18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 25 Nisan 2016 14 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yorum Ulusal egemenlik siliniyor! İki konu son günlerde önemle tartışılıyor; dokunulmazlıklar ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. AKP 23 Nisan Bayramı’nın kutlanmasını resmen yasaklarken, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda anayasa değişikliği yapmak istiyor. Ayrıymış gibi görünseler de bu ikisi ulusal egemenlik kavramında birleşiyor. 23 Nisan; ulusal egemenliğin doğum günü Tarih boyunca toplumların yaşadığı en tartışmalı ve kanlı savaşlara yol açan soruların başında yönetim yetkisinin nereden kaynaklandığı gelir. Bu ülkenin tarihinde de 23 Nisan 1920 çok büyük bir niteliksel dönüşümü simgeler. 23 Nisan egemenliğin kaynağının gökten yere indirildiği gündür. 19 Mayıs 1919’da başlayan kongreler sürecini taçlandırarak tamamlayan 23 Nisan, egemenlik milletindir ya da ulusundur kararlılığıyla verilen Kurtuluş Savaşı’nın halk idaresi olan Cumhuriyet’in kuruluşunun yolunun açıldığı tarihtir. AKP yıllardır diğer ulusal bayramlarla birlikte özellikle 23 Nisan’ı önemsizleştirmeye çalışıyor. Bu yıl, terör gerekçesiyle 23 Nisan yasaklandı. Ancak bu günlerde hemen her gün, hatta aynı günde iki kez, çok geniş katılımlı törenler nasılsa yapılabiliyor. Şu soruyu sormanın zamanı çoktan geldi: Sakın AKP’nin genleri egemenliğin kaynağının gökten yere indirilmesine karşı olmasın? Böyle dokunulursa Milletvekili dokunulmazlığı halkın seçtiklerinin her türlü korku ve kaygıdan uzak çalışmalarının ve görüşlerini özgürce açıklamalarının güvencesidir. Bu nedenle de milletvekili dokunulmazlığı ulusal egemenliğin etekemiğe bürünen göstergesidir ve kaldırılması da anayasada kimi somut koşullara bağlı olarak sınırlandırılmıştır. Doğrudur, ülkemizde, ulusal egemenlik kavramını hiçe sayarcasına milletvekili adaylarını esas olarak parti genel başkanları saptıyor. Ayrıca kimi milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kötüye kullandıkları görülebiliyor. Yine de var olan anayasal düzenleme milletvekili dokunulmazlığını koruyucu bir özelliktedir. Oysa AKP’nin önerisinde anayasaya şu geçici madde eklenerek …yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında… Anayasanın … 83. maddesinin, “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” hükmü uygulanmayacak denilmektedir. Ülkemizin hukukunun AKP eliyle nasıl siyasallaştığı biliniyor. Dokunulmazlıkların AKP’nin istediği biçimde kaldırılması, ilgili milletvekillerinin içinden seçilecek kimilerinin bir hukuksuzluk denizine atılması anlamına gelecektir. Böylece AKP, Meclis aritmetiğiyle istediği gibi oynayabilecektir. Önemle ve özenle belirtilmelidir ki dokunulmazlıkların bu biçimde kaldırılması ulusal egemenliğin de sonu demektir. CHP genel başkanının, “AKP önerisi anayasaya aykırıdır, ancak destekliyorum” yaklaşımı, ayrıca, çok büyük ve tarihi bir niteliksel yanlıştır. Çünkü, bu destek yalnız CHP’nin değil, Cumhuriyetin de varlık nedeni olan ulusal egemenlik temelinin yok edilmesine ortak olunması anlamına geliyor. Kaldı ki bu öneriye destek verilirse, bundan sonra AKP’nin hiçbir yanlış uygulamasına karşı çıkılamaz. CHP’nin hamuru ulusal egemenliktir. AKP, milletümmet düzleminde kavram karışıklığı da yaratarak ulusal egemenlik kavramını toplumun bilincinden silmeye çalışıyor. Cumhuriyet gazetesinin ve CHP’nin değişik birimlerinin halkla birlikte 23 Nisan’ı anma toplantıları yapması bu bağlamda ayrı bir olumlu anlam taşıyor. 25 NİSAN 2016 SAYI: 33073 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04.26 06.03 13.09 16.55 20.02 21.32 Ankara 04.15 05.49 12.54 16.39 19.45 21.12 İzmir 04.43 06.15 13.16 17.00 20.05 21.30t ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Önemli Bir Konu Gazetelerin, gazetecilerin meslekleri ile ilgili yönlendirici metinlere, kuralları anlatan belgelere gereksinimi büyüktür. Bu gereksinimin zaman içinde arttığı da ortada. Yeni teknolojilerin, hızlı çalışma zorunluluğunun kimi zaman kolaylık sağlasa da sorunları artırdığı bir gerçek. Haberler daha fazla dikkat, daha fazla özen istiyor. Gazeteciler meslekleri ile ilgili genel kuralları kuşkusuz biliyor, kendi gazetelerinin yayın ilkelerine uyma konusunda da çaba harcıyorlar. Ama örneğin barış gazeteciliği, gazete dilinde ırkçılığa, nefret söylemine yer verilmemesi, kadın ve çocuklarla ilgili yayınlara ilişkin temel ilkeler gibi konularda yeni çalışmalara, tartışmalara gereksinim büyüktür. Geçen günlerde İPS İletişim Vakfı Yayınları arasında çıkan Prof. Dr. Sevda Alankuş’un hazırladığı Barış Gazeteciliği El Kitabı bu alanda büyük bir boşluğu doldurmaya aday. Özellikle günümüzde gazetecilerin, muhabirlerin özel çaba göstermesi gereken bir alanla ilgili temel ilkeler kitapta yer alıyor, çok yönlü değerlendiriliyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin hazırladığı Kadın ve Medya: Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu da öyle. Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi değerli dostum Faruk Bildirici de “İsimlerin Kodlanması Fotoğrafların Buzlanması” konulu bir çalışma yaptı ve tartışmaya açtı. Bildirici’nin ele aldığı bu konu da büyük önem taşıyor ve uygulamalarda bir standart ne yazık ki yok. Bildirici’nin hazırladığı kılavuz tartışılarak belki genel ve ortak bir uygulamanın kapısı açılabilir. Böylelikle habercilikte önemli bir sorunun da üstesinden gelinmiş olur. Bildirici’nin hazırladığı kılavuz şu maddeleri içeriyor: “l Adli vakalarda iddianame hazırlanıp yargılama başlayana kadar isimler kodlanır. Yargılama sırasında ve kararlarda isimler açık yazılabilir; ancak tereddüt yaratan durumlarda isimlerin gizlenmesi tercih edilir. Dijital mecrada yargı kararına kadar isimler gizli tutulur. l Siyasi davalarda ve ünlülerle ilgili yargılama ve soruşturmalarda isimler açık yazılabilir. l İsim kodlamaları, polis ve yargı haberini karmaşık ve okunamaz hale getiriyorsa ‘Bayan X / Bay Y’ gibi kodlamalar ya da (ABD’deki Jane Doe ve John Doe adlandırması gibi) takma isimler kullanılabilir. l Çocuklarla ilgili suçlarda sanık, tanık ya da mağdur olan 18 yaşından küçüklerin isimleri ve fotoğrafları hiçbir şekilde yayımlanmaz. Bu tip vakalarda illüstrasyon, kolaj, arşiv fotoğraf ve görüntüleri de yayımlanmaz. l Şiddet mağduru kadınların (kendileri açıkça izin vermediği sürece) kimliği, unvanı, adresi gibi kişisel bilgileri gizlenir. Bu durumda isimleri kodlanarak, fotoğrafı da buzlanarak bile verilmez. l Tecavüz ve cinsel saldırılarda illüstrasyon, kolaj, arşiv fotoğraf ve görüntüsü kullanılmaz. Bu saldırılarda yaşamını yitirenlerin isim, fotoğraf ve kişisel bilgileri yayımlanırken ‘ölenin anısının lekelenmemesi’ne özen gösterilir. l Adli ya da olumsuz vakaların meydana geldiği ticari kuruluşların ve kaza yapan otobüs firmalarının adları, suçlayıcı ifadelere yer vermeden ve firma yetkililerinin de görüşü alınarak yazılır. l Şehit olan güvenlik görevlileri ile kaza ya da felaketler sırasında ölenlerin isimleri, yakınlarının ölümden haberdar olmalarından sonra yazılabilir. l Pornografik fotoğraf ve görüntüler buzlanır. Ancak çıplaklığın haberin unsuru olması ya da sanatsal bir çalışmanın konusu olması halinde buzlama yapılmaz. l Kanlı ya da şiddet içeren fotoğraf ve görüntüler buzlanarak kullanılabilir. Ölülerin yakın plan fotoğraflarına yer verilmez, yüzler mutlaka buzlanır. l Bir haberde kimliğinin gizlenmesine karar verilen kişinin fotoğrafı tanınmayacak şekilde buzlanır, adı ve soyadı kodlanır, adres, işyeri, unvanı, yakınlarının adları gibi tanınmasına yol açacak hiçbir bilgiye yer verilmez. l Kimlik bilgilerinin ve isimlerin gizlenmesi, fotoğrafların buzlanması kriterleri, dünya haberleri ve yabancılar için de geçerlidir.” Arkadaşlarımı bu çalışmayı tartışmaya ve katkıda bulunmaya çağırıyorum. Cumhuriyet, Cumhuriyet’e çok yakıştı… Bugün kullandığım başlıktaki iki ‘Cumhuriyet’ sözcüğünden hangisinin gazete, hangisinin ise devletimiz anlamına geldiğini sorgulamak, kanımca gereksiz. Çünkü TBMM’nin açılışından bu yana geçip giden neredeyse yüz yıl boyunca bu iki sözcük aynı zamanda kavramlaştı; ya da, deyiş yerinde ise, birbirinin olmazsa olmazını oluşturdu. Gazete olarak Cumhuriyet, Devlet Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün rahmetli Yunus Nadi’ye direktifi üzerine yayın hayatına başlamıştı. Bu nedenle, her iki ‘Cumhuriyet’in DNA’larının zamanla bir özdeşlik yörüngesine oturmuş olması kimseyi şaşırtmamalıdır. Buraya kadar yazdıklarımdan, gazete olarak Cumhuriyet’in hep ‘devlet’in savunuculuğunu yaptığı anlamı kesinlikle çıkartılmamalıdır. Tam tersine, Cumhuriyet gazetesi zaman oldu, gerekli gördüğü yerde devletimizin işleyişi karşısında en eleştirel tutumları almaktan da çekinmedi. Hatta bu nedenle, yine kimi zaman başına gelmedik kalmadığı da oldu. Ama bu yol kazaları, gazeteyi rayından çıkartmadı. Çünkü o raylar, milli mücadele ile birlikte doruğa tırmanan Anadolu İhtilali’nin ruhuyla döşenmişti. Cumhuriyet ve ‘Aydınlanma…’ Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlık düzeyine Türkiye Cumhuriyeti olarak ulaşmanın yollarını hep Aydınlanma hedefine varmakta aradı. Bu uzun ve zahmetli yoldan onu saptırmak isteyenler de her defasında sağlıklı bir organizmanın kendisine zararlı öğelere direnmesi gibi, saf dışı edildiler ya da kaldılar. Bugünkü iktidar, özellikle son yıllarda gittikçe artan bir hız temposuyla, Mustafa Kemal’in Anadolu İhtilali’nin ve onun katıksız ürünü olan Cumhuriyet’in temellerini yıkmak peşinde. Bu amaca erişmek için de 1923’te kurulan ‘ulusdevlet’in ‘ulus’ öğesini yozlaştırmak için akla gelebilecek ve gelemeyecek bütün yollara başvurmakta. Bir ulusu ulus olarak ayakta tutan değerleri ve araçları, başta ulusal günler ve bayramlar olmak üzere, yozlaştırmak, önemsizmiş gibi göstermek ve yakın tarihten neredeyse silmek ise bu yolların başında geliyor. Bu bağlamda işe yanılmıyorsam 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile başlandı. Onu Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yönelik ‘olmasa da olur’ çabaları izledi. Ve geçen günlerde bu çabalar, Türk ulusunun Sevr paçavrasına tarihsel yanıtı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümüne kadar uzandı. Cumhuriyet gazetesinin tarihsel yanıtı ve misyonu… İşte tam bu noktada Cumhuriyet gazetesi, basın tarihimizde her zaman altın harflerle kalacak olan bir karara imza atıp onu uyguladı. Şehitleri bahane ederek 23 Nisan resepsiyonunu iptal eden TBMM yönetiminin bu kararına karşı çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde bir ‘alternatif resepsiyon’ düzenledi. Gazete yönetiminin bu uygulaması, bundan böyle hep akıllarda kalmalıdır. Çünkü gazete, TBMM’nin bugünkü yönetimine şu mesajı vermiştir: “Siz, bu davranışınızla çatısı altında varlık kazandığınız o yüce kuruma ters düştünüz! Çünkü iptal ettiğiniz toplantı, aslında sadece size değil, fakat bütün bir ulusa ait bir değerdir. O nedenle biz de bu gerçeğin ışığında yalnızca ulusun söz sahibi olduğu bir girişimi gerçekleştiriyoruz!” MŞEeRArLeAKfŞsEiNzElRe: rle mücadele edeceğim MHP Genel Başkan Adayı Meral Akşener adaylık çalışmaları kapsamında Bursa’da yaklaşık 10 bin kişiyle bir araya geldi. Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen toplantıda Akşener, kendisine koltuk meraklısı yakıştırması yapanlara, “Onun için biz sizin adınıza, gençlerimizin adına, hanımlarımızın adına bütün koltuklara talibiz. Ben tek başına iktidar olacağım” dedi. Akşener, paralelle mücadeleyi gündemde tuttuğu için hedef haline getirildiğini ifade ederek, “Bir kadının uğrayabileceği en ağır iftiraya uğradım. Ben bu arkadaşlarla, bu şerefsizlerle mücadelemi yapacağım” dedi. Raşit Tükel Mungan Erez MUNGAN’DAN DESTEK “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için tutuklanan ve geçen günlerde serbest bırakılan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, eşi eski İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gen çay Gürsoy, CHP milletvekili Dr. Ali Şeker, CHP PM üyesi Hüsnü Süslü de seçimlerin yapıldığı yere giderek Demokratik Katılım Grubu’na destek verdi. İTO’da 2. Erez dönemi SİBEL BAHÇETEPE 37bini aşkın üyesi ile Türk Tabipleri Birliği’ne bağlı en kalabalık oda olan İstanbul Tabip Odası (İTO) seçimlerini Prof. Dr. Selçuk Erez başkanlığındaki Demokratik Katılım Grubu 2 bin 800 oy alarak kazandı. Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi ile Sultanahmet Ticaret Meslek Lisesi’nde yapılan seçimlerde 4 farklı grup yarıştı. 25 yıl dır yönetimde olan Demokratik Katılım Grubu, gazetemiz yazarı ve kadın hastalıkları doğum uzmanı olan Prof. Dr. Selçuk Erez’in başkan olduğu liste ile 2 bin 800 oy aldı. 5 bin hekimin oy kullandığı seçimlerde İstanbul Hekim Dayanışması 1050; Cumhuriyetçi Hekimler 900; Toplumcu Hekimler ise 130 oyda kaldı. Erez, “Demokrasi, barış ve hekimhasta hakları konusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi. l İSTANBUL CUMHURBAŞKANI Erdoğan: Dolmabahçe mutabakatı ne ya! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Şu bat 2015’te Dolmabahçe Sarayı’nda HDP ve AKP’li heyetlerin birlikte açıkladığı 10 maddelik mutabakata ilişkin “Dün siyasi partilerin başkanları Meclis’te konuşma yapıyor. Çıkmış, terör örgütü arkasında ya, Dolmabahçe Mutabakatı’ndan bahsediyor. Ne mutabakatı ya? Nereden çıkmış bu? Bu hükümetin, terör örgütüyle hiçbir mutabakatı söz konusu olmamıştır” dedi. Adana’da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Pensilvanya’da oturuyorsun, haydi çık gel. Orada niye duruyorsun. Suçlu değilsen gel, hepsi kaçıp gittiler. Ne demiştim? İnlerine gireceğim demiştim. Girdik mi? Bir kısmı biliyorsunuz cezaevlerinde, bir kısmı yurtdışına gittiler. Güvenlik güçlerimiz bunları kovalıyor. Bu ülkeyi bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir” dedi. “Destan yazacak olan var mı burada?” diye soran Erdoğan, “Bugün kahraman askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız al bayrağımızın destanını yazdılar, destanını yazıyorlar... Ülkemizin ve milletimizin değerlerine kin kusan son çene kapatılana kadar bu mücadele bitmeyecek” dedi. l ADANA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle