19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 30 Mart 2016 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN İlk duruşmada tahliye Dersimiz hukuk, sonra guguk... Başlığı ustalarımdan, rahmetli Hasan Pulur ağabeyimden esinlendim (“Tırtıkladım” diye de okuyabilirsiniz). Çok çok yıllar önce, Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı hakkında askeri mahkemede idam cezası istenen duruşmalar sırasında, henüz karar bile verilmemişken ve 12 Mart utangaç faşizmi esip gürlemekte iken “Hukuk guguk’a döndü mü isyan haktır” gibi bir gazeteci için “çok tehlikeli” bir yazı döktürmüştü. “Abi ne yaptın? Başın belaya girer” dediğimizde “Isyan ettim oğlum. Gazeteci kalemiyle isyan eder. Bu da suçsa bedelini öderim” dedi. Yazı da, cevap da belleğime kazındı. Hiç unutmadım. Hukuk’un bir kerre daha guguk olduğu günler yaşıyoruz. Üstelik adalet aygıtının büyük ölçüde AKP iktidarınca adeta teslim alındığı günlerdeyiz. Yani hukuk hızla guguklaştı. Ancak hukukçu olduğunu unutmamış, guguklaşmaya boyun eğmeyecek kadar meslek onuruna sahip hukukçular var. Mesela İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin sayın ve saygın yargıcı gibi... HHH Şimdi özet bir hatırlatma... 2014 Aralık’ın da İstanbul Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi kapısına ve koridorlarına Fikir Kulüpleri Federasyonu üyesi öğrencilerin çıkardığı gazete asıldı. Öğrenci gazetesinin manşetinde “Katil, hırsız Erdoğan” yazıyordu. Öğrencilerden Özgür Yılmaz ve Nuray Uçar hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açıldı. Öğrencileri yargılayan İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi dün karar verdi. Kararı T24’ün haberinden aktarıyorum: “... Istanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçunun anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirterek, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçunu da kapsayan Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verdi”. Mahkemenin gerekçesi pek kısa, pek yalın ve hukuk dersi niteliğinde. Yasalar önünde herkes eşittir. 43. Asliye Ceza Mahkemesi yargıcı bu evrensel ilkeye adeta kısa bir cümlecik eklemiş: Cumhurbaşkanı da “herkes”tir. HHH Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi uyarınca kararlar veren Avrupa Insan Hakları Mahkemesi önde gelen siyasetçiler ve yüksek bürokratlara karşı çok daha sert, toplumun yadırgayacağı ölçüde ifadeler kullanılabileceğini ve bunların “Ifade ve ifadeyi açıklama özgürlüğü” çerçevesinde ele alınması gerektiğine defalarca karar verdi. Ama bu ince hukuk tartışması bu yazının kapsamı dışında kalsın... Ancak yasalar önünde herkesin eşit olduğu evrensel ilkesi ve Asliye Ceza yargıcının “Cumhurbaşkanı da herkestir” eklemesi yazının kapsamı dışında kalamasın. Şimdi sivri akıllı bazı milletvekilleri mesela “Aydın Engin’e hakaret suçtur. Bu suçu işleyenler 3 yıldan 5 beş yıla kadar hapse mahkum edilirler” diye bir yasa çıkarsalar, ben dahil hepimiz kahkahalarla güleriz değil mi? E peki ceza yasasında birinin bir başkasına hakaret etmesi suç olarak tanımlanmışsa, Cumhurbaşkanları için ayrı yasa çıkarmak ne ola? Galiba devlet tapıncıyla yoğrulmuş Asya despotizminin bir yansıması bu. Ama bu kadar derinine boş verin. Hukuk’u guguk’a karşı savunan yargıçlar varmış işte. Mesela Istanbul 43. Asliye Ceza yargıcı gibi... Haber takip ederken heyecanlı göründüğü için gözaltına alınarak tutuklanan gazeteci Beritan Canözer ilk duruşmada tahliye edildi JINHA muhabiri Beritan Canözer, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gö rülen ilk duruşmasın MAHMUT ORAL da tahliye edildi. Davaya katılmak üzere Diyarbakır’a gelen ve duruşma öncesi konu şan Gazetemiz Genel Yayın Yönetme ni Can Dündar, “Bir gazetecinin içeri de olması hepimizin tutsak olduğu an lamına geliyor. Bu meslek onurumuz dur, Beritan davasına biz de şahidiz demeye geldik” dedi. 19 Aralık 2015’ten bu yana tutuk lu olan Beritan’ın duruşması için Beritan’ın ailesi, Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), HDP milletvekille ri, Haber Nöbeti Koordinasyonu, gaze teciler Ceyda Karan, Fatih Polat, Can Dündar, Fehim Işık başta olmak üzere Haber Nöbeti ekibinden de çok sayıda gazeteci adliye binası önünde bir ara ya geldi. ÖGC’den Hakkı Boltan, “Ga zetecilerin çalışma alanları cezaevleri, mahkemeler değildir” dedi. Dündar: Biz de şahidiz Ardından söz alan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Ranger’la götürdüler Beritan Canözer, 16 Aralık’ta Sur’da sokağa çıkma yasağını protesto etmek için yapılan yürüyüşü takip ederken önce Ford Ranger araca bindirilmiş, ardından zırhlı araca alınarak Terörle Mücadele (TEM) Şubesi’ne götürülmüştü. Dört gün boyunca TEM’de tutulan Canözer’in makul şüphe kapsamında “heyecanlı olduğu için” gözaltına alındığı söylenmişti. Canözer, 19 Aralık’ta çıkarıldığı mahkemece, haber notları ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklandı. Canözer, 13 Mart’ta İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilmişti. Dündar da, gazeteciler olarak birbirlerinin sesine ve soluğuna ihtiyaçlarının olduğuna değinerek, “Bir gazetecinin içeride olması hepimizin tutsak olduğu anlamına geliyor. Bu meslek onurumuzdur, Beritan davasına biz de şahidiz demeye geldik” dedi. Tüm gazeteciler serbest bırakılana kadar dayanışma ve mücadele vermek zorunda olduklarının altını çizen Can, “SEGBİS adaletsiz bir uygulamadır. Yargılanan herkesin hâkim karşısına çıkması gerekiyor. Biz burada omuz vermeye geldik, biz de aynı dönemlerden geldik. Bize destek olanlara şükran borcumuz var” diye kaydetti. Canözer güvenlik gerekçesiyle duruşmaya getirilmedi. Delilsiz yargılanıyor Canözer’in avukatı Muharrem Erbey, savunmasında Canözer’in mahkemeye getirilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirtti. Erbey, “İşini heyecanlı yapan gazetecileri şüpheli diye gözaltına alındıkça tüm Türkiye şüpheli hale gelecektir” dedi. Canözer’in “örgüt üyeliği”nden yargılandığını kaydeden Erbey, örgüt üyeliğine ilişkin dosyada hiçbir delilin olmadığını ifade etti. Dosyada sadece haber notlarının bulunduğunu belirten Erbey, “Müvekkilimizin haber yapma dışında hiçbir faaliyeti yoktur. Basın ve medya bir ülkenin soluk borusudur. Gazetecileri tutuklarsanız o ülkenin soluk borusunu kesersiniz” dedi. Mahkeme heyeti Canözer’in tahliye edilmesine karar verdi. Gazeteciye gözaltı Haber Nöbeti ekibinden gazeteci Tuğba Tekerek, Canözer’in duruşmasını izlemek için gittiği adliyede gözaltına alındı. “Duruşma salonunda fotoğraf çektiği” iddiasıyla gözaltına alınan Tekerek, ifadesinin ardından serbest bırakıldı. l DİYARBAKIR Beritan Canözer’i cezaevi çıkışında akrabaları ve gazeteciler karşıladı. Canözer, çok heyecanlı olduğunu söyledi. ‘Makinemi çok özledim’ Canözer cezaevi çıkışında ‘Aynı heyecanla haber yapmaya devam edeceğim’ dedi HİLAL KÖSE Tahliye edilen JINHA muhabiri Beritan Canözer, “Tutuklanmadan önceki heyecanım içerde de devam ediyordu. Aynı güçle, heyecanla, aynı umutla haberlerimi yapmaya devam edeceğim” dedi. Canözer’i, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde akrabaları ve gazeteciler karşıladı. Tahliye kararının ardından yaklaşık 8 saat dışarı çıkmayı bekleyen Canözer, cezaevi önünde gazetimizin sorularını yanıtladı. Tutuklu kaldığı süre boyunca hiçbir zaman umudunu kaybetmediğini vurgulayarak, “Gazetecilik umuda en çok ihtiyaç duyan meslek. Hiç kimse heyecanlı olduğu için ya da umutlu olduğu için tutuklanamaz. Heyecanlıyız ve heyecanlı olmaya devam edeceğiz. Kürt halkına yönelik baskıları yazmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Canözer, cezaevinde geçen üç ayını ise şöyle özetledi: “Üç aydır yaşayacağım kadar çok fazla şey yaşadım. Ama baskılar beni daha da güçlendirdi. İçerdeki baskılar anlatılmakla bitmez. 21 Mart’ta Nevruz kutlaması yapıldığında vahşice bir saldırı oldu. Hiçbir şey söylenmeden direkt hortumlarla kadınlar darp edildi. Biz her şeye rağmen içerde kutlamamızı yaptık.” ‘Vazgeçmeyeceğim’ Meslekte 19 ayını dolduran 21 yaşındaki Canözer, “heyecanlı gazetecilik” bahanesiyle tutuklanacağını hiç aklına getirmemiş. Canözer, “Özel güvenlik bölgelerinin ilanlarının ardın dan halk üzerinde baskılarla beraber gazetecilere dönük de baskı başlamıştı. Birçok gazeteci tutsak edildi. Sıranın bize geleceğini biliyorduk ama “heyecanlı olduğumuz” için tutuklanacağımı beklemiyordum. Geri adım attırırız diye düşündüler ama tam tersi oldu. Mesleğe olan aşkımız büyüdü. Gazetecilik yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gazeteciliğin nasıl önemli bir iş olduğunu da daha iyi fark ettim” dedi. Canözer, “Şu an çok heyecanlıyım” diyerek, şöyle devam etti: “Basın üzerinde genel anlamda çok yoğun baskı var. Yasaklamak istedikleri şeyler var. Halkın duymaması için bizi tutsak almaya çalışıyorlar. Ailemle hasret giderdikten sonra ilk iş gazeteciliğe devam edeceğim. Makinemi çok özledim.” l İSTANBUL ‘Casus’ gazeteciyle ‘heyecanlı’ gazetecinin buluşması ‘Osabah kahvaltı ediyorduk. Erdem’le sizin tutuklanmanızı konuşuyorduk. Benim gidip onları görmem lazım dedi’ diyor Türkan Elçi. Can Dündar ile birlikte dinliyorduk Türkan Elçi’yi. Can’la Erdem’in tutuklanmasından 1 gün sonra öldürülmüştü Tahir Elçi. Türkan Hanım, “Ben de yaparsın bir program dedim. Çok üzülmüştü. Ülkenin vahametine üzülüyordu” diye devam ediyor. Can’la Erdem’in davası başka bir acı veriyor Elçi ailesine. Can,“Cezaevinde Tahir Elçi’yi duyunca kendi derdimizi unuttuk” diyor. Bir gece önce Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı’nın söylediği “Bugünlerde geçmiş olsun diyoruz sürekli birbirimize” sözleri geliyor aklıma. Ya başsağlığı ya sabır dilemek için gidiyoruz bir yerlere, ya destek ya dayanışma için. Ya da barış ve demokrasi isteğini haykırmak için. Can Dündar da duruşmasından 4 gün sonra bunun için Diyarbakır’daydı. İki ay önce bir grup gazetecinin bölgedeki gazetecilerle dayanışma ve yaşananları ülkenin batısına daha çok duyurabilmek için başlattığı Haber Nöbeti’nin finali yapılıyordu. Aslında final demek de çok doğru olmayacak. Başka bir boyutta daha farklı bir formatta devam edecek Haber Nöbeti. Hepimizin nöbette olduğu bir dönemde değil miyiz zaten. Sekiz hafta boyunca Haber Nöbeti’ne katılan gazetecilerin birçoğu da Diyarbakır’daydı. 16 Aralık’ta haber izlerken “heyecanlı” olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan ve tutuklanan Jinha muhabiri Beritan Canözer’in duruşmasını izleyecektik hep birlikte. Özgür Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı Hakkı Boltan gazetecilerin yerinin cezaevi olmadığını söylüyordu. Birlik ve beraberlik içinde hareket edilirse basına yönelik saldırıların engelleneceğini anlatıyordu adliyenin önünde. 4 gün önce İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde “casuslukla” suçlanan Can ve Erdem için buluşan kalabalığın bir benzeri vardı Diyarbakır Adliyesi’nde. Bu kez konsoloslar olmasa da gazeteciler, avukatlar, HDP milletvekilleri Ziya Pir ve Nursel Aydoğan ile Beritan’ın ailesi duruşma salonunu doldurmuştu. Öyle ki bazı gazeteciler yer kalmadığı için içeri alınmamış, çı Can Dündar ve Ayşe Yıldırım, Diyarbakır’da Türkan Elçi’yle bir araya geldi. kan tartışmada başka bir gazeteci arkadaşımız Tuğba Tekerek gözaltına alınmıştı. Neyse ki Tekerek kısa bir süre sonra bırakıldı. Beritan’ın avukatları gazetecilere yönelik baskıları anlatırken salonda davayı izleyen Can Dündar’ı örnek gösteriyordu. Yanımda oturan orta yaşlı bir adam “Heyecanlı mısınız” diye sordu. “Asıl heye canlı olmazsak bu işi yapamayız” dedim. Mahkemenin kararına rağmen Bakır köy Cezaevi yönetimi tarafından Beritan Canözer’in duruşmaya getirilmesine izin verilmemişti. SEGBİS ile bağlanmayı ise Beritan reddetmişti. Adliye önünde Can Dündar da SEGBİS’in ne kadar adaletsiz bir uygulama olduğunu, savunma hakkını ellerinden aldığını, Erdem ile kendisinin de bu yüzden SEGBİS’i reddettiğini anlatmıştı. Avukatların da deyişiyle Beritan’ın iddianamesi tel tel dökülüyordu. “Bu tutuklama kararına göre herkes şüpheli görülüp tutuklanabilir” diyordu avukatlarından biri. Mahkemeye verilen kısa bir aradan sonra özgürlük kararı duyuruldu. Beritan yine aynı heyecanla haber yapmak için aramıza dönecekti. Diyarbakır’ın en işlek binasını dolduran herkesin mutluluğu yüzüne yansıdı. İçerideki diğer gazeteciler bırakılıncaya dek mücadeleyi sürdürme kararlılığıyla... Cuma günü hâkim karşısına çıkacak olan Can Dündar’ın dediği gibi: “İçerideki bir gazeteci bile bizim meslek onurumuz. Bütün davalar düşene, bütün gazeteciler serbest bırakılana kadar dayanışmamızı sürdürmeliyiz.” l DİYARBAKIR YILIN GAZETESİ: Cumhuriyet’in ödülünü Doğan Satmış aldı. ‘90 yıldır olduğu gibi otoriteyi sorgulayacağız’ Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından düzenlenen ‘2016 Boğaziçi Medya Ödülleri’ kapsamında Cumhuriyet ‘Yılın Gazetesi’ seçildi. Ülkemizde medyanın zorlu günlerden geçtiğinin vurgulandığı törende tutuklu gazeteciler ve akademisyenler unutulmadı. Albert Long Hall’de düzenlenen ödül törenine gazetemiz adına Yayın Danışmanı Doğan Satmış katıldı. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın çok istemesine karşın Diyarbakır’da olduğu için törene katılamadığını belirten Satmış, “İçinde bulunduğumuz süreç Diyarbakır’daki Haber Nöbeti’ne katılmasını daha önemli kılıyor. Cumhuriyet olarak 90 yılı aşkın süredir tek yaptığımız şey otoriteyi sorgulamak. Sorgulamaya da devam edeceğiz” diye konuştu. Yılın Köşe Yazarı seçilen Hürriyet yazarı Ahmet Hakan ise “Son zamanlarda yazdığım yazılar dolayısıyla çok fazla eleştiri alıyorum. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamadığım, kendimi yalnız hissettiğim bir süreçte Boğaziçi bana siper oldu” ifadelerini kullandı. Yılın Kültür Sanat Dergisi seçilen Ot Dergisi Yazıişleri Müdürü Nurhak Kaya, “Bu ödülü Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilere ve akademisyenlere adıyoruz’ dedi. Törende sahne alan Teseme Grubu ise şarkılarını tutuklu olan Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Dç. Dr. Esra Mungan ve tutuklu akademisyenler için söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ERDOĞAN’A HAKARET İDDİASI Muhabirimiz beraat etti İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Aralık’ın birinci yıldönümünde CHP Aydın İl Başkanlığı’nda asılan ve üzerinde Bilal Erdoğan’ın da resminin olduğu “1725 Aralık haftası Hırsızlar Haftası olsun ve hırsızlar tarafından AKP Genel Merkezi’nde kutlansın”, “Çekin kirli ellerinizi bu halkın üzerinden” yazılı pankartın polis tarafından indirilmek istenmesini konu alan haber nedeniyle muhabirimiz Alican Uludağ hakkında açılan dava sonuçlandı. Davanın açılmasına neden olan soruşturma ise Bilal Erdoğan’ın şikâyeti üzerine başlatılmış, Uludağ hakkında hakaret iddiasıyla 4 yıla kadar hapis cezası istenmişti. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde süren davanın dün 3. duruşması yapıldı. Uludağ’ın avukatı Abbas Yalçın, esasa ilişkin savunmasında “Pankartın içeriği yazılmadan bu haberin verilmesi mümkün değildir. Pankartın indirilme nedeni haber yapılmıştır. Burada bir hakaret unsuru yoktur” dedi. Kararı açıklayan yargıç Orkun Dağ, hakaret suçunun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle muhabirimizin beraatına karar verdi. l ANKARA / Cumhuriyet Barış gazeteciliği kitabı Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş tarafından hazırlanan “Barış Gazeteciliği Elkitabı”nın tanıtımı yapıldı. IPS İletişim Vakfı ve Bağımsız İletişim Ağı’nın (BİA) öncülüğünde hazırlanan kitabın tanıtımında konuşan IPS İletişim Vakfı Başkanı Nadire Mater, “Barış gazetecisi sonuç odaklı olmak yerine çözüm odaklı olmak zorunda, bunu da pratiğe yansıtmalı” dedi. Prof. Alankuş ise, Türkiye’de çok kötü bir gazetecilik yapıldığını, bu ortamda barış gazeteciliği yapmanın çok zor olduğunu kaydetti. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle