18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Nisan 2016 4 Ayşe Öğretmen’e destek veren 30 aydına dava açıldı Savcıya göre ‘kamuoyu önünde acılardan bahsetmek’ terör örgütü propagandası Bakırköy Başsavcılığı, Kanal D’de yayımlanan Beyaz Show’a telefonla katıla rak “çocuklar ölmesin” dediği için öğretmen Ayşe Çelik hakkında da va açılmasına tep ki olarak suçu üst lendiklerini belirte rek kendilerini ih bar eden 30 aydın hakkında dava açtı. KEMAL GÖKTAŞ İddianamede terör örgütünün kanlı ey lemlerine yer veril meyen bir düşünce açıklamasının ve “Doğrudan güvenlik güçlerinin operasyonlarını kamuoyu önün de tartışmayı amaçlayan acılardan bahsetmenin” terör örgütü propa gandası olduğu savunuldu. Düşünce özgürlüğü suçlarında bir dayanışma eylemi olarak yapı lan “suça katılıyorum” kampanya larında ilk kez dava açıldı. Bakır köy Savcısı İdris Kurt, kendilerini Beyaz’a takipsizlik Beyaz Show programının 8 Ocak tarihli yayınına telefonla bağlanan Ayşe Çelik isimli öğretmenin sözleri nedeniyle Beyazıt Öztürk ve programın sorumlusu Kadir Turnalı hakkında “Terör örgütü propagandası” suçundan başlatılan soruşturma sonuçlandı. Sunucu Beyazıt Öztürk hakkında takipsizlik kararı verilirken, Çelik ve Turnalı hakkında ise 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi. savcılığa ihbar eden İbrahim Akın, Mevlüt Ülgen, Oya Engin, Ferhat Tunç, Halim Bulutoğlu, Murat Çelikkan, Gürkan Develi, Kemal Özgül, Şanar Yurdatapan, Gençay Gürsoy, Ayşenur İyidoğan, Gülseren Onanç, Dilek Gökçin Coşkun, Nergiz Ovacık, Pınar Önen, Orhan Yılmaz Silier, Gürhan Ertür, Orhan Alkaya, Vecdi Sayar, Ayşe Gül Akış, Türkcan Baykal, Ayşe Erzan Silier, Neşegül Yaşın, Vedi Üner Eyüboğlu, İbrahim Sinemillioğlu, Bahri Belen, Ergin Cinmen, Nil Özsoy Dindar, Ahmet Dindar ve Gülşen Denizhan hakkında 15 yıl hapis istemiyle dava açtı. İddianamede şüphelilerin Çelik’in beyanlarına katıldıkları yönündeki dilekçelerinin açıkça terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu savunuldu. Kurt, Çelik’in açıklamala rında “terör örgütünün işlediği sayılamayacak sayıda vahşice eylemlerden hiç bahsedilmeyip yerilmemesinin” terör örgütünün masum bir yapıymış gibi sunulmaya çalışılması amacından kaynaklandığını savundu. Kurt, Çelik’in “Ben öğretmenim, öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler, o güzel, masum, tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar” sözlerine karşılık da “Kesin olarak tehlikeye düşecek öğretmenlerin canlarını, çocukların bakışlarındaki masumiyeti istismar ederek, ustalıkla gözlerden kaçırmaya çalıştığı açıktır” ifadelerini kullandı. Savcı, Çelik’in “Orada olanlar farklı bir şekilde aktarılıyor” sözlerinin ise “terör olayları yerine, devlet aleyhine olumsuz bir psikoloji yaratmayı amaçlayan bir aktarımı içerdiği açıktır” diye değerlendirdi. haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Halkın desteği Pazar akşamı Trabzon Avni Aker Stadı’nda meydana gelen, hakeme saldırı olayı mı daha vahimdi, yoksa çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan, 17 yaşındaki saldırgan O.M’ye kimi çevrelerden verilen destek ve kendisine yapılan kahraman muamelesi mi? Bakın hakem Volkan Bayaslan’a saldıran O.M’nin, sıradan vatandaş, yetişkin dayısı Yılmaz Taşkın yeğeninin yediği halt konusunda basına ne demiş: “Ben o görüntüleri üzülerek izlemedim. Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar... Bu olayı, Trabzon halkının yüzde sekseninden bekliyordum. Ben maçlara gitmiyorum. Biliyorum ki, gitsem yeğenim yapmasa ben yapacağım.” Kentin çeşitli kesimlerinde, O.M’ye gösterilen olumlu tepkiye, hatta hüsnü kabule bakarak, “saldırının Trabzon halkı tarafından desteklendiğini” söyleyebilir, bu görüşünüzü daha önceki benzer saldırı veya taciz olaylarıyla destekleyebilirsiniz. Ama inanın bana böyle bir algı yanlış olur. Bunu görebilmek için kimi yerel gazetelerin olayı “ama”sız kınayan içtenliği kuşku götürmeyen başlıklarına göz atmak yeterlidir. Şimdi, O.M’nin davranışlarına içtenlikle karşı çıkanların mı, ona destek verenlerin mi daha çok olduğunu, hangilerinin “gerçek Trabzon’u” (o da ne demekse!) temsil ettiğini belirleyecek ölçütlere sahip olmadığımıza göre, böyle bir genelleme ile “Trabzon’da halkın çoğunluğu O.M’nin saldırısını destekliyor” gibi bir yargıya varmaktan kaçınmalıyız. Tanrı, hepimizi, her zaman genellemelerin tehlikeli yanılgısından korusun! Amin! HHH Tabii burada bir önemli soru daha var: Trabzon’da halkın çoğunluğunun saldırıyı desteklemesi, onu meşru, ahlaken kabul edilebilir kılar mı? Konuyu daha geniş açıdan şöyle de sorabiliriz: Demokrasilerde halkın desteği gayrimeşru veya gayriahlaki olanı mubah kılabilir mi? Bu soruya bir kez kayıtsız şartsız “evet” yanıtı verdik mi, bireysel ve toplumsal özgürlüklere müdahalenin sınırlarını nerede durduracağımız belli olmaz. Ve rejimimizin de temel hak ve özgürlükleri olduğu kadar, bireyi de toplumun çoğunluğunun baskısından koruyan dengeler rejimi olan demokrasiden, daha sonra en fazla sesi çıkanın en üste tırmanacağı bir çoğunluk diktasına dönüşmesi kaçınılmaz olur. Kısacası diyeceğim o ki, Trabzon halkının çoğunluğunun pazar günkü saldırıyı desteklediği doğru değildir. Kaldı ki, doğru olsa bile, bu saldırıyı mubah görmemize neden olamaz. “Bundan daha açık ne olabilir, bu kadar ısrarla üstünde durman niye” diye soracak olursanız, tekrar Prof. Dr. Baskın Oran’ın Sayın Cumhurbaşkanı aleyhine açtığı hakaret davasına dönmek gerekecek. HHH Sayın Cumhurbaşkanı’nın vekillerinin, dava ile ilgili savunmalarının bir yerinde, şöyle bir ifade kullandıklarını görüyoruz: “Söz konusu açıklamalar anayasal konumunun gereği olarak yapılması lüzumlu ve teröre müzahir küçük bir azınlık dışında, milletimizin kahir ekseriyetinin desteklediği açıklamalardır.” Yukarıdaki ifade ile savunmanların neyi amaçladıklarını anlamak güç. Çünkü davacı tarafın iddiası “akademisyenler bildirisi” yüzünden Cumhurbaşkanı’nın kendilerine hakaret ettiğidir. Yanıtlanması gereken husus budur. Ama onlar iddiayı yanıtlamak yerine, Cumhurbaşkanı’nın görüşlerini milletimizin kahir ekseriyetinin desteklediğini ileri sürmektedirler. Acaba bu savı ileri sürmelerinin nedeni, milletin kahir ekseriyetinin Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte olmasının hakareti haklı göstereceği düşüncesi midir? Eğer öyle ise, sayın savunmanların büyük bir yanılgı içinde olduklarını belirtmek gerekir. Çünkü eğer Cumhurbaşkanı’nın sözleri hakaret içeriyorsa, halkın büyük bölümünün desteği bu edimi haksız fiil olmaktan çıkaramaz. Eğer gerçekten çağdaş bir özgürlükler yönetimi istiyorsak, ufak bir ayrıntı gibi görünen, ama aslında demokrasinin özüyle doğrudan ilintili bu gerçeği özümsememiz gerekmektedir. 10 hukukçu vekil hazırlık yaptı HDP komisyona çıkarma yapacak MAHMUT LICALI Dokunulmazlık önerisinin TBMM Anayasa Komisyonu’ndaki görüşmeleri için HDP’li 10 hukukçu milletvekili komisyon görüşmeleri için özel hazırlık yaparken; partinin çok kimlikli yapısına uygun farklı kimlik ve inançları temsil eden 10 katılımcının da komisyondaki görüşmelere katılacağı belirtiliyor. HDP grubunda uygun olan bütün milletvekillerinin komisyon çalışmalarına katılarak görüşmeleri takip edeceği belirtilirken, komisyon aşamasında HDP; CHP’nin komisyon sürecinde izleyeceği politikaları yakından takip ederek kürsü dokunulmazlığı hariç bütün dokunulmazlıkların kalıcı olarak kaldırılması yönünde değişiklik önergeleri verecek. Sert muhalefet HDP içinde; dokunulmazlığın Genel Kurul’a inmesi durumunda ortaya çıkan iki görüş bulunuyor. Komisyon süreci ve Genel Kurul aşaması öncesi ortaya çıkan tabloya göre HDP Genel Kurul çalışmasına hiç katılmamayı ya da Genel Kurul’da çok sert bir muhalefet yürütmeyi amaçlıyor. CHP’nin komisyonda öneriye destek vermesi durumunda HDP, özellikle bölgede yaşanan can kayıplarına dikkat çekerek halka dokunulan bir ortamda vekillere dokunulmasının gündemleştirilmesine kat ‘ ‘Dokunulmazlık değil rejim hedef’ HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, bugün komisyonda yapılacak toplantının dokunulmazlıklarla ilgili olmadığını, Türkiye’deki rejim değişikliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, “Uzun süredir saray eliyle Türkiye’de bir darbe sürecinin işletildiğini ve otoriter bir başkanlık sistemi adına rejim değişikliği yapılmak istendiğini görüyoruz. Sokakta, alanlarda, toplumsal yaşamın bütün dinamiklerinde hayata geçen darbe süreci Meclis’e kadar uzanmıştır” diye konuştu. kı vermemek amacıyla Genel Kurul çalışmalarına katılmayarak üç partiyi yalnız bırakacak. Ancak CHP’nin komisyonda öneriye karşı çıkması durumunda ise Genel Kurul çalışmalarına katılarak çok sert bir muhalefet yürütüp önerinin Genel Kurul’dan geçmemesi amaçlanacak. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle