26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 10 Mayıs 2016 6 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Bİ soRmak lazım SELİN ONGUN TUNCER [email protected] söyleşi Gül, işlerin bu noktaya11. cumhurbaşkanı abdullah gül’ün eski başdanışmanı sever: gelmesine şaşırmadı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski başdanışmanı Ahmet Sever ile yaptığımız söy Çok doğru. Sadece AK Parti çevrelerinden değil, ulusalcılardan da çok yoğun tepki gördüm. Kitabın sonunda da leşinin dün yayımlanan bölümünde belirttiğim gibi Türkiye öyle bir kutup Sever’in AK Parti’yi olağanüstü kurul laştı ki mahallelere ayrıldı. İnsanlar ta tay sürecine götüren gelişmelere dair raf seçmeye zorlanıyor. “Ya bendensin analizi yer alıyordu. Söyleşiye kaldığı ya karşımdasın” anlayışı egemen olun mız yerden devam ediyoruz. ca arada kalanlar iki tarafın da nefretini n “Kongre, yeni genel başkan, yeni çekiyor. Ben ona “mahallesizler” dedim. başbakan, yeniden seçim, MHP’nin “Senin mahallen yok farkında mısın” di baraj altında kaldığı, HDP’lilerin ba yerek bunu Turgut Kazan söylemişti ba ğımsız, AK Parti’li ve CHP’li üç par na. İki tarafa da yüzde yüz biat etme tili bir Meclis sonucu ile başkanlı yen, iki tarafın da hatalarını hâlâ söy ğı referanduma götürmeden parla lemeye çalışan, eleştiren bir kesim var. mentoda çözmek.” Cumhurbaşkanı Bu grup iki taraftan da dayak yiyor. Erdoğan’ın olası planı bu, diyenlere itibar ediyor musunuz? Medyanın paralı askerleri Bana biraz zor geliyor. Bir yılda üçün n “Sadece Ahmet Davutoğlu değil, cü bir seçim nasıl izah edilecek? Son se Davutoğlu’nun basını da tasfiye çimde yüzde 49.5 gibi ezici bir çoğun edilecek” kabadayılıklarına ne di luk elde eden bir parti neden tekrar se yorsunuz? çime gider? Kaldı ki ülkede ciddi sorunlar var. Patlayan bombalar, Kilis’teki ro Vedat ARIK Belki Davutoğlu’ndan yana konumlanan bazı yazarlar olabilir ama bir Davu ketler, Güneydoğu’da yaşananlar, tu toğlu medyasından bahsetmek abartı rizmdeki durum. Dimyata pirince gider lı. O cenahta tek medya var; o da Erdo ken evdeki bulgurdan olmak var. Ayrıca ğan medyası. Ben bunlara gazeteci di 7 Haziran seçimleri Erdoğan’ın başkan yemiyorum. Bunlar paralı asker. Ne lığı üzerine kurulmuştu. 1 Kasım seçim yi nasıl yazacakları belli olan, talimat lerinde Erdoğan’ın başkanlığı kampan ları harfiyen yerine getirenler. 28 Şubat yada neredeyse dile getirilmedi. Mey sürecinde bile basın bu durumda değil danlara da inmedi, sonuç yüzde 49.5 ol di. Aydın Doğan’a Çevik Bir bir liste gö du. Halkın başkanlık sistemine bakışı türüp “Bunları işten atın” demişti. Ay çok olumlu gözükmüyor. Recep Tayyip dın Doğan hiçbirini atmadı. Basın aske Erdoğan’ın başkan olup olmamasına en re bile direnebiliyordu. Bugün gelinen deksli bir seçim riskli gözüküyor. noktaya bakar mısınız? Cumhurbaşka n Ahmet Davutoğlu’nun akıbeti nı devletin tüm imkânlarını sindirme ve nin böyle sonuçlanması hakkında Gül ne düşünüyor? Artık Abdullah Gül’ün sözcüsü değilim. Ama işin bu noktaya geleceğini o da biliyordu. Biraz da bu nedenle çekil PORTRE / AHMET SEVER susturma aracı olarak kullanıyor. Medya da öyle, yargı da öyle, maliye bile öyle. Mutlak otoriterliğini kurabilmek için devletin tüm mekanizmalarını araç olarak kullanıyor. me kararı aldı zaten. Görevi devretmeden birkaç ay önce Kütahya’da “Mevcut şartlarda siyaset planım yok” derken aslında bunu kastediyordu. Siyasete girse benzer sıkıntıları kendisinin de yaşa Brüksel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Gazeteciliğe 23 yaşında Milliyet’te başladı. Uzun yıllar Brüksel temsilciliği yapan Sever, imzası AB haberleri ile özdeşleşen bir gazeteci. 12 yıl birlikte çalıştığı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün daveti ile “Başbakan Basın ve İletişim Başdanışmanlığı”nı 2002 yılında kabul etti. Gül ile çalıştığı yılları anlattığı “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitabı yazdı. Gül'ün Suriye uyarısı n Bütün bunlar olurken sadece iktidar partisinin genel başkanı değil ülkenin başbakanı da değişecekken, yacağını ve ciddi bir çatışma çıkacağını Suriye’den roketler atılıyor Kilis’e... öngörüyordu. Dolayısıyla bugün gelinen noktaya şaşırmış görmedim kendisini. Bu durumu çok iyi anlatan bir hikâye AKP'ye küsenlerin öyküsü var. Adamın biri atına binmiş bir köyden başka bir köye gidiyor. Yolda bir n Buradan nasıl bir AK Parti çıkaca garibana rastlıyor. “Ne olur beni de atın ğı konusundaki öngörüsü nedir? terkisine al, köye kadar götür” diyor. At O konuda konuşmuyor. İleriye dönük sırtındaki “Hadi gel” diyor. Bir süre son bir görüş beyan etmedi. ra adam onu atına alana bıçağını çeki n Sizce sahiden reisçiler ile hocacı yor. Parasını, ceketini alıyor, attan indi lar diye bir ayrım var mı? Var ise reis riyor ve atı sürmeye başlıyor. Adam da çiler ve hocacılar arasında politik ko arkadan bağırıyor: “Sen benden sadece nularda farklı bir yaklaşım var mı? paramı, ceketimi, atımı almadın, benim Ayrıştıkları yerler daha tali konular merhamet duygumu da aldın götürüyor ama o tali başlıklar bile Recep Tayyip sun onlarla birlikte.” Aynı duyguyu bu Erdoğan’ın öfkesini ka gün AK Parti iktida bartmaya yetiyor. Mesela Can’ların davasında Gül, işin bu nokta rının anlayışına da bağlayabiliriz. Sadece ve akademisyenlerinkin ya geleceğini bili liberaller değil, par de “tutuksuz yargılama” dedi Davutoğlu. n Saraycıların “Hoca, reise kılıç çekti, onu de yordu. Biraz da bu nedenle çekilme kararı aldı. Siyasete girse ben ti içinden de gerçek mütedeyyin insanlar, hepsi tasfiye edildiler. Bu insanlar geç Dış politika başlığında Suriye, Cum let duygusunu mu? huriyet tarihinin en büyük fiyaskosu. Birlikte barış ve hoşgörü içinde yaşa Böyle bir fiyasko yaşamadı bu ülke da ma duygusunu, gerçek anlamda demok ha önce. Güya biz Suriye’ye girecek ratik bir ülke olma ar tik. Suriye, milyonlar zusunu... Ve bu kayıplar sadece liberaller ya da içeride AK Parti’yi destekleyenlere özgü Davutoğlu medyasından bahsetmek abartılı. O cenah ca mültecisi, roketleri ve canlı bombalarıyla Türkiye’ye girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan değil. Hatırlayın, dünya basını da Türkiye’yi yere göğe koyamıyordu. Batı basını, Türkiye ses ta tek medya var, o da Erdoğan medyası. Ben bunlara gazeteci diye dünyaya meydan okuyor ama Kilis’e hemen hemen her gün atılan roketleri engelleyemi siz devrim geçiriyor, diyordu. Avrupa’da politikacılar da, sosyal demokratlar, özellikle Ye miyorum, bunlar paralı asker. 28 Şubat’ta bile basın böyle değildi. yor. Bir ülkenin iç işlerine elinizi bu kadar sokarsanız onun size sıçramaması mümkün şiller, Türkiye’ye öv değil. Abdullah Gül gü yağdırıyordu. Şim Cumhurbaşkanı iken defalarca uyar di onlarda da hayal kırıklığı var. Kendi dı. Hem Mısır hem Suriye konularında ni kandırılmış hissetme hali hem içeri çok ileri gittiklerini Davutoğlu’nun yü de hem dışarıda mevcut. züne söyledi. virmek istedi” çıkışları? Nerede çekmiş kılıcı nı, nasıl devirecekmiş? MKYK’de tek başına bir Davutoğlu, Erdoğan’a bağlı çalışan bakanların ol zer sıkıntıları kendisinin de yaşayacağını ve ciddi bir çatışma çıkacağını öngörüyordu. mişte haksızlıklara karşı direndiler, onların yanında oldular ve bugün uğradıkları tavır karşısında bence onlar da, “Siz sa İki taraftan dayak yiyenler n Bu, Erdoğan ve ekibinin söylemi; “Kandırılmışız.” Sadece kanmıyor, kandırabiliyorlar da demek ki. Kendilerini kullanılmış, n Kitabınızdan “Sen Suriye ve Mısır’ın dışişleri bakanı mısın” dediğini öğrenmiştik. Evet, Başbakan da Suriye’nin, Mısır’ın başbakanı mı, neden öyle davranıyor? Bu politikanız ülkenin menfaatlerine duğu bir kabinede görev yapan bir Davutoğlu, Recep Tayyip dece beni işimden et kandırılmış hissedenler hiç az değil. zarar veriyor, diye daha o zaman uyar mediniz benim adalet duygumu, demok n Bu duyguyu liberallerden duyu mıştı. Şimdi gelinen noktada ülkemize Erdoğan’ın gözünün içine bakan bir teş rasiye olan bağlılığımı da sorgulatır ha yoruz da böyle hisseden AK Parti’li roketler yağıyor, sizin uçağınız kalkıp kilat, Cumhurbaşkanı ne derse onu ya le getirdiniz” duygusundalar. Pek çok ler de var mı? oraları bombalayamıyor bile. Niye? Çün pan bir medya, nerede çekmiş o kılıcı? Bunun ciddiye alınır bir tarafı yok. insan “filmi geriye sarsak o döneme gitsek tekrar sizin yanınızda olur muyum Olduğunu sanıyorum. n Hasan Cemal’ler Altan kardeşler kü siz Rus uçağını düşürdünüz ve o sınırı geçemiyorsunuz. Geçtiğiniz anda n AK Parti’ye küsenler, AK Parti’yi acaba?” diye düşünüyor. gibi Abdullah Gül ile 12 yıl kitabınız uçağınız düşürülecek. Bu kadar vahim desteklemeyi bırakan liberaller ile AK n Sadece şahsınız için sormayalım, dan sonra siz de ulusalcısından AK bir tabloyla karşı karşıyayız ve bunu bi Parti arasındaki ilişkiyi anlatan en iyi AK Parti sizlerden en çok neyinizi al Parti’lisine her grubun nefret objesi hikâye sizce nedir? dı; birlikte yaşama umudunu mu, ada haline geldiniz. le başarı olarak sunan bir parti ve kişi ile karşı karşıyayız. Dehşet verici! ‘Erdoğan ve Erdoğan, başka biri yok’ Varank’tan dava Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank, Ahmet Sever’in gazetemizde yayımlanan dünkü açıklamaları nedeni ile dava açmaya hazırlandığını duyurdu. Selin Ongun’a karşı suç duyurusuna ilişkin dilekçesini Twitter hesabından paylaştı. Gül’den açıklama 11.Cumhurbaşkanlığı Ofisi Resmi Twitter hesabından, “Sever’in dile getirdikleri kendi görüşüdür” açıklaması yapıldı. Yayımlanan söyleşide Sever’in “Ne söylüyorsam, kendi adıma söylüyorum” sözleri yer alıyordu. n Davutoğlu’nun gidişi Suriye politikasında anlamlı bir değişikliğe neden olur mu? Sanmıyorum, o sadece Davutoğlu endeksli bir politika değildi. Birlikte oluşturdukları ve uyguladıkları bir politikaydı. Oradan dönüş biraz zor görünüyor. Bugünlerde Suriye’ye girmekten bahsediliyor. Bu nasıl olacak? Suriye’deki tüm taraflarla düşman bir Türkiye var. IŞİD ile düşman, PYD ile düşman, Esad ile düşman. Oraya girer ise Türkmenler dışında bir müttefiki yok. Bunlara ilave dış faktörler var. Rusya var, İran var, Çin var. Onlar da size karşı. Dolayısıyla tek başına Suriye’ye girmesi bana imkânsız gözüküyor. n Rusya demişken PutinMedvedev yakıştırması Gül ve Erdoğan için yapılıyordu. Geçen zaman bize Erdoğan’ın Putin gibi sabit bir “yol arkadaşı” olmadığını kanıtladı. PutinMedvedev benzetmesine Abdullah Gül o dönemde karşı çıkmıştı. Hiçbir benzerlik olmadığını dile getirmişti. Geçen zaman da onu haklı çıkardı. Erdoğan dışında başka biri yok. Erdoğan ve Erdoğan! n Ve son olarak “sen yoluna biz yolumuza” diyerek AB’ye de rest çekti Erdoğan. Avrupa Birliği de size dönüp, “uğurlar olsun” derse ne yapacaksınız? Ayrıca, Türkiye tek başına hangi yolda yü rüyecek? Bu yol Türkiye’yi nereye götürecek? Bu rest çekme, meydan okuma ve tehdit etme yöntemiyle istenilen sonuç elde edilemez. Mülteci tehdidiyle AB’den para alabilirsiniz, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine bazen göz yummasını sağlayabilirsiniz. Ancak üyelik yolunda bir adım mesafe alamazsınız. n Can Dündar’a saldırı... Siz bu ülkede bu kadar nefret tohumu ekerseniz, şiddet biçmemeniz mümkün mü? Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ona bağlı yandaş kalemlerin kullandıkları öfke ve nefret dili, Can’ı zaten hedef haline getirmişti. Yaratılan bu ortamda, birileri durumdan vazife çıkarıyor işte. B İ T T İ İki kitap, gözden kaçmasın... Bugün İlker Başbuğ’un yeni yayımlanan “Unutulmuş Ada: Kıbrıs” kitabı ile Mine Kırıkkanat’ın “Hiç Kimse” romanını anımsatacağım. Ürüne hayal yerleştirilmiş kitap: Mine delidolu daldı Paris Cinayeti’nin içine... Paris cinayeti derken, 3 PKK’li ve Alevi kadının, evlerinde profesyonel bir baskınla yok edilmesinden bahsediyorum. Ve ilginçtir ki, Fransız polisi gözünün önünde işlenen bu cinayeti aydınlatmakta aciz davranıyor. İş karanlık; Türkiye Fransız devletleri işin içinde mi, PKK liderlerinin emri ile mi gerçekleştirildi. Bu emir, İmralı’da MİTDevlet, iktidar arasında süren ballı kadayıflı görüşmeler sürecinde işlendi. Söylentilere göre, Öcalan da işin içinde... Polisiye öykülere olan derin merakı, ayrıca olayın Paris’te geçmesi ve Fransız Devleti’nin derinliğini de, küresel çıkar politikalarını da iyi bilmesi, üstelik cinayet kurbanlarının kadın olması, Mine’nin yaratıcılığını kışkırtmış. Üstüne üstlük, devletlerin gizli örgütleri ve profesyonel katilleri/tetikçileri kullanmasının alabildiğine yürürlükte olması da, romana önemli bir güncellik kazandırıyor. Roman romandır! Ama Mine romanını gerçek bir cinayet üzerine kurguluyor. Devletler var, 3 kadın var, gizli örgütler var, erkek egemenlik var, cinayet üzerinde devletlerin karanlıkta tutucu davranışları var. Eh yani, daha ne olsun! Kitabının başına koyduğu sözcükler her şeyi açıklamış: Bu romanda ürüne hayal yerleştirme var! Harika! Tıpkı TV’lerin canlı maç naklinde olduğu gibi, “stadyumda olmayan reklamları, ekrana yerleştirilmesi olayı” gibi. Diyor ki, yüzde 80 gerçek yüzde 20 hayal. Yüzde 80’i başka türlü nasıl kurgulayacaksın! Mine’nin PKK ve kadınlarla ilişkileri konusunda savları var. Cinayet’te PKK’nin gölgesini de görüyor. Olaya “kadınca yaklaştım” diyor. Bu olay yaşanalı 3 yılı geçti, baştan beri şunu merak ettim: Bir gizli örgütün 3 önemli kadını birden yok ediliyor. Bunu en iyi araştırıp ortaya çkartacak olan, ne Fransız emniyeti ne de bir başka şey. Sadece PKK’liler! Bunu neden yapmıyorlar da sadece bazı cılız sesler çıkarmakla yetiniyorlar? Mine’nin kitabı çıkar çıkmaz ortalığı karıştırdı... Kırmızı Kedi’den. Unutulmuş Ada Kıbrıs Başbuğ, bugün Kıbrıs’ta görüşmelerin sürdüğünü, ama kimsenin de neler olup bittiğinden hem haberi olmadığını hem de büyük bir umursamazlık olduğunu be lirterek, bu kitabın gerekçesini açıklıyor. Kıbrıs olmadan ülkeyi düşünmek mümkün mü? He pimizin derin anı ları var... Ben gece karartmaları için de İstanbul’da ya şadım. Işıklar sız mayacaktı camlar dan, mavi kâğıtlar veya sıkı sıkı per deler ev içiyle dı şarının ilişkisini ke secekti. Düşman uçakları İstanbul’u görüp vuramayacak mıydı, bilmiyo rum. Bugünkü savaş uçaklarının hele ka rartma gibi önlemlerle sıfır derdi olur. De rin sığınaklara inmeniz gerekir. Başbuğ, 67 Eylül 1955 olayla rında, henüz ilkokul öğrencisiyken Kuzguncuk’ta tanışıyor Kıbrıs’la, bel li belirsiz... Sonra askeri lisede iken, 1958’de... Arkasından teğmen iken 1963’te MaltepeKartal 2. Zırhlı Tugay’da ve sık verilmeye başlanan alarmlar da... Ve 1973’te Genelkurmay’da Plan ve Harekât Dairesi Plan ve Prensipler Şubesi’nde proje subayı, Kurmay Yüz başı olarak, 1974 Kıbrıs çıkartmasına yö nelik çalışmaların içinde. 19 Temmuz’da amfibi konvoyunun Kıbrıs’a hareket et mesi mesaj emrini bizzat götürmüş. Sonra Genelkurmay İkinci Başkanlı ğı sırasında kendisini 2004’te o ünlü An nan Planı üzerinde aylar süren çalışma da bulmuş. O sırada Annan Planı’na karşı bir tu tum vardı. Başbuğ bu kitabı neden yaz dığını da açıklarken olayların içinde in san olarak “gördüğü ve tespit ettiği ba zı noktaları okuyucuyla paylaşma”ya vur gu yapıyor. Okura şu mesajı veriyor: “Kıbrıs sade ce Kıbrıslı soydaşlarımızın meselesi değil. Türkiye’nin güvenliği bugün düne naza ran daha çok söz konusudur...” Başbuğ “tarihsel saptamalar” yaptığı ilk bölümden sonra, ikinci bölümde “1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Başarısının Temel Nedeni” ve bugün ne yapılmalı soruları nı ve önerilerini beş maddede tartışıyor... Kitaba belgeler de eklemiş. Toplumca bilgimizi tazeleyeceğiz ve önerileri tartı şacağız. Kırmızı Kedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle