25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 20 Nisan 2016 6 Coşkuyla kutlayacağız w haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 23 NİSAN RESEPSİYONUNA DESTEK YAĞIYOR iptal edilmesi ayıp l Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 17. başkanı, 23 Nisan resepsiyonun terör olayları ve şehitler nedeniyle iptal edilmesini ayıplayarak gazetemizin resepsiyonu üstlenmesini desteklediğini açıkladı. cumhuriyet’e rövanş l Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan: 23 Nisan gibi bayramların resepsiyonlarının iptal edilmesini Cumhuriyete karşı bir rövanş olarak görüyoruz. Cumhuriyet’in resepsiyon girişimini de bu anlamda çok sevdik. iptal bizi şaşırtmadı l Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy: Parlamenter sistemi bekleme odasına aldığını söyleyen ve Meclis sistemiyle problemi olan iktidarın, resepsiyonu iptal etmesi bizi şaşırtmadı. Gerekçe olarak açıkladıklarına gelince de, herkes biliyor ki bunlar bahane. HER ŞARTTA KUTLANMALI l KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak: 23 Nisan’ı çocuklara daha iyi bir dünya bırakma anlayışı içinde önemli bir gün olarak değerlendiriyoruz. Bu bayramın her şart altında en güçlü biçimde kutlanması gerektiğini düşünüyoruz. değerlere sahip çıktı l Alevi Vakıfları Federasyonu Yöneticisi İsmail Saçlı: Hükümet halkı Cumhuriyetin değerlerinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Cumhuriyet gazetesinin 23 Nisan resepsiyonu düzenlemesi, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkması çok güzel. tarihsel bir görev l Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu: 23 Nisan, Cumhuriyetin topluma kazandırdığı önemli değerlerden biri. Bu değerleri aşındırmaya dur demek hepimizin ortak sorumluluğu. Cumhuriyet Gazetesi’ni kutluyor, resepsiyonu destekliyorum. Dink davasında 9 yıl sonra itirafta bulunan Zenit tahliye oldu GÖZ YUMDUK Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dava kapsamında 26 ka mu görevlisi 9 yıl sonra ilk kez hâkim karşısına çıktı. Duruşmaya tutuklu sanıklar eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan CANAN COŞKUN Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Muhittin Zenit, Ercan Demir, Özkan Mumcu ve Yasin Hayal katıldı. Başka suçlardan tutuklu bulunan Tamer Bülent Demi rel, Osman Gülbel, Ali Poyraz, Hamdi Egebatan sesli görüntülü sistemle bu lundukları cezaevlerinden duruşmaya katıldı. Duruşmada tutuksuz sanık lardan eski İstanbul Emniyet Müdü rü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihba rat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Faruk Sarı, Hasan Durmuşoğlu, eski Emniyet İstihbarat Daire Başka nı Sabri Uzun, Onur Karakaya, Şükrü Yıldız, Mehmet Ayhan, Erhan Tuncel ve Osman Hayal de bulunurken Ogün Samast duruşmaya katılmadı. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda toplanan “Hrant’ın Arkadaşları” adlı grup duruşma öncesi eylemdeydi. Reddi hâkim ÖLDÜRÜLECEĞİNİ SÖYLEYİP ASKERE GİTTİM Sanık Yılmaz Angın’ın avukatı Kemal Angın, dosyanın siyasi içeriğe sahip olduğunu belirtti ve “Suçlamayla ilgisi bulunmamasına rağmen dosyalar siyasi konjonktürle birleştirilmiştir” diyerek mahkeme heyetinin reddini istedi. Heyetin reddini talep edenler arasında Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da davaya katıldı. Duruşmada savunma yapan istihbaratçı Muhittin Zenit, cinayetin ardından ortaya çıkan Erhan Tuncel ile arasında geçen telefon kaydı hakkında, “Israrla bilgi almak istiyorum. İstihbarat taktik ve yöntemleriyle bilgi almaya çalışıyorum. Devlet olarak göz yumduk. Telefonu medyaya pazarlayan devlet ahlakından yok Ali Fuat Yılmazer’in sundur. Kusurları ört avukatı Hüseyin Ataol ve İstanbul mek için, algı operasyonu için pa Emniyeti C5 Büro eski çalışanı 4 po zarladılar. Telefon kaydını gerçek lisin avukatı da yer aldı. Mahkeme suçlular bulunmasın diye medyaya başkanı Canel Rüzgâr, reddi hâkim pazarladılar” diye konuştu. talebinin karara bağlanmadan dos Tutuklu polis sanıklardan Trab yanın esasına girilmeyeceğini ifade zon İstihbarat Şube Müdürlüğü es etti. Mahkeme başkanı ayrıca sanık ki çalışanı Özkan Mumcu ise, “Ci avukatlarının itirazı üzerine, duruş nayetten 6 ay önce askere gittim. mayı izleyen gazeteci Nedim Şener’i Cinayet ben askerdeyken gerçek ileride tanık olarak dinlenebileceği leşti. Görevde olmayan birinin so gerekçesiyle salondan çıkardı. rumluluğu kabul edilemez” dedi. Mumcu 15 aydır tutuklu olduğunu kaydederek, “İddianamede benim görevde olduğum söyleniyor. Daha ne diyeyim? Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisini alıyoruz, önemsiyoruz. İstihbarat Daire Başkanlığı’na yazıyoruz. İstanbul’un da bilmesi gerekir diye İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne de yolluyoruz. Yasin Hayal’i dinliyoruz. Sinyal bilgilerinden adım adım takip ediyoruz” dedi. Bu sırada Yasin Hayal’in kardeşi Osman Hayal “Bu adamı bir kere bile niye almadınız Emniyet’e” diye tepki gösterdi. İnfaz edilecektim Eski Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü çalışanı Ercan Demir ise, 19 Ocak 2015’te tutuklandığını anımsatarak, “Tehcirin 100. yılında tutuklanmamı kimse bana izah edemez. Tesadüf falan değil” dedi. Demir, “Cizre’ye atandıktan sonra infaz talimatım verildi. Öldürmeyen Allah öldürmüyor” de 2 sanığa tahliye AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin birleşen davalarda, tutuklu sanıklardan Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu tahliye edildi. Duruşma 242526 Mayıs 2016 tarihine ertelendi. di. Demir’in avukatı Emre Telci, “Bu davanın sanığı nasıl hâlâ İstihbarat Daire Başkanı? Evrakları imha edip etmediğini nereden bileyim? Terazinin kefesinin olmadığı bir yargılama bu” diye konuştu. Ramazan Akyürek ise, “Burada yargılanıyor olmam Hrant Dink’in hayatından önemli değil. Tutuklu olmam Dink ailesinin yaşadıklarından önemli değil. Cinayetin faillerini tanımıyorum. Hiçbir şekilde irtibatım olmadı. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. “Daracık bir kuyu. Tahtalarla çevrelenmiş. Bir insanın elinde ebadı lık yeniden imar ve kalkınma yardımı yapmayı kararlaştırmışlardı. Bu yardım fazla büyük olmayan bir yükle ol ların şimdiye kadar sade dukça zorlanarak geçebileceği ka ce 1.4 milyar dolarlık bö dar dar... Yaklaşık 15 metre aşağı lümü yapılabildi. Dün da bir genç duruyor. Dibe indikçe ya Bankası raporunda yar alan daha da daralıyor. Sürünmek dım vaatlerini sadece ABD gerek... Yukarıdan bakarken bile Türkiye Gazze’yeinsanın asabı bozuluyor. Kuyunun ve Hollanda’nın yüzde yüz oranında yerine getirdi dibinde paketler var... Yiyecek paketleri. Birazdan onları yukarı çe ‘aidatını’ ödemedikecekler. Bunlar dağıtılacak ve in ği, Avrupa Birliği’nin ise taahhüt ettiği miktarın yüzde 72’sini ödeyerek 250 mil sanlar bu paketlerle doyacak. yon dolarlık yardımda bu Etrafıma bakıyorum... Toz toprak ve yıkıntı. Böyle onlarca kuyu var burada. Bir ucu Mısır’da, bir ucu Gazze’de. Yerin metrelerce altından buradaki insanlara yaşamlarını sürdürebilecekleri malzeme geliyor. Tünel diyorlar hani... Gazze yolculuğuma bu tünellerin başında başlıyorum.” Mavi Marmara olayından he sı. Gitmeden önce de ve sonrasında da başta Birleşmiş Milletler adına bölgeye giden Richard Goldstone’un raporu olmak üzere kitaptan habere bulabildiğim her şeyi okumaya çalışıyorum. Önceki gün (18 Nisan) Deutche Welle’deki haberi görünce de dikkat kesildim. Belki yalanlama gelir diye de 1 gün bekledim. Şöyle di lunduğu belirtildi. Almanya 63 milyon dolarlık yardımla yükümlülüğünü yüzde 88 oranında yerine getirdi. Dünya Bankası raporunda yardım taahhütlerini yerine getirmekte geciken ülkeler arasında Türkiye’nin de adı geçiyor. Gazze yardımlarına 200 milyon dolarla katılacağını duyuran Türkiye, şimdiye kadar üstlendiği yü men sonra gittiğim Gazze’den yordu metinde: kümlülüğü yüzde 32 oranında ye geçtiğim ilk haber böyle başlı “2014 yılındaki Gazze rine getirmiş. Gazze’ye 500 mil yordu. Meslek hayatımın beni Savaşı’ndan sonra donör devlet yon dolarlık yardım taahhüt eden en etkileyen yerlerinden biri ora ler bu bölgeye 3.5 milyar dolar Suudi Arabistan üstlendiği yardı mın sadece yüzde 10’unu yapmış. Katar’ın payı ise taahhüt ettiği rakamın yüzde 15’inde kalmış.” Ne tuhaf değil mi? Gazze adını en çok anan, bunu gerek iç politikada gerek uluslararası arenada sık sık kullanan Türkiye, söz verdiği yardımın (yükümlülüğün) sadece yüzde 32’sini yerine getirmiş. Türkiye’nin son dönemdeki en yakın dostları Suudi Arabistan ve Katar da sınıfta kalmış. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sık sık “IMF’ye bile borç verecek duruma gelen ülkeden” bahsediyor. Geçen günlerde İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kapanış konuşmasında, aidatlarını ödemeyen ülkeleri “56 üyeden ödeme yapanlar” diye açıklamaktan çekinmiyor. Ama bugün ortaya çıkıyor ki Türkiye hem de Gazze’ye karşı yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Gazze’nin “siyaseten verilen sözler” kadar, temiz sudan gıda ve ilaca, yeni evlere, hastanelere reel yardım ihtiyacı var. İntikam iktidarı “Tayyip bizim intikamımızı aldı” dedi... “Kimden aldı intikamınızı” diye sorduğumda da cevap netti: “Üst tabakadan”!.. Ankara’da toplumun tam da sözünü ettiği türden “üst tabaka” kesimlerine hizmet veren “zanaatkâr” bir tanıdığımdan söz ediyorum. Aslında daha öncesinde oy verme eğilimi merkezsağdan (Tansu Çiller) milliyetçi sağa (Devlet Bahçeli) kadar açılan yelpazede seyretmiş, kendisini de siyasi olarak MHP’ye yakın sayan biri o. Belirgin bir diğer siyasi tavrı varsa o da CHP antipatisi. Evet inançlı, ama içkisini de içiyor, hayatın hazlarından da yeri geldiğinde doya doya yararlanmasını biliyor!.. AKP sökün ettikten sonra ona da oy vermiş. Bununla birlikte 7 Haziran’da tekrar MHP’ye yöneldi. Toplumun “modern” addedilen kesimlerinde belirmiş yaşam biçimine tehdit kaygısını da paylaşmıyor değil çünkü... Ama tabii çevresinde hısımakraba, eşdost hâlâ AKP’ye “kemik gibi” bağlı insanlar var. Onlarla beraber, iç içe yaşıyor. Dolayısıyla da hem onları anlıyor, hem de onların AKP’de ısrar etmelerinin sebeplerini gayet iyi biliyor ve bu noktada onlara hak veriyor, yaklaşımlarını da paylaşıyor. İşte o yüzden, yaşanan tümüyle aşikâr yolsuzluklara, ne inançla ne vicdanla ne ahlâkla bağdaşır “dinbaz”lıklara rağmen ve bunları unutturma, “gargaraya getirme” yolunda Güneydoğu başta olmak üzere ülkenin yeniden yangın yerine çevrildiği de ortadayken neden hâlâ bu destek diye tartışma kızıştığında yukarıdaki ifadeyi kullanıyor: “Tayyip bizim intikamımızı aldı!..” HHH Bugün ustalık noktasına geldiği zanaata, neredeyse çocuk yaşta bir çırak olarak ilk adımını attığında tüm masumiyetiyle hizmet etmek için seferber olduğu müşteri, şöyle bir dönüp onun suratına bakmış, sonra da tiksinti yüklü bir yüz ifadesiyle, “Git ellerini yıka da gel” demiş. Kırılma noktası burası! O gün bugündür, büyüyüp ustalaşarak hâlâ sürdürdüğü işinde karşısına çıkan müşterilerin pek çoğu, elbette medeni çerçevede (profesyonelce) olumlu ilişki sürdürse de ona göre “özde” aynı mo tivasyonla kendisi gibi olanlara bakan insanlar... Yani onun içinden çıktığı dünyadakileri hor gören, küçümseyen, “koyun” sayıp aşağılayan insanlar... Ve sohbetleri, izlenimleri, gözlemleri temelinde kuvvetle ileri sürüyor ki bunlar, ziyadesiyle CHP’ye oy veren insanlar. Bu nedenle diyor ki AKP, daha doğrusu Erdoğan ne yaparsa yapsın, ülkeyi ateşe atmış atmamış hiç fark etmeksizin, on yılların bu birikmiş “kültürel” hıncını alma yolunda gerek söylem, gerekse pratik olarak sergilediği performansla bu büyük kitlesel desteği buluyor, bulmaya da devam edecek. HHH Peki ama, diye soruyorum tekrar, o sözünü ettiği “üst tabaka” sadece onu, onun gibi olanları mı hor gördü, küçümsedi, aşağıladı?! Ya CHP’ye oy veren yoksullar?.. Benzeri aşağılanmalara, hor görülmelere o “üst tabaka”, diğer bir deyişle (kimilerine “yazım hatası” gibi gelebilecekse de kullanmaktan kaçınmayacağım) “Cumhuriyet Aristokrasisi” tarafından uğramış, bizim gibi “dar gelirli” memur çocukları, Aleviler, elbette Kürtler ve dahi solcular, sosyalistler?.. Kabul ediyor etmesine ama yine de, “Bizim ne hissettiğimizi anlayamazsın” diyor. Kanımca bu noktada “kimlik” ve “kültür”, tüm çarpıcılığı ve kristal berraklığıyla farkını fark ettiriyor. Aslında “sınıfsal” bir kibrin sonucu olarak toplumun tüm “Aşağıdakiler”ine yönelik tutumlar, benzer yaşam biçimini paylaşma noktasında, yani “kültürel” (seküler) temelde bazıları için sorun yaratmazken, dinî bir kültürel örüntüyle yaşamını biçimleyenler açısından küçümsenme, aşağılanma, hor görülmeyi “kimliksel” bağlamda da etekemiğe bürüyor. “Üst tabaka”daki sınıfsal kibir, bu “alt tabaka”nın dünyasına kültürel (dinsel) aşağılanma olarak tercüme ediliyor. Tabii o “üst tabaka”dan veya onunla irtibatlı pek çoklarının “Ayaklar baş oldu” tarzı kaygılı yakınmaları da işin tuzubiberi oluyor. AKP’yi iktidara getirenin değil belki ama iktidarda tutanın, böylesi bir “kültürel” hıncı, intikam arzusunu tatmine yönelik söylem, söylev ve elbette “sövgü”ler olduğunu bir çırpıda reddetmek, o kadar kolay olmasa gerek!.. Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi tahliye kararlarına isyan etti. AÇnOnKaey:aCcnaınyııommr‘Taızhı aliyrteırledrı’ AKIN BODUR Gezi direnişi sırasında Eskişehir’de 3 Haziran 2013 gecesi polisler ve eli sopalı esnaf tarafından dövüldükten sonra beyin kanaması geçiren ve 38 gün sonra yaşam mücadelesini kaybeden 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili davada Yargıtay’ın bozma kararının ardından yerel mahkemenin kararında direnerek polislere yine ceza indirimi uygulaması, Ali İsmail’i döven fırıncılara ise tahliye kararı vermesi aileyi isyan ettirdi. Emel Korkmaz, “Dövülerek öldürülen oğlumun katillerine bu cezanın verilmesi çok canımı yaktı. Dünyanın izlediği bu görüntülere rağmen bu cezanın verilmesi bizleri rahatsız ediyor, acımızı arttırıyor” diye konuştu. Ali İsmail’in ağabeyi avukat Gürkan Korkmaz ise “Hayal kırıklığına uğramadık ama adalet duygumuz yine yara aldı” dedi. l HATAY O POLİSE YAKALAMA EMRİ Ali İsmail Korkmaz’ın öldürüldüğü Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında “polislerin ara sokaklarda zor kullanma sınırlarını aşmasına sebebiyet verdiği ve sivil vatandaşların resmi görevlilerin yanında olaya müdahalelerine seyirci kaldığı” iddialarıyla yargılanan eski Terörle Mücadeleden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Aygün hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Aygün’ün yargılandığı davanın ikinci duruşması dün Eskişehir’de görüldü. Mahkeme hãkimi, sanığın savunmasının alınması için Ankara 29. Asliye Ceza Mahkemesine yazılan talimatın, zorla getirme kararına rağmen adreste bulunamadığı gerekçesiyle iade edildiğini belirterek “Duruşmalardan kaçtığı kanaatine varılan sanık hakkında savunmasının alınması amacıyla yakalama emri çıkarılmasına” karar verdi. l KEMAL GÖKTAŞ/ ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle