22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
YASAM Ceza korkusu antfiriz içirdi Belçika’nın Anvers şehrinde cumartesi gecesi eğlenceden eve dönen bir sürücü, yoldaki polis çevirmesinde alkollü çıkmamak için araçtaki bir şişe antifiriz içti. BBC Türkçe’nin haberinde, kimliği açıklanmayan sürücünün hastaneye kaldırıldığı belirtildi. 2 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Üstün zekâ sadece Yaralı köpeğe ambulans çağırdılar Adıyaman’ın Atatürk Bulvarı üzerinde önceki gece bir otomobil köpeğe çarptı. Köpeği görenler 112’yi arayıp ambulans istedi. Olay yerine gelen sağlık görevlileri, yaralının köpek olduğunu görünce zabıta ekiplerinden yardım istemeleri önerisinde bulundu. Daha sonra zabıta ekipleri gelip, köpeği tedavi için hayvan barınağına götürdü. l DHA Salı 24 Mayıs 2016 %2 Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Sancar’ın, “IQ testi neyi ölçüyor bilmiyorum” sözü tartışma yarattı. Zekâ Vakfı Sancar’a karşı çıktı: “Geri zekâlılar da üstün zekâlılar da var” SEYHAN AVŞAR Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın, katıldığı bir etkinlikte yaptığı “Bence herkesin zekâsı aynıdır. IQ testi neyi ölçüyor bilmiyorum. Orta zekâlı bir insanım. IQ testleri zekanın belirleyicisi midir?” yönündeki açıklaması yeniden zekâ testlerinin başarıyı belirleyip, belirlemediğini tartışmaya açtı. Prof. Dr. Sancar’a destek veren İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Çocuk Üniversitesi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ayşin Kaplan Sayı, “IQ testleri dünyanın her yerinde tartışmalı. Aziz Hoca çok doğru bir tespitte bulunmuş. Zekâ testleri ile bireyin tüm yeteneklerini ve kapasitesini ölçmek söz konusu değildir. Zekâ çaba ile olur” dedi. Değişik yetenekleri ölçmeli Tüm Üstün Zekâlılar Derneği’nin (TÜZDER) önceki gün düzenlediği “Dâhiler Dahildir” etkinliğinde konuşan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın açıklamaları kamuoyunda zeka testlerinin başarıyı belirleyip belirlemediği yönündeki tartışmaları yeniden başlattı. Türkiye Zekâ Vakfı Danışman Psikoloğu Gizem Sezgiç, zekâ testlerinin sağlık ve özel eğitim alanlarında çok önemli ve vazgeçilmez katkıları olan birer ölçüm aracı olduğunu belirterek “Toplum yapısına göre standardize edilmesi gereklilik arz eden iyi bir zekâ testi, değişik yetenekleri ölçebilmelidir. Yeteneklerin bireysel yükseklikleri ve düşüklükleri kadar, birbirlerine göre durumları ve etkileşimleri de çok önemlidir ve değerlendirmelerde göz önünde tutulmaktadır” diye konuştu. Sezgiç, “Toplumu oluşturan kişilerin ancak yüzde 2’lik bir bölümü 130 ve üstündeki zeka bölümü derecesine sa İlkokul kitabına göre: Zürafa, baykuş etleri helaldir SİNAN TARTANOĞLU Eğitim Sen’in verdiği bilgilere göre, Sakarya emekli vaizi Hüseyin Demircioğlu’nun “Dinimizi Öğreniyorum” adlı kitabı Arfiye Fen Lisesi, Esentepe Fatma Özkan Ortaokulu ve İlkokulu’nda öğrencilere dağıtıldı. Sendika kitabın finansörünün Sakarya Kredi ve Yurtlar Kurumu İl Müdürlüğü olduğunu açıkladı. Kitabın, “İtikat, İbadet, Mukaddes Görevlerimiz, İslam’da Helal ve Haram Olan Şeyler, Siyer” gibi konular yer alıyor. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine dağıtılan kitabın “helal ve haram olan şeyler” bölümünde şu ifadeler yer aldı: Akbaba haram Zürafa ve baykuş etinin helal olduğu; akbaba, yarasa ve kuzgun gibi hayvanların etlerinin ise yaradılışları kötü olduğu için haram olduğu anlatıldı. “Midyeler, istiridyeler, istakozlar” Hanefi mezhebine göre “yaradılışı itibarıyla tiksindirici” olarak tanımlanıp “haram” sayıldı. l ANKARA hiptir. Bu yüzde 2’lik derece normal dağılım eğrisinde Üstün Zekâyı Temsil etmektedir” ifadelerini kullandı. Sezgiç, Yüksek Zekâ Bölümü derecesine sahip bir kişinin ySaapncmaar:kMNaorbdeinl’adlemdaokkktaodralurkgüzel akademik konularda ille de çok yüksek başarı göstermesi beklenmediğini söylerek “Kişilerin ilgi ve motivasyonu doğrultusunda kimi başarılar kaçınılmazdır. Önemli olan kişilerin yapabilirliklerinin farkına varılmasıdır” dedi. Üstün Zekâlı ve Üstün Yetenekli Çocuk kavramları üzerine çalışmalar yapan Yrd. Doç. Dr. Ayşin Kaplan Sayı ise “Zekâ testleri ile çocukların planlama, organizasyon ve çok ileri boyutlardaki testler ile problem çözme yetenekleri ölçülebilmektedir. Aziz Hoca’nın dediği gibi toplum olarak bizim yaratılık üretgenliğine ihtiyacımız var. Başarı tamamen çaba ile olur. Ülkemizdeki ölçme ve değerlendirme sistemi yaratıcı üretgenliği yok edecek” diye konuştu. Bahçeşehir Üniversitesi Üstün Yetenekliler Eğitim Merkezi Öğretim Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel madalyası ve sertifikasını mezunu olduğu İstanbul Üniversitesi’ne bağışladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet törenine katılan Prof. Deniz Ülkütekin Sancar, mezunlara bir konuşma yaptı. 1969’daki mezuniyeti sırasında böyle bir kutlama yapılmadığını anımsatan Sancar, mezuniyeti sırasında yaşadıkla rını şöyle anlattı; “Mardinli 4 arkadaşımla beraber son sınavı verdim. Notlarımızı al dık birbirimize baktık, ‘yahu doktor olduk’ dedik. Kayıt yerine gittik. Orada ‘geç mişsiniz doktorluk numaranız bu, evinize gidin’ dediler.” İki yıl boyunca Mardin’in Sürgüç ilçesinde doktorluk yaptığını da hatırlatan Sancar, bu iki yılın hayatının en mutlu dönemi olduğunu ve bunun da Nobel almak kadar güzel olduğunu kaydet ti. Sancar şöyle konuştu; “Türk veya Amerikalı arkadaşlarım olmuştur. ‘Ben Har vard, Yale Üniversitesindenim’ diyorlardı. Ben de İstanbul Tıp Fakültesi’ndenim diyo rum. Ben mezun olalı 45 yıl olmuş. İstanbul Tıp Nobel için niye 45 yıl bekledi. Amerika’da moda olmuş bir söz var ‘bir çocuğu anne ba ba büyütmez bir köy büyütür’ di ye. Beni de bü yüten Meryem ve Abdulkadir Sancar de Üyesi Bahar ğildir. Mar Eriş de “Çalış din Savur mak zekânın Ortaoku gelişimi için lu, Mardin elbette çok Lisesi, İs önemli. Fa tanbul Tıp kat belirli in Fakültesi sanlar, belir ve Ameri li alanlarda ka’daki eği daha yüksek timimdir. bir kapasite ile doğarlar” diye konuştu. Prof. Dr. Aziz Sancar İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde fakültenin birincisi Gülsüm Başak Yazgan’a diploma ve ödülünü takdim etti. Onlara borcum vardır.” E3v9e7rmesettrzeirkvaelmsiınşetı Veganların güçsüz ol ne’daki Monash madığını kanıtlamak Ünversitesi’nde fi için Everest Dağı’na nans hocası olan aka tırmanmaya karar ve demisyen ve eşi, aynı ren Avustralyalı akade amaçla Alaska’daki De misyen Maria Strydom, nali Dağı ve Türkiye’de hedefine 397 metre kala, dağın “ölüm böl Maria Strydom eşiyle. ki Ağrı Dağı’na tırmanmıştı. Genç akademis gesi” olarak bilinen kısmında hayatını yen Everest Dağı’na da eşiyle birlik kaybetti. 34 yaşındaki akademisyenin te gelmiş, nefes güçlüğü yaşayan eşi ailesi, kızlarının dahil olduğu 30 kişi hastaneye götürülmek üzere dağdan lik tırmanış grubundaki bir diğer dağ indirilmişti. Tırmanışa gitmeden önce cının donarak ölmesi ardından kızla internet sayfasında bir yazı yayımla rına ulaşmaya çalıştı. Ancak, kızları yan Strydom, eşi ve kendisinin iki ve nın irtifa sonucu rahatsızlanarak ve gan olarak “veganların güçsüz olduğu ya beyin kanamasından ötürü haya hakkındaki önyargıyı yedi zirveyle çü tını kaybettiğini öğrendi. Melbour rütmeyi hedeflediklerini” belirtmişti. Türkiye tatili satana ceza Rusya 1700 Rus tur şirketinin Türkiye’ye satış yapıp yapmadığını denetledi Moskova yönetiminin son altı ay içinde Türkiye’ye tıp satmadıklarının kontrol edildiği idari suç tespit edilmiştir,” denildi. ni açıkladı. Rospotrebnadzor, Türkiye’ye inter paket tur satan 400 Rus şir Tass ajansının haberine göre Rus net üzerinden tur satışı yapılıp ya keti hakkında adli ve idari da ya İnsan Sağlığı ve Tüketici Hakla pılmadığını da denetlemeye devam va açtığı açıklandı. Rusya İn rı Koruma Kurumu (Rospotrebnad edildiğini açıkladı. san Sağlığı ve Tüketici Hakla zor) tarafından yapılan açıklamada 2016 yılının ilk çeyreğinde rı Koruma Kurumu (Rospot “Aralık 2015 ile 13 Mayıs 2016 ta Türkiye’ye gelen yabancı turistle rebnadzor), son altı ay için rihleri arasında kurumumuz tara rin sayısının yüzde 10.3 azalarak de 1700 Rus şirketini denet fından yapılan 1700 habersiz dene 4.5 milyondan 4.1 milyona geriledi leyerek Türkiye’de tatil sa tim sırasında 160 idari vaka ve 240 ği açıklanmıştı. l Ekonomi Servisi İkinci cumhuriyetçiler hoş geldi! “İkinci Cumhuriyetçiler”, “Yetmez ama ‘Evet’çiler”, demokrasi adına “Ilımlı İslam”ı pazarlayanlar, AKP’ye bel bağlayanlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratlığına inananlar, şimdi dövünüyorlar: “Başaramadık” diye hayıflanıyorlar... “Aldatıldık” diye günah çıkarıyorlar.. “Türkiye kaybetti” diyorlar... Ama yanıldıklarını asla kabul etmiyorlar: “Erdoğan değişti, bizi aldattı, eskiden böyle değildi” diyorlar! Sanki demokrasiyi, “İstediği durakta inebileceği bir tramvaya” benzetmemiş gibi... Sanki “Millet isterse laiklik elbette gidecek” dememiş gibi... Sanki “İslamın ılımlısı, ılımsızı olmaz” diye uyarmamış gibi... Sanki “Yargının ayak bağı olduğunu” açıkça söylememiş gibi... Sanki Silivri davalarındaki haksızlık ve hukuksuzluklara “Savcısı benim” diye sahip çıkmamış gibi! Sanki dincimezhepçi politikadan, demokrasi üretilebilirmiş gibi. HHH “İkinci Cumhuriyetçiliğe” sahip çıkan sözde solcular, İdris Küçükömer’in çizgisini izleyerek tarihsel ve felsefi bir yanılgıya imza atıyorlardı: Küçükömer, İmparatorluğun batışını önlemeye çalışanlara, Batı çizgisinde değişme önerenlere, tepede oturdukları için, “Sağ”, bunlara “Şeriat isterük” diye, dincigelenekçi feodal yaklaşımla karşı çıkan yeniçerilere, yoksul ve kalabalık oldukları için, “Sol” diyordu. Oysa, Osmanlı’da Batı türü bir sınıflaşma görülmediği için, ne tepede oturanlar Kapitalist, ne de aşağıda ezilenler Proleter idi; yani Batı’da geçerli olabilecek bu çözümleme Osmanlı için geçerli değildi. Çelişki, feodal ağalık yapısına dayalı düzenin çöküşünü önlemeye çalışan yöneticilerle, din ve gelenek adına her türlü değişmeye karşı çıkan geniş “köleköylü karışımı” “lumpenproleter öncülü” kitleler arasındaydı! (Bu konuda mükemmel bir çözümleme, Zülal Kalkandelen’in, Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan, “İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri” adlı çalışmasında var.) HHH Aslında Küçükömer, Türkiye’deki solun, halktan tarihsel kopukluğunun yarattığı kompleksle, sağa yanaşan, “geniş kitleleri muhafazakârlıkta kucaklayan” bir sol teori oluşturmaya çalışıyordu. Ama Türkiye’nin kendine özgü, gecikmiş ve Cumhuriyet döneminde tepeden yönlendirilmiş sınıflaşma sürecinde bu pek de olanaklı değildi. Bunu çok söyledik ve yazdık ama “halkla kucaklaşma kompleksi yaşayan ve bunu demagoji yapanların peşine takılarak aşmaya çalışan” solcularımızı inandıramadık... Şimdi Erdoğan’ın yaptığı uygulamalarla, demagojik tezlerin tarihsel yanlışlığı bir kez daha kanıtlanmış bulunuyor. HHH Demokrasi cephesine kim gelirse gelsin, hoş gelir! İster “İkinci Cumhuriyetçi”, ister “Yetmez ama ‘Evet’çi”, ister “Ilımlı İslamcı”, ister “Aldatılmış”, isterse “Kullanışlı aptal” olsun... Çünkü, Demokrasi, kitlesel bir destek ve eylem olmadan kurulamıyor ve kurtarılamıyor! Mehter takımıyla süt yürüyüşü Mehterle ve inek kostümleriyle yürüdüler. Sağlıklı yaşam için önemli bir yere sahip sütün daha çok tüketilmesini teşvik etmek için Kayseri’de inek kostümü giyen animatörler ve mehter takımıyla yürüyüş yapıldı. Kayseri Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Kayseri İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Kocasinan Ziraat Odası yetkilileri ile Refika Küçükçalık Ortaokulu öğrencileri, Büyükşehir Belediyesi mehter takımının öncülüğünde Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. Meydanda saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ardından konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Özkan Kayacan, sağlıklı nesiller yetiştirmek, sütün önemini anlatmak ve toplumdaki her yaştan bireye süt içme alışkanlığını kazandırmak amacıyla 21 Mayıs’ın ‘Süt Günü’ ve o haftanın da “Süt Haftası” olarak kutlandığını bildirdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle