25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO 2.9500 3.2870 FAİZ 9.37 BORSA ALTIN CUMHURİYET 78.029 774.12 ALTIN 24 AYAR 115.45 1.5 kuruş 3 kuruş 0.03 puan 7 puan 1.66 lira 0.25 lira 8 EDİTÖR: YENER KARADENİZ TASARIM: SERPİL ÜNAY Cumartesi 28 Mayıs 2016 Dünyanın en pahalı etinde artış s recekü Suryarasıve Margosyan Et fiyatının 2 haftada yüzde 12 arttığını belirten Emrah Sarıtaş, “Dünyanın en pahalı etini yiyoruz. Üstelik, alınan önlemlere karşın artışı devam edecek” dedi Türkiye’nin etin en pahalı olduğu ülkelerden biri olduğunu söyleyen Global Restoran Yatırımları Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Sarı taş, fiyatların sürekli yükseldiğini ve son 2 haftada artışın yüzde 12’yi aştığını belirterek, “Karkas etin fiyatı 24.75 TL’den 26.50 TL’ye geldi. 1920 TL Emrah Sarıtaş bandında olması lazım. Türkiye, dünyanın en pahalı etini yiyor” dedi. Sarıtaş, etteki fiyat artışının diğer emtialar gibi uluslararası pazara açık olmamasına bağladı. “Ette kapalı bir piyasa var” diyen Sarıtaş, fiyat oluşumunun öyküsünü şöyle aktardı: “Konya’da yağsız hayvanın 26.5 TL kilo fiyatı var. Kemiğinden ayıklayınca yüzde 20 azalıyor ve 33 TL’ye çıkıyor. Bir perakendecinin hayatta kalabilmesi için en az yüzde 1520 kazanması lazım. Böylece fiyat 36 TL’ye yükseliyor. Yüzde 8 KDV eklenince de 40 TL’yi aşıyor.” Sarıtaş’ın bu artışın önüne geçme formülü ithalattan yüzde 80 vergi alınması ve bu vergi ile de hayvancılığın desteklenmesi. Kasap Döner markası ile ilgili de konulşan Sarıtaş, 36 şübeye ulaştıklarını ve bunun 12’sinin kendilerini kalanının franchise olduğunu söyledi. 6 ay sonra ABD’de Emrah Sarıtaş, “2016 bitmeden toplamda 65 restorana ulaşmayı hedefliyoruz. Ciromuzu da yıl sonunda 2 kat artırarak 75 milyon TL’ye çıkaracağız. 5 yıllık planımız ise yurtiçinde 180, yurtdışında ise 60 şubeye ulaşmak” diye konuştu. Kasap Döner, 6 ay sonra ABD’de Manhattean’da ilk şubesini açıyor. Görüşmeler bitmiş. Sarıtaş, “ABD bizim için Avrupa’dan daha önemli. Oradan daha iyi yayılabiliyorsunuz. 220 metrekare bir mağaza olacak. Son dönem de İtalya, Almanya gibi ülkelerde Türk dönerine karşı yaptırımlarını gündeme getiren Sarıtaş, “Bir ülkede gelişen bir markanın başka bir ülkeye gitmesi demek oradan para çıkışı anlamına gelir. O nedenle dönerin karşısında duruyorlar. Biz de böyle davranmalıyız. Kendi değerlerimize sahip olmalıyız” dedi. Burada bir eksiğin de organize olamayışımız olduğuna dikkat çeken Sarıtaş, Türkiye’de 10’a yakın yabancı fast food markası olduğunu ancak bizde yeni yeni markalaşmaların başladığını söyledi. l Ekonomi Servisi fRiyamatalazraı nadyanıpoidlaecak dkBuo6fÜkyafHFToüiazliayırkemylülalznltirkaaceradrlemauaiiaştıkdtl,eryslfyntlaiaİeeiayeruıbvaıyskranrkeencırarılınsnmaanadraütFyıhrdamılnğazenıaıoirnieıkmkrkaıkingınslkarlzaieukilictiorBsoanreaşraıdnBrndlaigyıaynnanuidlaerldrcnfiiesalşaıgeıesır,umköoenpidpanndçylienidmddelanıeaeeandsiı.na 1ybg.5ıeel lpTliirnLitd’mtyeid.efGid.iyieğaçitneı in Türk Ytong’dan dönüşüm rehberi İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İstanbul SMD) ve Türk Ytong, Kentsel dönüşüm ve riskli yapı yenileme sürecindeki vatandaşları hakları ve süreçler konusunda bilgilendirme amacıyla ‘Sarı Işık” kentsel dönüşüm prpjesini başlattı. Proje kapsamında haftasonundan itibaren Kadıköy’de Sarı Işık masalarında dağıtılacak 40 bin kitapçık ile kentsel dönüşüm sürecindeki vatandaşlar, başta mimari ve teknik olmak üzere, karşılaşacakları temel konu başlıkları hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilecek. Ücretsiz olarak dağıtılacak olan 97 sayfalık rehber, toplam 15 yıllık bir süreçte riskli yapı stasündeki yaklaşık 12 bin binanın yenileneceği Kadıköy’de yaşayan vatandaşlardan alınan görüşler ışığında hazırlandı. Kentsel dönüşümün rant sağlanan bir alan olmaya gittiğini ve vatandaşların çok bilgi sahibi olmadığını anlatan İstanbul SMD Başkanı Prof. Ertun Hızıroğlu, “Başta Bağdat Caddesi olmak üzere semtler şantiyeye döndü. Güvenlik yok. Memnuniyetsizlik metrekare ve kat yüksekliğinden öteye geçti. Ortaya çıkan durumun ele alınması planlama yapılması lazım. İnsanlar kat artsın metrekarem aynı kalsın diyor ama altyapı otopark sorunları çıkacak. Değerleri azalacak binaların. Ayrıca yıkım doğru yapılmıyor” dedi. İstanbul genelinde riskli yapı tespiti yapılan bina sayısı 39 bin 102 olup, riskli yapı olduğu onaylanan yapıların sayısı ise 38 bin 590. Riskli yapıların 165 bin 944 adedi konut, 24.287 adedi işyeri olmak üzere 190 bin 231 bağımsız birimden oluşuyor. l Ekonomi Servisi Almanya ve Türkiye makinede birleşti Makine Tanıtım Grubu (MTG) ile Al manya Satınalmacılar Birliği (BME) arasında stratejik işbirliği protokolü imzalandı. MTG’den yapılan yazılı açıklamaya göre, merkezi Frankfurt’ta bulunan BME’nin 9 bin üye ve toplam 740 milyar Avro’luk yıllık satın alma bütçesi bulunuyor. MTG’nin verdiği bilgilere göre, makine sektöründe yıllık 212 milyar dolar ticaret hacmine sahip olan Almanya, her yıl yaklaşık 60 milyar dolar makine ithalatı gerçekleştiriyor. Sektörün başlıca hedef pazarı olan Almanya’ya MTG’nin yıllık ihracatı 2 milyar doları aşarken, yılın ilk dört ayı itibarıyla Türkiye’nin toplam makine ihracatı içinde Almanya’nın payı yüzde 16.5 seviyesinde bulunuyor. Aynı dönemde Türkiye’nin Almanya’ya tüm sektörler bazında yaptığı genel ihracatın yüzde 16.1’ini tek başına karşılayan ma kine sektörü, bu ülkeye en çok, motor, motor aksam ve parçaları, klima ve soğutma makineleri ile pompa ve kompresör gruplarında ürün ihracatı gerçekleştiriyor. l Ekonomi Servisi Acıyı derinden ve geniş zamanlı yaşamış insanın bakışlarına, kayıtsızlık benzeri bir ifade oturuyor. Yaşantıların üstünü örten, “üzerinden” izleyen. Tortunun zaman içinde dokuduğu bir hal değilse eğer, bir tür korunma duygusu bu sanırım. Ya da acıyı taşıyabilmenin, kalan ömrü onunla birlikte yaşayabilmenin yollarından biri belki. HHH O ifadeyi, Mıgırdıç Margosyan’ın gözlerinde de gördüm. Margosyan, geçen çarşamba TMMOB ev sahipliğinde gösterimi yapılan “Sur Yıkılmadan... Gâvur Mahallesi” belgesel filmi için Ankara’daydı. Yusuf Kenan Beysülen’in, onun çocukluğu demek olan, Diyarbakır Gâvur Mahallesi’ni hüzünle, özlemle, sevecenlikle, kırgınlıkla anlattığı kitabından yola çıkarak yaptığı belgesel filmi birlikte izledik. Yaşlıların şehirde “kafle” olarak andığı 1915 tehcirini, zorunlu göçlerle darmadağın edilen hayatları, doğup büyüdüğü evi, Hançepek Mahallesi’nin sokaklarını adım adım gezer, vaktiyle Ermenilerin yaşadığı evlerin duvarlarına dokunurken Margosyan bizi de yanına aldı. Gâvur Mahallesi’nden çıkıp çıraklık yaptığı çarşılara, cami, kilise ve sinagogun cemaatleri, gelenekleri, dilleriyle iç içe yaşadığı Sur’a, kiliselerin oraya götürdü. Filmi izlerken “uğradığımız” mekânlardan biri olan Surp Gragos Ermeni Kilisesi, iki yıl önce mesleki nedenlerle, gerçekten ziyaret ettiğimiz bir mekândı. AB’nin düzenlediği gazetecilik seminerinin yapıldığı o mekânda, bizlere önce kilisenin restorasyon hikâyesi anlatılmıştı. Margosyan’ın da filmde değindiği bu zahmetli ve özenli restorasyondan kısa süre sonra, 500 yıllık bu kilisenin, bugün restorasyon öncesinden çok daha perişan halde olması, kelimeleri tüketiyor. HHH Konur Sokak’taki ilk “küçük” Dost Kitabevi’nin, artık TMMOB etkinlikleri için kullanılan salonunda sel gibi taşan bir ilgiyle karşılaştı Margosyan. Hatıra fotoğrafları ve selfie ricalarının hiçbirini geri çevirmedi. Aralarında benim de yer aldığım katılımcılarla fotoğraf çektirirken fakat; öylece durdu, öylece baktı... “Üzerinden” baktı. Çokkültürlü, çok dilli ve çok dinli eski Diyarbakır’ı yetkinlikle anlatan yazarın jest ve mimiklerinde, orada o an filanca ile fotoğraf çektirmenin özel olduğunu yansıtan, küçücük bir emare olsun yoktu. Galiba o an tam olarak yaşadığımız atmosfer, Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerin, ilçelerin çokça yalan eşliğinde ve hukuksuzca tahrip edildiği bu çağda, “oradaki” gerçekler, insanlık adına bunca yıkıcıyken, “buradan” seyredenlerce popüler hatıra talep edilmesinin tuhaflığıydı. HHH Ki, Margosyan, Diyarbakır’dan iki gün önce dönmüştü. Sokağa çıkma yasağı boyunca ağır kent ve yaşam hakkı ihlallerinin yaşandığı Sur’un, yasak kaldırıldıktan sonraki haline tanıklık etmişti. Sakinlerinin siz bu satırları okurken, hâlâ evlerini aradığı Sur’un, “bir futbol sahasına” döndüğünü söyledi. Ağır ağır döküldü kelimeler dudaklarından: “Yazıklar olsun! Güzelim bir ülkenin güzel şehri artık yaşamıyor. Mekân ve kültür olarak yaşamıyor. Mekân ve kültür birlikteliğini kaybetti. Toledo yapacaklarmış!..” dedi. Durdu sonra. “Bu belgesel bir tarih anlatıyordu. Bu belgesel de bir tarih oldu. Yazıklar oldu!” diye bitirdi. Gözleri dolmuştu. Solo, Guinness Rekorlar Kitabı’nda Türkiye temizlik kâğıdı sektöründe faaliyet gösteren Solo, Metro Toptancı Market’in Güneşli mağazasında yapılan 742 metreküplük dev ürün yerleştirme alanı ile “En Büyük Paketli Ürün Teşhir Alanı” kategorisindeki rekoru kırarak, Guinness Dünya Rekorunu kırdı. Rekoru kırmak için, alana 21 bin paket, 672 bin rulodan oluşan ürün yerleştirildi. Teşhirde kullanılan ürün miktarı ile Türkiye’nin en doğusundan en batısına 18 kere gidilebilir, Ay’ın çevresi iki kez sarılabilir. Solo’nun rekor denemesi tarafsız hakemlerce ölçümlendi. Rekorun ilanının ardından konuşan İpek Kâğıt Genel Müdürü Sertaç Nişli, “Her zaman ‘ilk’lerin ve ‘en’lerin sahibi olmak için çalışacağız” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle