24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Bir Edebiyat Adası: Yaşar Kemal Sempozyumu’ Bursa Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen “2016 Yılın Yazarı Yaşar Kemal” etkinlikleri, 1617 Aralık’ta Nâzım Hikmet Kültürevi’nde düzenlenen “Bir Edebiyat Adası: Yaşar Kemal Sempozyumu” ile so lık Cuma günü saat 18.30’da Nâzım Hikmet Kültürevi’nde yapılacak. Gecede şair, yazar ve gazeteci Özdemir İnce, “Yaşar Kemal Türkiye’dir” konulu bir konuşma yapacak. “Bir Anlatıcı Olarak Yaşar Kemal” konulu na erecek. Sempozyumun açılışı 16 Ara açılış oturumu Prof. Dr. Onur Bilge Kula’nın başkanlığında gerçekleşecek. Oturumda Doğan Hızlan, Emin Özdemir, Adnan Binyazar ve Semih Gümüş yer alacak. İki gün sürecek oturumlarda Nedim Gürsel, Mahmut Temizyürek, Yrd. Doç. Dr. Emine Sonal ve Güney Özkılınç, gibi isimler yer alacak. (DHA) Emek mücadelesiCuma9Aralık2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Ödülünü hapisteki gazetecilere adadı ‘kamu biziz’ dedi Paris’te “Sıcak Külleri Kaldı” kitabıyla ödül alan yazar Oya Baydar, teşekkür konuşmasında “İnsanlığın ön plana çıktığı bir dünya ümit ediyorum” dedi. ‘Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi’ belgeselinin Türkiye galası bugün yapılacak. Emek Bizim İstanbul Bizim inisiyatifinden Fırat Yücel ile Begüm Özden Fırat, Emek mücadelesinin ‘kamu biziz’ cümlesinin geniş kitleler tarafından sahiplenilmesini sağladığını belirtiyor. “Özgürleşen Seyirci: Emek Sinema sı Mücadelesi” belge selinin Türkiye gala CEREN ÇIPLAK sı bugün saat 20.00’de Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak. Emek Bizim İstanbul Bizim inisiyatifinin prodük siyonu olan belgeseli ve Emek müca delesini, inisiyatiften Fırat Yücel ile Begüm Özden Fırat ile konuştuk. (Gösterim herkese açık ve ücretsiz) n Projeye biraz kültür sanat so su katarak “AVM değil, pasaj” de diler. Emek için de “Yıkmıyoruz, taşıyoruz” diyerek kamuyu ikna etmeye çalıştılar. Emek mücadele si sermayenin bu iki ‘slogan’ı ile başladı aslında.... Begüm Özden Fırat: Bu da bence müthiş bir ironi. Mekânın kendi yok ettikleri anlamını şimdi tekrar kurma ya çalışıyorlar ve mekânın rantını ye ni bir kültür sanat mecrası olma iddia sıyla sunuyorlar. Fakat biz bunun boş bir iddia olduğunun farkındayız. Fırat Yücel: Projeyi toplumsal fak törleri, kullanıcıların, izleyicilerin fi kirlerini tamamen hiçe sayan bir man tıkla geliştirdiler. Belki alıştığımız ik tidar mantığıyla hep yaptıkları gibi sa dece yıksalardı, yerine bir kopya salon yapacaklarını iddia etmeselerdi daha az tepki toplayabilirlerdi. n Neden? F.Y: Çünkü kopyasını yapmak de mek Emek Sineması’nı bulunduğu yerde, ortak inisiyatifle kullanmak isteyen toplum iradesini hiçe say mak demek. Anısını sahiplenmeye cüret etmek demek. Anısını sahip lenmek ve üzerinden kâr elde etmek, daha sonra orayı kullanacak insanla rın da aynı suça iştirak etmeleri de mek. Girişinde mumya müzesi olan Can erok ‘Emek bir ucuyla Gezi’ye bağlanıyor’ n Gezi Direnişi’nin her daim mücadelelerin, başlangıcı Emek midir? ilişkilerin ortasından baş B.F: Gezi’ye açılan bir lıyoruz. Emek, bir ucuyla çok başka politik mücade Gezi’ye, öncesinde de Pa leyle birlikte evet, Emek ris 68’e bağlanıyor. Ezi Sineması savunusunun lenlerin tarihi egemenle da böyle bir özelliği var. rinki gibi çizgisel ilerlemi Belgesel, Emek Sinema yor. Mekan ve coğrafyalar sı mücadelesinin bir ucu arasında sıçrayarak biri nun Gezi’ye doğru gitti kiyor. Her zaman ortadan ğini imliyor. Bu bugün başlıyorsak, demek ki her den baktığımızda slogan zaman başlanabilir, her ların devamlılığında, iş yerden başlanabilir.  gal ve forumlarda görüyo n Şimdi mücadelenin ruz. 2010’da atılmaya baş ucu nereye evriliyor, na lanan “Bu daha başlan sıl devam edecek? Fırat Yücel ile Begüm Özden Fırat. gıç” Paris 68’in sloga “Sinema yıkıldı, zaten bir alışveriş merkezinin tepesinde mumyalanmış bir anıya hele de gerçeğini korumanın mümkün olduğunu bildiğimiz için sahip çıkmamız mümkün değil. n Bir de mücadeleyi sadece bir sinema aşkı olduğunu zannettiler çün nıdır. Emek mücadelesi sırasında bir dizi tesadüfler silsilesi sonucunda biz onu tercüme ettik ve tam olarak neyin başladığını çok bilmesek de upuygun düştü. Şimdi daha iyi anlamlandırabiliyoruz, bizler bu mücadele bitti” diye düşünmüyoruz. Hukuken haklı olduğumuz mahkemelerce tanındığı halde mühürler kırılarak inşaat devam etti ve oldu bittiye getirildi. Şimdi önemli olan bu mekânı kabul etmemek ve boykot etmek. kü sıklıkla “10 tane sine ma salonumuz var” diyor n Peki, Emek mücadelesinin kaza n Belgeselin kurgusunu yaparken lardı. Halbuki mesele sadece sine nımı ne oldu? ve izlerken yeniden neler gördünüz? ma mıydı? B.F: Emek Sineması terk edilmiş F.Y: Örneğin farklı farklı mücade B. F: “Emek’in kapısı sokağa açılır” haliyle, yıktırılmaya çalışıldığı ha le ve örgütlenme kültüründen gelen sloganlarımızdan biriydi ve bu slogan liyle bile inanılmaz bir şey başardı. insanların nasıl yan yana geldikleri sokak ile sinemanın ilişkisine vurgu Sinemanın kendisi kurtulamasa da ni hatırladık izlerken. Gezi sonrasında yapıyordu. Aynı zamanda mücadele insanları yan yana getirdi, yeni bir daha da çok vurgu yapılmış olan fark miz sokağa ait mekânların kullanıcı kamusallık ve iştirakçilik tartışma lı mücadelelerin yan yanalığının, eko sının biz olduğuna işaret ediyordu. Di sının tohumlarını attı. “Kamu biziz” lojik suçlarla kent suçlarının birlik ğer yandan Emek mücadelesi sadece cümlesinin geniş kitleler tarafından te düşünülmesi gerektiğine dair sözle bir sinema salonu için verilen bir mü sahiplenilmesini sağladı. Biz orada rin Emek Sineması önünde yapılan fo cadele değildi. Bütün yaşam alanla bir şey öğrendik. Kamu dediğimiz rumlarda oldukça erken tarihlerde di rımız için verdiğimiz mücadelelerin şeyi farklılıklarıyla ancak birbirine le getirildiğini fark ettik. Keşke daha sembolü haline gelmiş bir mekândı. bakarak oluşturabilirdik. da fazla forum yapsaymışız orada. SÜLEYMAN TOSUNOĞLU Yazar Oya Baydar’ın “Et ne rest que des cendres “ (Sıcak Külleri Kaldı ) ad lı kitabına France Turquie Komitesi tarafın dan Paris’te ödül verildi. Baydar, komite baş kanı Kenize Murad’ın elinden aldığı ödülü, Türkiye’de hapiste yatan bütün gazeteciler, yazarlar ve Kürt politikacılara armağan ettiği ni söyledi. Baydar’ın bu sözleri salonda uzun süre alkışlandı. 10. bölgedeki Paris Belediye Salonu’nda düzenlenen törene ya zar Nedim Gürsel, Pa ris Match dergisinden Gilles Chauffier ve çok sayıda üniversiteli ka tıldı.Törende kısa bir konuşma yapan Oya Baydar, başta Türki ye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde hapis ya Oya Baydar tan gazetecileri selamladığını ifade ederek şunları söyledi: “Fran ce Turquie jüri üyeleri beni çok onurlandır dılar, bu ödülü başta Türkiye’de şu an hapis te yatmakta olan bütün gazeteciler, yazarlar, Kürt siyasetçiler, Güneydoğu belediye başkan ları ile dünyanın bütün ülkelerinde hapis ya tan gazeteciler ve yazarlar adına alıyorum. İnsanlığın ön plana çıktığı bir dünya ümit ediyorum. Böyle insancıl bir dünya için daya nışma içerisinde olmamız gerekir.” Ödül töreninin açılış konuşmasını ya pan komite başkanı Kenize Murad ise öm rünü Türkiye’de insanlığa adamış olan Oya Baydar’ı aralarında görmekten mutlu olduk larını belirtti. Oya Baydar’ın ödüle layık bu lunan “Sıcak Külleri Kaldı” adlı kitabı Can Yayınları etiketini taşıyor. l PARiS ‘Soruşturmayı Teftiş Kurulu yürütüyor’ Son Venedik festivalinde jüri büyük ödülünü kazanmış ‘Gece Hayvanları’ gösterime giriyor Hikâye içinde hikâye... Çırılçıplak, memeleri dizlerine inmiş, kırışık, buruşuk, bıngıl bıngıl etleri her taraftan sarkmış, striptiz havasında, ağır ağır dans edercesine salınan bir grup çok şişman kadının iç kaldırıcı görüntülerini gözümüze sokan, garabet antolojilerinde yer alacak nitelikteki acaip ve unutulmaz bir klipvari jenerik bölümüyle açılıyor “Nocturnal AnimalsGece Hayvanları”. Şaşırtıcı, aykırı bir performans gerçekleştiren bu aşırı tombul kadınların LA’daki bir modern sanat galerisinde düzenlenmiş şaşırtıcı bir sergideki enstalasyonun parçaları olduklarını anlayacağımız “Gece Hayvanları”, 7 yıl önce ilginç bir ilk film olarak karşılanan “A Single ManTek Başına bir Adam”la yönetmenliğe adım atmış, Amerikalı ünlü modacı Tom Ford’un bu kez psikolojik gerilim türüne el atarak “neonoir”ı denediği ve Venedik festivalinde jüri büyük ödülüne layık bulunmuş ikinci uzun metrajı. Teksaslı dindar... Yönetmenliği benimsemişe benzeyen Ford’un, yazar Austin Wright’ın 1993’te yayımlanmış “Susan and Tony” adlı romanından (sanat âlemiyle moda dünyasına göndermelerle, ince ayrıntılarla bezeyerek) serbestçe uyarladığı ve paralel gelişerek birbirini bütünleyen, değişik bir ‘hikâye içinde hikâye’ anlatı yapısı üstüne kurduğu “Gece Hayvanları”, Teksaslı dindar, muhafazakar bir aile kızıyken ressam olmaktan vazgeçip LA’da galeri yöneticiliğini seçerek sanat ticaretinden iyi kazanmış, sanat iktidar ilişkilerine, günümüzün yaygın ‘junk’ kültürüne vâkıf, gösterişli giysileritakılarıyla farkedilen, bahçesine bir Jeff Koons heykeli de kondurmuş, zengin ve güçlü bir kadın olmuş Susan’ın Filmde Amy Adams, Susan karakterini canlandırıyor. (Amy Adams) hikâyesi. Üniversite yıllarında tanışıp hırslı annesinin (Laura Linney) karşı çıkmasına karşın evlendiği ve 19 yıl önce terkettiği, çocuğunu da kürtaj la aldırdığı eski kocası olan, iddiasız, tanınmamış yazar Edward’ın (Jake Gyllenhaal) ona adadığı romanının ilk kopyasını göndermesiyle başlıyor film. Mutsuz Susan... Uykusuz geceler geçiren, mutsuz Susan, Gece Hayvanları başlıklı bu romanı okudukça Edward’la evliliği sırasında yaşadıklarının bire bir anlatıldığını fark ediyor ürpererek. Karısıyla (Isla Fisher) kızının (Ellie Bamber), tehlikeli ve sabıkalı 3 otoyol serserisi tarafından bir akşam vaktinde kaçırılıp saldırıya ve tecavüze uğradığı, korkuşiddet dolu, karanlık ve dehşetengiz gece bölümüyse geçmişindeki acıları, yaraları yeniden yaşatıyor Susan’a. Sonuçta ailesini koruyamayan adamın gözü kara bir yerel polisin (Michael Shannon) yardımıyla intikam alma çabasıyla adalet arayışının yanı sıra genç yakışıklı ve gözü dışarda kocasıyla (Armie Hammer) iletişimi çoktan kopmuş, psikolojisi bozulmuş, muktedir galeri sahibesi Susan’ı da odağına alan film günümüz ABD’sinden 2 farklı dünyayı özene bezene perdeye taşıyor 2 saat süresince. Paralel 2 hikâye boyunca Susan’ın temsil ettiği kaymak tabakayla suçla şiddetle haşır neşir alt kattaki sıradan kesim arasında gidip gelen filmde yönetmenin bu 2 hikâyeyi kaynaştırma çabası biraz havada kalmış. Ayrıca ıssız, yabanıl Teksas kırsalında geçen, gerilimli şiddetintikam hikâyesi ekseninde, gösterişli modern sanat âleminin şık yapaylığıyla Amerikanvari, klişe bir suç hikâyesinin pek uyuşmadığı filmin bir başka aksayan yanı da SusanEdward çiftinin ilişkisindeki geriye dönüş sahneleri. Absürd komik diyaloglar Susan’la Edward’ın randevulaştığı bir finale dümen kıran filmde yine de sürükleyiciliğini yitirmeyen, özenli ve ilgiyle izlenen bir anlatım tutturan taze yönetmenyılların terzisi Ford’un bir kez daha malzemesini iyi kesip biçip teyelleyerek diktiği, avantgardımsı bir ‘neonoir’ kotardığı söylenebilir. Kameraman Seamus Mc Garvey’in birinci sınıf görüntülerine eşlik eden besteci Abel Korzeniowski imzalı müziklerini ve sert kasaba polisini oynarken filme absürd komik diyaloglar da katan Michael Shannon’la otoyol serserilerini canlandıran Aaron TaylorJohnson, Robert Aramayo, Karl Glusman üçlüsünün başroldeki Amy AdamsJake Gyllenhaal çiftiyle aşık atan performanslarını da anarak bitirirken öncelikle psikolojik gerilim türü tutkunu sinemaseverlere gönül rahatlığıyla salık verebiliriz “Gece Hayvanları”nı. Eren Aysan Ben bilmem bakanlık bilir... KHK ile DT’deki görevinden açığa alınan şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan, her türlü hukuki mücadeleyi verecek... SELDA GÜNEYSU Babası şair Behçet Aysan’ı, henüz 15 yaşındayken, 2 Temmuz 1993’teki Sivas katliamında yitiren DT dramaturglarından, yazar Eren Aysan, önceki gün itibarıyla, KHK ile DT’deki görevinden açığa alınmıştı. Her türlü hukuki mücadeleyi vereceğini söyleyen Aysan’ın açığa alınmasının kamuoyunda duyulmasının ardından Cumhuriyet’e açıklama yapan DT Genel müdürü Nejat Birecik, topu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na attı. “Genel Müdür olarak bu kadar nazik ve hassas konuda ayrıntılı bilgi vermem doğru değil, soruşturmayı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı yürütüyor” diyen Birecik, kurumdaki herhangi bir disiplin soruşturmasının da Teftiş Kurulu Başkanlığı’na intikal ettiğini söyledi. Birecik, “Bu süreçte konu soruşturulacak. Açığa alınma da her şeyin sonu değildir ayrıca. Kuruma dönüş yolu da açıktır” savunmasını yaptı. ‘Makamları değerlendirir’ Bakanlık yetkilileri ise Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “böylesine hassas konuların öncelikle kişilerin çalıştığı kurumlarla ilgili olduğunu” belirtti. Yetkililer, “Her kurum ve kuruluşta olduğu gibi bu tür konular kurumların kendi içlerinde oluşturulan birimlerce, makamlarca değerlendirilir, ondan sonra söz konusu soruşturmayla ilgili bakanlığa bilgi verilir. Bakanlık da gereğini yapar. Dolayısıyla Eren Aysan’ın açığa alınmasıyla ilgili soruşturma, çalıştığı kurumdaki makamlarca yapılan değerlendirme sonucu yapılmıştır” açıklamasını yaptı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle