23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazartesi 25 Nisan 2016 kultur@cumhuriyet.com.tr Ümit Ünal’dan ‘Mahlukat Bahçesi’ Senarist, yönetmen, yazar Ümit Ünal bu kez bir sergiyle “Mahlukat Bahçesi”yle karşımızda. Ünal, 30 yıllık sinema deneyiminin ardından Mahlukat Bahçesi’yle ilk göz ağrısına, çocukluk yıllarından bugüne taşıdığı resme dönüyor. Sözcüklerin, tümcelerin, kameranın yerini bu kez çizgi, renk, desen alıyor. Sokaktanhayattan “enstantane”leri sergiliyor “canlı yayın”la. Küratörlüğünü Zeki Coşkun’un üstlendiği, İstanbul Concept Joint Idea işbirliğiyle düzenlenen sergi, Kanyon Teras’ta 19 Mayıs’a dek gezilebilir. EDITÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 17 Oyun yazarı Ülkü Ayvaz uğurlandı Oyun yazarı Ülkü Ayvaz (61) dün son yolculuğuna uğurlandı. Önceki gün hayata veda eden Bayburt doğumlu Ayvaz, tiyatro oyunları ile günlük yaşamın ayrıntılarını işlediği öyküler yazdı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda dramaturg olarak görev yaptı. Çeşitli ödülleri de bulunan Ayvaz’ın yapıtları çeşitli dillere çevrildi, oyunları Devlet ve özel tiyatrolar ile yurtdışında Rusya, Makedonya ve Almanya’da sahnelendi. İlk kez 20112012 sezonunda sahnelenen “Külhanbeyi Müzikali” ile 16. Afife Tiyatro Ödülleri’nde Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü’nü kazandı. Yazar, TRT için “Çocuklarla Başbaşa” ile “Gençlerle Başbaşa” programlarına dramalar yazdı. l Kültür Servisi ‘Farklı koridorlarda dolaşmayı seviyorum’ n Önce oyunculuk, sonra çocuk karakterlere, hayata isyanını da, kitapları yazarlığı, şimdi de yö halanın evi satma kararındaki isya netmenlik. Zaten yapmak istedik nı ve havuzun kenarında durmadan leriniz arasında mıydı, yoksa bir adım atan çocuğun ya da camideki hikâye anlatma ihtiyacından mı çocuğun isyanını da... Kalabalıklar doğdu? içindeki sessizlikler ve söylenme Yönetmenlik de hayatımın bir miş gibi duran sözler var hikâyenin döneminde yapacağımdan emin içinde. İsteyen hepsini duyabilir. olduğum üretim biçimlerinden bi Annenin isyanı başından beri bek riydi. Bu film için en başta Burcu lenen ve bana göre de olması gere Aktaş, Nilüfer Uğur Dalay, Yalçın ken. Görünen, bilinen annenin isya Akyıldız’la birlikte yola koyulduk. Sonrasında muhteşem ve kosko Oyuncu ve yazar nıyken altta pek çok isyanla birleşiyor. Hikâyeyi böyle kurma nedeni caman bir ekip olduk. Mutluluk Görkem Yeltan, ilk mizin altında sözü kadına verme is verici bir deneyim olduğunu söyleyebilirim gönül rahatlığıyla. ‘Hayalimi gerçekleştirdim’ n Neden ilk filmde iktidar sembolü bir babanın baskısıyla dağılmakta olan bir aile dramı anlat uzun metraj filmi “Yemekteydik ve Karar Verdim”le bu kez yönetmen koltuğunda. İstanbul teğimizin olduğu da muhakkak. İkinci film yolda n Salah Birsel’in ‘Dört Köşeli Üçgen’ini filme uyarlayan ekiptesiniz. Hem o projeyi hem de ikinci filminizi anlatır mısınız? mayı seçtiniz? Bu da bir okuma olabilir elbette. Biz dağılmakta olan aile Film Festivali’nde prömiyer yapan film Başka Sinema Mehmet Güreli, dayısı Salah Birsel’in ülkemizin ilk felsefi romanı “Dört Köşeli Üçgen”ini, kendisine bırakılan bir miras olduğu yi değil de her şeye rağmen beraber olabilen bir ailenin bir Salonları’nda izlenebilir. için sinemada görmek istedi. Senaryosu bana ait. Güreli’nin çekimlerine doğru ilerlediğimiz bir EZGİ ATABİLEN araya geldiği bir zaman dilimini anlattık. Çok bildiğimiz ve bil diğimizi düşündüğümüz anlarda bi le bizi ters köşelere yatıran bir ya pıydı aile. Birbirine çarparak devam eden, ediyormuş gibi davranan çark lar etkiliyordu hepimizi. İktidar sembolü her şeyi bildiği ni ve kontrol ettiğini sanıyor olabilir ancak hikâyeyi takip eden bizler bi liyoruz ki hiçbir şey onun kontrolü altında değil ve hemen hemen hiç lerle dost olmaktan mutluluk duyuyorum. Sanatın içinde farklı koridorlarda dolaşmak istiyorum. Dolaştıkça mutluluğum artıyor. Yürürken düşüneceklerim, düşleyeceklerim bana kalmış. Şimdi katettiğim yolda durduğum nokta burası. Büyük bir iş yapmak için yola çıkılmadı “Yemekteydik ve Karar Verdim” ile. Ben kendi isteğimi, hayal ettiğimi gerçekleştirebildiğim için mutluyum. dönemdeyiz. Paris’te çekmeyi planladığım ikinci filmim ise senaryo aşamasında. O hikâye için Tarık Tufan’la çalışmaya başladık. bir şey bilmiyor krallığına dair. Karakter analizlerinde çok çalıştığımız ‘Sözü kadına verdik’ için de çizgileri bireylere göre belir n Nasıl bir ‘Görkem Yellemek kolay oldu. Herkes hem kendi tan sineması’ hayal ediyor, hem de ailenin içindeki kendiydi ve tasarlıyorsunuz? ben karakterleri takipteyken hiçbi Hayal dünyamdakile rini diğerinden daha çok sevmedim, ri gerçekleştirerek, vardıhepsine eşit mesafede durabildim. ğım hikâye için verdiğim ka n Filmde bir inşaat alanı, doğanın talanı, ezan vakti cami önünde seksek oynayan bir çocuk ve kurban kesme sahnesi gibi çeşitli hassasiyetlere işaret eden sahneler var. Hiçbirinde yönetmenin kendi sözünü söyleme çabası hissedilmiyor, zaten film kocaman bir söz. Bu bilinçli bir tercih olsa gerek. Neden? Kitaplarımda, yazdığım şarkı sözlerinde, diğer üretim alanlarında üzerinde yürüdüğüm ipler bu anlamda birbirine bağlanıyor. Kollarında mesajlar taşıyarak yapılmaya çalışılan sanatsal üretimler, var olan güzellikleri de yok ediyor hissi veriyor. Okur olarak, izleyici ola rarları uygulayabilerek mutlu olacağımı umduğum bir üretim dünyasının tasarısı benimkisi. n Babaya yani iktidar sembolüne isyan, yıllarca evlatlarının baskı yüzünden evden uzaklaşmasını izlemiş anneden geliyor. Bu seçim önemli. Neden kadının/ annenin isyanı? Filmde pek çok isyan ve sessiz çığlık var. Ben babanın kırgınlıklarındaki isyanı da işitiyorum, küçük kızın sakladığı koyunla isyanını kendince dile getirmesini de, ailenin büyük fFPİLİLRMMÖİMSFETİYSATENİRVBYAUALLFİP’iNlmMDdIeEŞMTeIhmet Güreli, Sema Poyraz, Gökçer Genç, Ayçıl Yeltan, Kaan Çakır, Turgay Aydın, Görkem Yeltan, Ilgaz Kocatürk ve Yasemin Zamanpur’un yanı sıra 37 yıl sonra sinemaya dönen Arzu Okay da rol alıyor. rak ben pankartlarla gezmeyen eser oğlunun babaya, diğer Bir tiyatro ustası daha göçtü İlhan Selçuk eşi az bulunur bir yazı ustasıydı. Kısa ve ko konusu davalar kapsamında hapse atılan, sonra da tuhaf bir ittifakın payan lay anlaşılır cümleler, dası olan bazı aktörlerin son derece sağlam bir üzerinde mutlaka dura mantık örgüsü ve anla cak, onların 68’den günü tılanı keyifli kılan çe müze uzanan çizgi ve fiil şitli yan motiflerle inşa ederdi köşesini. At izi it izineSohbeti de öyleydi. Ağ zından uzun tiradlar dö karışınca...küldüğünü, nerede baş lerini, bu ittifakın kuruluş koşullarını epey eşeleyeceklerdir. At izinin it izine karıştığı bir dönemdir bu. Peki, Yargıtay’ın Ergene layıp nerede bittiği bel kon kararı, akademisyenler li olmayan cümlelerle davasındaki tahliyeler, Can konuştuğunu hiç görmedim. Dündar ve Erdem Gül’ün da Düşünerek konuşur, uzun vasının diğer davayla bir bir birikimden süzülüp gelen leştirilmesinin reddi, hukuk fikirleri keyifli anekdotlar, devletine doğru gidişin işa çeşitli örnekler, Bektaşi fık retleri mi? İlhan Selçuk’un ralarıyla renklendirerek an “korku egemenliği”nin top latmayı severdi. Ama hep du luma giderek yayılması tes ru cümlelerle, özenle seçil pitinin günümüzde de geçer miş sözcüklerle... Korku egemenliği Yargıtay’ın Ergenekon davasıyla ilgili kararının duyurulduğu 22 Nisan tarihli Cumhuriyet’te İlhan Selçuk’un yapamadığı savunmasından alınmış satırlara yer verilmiş; orada da aynı sade, ama mantık örgüsü güçlü üslup hemen kendini belli ediyor: “1) Ne soruşturmanın sonu görünüyor... 2) Ne iddianamelerin sonu görünüyor... 3) Ne savcılık kamuoyuna güven telkin edebiliyor... 4) Ucu açık soruşturma gittikçe yayılıyor, toplumda (...) korku egemenliğine yol açıyor.” Ergenekon, Balyoz, hâlâ süren KCK davası, bunların hepsi bir dönem iktidar açısından stratejik adımları desteklemek üzere açılmış siyasi davalardı; işin en acıklı yanı, her şey göstere göstere yapılmasına rağmen söz konusu davaların sanıkları, hatta avukatları bile hepsinde ortak bir hukuksuz İlhan Selçuk luk zemini bulunduğu konusunda kamuya yansıyacak bir ortak tutumu benimseyemiyor, herkes –veya ezici bir çoğunluk kendisine yapılanı hukuksuzluk diye değerlendirirken, diğer tarafa yapılanı “barış için” veya “vatan için” yararlı buluyor, “o” sanıklarla “yan yana gözükmek” istemiyordu. ‘Vals fatal’ İktidarın, Türkiye’nin iki hassas fay hattının birinden diğerine sıçrayarak 14 yıldır sürdürdüğü “vals fatal”, böyle bir bölünme ve kamplaşma yaratılmadan gerçekleştirilemezdi zaten. Yaşanan sürece bugünden bakıldığında, bu meşum valsin devamı yönünde bilinçli faaliyet gösteren bazı aktörler ayırt edilebiliyor. İleride bu dönemin tarihini yazacak olanlar, iktidarın dışında, muhalefette gözüken, hatta bir bölümü söz liliğini koruyup korumadığına baktığımda, pek umutlanamıyorum. Üstelik “siyasi dava” perspektifinden asla vazgeçilmemesi, bu “Demokles kılıcı”nın yeni işbirlikleri çerçevesinde yine kullanılabileceğini akla getiriyor. Bence yargıdaki gidişatın ne yöne olduğunu 2011’de açılan ve hâlâ süren KCK davalarını izleyerek anlayacağız. Sevgili İlhan Ağabey, bu hoyrat süreçte çok incindi, iktidarın topyekun saldırısının yanı sıra, basının tavrından, özellikle Türkiye’nin çoğu kendince despot bozuntusu olan, ama iş başkalarına akıl vermeye gelince liberal kesilen entelektüellerinden gelen saldırılardan, “gözaltına alınmamalıydı tabii ama...”lardan çok yıprandı; belki dinlenmeye çekilmeliydi, ne çare ki gazetenin yükü de onun sırtına bindi, geri dönülmez noktaya öyle varıldı. Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Çetin İpekkaya, Berlin’de toprağa verilecek 1957 yılında Genç Oyuncular’ın kurulu Oyuncuları’nın kuruluşunda iki tiyat şunda da yer almış olan ro ekibine de ilk katı tiyatro oyuncusu ve yö lanlardan biri olarak netmeni, sinema filmle oyunculuk ve yönet rinde de roller alan Dr. menlik yaptı. Küçük Çetin İpekkaya (79), ön Sahne’de çalışması ceki gece yaşama veda et nın ardından 1963 ti. Muhsin Ertuğrul’un yılında Özel Kadıköy gayretleriyle Fransa’da Tiyatrosu`nu kurup yönetmenlik eğitimi bur yönetti. 1964 yılında su kazanan sanatçı, İs Şehir Tiyatroları’nda tanbul Üniversitesi Fran yönetmen ve oyun sız Filolojisi Bölümü’nde Çetin İpekkaya cu olarak çalışma eğitim görürken, bir yan Fotoğraf: Devrim Baran ya başladı. Bir dö dan da Paris’te Jean Vil nem Devekuşu Kabare ti lard yönetimindeki T.N.P.’de sta yatrosunda dersler verdi. 1968 jını yaptı. 1960 1963 yılları ara 1983 yılları arasında İstanbul sında Arena Tiyatrosu ve Kent Konservatuvarı’nda sahne tatbikatı öğretmeni olarak çalıştı. 1983’te sıkıyönetim kararıy la 1402 sayılı yasaya göre Türkiye’deki görevlerine son verilince, Alman Değişim Akademisi’nin davetiyle Berlin’e giden sanatçı, 1984’de Berlin’de “Tiyatrom” adlı bir topluluk kurdu ve 1988’e kadar sanat yönetmenliğini yaptı. 1991’de Türkiye’de devlete karşı açtığı davaları kazanarak Şehir Tiyatroları’na geri döndü. İpekkaya, 42 oyunda oynayıp, 118 oyunda yönetmenlik yaptı. Türkiye dışında Almanya, Hollanda ve İngiltere’de çeşitli kurum ve kuruluşlarda da eğitmenlik yaptı. İpekkaya’nın cenazesi Berlin’de toprağa verilecek. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle