15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Haziran 2016 14 Cumhurbaşkanı Almanya’ya karşı haklı olarak öfkeli; “Ey Almanya!” diye başlayarak esip gürlüyor. Ne var ki öfkesine yenik düşüp gerçeklerden sapıyor. Örneğin, “Ey Almanya, sen önce holokaustun hesabını ver” derken yanlışa düşüyor. Çünkü Almanya Yahudi soykırımı ile yüzleşmiş, hesabını vermiş bir ülke. Bilindiği gibi Naziler döneminde işlenen suçların failleri müttefikler tarafından kurulan ve 20.11.194514.4.1949 arasında süren Nürnberg Mahkemeleri’nde 12 ayrı davada yargılandılar ve mahkum edildiler. Nürnberg Mahkemeleri’nde 24 Alman ve Avusturyalı üst düzey Nazi yargılanmış, 22’si suçlu bulunmuş, 12’si idam cezasına çarptırılmış, bunların cezaları infaz edilmiştir: Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop, İçişleri Bakanı Wilhelm Frick, Nazi devletinin en yüksek polis yetkilisi Ernst Kaltenbrunner, Devlet Bakanı Martin Bormann. “Kasap” namıyla ünlü Polonya Genel Valisi Hans Frank, Alman Hava Kuvvetleri Komutanı, Mareşal Hermann Göring, Mareşal Alfred Jodl, Genelkurmay Başkanı Wilhelm Keitel, Nazi kuramcısı ve işgal edilen Doğu bölgelerinden sorumlu devlet bakanı Alfred Rosenberg, Thüringen bölgesi Nazi örgütü başkanı Fritz Sauckel. Avusturyalı Nazi hukukçusu Arthur SeyssInquart ve ırkçı savaş propaganda dergisi Der Stürmer’in sahibi Julius Steiner. Başta Adolf Hitler olmak üzere diğer önemli Nazi liderleri intihar etmişlerdi: Hitler (30.4.1945), Heinrich Himmler (23.5.1945), Joseph Goebbels (30.4.1945), Robert Ley (25.10.1945). Bu ana davaların ardından başta Almanya Federal Cumhuriyeti, Alman Demokratik Cumhuriyeti ve Avusturya olmak üzere Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Büyük Britanya, Yugoslavya, Hollanda, Norveç, Polonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Çekoslovakya ile Macaristan’da toplu yargılama süreçleri başladı. Önemli bir soykırım suçlusu olan Adolf Eichmann ise Ey Almanya sen önce… İsrail’de yargılanarak 1962 yılında idam edildi. Daha sonraki davalarda Almanya ile birlikte çeşit li ülkelerde yaklaşık 60 bin Nazi suçlusu cezaya çarptırılmıştır. Almanya’nın Batı İşgal Bölgesi’nde Müttefik Askeri Mahkemesi tarafından 5 bin 25 Alman cezaya çarptırılmış, 806’sı için ölüm cezasına verilmiş, bunlardan 486’sının cezası infaz edilmiştir. Alman mahkemelerinde 8.5.1945’ten başlayarak 2005 yılı sonuna kadar görülen davalara bakacak olursak… Bu sürede açılan 36 bin 393 davada 172 bin 294 zanlı yargılanmış, 16 bin 740 sanıktan 6 bin 656’sı mahkum olmuştur. 16 kişi idam cezası almış, 4’ünün cezası infaz edilmiştir. 166 kişi müebbet hapse mahkum olmuş, 6 bin 297 kişi çeşitli hapis cezasına çarptırılmıştır. 130 kişi para cezasıyla kurtulmuştur. 47 kişiye verilen ceza ise bilinmemektedir. Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde (ADC) (Sovyet İşgal Bölgesi) ise 1949 sonuna kadar 8 bin 55 kişi Nazi suçlusu bulunarak cezaya çarptırılmıştır. Ayrıca 3 bin 115 kişi “kitlesel suç işlemekten”, 2 bin 426 kişi “Nazilere muhbirlik yapmaktan”, 901 kişi “Nazi ör gütlerine üye olmaktan” mahkum olmuşlardır. 1950 yılında toplama kamplarında bulunan 3 bin 400 sanık Sovyet İşgal Yetkilileri tarafından ADC makamlarına teslim edilmiş bunlardan 24’ü idam edilmiştir. Bulgaristan’da 11 bin 122 kişi yargılanmış, 2 bin 730’u idama mahkum olmuştur. Danimarka’da 14 bin 49 Nazi işbirlikçisi yargılanmış, yaklaşık 13 bin 500’ü “vatana ihanetten” mahkum olmuş, idam cezasına çarptırılan 78 kişiden 46’sının cezası infaz edilmiştir. Fransa’da aynı suçtan 4 bin 783 kişi idam cezasına çarptırılmış, yaklaşık 2 bin kişinin cezası infaz edilmiştir. Norveç’te hemen savaş sonrasında 92 bin 805 kişi hakkında dava açılmış, 17 bin 136 kişi hapis, 30 kişi idam cezasına çarptırılmıştır. 30 kişiden 25’inin cezaları infaz edilmiştir. Avusturya’da 13 bin 625 Avusturyalı, Polonya’da 5 bin 385 Alman ve Avusturyalı çeşitli hapis cezasına çarptırılmıştır. Görüldüğü gibi Nasyonal Sosyalizm ve Yahudi soykırımıyla Almanya ile birlikte birçok Avrupa ülkesi de hesaplaşmıştır. Almanların soykırımla yüzleşmesinin somut belgelerinden biri de Alman Şansölyesi Willy Brandt’ın 7.12.1970 günü Polonya ziyaretinde Varşova gettosundaki “kurbanlar” anıtının önünde diz çökerek soykırım kurbanlarına özür duası etmesidir. Bir önemli belge de Devlet Başkanı Richard von Weizaecker’in II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 40. yılında 8.5.1985 günü Federal Meclis’te yaptığı tarihi konuşmadır. Devlet Başkanı bu konuşmasında Nasyonal Sosyalizmin neden olduğu tüm yıkımları lanetlemiş, soykırım kurbanlarından Alman halkı adına özür dilemiştir. Kısacası Alman Federal Meclisi’nin son soykırım kararını gereksiz, hükümsüz, yanlış bulabiliriz fakat bu Almanya’ya yapılan “Sen önce holokaustun hesabını ver!” çağrısını haklı çıkarmaz. Ayrıca Almanya şayet bu hesabı vermemiş olsaydı herhalde bugün İsrail’in en yakın dostlarından biri olmazdı. Terör sarmalında TürkiyeOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:ÖZGÜRMUMCUveSİNEMUSERKARA [email protected] ALİ ER Emekli Tuğgeneral Bütün bu yaşanan olumsuz süreç AKP’nin kesintisiz iktidar hırsından kaynaklanıyor. AKP, sosyal, kültürel ve ekonomik tedbirlerle desteklenen kalıcı demokratik siyasi çözüm yerine, kesintisiz iktidarda kalmak adına günlük oy hesabı ile Türkiye’nin 2002’lerdeki durum üstünlüğünü heba etti. Stratejik hata Üstelik hem kırsalda, hem de şehirlerde yoğunlaşan PKK yapılanmasını görmezden gelirken yetmezmiş gibi ABD’nin Irak’tan çekilme sürecine paralel olarak 2009 yılında “Kürt Açılımı” ilan etti. Bu adım on dört yıllık AKP iktidarında terörle mücadelede yapılan en büyük stratejik hatadır. Çünkü PKK terör örgütü doğrudan muhatap alındı. Üstelik bu süreç içinde AKP, çözüm yerine PKK’ye verilen sözleri oya tahvil etmekle özetlenebilecek kısırdöngü içine düştü. PKK ise zamanın ruhunu daha iyi okudu. Irak, Suriye ve Türkiye jeostratejik alanında önce yerelde iktidar, ardından da bölgesel egemenliğe ortak olmak veya ele geçirmek hedefine kilitlendi. HDP göremedi Özellikle İmralı ve Kandil’in merkezinde yer aldığı “Çözüm Süreci” içinde PKK, fiilen ayrılıkçı etnik Kürt siyasi hareketinin “üst aklı” konumuna yükseltilmiştir. HDP de buna aracı oldu. Üste AKP iktidara geldiği 2002’de Türkiye’yi neredeyse sıfır terör seviyesinde teslim almasına rağmen kesintisiz 14 yıllık AKP iktidarında Türkiye, yine her gün şehit haberleri ve toplu katliam eylemleri ile uyanıyor. Neden? Toplu katliam ve şehit haberlerinin özellikle son dönemlerde bu denli çoğalması AKP’nin kesintisiz iktidar hırsından kaynaklanıyor. lik HDP’nin 7 Haziran seçim başarısı tersine işledi. PKK’nin 7 Haziran’dan sonra HDP’ye karşı da “silaha sarıldığını HDP göremedi. PKK ile arasına duvar öremedi veya örmedi. Bu durumda PKK, Kürtler arasında geniş ölçekte benimsenirken, zamanla derinlik kazanmaya başladı. Bölgede halk fiili durumu devletin zafiyeti hatta yenilgisi olarak algılarken, ümitsizlik duygusu içinde toprak ve siyasi iktidar bölüşümünün kaçınılmaz olduğu algısı ile günbegün kopuşu kabullenmeye başlamıştır. Bu gelişmelerin Türkiye geneli ne yansıması ise hem etnik hem de mezhep temelinde safların keskinleşmesidir. Sorun sadece sosyal, kültürel ve ekonomik sorun olmaktan çıkmış, Ortadoğu ölçeğinde bağımsız Kürdistan’a evrilmektedir. Son aylardaki çatışmalardan zarar gören ve yerinden edilen vatandaşlar, PKK’ye tepki gösterseler de devletin halkın malına göz koyarcasına alelacele kamulaştırma kararı ve halkın zararlarının karşılanmasındaki isteksizlik ibreyi yine PKK’ye çevirmeye halkın tekrar PKK’yi kötünün iyisi görmesine yaradığı görülmelidir. Sonunda “mal canın yongasıdır”. Bunun müsebbipleri... Aramaya gerek yok; PKK ve kuyruğuna takılan HDP ile AKP’nin tek başına kesintisiz iktidar hırsı... PKK katliam türü eylemlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğini ve bölgedeki devlet olma vasfını hedef almaya devam ediyor. Bunun karşısında ise; şehirlerde verdiğimiz şehitleri “vatan topraklarını yeniden kazandığımızı” iddia ederek gerekçelendirmeye çalışan “en üst akıl” var ki; anlamak mümkün değil. Türkiye ne zaman topraklarını PKK’ye kaptırdı da bugünlerde verdiğimiz şehitlerle yeniden vatan toprağı yapıyoruz? Soran yok, konuşan tek... Resim çok net Aslında resim çok net, çözüm ise muğlaklığını koruyor. Çünkü taraflar samimi değil. Şiddet ve çatışmalar halkımızın barış içinde bir arada yaşama iradesini hedef alıyor. Bunun karşısında kesintisiz iktidar hırsı ise en hafifinden aymazlıktır, “hayırlara” vesile olmaz. Çünkü hem etnik hem de mezhep temelinde keskinleşen saflar ve ayrışma ulusal birlik bilincine, halkın bir arada yaşam iradesine karşı somut bir tehdit olarak öne çıkıyor. Burada PKK’nin hedefi açık ve net: Ortadoğu’da değişen dengeler içinde var olmak için son şansını kullanıyor. AKP’yi özellikle iktidarda kaldığı sürece hesap vermekten kendini kurtarabilecekleri için anlamak mümkün(!). Ancak HDP’nin durumunu akılla izanla açıklamak oldukça güç görünüyor. 10 HAZİRAN 2016 SAYI: 33119 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.17 03.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.25 13.11 17.08 05.13 12.55 16.51 05.40 13.18 17.10 Akşam 20.44 20.25 20.43 Yatsı 22.34 22.11 22.23 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] yorum İmamın ‘cumartesi hutbesi’... Başlıktaki “imam” herhangi bir imam değil; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin “Cumhurbaşkanı”. Eğitimini “imam” yetiştiren okullarda yaptığından “dört dörlük” bir “imam”dır; “hutbe” gününün cumartesi olmadığını bilir. Bilmesine bilir de, “laik” T.C. Devleti’nin başında olduğundan bu kadarcık bir “reform” yapıverdi(!) Zaten önemli olan da “içerik”. Gerçekten içerik de dört dörtlük; tam bir “Ulülemr”e, “Ulülazm”e yakışır boyutta; dahası daha geniş tutup bir “Halife”ye yakışır boyutta denebilir... Bilirsiniz değerli dostlar, bu orunların (mevkilerin) daha cafcaflı olanları da yazılıp söyleniyor kendisi için; ne var ki bunların son sınırı “Halife” olmaya gelir dayanırdı çoğunlukla. Evet öyleydi, ta ki geçen “cumartesi” günü “Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi”nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşmaya dek... Bu konuşmasından söz etmeden önce kendisinin o ünlü “isteğinin” altını çizelim; “yıllar yılı”, yıllarca kadınlara, “En az ‘üç çocuk’ yapın!” çağrısı yapıyordu açık seçik; temel söylemi, temel isteğiydi “üç çocuk”, değişmez sloganıydı “üç çocuk”. “4 Haziran Cumartesi” günü genç ilahiyatçılara, yine bu çağrısını yineleyip, bu “isteği” ile ilgili inanılmaz bir açıklama yaptı: “Ben istemiyorum, Rabbim öyle istiyor!” diyerek... Gerçekten “inanılmaz”, inanılması olanaksız bir açıklama; dahası “tehlikeli” de. Değerli dostlar, bu “tehlike”nin boyutunu tartışmadan önce, kendisini dinleyen ilahiyatçıların tutumuna değinelim diyorum. Türkiye’nin dört bir yanına dağılıp görev yapacak eğitimde de görevlendirilecek bu genç din adamlarımız, “İslam”ın tüm kurallarını, ayrıntılarını, başta temel kitap “Kuran”ın bütün ayetlerini sözcüğü sözcüğüne, “sözel” anlamlarıyla, türlü yorumlarıyla inceden inceye öğrenmişlerdir; bu ayetlerde “üç çocuk yapın!” hükmünün bulunmadığını kuşkusuz en iyi bilenlerdir. Ayrıca ne “hadisler”de, ne de “İcma” ve “Kıyas” gibi İslamsal yöntemlerle oluşturulup, yerleşmiş hükümlerde de, kurallarda da “Allah”ın ‘üç çocuk’ isteği”nin olmadığını, yer almadığını iyi bilirler. Bu durumda kendilerine böyle bir açıklamayı yapana, söyleminin “dayanağı”nın ne olduğunu sormaları gerekmez miydi? Ne dersiniz? “Cumhurbaşkanı”nın “4 Haziran” günkü konuşmasıyla ortaya koyduğu, ne ki, “1400” yıllık “İslam”ın hiçbir kaynağında rastlanmadığı daha doğrusu bulunmadığı dile getirilen bu “Allah isteği”ne, “Diyanet İşleri Başkanlığı” (DİB) belki bize bir açıklama yapar; yapması gerekir. Öte yandan, Cumhurbaşkanı’nın yıllar boyu dilinden hiç düşürmediği; bu “üç çocuk istediği”ni, bugün “Allah’ın isteği” olarak ortaya sürüp, açıkça “Allah’ın İsteği” ile “İsteklerini” “eşitlemesi”, ondaki “narsizm”in ulaştığı sınırı göstermesi bakımından çok dikkat çekici. Belki daha doğru bir yaklaşımla dile getirirsek “tehlikeli”... Dolaysiyle “Cumhurbaşkanı”nın, ülkemiz için gerçekten tehlikeli olan bu gibi sularda yüzüşünü, artık “iktidar”ın da görüp değerlendirmesi kaçınılmazdır. Bir bakıma, tarihi bir sorumluluktur... Ayrıca, bu “Cumartesi Hutbesi”yle ortaya saldığı “üç çocuk isteğini” kutsallaştırması, ertesi gün yapacağı o saldırgan “Pazar Hutbesi”ne bir “ön” hazırlıktı; çünkü “Pazar Hutbesi”nde, “çocuğu olmayan” özellikle de çalıştığı için “çocuk yapmayan” ya da “erteleyen” annelere, “yarım insansınız” haykırışına; bir ara kendinden geçip, “insan değilsiniz!” diyebilen bir bakıma insanlıktan uzak saldırısına “dayanak” olarak kullandığını açıkça ortaya koymuştur. Bizleri bu denli aşağılayan bir “kişi”yle savaşımı, “soluk alıp vermek” denli “yaşamsal” olduğunun bilinciyle hiç aralık vermeden sürdürmeliyiz... Bilmem katılır mısınız? SÜPER LOTO 03, 09, 21, 22, 53 ve 54 6 BİLEN: 1 milyon 369 bin 12 TL (Devir) 5 BİLEN: 12 bin 908’er TL, 4 BİLEN: 206.05’er TL 3 BİLEN: 15.85’er TL Alanya Merkez, denize 50 metre mesafede satılık ev dükkanlar TEL: 0532 120 29 72 Antalya Güzeloba 4+1+2 banyo satılık dublex daire TEL: 0532 799 11 99 İşletmeme ait 1 adet İrsaliyeli Fatura koçanındaki A Serisi 1210312150 Arası Boş Faturalar ile 1 Adet Gider Pusulası koçanındaki A Serisi 09010950 arası Boş Gider Pusulası Kayıptır. Hükümsüzdür. Mirimalist Tasarım Miray Tok Çakır Vergi Dairesi Ümraniye Vergi No: 8460315263 T.C. Kimlik No: 38539612838 1171 nolu plan yapımı yeterlilik belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. HAYRETTİN CAMUZ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle