19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 10 Nisan 2016 barış1amyiülyroünyekcişeiyğliezCHHCAP1AZİMLNIRABPLAOYAŞINLSKAI’YAATONIR: CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Taksim’i takıntı haline getirmemek gerektiğini belirterek “Neresi adres gösterilirse orada 1 milyon kişiyle buluşalım” dedi. 27Aralık’ta CHP İl Kongresi’nde başkanlığa seçilen Cemal Canpolat ve ekibi 100 günlük süreyi geride bıraktı. 40’a yakın çalışma komisyonu kurarak mutfaktaki hazırlıkları tamamladıklarını söyleyen Canpolat, yeni dönemde CHP’nin daha sert biçimde emekten ve işçiden yana politikalara ağırlık vereceğini belirtti. Canpolat, “Bu 1 Mayıs’ta da öncelikle Taksim için mücadele vereceğiz. Ancak iktidar bunu bahane ederek işçilere saldırıyor, polisiye tedbirlerle alanları emekçilere kapatmaya çalışıyor. Bu yıl da Taksim’de 1 Mayıs olmayacaksa nereyi adres gösterirlerse orada milyonların toplanmaya ihtiyacı var” dedi. Canpolat şöyle devam etti: “İstanbul’da 1 milyon kişinin katılacağı bir miting düzenlemek istiyoruz. Hem işçi sınıfının bayramının kutlanması hem ülkemizin zor koşullarında barış çağrısının yapılması tek isteğimiz. CHP il örgütü 39 ilçe başkanlığımız ve 14 belediyemiz ile her konuda hazır.” 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde 7 bin kadının CHP’ye katıldığını, bunun basında çok fazla yer almadığını söyleyen Canpolat, “Kadınlar için CHP’li belediyeler nezdinde kadın sığınma evi çalışması başlattık. Kadını eve hapseden ve ikinci sınıf gören anlayışa karşı onların istihdama katılmaları konusunda çalışmalara hız verdik. Yine belediyelerimiz vasıtasıyla tiyatro, sinema ve kültürel alanlardaki çalışmalarda kadınlara öncelik sağlanması yönünde karar aldık. Hatta yüzde 33 olan kadın ve gençlik kotasını bu dönem yüzde 50’ye çıkarma çalışmamız var. Gençler konusunda ise üniversitelerde örgütlenme çalışmasının yanında fabrikalarda çalışan genç işçilere yönelik atılım yaptık” dedi. Kürt sorunu Kürt sorununun çözümü için projesi olan tek partinin CHP olduğunu ve 1990 yılındaki raporu güncelleyerek yeniden hayata sokacaklarını belirten Cemal Canpolat, “35 yıldır bu sorunun kavgayla, silahla çözülemediğini gördük. 14 yıldır Kürt sorununu çözeceğini söyleyen AKP, her seçim sonrasında Cemal Canpolat Kürt yurttaşları döverek ıslah etmeye çalıştı. Yine Alevi yurttaşlarımızın inanç özgürlüğü konusundaki talepleri ortada. Biz bu ülkenin kurucu partisi olarak daha önce bu sorunları nasıl çözdüysek yine demokrasi içerisinde bu sorunları parlamentoda çözeriz. Kürtlerin, Alevilerin, işsizlerin, azınlıkların ve kendini öteki hisseden herkesin teminatı CHP’dir. Biz, karanlığa karşı aydınlık mücadelesi veriyoruz. Ne Cumhuriyeti ne de Mustafa Kemal değerlerini AKP’ye asla ezdirtmeyeceğiz” dedi. l İSTANBUL KILIÇDAROĞLU, ENSAR VAKFI’YLA İLGİLİ AÇIKLAMA YAPACAĞINI DUYURDU ‘İlk olmadığını bu salı günü açıklayacağım’ AKP politikasını sokakta önleyeceğiz CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, “39 ilçede 12 bin arkadaşımız eğitim çalışmasının içine girdi. Bunun amacı 12 bin arkadaşımızın her birinin 1215 kişilik gruplar halinde 250 bin partiliye ulaşması. Bu arkadaşlarımızın çalışması sonucunda ise 3 ila 3.5 milyon arasında bir seçmene ulaşacağız. Her bir partili kendi mahallesinde, ilçesinde, semtinde CHP’li veya partili olmayan seçmen ile mahallede komşuluk bağlarını geliştirecek ve partimizi anlatacak. Onların cenazesinden mutlu gününe kadar yanında olacak. Artık AKP’nin ayrıştırıcı politikasını sokakta önlemeye başlıyoruz” dedi. EDİTÖR: CAN DOKER haber 5 ranlıkta Bu gece ölmemeli yim...” HHH Çözüm sürecinin “ölüm süreci”ne dönüş tüğü bir zaman diliminde yaşarken demokrasi ve özgürlüklerin canına oku yor, yolsuzlukların üstü nü örtüyoruz... Hayatımızı çaldınız, hayatımızı... Bu üç soruna bir bakın isterseniz... Üç sorun, bizi korku tüneline itiyor, acılarımıza acı katıyor, medya üze Dünya gıcırdayıp duruyor. Ay ışığı vuruyor suların üzerine. Gökyüzü soluk alıp veriyor... Korkumuz fırtına kanatlarında dağların doruklarına erişiyor. Bir ses duyuyoruz tam bu sırada: “Gece gömleği giymez bizim korkumuz...” Korkularımızın gece gömleği giydiği günlerden geçiyoruz oysa. Suskunluk, çaresizlik, zamana yenik düşme... Bir dönem AKP’yi el üstünde tutanlar, demokrasi ve özgürlük üzerine yazılar döktürenler bugünlerde kaygılarını anlata anlata bitiremiyorlar. Hendek savaşları sürüyor, terör tüm hızıyla sürüyor, turizm can çekişiyor... Barış ya da çözüm sürecinin yerini, bitmeyecek bir savaş alıyor... Çözüm süreci yok artık savaş süreci var... Acı acı kaynayıp akıyor tümceler, umutsuzluk kuşatıyor ülkenin dört bir yanını terör azgınlaştıkça... Bayrağa sarılı şehit cenazeleri, gözyaşları... Tarihe bir çizgi çekiyoruz, 90’lı yılları anımsıyoruz. Bak şimdi ay ışığı vuruyor odanın içine, bir anne pencereden dışarıya bakıyor, Şırnak’ta görevli olan uzman çavuş oğlu Mehmet’i düşünüyor. rindeki baskı, muhalif gazetelere “reklam ambargosu”, merkez medyanın havuz medyasına dönüşmesi... Bir nefret kitlesi yaratıldı... Yaşadığımız coğrafyada insanlarımız birbirleriyle düşman oldu. Sanılıyor ki, din, ırk, mezhep ayrımcılığıyla bir yere varılacak, baskıyla kalemler susacak... Devlet içindeki “paralel devlet yapılanması” bu ülkede 40 yılı aşkın süredir hız kesmeden zirveye tırmandı. FETÖ dedikleri örgütle iş tutanlar sanki bizdik. Hayatımız onlarla mücadele içinde geçerken bugün “paralel devlet”le birlikte 17/25 Aralık 2013 yılına dek birlikte yaptılar operasyonları. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk ve Fuhuş... Deniz Albay Ali Tatar’ın intiharını unuttunuz değil mi? Gezi eylemlerindeki telefon dinlemelerini kimler yaptı? O Dolmabahçe ve başörtülü bacımız yalanını kimler yaydı? Hele bir oturup anımsayın ey aymazlar! Yaşanan bunca acılar, açılan hendekleri görmezden gelenler... Şehitlerimiz, etkisiz hale getirilenler. Emperyalizmin ağababaları bunu istiyordu zaten ve başardılar. Neredeyse terörün bir insanlık suçu olduğunu bile unutturdu kimileri... Hüznün bahçelerinde dolaşan, soyunmuş bir ceviz ağacının altında oturan baba, oğlunu düşünüyor. Kirpiklerinde kurşunkalemlerle çizilmiş resimler, yüreğinde bir acı, umutla umutsuzluk... HHH Yüreğimin içinden bir şeyler koptu... Fırtına kanatları... Ey hayat! Kimse donatamaz gülüşleriyle bir çocuğun düşünü. Nereden başlasam, ne anlatsam Düş kurmak umuda yolculuktur, yıl hepsi boş, biliyorum... dızlarla konuşmaktır, yalnızlık tek ba Hak etmiyor benim ülkem, benim in şınalık değil çoğalmaktır... sanım bunları... Hiçbir zaman çağların anıları yok Ve dilimde Cahit Külebi’nin aklımda olup gitmeyecektir... kalan dizeleri: Sizden olmayanlara attığınız çamur “Bu gece, bu gece lar, küfürler unutulmayacaktır... Uykusuzum, kederliyim, deliyim. Sizden olmayanları ötekileştirdiği Yüzünden uzak sevgilerin derin ay niz yetmezmiş gibi, “teröre yataklık et dınlığı, ti” demenizi tarih baba hiçbir zaman af Durmalıyım şehir şehir, yıldız yıldız ka fetmeyecektir! Adapazarı Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleşen birlik ve dayanışma toplantısında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ensar Vakfı’ndaki tecavüz skandalıyla ilgili eleştirilerini sürdürdü. Kılıçdaroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu için söylediği “Ensar Vakfı’nın önüne yattı” sözlerinin “bir kişi veya kurumu korumak amacıyla elindeki imkânları kullanmak” anlamına gelen bir Anadolu deyimi olduğunu, 17 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu tapelerine göre dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in Rıza Sarraf için bu deyimi kullandığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, “Ben o aile sa olmaz. Benim söy lediğim gayet net. ‘Siz çocukların hak larını savunacaksı nız, Ensar’ın değil’. ‘Bir sefer oldu’ diyor bu vakıfta. Bu salı gü nü grupta açıklayaca ğım. Bir sefer de de ğil. O annelerin çek tiğini o bakan biliyor mu?” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Sakarya’daydı. Kılıçdaroğlu “Kürt lerin çocuklarına ve o ailelere sahip çıkmak zorundayım. Şunu söyleseydi bakan ba meselesini nasıl çözeceksiniz?” yönündeki soruya “Bu sorun nasıl çözülür. Samimi olarak masaya otur şım üstüne derdim. ‘Olay çok mak gerek. 4 siyasi partinin ciddidir. Bakanlık olarak hiç lideriyle masaya oturacaksı bir boşluk bırakmadan soruş nız. Adam öldürmekle bir so turmayı yapacağız’ deseydi iş run çözülmez. Siyasi sorun bitmişti. Onu bırakıp çocukla dur, siyasetle çözülmesi gere rı bırakıpta Ensar’ı savunur kir” dedi. l DHA KONUK YAZAR AYŞE KULİN Bir bardak suda fırtına Ben şu hayatta iki şeyi iyi bilirim. Bunlardan birincisi, Türkçedir. Türkçeyi, bu dili doğru konuşan insanlardan önce evimde, sonra da gittiğim okullarda, deyimlerine, argosuna kadar öğrendim. Önüne yatmak deyimi, biriyle cinsel ilişki kurmaya işaret etmez. Merak edenler için yazayım, o işe işaret eden deyim, “Altına yatmak” tır. Gel gör ki, ülkede Türkçeyi doğru konuşan nerdeyse kalmadı zaten; çocuklarımıza ‘anne/baba’, küçük kardeşlerimize ‘abla/ abi’ diye hitap eder, fotoğraf çektireceğimize, fotoğraf çekinir olduk, örneğin. Dolayısıyla AKP’lilerin bu deyimi yanlış bilmeleri pek mümkündür de, zamanın İçişleri Bakanı, üstelik de Reza’nın önüne yatacağını beyan ettiğinde, o pek muhafazakâr kitleden neden bir hop diyen çıkmadı diye, haliyle meraklanıyor insan. Siyaset bir zamanlar nezaket de gerektirirdi. Artık gerektirmiyor. Ananı da al git’le başlayan, sen kimsin be’lerle devam eden bir jargon, türlü baskılar altında bunalan topluma ilaç gibi geldi. Frenler boşaldı, ağıza gelen söylenir oldu. Herkesin bir diğerine ana avrat küfrettiği siyaset dünyamızda, üstelik ilk kez kullanılmayan bu cümlecik, niye bir bardak suda fırtına yarattı o halde, diye sorası geliyor ya insanın, işte şimdi geldik o ikinci iyi bildiğim şeye! Bu şeyi ben evde veya okulda değil, Türkiye’nin siyaset ormanını gözlemlerken öğrenmeye başladım. Hem de henüz ilkokul öğrencisiyken! Demokrat Partililer, 1950 seçim propagandası sırasında, CHP’nin Genel Sekreteri Kasım Gülek’in mezuniyet kepli ve pelerinli kolej bitirme resmini, “Meğer o bir papazmış” diye kapı kapı gezdirmişlerdi Adana’da, elbette adamın papaz olmadığını bal gibi bildikleri halde. O gün bu gündür, muhafazakâr ya da dindar olduklarını iddia eden siyasetçiler, algı ya ratma işlerinde fena halde keskinleştiler, ustalaştılar. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına ve bizzat Bakan Hanımefendi’nin kendisine kadar, o şanssız cümlenin cinsellik içermediğini bildikleri halde, dikkatleri ürkütücü gerçeklerden başka noktalara çekmek için, ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. CHP’liler ise doğruyu söylerken dahi, inanılmaz bir beceriksizlikle, her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmaya devam ediyorlar. Keşke gündem yaratmakta üstüne olmayan Cumhurbaşkanı, milletçe kenetlenmemizin gerektiği şu çok zor günlerde, milletvekillerini bir kez daha birbirine düşüreceğine, birleştirici bir yol izleseydi; muhalefet lideri de bu tuzağa düşeceğine, maksadını istemeden aştığını söyleyip, bir özürle kapatsaydı konuyu. Bir iç savaşın eşiğinde dururken, yapılması gereken buydu. Ama ne demişler, (deyimi sansürledim) bahtsız olmaya görsün, bir millet! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle