetecilik, size uzun vadeli okurları ve potansiyel aboneleri kaybettirecek kanaatindeyim. Bunun bir örneği de benim. Bu konuda neler düşünüyorsunuz merak ediyorum. Gazetenizi okumamı istiyorsanız sazan muamelesi görmek istemiyorum, haberiniz olsun :) Mert Yılmaz Haberin fotoğrafı 16 Haziran tarihli gazetede “El Kaide ODTÜ’de böyle örgütlendi” başlıklı haberin 11’inci sayfadaki devamındaki toplu namaz fotoğrafının alt yazısında “ODTÜ’de ‘Mescit Topluluğu’ adlı grup, kampus içinde toplanarak namaz kılmıştı” yazılmıştır. Ancak fotoğrafta arka planda görülen binanın girişindeki kapıda “T.C. İstanbul (?) Üniversitesi İlahiyat Fakültesi” tabelası bulunmakta. Bu haberi yazan muhabirden mi, yoksa editörlerden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, ancak aynı fotoğraf bugün (17 Haziran) Halk TV’deki Medya Mahallesi programında gazetemizden alıntı olarak tekrar gösterilince ODTÜ’nün imajının olumsuz olarak etkilenmemesi için düzeltme veya açıklama yapılması gerektiğini düşündüm. Saygılarımla. Ali Cavit Ün (ODTÜ CE’76) Ondalıklar nasıl yazılmalı Tüm basına sirayet etmiş ondalık ayırma imini siz de yanlış kullanıyorsunuz. Türkiye’de ve Türkçede 2.5 (iki nokta beş) diye bir ifade hatalıdır. Bizim kullandığımız standartta (Avrupa’da hâkim olan) ondalık sayıları virgülle ayırıyoruz, dolayısıyla 2.5 değil 2,5 yazılması gerekir. Okurken de ya iki virgül beş veya iki onda beş demek gerekir. Saygılarımla... Ferruh Gençer Aklıselim sahibi olalım 17 Haziran Cuma... Ünlü bir yazarımızın yazısının son tümcesi: “Bu metaforu kullanırken, bu tanımın dışında kalan bütün aklıselim büfeci kardeşlerimden özür diliyorum.” Kendinizi, Türkçe yerleşmiş eşanlamlısı olmasına karşın Osmanlıca sözcükleri kullanma modasına kaptırmış olabilirsiniz. Ama bunları da doğru kullanmak durumundasınız. Cumhuriyet’te böyle hatalar yapma lüksünüz olamaz, olmamalı. “Aklıselim” Arapçanın kurallarına göre oluşturulmuş, Arapça kökenli bir sözcük. Bir sıfat değil, bir isim. Türkçe karşılığı “sağduyu”. “Aklıselim büfeci” olmaz. Aklıselim sahibi büfeci demek gerek. Emre Yazman Selfie değil özçekim Tanrı aşkına, şu “selfie” sözcüğünü kullanmayın artık. “Özçekim” diye bir sözcükten haberiniz yok mu? Zaten, dilimizin düzgün kullanımı konusunda epeyce geriledik. Buna, “selfie” ile tüy dikiyorsunuz. Yazık! Uğur Çoban Bombalı araca test sürüşü Savcı: Rakka’dan Diyarbakır’a 15 yabancı uyruklu canlı bomba gönderildi IŞİD’in Diyarbakır’da sansasyonel eylem yapacağı ti. IŞİD’in 1 Kasım’dan sonra yapmayı planladığı eylem MARDİN’DE PATLAMA: bilgisi üzerine başlatılan so leri, faaliyetin deşifre olduğu ruşturmanın savcısı, 3. Ağır nu hissetmesi nedeniyle öne Ceza Mahkemesi’ne gön almayı planladığını belirten derdiği yazıda, IŞİD’in ‘Diyarbakır Emiri’ olarak ata Nihat Turan savcı, saldırıların PKK/KCK etkinliklerini hedef alacağı dığı Nihat Turan’ın faaliyet nı ifade etti. Tutuklu Cafer Er lerini Rakka’daki bir örgüt lideri dem ve Baran Yalçın’ın geçen yıl 22 nin himayesinde yürüttüğünü vur Ekim’de panelvan bir aracın test sü gulayarak yabancı 15 canlı bomba rüşünü yaptığını belirten savcı, ara nın Rakka’dan intihar eylemi için cın bombalı eylem için satın alındı Diyarbakır’a gönderildiğini belirt ğını kaydetti. l DİYARBAKIR/DHA 4 KİŞİ YARALANDI Mardin’in Kızıltepe ilçesi Yeni Mahalle’deki Öz Muhaciroğlu Pasajı’nda dün akşam patlama meydana geldi. Patlamada B.G. (22), A.Ö. (46), A.Ç. (22) ve H.E. (53) yaralandı. Yaralıların hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtildi. Patlamaya el bombası ya da el yapımı patlayıcının neden olduğundan şüpheleniliyor. Prof. Dr. Zeynep Sayın olayı ve üniversite kavramı Bilim insanı ve akademisyen Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu ile yetmişli yıllarda annesi ve çok muhterem Hocam Prof. Dr. Sâra Sayın’ın evinde tanışmıştık. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi Bölümü’nde öğrencim de olmuştu. Mezuniyetinden sonra annesi gibi akademisyenliği seçen Zeynep Sayın, asistanlıktan profesörlüğe uzanan yolu boyunca bana göre hep gerçek, başka deyişle ‘olması gereken’ bir akademisyen kimliğini inşa etti ve taşıdı. Akademik unvanları ile var olmak yerine, her aşamada varlığı ve birikimleriyle unvanlarının içini doldurmayı yeğledi. Bu arada sadece İstanbul’a saplanıp kalmadı. İstanbul’dan güneydoğuya uzanan bir yelpazede, çağrıldığı her kuruma gitmekten üşenmedi. Öğrencileri ile kurduğu ilişkinin temelini ise hep ‘aydınlanma’ ve ‘özgür düşünme/ düşündürtme’ temeline oturttu. Öğrencileri için her zaman eleştirel düşünme ve özgür bir bireylik geliştirebilme bağlamında bir rehberlik hizmeti üstlendi. Uzmanlık alanı Alman dili ve edebiyatıydı; ancak Zeynep Sayın, bugüne kadar kendini hiçbir zaman tek bir alanın sınırları içersine hapsetmedi. Yıllar boyunca geliştirdiği bir tür Rönesans hümanisti kimliğinin desteğiyle, öğrencileri için aydınlanma yolunda hangi alanı gerekli gördüyse o alana da taşmaktan çekinmedi. Bir ‘Rönesans hümanisti’ kimliği Hep “aura”sı olan bir insan kimliğini korudu. Güzel ve acıklı ülkemizde ne yazık ki böylesine ender rastlanan bir eğitim hizmetinin karşılığı olarak, sadece İstanbul Üniversitesi’nden ‘normal’ yolla, yani emeklilikle ayrılabildi. Ama daha sonra çağrılarak gittiği yüksek eğitim kurumlarındaki hizmetlerinin ödülü olarak, bir süre sonra hep kovuldu! Bugüne kadar ülkemizde şu anda sayısı yanılmıyorsam iki yüzü zorlayan ancak dünya üniversitelerinin bilimsel bağlamdaki ‘ilk sıraları’ arasında şimdiye kadar yer almamış üniversitelerin toplumsal olaylar karşısındaki sessizliği üzerine epey yazı kaleme aldım. Ancak önceki sabah gazetelerden Bilgi Üniversitesi yönetiminin bu sessizliği nihayet bozduğu gibi bir haber aldım ve mutluluğa(!) erdim! Habere göre Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu, üniversite yönetimi tarafından derste Sayın Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle üniversiteden kovulmuştu! Yani bir üniversite yönetimi, kendini hem savcı hem de yargıç yerine koymuş ve bir öğretim üyesinin cezasını(!) kesivermişti. Üstelik de bu karar o hocaya kendisi İletişim Fakültesi’nde dersini verdiği sırada, yani çok nazik(!) ve bir üniversitenin düzeyine yakışır(!) bir biçimde bildirilmişti! Tarih, kimi nasıl yazacak? Prof. Dr. Zeynep Sayın’ın bundan sonra da öğrencileri olacak. Çünkü o, aslında unvanların en değerlisi olan “Hocalık” unvanını birtakım kurullardan ve yöneticilerden falan değil, fakat asıl önemli ve birincil sayılması gereken tek kaynaktan, yani hep öğrencilerinden almış olan katıksız bir akademisyen. Onun gibilerin kendilerine öğrenci bulabilmek için resmi binalara ihtiyaçları yoktur, çünkü öğrencileri onları nasılsa bulur! Peki, ya böyle bir hocayı derste iken görevinin başından alan üniversite yöneticileri? Evet, onlar ilerde kendilerine Cumhuriyet Tarihi’nin göstereceği yeri acaba beğenecekler mi? Aslında bu soru önemsiz, çünkü tarih her zaman, ama her zaman acımasızdır! AFAD Başkanı artık Başbakanlık Müsteşarı Cumhurbaşkanı Tay yip Erdoğan ile eski Başba kan Ahmet Davutoğlu ara sındaki krizin ilk perdesi ola rak bilinen, Davutoğlu’nun Erdoğan’ın itirazına karşın atadığı Başbakanlık Müsteşa rı Kemal Madenoğlu’nun gö Fuat Oktay revinden alınmasının ardın dan, bürokrasinin en tepe koltuklarından birine atama yapıldı. Dün, Resmi Gazete’nin müker rer sayısında yayımlanan karar ile Başbakanlık Müsteşarlığı’na AFAD Başkanı Fuat Oktay atan dı. Oktay, Suriyeli mültecilere kucak açılmasın da gösterilen hizmetler nedeniyle, 20. yılını kut layan Aydın Doğan Vakfı ödülüne layık görül müştü. Oktay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elin den de Uluslararası Kamu Markası ödülünü al mıştı. l ANKARA/Cumhuriyet Alanya Merkez, denize 50 metre mesafede satılık ev dükkanlar TEL: 0532 120 29 72 Antalya Güzeloba 4+1+2 banyo satılık dublex daire TEL: 0532 799 11 99 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle