15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ŞebnemFerahHarbiye Açıkhava Sahnesi’nde kadın cinayetlerine dikkat çekti Şebnem Ferah konserde dinleyicisiyle bol bol konuştu, espriler yaptı... [email protected] Pazartesi 20 Haziran 2016 EDITÖR: EZİGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 15 iAmiKçMinzaEltdoepnlueyloer Asi ve tatlı dostumuz 77 yaşındaki Devlet Tiyatrosu eski sahne amiri Ediz Baysal, önce Devlet Tiyatrosu Seyirciler Derneği’ni (DEVTİS) kurdu. Şimdi de atıl bırakılan AKM’nin restorasyonu için etkinlik etkinlik gezip imza topluyor. Gazetemizin Kültür Servisi’ne yaklaşık bir hafta önce bir ‘beyefen di’ geldi. Elinde koca bir dosya, içinde çocukluk fotoğrafları bile var. Boncuk mavisi gözlerindey se hâlâ o çocuğun heyecanı. Say fa telaşının son bulmasını uzun bir süre, tüm sabrı ve nezake tiyle bekledi. Soh betimizin sonun daysa tüm servisi kendine hayran bı rakarak ayrıldı ga zetemizden, “AKM EZGİ ATABİLEN dede”miz oldu bizim. Neden mi? Ediz Bey, 77 ya şında. Nesli tü kenmekte olan güzel, mücadele ci insanlardan. Bize anlatmaya geldiği projesi, önceki gün Cum hurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Oraya dev bir opera binasını yerleştirmek suretiyle ‘bizim sa nat anlayışımız bu’ dememiz la zım” dediği AKM hakkında. Za ten kendisi de Devlet Tiyatrosu eski sahne amirlerinden. Sah ne amirliği de yaptığı AKM’de 20042008 yılları arasında gö nüllü olarak belgelikte de çalış mış. Şimdi üzerinde üç sorunun yer aldığı bir dilekçeyi o etkin lik senin bu etkinlik benim do laştırarak imza topluyor. Masra fını kendi cebinden karşıladığı bu proje için, üstelik de bu ya şında, oyun çıkışlarında, festi val mekânlarında mümkün ol duğunca çok sanatsevere ulaş maya çalışıyor. Topladığı im zaları bir araya getirerek Kül tür ve Turizm Bakanlığı’na su nacak. Mayıs ayında toplama ya başladığı imzalar 500 imzayı geçti bile. ‘Hakkımızı geri verin’ İmza metninden bir bölüm: “T.C. hükümetinin gücü AKM’yi güçlendirmeye yetmedi mi? Sabancı Holding’in katkısı kafi gelmedi mi? AKM’nin ‘onarımı’nın 29 Ekim 2013’te bitirilerek açıla Ediz Baysal DT’de seyircinin de söz hakkı var! Ediz Bey yine kişisel çabasıyla bir çağrı metni yayımlayarak Devlet Tiyatrosu’nda seyircinin de söz hakkı olduğunu gösterecek bir dernek kurmak istemiş. Yeterli sayıya ulaştıktan sonra Devlet Tiyatrosu Seyirciler Derneği’ni (DEVTİS) kurmuş. DEVTİS’in öncelikli amacı seyirciler arasındaki iletişimsizliği, kopukluğu gidererek, seyircilerin kaynaşıp birleşmelerini sağlamak. Aynı iletişimi seyirci ve tiyatrocular arasında da kurarak seyircinin fikrini sahneye ulaştırmak. Bir diğer amaç ise, Muhsin Ertuğrul’un 1949 yılında, Devlet Tiyatrosu Dergisi’nin ikinci sayısındaki yazısında geçen “Tiyatronun baş unsuru seyircidir” sözünü gerçekliğe taşımak. Yani, sahne ve salon arasında bir köprü kurmaya çalışıyor DEVTİS. Dernek hakkında bilgi ve iletişim için: [email protected] cağını eski Kültür Bakanı söylememiş miydi? Bu çelişkiler 93 yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletine hiç yakışmıyor doğrusu. Artık, bir T.C. yurttaşı olarak, vergilerimle yapılmış AKM’nin eski durumuna getirilerek, kesintiye uğratılan toplumsal işlevinin sürdürülmesini ve oradaki sanatsal etkinliklerden yeniden yararlanma hakkımın geri verilmesini istiyorum.” ‘Mücadelem sürecek’ Ediz Baysal’ın yaptığı, çevrimiçi imza kampanyası sitelerinden gönderilen çağrıların eposta kutularına düşmesine alışkın olanlar için nuh nebi’den kalma bir yöntem gibi gelebilir. Ama Ediz Bey gönlünü vermiş bu işe, hepimizin ortak değeri AKM için, tarihimiz ve belleğimize sahip çıkmak adına yapıyor bunu. Ve çevrimiçi imza kampanyalarından daha etkin olacağına inanarak. Ediz Bey, mücadelesinin AKM yapılana kadar da bitmeyeceğini söylüyor. Ya sizinki? CEREN ÇIPLAK Harbiye Açık Hava Sahnesi’ndeydik önceki gece... Şebnem Ferah’ın konserinde “Birileri Var” şarkısı eşliğinde dev barkovizyon perdesinde şu cümleler geçiyordu: “22 yıldır dayak yiyorum”, “Barışmayı reddeden eski eşe dayak!”, “Ayrılmak istemediği için öldürmüş!”, “Beni sevmiyorsun cinayeti”... Kadın cinayetlerine dikkat çekerek baş Şebnem Ferah layan konserde Şebnem Ferah sıklıkla mikrofon ayağını var gücüyle havaya kaldırarak şarkılarına asi bir vurgu yaptı. Sahne, daha sonra bir evin salonuna dönüştürüldü! Perdesiyle, sahne üstünden indirilen dev kristal avizelerle, koltuğuyla, halısıyla tam bir salon atmosferi oldu. Bu salona Çağ Erçağ da viyolasıyla konuk oldu. Akustik performans İşte bu atmosferde tabii ki akustik bir performans sergilendi. Ferah, “Değirmenler” ve “Masum Değiliz”i seslendirdikten sonra, 1314 yaşlarında Türkçe müzik dinlemediğini ama televizyonda Nur Yoldaş’ı “Sâki” parçasını söylerken izlediğinde çok etkilendiğini söyledi. Ve Şebnem Ferah “Bıktım artık yaşamaktan son kadehte zehir sun saki / Hayat bir gemi dünya bir liman / Her limanda inen de olur binen de olur inan ki” dizelerinin olduğu “Sâki”yi kendi tarzında söyleyerek özel bir yoruma imza attı. Ferah, Harbiye Açıkhava’da yıllardır birlikte aynı sahneyi paylaştığı Ozan Tügen (klavyeler), Metin Türkcan (gitarlar), Buket Doran (bas gitar), Aykan İlkan (davul) ve Ceren Tügen (vokal) ile sahnedeydi. Metin Türkcan’ın albümünün çıktığını duyuran Ferah, konserde sıklıkla Türkcan üzerinden “provalara gelmiyor, havalara girdi” gibi espriler yaptı. Konserde seyircisine bol bol ıslık çaldı, onlarla bol bol konuştu, hatta ekibinin özel hayatıyla ilgili şakayla karışık bilgiler vererek müzik magazin haberleri bile sundu! Ferah, Türkçe müzik dinlemediği bir döneme dair anısını anlatırken bu “minik kibirli durum” için ekibinden bir benzetme istedi. Ekibi, “tatlı” dedi. Sonra, Şebnem Ferah konserde ara ara bize kendisinden “Tatlı bir müziksever dostunuz olarak...” diye bahsetti. Evet, o bizim hem asi hem de tatlı bir müziksever dostumuz... Gün ağardı ağaracak İlhan Selçuk İlhan Selçuk’u kaybettiğimizden bu yana altı yıl geçti... Altı yıl olmuş... 21 Haziran 2010’da İlhan Selçuk’u kaybettiğimizden bu yana altı yıl geçmiş. Ama çok daha uzun bir zaman olmuş gibi geliyor düşününce. Belki de 2010’dan 2016’ya kadar yaşanan altüstlükler zaman aralığını öylesine doldurmuş ki bu yoğunluk süre olarak yansımış. Bendeki resimlerini, imzalı kitaplarını karıştırıyorum ara sıra. “Yüzbaşı Selahattin’in Romanı”nı imzalamış bana: “Kuvayı Milliye aşkına...” demiş. Karanlığa karşı Keşke şu oyunu görseydi diye geçiriyorum içimden o sözcüklere bakarken. Müjdat Gezen Sanat Okulu’ndaki öğrencilerimle İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nin Yeni Dalga bölümü için hazırlayıp sunduğumuz oyunu. Nâzım Hikmet ve Kuvayı Milliye Destanı... Ne kadar değerli ve günümüz açısından mutlaka dikkate alınması gereken bir birliktelik bu. Bugün karanlığa karşı aydınlık diye ayağa kalkan liseli gençlerin bildirilerinin hemen hepsinde Nâzım Hikmet’in dizelerine yer vermeleri ve aynı anda aydınlanmadan, laiklikten yana tavır almaları bir rastlantı mı? Finaldeki sözler Eminim İlhan Ağabey de “Kuvayı Milliye Destanı”nın gençlerle, öğrencilerle yapılmış olmasından etkilenirdi en çok ve oyunun finaline giden sözleri tekrarlardı bizlerle birlikte: “Dağlar aydınlanıyor/Bir yerlerde bir şeyler yanıyor/Gün ağardı ağaracak/Kokusu tütmeye başladı:/Anadolu toprağı uyanıyor.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle