19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 31 Mart 2016 EDİTÖR: CAN DOKER İki Farklı türkiye, iki farklı gazetecilik Erdoğan’ın uçakta gazetecilerle maç izlerken fotoğraflarını yayımlayan merkez medya JINHA muhabirinin tahliyesini görmezden geldi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmak için ABD’ye giderken A Milli takımımızın maçını bakanlar ve gazeteciler ile beraber uçaktan izledi. Erdoğan’ın maç esnasında yumruğunu sıktığı görüntüler birçok gazetenin ilk sayfasında yer aldı. Gazetelerin baskı saatleri ve maç saatinin 21.30 olduğu göz önüne alınınca Sabah, Milliyet, Habertürk, Vatan ve Yenişafak gazetelerinde yer alan haberi baskıya nasıl yetiştirdikleri akıllarda soru işareti yarattı. Aynı gün Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde haber takibi yapraken ‘heyecanlı’ olduğu gerekçesi ile gözaltına alınıp, sosyal medya paylaşımları gerek çe gösterilerek tutuklanan JINHA muhabiri Beritan Canözer ilk duruşmasında tahliye edildi. Canözer’in tahliye kararını Sabah, Vatan, Milliyet, Hürriyet, Yenişafak, Akit, ve Sözcü gazeteleri görmezden gelirken, tahliye kararına sadece Cumhuriyet, Meydan ve Birgün gazeteleri yer verdi. Canözer’in tahliye edilmesinin ardından, merkez medya tahliyeye yer vermezken, Erdoğan’ın AvusturyaTürkiye maçını ABD yolculuğu sırasında izlemesi ve bunun da izleyen gazeteler tarafından baskı saatine rağmen gazetelerine yetiştirmeleri Türkiye’de iki farklı gazetecilik anlayışının örneği oldu. l Haber Merkezi Beritan Canözer Erdoğan’a minnettarızŞARKILARI 3 MİLYON KEZ İZLENİNCE CUMHURBAŞKANI’NI ‘AYIN ELEMANI’ SEÇTİLER: Cumhurbaşkanı’nı hicveden şarkısıyla AnkaraBerlin hattında diplomatik krize yol açan Alman mizah programı, tüm dünyada tanınmasını sağlayan Erdoğan’a minnettar... Sansüre Almanlar tepkili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı tiye alan şarkısıyla Ankara’nın tepkisini çe konuşan Cichowicz, “Türk hükümeti efendisi /Gazeteci birşey yazar, ertenin Extra 3 yüzünden diplomatik gi si gün hapsi boylar / Kadınlara eşit rişimde bulunması, bizim basın ve hak, onlara da var dayak / Seçim so ken Alman mizah programı Extra 3, ifade özgürlüğü anlayışımızla uyuş nuçları kötüyse, düzeltene dek çal gördüğü yoğun ilgiden memnun. 17 muyor. Bereket versin ki Almanya’da kalar / IŞİD’deki din kardeşlerinden Mart’ta yayımlanan programda yer siyasi mizah serbest” dedi. 2014’te çok Kürtleri bombalamayı sever / alan “Erdowie, Erdowo, Erdogan” ad de Erdoğan’ı şeytan olarak canlan Ver ona paranı, kursun sana bir mül lı şarkı, YouTube’da tıklanma rekor dırdığı bir video yayımlayan Extra 3, teci çadırı / Ülkesi AB’ye girmeye ha ları kırıyor. Şarkının orjinali yakla yeni şarkının Türkçe altyazılı versi zır, vız gelir ona demokrasi” şık 3 milyon kez izlenirken, Türkçe ve İngilizce altyazılı versiyonları yonunu şu sözlerle paylaştı: “İş basın özgürlüğüne ve insan haklarına Muhalefet tepkili da yüzbinlerce kez görüntülendi. Bu gelince Türkiye Cumhurbaşkanı ol Alman Dışişleri Bakanlığı, klip ya nun üzerine Extra 3, Twitter hesabın dukça yaratıcı davranışlar sergili yımlanması nedeniyle Dışişleri’ne dan “Kimse onu geçemedi” mesajıy yor. Yani diplomatik bir tabirle söy çağrılan Büyükelçi Martin la ‘Ayın elemanı: Recep Tayyip Erdo lemek gerekirse. Ama bu işler bizde Erdmann’ın “basın ve düşünce öz ğan’ yazılı plaket görüntüsü paylaşa farklı yürüyor.” Kriz yaratan şarkı gürlüğü” vurgusu yaptığını açıkla rak duyduğu minneti ifade etti. nın sözlerinin bir kısmı ise şöyle: “İs dı. Müsteşar Yardımcısı Murat Esen Programın yayımlandığı Alman ka raf içinde yaşar kendisi, Boğaziçi’nin li ile görüşen Erdmann’ın, “açık bir mu televizyonu NDR’nin şekilde hukuk devle ‘Ağır bedelleri olacak’haber bültenine katılan Extra 3’ün yönetmeni And ti, yargının bağımsızlığı ve temel özgürlük reas Lange de Erdoğan şarkısının başarısından memnun o§lduklarını söyledi. Güldürürken düşündürdüklerinin altını çizen Lange, “Şarkı komik ve eğ Alman muhalefeti, Türkiye’nin bu girişimine tepkisiz kalan hükümete tepkili. Federal Meclis Başkan Yardımcısı Cladia Roth, “Türk hükümeti, federal hükümetin Türkiye’de giderek artan hak ihlallerine sessiz kalmasının tadını çıkarıyor” dedi. Berlin’in Ankara’ya olan “ölümcül bağlılığının” derhal sonlandırılmasını isteyen Yeşiller partili Roth, “Mülteci anlaşması yal lerin korunması gerektiğini söylediği” belirtildi. Erdmann’ın bakanlığa iki kez çağrıldığı, ilk görüşmesinde de “Almanya’da siyasi hic lendirici, ama tabii temel nızca pahalıya mal olmadı, ağır bedelleri de olacak” dedi. Sol vin basın ve düşünce öz içeriği gazetecilik” dedi. partili vekil Sevim Dağdelen ise “Erdoğan’ın kolu Almanya’ya gürlüğü kapsamında ol ‘Mizah serbest’ NDR yöneticisi Andreas Cichowicz ise kendilerine bir şikâyet iletilmediğini açıkladı. Tagesspiegel’e kadar uzandı. Dışişleri Bakanlığı, basın özgürlüğünü savunma konusunda net bir pozisyon edinmeli” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin tutumunu eleştiren AB Komisyonu Sözcüsü Mina Andreeva, “Bu girişim, AB’nin büyük değer verdiği basın ve ifade özgürlüğünü desteklemekten uzak” dedi. Sözcü, Komisyon Başkanı JeanClaude Juncker’ın da “Türkiye’nin AB’ye yaklaşacağına uzaklaşan bir adım attığını” düşündüğünü belirtti. duğunu, Alman hükümetinin bu konuda hareket etmesini gerektiren bir ihtiyaç ya da bir imkân bulunmadığını” ifade ettiği belirtildi. İner inmez uyarı mektubu Ankara’nın Alman televizyonunu sansürleme girişimi, ülke basınında da büyük tepki çekti. Bild yazarı Franz Josef Wagner, Erdoğan’a hitaben yazdığı mektupta “Almanya Türkiye değil. Almanya’da basının çenesini kapatamazsınız. Bizim gazetecilerimiz, kapı çaldığında tutuklanmayacaklarını biliyor. Bu mizahın canınızı niye yaktığını biliyorum. Çünkü bu mizahta, pek çok gerçek bulunuyor” ifadelerini kullandı. Die Welt gazetesinden Sascha Lehnartz, “Erdoğan’ın basın bürosu, Osmanlı karşıtı mizah yayınlarını tespit etmek için bölgesel Alman televizyonlarını tarıyor. Boğaz’ın aşırı hassas otokratı, aşırı tepkisiyle en büyük zafiyetini sergiledi. Avrupa değerlerinden aslında ne kadar uzak olduğunu ortaya koydu. Erdoğan için basın özgürlüğü, cumhurbaşkanına hakaret etme imkânından ibaret. Onun hakkında söylenebilecek en dostane şey, mizah duygusundan tamamen yoksun olduğu” diye yazdı. extra3: Belki de son tweet’imiz... “Ya bu videoyu kaldırırsınız ya da interneti söndürürüm.” Erdoğan ziyaretinin ilk gününde, ABD’nin önde gelen isimlerinin imzaladığı, Can Dündar ve Erdem Gül davasının da yer aldığı birçok eleştirinin sıralandığı mektupla karşılaştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye iner inmez rış” bildirisine imza attıkları için akademisyenlerin işten atılmaları, hapis Cumhuriyet’in daha önce duyurdu yatmaları sert şekilde eleştirildi. ğu ve içeriğinde ifade özgürlüğünden, dokunulmazlık tartışmalarına, Kürt İfade özgürlüğü sorunundan ve başkanlık sistemine Mektubun başlığında gazetemiz Ge kadar birçok eleştirinin sıralandığı nel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve mektupla karşılaştı. ABD siyasetinin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tu önde gelen isimleri tarafından tuklanmasından, Hürriyet ga imzalanan mektupta, “Eskiden zetesine yapılan saldırıya, ga Türkiye konusunda iyimserdik. zetelere el konulmasına kadar, Ancak şimdi endişeliyiz” mesa ifade özgürlüğü konusunda atı jı verildi. lan olumsuz adımlar sıralana Mektup imzacıları arasında, rak “ABD ve AB’nin Türkiye’de hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi yönetimlerde çalış ki medya özgürlüğünden endiEdelman şe duyduğu” vurgulandı. mış, çok sayıda eski siyasetçi, asker ve akademisyen bulunu ‘Ülkeyi böler’ yor. Türkiye’de görev yapmış Mektupta Erdoğan’ın Baş eski Büyükelçileri Eric Edel kanlık ısrarıyla ilgili, “Ülke man ile Morton Abramowitz’in yi bölge riski taşıması pahası yanısıra, eski Savunma Ba na, Başkanlık sisteminin geti kan Yardımcısı ve Dünya Ban Abramowitz rilmesi konusunda ısrar etme kası Başkanı Paul Wolfowitz, nize değer mi?” denildi. Obama’yla çok yakın çalışmış Türkiye’nin terörle mücade Dennis Ross, eski Suriye Büyü le operasyonlarında izlenen kelçisi Robert Ford, Irak eski yöntem eleştirilerek, bu yön temsilcisi Paul Bremer ile Car temde ısrar edilmesi halin negie Endowment, Hudson Ins de Türkiye’nin iç savaşa sü titute, American Foreign Policy Council gibi düşünce kuru Wolfowitz rüklenme riski olduğu ifade edildi. Mektupta, Erdoğan’ın luşlarının üst düzey yönetici HDP’lilerin dokunulmazlıkları leri ile Foundation for Defense of De nın kaldırılması yönünde yaptığı çağ mocracies adlı kuruluşta çalışan Ay rılar hatırlatıldı ve “HDP’li vekillerin kan Erdemir de imzacılar arasında sözleri ne açıdan Anayasa’ya aykırı? yer aldılar. Bu yaklaşımınız hukuk devletine ay Erdoğan temaslarına başladı kırılık teşkil etmiyor mu? Bu yaklaşı ğı gün yayımlanan açık mektupta, mınızın Türkiye’deki yeni kuşak Kürt Erdoğan’ın binden fazla kişi hakkın gençlerini daha da radikalleştirip da “kendisine hakaret ettikleri” gerek PKK’nin kucağına iteceğini düşünmü çesiyle dava açtığı hatırlatılırken, “Ba yor musunuz?” soruları yöneltildi. ‘#WeLoveErdogan’?ı kaldırdı Twitter ‘bot’lara kanmadı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında Twitter üzerinden başlatılan “#WeLoveErdogan?” başlıklı bir kampanya kısa sürede dünyada TT (trending topic) listesinde üst sıralara yükseldikten yaklaşık 2 saat sonra Twitter tarafından kaldırıldı. Etiketin kaldırılmasına AKP’liler tepki gösterdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, olayı Erdoğan’a yönelik küresel operasyonun yansıması olarak değerlendirdi. Bozdağ, “Kim talimat verdi, ‘we love Erdoğan’ı kaldırdınız?” dedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Twitter’dan “Susturamayacaksınız” ifadelerini paylaştı. Erdoğan’ın Başdanışmanı Burhan Kuzu da Twitter’ın Erdoğan sevgisine sansür savunarak ‘Sizi diktatörler’ dedi. Tepkiler üzerine açıklama yapan Twitter, belli merkezlerden yönetilen bot hesaplarla (sahterobot kullanıcı) listeye giren “#WeLoveErdogan” başlığının bot mesaplarla mücadele kapsamında kaldırıldığını açıkladı. Sosyal ağlar, ‘bot’ hesapları tespit ettiği anda kullanım dışına itiyor. Bot’ların yaptığı hareketleri de ‘sakıncalı’ kategorisinde görüp o hareketleri engelliyor. haber 11 Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız liderdedir! İktidar partisinin içinde ve çevresinde demokrasi ve toplumsal barış açısından son derece tehlikeli bir siyasal tasavvur dile getiriliyor. Bu tehlike münhasıran başkanlık sistemi değil. Çok güçlü bir kuvvetler ayrılığına, etkili denge ve denetleme sistemine ve ademimerkeziyetçi idari yapıya dayanan bir başkanlık sistemi böyle bir tehlike oluşturmaz. Tayyip Erdoğan ve çevresinin başkanlık sistemi konusunda şimdiye kadar bölük pörçük dile getirdikleri görüşler, yerli ve milli olacağı vurgulanan sistemin başkancı olacağı yönünde. Yani bugün anayasayı açıkça ihlal ederek fiilen uygulanan güç yoğunlaşmasının yasal hale dönüşmesini öngörüyor. Esas tehlike, bir makamda gerçekleşen bu güç yoğunlaşmasının meşruiyet dayanağında yatıyor. İki katmanlı bir meşruiyet tanımı yavaş yavaş şekillendiriliyor. Birinci katman, millet adına egemenliğin kullanımına hangi organların yetkili olduğuyla ilgili. Türkiye siyasal tarihinde, milliyetçi, muhafazakâr akımlar, salt seçimle belirlenen, çoğunlukçu egemenlik anlayışını hep savundular. Bunu yaparken Türkiye toplumunda etnik, dinsel ve kültürel olarak doğal bir sosyolojik çoğunluğun var olduğunu ve bu üç alanın simgeleri ve kodlarını kullanarak serbest seçimlerde her zaman çoğunluğun, yani milletin, kendi taraflarında oluşacağını öngördüler. Bugün, yalnız Tayyip Erdoğan ve çevresi değil, örneğin Başbakan Davutoğlu da milletin egemenliğini sadece kendi seçtiği temsilciler üzerinden kullanması gerektiğini söylüyor. Yargının ve özellikle anayasa yargısının millet egemenliğini kullanma yetkisi olmadığını iddia ediyor. Bu anlayışa göre, birinci derece mahkemelerinden yüksek yargıya kadar bütün yargı sistemi sadece işlevsel olarak adaleti yerine getirmekle yetinmelidir. Doğru, ama kimin adına? Kralın, sultanın, partinin veya milletin adına mı, yoksa milletin seçtiği temsilciler adına mı? Cumhurbaşkanı mahkemelere doğrudan emirler yağdırarak, Anayasa Mahkemesi’nin beğenmediği kararını tanımadığını ilan ederek, kendi görüşüne göre, yargının kimin adına çalışması ve karar vermesini arzuladığını açıkça gösterdi. Anlaşılan Ahmet Davutoğlu da, yargıyı otomatik olarak güçler ayrılığı ilkesi kapsamı dışına çıkaran bu egemenlik anlayışını benimsiyor. Bu anlayış, hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız millette değil, onun temsilcilerinde olduğu anlamına gelir. Halbuki yargının bir görevi, milletin temsilcilerinin icraatlarının millet adına denetimi, temsilcilerin yetki suiistimallerine karşı yurttaşları korumaktır. İkinci katman, temsilcilikle ilgili. Temsili liderlik yerine, organik liderliğin ihdas edilmesi öneriliyor. Halkın doğrudan oyuyla seçilmiş, halkı doğrudan temsil eden, bu anlamda “kendisi halk olan” bir liderde tüm güçlerin toplanmasının, milletin kendi seçtiği temsilci üzerinden egemenliği kullanması anlamına geleceği iddia ediliyor. Birkaç yıldan beri yazılarına ara veren Kürşat Bumin, Diken internet sitesinde yayımladığı ilk yazısında, bu kavramın demokrasi açısından ne kadar büyük bir tehlike olduğunu hatırlattı. Tayyip Erdoğan’ın organik bir lider olduğu epeydir dile getiriliyor. Onun seçmen tabanı ile bütünleştiği, birlikte yürüdükleri, tabanının taleplerini siyasete yansıttığı vurgulanıyor. Demokrasilerde istisna olmayan, hatta son derece yaygın olması gereken bir durum bu. Tayyip Erdoğan’ın bundan fazlası, sadece halkın temsilcisi değil, milletin ya da halkın kendisi olduğu iddia edilmeye başlanınca, iş başka bir mecraya giriyor. Egemenliğin sadece temsilciler üzerinden, yani sadece temsilciler tarafından kullanılacağı ilkesi yargıyı temsilcilerin bir organı haline getirir. Temsili liderliğe organik liderlik/başkanlık ikame olunca, yargı başkanın organı olur. Sorun yalnız yargıyla sınırlı kalmaz. Devletmillet bütünleşmesi ucubesinin yerini başkanmillet ya da reishalk bütünleşmesi ucubesi alır. Toplumun bir kesimi, belki çoğunluğu bu bütünleşmeden hoşnut da olabilir. Ama ortaya çıkan ucubenin adı her durumda demokrasi değildir. Ne olduğu konusunda ise, demokrasi görünümlü diktatörlükten totaliter rejimlere kadar rivayet muhtelif… Mısır’dan CHP ile mesaj: İçişlerimize karışmayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla Mısır’a giden, Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, milletvekilleri Oğuz Kaan Salıcı ve Ahmet Akın’dan oluşan heyet genel merkezde basın toplantısı düzenledi. Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı ile görüşmelerini aktaran Yılmaz, “Mısır yönetimi artık kalıcı olduğunu vurguluyor. Askeri yönetimin evrim geçirdiğini ve sistemin normalleştiğini, Türkiye’nin buna uygun bir işbirliği geliştermesi gerektiğini vurguluyor. Müslüman Kardeşler ile Türkiye’nin çok özdeşleştiğini, bunun yanlış olduğunu belirttiler. Türkiye’nin içişlerine karşımaması gerektiğini ifade ettiler” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle