14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 9 Aralık 2016 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Gazeteye ‘Bakan’ baskını İKLİM ÖNGEL Kayseri Deniz Postası adlı yerel gazete, “Skandal... Zehirli atıkları doğaya gömdüler, bakan böyle yaparsa” manşeti nedeniyle toplatıldı. Gazeteye dağıtımı yapılmadan sabaha karşı baskın düzenlendi. Haberde, zehirli atıklarının doğaya gömüldüğü, söz konusu şirketin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin ortağı olduğu belirtildi. Savcılık belgesine göre; şirket yöneticisi Aytekin Aydemir karakola giderek, maden ocağı sahibi olduğunu, bu maden ocağı ile ilgili Kayseri Deniz Postası’nın asılsız, olumsuz ve hakaret ile iftira içeren haberler yaptığını, söz konusu haberin ise 8 Aralık günü çıkacağını duyduğunu, gece 03.00 sıralarında Basın İlan Kurulu resmi sitesinde gazetenin başlığını gördüğünü belirtti. Aydemir, bu nedenlerle gazetenin basımının durdurulmasını, basılmış ise toplatılmasını, habere yayın yasağı konmasını, yazılı, görsel ve sosyal medyada her türlü haber, röportaj, eleştiri ve benzeri yayınların yapılmasının yasaklanmasını talep etti. Suç eşyası: Gazete Talep üzerine savcı Selim Tan imzasıyla “Şüphelinin yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerin elde edilmesi amacıyla gecikmesinde sakınca bulunduğundan arama yapılmasına, bulunacak suç eşyası Kayseri Deniz Postası adlı 8 Aralık 2016 tarihli gazeteye el konulmasına karar verildi” denildi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki ise şunları kaydetti: “Bahsi geçen firmanın üretim prosesinde zararlı atık içeren herhangi bir çıktının olmadığı bilgisi de kesindir. Asla zehirli bir atık çıkmamaktadır. Yüzde yüz geri dönüşümlü bir tesistir. Babamdan miras kalan yüzde 3.3’lük bir hissem var. Ve şayet zehirli bir atık ile çevre kirletilmiş ise buradan ilan ediyorum ki; yüzde 3.3 olan hissemi CHP’nin gösterdiği yere bağışlayacağım.” ‘Bakan için jet hızı’ Toplatma kararının ardından CHP milletvekilleri Gürsel Tekin, Enis Berberoğlu, Zülfikar İnönü Tümer, Aydın Uslupehlivan ve Çetin Arık gazeteyi ziyaret etti. Gürsel Tekin, “Çevreyi korumakla yükümlü Çevre ve Şehircilik Bakanı, çevreyi darmadağın etmiş. O saatte dahi savcıhâkim bulmak mümkün değilken, nasıl oluyor da o saatte nöbetçi hâkimsavcı bekliyor” dedi. Enis Berberoğlu ise, “Sayın savcı sabaha karşı 2’de nasıl kanaat getirdi, bu haber baştan sona yalan, iftira diye” sorusunu yöneltti. l ANKARA OHAL sürecinde mahkeme kararı olmadan yayın durdurma uygulamasının en çarpıcı örneklerinden biri Kayseri’de yaşandı. Çevre Bakanı Özhaseki’nin ortağı olduğu şirketle ilgili manşeti atan yerel gazete dağıtılmadan toplatıldı ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ’NDEN GAZETEMİZE DESTEK ZİYARETİ Önce düşünce özgürlüğü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel ve şube yöneticileri dün Şişli’deki merkez binamıza gelerek dayanışma duygularını ilettiler. Çelikel, ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Nihal Kızıl, Yönetim Kurulu üyesi avukat Olcay Yezdani, Genel Sekreteri Osman Karadu man ve eski yönetim kurulu üyesi Sevgi Duru’yu, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, gazetemiz yazarı Aydın Engin karşıladı. ÇYDD heyeti, gazetemiz avukatı Fikret İlkiz’den, gazetemizi susturma operasyonu konusunda bilgi aldılar. Ziyaretin ardından açıklama yapan ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel, “Bu toplumda dü şünce ve ifade özgürlüğü dolayısıyla basın özgürlüğü kültürü yerleşmedikçe biz bunları her zaman yaşarız. Onun için ben diyorum ki üniversitelere, topluma, okullara ilk yapacağımız iş düşünce özgürlüğüyle terör arasındaki sınırı öğretmek. Bunu siyasilerimizin de öğrenmesi lazım” dedi. l İSTANBUL \ Cumhuriyet Kenize Murad: Gazeteciler Gazetecilik örgütleri Silivri özgürce yazabilmeli Cezaevi’nde buluşuyor Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahlarından 5. Murad’ın torunu Kenize Murad’dan Cumhuriyet’e destek açıklaması geldi. Gazetemize yönelik operasyonu değerlendiren Kenize Murad, Fransa’da 25 yıl gazeteci olarak çalıştığını belirterek, “Gazetecinin ülkesinde neler olup bittiğini özgürce yazması gerekir. Demokratik ülkelerde yargı bağımsızlığı, gazeteci özgürlüğü, politika özgürlüğü her zaman olmak zorunda. Türkiye’de hapisteki gazeteci arkadaşlarım için çok üzgünüm. Umarım Türkiye tekrar önceki yıllar gibi demokrasi yoluna dönerek ilerler” diye konuştu. l SÜLEYMAN TOSUNOĞLU / PARİS Kenize Murad Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, DİSK Basın İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği, HaberSen, Basın Enstitüsü Derneği, PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilciliği, 2017 yılına cezaevinde girecek 146 gazeteciyle dayanışma amacıyla yarın saat 12.00’de Silivri Cezaevi önünde buluşacak. Burada yapılacak açıkla mada “Gazeteciliğin suç olmadığı” vurgulanacak. Açıklamada gazetemiz yazarlarının da aralarında olduğu 146 gazetecinin tutuksuz yargılanması için çağrı yapılacak. Basın açıklamasına Uluslararası Basın Enstitüsü ve Uluslararası PEN’den temsilciler de katılacak. Sosyal medyada da bugün saat 11.00’de atılacak tweetlerde # Gazetecilik Suç Değildir mesajı verilecek. l İSTANBUL / Cumhuriyet Yeni Türkiye, yeni kadın Ne giyerseniz giyin. İster şort, ister kapüşonlu mont. Nasıl görünürseniz görünün. Seksi ya da sportif; farklı ya da sıradan; mutaassıp ya da frapan. İster eğitimli olun, ister cahil. İster içe kapalı yaşayın, ister dışa açık. Sesiniz gür de çıkabilir, titrek de. Ürkek de olabilirsiniz, cesur da. Kendinizi hep kollayın ya da hiç kollamayın. Fark etmiyor. Kadın... herhangi bir kadın olmanız yeter. Biliyorsunuz ki... Bu memlekette, sokakta ya da evde... Tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız bir erkek tarafından... Saldırıya uğramanız... Yumruklanmanız... Tekmelenmeniz... Bıçaklanmanız... Boğulmanız... Hırpalanmanız... Aşağılanmanız... Öldürülmeniz... Artık eskisinden daha kolay. Artık eskisinden daha sıradan. Bu feodal toplumda, sadece devrim yasalarıyla değil, sonrasında da zorlu çabalarla, direnişlerle, mücadelelerle güç bela şekillenen; Kabul görmesi ve yaygınlaşması nesillerden nesillere zaman alan güçlü, bağımsız ve özgür kadın imgesini; Her açıdan korunmaya muhtaç ve tacize açık kadın imgesine indirgemek için elinden geleni ardına koymayan iktidarın üzerimize düşen uğursuz gölgesi hızla koyulaşıyor. Toplumsal algıyı yeniden çağdışı seviyelere fırlatma gayretiyle; Eğitimden hukuka her alanda harıl harıl çalışan zihniyetin çarkları arasında alenen ufalanan kadınlık hali; Kolektif bilincin küflü ve tehlikeli köşelerinde yeniden şekilleniyor. Yaşadığımız coğrafyanın zaten aklı hep karışık, zihni hep bulanıktı. Kadınları erkenden evlendirmeye; Annelikle kutsayıp hayattan koparmaya; Ahlaki baskılarla kapanmaya; Nihayetinde varlığından utanmaya ikna etmeye baş koymuş bir ideolojinin egemenliğinde onaylanan; Ve onaylandıkça da etkisi artan bu karışıklık ve bulanıklık gittikçe daha büyük bir tehdide dönüşüyor. Bir zamanlar çığlıklara burun kıvırıp kulak tıkayanlar; Tehlikenin inatla ama inatla farkında olmayanlar sorarlardı: “Ne sanıyorsunuz; iktidara gelip herkesin zorla başını mı kapatacaklar!” Zorlama nedir, kapanmak nedir, tartışmak için artık çok geç. Çünkü öğrencilerine laiklikten sapmadan eğitim vermeye çalışan ama seneliği 50 bin lira olan bir liseye öğrenci taşıyan servisin, ayda 1800 lira maaş alan şoförünün çocuğu, mahallesindeki imam hatibe çevrilmiş devlet okuluna gitmek zorunda. O çocuk milyonlarca yaşıtı gibi okuldan eve her gün başını bağlamayan kadınların cehennem ateşinde cayır cayır yanacağını sanarak dönüyor. Kadınların erkekleri günaha davet eden bir varlık olduğunu... Matematikten, fizikten, kimyadan, tarihten ve edebiyattan daha iyi belliyor. Ve bu çocuklar... Paralı okullarda laik bir eğitim alarak okuyabilen az sayıdaki yaşıtlarıyla... Aynı hızda ve hızla büyüyor. Özgürlük, eşitlik, adalet... Bütün bedeller bunun için ödeniyor Y ıl 1986, çocukluğumun İstanbul’una avukatlık yapmak üzere geri dönüyorum! Hayat o zamanlar da pek kolay değil, büro açmak zor, iş bulmak zor. Hele ki bizler gibi yok “ceza avukatı olacağım”, yok “kadın haklarını, insan haklarını savunacağım” diyenler için iyice zor! Ama bir şey var ki bugünlerden epeyce farklı; para varsa paylaşılır, büro varsa paylaşılır ve de sorgusuz sualsiz! Gerçi birincisi genelde olmaz ve dolmuş parası olarak paylaşılır, ikincisi de bir hanın bir odası olarak, ama olsun! Eski bir okul arkadaşıma rastlayarak ve onun adeta kolumdan çekerek götürmesiyle işte o han odasında (genişçeydi hakkını yemeyeyim) avukatlığa Kartal’da başladım. Sıkıyönetim mahkemelerinin son yılları, özgürlük rüzgârlarının özellikle kadınlar üzerinde efil efil estiği yıllar... O adliye senin bu adliye benim dolaşıyorum. Dolaşıyorum ama bir durak var ki Beyoğlu’nda, onu hiç es geçmiyor ve mutlaka ama mutlaka o büroya uğruyorum! Onlar benimle dalga geçiyorlar, “Nereleri gezip de geldin; önce Büyükçekme ce, sonra Üsküdar, son de ilk romancı Fatma Aliye Hanım’ı can ra GOP, sonra...” diyerek landıran Perihan Savaş’ın kocası rolünü dolaştığım adliyeleri so “asla başaramayan” ama yine de “nooo ruyorlar...  lur” ısrarlarımla kırmayarak gelip, oyuncu Onlar Bülent ve Mus luk bile yapan; kendi bildiğinden en yakın tafa; sevgili kadim ları için bile olsa asla şaşmayan; hukukun dostlarım. Bana Ha çemberinden geçip, kendisi onu çember cı Abdullah’ta ilk ay olarak çevirebilen ve on yıl sonra da ol va tatlısını yedirip sevdi sa verdiği sözü unutmayıp, bir arkadaşı ren, kendilerine Feminist mın işkencecilere kaptırdığı İbelo çakma dergisini satmaya gitti ğımı dert edip, bana hem de mor renk ğimde bütün hayretlerine lisinden İbelo çakmak alan sevgili dos rağmen o derginin her sayısını alan dost tum! Siz onu hapsettiğini sananlar! O bi larım! Koca İstanbul’da rahmetli babamın raz zor biliyor musunuz. Bülent’in özgür sık sık dediği gibi “deli deliyi dakkada...” lük ve dikkafalılık rüzgârları nerede olursa şeklinde birbirimizi bulduğumuz meslek olsun esmeye devam eder... taşlarım! Yıllar ve yıllarca Cumhuriyet Mustafa Kemal Güngör; nerede gazetesinin avukatlığını yapan; şu bir hukuk sorum olsa ilk ona sor anda, daha birçokları gibi demok dum. Tanıyanların çok iyi bileceği rasi ve özgürlük rehineleri konten gibi “ağııır ağıır” cevaplasa da hep janından Silivri Cezaevi’nde bulu o cevap doğruydu! Hangi yakınım nan arkadaşlarım! Avukatlık yap için dara düşsem, hukukun gene sam ziyaretlerine gidebileceğim, line en iyi hâkim olup, en gerçek ama vekil olunca ziyareti Bakan’ın çi analizleri yapan “Mıstık” oldu. Bu iznine bağlanan, o izin de HDP “Mıstık” lakabıyla asla uymayan vekili olunca verilmeyen bir boyu posu ve ağır gö ve ziyaret edemedi rünüşü olsa da; o bizim ğim dostlarım! için gözleri gülen, dü Bülent Utku; rüstlük abidesi “Mıs 1995 yılında yap tık” olarak kalacak tığımız “Kadınlar hep. Mustafa’yı hap Vardır” belgeselin Mustafa Kemal Güngör setmek kolay mı der seniz; inanın insana öyle çok güven ve reken ses bu! Özgürlük, eşitlik, adalet. Bü rir ki Mustafa, bundan sonra izlemeniz ge tün bedeller bunun için ödeniyor.  reken politikaları ona sormaya başlar ve Bizler, özgürlük, eşitlik, adalet tutkunla hapsedenler olarak utanırsınız. rı; iyice baktığınızda dibi görünen deniz gi Sevgili Selahattin Demirtaş, “Çok yor biyiz; berrak, hatta bazen saflık derecesin gunuz” dediğimiz zaman “Eee uçaklar ne de şeffaf! Mükemmellik mi? Hayır, asla o güne duruyor arkadaşlar, dinlensenize ora manada değil; hatta birbiriyle didişen, tar da” diyordu. Bir uçak yolculuğu bu yazı tışan, hatalara düşen, pek çok eksiği, yan yı yazma vesilesi oldu benim için de. Ara lışı olanlarız... Ama sadece şeffaf; ne dedi da bir başkan sözü dinlemek lazım! Uçak ği belli, ne yaptığı belli, ne düşündüğü belli lar gerçekten de dinlenme, düşünme, yaz ve zaten onun için hapiste olanlarız! Arka ma, iç dökme yerleri bizler için...  daşlarım Mustafa ve Bülent de böyle oldu Uçarken bol bol doğa, yemyeşil alan ğu için hapisteler ama yine çok iyi biliyo lar, dağlar ve tabii ki binbir dansıyla bulut rum ki özgürler! O kadar masum ve o ka larla ilerliyor insan. Dedim ki kendime; in dar haklılar ki, işte bir o kadar da özgürler. sanoğlu (insankızı yeterince bu dün Aslında biliyor musunuz karanlık erk sa yaya elini değemediği, rengini ve hipleri! “Siz bizi yenemezsiniz oğğlu remediği için oğlu kullanılmıştır) um” demek isterim size! Çünkü bizler bu dünyadan elini çekmeli! Da 12 Eylül’de de, sonrasında da, bu ha fazla çürümeden, kendini gün de birbirimizi anlatınca gülüm de, doğayı da iyice çürütme süyor ve hatırlıyoruz; yani hafıza den elini çekmeli... Ya da do mız var, yani vicdanımız var, ya ğayı dinlemeli artık; onun “hu ni hâlâ yok edemediğiniz hayal zur ver hepimize” diyen sesini! lerimiz var! En mühimi de iş Yoksa doğa ne yapacağını çok te bu; hayaller. Evet hayal iyi biliyor. lerimiz zaman zaman si Uçağa binmeden önce, zin katı ve kötü “gerçekle Mustafa’nın abisi Cengiz’i rinize” tosluyor ama so arayıp “Sana ne getireyim” di nunda gerçek olup, tari ye sordum: “Özgürlük, eşit he hep onlar geçiyor. İş lik, adalet” dedi. Aslında iste te bu da size pek fena diğimiz bu! Dinlememiz ge Bülent Utku dert oluyor! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle