26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Moda danışmanı da olay oldu Britanya Başbakanı David Cameron’ın eşi Samantha Cameron’ın yıllık 53 bin pound (215 bin lira) maaşlı bir moda danışmanı olduğu ortaya çıktı. Independent’in haberine göre danışmanın maaşı vergilerle karşılanıyor. Haber Panama Belgeleri ile ilgili zor günler yaşayan çifte tepkileri artırdı. 6 [email protected] TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Köşeye sıkışıyor Tayland’da Marie Claire’a yasak Tayland’da Fransız moda dergisi Marie Claire’ın 2015 Kasım sayısı, Tayland kraliyetine hakaret ettiği gerekçesiyle yasaklandı. Polise “Derginin bütün kopyalarına el koyulup yok edilmesi” çağrısında bulunuldu. Dergide, Tayland Prensi Maha Vajiralongkorn’u eleştiren bir makale kaleme alınmıştı. Pazar 10 Nisan 2016 [email protected] Panama Belgeleri ile babasının vergi ödemeyen offshore şirketleri olduğu ortaya çıkan Britanya Başbakanı David Cameron, liderliğini yaptığı Muhafazakâr Parti’nin bahar toplantısında nedamet getirdi. Dört günde dört ayrı yalanlamadan sonra beşinci açıklamasında iddiaları kabul eden Cameron dün de partililere “Bu durumu daha iyi idare edebilirdim. Başkalarını suçlamayın, bütün suç benim” diye seslendi. Başbakanlık yaptığı 6 yılın vergi beyannamelerini açıklayacağını, bunu yapan ilk başbakan olacağını, bu konularda tümüyle şeffaf olmak istediğini söyleyen Cameron, “Hükümetim vergi kaçakçılığının üzerine çok kararlı gidecek” dedi. Ancak istifasına yönelik baskıları durduramadı. Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin sosyalist lideri Jeremy Corbyn, Cameron’ın Muhafazakâr Parti lideri seçildiği 2005’ten beri tüm yatı rımları ve gelirleriyle ilgili ayrıntılı belge sunmasını istiyor. Cameron şimdilik 1997’de 13 bin sterline edindiği hisseleri 2010’da 31 bin 500 sterline sattığını ve vergisini ödediğini açıklamakla yetindi. Oysa babası 2010’da öldüğünde on yıllarca hiç vergi ödemediği offshore yatırımlarından 2.75 milyon sterlin miras kaldı. Londra’da “Sana inanmıyoruz” pankartları taşıyan kalabalık Cameron’ın istifasını istedi. ABD’de seçimin kaderini bağımsızlar belirleyecek Kaybolan Ankara’nın ardında... Ihlamur kokan bir Ankara gecesi… Paris Caddesi’nde, Fransa büyükelçiliğinin bahçesi. Vural Gökçaylı defilesi için verilen bir kokteyldeyim. Karşımda bozkırın ortasında çirkin bir kâbus gibi biten beton bloklar olmasa, her şeyi unutup kendimi “eski Türkiye”de hissedebilirim. Gökçaylı’nın kadını tüm çizgileriyle yücelten ve kadın vücudunu, kadın siluetini, estetiğini kucaklayan, kutsayan modelleri de heyhat! artık giderek daha çok anılarda kalan bir “eski Türkiye” profili sunuyor. İnönü VakfıANAÇEV işbirliği ile burslu öğrenciler yararına düzenlenen defileye katılan konuklar da keza gene tipik bir “eski Türkiye” kesiti gibi. Hemen hepsi meslek sahibi Cumhuriyet kadınlarını temsil ediyorlar… Ülkenin savrulduğu “siyasi sapıklık” ortamından birkaç saatliğine sıyrılıp Gökçaylı’nın mükemmel estetik dünyasına ışınlanıyorum. Sanatçının Yves Saint Laurent, Givenchy tarzını çağrıştıran klasik hatları, artık sade Türkiye’de değil… Batı’da bile yavaş yavaş unutulan geleneksel zarafeti öne çıkartıyor. Kusursuz siluetler, mükemmel kumaşlar, mükemmel işçilik ve dikiş; işlemeler, payetler, drapeler, krepler ve ilk yaz gecesinin bahar havasında uçuşan ipekler… Cumhuriyetçi Parti’de başkan adayını belirlemek için önseçimler devam ederken kurultaya kadar sonuç çıkmazsa kararı 200 bağımsız delege verecek ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin kaderini Cumhuriyetçi Parti’nin bağımsız delegeleri belirleyebilir. Partinin önseçim sürecinde Donald Trump son haftalarda aldığı darbelere rağmen önde giderken temmuz ayında düzenlenecek kurultaya “bağımsız delege” olarak katılacak 200 kişinin milyarder işadamının adaylığına tek başına karar verme ihtimali kuvvetlendi. Partide başkan adayı olmak için 2 bin 472 delegenin 1237’sinin desteğine ihtiyaç var. Trump şimdiye kadar bunların 743’ünü kazandı. Senatör Ted Cruz ise 520 delege ile ikinci sırada. Üçüncü aday John Kasich ise sadece 143 delegesi olmasına rağmen seçimden çekilmeyeceğini söylüyor. Eğer adaylardan biri kurultaya kadar 1237 delege sayısına ulaşamazsa eyaletlerde yapılan önseçimlerden çıkan sonuçlarla uyumlu şekilde oy kullanmak zorunda olmayan 200 aday Trump’a oy vererek adaylığını kesinleştirecek ya da hiçbir aday adayının seçilemediği bir ortam yaratarak sürpriz bir ismin kurultaydan galip çıkmasının önünü açacak. Üçüncü aday mümkün Cumhuriyetçi Parti’nin kuralları böyle bir durumda önseçim sürecine katılmamış bir kişinin adaylığının oylanmasına imkân tanıyor. Bunun için 2012 seçimlerinde başkan yardımcısı adayı olan ve parti içinde saygı duyulan Meclis Başkanı Paul Ryan’ın en kuvvetli aday olduğu konuşuluyor. Benzer bir olay en son 1920 yılında yaşanmıştı. Senatör Warren Harding kazananı belli olmayan kurultaya dördüncü aday olarak girmişti. Kazanmasına imkânsız gözüyle bakılıyordu. Ancak başa baş giden iki aday birbirini desteklemek konusunda anlaşamayınca oylamanın 10’uncu turunda her ikisi nin delegeleri ile birlikte bağımsız delegeler de Harding’in arkasında birleşmişti. Harding bu seçimleri kazanarak 1921 yılında ABD’nin 29’uncu başkanı olarak Beyaz Saray’a yerleşmişti. Amerikan basınına göre benzer bir durumun bu yıl da yaşanmasından korkan Trump ve Cruz, bağımsız delegeleri çoktan mercek altına aldı. Cruz’un sadece bu delegelerle ilgili bir sorumlu tayin ettiği ve ihtiyaç olması halinde kendisine oy vermeleri için bu kişilerle ilişki kurmaya başladığı belirtiliyor. Washington Post gazetesine göre bağımsız adaylarla ilgili yasalar muğlak olduğu için Trump’ın bu kişileri otellerinden birinde ağırlaması da imkânsız değil. Nitekim Trump’un kampanya danışmanlarından Ed Brookover böyle bir ihtimali inkâr etmiyor. Brookover, “Onlara rüşvet gibi algılanacak bir şey sunamayız. Mesela 100 bin dolar veremeyiz” demekle yetiniyor. Her eyalet farklı ABD’de önseçim sistemi partilerin ilk kurulduğu yıllara dayanıyor. 1968 yılında revize edilen sistem ayrıca her eyalette farklılık gösteriyor. Eyaletlerden seçilen delegelerin çoğu kurultayda kendi bölgelerinden çıkan sonuçlarla paralel şekilde oy kullanmak zorunda. Ancak North Dakota, Colorado, Wyoming, Amerikan Samoası, Guam ve Amerikan Virgin Adaları önseçim düzenlemiyor. Bunun yerine kurultaya gidecek delege leri seçiyorlar. Bu bölgelerden gelen 112 kişi bağımsız delege sayılıyor. Pennsilvaniya eyaletinde ise 71 delegeden 54’ü bağımsız delege olarak seçiliyor. Colorado eyaletinde seçilen delegeler bir adayı destekleme sözü verip vermemek konusunda özgür. Bazı eyaletlerde ise seçimden çekilen bir adaya oy verme sözüyle kurultaya gelen delegeler buradaki oylamının belli bir aşamasında bağımsız statüsü kazanabiliyor. Trump ‘Anadolu medeniyetleri’ esintisi “Anadolu Medeniyetlerine” bir gönderme olan koleksiyonda, tam Gökçaylı’ya özgü bir sentez var. İspanyol boğa güreşçilerini anımsatan bolerolar örneğin “Topkapı desenleriyle” bezenmiş. Aslında mimar kökenli olduğunu öğrendiğim modacının sekmeyen çizgi hâkimiyetiyle hazırlanan derin dekolteler, Doğu’nun gizemini hatırlatan şallarla tamamlanmış. Siyah, kırmızı, beyaz, krem renklerin hâkim olduğu moda geçidine eşlik eden müzik de bir o kadar klasik: “Ne me quitte pas”, “Je reviens te chercher”, “La vie en rose”, “Hier encore j’avais vingt ans” gibi gene hep geçmiş yolculuğuna çıkaran parçalar. Napolyon’un tablosu altında Sefaretin salonlarında Napolyon’un azametli tablosu altında modeller birer birer önümden salınırken Aznavour’un şarkıda söylediği gibi tam “daha dün 20 yaşımda olduğum” günlerin “eski Türkiye” Ankara’sını anımsıyorum. O Ankara ile bu Ankara arasına yalnız zamanın uçurumu değil; en basit şeyleri dahi artık erişilmez kılan farklı dünyaların tercihleri giriyor. Örneğin Paris Caddesi’nden çıkıp da bu çok güzel bahar gecesinde Atatürk Bulvarı üzerinden Çankaya’ya yürümek artık hayal olmuş. Vaktiyle keyifli bir gezinti alanı olan Atatürk Bulvarı; yanınızdan arabaların korkunç hızla geçtiği bir otoyola dönüşmüş. Altgeçitlerle her taraf delik deşik edilmiş. Olmadık yerlere “rüküş/kitsch” saatler dikilmiş. Zevksiz sokak lambaları ile tüm yollar kuşatılmış. Yıllardır uzak kaldığım kentin merkezinde, KızılayUlus civarı dışındaki her yer değişmiş. Dağ taş alışveriş merkezi ve cami olmuş. O kadar ki küçük yan sokaklarda dahi apartman aralarından sıklıkla minareler yükseliyor. Aynı şekilde dükkân, restoran ve kafe bolluğundan geçilmiyor. Buna karşın kentin ortasındaki sinema sayısı çok azalmış... Gençliğimin Ankara’sı özetle eldiven gibi tersyüz edilmiş. Benim 20’li yaşlı günlerimde tüketim adına başkentte fazla bir şey yoktu. Ama kültür vardı. Kale’de birkaç yeni müzenin yarattığı hareket dışında, bugün kültürel yaşam gözle görülür irtifa kaybetmiş. Tüketim ve ibadet “in”; kültür “out” olmuş. Bu haliyle tam “yeni Türkiye’nin” portresi Ankara. Ankara’yı tüm diğer Türkiye kentlerinden ayıran o güçlü “Cumhuriyet ruhu”, “yeni Türkiye” ile ikame edilmiş. Ilık bahar gecesinin kokusu mu, geçmişin müziği mi, Gökçaylı’nın çizgileri mi bilmiyorum… Ama geçmiş bu kadar uzak olur mu? Kendimi üniversite yıllarımı geçirdiğim kentten hiç bu kertede uzak hissetmemiştim. Yunanistan’dan sığınmacılara Sizi seviyoruz ama gitmelisiniz AB ile Ankara arasındaki anlaşma uyarınca Türkiye’ye sığınmacı iadelerine başlayan Yunanistan, sığınmacıların yığıldıkları bölgelerde kendiliğinden oluşturduğu iptadi kampların hepsini kaldırma kararı aldı. Listenin başında da işletmesi özelleştirilerek Çin’e satılan Pire Limanı’nın önündeki kamp var. Yunan yetkililer binlerce sığınmacıyı tatil sezonunun baş lamasıyla birkaç gün içinde sürmeye hazırlanıyor. Hükümet pazartesiden itibaren sığınmacılara Arapça, Farsça, İngilizce, Yunanca broşürler dağıtacak. “Cesaretinizi kaybetmeyin, biz sizin yanınızdayız, sizi seviyoruz” diyen broşürler, “Pire’yi terk edin” uyarısı da yapıyor: “Pire Limanı artık size ev sahipliği yapamaz. Artık liman araç ve yolcu trafiğine açılacak.” Gazeteciye tokat tehdidi istifa getirdi Portekiz Kültür Bakanı Joao Soares, liberal Publico gazetesinin iki muhabirine ‘birer tokatın iyi ge leceğini’ söylemesi üzerine büyüyen tepki sonrasında istifa etti. İstifa ka rarı Başbakan Antonio Costa’nın bu davranışın hükümetin vatandaşlarıy la kurmak istediği ilişki bi çimini yansıtmadığını söy lemesinin ardından geldi. Gazeteci Augusto Seabra, bakanın “beceriksiz, kayır macı, otoriter ve kabadayı” olduğunu yazmıştı. Soares Fransa sokağa döküldü Fransa’da hükümetin çalışma yasasını işe alma ve işten çıkarmaları kolaylaştıracak şekilde reforme etme planına yönelik protestolar 30 Mart’tan beri giderek büyüyor. Dün öğrenciler ve sendikalar ülke çapında sokağa dökülerek hayatı felç etti. Göstericiler “Ne iş âlemine ne polis coplarına yem oluruz. Karşı saldırı”, “Çalışma yasası vazgeçilemez”, “Yasaklamak yasak”, “..kilmek istesem Brad Pitt’i seçerdim” gibi pankart ve sloganlarla yürürken, bazı kentlerde polis gözyaşartıcı gazla müdahale etti. Ayrıca “Occupy” ve “Indignados” hareketlerini hatırlatan “Nuit debout” (Gece ayağa kalk) hareketi de yayılıyor. Her gece yarısından sabahın ilk saatlerine dek meydanları işgal eden eylemciler, aralarında gündelik yaşamla ilgili tüm şikâyetlerini, hükümet ve sistem karşıtı eleştirilerini paylaşarak kendi programlarını oluşturmaya çalışıyor. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle