18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 18 Mayıs 2016 18 BŞEAŞMİKPTİYAOŞ’INNLUK HİKÂYESİ 2 Gülengül Altınsay ‘BEŞIKTAŞ ‘SARAY’IN BAHÇESINDE’ Başkan Orman, Şenol Hoca mucizesini, stat gerçeğini ve Erdoğan yakınlaşmasını c’e anlattı Beşiktaş’ın şampiyonluk yolu 4 sezon önce başlamıştı. Fikret Orman’ın başkanlığa gelişi ise daha uzun bir yolun sonunda oldu. Fikret Orman 2004 yılında Demirören’e karşı Genel Kurul’a çıkmış ama kazanamamıştı. Ardından sekiz yılın geçmesi gerekiyordu o koltuğa oturabilmesi için. Belki de Beşiktaş’ın enkaz haline dönüşmesi. Başkan bu sekiz yıl muhalefette kalmanın tecrübe kazanmak açısından önemli olduğunu söylüyor. Kendisine tam da burada “Demirören’den hesap sorma” meselesini soruyorum. “Biz sadece kendi para çıkışlarımızı görüyoruz. Tabata’ya 8,6 milyon Avro verilmiş mesela. Bunu biliyoruz. Sonra çıkan paranın hareketini bilemiyoruz. Nereye gittiğini bilemiyoruz. Bizim hesaplarımız da zaten açık. Herkes denetliyor. Vergi dairesi, SPK herkes. Biz halka açık bir kurumuz.” O günlerden bugünlere maddi açıdan da çok şeyin değiştiğini söylüyor. “Gelir bütçesi 80 milyon dolardı ben geldiğimde. Şimdi milyon 200 milyon doları buldu” diyor. Şampiyonluk sonrası Kartal Yuvaları’ndan satışların da 100. yıla göre çok daha fazla artış gösterdiğine dem vuruyor. 100. Yılda 100 bin formaya karşın şimdi 400 bin forma satılmış. Ayrıca Yönetime geldiğinde bu sayı 55 bin civarındaymış. SÜLEYMAN SEBA GÖRSEYDİ Biraz da işin duygusal tarafına giriyoruz. Söz Fikret Orman’ın babası Abdülkadir Orman’a (Kadir Amcam) gelince duygulanıyor. Sadece babam mı çok sevdiğim bir çok yakınımın da stadı görmesini isterdim. Şampiyonluğu görmesini isterdim. En çok da Süleyman Abi’nin. Ferhat Özgen’in, Erdoğan Nasır’ın. Şu sıralar çok sevdiğim yakınlarımı kaybettim. Keşke onların hepsi olsaydı” diyor. Biraz da şampiyonluk tantanası sırasında pek konuşulmayan Seçimli Genel Kurul’a getiriyorum sözü. Ve tabi seçim öncesi etrafta dolaşan dedikodulara. Ethem Sancak’a mesela. İsmi Fikret Orman’ın listesinde geçmişti. “Ethem Abi benim dostum, yakınım, sevdiğim bir insan. Sürekli temas halindeyiz. Ama bu konuda tek bir söz bile geçmedi aramızda” diyor. Ve tabi sıra takıma geliyor: Şampiyonlar Ligi için takımın takviye görmesinin şart olduğunu hemen herkes anlayabiliyor. Başkan da çalışmalara çoktan başlamış. Tahmin edileceği şekilde ilk sırada defans hattı var. Ser veriyor sır vermiyor ama belli ki anlaşma safhasına gelinmiş bir iki futbolcu cepte var. Kaleci? Diyorum. “Şenol Güneş Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük kalecilerden biri. O konuda kararı Hocaya bırakıyorum” diyor. HOCAMIZ BİR TANE Şenol Güneş’e zaten çok güveniyor. Kendisi duygusal bir insan olmasına rağmen işinde hiç duygusal değilmiş Şenol Güneş. Çok çalışkan, mükemmeliyetçi ve çok dürüst olduğunu söylüyor. Ve ilk geldiği günden bugüne beni hiç yanıltmadı” diyor. Ve geliyoruz kritik soruya; Sürekli Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a stat inşası ile ilgili teşekkür etmesinin değişik yorumlara neden olduğunu söylüyorum. Yanıtı mı? “Şu net; Sayın Cumhurbaşkanının yardımı olmasaydı bu stat yapılamazdı. Gerekli izinler alınamazdı. Ben Recep Tayyip Erdoğan’a hak ettiği teşekkürü ediyorum.” En son soruya geliyor sıra; Şu Saray takımı, Halk takımı meselesine. “Bir çok şey yanlış anlaşılıyor. Herkes kendi istediği gibi anlıyor, yorumluyor. Hele sosyal Medya’da. Dışarıda sakin mahcup bir insan klavyenin başına geçince aslan kesiliyor. Çekincesiz canı ne isterse yazıyor. Ben Saray gibi stat yaptık. Saray’ın bahçesinde yaptık, Saray manzaralı yaptık dedim, o kadar. İş büyütüldü de büyütüldü.” “Bir de Beşiktaşlılar bilet almaz loca almaz forma alamaz, ceplerinden para çıkmaz deniliyordu ya onu da yıktık.” “Bakın kombineleri olduğu halde Vodafone Arena’da üç maç için yüksek fiyatlı bilet aldı taraftar. Daha fazla yerimiz olsaydı inanıyorum onları da alırlardı” Başkan çok yorulduğunu söylüyor ama işler bitmek bilmiyor. Her şeyden önce şampiyonluk kutlamaları var. Ne diyelim böyle işler dostlar başına... YARIN: GÜNEŞLİ GÜNLER DALGA DALGArşdgedgüsçayfitanrdautiaTıoCay.ynkanMeybröOfYnlbVıelyüiuelrotabüaıdleıddontsyauz,rrnçtüütdamıierl;ıdhkü;a.lıinılgkunBğiynalaşSnamelmbyokeitkefahininydoımatklşarrlÇmalalldmakışeüıniçısddkykakahıliarneıplareeıtçlo”kallçaihyeyaaollmsıbrpAd,mıaraaşarnlir’baeadrey.rdsiyn’aellse,llSyuoaddraaııeesn.teungaoielgümoilyutmztazaeyeneruai,yuAl’rdnalrdrkıtmydsrrlnnaçviaiiüiiuaeıyşıasddlrrbilyrd“şamienulıuaoeuşanütsıraprlamdt…iıd.yrolbgnaemüsbeaıaianun’.rıyşdsitŞyrplzaFdiaümaaaıaaeyyiemn.oaakotaayltlaparöni SERDAR’IN GÖZYAŞLARI 30. Haftada fark bir kez daha üçe düştü. Beşiktaş Akhisar’ da 33 berabere kalarak iki puan bırakmıştı çünkü. Yoksa bir puan mı kazanmıştı Kartal? Karşılıklı direklerden dönen toplar skoru belirlemişti çünkü. Hele Akhisar’ın skor 32 lehlerindeyken orta alandan atılan ve direkte patlayan bir şutu vardı ki o şut girse büyük olasılıkla Beşiktaş bir puanı da alamayacaktı. Ve bu karşılaş mada yedek kulübesinde oturan Serdar Beşiktaş’ın mağlup duruma düştüğü anda göz yaşlarını tutamamış ve bu da kameralara yansımıştı. İçimizin parçalanması bir yana bu görüntü takımda ne kadar büyük bir dayanışmanın olduğunu göstermesi açısından önemliydi. İşte Beşiktaş bu yüzden kazanacaktı. BİR BAŞKA ARENA! Bitişe üç hafta kalmıştı ve 3 rakip Galatasaray’dı. Arena’da 10 kazanarak üç puanı cebine koydu. Kara Kartal artık şampiyon gibiydi. Karşılaşma öncesi tabi yine çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Galatasaray Beşiktaş’a karşı yeterince direnecek miydi bakalım? Ortam gerildi. Beşiktaş’ın üç puan almasının ardından umudunu tamamen yitiren Fenerbahçe bir gün sonra Başakşehir’e 21 yenilince bitişe iki hafta kala fark altı puana çıktı. ÇOK UZUN YOLDAN GELDİK BE ABİ Şampiyonluk Kupası gibisi yok. 34 hafta 306 maç oynanıyor, yüzlerce futbolcu, hakem, görevli ter döküyor. Beşiktaş bu uzun koşuda en çok galip gelen, en çok deplasmanda puan toplayan, en yakın rakibinden 16 gol fazla atarak girdi son haftaya. Beşiktaş’ın bu uzun yolculuğunu kayda geçirmek gerek. İlk kez 7. haftada liderliği puan farkıyla ele geçirdi Kartal. Galatasaray henüz yarıştaydı, Fenerbahçe ile birlikte Beşiktaş’ın iki puan gerisinde. Ta ki 13 haftaya kadar. Fenerbahçe Trabzon’u 20 yenmiş Beşiktaş ise Akhisar’a 20 yenilmişti. Böylece Fenerbahçe Beşiktaş’ın bir puan önüne geç ti. Ama bir hafta sonra Kartal liderliği yeniden aldı. Beşiktaş Konya’dan 21 galibiyetle dönmüş buna karşın Fenerbahçe Gaziantep’te Gaziantep’le 22 berabere kalmıştı. Kartal ensesinde sürekli Fenerbahçe’nin nefesini his setti. Ancak 20. haftada puan farkını 4 yaptı. Çünkü Fenerbahçe Antalya’da 42 kaybetti, Beşiktaş ise haftayı 40’lık Gaziantep galibiyetiyle kapattı. 23. hafta ise Fenerbahçe Beşiktaş’ı sahasında 20 yenerek ümidini tazeledi ve puan farkını da yeniden bire düşürdü. Ama 26. Haftada Galatasaray’la 00 berabere kalmasıyla Beşik taş biraz rahatladı. 27. hafta ise her iki takım için de kabus gibi geçti. Fenerbahçe Osmanlıspor’la berabere kalırken Beşiktaş Rıza Çalımbay’ın takımı Kasımpaşa’ya 21 yenildi. Maç öncesi Rıza Çalımbay’ın Be şiktaşlılığı gündeme getirildi. Günlerce konuşuldu. Sanıla nın tersine Kasımpaşa’nın çok istekli oynadığı maçın ardından Rıza Hoca duygusal bir konuşma yaptı. “Ben Beşiktaş’ta böyle öğrendim, böyle bir kültürle yetiştim. Beşiktaşlıyım ama ekmeğini yediğim kuruma ihanet etmem” dedi. Ve puan farkı ye niden 2’ ye düşmüştü. Ne var ki Beşiktaşlıların mağlubiyet ve kaybedilen üç puan üzüntüsü sadece bir hafta sür dü. 28. hafta bir başka dönüm noktasıydı Siyahbeyazlılar için. Finişe 7 hafta kala puan farkı be şe çıktı çünkü. Fenerbahçe Konya’da 21 yenildi. Beşiktaş ise ilk kez Vodafone Arena’ya çıkmış, taraftarıyla hasret gidermiş Bursa’yı 32 yenmeyi başar mıştı. Tüm Beşiktaşlılar rahat bir ne fes aldı. Şimdi şampiyonluğa daha çok inanıyorlardı. Ama geçmişte son bir kaç haftada kaybedilen şampiyonluklar taptaze hafızalardaydı. Bu yüzden yine de “şampiyonuz” diye miyordu Beşiktaşlılar. spor TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Hayatın gerçeği Beşiktaş’ta saklıdır Yapısalcılığın antropoloji kulvarındaki büyük ismi, Fransız düşünür Claude LéviStrauss, bize insan zihninin evrensel yapısının bir düzen ve sınıflama arayışında olduğunu söyler. Bunun sonucunda esasen sürekli akış ve geçişlilik arz eden varoluştan, sabitlenmiş bir “yapay” düzen elde edilir. Bu, toplumların hepsinde mevcut bir motivasyondur. Biz, doğal bir akış içerisinde aslında bütünlük oluşturan “yarım”ları, güya hiçbir benzerliğin, yakınlığın, bağın bulunmadığı birbirinden kesinkes kopmuş karşıtlıklara dönüştürürüz. Bu “ikili karşıtlıklar”, hayatı sürdürme yolunda kendi kendimize ürettiğimiz “yalan”lardır. “Ben ve öteki” diye başlayan bu karşıtlaştırma, iyikötü, güzelçirkin, kadınerkek, doğakültür, insanhayvan, yaşamölüm, gecegündüz, akkara diye sürüp gider. Toplumsal yapı, her şeyi ikilikarşıtlıklar içinde düzenlemiştir. “Ya o ya da bu”sunuzdur ve bunların her ikisinin buluştuğu yerde “hem o, hem bu” olmanıza “yapı”nın tahammülü yoktur. Oysaki gerçeklik, bu ikilikarşıtlıkların organik ve elbette kaotik birliğinde saklıdır. O yüzden LéviStrauss yine kaydeder ki bu farkındalığın sonucu olarak toplumlar, düzen arayışlarında inşa ettikleri ikili karşıtlıkları buluşturma yolunda arabulucu mekanizma ve kurumları devreye sokarlar. Ak ve kara... Sözgelimi, “Ben ve Öteki” ikilikarşıtlığının (hasımlığın) arası evlilik ve akrabalık (hısımlık) kurumlarıyla bulunur. Yaşam ve ölümün arası “din”le bulunur. İnsan ve hayvan ikilikarşıtlığının arabulucusu “totem”lerdir. “Doğa ve kültür”ünki mitler, efsaneler… Ve elbette sözü nereye getireceğimiz belli olmuştur: “Ak” ve “kara”, yani siyahla beyazın arabulucusu da Beşiktaş’tır!.. HHH Herkes, “Yuh, nereden nereye” diyecek tabii ve ne dense kabulümdür! Ömrümün neredeyse 40 yılını verdiğim antropoloji ile tamamını (oldukça da travmatik biçimde) hasrettiğim Beşiktaş, üç gün önceki muhteşem şampiyonluk sonrasında ne yapayım ki böylesine “fantastik” biçimde kucaklaşıyor kalbimle zihnimin gelgitinde!.. Ama bir yandan da kendi Beşiktaşlılık mazime şöyle bir baktığımda (elbette öznel ve duygusal dinamikleri inkâr etmeksizin) Beşiktaş’ın Türk futbol düzeninde “ikilikarşıtlık” dışı bir mahiyet ve pozisyonu olduğuna dair, yukarıdaki fantastik değerlendirmeyi besleyen izlenimler de karşıma çıkmıyor değil. Malum, Beşiktaş, “3 Büyükler”den biri. Daha doğrusu, “3 Büyükler”in üçüncüsü… Neden Beşiktaş, “3 Büyükler” arasında Fenerbahçe ve Galatasaray’dan sonra, biraz buruk ve mahzun, 3’üncü sıradadır? Cevabı Türk futbol tarihinin akışında, özellikle de bu tarihin ülkede futbolun endüstriyelleşmesiyle açılan safhasında aramak gerekir. Buna bakıldığında elbette ilk önce teslim etmek gerekir ki “3 Büyükler” de başlı başına bir ayrıcalık ve eşitsizliktir. Türk futbolunda yeri ve damgası olmuş nice takım vardır da bugün adları hatırlanmaz. (Onlardan biri olan Hacettepe’de ben yıllarca genç ve amatör takımda futbol oynadım!) Ama süreç içinde üç İstanbul takımının kitleselleşmesiyle ortaya “3 Büyükler” fenomeni çıktı. Tabii buna 1970’lerdeki patlamasıyla Trabzonspor da eklenmiş ve “4 Büyükler” futbol terminolojimize girmiştir de sonuçta bugün TS’nin “3 artı 1”lik bir noktaya gerilediğini söylemek sanki daha uygun görünmekte. (Hatta TS taraftarının şiddetli hırçınlığının dipte yatan bir nedeni de budur diye düşünmek mümkün). Fakat işte BJK de “3 Büyükler”in üçüncüsü olmaktan çıkamamıştır. Çünkü, dedik ya, “düzen” ikilikarşıtlık ister ve bu kuralı Türk futbol piyasası açısından bozan hep BJK olmuş ve bir “anomali” gibi algılanmıştır. HHH Bu algının çarpık yansımaları dün de vardı, bugün de var. Benim bunun ayırdına varmam, kulübün makus talihini yenen iki insandan biri olan (diğeri, daha doğrusu birincisi, Seba’dır) Gordon Milne döneminde oldu. “MetinAliFeyyaz”lı o takım (ki bu, BJK tarihinde “Asrı Saadet”tir) üç sene üst üste ve üçüncüsünde de namağlup şampiyon olsa bile, yine de hak ettiği ilgi ve değeri futbol düzenimizde bulamamıştır. Bir futbol dervişi ve ermişi olan Milne, bunu FB, GS gibi lobisi güçlü takımlar karşısında BJK’nin bu bakımdan mücadele verecek “nitelik”te olmamasına bağlamıştı. O lobilerden dolayı BJK, “şerefli ikincilikler”e teşvik şikeleri eşliğinde uğratılmıştır. O lobilerden dolayı BJK şampiyon olsa da medya FB ya da GS cephesindeki olayları, iççekişmeleri, entrikaları konuşmaya yer vermiştir. Yine o lobilerden dolayı şimdi şampiyon olduğunda da Türk basını istisnasız tüm yayın organlarıyla FB’nin basketbolda Avrupa ikinciliğiyle, Beşiktaş’ın başarısını nötralize etmeye çalışmıştır. Hiç kuşkusuz işin içinde “kârzarar” hesapları vardır. Bu bakımdan, bir erdem olan “istikrar” bile BJK söz konusuysa bir soruna dönüşür! Milne döneminin 1992’de gelen namağlup 3’üncü şampiyonluğu sonrasında Hıncal Uluç, yılın en başarılı takımı olarak BJK’yi saymayıp onun “en istikrarlı takım” olduğunu söylemiş ve sonra da “Beşiktaş’ın istikrarı bıkkınlık verici” diye kayıt düşmüştür. HHH Düşebilmiştir, çünkü dönem, artık futbolun endüstriyelleştiği dönemdir ve ne istikrarın, ne Seba gibi mütevazı başkanların, ne de sözgelimi Rıza (Çalımbay) gibi futbol emekçilerinin hükmü giderek kalmayacaktır. Bu süreçte ticari öncelik (reyting baskısı) doğrultusunda FBGS ikilikarşıtlığı temelinde Türk futbol piyasasının “düzen”lenmesine gidilecektir artık... O yüzden Ahmet Çakar, futbolla ilgili olmaktan da, bir “şov” olmaktan da çoktandır çıkıp bir “sirk”e dönüşmüş Beyaz TV’deki programda geçen yıl, “Türkiye’de tek derbi var, o da FBGS’dir” diyerek tartışma yarattı, tepkiler aldı. Buna kızmamak lâzım. Mesele, “3 Büyükler” fenomenini Türkiye’de futbol endüstrisinin işleyiş sürecinde salt GSFB rekabetine indirgemiş simsarlar karşısında sizin BJK’yi nereye koyacağınızdır. İşte burada LéviStrauss’a referans, ferahlık sağlar. FBGS ezeli rekabetinden çıkan tek derbi mi olduğu söyleniyor Türkiye’de?.. Doğrudur, çünkü BJK, “ak” ve “kara” karşıtlığında demirlemiş bu “ezeli rekabet”in içinde değil, üstündedir. O, akla karanın ayrışıp karşıtlaştığı değil, buluşup bütünleştiği yerdedir. Ve hayat, akkara karşıtlığına ayrılamayacak şekilde, bunların birinden diğerine geçişlilik, içiçelik, akışkanlıkla sürüp gitmektedir. O yüzden, hayatın gerçeği Beşiktaş’ta saklıdır!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle