18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 18 Mayıs 2016 16 Köşemen Anadilde yayıncılık mümkün (mü?) Türkiye Yayıncılar Birliği’nin İstanbul Bilgi Üniversitesi işbirliğiyle düzenlediği, “7. Türkiye Yayıncılık Kurultayı” 1213 Mayıs 2016 Perşembe ve Cuma günleri İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampusu’nda gerçekleştirildi. Kurultayda “Dijital Yayıncılık: Yeni İş Modelleri ve Telif Hakları”, “Eğitim Yayıncılığında Zenginleştirilmiş İçerik”, “Öğrenci Kitapla Nasıl Buluşur?”, “Anadilde Yayıncılık”, “Akademik Yayıncılıkta Yeni Gelişmeler: Fırsatlar, Dezavantajlar” ve “Kitap Eklerinin 25 Yılı” başlıklı oturumlarda yayıncılığın sorunları ele alındı. 7. Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nın en ilgi çeken oturumlarından biri de “Anadilde Yayıncılık”tı. Fahri Aral’ın yönettiği oturumda Lis Yayınevi’nden Lal Laleş, Aras Yayıncılık’tan Rober Koptaş, Lazika Yayın Kolektifi’nden İsmail Bucaklişi yayıncılık serüvenlerini, karşılaştıkları sorunları, çözüm önerilerini anlattılar. Kürtçe, Ermenice ve Lazca yayın yapsalar da sorunların çoğunun ortak olduğu görüldü. Tek cümle ile ifade edersek: “Okur yok, yazar yok, çevirmen yok.” Resmen tanınmış bir dil olması, uzun yıllardır okullarda öğretilmesi, Türkiye’de ilk kitapları Ermenilerin basmış olması gibi nedenlerle ilk bakışta Ermenice yayıncılık diğer dillere göre daha avantajlı gibi görünse de Rober Koptaş’ın anlattıklarından, Ermenicenin konuşulma oranının giderek azaldığını, okullardaki kısıtlı ders saatlerinin Ermeniceyi tam anlamıyla okuyup yazmaya yeterli olmadığını öğreniyoruz. Bu okullardan yetişenlerin sayısı on binlerle ifade edilse de sonuçta tek bir yayınevi (Aras), yüzlerle ifade edilen tirajlarla Ermenice kitapları basıyor ve çoğu kitabın da ilk baskısı tükenmiyor. Okurun yetişmediği ortamda Ermenice yazan yazarların, çevirmenlerin yetişmesinin mümkün olmadığını söylüyor Koptaş. Türkiye’de sınırlı sayıda okura ulaşabiliyorlar. Türkiye Ermenilerinin konuştuğu Batı Ermenicesinin dünyada yaygınlığının giderek azalmasının, okur sayısını daha da azaltmasının yanında, dizgi gibi işlemlerde de pratik zorluklar yarattığını anlatıyor, “yaptığımız bir kahramanlık” diye sözlerini noktalıyor Rober Koptaş. Lal Laleş, mahkeme tutanaklarına Kürtçe savunmaların ‘bilinmeyen bir dil’ diye geçtiğini, çocuklarına Kürt isimleri koymak istediklerinde Kürtçedeki “Q, W, X” gibi harfler nedeniyle nüfus memurluklarında reddedildiklerini anımsatarak onlarca yıl yasaklanmış, halen resmen tanınmayan bir dilde yazılı eser üretmenin de yayıncılık yapmanın da çok zor olduğunu belirtiyor. Kürtçenin çok yaygın olarak konuşulmasına rağmen Kürtçe kitapların o oranda okur bulamadığını söylüyor. Bunun da nedeni Kürtçe eğitim yapılmaması. 20’den fazla yayınevinin Kürtçe yayın yaptığını ama Kürtçe kitap satan kitapçıların iki elin parmaklarını aşmadığını ekliyor sözlerine. Yazar, çevirmen sorununun yanına okura ulaşabilmeyi de ekliyor. Alfabesi, yazım kılavuzu, sözlüğü olmayan bir dilde yazılı eser yaratmanın mümkün olmadığını anlatarak başlıyor İsmail Bucaklişi. 90’lı yıllarda üçdört arkadaşla Lazcanın yazılı kaynaklarını ortaya çıkartmak için gösterdikleri çaba, bu çabanın yayın kolektifine evrilmesi takdir edilecek bir mücadele olmasının yanında Türkiye’de anadilinde yazmanın ve bunları yayımlatmanın ne denli güç olduğunun da somut ve çok taze bir örneği. Çıkardıkları dergiler, yayınladıkları onlarca kitap Türkiye’deki Lazca literatürün temel taşları olmuş aynı zamanda. O da sorunların ortak olduğunu belirtiyor. Bir dil ne kadar çok konuşulur ve yazılırsa o dilde o kadar çok eser yayınlanacak, o eserleri okuyacakların sayısı o kadar çok olacak. Anadilde yayıncılık anadiline sahip çıkmak, onu yaşatmak, geliştirmek oluyor. Başlıktaki sorumuza dönersek, ilk bakışta anadilde yayıncılık mümkün görünüyor. Ama ayrıntılara girildiğinde “Anadilde yayıncılık mümkün mü” sorusunun cevabı, “Eğer kahramanlık yapılmayacaksa, bedeli göze alınamayacaksa mümkün değil” oluyor. yorum EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: SERPİL ÜNAY Erdoğan Bayraktar, 17/25 Aralık soruşturmasında adını sıkça duyduğumuz eski Şehircilik ve Çevre bakanıydı. Soruşturmayla ilgili olarak görevinden alınmış, son genel seçimlerde milletvekili yapılmamıştı. AKP’nin önde gelen adlarından biriydi. Kimi siyasetçiler iktidar gücünü yitirmelerini bir türlü hazmedemezler. Bu da onlardan biri! Konuyu biliyorsunuz. Üç gün önce saat 21.00 sıralarında İstanbul Halkalı’da bulunan Avrupa Konutları’na geliyor. Sitenin giriş kapısında arabası durduruluyor. Sitenin güvenlik görevlisi her konuğa yaptığı gibi “Kim olduğunu ve kime geldiğini” soruyor. Sen misin soran! Önce şoför arabadan inerek güvenlik kulübesine giriyor, görevliye saldırıyor, ardından da sabık bakanın koruması. Kendisi durur mu? O da kulübeye dalıyor, görevliye vurmaya başlıyor. Bire karşı üç, kalleşçe bir darp! HHH Bu ülkede bakanlık ebedi bir statüdür. Adam, is Bu ne komplekstir? terse o koltukta bir hafta oturmuş olsun ömür boyu “Sayın bakanım!” diye anılmak ister. Anılmadı mı, tanınmadı mı çılgına döner, zıvanadan çıkar. “Vay beni nasıl tanımazsın!” Karşısındakine sövmeyi, saldırıp dövmeyi hak görür kendisinde. Gemlenemeyen komplekslerin somut dışavurumudur. Biz, sokaktaki insanlar ne yazık ki bunlarla aynı mekânlarda yaşamak zorundayız. Bela karşımıza ne zaman, nerede çıkar, bilemeyiz. Onlar, “Ali kıran, baş kesen”dirler. Trafikte emniyet şeridini kullanırlar. Feribot kuyruğunda önünüze geçerler. Her yerde önceliklidirler. Bizim için kural dışı olan her şey onlar için meşrudur. HHH Gelelim Erdoğan Bayraktar’ın olaya ilişkin açıklamasına: “O sitede yeğenim yaşıyor ve o gün eşim oradaydı. Ben de onu almaya gitmiştim. Güvenlik görevlisi girişte zorluk çıkarmış. Ben ekibime saldırıldığını görünce araçtan çıktım ve olaylar büyüdü. Olaylar gereksiz yere tatsız bir noktaya geldi. Ama o güvenlik görevlisi kardeşim Adem Ballı bugün ofisime geldi ve benden özür diledi. Konuyu tatlıya bağladık. Sarıldık, helalleştik.” Biri koca bir “bakan”, öbürü de küçücük bir “güvenlikçi” olunca başka nasıl bir sonuç beklenebilirdi ki?  Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Türkan Saylan olmak... Prof. Dr. Aysel Çelikel ÇYDD Genel Başkanı Yaşamı boyunca dokunduğu insanların minnet duygularıyla andığı, örnek bir insan, yürekli ve akıllı bir bilim kadını, benim de güven duyduğum dostum, çalışma arka Aklıyla, emeğiyle, sevgiy daşım Türkan Saylan yedi yıl önce aramızdan ayrılmıştı... le dokunduğu, bugün her biri meslek sahibi olan binlerce kız öğrencimiz ve binler ce üniversiteli gencimiz için, el verdiği kadınlarımız, hastaları mız, herkes için toplum önderi sıfatını kazanmış olan bir seçkin kadını, bir özel insanı özlemle ve sevgiyle anıyoruz. Mücadeleci ve sorumlu Türkan Saylan’ın başarıları aklı ile yüreğini birleştirebilme sanatının ve yorulmak bilmeyen azim ve iradesinin eseridir. Her konuda fikri takibi çok kuvvetlidir. Sonuç alıncaya kadar mücadeleden vazgeçmeyen karakteri en çarpıcı özellikleri arasındadır. Atatürk’ü ve Cumhuriyetimizin değerlerini, laikliği, kadın haklarını korumada kendini hep sorumlu hissetti. İnsanların derdine derman olmak sanki ona görev olarak verilmişti. Çalıştı hem de çok çalıştı. Bu bir hayat anlayışı ve yüksek sorumluluk duygusuydu. Bu duyguyu “Biz vatandaşız, biz yapmayacağız da kim yapacak” diyerek dile getiriyordu. Çağdaş bir topluma ulaşmanın ve küçük yaşta evlilikleri önlemenin tek yolunun eğitim olduğunun bilinciyle Türkan Saylan başkanlığındaki ÇYDD yönetimleri eğitimin her alanına destek olmuş ilk orta öğretim ve üniversite öğrencileri için burs projeleri yanında, kız öğrenci yurtları, okullar, ana sınıflar, kitaplıklar yapılmasını sağlamıştır. Lepra’ya çare buldu Lepra gibi çaresiz ve tehlikeli bir hastalığı tedavi etmek, toplumda lepra konusundaki olumsuz algıyı değiştirmek için verdiği mücadelede başarılı olmuş, sakat lepralılara beceri kazandıran eğitimler organi Prof. Dr. Türkan Saylan’ı özlemle ve sevgiyle anıyoruz. ze ederek yaşamlarına umut ve sevinç katmış, lepra hastanesinin kurulmasını sağlamıştır. Eğitim yoluyla çocuklarımızın, gençlerimizin kaderlerini değiştirmek ya da yaşamlarına küçük mutluluklar katmak için verdiği emek ve hastalarına gösterdiği şefkat onların en değerli anıları oldu. Hukuksuz yargılamalar 13 Nisan 2009’da Türkan Saylan’ın hayatına kastedenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü kırmak isteyenler, Atatürk Türkiyesi’nin temellerini oyanlar, otoriter din devleti kurmak için çalışanlar... Bunların bir kısmı yurtdışına kaçtı, bir kısmı saltanat sürüyor. Düzmece mahkemelerde sahte delillere dayalı iğrenç, inanılmaz iftiralar, kurulan tuzaklar, hukuksuz ve umutsuz yargılamalar yıllarca devam etti. Sonunda hak yerini buldu beraatla bitti. Bitti ama ÇYDD’nin ve Prof. Ayşe Yüksel’in, Prof. Filiz Meriçli’nin, Av. Nur Gerçel’in acıları tam yedi sene sürdü. Yargılanan üç değerli arkadaşımız gibi, Türkan Saylan da sağ olsaydı aynı acıları belki daha da fazlasını yaşayacaktı. Üstün hizmet madalyası beklerken gözaltılar, yargılamalar, ceza tehditleri ve yaşananları, arkadaşlarımıza reva görülen haksızlıkları hüzünle anarken acıların hesabı da mutlaka sorulacak diyorum. Demokrasiden ayrılmadık Bu yedi yıl içinde gözbebeğimiz ÇYDD, genel merkez ve şube yönetimleri, gönüllüleri, çalışanları ve gençleriyle daha da sıkı bütünleşti. Çağdaş yaşam kültürüyle direndi ama demokrasiden ayrılmadı. Gönüllülerimizle çalışanlarımız la çağdaş gençlik birimimiz, mezunlar topluluğumuz, çocuk kulübümüzle ve eğitim evlerimizle ÇYDD ailesi farklı olmanın, sevgi ve saygının, paylaşma ve dayanışmanın güzelliğini yaşıyor. Bunlar onun diktiği fidanlardı, bugün Atatürk’e ve demokrasiye gönül veren zengin bir orman oldu. Nerede, ne zaman, nasıl davranmak gerektiğini bilen önce kurum, ama daha önce Türkiye diyen ÇYDD ailesi olarak daha büyüdük, yeni projelerle ve toplumdan aldığımız desteklerle güçlü bir kurum, güçlü bir ÇYDD yarattık. Türkan Saylan’ın emanetini en iyi şekilde koruduk. Bu zorlu dönemde görev almış olan bütün arkadaşlarımı, ayakta durmayı başaran bütün şubelerimizi kutluyorum. 18 MAYIS 2016 SAYI: 33096 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.47 03.38 04.09 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.36 13.08 17.02 05.24 12.52 16.45 05.51 13.15 17.04 Akşam 20.26 20.08 20.26 Yatsı 22.05 21.45 21.59 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] CHP’li vekile soruşturma Partisinin Keşan ilçe binasındaki basın toplantısında konuşan CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında sert ifadeler kullandı. Keşan Başsavcılığı, Gaytancıoğlu hakkında cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla soruşturma başlatırken AKP Keşan İlçe Başkanlığı da suç duyurusunda bulundu. Gaytancıoğlu ise “Bu cümleleri kurduğum için üzüldüm ama çok da pişman değilim” dedi. l Haber Merkezi [email protected] KPSS’de 82 tutuklama 2010’da gerçekleştirilen KPSS’de soruların “örgütlü”şekilde sızdırılarak kopya çekilmesine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan 92 kişiden dördü hamile olduğu için emniyetteki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı. Önceki gün adliyeye çıkarılan 88 şüpheliden 82’si “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “örgütlü sahtecilik” ve “terör örgütü üyesi olma” iddialarıyla sevkedildikleri mahkeme tarafından tutuklandı. l ANKARA/Cumhuriyet 13 Mayıs 2016 günü nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ELVAN GÖKTEKE Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. SEYHAN AKTAŞ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle