25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 28 Nisan 2016 EDİTÖR: CAN DOKER 55 KİŞİNİN ÖLDÜĞÜ REYHANLI KATLİAMINDA İHMALLER ZİNCİRİ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI bomEmbanciyılaertaRyeoyluhaançlmı’dıaşBCKAUADŞHMPSOAHAATSUTVAYRMCYAİIYIYYLEIOIĞTRI Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı; 55 kişinin öldüğü, 249 kişinin yaralandığı Reyhanlı patlaması nın önlenmesine yönelik gerekli tedbir leri almadıkları gerekçesiyle dönemin Hatay Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç, İstihbarat Şu be Müdürü Ümit Karaca, TEM Şube Müdürü Nevzat Eşit ile Reyhanlı Emniyet Müdürü Murat Berk hak ALİCAN ULUDAĞ kında dava açtı. Reyhanlı katliamına emniyetin nasıl seyirci kaldığının anla tıldığı iddianamede, “Bom ba yüklü araçların tescil ve plaka bilgisi nin yer aldığı 10 Mayıs 2015 tarihli MİT notundan sonra ilçeler telsiz anonsu ve ya telefonla uyarılmadı. Bomba yüklü araçlar 11 Mayıs günü gündüz arka arka ya il merkezindeki ana caddeleri de geçe rek Reyhanlı ilçesine ulaşana kadar her hangi bir kontrolle yakalanmadan kolay ca hedefe varabildikleri ve patlamayı ger çekleştirdileri anlaşılmıştır” denildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 102 kişinin öldüğü Tren Garı katliamına iliş kin polis şefleri hakkındaki soruşturma dosyasını “valilikten izin çıkmadı” diye rek kapatırken; Hatay Cumhuriyet Baş savcılığı, Reyhanlı’daki hatayı affetmedi. Hatay Başsavcılığı, şüpheliler Kılıç, Eşit, Berk, Karaca hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan ikinci bir dava açtı. Savcılık, 30 Nisan 2014 tarihinde söz ko nusu 4 polis hakkında MİT’ten gelen ih barı gereği gibi değerlendirmedikleri ge rekçesiyle dava açmış ve yargılama Ha tay 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sürü yordu. İkinci davanın konusunu ise “MİT bilgisi olmasa bile Reyhanlı patlaması nın önlenmesine dönük alınması gerekli tedbirleri almamak ve gerekli hassas ça lışmaları yapmamak” oldu. Kusurlar tek tek yazıldı 8 sayfalık iddianamede, “geliyorum” diyen Reyhanlı katliamında emniyetin kusurları tek tek ortaya konuldu. Buna göre Hatay Emniyet Müdürlüğü TEM Şu be Müdürlüğü’ne 8 Mayıs 2014 tarihinde bombalı araçla yapılacak terör eylemine yönelik ayrıntılı bilgiler içeren ihbar geldi. MİT tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bombalı eylemi yapacak iki aracın modeli, rengi, tescil bilgileri ve plakasını da içeren bilgileri barındıran MİT Dış Makam Notu, 10 Mayıs günü saat 19:35 civarında Hatay Emniyeti’ne ulaştı. Ancak Hatay Emniyeti, bu istihbaratın gereğini yapmadı. 8 Mayıs 2013 tarihinde bombalı eylem yapılacağı ihbarının doğrudan Hatay MİT Müdürlüğü’ne iletilmediği ifade edilen iddianamede, ihbarın MİT Hatay Müdürlüğü’ne ancak dolaylı yollardan iletildiği için 24 saatlik bir gecikme yaşandığı kaydedildi. İddianamede, “Bu nedenle MİT tarafından Reyhanlı patlamasında kullanılan araç tescil bilgileri ile şahıs bağlantıları ancak 51 saat sonra belirlenebildi ve Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne iletildi” denildi. Emniyet Müdürlüğü’nün bombalı araçların yakalanması için birimlerini teyakkuza geçirerek bütün birimlerin kuvvetinden yararlanarak arama faaliyetlerini başlatmadığı tespitine yer verilen iddianamede, sadece TEM Şube Müdürlüğü’nün sınırlı imkânlarıyla yapılan uygulamalarla yetinildiği kaydedildi, “Özellikle plakası da belli olan bomba yüklü araçların yakalanması için 8 Ma yıs tarihli ihbarda ismi geçen şahısların yakalanması için savcılıktan talepte bulunulması yönünde girişimde bulunulmadı” değerlendirmesi yapıldı. İddianamede, çok somut bilgiler içermesine rağmen 10 Mayıs tarihli MİT bilgi notunun ilçelere sadece EBYS (Elektronik Belge Yönetim Sistemi) üzerinden geldiği, bunun da evrak arşiv memurunun inisiyatifiyle gönderildiği aktarılan iddianamede, bu notun İl Emniyet Müdürü veya TEM Müdürü imzalı ve alınacak tedbirlerin de belirtildiği yazıyla birimlere gönderilmediği bildirildi. Bu kadar önemli bir bilgi ile ilgili olarak ilçe görevlilerinin anında uyarılması gerekirken, bu yönde bir talimat verilmediği anlatılan iddianamede şöyle denildi: ‘İlçeler uyarılmadı’ “Bomba yüklü araçların tescil ve plaka bilgisinin yer aldığı 10 Mayıs 2015 tarihli MİT notundan sonra ilçeler telsiz anonsu veya telefonla uyarılmadı. 11 Mayıs 2013 günü, 8 Mayıs tarihinde başlamış olan yol kontrollerine de devam edilmediğinden ve bu araçların bulunmasında aktif çalışabilecek trafik, asayiş gibi birimlerin de bilgilendirilmediğinden bahse konu bomba yüklü araçlar 11 Mayıs günü gündüz arka arkaya il merkezindeki ana caddeleri de geçerek Reyhanlı ilçesine ulaşana kadar herhangi MİT TIR’ları dosyası istendi Reyhanlı katliamına ilişkin 33 kişi hakkında açılan davanın görülmesine dün Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme, duruşma sonunda Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nden MİT TIR’ları davasının istenmesine, gelen cevaba göre Reyhanlı iddianamesini hazırlayan ve MİT TIR’ları davasında tutuklu olan Özcan Şişman’ın tanık olarak dinlenilmesi talebinin değerlendirilmesine karar verdi. bir kontrolle yakalanmadan kolayca hedefe varabildikleri ve patlamayı gerçekleştirdileri anlaşılmıştır.” MİT’in 28 Aralık 2012 tarihli bilgi notu üzerine İstihbarat Şube’nin Nazik’le ilgili iletişimin teknik takibine başladığı, Reyhanlı patlaması sırasında da Yusuf Nazik’in dinlenmesinin sürdüğü anlatıldı. MİT notlarında yer almasına karşın yalnızca Nazik’e yönelik müdahale kararı alındığı halde irtibatları konusunda bir çalışma yapılmadığı belirtilen iddianamede, İstihbarat’ın bu kişi ve dinleme kayıtlarıyla ilgili Terörle Mücadele’ye bilgi vermediği öne sürüldü. Emniyet gevşek davrandı İddianamenin sonuç bölümünde, MİT ihbarının da üstünde tüm yapılması gereken istihbari çalışmaların ve önleyici tedbirlerin alınmasında gevşeklik olduğu vurgulandı. Hatay’ın hassas durumunun yeterince değerlendirilmediği belirtilen iddianamede, şu yargıda bulunuldu: “Gerekli tüm tedbirlerin alınmaması böyle bir patlamanın bekleniyor olmasına karşın şüpheliler, en üst düzeyde yetkilisi ve sorumlusu oldukları hassas emniyet müdürlüklerinde gereken önemi göstermedikleri, görevlerinin gereklerine aykırı hareket sonucunda 55 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan patlama gerçekleşmiştir.” l ANKARA BARIŞ İSTEYEN 11 BİN ÖĞRETMENE SORUŞTURMA SİNAN TARTANOĞLU Eğitim Sen üyesi öğretmenler Ankara Tren Garı katliamında yaşamını yitirenleri anmak, sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek ve terörü kınamak için farklı tarihlerde alınan iki grev kararına uyarak sokaklara çıkıp grev yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı, çok sayıda ilde toplamda 10 bin 959 öğretmen ve akademisyen hakkında güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini bahane ederek eğitim öğretim hakkını engelleme iddiasıyla soruşturma başlattı. Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi olan Atıf Ala’nın başında bulunduğu müfettişlere öğretmenler hakkında kamu görevinden çıkarma cezası verilmesi için baskı yaptığını, bu cezanın verilmediği ya da soruşturmanın uzadığı düşünülen illere bakanlık merkez teşkilatından müfettiş gönderildiğini söyledi. 20 öğretmen açığa alındı Karaca’nın verdiği bilgilere göre, mart ayı başında tüm illerdeki Maarif Müfettişleri İstanbul’da bir salonda toplandı. MEB Rehberlik Denetim Başkanı Atıf Ala, greve katılan Eğitim Sen üyelerinin mutlaka cezalandırılmasını istedi. Toplantıda müfettişlere soruşturma sonunda “öğretmenlere devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesi” gerektiği bildirildi. Karaca, bunlar arasında 20 öğretmenin açığa alındığı bilgisini verdi. ACrkuammhızudra Tyüetrkvyare!işk‘Sfüaoampdğheuaesfnlil:ias’ ijnıin i ii CANAN COŞKUN MİTTIR’larındaki mühimmatın ilaçlarla kamufle edilmesinin ardından geçen Eylül ayında IŞİD’e giden mühimmatın soğanla örtülmesi olayında yeni detaylar ortaya çıktı. Mühimmatı taşıyan aracın sürücüsü Yalçın Kaya, emniyet ifadesinde, sevkıyatı organize eden şüphelilerin kendisine, “Arkamızda Türkiye Cumhuriyeti var. Korkulacak bir şey yok. Şehitlerimiz için bu malzemeyi göndereceğiz’ dediler” diye konuştu. Kaya, organizasyonu sağlayan kişilerin kendisini istihbaratçı olarak tanıttığından bu işe girdiğini söyledi. Cumhuriyet, geçen eylül ayında Şanlıurfa’da soğan kamuflajı ile IŞİD’e gönderilen bomba yapımında kullanılan infilaklı fitil sevkıyatı ile ilgili yeni detaylara ulaştı. Mühimmatın taşındığı aracın sürücüsü Yalçın Kaya, sevkıyat planlamasının yapıldığı Isparta’nın Gönen İlçesi İğdecik köyündeki çiftlik evinde yükün mahiyetini sorduğunda, “Bana ‘Malzeme saracağız. Bu malzemeyi Şanlıurfa’ya götüreceksin. Oradan bu malzeme IŞİD’e gidecek. Arkamızda Türkiye Cumhuriyeti var. Korkulacak bir şey yok. Şehitlerimiz için bu malzemeyi göndereceğiz’ dediler” diye konuştu. Yalçın Kaya, mühimmatın yüklenmesi sırasında şüphelilerden Bülent’e malzemenin faturasını ve izin belge Akit’ten al haberi! O2dgŞpPgi0diaallYköaa1zdnk5yDstelia’üıdta’tutntirseakerüiıçnnfshploaemibküna’rkdoteiktderaalünkeangyemtyüaüçrYlıoezecınaekeıltntüagnserıınnoeilenmyAdnçbhkaıeirkşiraakarikittzlçıheıin1ı.a0rTanllkıaebğE5nyleıyy,doA5rllüdaılbğltlaeyoıranlad’a sini sorduğunu, Bülent’in de kendisine, “Malzemenin izin belgesini, tezkeresini Mesut’un Evciler Jandarma Karakolu’ndan aldığını” söyledi. Kaya, Şanlıurfa’ya doğru yola çıktıklarında yolculuk esnasında yolda trafik uygulaması yapıldığı halde kendisine eşlik eden eskort araçtan dolayı durdurulmadığını da ifade ederek, “Devlet adına iş yaptığımız ve önümüzde eskort aracı bulunduğundan dolayı durdurulmadığımızı düşündüm” dedi. ‘Ankara’dan gelecekler’ “Arkamızda devlet var, şehitlerimiz için yapılacak” denilince işi kabul ettiğini söyleyen Kaya, kendini Bülent olarak tanıtan şahsın arayarak kendisini Dinar’ın Denizli istikametindeki bir akaryakıt istasyonuna çağırdığını söyledi. Akaryakıt istasyonunda beklerken kamyon ile kuru soğan geldiğini ve yük leme yapıldığını belirtti. Ardından da Bülent isimli kişiyle Evciler beldesindeki bir depodan araca 270 adet koli yüklendiğini söyledi. Daha sonra ilk bekledikleri akaryakıt istasyonuna gittiklerini belirten Kaya, “Petrole plakasını hatırlayamadığım siyah renkli Volvo marka araç ile Mehmet ve Gökhan geldi. ‘Size bir eskort araç gelecek. Şanlıurfa’ya gidene kadar size eskortluk edecek. O gelince hareket edersiniz’ dediler” diye konuştu. Kaya, “8 Eylül 2015 saat 04.00 sıralarında akaryakıt istasyonundan Gökhan ve Doğan’ın aracıyla eskort şeklinde Şanlıurfa’ya hareket ettik” dedi. Kaya, malzemenin yüklendiği sırada, Nuri, Gökhan, Mehmet, Bülent, Gökhan ve Doğan isimli şüphelilerin malzemenin Kilis’ten IŞİD’e götürülmesi sırasında TIR’ların dikkat çekerek yakalandığını, bu nedenle küçük araçlar ile yine IŞİD’e gönderilmesinin daha iyi olacağını konuştuklarını duyduğunu söyledi. Roboskili annelere soruşturma SELİN GÖRGÜNER Uludere Roboski bölgesinde 28 Aralık 2011’de sınırdan geçen 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesinin üzerinden 4.5 yıl geçerken Roboskili annelerin adalet arayışı sürüyor. Roboski Derneği Başkanı Veli Encü, 28 Kasım’da Şırnak Valiliği önünde yaptıkları basın açıklamasında atılan ‘katil devlet hesap verecek’ sloganı nedeniyle çocuklarını kay beden annelerden Mercan Encü ve Emine Ürek hakkında TCK’nin 301. maddesinden “Devleti, hükümeti aşağılamak”, Kadriye Encü hakkında ise hem 301 hem de “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlarından soruşturma başlatıldığını açıkladı. Mercan Encü, “Ne iftira atacaklarını şaşırdılar. Adalet istiyoruz, barış istiyoruz, failleri istiyoruz. Bizi susturmaya çalışıyorlar. Çocuklarımızın failleri açığa çıkana kadar, adalet önünde hesap verene kadar mücadele edeceğiz” dedi. Kilis’te roket bir can daha aldı Suriye’de IŞİD denetimindeki Bab bölgesinden geçen cuma günü atılan Katyuşa roket atar mermilerinin düştüğü Kilis’te Hatice Evran (63), Abdullah Kaçan (41) ve Mahmut Emre Arslan (14) yaşamlarını yitirmişti. Yavuz Sultan Selim Mahallesi’ne düşen mermiler nedeniyle 3 kişi de yaralanmıştı. Tedavi gören yaralılardan Suriye uyruklu Muhammed İdisa (14), dün yaşamını yitirdi. 18 Ocak gününden bu yana Suriye’den atılan roketlerle ölenlerin sayısı, 18’e yükseldi. Türkiye sınırında IŞİD 5 köyü aldı Türkiye’nin de desteklediği ‘ılımlı’ isyancılara saldıran IŞİD, Suriye’nin Türkiye sınırına yakın beş köyü ele geçirdi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Halep’in kuzeyindeki Azez civarındaki köylerin IŞİD’in eline geçtiğini duyurdu. Bölgedeki çatışmalardan kaçan on binlerce sivil, Kilis’in karşısındaki Azez’e sığınmıştı. haber 11 Otoriter demokrasi uyumlu AB’ye doğru Mültecilerin Türkiye’de kalmasının karşılığında ülkedeki basın ve ifade özgürlüğü ihlallerine Avrupa Komisyonu’nun sessiz kalması münferit bir vaka değil. Komisyon aynı tavrı, başka bir nedenle, Sırbistan’da Aleksandar Vucic iktidarının basın ve ifade özgürlüğüne yönelik sistemli saldırılarına karşı da sergiliyor. Başbakan Vucic, 24 Nisan’da yapılan erken seçimlerde, 2014’teki erken seçimlerde partisinin aldığı oy oranını umduğu gibi artıramadı ama korudu (yüzde 48). Aynı gün yapılan yerel seçimler ve Voyvodin özerk eyaleti seçimlerinden de güçlenerek çıkarak, 2012’den beri adım adım oluşturduğu iktidar tekelini pekiştirdi. Bu başarıda, Sırbistan’da medyanın giderek teksesli olmasının ve bağımsız basın organlarına yönelik örgütlü saldırıların hızla artmasına dayanan, “Vucic sistemi”nin önemli bir payı var. “Vucic sistemi” taşrada gazetecilere işlerini kaybetme tehdidiyle, iktidar partisine üye olmaları baskısı yapılması, bağımsız yayın organlarına ilan verilmesinin engellenmesi gibi geleneksel yöntemlerin yanında, iktidar yanlısı bir dizi çığırtkan medya müsveddesi aracılığıyla muhalif her sese karşı sistemli saldırılar düzenlenmesine dayanıyor. Sırbistan gazeteciler derneği NUNS, artık medyada siyasal konularda tartışma yapılmadığını, bunun yerini hükümetin istediği soruların sorulduğu basın toplantılarının aldığını, buna uymayan gazetecilerin işten atıldığını belirtiyor. NUNS’un başkanına göre iktidar medyası mahkeme ve polise ikame olmuş durumda. Balkanlar’da araştırmacı gazeteciler ağı BIRN, iktidarın baş hedeflerinden biri. BIRN’in Air Serbia özelleştirmesi ve başka kamu ihalelerinde yapılan yolsuzluk ve kayırmaları belgeleyen yayınlarını, Başbakan Vucic, “casusluk faaliyeti”, “Sırbistan’a zarar vermek amaçlı yalan kumpası” gibi nitelemelerle eleştiriyor. Vucic bu konuda tecrübeli. Kendisi Kosova sorunu sırasında, 19982000 arasında Miloseviç’in enformasyon bakanıydı. Yabancı gazetecileri sınır dışı etmek ve “yabancı güçlere satılmış Sırp gazetecileri” teşhir etmekle meşguldü o dönemde. Ayrıca, 1995’te Serebnica katliamı sonrasında, “Ölen her Sırp için, yüz Müslüman öldürebiliriz” demiş olmasını Bosnalılar unutmuş değil. Vucic’in aşırı milliyetçi Radikal Parti’yi 2008’de terk edip, aniden 180 derece tavır değiştirip, “muhafazakâr ve AB taraftarı” İlerici Parti’ye girip AB üyeliğini savunur hale gelmesi, siyasal alışkanlıklarının değişmesine neden olmadığı görülüyor. Kendisinin geçmişte çok hata yaptığını, “çok sersem bir enformasyon bakanı” olduğunu, şimdi bütünüyle değiştiğini söylese de, demek ki değişmek sadece söylemekle olmuyor. Gelelim Avrupa Komisyonu’nun Vucic’e karşı hoşgörülü, hatta sevecen tavrına. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Sırbistan’da basının ağır baskı altında olduğunu söyleyip, 2012’den beri aday üye olan bu ülkeye karşı AB organlarını uyardığında, genişlemeden sorumlu Avrupa Komiseri Johannes Hahn, “Bu iddiların şayia olduğunu” iddia edip, “somut kanıtlara ihtiyacım var” dedi! Çünkü Vucic, AB Komisyonu için, Sırbistan’da ve Balkanlar’da “istikrarın güvencesi”. Hem AB üyeliği taraftarı, hem Rusya karşıtı olmayan Vucic, Balkanlar’da AB ve Rusya arasında giderek yükselen nüfuz mücadelesinin denge noktasını oluşturuyor. Diğer taraftan, Kosova konusunda son dönemde yaptığı ve Sırp milliyetçilerini öfkelendiren sınırlı açılımlar da, AB’nin Vucic sistemine göz yummasına yol açıyor. AB teknokratları, adaylık sürecinin Vucic’i, 2008’de yaptığı siyasal manevranın esiri kılıp, geri dönüşü olmayan bir yola sokmuş olduğuna inanmamızı istiyorlar. AB Komisyonu yöneticileri, Macaristan’da Orban ve Polonya’da Kaczynski sistemleri yerleşirken belki yakında Avusturya’da aşırı sağ partinin adayı cumhurbaşkanı seçilecekken, muhafazakârotoriter demokrasileri sineye çekmeyi pragmatizmin gereği olduğunu düşünüyor olabilirler. Bu ise Vucic ve benzeri otokratların yola girmesi değil, AB’nin yol değiştirmiş olması anlamına gelir. Düzce’de öğrencilere LİNÇ GİRİŞİMİTAŞ VE SANDALYELERLE SALDIRDILAR Düzce’de sosyal medyada “terör örgütü propagandası” yaptıkları iddia edilen Düzce Üniversitesi öğrencileri R.A, A.E, M.A, U.C.B. ve M.Ş evlerine düzenlenen operas yonla gözaltına alındı. 5 öğrenci dün adliyeye sevk edildi. Bu arada 10 öğrenci, arkadaşlarına destek vermek için adliye önünde toplandı. Bunu öğrenen ve ülkücü oldukları belirtilen 30 kişilik grup da adliyeye geldi. Grup, aralarında kadınların da bulunduğu öğrencilere taş ve sandalyelerle saldırdı. Polis biber gazı ile müdahale etti. Saldırıya uğrayan öğrencilerden 2’si yaralandı. Polis, arkadaşlarına destek için toplanan diğer 8 kişiyi Emniyet’e götürdü. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle