22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 7 Mayıs 2016 EDİTÖR: ASLAN YILDIZ Gazeteciliğe hapis haber 11 Mahkeme, mühimmat yüklü MİT TIR’ları haberleri nedeniyle açılan davada, ‘Gizli kalması gereken bilgileri açıklamak’ suçundan Dündar’a 5 yıl 10 ay, Gül’e 5 yıl hapis cezası verdi Adana’da Ocak 2014’te durdurulan mühimmat yüklü MİT TIR’ları haberleri nedeniyle 92 gün tutuklu kalan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve An ‘2 saatte 2 suikast yaşadık’ kara Temsilcimiz Erdem Gül’ün yargılandığı davada mahkeme, “devletin güvenliği veya içi ve ya dış siyasal yararları bakımın dan niteliği itibarıyla gizli kal ması gereken bilgilerini açıkla CANAN COŞKUN mak” suçundan Dündar’a 5 yıl 10 ay, Gül’e ise 5 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme Dündar ve Gül’e yöneltilen “darbeye teşebbüs” suçundan beraa te hükmederken, “silahlı terör örgütüne üye ol maksızın bilerek ve isteyerek yardım etme” id diasına ilişkin ise dosyanın ayrılarak başka bir dosya numarası üzerinden yürütülmesine ka rar verdi. Karar gazetemiz avukatları tarafın dan temyiz edilecek. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki du ruşmada Dündar ve Gül’e destek için CHP Mil letvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Barış Yarkadaş, Ali Şeker ve Muharrem Erkek, eski CHP’li Süleyman Çelebi, CHP PM üyesi Er can Karakaş, tahliye edilen akademisyenler Kı vanç Ersoy ve Muzaffer Kaya, eski DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler, Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz, DİSK Ba sın İş Başkanı Faruk Eren, gazeteciler Fehim Taştekin ve Banu Güven ile Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden Erol Önderoğlu adliye ye geldi. Duruşmaya Dündar’ın eşi Dilek Dün dar ile Gül’ün eşi Aslı Gül izleyici olarak katıldı. Mahkemenin kararını açıklamasının ardından yoğun güvenlik önlemi altında adliye çıkışında Can Dündar ve Erdem Gül, gazetecilere kararı değerlendirdi. “2 saat içinde iki suikast yaşadık” diyen Dündar, “Saldırının birisi silahlı diğeri ise yasaldı. İlk suikast sizlerin gözü önünde oldu. İkinci suikast ise kapalı oturumda gerçekleşti ve bir habercilik ve haber yayımlamak suçundan ben 5 yıl 10 ay, Erdem ise 5 yıl ceza aldı. Bu ceza sadece bizi sindirmeye susuturmaya yönelik değil; o kurşunlar bizi susturumaya, sindirmeye ve gazetemizi yazamaz hale getirmeye değil; aynı zamanda hepimizi, Türkiye basınını yazmaktan konuşmaktan korkar hale getirmek için suikasttır” dedi. Tehdit ettiren utansın Anayasa Mahkemesi’nin yaptıklarının bir gazetecilik faaliyeti olduğunu söyleyen Dündar şöyle devam etti: “Mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin kararını elinin tersi ile iterek bunun suç oluşturduğunu söyledi. Biz baştan beri eylemin suç olduğunu, bunu ifade etmenin suç olmayacağını söyledik. Karşımızda Cumhurbaşkanı’nı bulduk. Bu davanın savcısı gibi davrandı. Tehdit etti, hedef gösterdi, şantaj yaptı sonunda bundan vazife çıkaranlardan birinin ateş etmesine neden oldu. Dilerim bundan utanır ve bir daha gazetecileri hedef gösterirken iki defa düşünür. Haftala rdır, aylardır aldığımız tehditlerin, silahtan çıkan kurşunların nedeni bu devletin en üst kademesi tarafından hedef gösterilmemizdir. Bizi sindirmeye, bu kararlar ve kurşunlar yetermi? Bu baskılar, saldırılar bizi asla yıldıramayacak. Yeter ki bu saldırı, geri kalan basın mensuplarını yıldırmasın.” NTV muhabiri Yağız Şenkal’a da geçmiş olsun dileklerini ileten Can Dündar, “Ailem ve gazetem adına teşekkür ediyorum. O da beni korumaya çalıştı. Bugün yaşıyor olmamın nedeni eşim ve Çanakkale milletvekilimizdir. Bana hep kurşun döktür diyorlardı ama böyle döktürmeyi hiç düşünmemiştik” ifadelerini kullandı. Tahir Elçi saldırısı gibi Erdem Gül de Dündar’a yönelik saldırının Tahir Elçi saldırısına benzediğini anlatarak, “Elçi, öldürülmeden hemen öncesinde hukuki değil, siyasileşmiş bir davanın aktörü olarak gördü ve siyasi linç yaşadı. Mahkeme kurumunda yargılanmak yerine önce linç edildi, ardından öldürüldü. Türkiye’nin tanınımış bir gazetecisi bu ülkede davaya verilen arada öldürülmeye kalkılıyorsa burası yaşanacak Türkiye değildir. Aldığımz ceza bizim için çok moral bozucu değil. Gazeteciliğe ceza verildi” dedi. Atalay: Aklımızla alay Türkiye’de hâlâ ısrar ve inatla herkesin gözü önünde yaşanan kurgu, senaryo ve talimatlarla alınan kararlara rağmen meşru yollardan haklarını aramaya kararlı olduklarını söyleyen gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ise şunları söyledi: “Artık aklımızla alay eden hukuk düzenine geldik. Buranın kapısında Adalet Sarayı yazıyor ama burası mahkeme binası. Mahkemeler de saray mahkemeleri haline dönüştürülüyor. En büyük tehlikede budur. Burada Anayasa Mahkemesi’ne hukuk bilmediğini söylüyorlar bunu da Anayasa Mahkemesi’nin takdirine sunuyoruz. Yargıtay’daki temyiz süreci derhal sonuçlanmayacak. Biraz zamana yayılacak. Siyasi davalar duruşma salonlarında Yargıtay’ın 510 üyesi ile olmaz. Türkiye halklarının, insanların hukuklarına sahip çıkacağı siyasal mücadeleler belirleyecektir. Nihai karar için hepimiz bunun bilincinde olmalıyız.” Mükemmel bir belgeselpolisiye… Birkaç hafta önceki bir yazımda, yaşadığımız ülkede son dönemlerdeki hayatımızın polis romanlarına konu olabileceğini yazmıştım. Mine Kırıkkanat tam da bu günlerde yayımlanan romanı “Hiç Kimse” ile sanki bu düşüncemi kanıtlıyor. “Hiç Kimse”, gerçekten de, belgeselin içinden bir polisiyenin çıkarılmasının, belki daha isabetli bir deyişle de belgeselle polisiyenin harmanlanmasının mükemmel bir örneği. Üstelik üzerindeki kan henüz kurumamış bir gerçeğin öyküsü bu… Çok zaman önceki bir olayın kurgulanarak yazınsal ürüne dönüştürülmesi daha kolay olsa gerek… Çünkü zaten geçen zaman gerçeği az çok öyküye, efsaneye dönüştürmüştür bile… Yeni bir olaya ne belgeselin ne kurgusalın tuzağına düşerek, fakat gerçekliğe de sadık kalarak roman niteliği kazandırmak ise büyük başarıdır… Konunun özellikleri bakımından aynı zamanda da cüret işidir… Mine Kırıkkanat, kendisini yakından tanıyan dostlarını pek de şaşırtmayarak, hepsinin üstesinden gelmeyi başarıyor… HHH Konu, PKK militanı üç kadının 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilmesi… Asıl hedefin PKK kurucularından Sakine Cansız olduğu romanda da belirtiliyor… Öteki iki kurbanın rastlantısal olarak orada bulunduklarını öğreniyoruz… Mine Kırıkkanat (gizemi bu gün de henüz tam olarak çözülememiş olan) bu cinayetin çevre Demokles’in kılıcı Dündar savunmasına Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anarak başladı. Dündar, “Bugün 6 Ma sinde kurguluyor romanını… Kitabın girişinde kendisinin de belirttiği gibi “gerçek suikastın, gerçekdışı bir siyasal komplo ve cinayetler dizisine uyarlanmış yıs. 44 yıl önce bu ülkede bir hukuk yarası ya hayali kurgusu” olarak… şandı. Umarım bugün yeni yara açılmaz” de HHH di. “Dün yıkmaya çalıştığımız iddia edilen hü Fakat tam da burada hayal ve gerçek kümet yıkıldı” diyen Dündar, “Diliyoruz ki ha birbirine karışıyor… bercilikten ceza almayalım. Bu gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Bir suçu deşifre ettik haberimiz için arkasındayız” ifadelerini kullandı. Mahkeme Başkanı, Dündar’ın 6 Mayıs vurgusuna, “Önceki duruşmayı 1 Nisan’a bıraktığımızda ‘1 Nisan şakası” deyip gülmüştünüz. Şimdi de Deniz Gezmiş’lerin idamına atıf yapıyorsunuz. Davayı 6 Mayıs’a bırakmak özel tercih değil” ifadesiyle tepki gösterdi. Tarihteki kara leke Gül ise, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anarak, “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Türkiye’de bir daha utanç dolu kararlar alınmasın” diyerek savunmasına başladı. Dündar ve Gül’ün avukatlarından Fikret İlkiz ise, savunmaya “Deniz’lerin idamından bahsetmek zorunluluğumuzdur” diyerek başladı. İlkiz, savcı İrfan Fidan’ın savcılarla ilgili uluslararası kural ve ilkelere aykırı bir şekilde iddianame yazdığını dile getirerek, “Kamuoyunun bekçiliği görevini müvekkiller yerine getiriyor. Savcı ‘hangi saik ve motivasyonla haber yapıyorsunuz’ sorusunu soramaz. Saik yargılanamaz. 473 sayfalık iddianame yüksek kaliteli bir iddianame değildir” dedi. Can erok Dündar ve Gül, adliye çıkışında yoğun güvenlik önlemi altında gazetecilere konuştu. ‘Hukuki bir karar değil’Hukukçular Dündar ve Gül hakkında verilen kararı değerlendirdi Avukat Turgut Kazan: Mahkemenin kararını kabul etmek mümkün değil. Sır olmayan bir şeyin sırmış gibi değerlendirilmesi hukuki bir karar değil, bazıları yani güç odakları böyle karar verilmesini istediği için böyle olmuştur. Bağımsız bir yar KAZAN pılması ceza usulüne aykırıdır. Bir karar ve beraat kararı verilmesi lazımdı. Yargıtay’ın ayrıştırma durumunu hukuka aykırı bulacağını ve bozacağını düşünüyorum. Gazetecilikle ilgili olarak da, en ince, en ERSÖZ ise suç olmadığından normal. Ceza alınma olayına gelirsek; gizli belgeleri yayımlama gazeteciliktir. Böyle bir cezada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne takılırsınız. Avukat Hüseyin Ersöz: Basın özgürlüğü sınırları içerisinde yapılmış olan bir habere suç atfedilmesi Olgusal gerçekle yazınsal gerçek ayırt edilmez oluyor… “Hiç Kimse”deki gerçek cinayet ortamının betimlenmesi bana “Suç ve Ceza”daki kurgusal cinayetin ve ortamının betimini anımsattı… Dostoyevski’deki hayali cinayetin ve ortamının betimlenişi yazınsal gerçekliğe olgusal gerçeklik etkisi kazandırırken, Mine Kırıkkanat gerçek bir cinayeti ve ortamını betimleyişiyle ona yazınsal gerçeklik kazandırmayı başarıyor… “Hiç Kimse”nin bütünüyle başarısı da sanırım bu bıçak sırtı sentezdedir… HHH Sayfa sayısı bakımından yapay olarak şişirilmiş romanlardan farklı olarak yaklaşık iki yüz sayfalık kitap, buna karşılık birkaç cilt oluşturabilecek bir olay zenginliğine sahip… Gizli polis ajanlarının öyküleri istenirse çok daha uzun ve ayrıntılı anlatılabilirdi… Paris, Moskova, Barselona vb. bölümleri pekâlâ uzatılabilirdi… Mine bunları yapmaktan bilinçli olarak uzak duruyor ve böylece de sapasağlam, baş döndürücü, bir solukta okunabilen bir olay akışı yaratmayı başarıyor… HHH Ve son olarak İspanyol asıllı Fransız polisi Diego ile Türk meslektaşı Ayşe’nin aş Kopuş savunması İlkiz,1 Nisan tarihli duruşmada Dündar’ın savunmasına ilişkin ‘kopuş savunması’ değerlendirmesiyle ilgili savcı Evliya Çalışkan’a ‘kopuş savunmasının’ ne olduğunu anlattı. İlkiz, gı yok. Çok üzüldüm ama şaşırmadım. Avukat Turan Aydoğan: Casuslukla alakalı beraat kararının verilmesi güzel bir şey. Cumhurbaşkanı’nın bire bir şikâyet konusu casusluk meselesiydi. Örgüt da verilmemesi gereken noktadan karar verilmiştir. Bozulacağını düşünüyorum. Kararı Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı ile arasındaki 4 Mayıs’taki olayın da etkilediğini düşünüyorum. Örgütün ayrıştırılması hukuka aykırı olduğu için bo eleştiriye mu htaçtır. Yargıtay; Nedim Şener ve Ahmet Şık kararlarını alırken ifade hürriyeti kapsamında değerlendirmiştir. Yargıtay da ifade ve basın özgürlüğünün geniş yorumlanmasını ve toplumun bilgilendirme hakkını kı… Tenselliğin ve duygunun, dostluğun ve tutkunun bu imrendirici, özendirici, sımsıcak birlikteliği, okuduğum en etkileyici aşk öykülerindendir… Kutluyorum sevgili Mine… “Hiç kimse düşüncelerinden ötürü cezalandırılamaz diye bir kural varsa buna uyacaksınız” ifadelerini kullanarak, savcı Çalışkan’a “Siz şiddetle reddetseniz bile bu basın davasıdır, bu basın özgürlüğü davasıdır” dedi. Avukat Bülent Utku ise, “Suç tarihinden davanın açılma vası ile ilgili olarak da ayrıştırma ya zulacak, casusluktan beraat verilmesi belirtmiştir. Can kurtuldu, hukuk katledildi ‘Önce ateş sonra mahkum ettiler’ sına kadar 4 aydan fazla süre geçmiş, kanundaki 4 aylık süre geçirilmiştir. Beraat kararı verilmesini talep ederiz” diye konuştu. Avukat Bahri Belen de, “İddianamede belirtilen casusluk iddiasının içi boştur. Mevzuatımızda ‘devlet sırrı’ kavramının tarifi yoktur. 15 liraya bir kaşe yaptırıp belgeye ‘gizli’ ibaresi vurulduğunda ‘devlet sırrı’ mı oluyor?” dedi. Örgütle ilişki yok Mahkeme başkanı ve savcı kararı açıklamadan önce Can Dündar’a yapılan saldırıyı kınadı. Davayı karara bağlayan heyet, FETÖ/PDY olarak adlandırılan silahlı terör örgütünün varlığı yönünde kesin bir yargı hükmü olmadığını belirtti. Yargıtay’da MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin davanın sürdüğünü aktaran heyet, varlığı yönünden henüz kesin bir yargı hükmü olmayan bir örgüte yardım etmek şeklinde bir suçtan bu aşamada hüküm kurulamayacağı Can Dündar’a yönelik saldırı ve mahkemenin kararı siyasiler, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda yurttaş tarafından kınandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Dündar’ı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti. DİSK yetkilileri saldırıyı kınadı. Twitter’da “CanDündaryalnızdeğildir” ve “SuçlularıBiliyoruz” başlıkları açıldı. Tepkiler şöyle: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Nefret söylemleri ile işini yapan gazetecileri hedef gösterenler, Can Dündar’a yapılan saldırının sorumlusudur. Geçmiş olsun Can Dündar. TBMM Adalet Komisyonu üyesi ve CHP Milletvekili Cemal Okan Yük sel: Can Dündar ve Erdem Gül’ün haberi kesinlikle devlet sırrı değildir. Aslen vatana ihanetle yargılanması gereken birilerinin yurtseverleri yargılatıp zindanlara göndermek istemesi ancak dikta rejimlerinde olur. CHP Milletvekili Hilmi Yarayıcı: Kurşunların ardından hapis. Özgür basını teslim almak için her yolu deniyorlar. CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu: Hrant’ı öldürürken de katil böyle bağırmıştı. Bu siyasi iklim değişmezse, çok canı sıkılan vatan evlatları(!) çıkar. CHP Milletvekili Muharrem Erkek: Bugün bir Can katli engellendi belki; ama hukuk, gazetecilik, ifade ve basın özgürlüğü katledildi. CHP Milletvekili Musa Çam: Suçu işleyenler kaçak sarayda, yayımlayan lar mahkum. HDP Merkez Yürütme Kurulu: ‘Öyle bırakmam onu’ diyen bir Cumhurbaşkanı oldukça bu tür saldırılar da olağanlaşır. Bunlar karşısında susulamaz. HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen: Yapılan haber doğru ki, devlet sırrını açıklama sayıldı. TÜSİAD: Dündar’a yönelik saldırı olağanüstü kaygı vericidir. Kınıyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti: Çağdaş demokratik ülkelerde siyasetçiler gazetecileri hedef göstermez. Basın Konseyi: Saldırı tüm basına yöneliktir. Gerçek gazetecilik yapanlara gözdağıdır, korku salmaktır. G9 Gazetecilik Örgütleri Platformu: Gazetecilere sıkılacak her kurşunun karşısına hep birlikte dikileceğiz. l BBC “Türkiye’nin önde gelen gazetecilerine hapis” başlığıyla verdiği haberinde yargı sürecinin tümüyle tartışmalı olduğunu belirterek Erdoğan’ın “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” sözlerini hatırlattı. l Bild “Türkiye’de gazetecilik davası...” başlığıyla birinci haber olarak duyurdu. Davayı açtıran Erdoğan’ın Dündar ile Gül’ün tutuksuz yargılanmasına dair AYM kararını tanımadığını hatırlattı. l Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi “AKP ve bilhassa Erdoğan, Dündar ile Gül’e kamuoyu önünde her daim sert dille saldırıyordu” dedi. l Der Spiegel dergisi web sitesinde Cumhuriyet gazetesini “hükümeti eleştiren” diye nitelerken, Erdoğan’ın davaya müdahilliğini ve AYM kararını tanımadığını hatırlattı. l Tageszeitung gazetesi haberi “Önce ateş ettiler, sonra mahkum ettiler” başlığıyla duyurdu. l Die Welt “Erdoğan’ın gazetecilere tahammül edemediğini” vurguladı. nı belirtti. Heyet, “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme” iddiasına ilişkin ise dosyanın ayrılarak başka bir dosya numarası üzerinden yürütülmesine karar verdi. Heyet, Dündar ve Gül’ün TIR’ları durduran sanıklarla herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını vurgulayarak, darbeye teşebbüs suçunun unsurlarının oluşmadığını kaydetti. Dündar ve Gül hakkındaki yurtdışı çıkış yasağını da kaldıran heyet, Dündar ve Gül’ün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, seçme ve seçilme ehliyetinden, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan yoksun bırakılmasına da karar verdi. Ancak bu karar da diğer cezalar gibi temyiz edilecek. l İSTANBUL Hain saldırının hemen birkaç dakika sonrası... Yer; Çağlayan Adliyesi’nin giriş katındaki Baro Salonu. Can Dündar ve Erdem Gül olayın şokunda. Dilek Dündar ise bembeyaz. Eğer, Dilek Dündar, kameralara ilerleyen eşine çekilen silahı fark edip, iri yarı saldırganın üzerine ani bir refleksle çullanmasa, belki tabancadan 3’üncü, 4’üncü, kurşunlar çıkacak, suikast hedefine ulaşmış olacaktı. Ya da, saldırganın eli tetiğe gitse, bir başka faciayı üzülerek yaşayacak; kendini ‘Can’ı için feda eden Dilek Dündar için ağlayacaktık. Evet, polisin, korumaların yapamadı İZLENİM ‘İyi ki varsın Dilek Dündar’ ğını bir hanımefendi yaptı dün. Elbette Dilek Dündar’la birlikte, CHP Çanakkale Mil AKIRZİIFLYALIN letvekili Muharrem Erkek de günün cesaret abidelerinden. Dilek Hanım’ın ilk hamlesi sonrası, vurulma riskine karşın atlayıvermiş saldırganın üzerine. İlk telaşın ardından, adliye doğal ola rak hareketlendi. Gazeteciliğe sıkılan kurşunu duyan adliyede aldı soluğu... CHP Milletvekilleri Gürsel Tekin, Barış Yarkadaş, CHP’li yöneticiler “Geçmiş olsun” ziyaretinde. Ve duruşmayı gün boyu izleyen Enis Berberoğlu ile Sezgin Tanrıkulu “Şans eseri yaşıyoruz” demekten kendilerini alamayanlardan... Baro odasında konuşulanlara kulak kabartıyoruz; sisteme öfke var. Yazdığı haber için yargılanan gazeteciyi adliye sarayında koruyamayan sisteme tüm öfke... Saldırganın üzerine, canı pahasına giden Muharrem Erkek, “Devleti idare edenler bu olaydan kendilerine pay çıkarmalı” diyor. He men yanındaki bir başka milletvekili, “Can Dündar ve Erdem Gül’ü kimlerin hedef gösterdiğini çok iyi biliyoruz, onlar da kendilerini biliyor. Malumun ilamı gibi bir durum, hem hedef göster hem koruyama” ifadesini kullanıyor. Geçmiş olsun telefonları ardı ardına gelirken, Baro salonundaki TV’den saldırı anı izleniyor, “Şans eseri yaşıyoruz” sesleriyle. Gerçekten de görüntüler korkunç. Can Dündar, ayrı açılardan çekilen görüntüleri seyredip, bir kez daha sarılıyor, belki de hayatını borçlu olduğu eşine... Ve salondaki herkes defalarca kutluyor Dilek Dündar’ı: “İyi ki varsın Dilek.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle