23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Perşembe 22 Aralık 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Notre Dame de Sion’da ‘Aşk’ konseri... MezzoSoprano ve oyuncu Dominique Hoff’un, Karine Sélo’nun piyanosu eşliğinde “Aşk” adlı “Anlatılı Konseri” yapılacak. Etkinlik bu akşam saat 19.30’da Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde gerçekleştirilecek. Gösteri Fransızca. Anlatılan metinlerin Türkçe tercümeleri altyazı olarak yansıtılacak. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Tam 10 yıldır yaratıcı beyinlere kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir sergileme alanı sunan bağımsız sanat platformu Piramid Sanat, 10. yaşını bir koleksiyon sergisiyle kutluyor. Piramid Sanat’ın 10 yılını kurucusu, ressam ve yazar Bedri Baykam anlattı. ‘Arkamızda ne 5Şubat’a kadar görülebilecek sergide Piramid Sanat’ın koleksiyonunda bulunan kendi sanatçılarının işlerinin yanı sıra, aynı koleksiyondaki yerli ve yabancı başka yapıtlar da sergileniyor. Ocak ayında Piramid Sanat’ın tarihçesini içeren kapsamlı bir kitap da hem galeri hem kitapçı raflarında okurlarla buluşacak. kapital ne bürokrasi var’ n Kısaca ‘Manastır’ de nilen İstanbul Sanat Merkezi’nden ayrıldık tan sonra kurdunuz Pi EZGİ ATABİLEN ramid Sanat’ı. Kuruluş sürecinde neler vardı kafanızda? Ermeni Vakfı’yla sanat çılar arasında sekiz yıldır süren bir ih tilaf vardı. Sonunda bina boşaltıldı, ay rılmaya mecbur kaldık. Manastır’a o gü ne kadar gelip gidenler arasında Hale Arpacıoğlu, Suat Akdemir, İnci Eviner, Tamer Yılmaz, Mahir Günşiray Tiyatro su gibi birçok sanatçı ve topluluk var dı. Sonra bugün Piramid Sanat’ın bu lunduğu binayı bulduğumda burayı sa dece bir atölye değil, sanatçılar için öz gür bir platform olarak kurmak iste dim. Piramid Sanat’ta sergilenmek için illa ki meşhur veya kolay satan bir sa natçı olmak gibi bir koşul yok. Sonuçta Türk sanat ortamına yön veren, özgür lük ve demokrasi mücadelesine de kat kısı olan bir yer olmasını istedim. n Öyle de oldu. Sadece sanat platfor mu değil haksızlıklara, yanlışlara, öz gürlük kısıtlamalarına karşı ses çıkar tanların buluştuğu bir yer de oldu Pi ramid. Sergileriniz de hep bu türden bir tavır üstlendi... Piramid Sanat’ta pek çok ticari gale ri, banka galerisi veya holding sanat ga lerisinde göremeyeceğiniz sergiler, söy leşiler, konferanslar vardı. Bunlar siya si ve erotik konulara çekinmeden gir mun da bu konularda dik duruş sergile me arzusu var. Bizim merkezimiz hiçbir zaman satış ve piyasa odaklı olmadı. Her zaman inandığımızı yaptık. n Peki sattınız mı? Ne çok sattık, ne de satamadık. Cesur ve kalıcı olduğuna, en önemlisi çağın ru hunu temsil ettiğine inandığımız eserle re yer verdik. Bu sayede de yaşadık, ya şıyoruz. Unutmayın ki arkamızda ne ka pital ne bürokrasi var. Türkiye’de bir mucize yaratıyoruz. Piramid Sanat’a ge lip dünyanın en iyi kahvelerini içen ya da 10 TL’ye kitap alanların da bu felse feye su taşıdığını düşünüyorum. Bu ser giyle şu karanlık ortamda nasıl bir ışık yakmaya çalıştığımızı fark edecek genç kuşakları da yakalayacağımızı temenni diler. Mesela ‘68 kuşağının 40. yılında ğı bastı. Bir önceki sergimiz Camilo Gue ediyorum. Umuyorum insanlar bağımsız, ‘Bir Rüzgârın Arkeolojik Kazısı’ sergisi vara March’ın “Tabu” sergisinin afişinde protest, özgür arayışları ısrarla sürdüren ni yaptık. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve sevişen iki kadın vardı, üstelik bu adam sanat platformunun kıymetini henüz ona arkadaşları ile dünyadaki ‘68 rüzgârının Che Guevara’nın oğlu. Yani o da açması sahipken bilirler. bütün analizi ve izleri ele alınıyordu. Ve kolay bir sergi değildi... n Piramid Sanat, AKP iktidarıyla ne yahut 2011’de açtığımız kişisel sergim ‘İçim Parçalanıyor’, Ergenekon ve Balyoz ‘Hep inandığımızı yaptık’ redeyse yaşıt. Dolayısıyla geride bıraktığı 10 senede Türkiye’de de çok şeyler davalarının en hızlı günlerinde açılan, o n Piramid Sanat’taki sergilerde değişti. Üstelik giderek daha çok sert süreci teşhir eden bir sergiydi. 2014’te her zaman ya siyaset ya da erotizm, leşen bir süreçteyiz. Geçen 10 seneyi, “Birinci Yılında Gezi” sergisini açtık. kimi zaman da ikisi birlikte ön plan bugünü ve yarını düşündüğünüzde na Kennedy cinayetinin 50. yılı üzerine daydı. İkisi arasında nasıl bir bağ sıl bir çıkarsamaya varıyorsunuz? “Dünyayı Değiştiren Sekiz Saniye” sergi kuruyorsunuz? Biz her zaman rüzgârın sert esece sini yaptık. 2011’de “Şehvetin Tadı” ser Sanat tarihi de, sanat tarihi yorumları ğini bilerek yaşadık. Ödünsüz olarak gisi sürerken UPSD Başkanı olarak Meh da, mizah da çok ilgimi çekiyor. Sanatçı demokrasiyi ve özgürlüğü savunduk. met Aksoy’un Erdoğan’ın “ucube” dediği ların orantısız zekâ dediği yaratıcı bakış Piramid Sanat’ın kendi yaşam yolcu “İnsanlık Anıtı” heykelini savunduğum açıları da öyle. Ama siyaset ve cinsellik luğunu bu bahsettiğimiz karanlık tü günlerde bıçaklandım. 2015’teki “Çırıl en çok ilgi çeken, tepki gören, tabu sayı nelin içinde sürdürüyor olması so çıplak” sergisi sırasında MHP’liler soka lan ve gerginliklerin arttığı hatlar. Toplu rumluluğumuzu artırıyor. KGeernmaeusx’tveen ‘Barok Düellosu’ Opera dünyasından iki yorumcu, Alaska doğumlu mezzosoprano Vivica Genaux ile Alman koloratur soprano Simone Kermes, Andrés Gabetta yönetimindeki Cappella Gabetta orkestrası eşliğinde bir barok düellosu sergileyecek. Barok düello, 12 Ocak saat 20.30’da İş Sanat’ta yapılacak. Güçlü yorumlarının yanı sıra şova dönüştürdükleri performanslarıyla Kermes ile Genaux, 18. yüzyılın iki önemli sopranosu; Faustina Bordoni ve Francesca Cuzzoni arasında yaşanan gerçek bir barok çekişmesinden esinle oluşturdukları repertuvarlarıyla seyircilere farklı bir deneyim yaşatacak. Kermes ve Genaux, Abba’dan Madonna şarkılarına uzanan renkli repertuvarıyla izleyici karşısına çıkacak. l Kültür Servisi Dizi kültürü dergisi ‘Episode’ çıktı Türkiye’nin dizi tutkunlarının ilgisine sunulan dizi kültürü dergisi “Episode”un ilk sayısı çıktı. 70 sayfadan fazla yabancı, 40 sayfadan fazla yerli dizi içeriğiyle iki aylık sürelerle çıkacak dergi, Episode ve EpisodeYerli olarak ön ve arka yüzünde çift kapaklı hazırlandı. Derginin bu ilk sayısında dizi tarihine ve hafızalara kazınmış en önemli karakterleri bir araya getiren “Bize Dizi İzlemeyi Sevdiren Unutulmaz Karakterler” adlı bir dosya, Hannibal Lecter rolüyle ikonlaşan Mads Mikkelsen söyleşisi, bu yıl itibarıyla Türkiye’ye giriş yapan online TV platformu Netflix’in İçerik Yöneticisi Ted Sarandos röportajı, Can Bonomo’nun “Penny Dreadful” üzerine yazısı; “The Crown”, “The Expanse”, “The Farscape”, gibi yapımlar üzerine incelemeler ve daha pek çok içerik yer alıyor. www.episodedergi.com l Kültür Servisi Sandıktaki türküler hayat buldu Türk halk müziği sanatçısı Çiğdem Elmas’ın ilk solo albümü “Sandığımdaki Türküler” Kalan Z Müzik etiketiyle yayımlandı. Türkülerin özüne sadık kalma hassasiyetiyle hazırlanan albümde Türk halk müziğine ölümsüz eserler bırakmış olan Zaralı Halil, Âşık Em rah gibi ustaların eserlerinin yanı sıra türkü formunda yeni besteler de yer alıyor. Bayburt’tan Sivas’a, Malatya’dan Erzincan’a uzanan on eseri içeren albümde Çiğdem Elmas “Bir Sandığım Var”, “Beline Bağlamış”, “El Çek Tabip”, “Çay Aşağı Adalar” gibi eserleri seslendiriyor. l Kültür Servisi Ülkenizi sevmek zorlaştığında... Yıllar boyu öfkeli bir ses avaz avaz haykırıp “laiklik din düşmanlığıdır” diye zart zurt ediyorsa... Her gün beş vakit Cumhuriyet ilkelerine, Atatürk’e küfür edilmesine göz yumuluyorsa... Demokrasi, bir amaç değil sadece bir araç olarak görülüyorsa... Ülkeye hilafeti geri getirme hayalleri kışkırtılıp Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılma rüyası görülüyorsa... Kindar ve dindar olma gereği “Allahuekber” deyip can alma hakkını kendinde görenler çoğalıyorsa... Ya bizden ya vatan haini... Sünni Alevi... “Affedersiniz Ermeni, afedersiniz Kürt, affedersiniz kadın, affedersiniz eşcinsel”... Laik anti laik... Türbanlı başı açık... Ahlaklı ahlaksız... O partili bu partili... Ayrımları kışkırtarak kin, öfke ve nefreti körükleyerek onulmaz yaralar açıyorsa... Bunca ölüme, bunca saldırıya niye şaşıyoruz ki. HHH Katliam, canlı bomba, terör ve cinayetlerle sarsılan ülkemde gördüğüm, konuştuğum herkes büyük bir karamsarlık içinde. Moral çöküntü içinde. Tünelin ucunda hiçbir ışık görmüyorlar. Yaşadığımız bu korkunç ortam hiç sona ermeyecek sanıyorlar. Adalete güven sıfır. Yaşamlarının güvende olduğuna kimse inanmıyor. Her an, her şey, herkesin başına gelebilir duygusu hepimize egemen... Tek tümceyle bu ülkeyi sevmenin artık çok güç olduğuna inanıyorlar. Ama hayır, yanlış bu düşünceler. Silkinin kendinize gelin! Terörün, cinayetlerin, katliamların amacı bu zaten. Herkes pes etsin. Ülkesini sevmekten vazgeçsin. İlkelerinden vazgeçsin. Düşüncelerinden, düşünmekten vazgeçsin! Sadece güce biat etsin. Güç ne derse o olsun. Herkes evine, kabuğuna, kendi içine çekilsin. Yaşamla ilişkisini kessin. Kısacası hayattan vazgeçsin! HHH Ülkenizi sevmek zorlaştığında, yapmamız gereken ülkeyi daha çok sevmek için nedenler bulup onları çoğaltmak, yaymak... Yapmamız gereken, sevilecek ülkeyi yeniden yaratabilmek için daha çok çalışmak... Susup tırsmak yerine daha çok konuşmak, daha çok anlatmak, daha çok açıklamak... Rejim değişikliği istemediğimizi ortaya koymak... (Örneğin şu sıralar başkanlık sisteminin neden geri çevrilmesine dair öyle çok sohbet, film, video dolaşıyor ki ortalarda, bunların herkes tarafından görülmesini, izlenmesini sağlayabilirsiniz.) Yapmamız gereken daha çok kenetlenmek... Dostlarımızla, sevdiklerimizle, ailelerimizle daha çok bir araya gelip daha güzel günler için neler yapabileceğimizi çoğaltmak... Tiyatrolar, konserler, opera, bale mi kısıtlanıyor, kitaplara kötü mü davranılıyor? İnadına daha çok, daha çok tiyatroya gideceğiz, daha çok konsere, daha çok opera ve baleye gideceğiz, daha çok kitap okuyacağız... Hayattan ve ülkeden vazgeçmediğimizi önce kendimize sonra tüm dünyaya duyuracağız. Yılmak yok! HHH Önceki akşam 13. İstanbul Bach Günleri’nde muhteşem bir konser izledim. Hakan Erdoğan prodüksiyonu olan festivalin bu yılki teması “Bach & Love”... Hemen belirteyim Deniz Müzesi’nin büyülü atmosferi (Boğaz’dan geçen vapurların ışıklarının içeriye, o dev kadırgaya yansıması vb.) Bach ile aşkı buluşturan konserleri taçlandırıyor. Fransız iki sanatçı, kemancı François Fernandez ve klavsende Benjamin Alard, iki Bach sonatını yorumlarken içimden geçen tek duygu, Bach seven herkes bu festivalin tüm konserlerini izlemeli, bunu mutlaka paylaşmalıyım duygusuydu. (Festivalin son konseri bu akşam yine Beşiktaş’ta Deniz Müzesi’nde.) “Sevginin Müziği” başlıklı yazısında Ahmet Soysal, “Bach’ı sevmek, müziği sevmektir ve buradan da insanı sevmektir” diyordu, program dergiciğinde... Şu günlerde en çok gereksinimimiz olan şey hiç kuşkusuz sevmek... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle