23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 26 Mart 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 25 Mart 2015 Türkiye Genelde sabahları gazetelerle haşır neşir olur, TV haberlerini öğlene saklarım. Dünkü, 25 Mart günü sabahının onunda Mine Sirmen kıvranmaya başladı: Hadi televizyonu açalım, saat 10.00’da başlıyor duruşma! Acele etme, dedim, sen de bilirsin, daha bir şey belli olmaz. Nitekim, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandıkları “MİT TIR’ları Davası”nın kapalı yapılmasına karar verildiği haberi ancak öğlene yetişti. Haberde, davaya MİT’in yanı sıra, Cumhurbaşkanı’nın da müdahil olmasının kabul edildiği de belirtiliyordu. MİT’in talebi neyse ama, Cumhurbaşkanı’nın müdahil olmasının kabulü ve duruşmanın kapalı görülmesini anlamak mümkün değildi. Dava dosyasında, gazetede yayımlanan haberin kupürlerinden başka delil olarak bir şey bulunmadığına göre, kapalı duruşmanın gerekçesini anlamak da pek mümkün değil. Aynı şekilde, MİT TIR’ları ile ilgili bir haber için açılmış davanın Cumhurbaşkanlığı makamıyla ne ilgisi olabilirdi ki, müdahillik talebi kabul görmüştü? Yok eğer, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davaya kişisel olarak müdahil olduğu ileri sürülecekse, böyle bir şeyin hukuk devletlerinde mümkün olmadığı açıktır. HHH Zaten mesele de burada düğümleniyordu. Eğer, her şeyin hukukun kurallarına uygun cereyan edeceğine güvensek, hiçbirimiz bu davayı böyle nefeslerimizi tutarak, izlemek durumunda kalmazdık. Oysa şimdi şu sorunun çengeline takılmış kıvranıyoruz: Tayyip Bey’in Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluklarının hak ihlali olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymadığını ve tanımadığını belirten, ilk derece mahkemelerinin de buna uymamalarını tavsiye ettiği konuşması üzerine acaba ilk derece mahkemesi yeniden tutuklanmaya tevessül eder mi? Gerçi hukuken böyle bir şey mümkün değil. Anayasanın 153. maddesi “Anayasa Mahkemesi’nin kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” dediğine göre, yeniden tutuklanma gibi bir olayın gerçekleşmesi değil, düşünülmesi bile mümkün olamazdı. Ama bu resmi Türkiye için geçerlidir. Resmi Türkiye ile gerçek Türkiye her zaman birbirleriyle bağdaşmıyorlar. Fiili durum hukuki durumla çelişebiliyor ve egemenlerin müdahalesiyle, bu çelişme fiili durum lehine çözüme bağlanıyor. Haklı olmanın önemi yok. Türkiye’de artık, hak değirmendedir, önemlisi güçlü olmaktır. HHH Bu satırlar yazılırken, Can Dündar ile Erdem Gül’ün akıbetleri henüz belli olmamıştı. Can Dündar kendisi de yapılan bir söyleşide her şeyin imkân dahilinde bulunduğunu, tutuklanma olasılığının yüzde 50 olduğunu söylüyordu. Can Dündar’ı böyle düşünmeye iten suç işlediğine inanması değil, ülkemizde yargının bağımsızlığına inanmamasıydı. Bir ülkede, yargının bağımsız ve dolayısıyla tarafsız ve adil olması kadar, bu konuda vatandaşlarda yerleşmiş bir güvenin de olması zorunludur. Yani yargının bağımsız olması kadar önemlidir vatandaşın güven duygusu. Vatandaş, haklarına saygı gösterileceği, kanunlar çerçevesinde özgürlüklerine dokunulmayacağına emin olduğu ölçüde korkusuz yaşar. Devletin erkini demokrasinin evrensel ölçütlerine, anayasanın ve yasaların hükümlerine uygun olarak kullanması halinde vatandaş korkunun pençesinde kıvranmaz. Bu güven duygusu; bu korkmama hali olmadığı takdirde, tek meşru şiddet kullanma odağı olan devlet, terör örgütü gibi bir korku kaynağı haline gelir. 25 Mart 2016 günü Türkiye, vatandaşların haklarını, özgürlüklerini korkmadan, tereddüte düşmeden kullanabildikleri bir ülke miydi, yoksa değil miydi? Bütün mesele budur. Vatandaş, devletten, devletin yargısından emin olacak yerde onlardan korkuyorsa, orada başka terör örgütüne de ihtiyaç yoktur. Zana’nın yardımcı personeli işten atıldı Ağrı’dan 1 Kasım erken seçimlerinde HDP’den milletvekili seçilen ancak Meclis’te yaptığı yemin geçerli sayılmadığı için yasama faaliyetlerine katılamayan Leyla Zana’nın Meclis’te yanında çalışan sözleşmeli personellerin işlerine son verildi. Zana, TBMM’deki yemin töreninde Kürtçe “Onurlu ve kalıcı bir barış umuduyla” diyerek yemin metnine başlamış ve metindeki “Türk milleti” yerine “Türkiye milleti” ifadesini kullanmıştı. Yemini geçerli sayılmayan Zana, yeniden yemin etmeyeceğini söyleyince yasama faaliyetlerine katılamamıştı. l DİYARBAKIR / DHA haber 5 ‘Dava açılacağına dair hiç umudum yok’ Öğretmen Hasan Ocak’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Savcılığa ifade veren ağabeyi, ‘Asıl amacımız kayıpların karanlık dehlizlerde kaybolmasını engellemek’ dedi HİLAL KÖSE Öğretmen Hasan Ocak’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Ocak’ın cenazesi, 21 yıl önce bugün, Beykoz’da ormanlık alanda köylüler tarafından bulundu. Ailesi her yerde ararken, Hasan Ocak, kimsesizler mezarlığına gömüldü. “21 yıldır faillerin peşindeyiz” diyor ağabey Hüseyin Ocak. 21 yıl sonra, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülen soruşturma kapsamında savcıya ifade verdi. Adliye önünde Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Hüseyin Ocak, dava açılacağına dair hiçbir umudunun olma dığını söyleyerek şunla rı anlattı: “Savcılıkta bi linenin tekrarını yaptık. Asıl amacımız kayıp ların karanlık dehliz lerde kaybolmasını en gellemek. Biliyoruz ki Hasan Ocak Hasan’ı geri döndürme şansımız yok. Belki bu karanlığa karşı bir duvar örebiliriz. Bu rada Hasan’ın işkence edilmiş parçalan mış cesetlerini gördük. Buraya gelmek bize zulüm geliyor ama peşini bırakma maya çalışıyoruz. Savcı ‘Nasıl kayboldu’ diye sordu? Emniyet’le bağlantılı oldu ğunu düşündüğümüzü söyledik. Bugün kan gölüne gelinen bir ülkede, kayıpların aydınlanacağına inanmıyorum. Tarihe bir not düşüyoruz, yaptığımız şey bu. Hasan’ın güzelliği... Hasan ile hem dost, hem kardeş, hem yoldaşız. Her akşam saz çalardık, türkü söylerdik. Beraber sinemaya tiyatroya giderdik. Dünya güzeli bir insandı. Daha önce de gözaltına alındı. Polis istediğini alamamıştı. Polislerin ona bir kini vardı. Emniyet Genel Müdürü, ‘Bu tıfıl çocuktan mı bilgi alamadınız’ demiş. TİM şefi dakikalarca boğazını sıkmış, sallamış havada. Dirençli idi. 21 yıldır bizi soka ‘Alma mazlumun ğa döken, peşinden koşturan da onun bu duygusu, bu güzelliğiydi.” Ailenin avukatı Gülseren Yoleri de “Sorulara göre sanki bu dosya ilk defa savcının önüne gelmiş gibiydi. Sanki Hasan’ı gözaltında gören olmamış. Devlet kayıp olduğunu bilmiyormuş gibi... Somut adres gösterin ki işlem yapayım noktasında bir algı ile karşı karşıyayız. Somut veriler var. İstenirse dava açılabilir ama bu zihniyetle gerçek orta çıkmaz. Direnç var. Görgü tanıklarına rağmen bir dava açılamıyorsa... İnsanlığa karşı işlenen suçlar konusundaki zihniyetin, suçluları koruyarak bir anlamda korunduğunu görüyoruz” dedi. l İSTANBUL ahını’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK çadırı nedeniyle Belçika’yı eleştirmeyi sürdürdü Sarraf iddiaları havada uçuyor VSAULSİDERENVİSİ Yozgat Valisi Abdülkadir Yazıcı, Sorgun ilçesindeki toplu açılış töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suyunu doldurdu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Brüksel’de PKK çadırı kurulduğunu anımsatarak “Bun da “Bugünde hamdolsun ülkemizden, Yozgatımızdan Kınalı Hasan’lar eksik olmuyor. Yozgat 10 evladını toprağa Belçikayı uyarıyorduk. Netice ortada. Şimdi Rusya’yı uyarıyorum. Sanıyorlar ki PYD’ye biz ofis açtık bize bir şey lar terör örgütü mensuplarına çadır verdi. Vatanımız saldırı altındayken yapmazlar. Aldanıyorlar. Rusya’da da kurduruyorlar. Çadırda da paçavra haydi yavrum git, ya gazi ol ya şehit eylem yaparlar.” larını dalgalandırıyorlar. 2 gün sonra ol diyen, evlatlarını askere gönderen Erdoğan, ABD’nin Pensilvanya eya bak ne oldu? Alma mazlumun ahını çı annelerin ellerinden öpüyorum. An letinde yaşadığı bilinen Gülen için, kar aheste aheste” dedi. Erdoğan, ya nelerin ayaklarının altı neden öpü “Pensilvanya’dan beddualar sallıyor. şanan saldırıların failini Türkiye’nin lür? Rabbim neden cenneti anaların Ne oldu? Hangisi tutuyor? Tutmaz ya. yakaladığını hatırlatırken “Yazık oldu ayaklarının altına serdi? Bak babala Bu milleti, ümmeti parçaladın” ifade o insanlara” dedi. rın ayaklarının altında değil cennet lerini kullandı. Temmuzdan bu yana Yozgat’ın Sorgun ilçesine ziyaret anaların ayakları altındadır” ifadele terörle mücalede sırasında şehit sayı te bulunan Erdoğan, Bozok Üniversi rini kullandı. sının 300’ü geçtiğini belirten Erdoğan, tesi yapılacak inşaat çalışmaları açılışında konuştu. Yaşanan çatışma ortamında yaşamını yitiren güvenlik güçlerine değinen Erdoğan konuşmasın ‘Rusya’yı uyarıyorum’ Rusya’yı PYD konusunda uyaran Erdoğan şöyle konuştu: “Daha öncede “Teröristlerin verdikleri kayıplar bizimkilerin en az 10 katı. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmadık, bırakmayacağız” dedi. l Yurt Haberleri ‘O zat’a özel davet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘O zat dürüst davranmıyor’ dediği eski Başbakan Yardımcısı Arınç’la Manisa’da bir araya geldi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, dünkü ziyareti için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ters düşen, Erdoğan’ın “o zat dürüst davranmıyor” dediği eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı Manisa’ya davet etti. Arınç’ın parti içine yönelik eleştirilerine eski bakanlar Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Suat Kılıç da destek vermesinin ardından, devreye eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün girmesi hem Erdoğan ile hem de Arınç ile görüşmesi sonrasında Davutoğlu’nun Arınç’a özel daveti dikkat çekti. Davutoğlu ise parti içi tartışmaların kamuoyu önünde yapılmaması gerektiğini söylemişti. Davutoğlu’nun dünkü ziyaretine Arınç da eşlik etti. Davutoğlu’nun Arınç’ı özel olarak davet ettiği öğrenildi. Arınç, Davutoğlu’nu cami girişinde karşıladı. Davutoğlu’nun özel daveti, partiye ilişkin eleştirileri nedeniyle Erdoğan’ın “o zat dürüst davranmıyor” sözlerini akıllara getirdi. Arınç’ın ocak ayında CNN Türk’te çözüm sürecinde Dolmabahçe Mutabakatı olarak bilinen görüşmenin Erdoğan tarafından bilindiğini açıklaması, Erdoğan’ın büyük tepkisini çekti. Erdoğan, “Benim haberimin olduğunun, müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst bir hareket değildir. Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman içerisinde bunları konuşmamıştır” dedi. Bülent Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu karşıladı. ‘MEŞRUİYETİ TARTIŞILACAK KİŞİ KILIÇDAROĞLU’DUR’ Manisa’daki toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Davutoğlu CHP’ye sert sözlerle yüklendi. “Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geldiğinden beri kulağına söylenen 35 kelimeyle siyaset yapıyor. Cumhurbaşkanımızı bu millet yüzde 52 oyla seçti. Kılıçdaroğlu’nun bunu tartışmaya dahi hakkı yoktur. Kılıçdaroğlu’nun bütün siyasi kariyeri başarısızlıkla doludur” diyen Davutoğlu şöyle devam etti: “Meşruiyeti tartışılacak biri varsa, partisinin başında girdiği her seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’dur.” l İZMİR / Cumhuriyet Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanmasının Türk basınındaki yankıları devam ediyor. Hürriyet ve Aydınlık gazeteleri, Sarraf’ın gitmeden önce CIA ve FBI ile görüştüklerini iddia ederken, hükümete yakınlığıyla bilinen Star gazetesi ABD’yi ‘darbe teşebbüsü’ ile suçladı. CIA ajanına rüşvet Hürriyet gazetesi Kelebek eki yazarı Cengiz Semercioğlu, Rıza Sarraf’la ilgili ilginç bir iddia ortaya attı. “ABD konsolosluğundan biriyle arkadaş oldu, ABD’ye girişinde sorun olmasın diye ona 1 milyon dolar rüşvet verdi... Bu kişi CIA ajanı olabilir...” ifadelerini kullanan Semercioğlu, “Ancak Miami’ye indiğinde görevlilerin yanı sıra ilginç biri de onu karşılıyor: Konsoloslukta çalışan adam.” diye yazdı. Semercioğlu, parayı alan kişinin CIA ajanı olduğunun da iddia edildiğini belirtti. fBI İLE GÖRÜŞTÜ Aydınlık gazetesi, ABD’de tutuklanan Rıza Sarraf’ın, ABD’ye gitmeden önce FBI ajanlarıyla, İstanbul Tarabya’da görüştüğünü iddia etti. Sarraf’ın AKP’den destek bulamayınca 3 ay önce ABD ile temasa geçtiğini öne süre gazete, FBI’ın örtülü operasyonlar için kullandığı bir evde görüşmenin yapıldığını belirtti. Haberde, Sarraf’ın eve gelmeden önce birinci derece gizlilik seviyesi uygulandığı ve görüşmeden Türkiye’nin haberdar olmasının engellendiğini de iddiaları arasına ekledi. DARBE GİRİŞİMİ Star gazetesi, Rıza Sarraf’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde tutuklanmasının Türkiye’ye darbe girişimi olduğunu ileri sürerek, ABD’nin Gezi eylemleriyle başaramadığı darbeyi finansal sistem üzerinden yapmaya çalıştığını iddia etti. Gazete, ABD Başkanı Barack Obama ve Fethullah Gülen’in fotoğrafını kullanarak iddialarını sıraladığı haberinde, ABD’nin Fethullah Gülen cemaati ve PKK üzerinden de darbe girişiminde bulunduğunu ancak başarılı olamadığını belirtti. GÜNDEŞ DE GİDİYOR Posta’da yer alan habere göre Sarraf’la birlikte Miami’deyken eşinin tutuklanması üzerine İstanbul’a dönen Ebru Gündeş’in, yakınlarına “Rıza beni yanında ister” diyerek Miami’ye gitme kararı aldığı ifade edildi. Miami’ye gidiş tarihi bilinmeyen Gündeş, 4 Nisan’da Miami’de yapılacak ilk duruşmada eşinin yanında olacak ve 3 hafta Amerika’da kalacak. 17 ARALIK GÜNDEMDE YOK Wall Street Journal gazetesinde Türk kamuoyunun Sarraf’ın tutuklanmasına gösterdiği ilgi hakkında bir yazı kaleme alındı. Yazıda ABD’deki politik risk danışmanlığı yapan Teneo firmasından Wolfgan go Piccoli, konuyla ilgili yorumda bulundu. ABD’deki davanın Türkiye’de üstü örtülen davayı tekrardan tetikleme ihtimalini gerçekçi bulmayan Piccoli, “O davayla (17 Aralık) ilgilenen hâkim, savcı ve polisler hükümet tarafından görevden alındı. Türkiye’deki davanın tekrardan gündeme gelme ihti mali yok” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle