22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 7 Mayıs 2016 EDİTÖR: DENİZ ÜLKÜTEKİN TASARIM: SERPİL ÜNAY eğitim/yorum 13 Can Dündar’a iki kurşun Duruşmadan önce konuşuyoruz. 7 Mayıs’ta, yani bugün Cumhuriyet’in gecesi de var. Cumhuriyet’in tarihinden, meslektaşlarımızın başına gelenlerden söz ediyoruz. Cumhuriyet’in 8 yazarının silahlı saldırıya uğradığını söylüyorum. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Ümit Kaftancıoğlu öldürüldüler. Server Tanilli ise silahlı saldırıdan ağır yaralı kurtuldu. Tüm bunları konuşurken parmağımızla da masaya vuruyoruz, olayların tekrarlanmaması için. Tatsız konuşma konusu. Sonunda konuyu kapatmaya karar veriyoruz. Düşünmek bile istemiyoruz yani. Ama biliyoruz ki, burası Türkiye, gazeteciler öldürülür burada. Sebep gerekmez. Birisi yazdığına sinirlenir, birileri de görev sayar, basar kurşunu. Nasılsa katiller kutsanır bu ülkede; memleketine dönen katillere “burası seninle gurur duyuyor” diye tempo tutarlar. Bu bir refleks haline gelmiştir. Düşünmez bağıran. “Nesiyle gurur duyuyorum bu katilin?” demez içinden. Sadece çevresindekilere uyar. HHH Dün de benzer bir olay yaşadık. Öldürülen gazeteciler listesine bir isim daha eklemek istedi birileri. “Vatan haini” diyerek Can Dündar’a yöneltti silahını. Çünkü Can Dündar gazetecilik yapmıştı. Çünkü Can Dündar cesurdu, pes etmiyordu. Çünkü Can Dündar hücrede bile yazdı, gerçekleri haykırdı. Dönemin ruhuna uyup, sesini kesip yazılması istenmeyen her şeye göz yummuyordu. Tersine afişe ediyordu her şeyi. Fazlaydı bu kadarı. Susturulmalıydı. HHH Ama bilinmeyen bir gerçek var. Gerçek gazeteciler kurşundan korkmaz. O yüzden bütün insanlar savaş bölgesinden kaçarken gazeteciler oraya koşar. En ufak gümbürtüde herkes sakınırken gazeteciler “Ne oldu” sorusuna yanıt arar. Güçlülerin değil, güçsüzün sesi olur gazeteciler ve diklenir güçlüye. Hâlâ öğrenemediniz mi? Bilmiyor musunuz asgari ücretle çalışan muhabirler, dolar milyarderlerini bu yüzden korkutur. Parça başı, telif alan Bodrum muhabiri Nilüfer Demir, Aylan bebeği çekerek bu yüzden dünyadan takdir görür. Herkesi titreten siyasetçi de, bürokrat da, asker de, işkenceci de, gazetecinin gözünde aynıdır. İyi gazeteci için haber vardır, başka şey yoktur. Siz korkan, tırsan, yazmayan, göz yuman, üç maymunu oynayan gazeteciyi zaten kolayca bulursunuz. Onu Can Dündar’larda aramayın. Kurşun sıksanız da! Son not... Can Dündar’ı kurtaran eşi Dilek Dündar’ı da, kutlamadan geçemeyeceğim. Hem aylardır örnek bir gazeteci eşi gibi davranıyor, hem de dün mutlak bir faciayı önledi. Geçmiş olsun. 7 MAYIS 2016 SAYI: 33085 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.04 03.54 04.24 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.48 13.08 16.59 05.35 12.52 16.42 06.01 13.15 17.02 Akşam 20.15 19.57 20.17 Yatsı 21.50 21.29 21.46 Çelenk ödülü Halit Çelenk Hukuk Ödülü, Türk Sosyal Bilimler Derneği “Genç Sosyal Bilimciler” ödülünü de kazanan Cangül Örnek’in “Türkiye’nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı Anti Komünizm ve Amerikan Etkisi” kitabına verildi. Kitap, akademik çevrelerin ve basınyayın kuruluşlarının soğuk savaş döneminde nasıl bir Amerikan hayranlığı yaratma çabası içinde olduklarını kanıtlaması açısından dikkat çekici bulunuyor. Saray’daki demiş ki: “Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini, neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum. Her kim ki zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp eski Türk tarihinden Cumhuriyet’e atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır.”  Dediğini yapalım, tarihimizi son 600 yıl üzerinden, “cihan hükümdarı” dedikleri Kanuni Sultan Süleyman’dan (14941566) başlatalım: Kanuni, yaşamının büyük bir bölümünü seferlerde harcarken çağdaşları arasında yer alan Martin Luther, “Tanrı ile kul arasına, kilise dahil kimsenin Tarihi Kanuni’den başlatırsak… giremeyeceği”ni savunarak reformu gerçekleştiriyor; Erasmus, ana teması kötülüklere karşı savaşım olan yapıtı “Deliliğe Övgü” ile Papa’yı yeriyordu. Yine Kanuni’nin yaşadığı dönemde; Leonardo da Vinci, Mikelanj, Cervantes, Machiavelli, Montaigne, Rafael; bilim ve sanatın doruğa ulaştığı Rönesans dönemini açıyor, insancı dünya görüşü ile aydınlanmanın öncülüğünü gerçekleştiriyorlardı. Gutenberg, Kanuni doğmadan yaklaşık 50 yıl önce matbaayı bulmuş, İncil’i basmıştı bile. Osmanlı’da İbrahim Müteferrika, Gutenberg’den 300 yıl sonra, Kanuni’den de 160 yıl sonra matbaayı açabilmiş, o matbaada 17 kitap basıldıktan sonra yaklaşık 50 yıl yeni bir kitap yayımlana mamıştı. Oysa Batı’da, 15. yüzyılda 30 bini aşkın kitap okura ulaşmıştı. Michelangelo’nun görkemli Davut yontusunu yaptığı günlerde, yani yine Kanuni döneminde, Osmanlı “yazar”ları şu sorulara yanıt arıyorlardı: “Firavun, Tanrı’ya inanmış mı, inanmamış mı? Hızır Aleyhisselam yaşıyor mu, yaşamıyor mu? Ruh gövdenin neresindedir? Cehennemde ceza görecek olan ruh mu gövde mi?” Tıpkı bugün gibi! Atatürk ve devrimci kadro, 1919’da başlattığı bağımsızlık savaşını kazanıp Cumhuriyeti kurduğunda, toplumun büyük çoğunluğu “ümmi”, yani “kör cahil”di! Saray’ın “medeniyet” diye ta Yeni kabine Eli kulağında, yeni kabine açıklanır yakında: Enerji Bakanlığı’nda staj yaptırılan damat Berat Albayrak, başbakan. Berat Albayrak’ın Turkuvaz Medya Grubu’nun CEO’su ağabeyi Serhat Albayrak, başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü. Berat Albayrak’ın, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi eşi Esra Albayrak, Gümrük ve Tekel Bakanı. Sümeyye Erdoğan, babasının gezilerinden sorumlu Dışişleri Bakanı. İnsansız hava aracı geliştirmiş olan müstakbel damat Selçuk Bayraktar, Ulaştırma Bakanı. Enkaz kaldırıcı Emine Erdoğan, İmar ve İskân Bakanı. Oğulcuk Bilal Erdoğan, hiç kuşkusuz, Hazine Bakanı. Bilal Erdoğan’ın, TÜRGEV’e bağlı okullar zinciri “Özel Palet Montessori”nin şubelerinden sorumlu kayınvalidesi Reyhan Uzuner, Milli Eğitim Bakanı. Ağabeyi ile birlikte kurduğu şirket dönemin parasıyla 1 trilyona devredilmiş olan kardeş Mustafa Erdoğan, Ticaret Bakanı. Gemicik sahibi oğul Ahmet Burak Erdoğan, Denizcilik Bakanı. Diğer bakanlara gelince… Onların işini Saray üstlenir zaten. Ayrıca atama yapmaya gerek yok. nımladığı dönemin sonucuydu bu... Tarihi oradan başlatmak isteyenin bence yetkesini artırarak sürdürmesi için “kör cahilliğe” geri dönmemiz gerekiyor. Abuk sabuk fetvalarla, Ensar Vakfı’yla, TÜRGEV’le, imam hatiplerle… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Güneydoğu lisede Oertnardöaiğşkeraemvteilmarridcie sınıfta kaldı Güneydoğu Anadolu’daki ortaöğretim çağındaki çocukların okula gitme oranı Türkiye ortalamasının çok gerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20152016 öğretim yılı iti barıyla yayımladığı örgün eği tim istatistiklerinde, okullulaş ma oranı en düşük iller Güneydo ğu illeri oldu. Yaş gruplarına gö re yapılan istatistik çalışmasında, or taöğretim çağında olan 19982001 yıl ları arasında doğ muş, 1417 yaş ara DENİZ ÜLKÜTEKİN sındaki çocukların Türkiye genelindeki okullulaş ma oranı yüzde 85.31 olarak ger çekleşti. Bu rakam Şanlıurfa’da yüzde 71.78, Diyarbakır’da yüz de 73.17, Mardin’de yüzde 72.68, Van’da yüzde 67.39 Hakkâri’de yüzde 70.66, Şırnak’ta yüzde yüzde 72.98, Siirt’te yüzde 73.21 olarak gerçekleşirken, Güneydo ğu illerinde en yüksek ortalama ya ulaşan Batman da yüzde 79.12 ile Türkiye ortalamasının gerisin de kaldı. Güneydoğu’da ortaöğre tim seviyesinde en düşük okullu laşma oranına sahip il ise yüzde 62.28 ile Muş oldu. Muş ayrıca yüzde 59.53 ile kız çocuklarının ortaöğretime en az devam ettiği il olarak istatistiklerde yer edin di. Eğitim alanında komşu iller den farklı profiliyle dikkat çeken Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasakları eğitimi aksattı. Tunceli ise yüzde 84.93’le Türkiye ortalamasına yakın bir performans gösterdi. Bu alanda Türkiye genelinde en çok okullulaşma oranına sahip iller ise, yüzde 100 ile Rize yüzde 99.39’la Isparta, yüzde 97.99’la Çorum oldu. İlköğretim rakamları İlköğretimin ikinci aşamasında yer alan 20022005 yıları arasında doğmuş, 1013 yaş arası çocuklarda okullulaşma oranı ise Türkiye genelinde, yüzde 99.5 olurken, bu alanda en başarısız il yüzde 74.32 ile Gümüşhane oldu. Tekirdağ, Osmaniye, Amasya, Trabzon, Rize, Ağrı, Iğdır ve Adıyaman ise yüzde 100’luk okullu laşma oranıyla bu yaş aralığında en başarılı iller oldu. İlköğretimin ilk dört yılını kapsayan 20062009 yıları arasında doğan 69 yaş aralığındaki çocukların okullulaşma oranı Türkiye genelinde yüzde 98.81 olurken, bu alanda en az okullulaşan il ise yüzde 75.54 ile Gümüşhane oldu. Ortaöğretimde Türkiye ortalamasının çok gerisinde yer alan Güneydoğu illerinin ise ilköğretime başlama oranında büyük ölçüde Türkiye ortalamasını yakalaması dikkat çekti. Bu illerden biri olan Van’da, öğretimin ilk dört yılında okula giden çocuk oranı ise yüzde 100’ü buldu. Memleket haberleri Hiç kuşkusuz en önemli haber Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevinden ayrılacağını ve 22 Mayıs’ta yapılacak AKP Olağanüstü Kongresi’nde parti genel başkanlığına aday olmayacağına ilişkin açıklaması. “Veda” süreci 29 Nisan günü yapılan merkez karar yürütme kurulu toplantısında 50 üyenin 47’sinin oyuyla kendisinin il ve ilçe örgütlerine atama yapma yetkisinin elinden alınarak MKYK’ye verilmesiyle başlamıştı. Toplantı sonrası Davutoğlu, Cumhurbaşkanı’nı arayarak bu kararın nasıl alındığını sormuş, “Ben istedim!” yanıtını alınca ipler kopmuştu. Olay bir Saray darbesiydi. Davutoğlu, ayrılık kararına ilişkin sorulara bu nedenle “Benim tercihim değildi” yanıtını verirken Cumhurbaşkanı, “Kendi kararıdır, hayırlı olsun!” diyordu. Davutoğlu, daha sonra düzenlediği basın toplantısında Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı süresinde aldığı kararların, yaptığı işlerin muhasebesini yaptı. Fakat bu muhasebede herhangi bir özeleştiriden eser yoktu. Oysa göreve “komşularla sıfır sorun” diyerek başlamış, görevleri süresince Recep Tayyip Erdoğan ile el ele, omuz omuza Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemiş, Rusya’dan Irak’a, Suriye’den İsrail’e, Mısır’dan Libya’ya sorunumuz olmayan yakınuzak tek ülke kalmamıştı. Ülkemize sığınan üç milyona yakın mülteci de onun eseriydi. Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca onun kadar beceriksiz, basiretsiz, dirayetsiz bir başbakan görmemişti. O, aynı zamanda ülkemizin “son” başbakanıydı. Kendisinden sonra yerine kim gelirse gelsin “Başbakan” sıfatını taşıyacak da olsa işlevi, Beştepe Sarayı ile Bakanlar Kurulu arasında koordinatörlükle sınırlı olacaktır. Ülkemiz koşar adımlarla bir “tek adam” rejimine doğru ilerlemektedir. Cumhurbaşkanı’nın kafasındaki plan önce dokunulmazlıkları kaldırılarak yargılanacak HDP milletvekillerini TBMM’den uzaklaştırmak, sonra yedek lastiği konumundaki MHP’yi baraj altına itmek ve yapılacak seçimlerde 400 milletvekili kazanarak tek başına anayasayı değiştirerek, tek adam rejimine meşruiyet sağlamaktır. HHH Pazar gününden itibaren Kitap Fuarı nedeniyle Gaziantep’teyim. Aynı gün kentte patlatılan bombalı araç nedeniyle fuarın başarısına ilişkin kötümserdim. Fakat açıldığı salı gününden itibaren kötümserliğim yerini coşkuya bıraktı. Her gün, çoğu çocuklar ve gençler olmak üzere binlerce Gaziantepli geliyor fuara. Gaziantep Kitap Fuarı mekân kapasitesi nedeniyle ancak 75 yayınevinin katılabildiği “butik” niteliğinde bir kitap etkinliği. Gelecek yıl hiç kuşkusuz ki daha birçok katılım başvurusu olacak. Bakalım ne yapacağız? Konu kitap olunca bu tür sorulara yanıt aramanın da başka bir keyfi oluyor. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal fuar açılışında yaptığı konuşmada kitap okurlarının büyük çoğunluğunu 714 yaş arasındaki kesimin oluşturduğunu söylemişti. Fuarda bu da doğrulanıyor. Bu da önemli bir memleket meselesidir, öyle değil mi? Bu ülke eğer yarın bir gün içine düşürüldüğü bu karanlıktan kurtularak düze çıkacak, aydınlığa kavuşacaksa bu, okuyarak büyüyen ve büyümüş yarının yetişkinlerinin eseri olacaktır. Çetin Altan’ın hep söylediği gibi “Enseyi karartmayalım...” yani. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle