23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 22 Aralık 2016 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ El Bab’da 14 şehit Tükürdüğünü yaladı. İyi oldu!.. Önceki gün Moskova’da Türkiye, İran ve Rusya dışişleri ve savunma bakanlarının katıldığı bir toplantı yapıldı. Suriye’nin geleceğini belirleyecek kararların alındığı, ABD’nin yer almadığı çok önemli bir toplantıydı. Toplantı, Büyükelçi Karlov suikastının gölgesinde kaldı. Medyada önemi kadar geniş ve derinlemesine değerlendirilmedi. Oysa günlerce konuşulması, yazılması, yorumlanması gereken bir toplantıydı. Bu değerlendirme ve yorumlamaları uzmanları yapsın. Ama uzman olmayan ben, “Türkiye’nin son yıllardaki Suriye politikası tümüyle çöpe atıldı; dahası Türkiye’nin bugüne kadarki dış politikası da çok köklü bir değişime uğradı” denmesi gerektiği kanısındayım. Toplantının sonunda “Moskova Bildirisi” diye adlandırılan ve üç ülkenin mutabık kaldığının altının birkaç kez çizildiği bir açıklamadan kilit bir paragraf aktaracağım: “Rusya, İran ve Türkiye, Suriye hükümeti ile muhalefeti arasında barış anlaşmasına varılması için çalışmaya ve bu anlaşmaya garantörlük etmeye hazır. Üç ülke, Suriye’de önceliğin Esad hükümetini devirmek değil, terörle mücadele olduğunda mutabık.” Şimdi de üç hafta kadar önce Türkiye’nin Suriye politikasının mimarı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasından yine kilit bir paragrafı hatırlatacağım: “Biz sabır, sabır, sabır dedik, en sonunda dayanamadık ve Suriye’ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? ..... Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil.”  Art arda aktardığım iki paragraf birbiriyle taban tabana zıt. Diplomasi dilinde bu çapta bir çelişkiye, böylesi bir keskin dönüşe ne denir bilemem. Onu da uzmanlara bırakayım. Ancak benim dilimde (sanırım sizin de dilinizde) buna bal gibi “tükürdüğünü yalamak” denir. Bitmedi... Bir hatırlatma daha. Altı ay önce, 21 Haziran 2016’daTayyip Erdoğan, Suriye’de kol gezen örgütlerle ilgili yüksek fikirlerini açıklarken şöyle buyurdu: “Eğer DAEŞ’e karşı olanlar terör örgütü değilse o zaman El Nusra’ya niye terör örgütü diyorsunuz? El Nusra da DAEŞ’e karşı çok ciddi mücadele veriyor.” Bu cümle bir ek, bir açıklama gerektirmeyecek kadar açık. Öyleyse şimdi de önceki gün açıklanan Moskova Bildirisi’nden bir kısa parfgraf aktarayım: “...Üç ülke hem IŞİD ve El Nusra’ya karşı savaşta hem de diğer silahlı muhalefet gruplarını bu terör  örgütlerinden ayrıştırmada işbirliği kararlılığını teyit eder...” Eee? Bu da tükürdüğünü yalamak değilse nedir? HHH Siyasal çizgisini sadece ve sadece “Erdoğan karşıtlığı” üstüne kuranlar, kullandığım “tükürdüğünü yalamak” deyiminden muhalif bir anlam süzebilirler; “Ohhh, tükürdüğünü işte böyle yalatırlar adama” gibi cümleler kurabilirler. Yanlış olur. Hangi nedenlerle, hangi siyasi tercihlerle olursa olsun, iktidarın, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığında kazananı olmayacak bir savaşın içine sürükleyecek sorumsuz bir siyasi tercihten çıkarıp, rejimi ne kadar berbat olursa olsun bir komşu ülkenin egemenliğini kabul etmesi ve politikasını bu doğrultuda düzeltmesi iyidir; savaştan değil barıştan yana saf tutanlar için bir kazanımdır... HHH Ancaaaak... AKP iktidarı bu yeni yönelimiyle bir başka siyasal yörüngeye girdiğini de ilan etmiş oluyor. Putin Rusya’sı, Mollalar’ın İran’ı ve Erdoğan’ın Türkiye’si el ele... Yarın yazı günüm değil. Yazıişlerinden torpil isteyeceğim. İzin verirlerse yarın, olmazsa bundan sonraki ilk yazıda bir üstteki cümleyi tırmıklayacağım... Tabutuna 4 mermi koydular İstanbul Beşiktaş’ta 10 Aralık’ta düzenlenen terör saldırısında ağır yaralanan ve İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede önceki gün şehit olan 20 yaşındaki polis memuru Ufuk Bozgeyik’in cenazesi memleketi Gaziantep’te düzenlenen törenle toprağa verildi. Törende şehit polisin silah arkadaşları, tabancalarından çıkardıkları 4 mermiyi Ufuk Bozgeyik’in cenazesinin önünde duran fotoğrafının yanına koydu. Törende şehidin annesi Nuray Bozgeyik gözyaşı dökerken, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde halen polis memuru olan babası Abdulkadir Bozgeyik ise ayakta durmakta güçlük çekti. Harekâtın 120. gününde Türk askeri en büyük kaybını verdi. Önce çatışmada 4 asker ardından da üç intihar saldırısında 10 asker şehit oldu. 6’sı ağır 33 asker yaralandı TSK’nin öncülük ettiği Fırat Kalkanı Harekatı’nın 120’nci gününde Türk askeri en büyük kaybını verdi. TSK bir günde, sabah saatlerinde önce çatışmada 4, ardından da öğleden sonra bombalı 3 ayrı bölgede araçla düzenlenen intihar saldırılarıyla 10 askeri şehit verdi. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın 120’nci gününde bir yandan HalepEl Bab yolu, diğer yandan da El Bab’a hâkim Akil Tepesi, geçirilirken, 4 asker şehit oldu, 15 asker ise yaralandı. El Bab şehir merkezinin de ele geçirilmesine yönelik operasyonda ise dün akşam saatlerinde 10 askerin şehit olduğu, 6’sı ağır 18 askerin de yaralandığı belirtildi. TSK tarafından yapılan açıklamada operasyonda 138 IŞİD militanın da öldürüldüğü açıklandı. Akın Acar Oktay Durak El Bab’daki çatışmada yaralanan askerler Türkiye’ye getirilerek tedavi altına alındı. 138 IŞİD militanı öldürüldü TSK’den yapılan açıklamada, BabHalep yolunda tam kontrol sağlandığı belirtilirken, kaynaklar El Bab’a hâkim olan hastanenin bulunduğu Akil Tepesi’nin ele geçirilmesi merkeze ulaşmak için önemine işaret etti. Tepenin ele geçirilmesiyle IŞİD’in El Bab’daki hâkimiyetinin büyük ölçüde kırılmış olacağı ifade edildi. IŞİD’in bunu önlemek için canlı bomba ve patlayıcı yüklenmiş araçları yoğun şekilde kullanmaya başladığı öğrenilirken, hava taarruzları esnasında barınma alanları ve savunma mevzilerinin yanı sıra bölgedeki 4 bomba yüklü aracın da içindeki IŞİD militanlarıyla beraber imha edildiği kaydedildi. Ankara şimdi bu çatışmaların ardından IŞİD’in El Bab’daki hâkimiyetinin kırılmasını bekliyor. Çatışmalar sırasında TSK ayrıca hava operasyonları da düzenledi. Türk Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarınca yapılan hava taarruzları sonucunda 67 hedef vurularak imha edilirken, operasyonda açılan ateşler ve meydana gelen çatışmalar sonucunda 138 İŞİD militanı öldürüldü. Şehit annesi fenalaştı Çatışmada şehit olan 4 askerden Uz Önder Pınar man Çavuş Akın Acar’ın (23) Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde yaşayan annesi Hanife Acar kapıyı açınca yetkilileri karşısında görünce, “Oğluma bir şey oldu, siz bundan geldiniz. Ben biliyorum” diye baygınlık geçirdi. Fenalaşan şehit annesine sağlık ekipleri müdahale etti. Şehit Acar’ın iş bulamayınca uzman çavuş olduğu belirtildi. Şehit Topçu Astsubay Kıdemli Çavuş Önder Pınar’ın (24) Elazığ merkez Kültür Mahallesindeki baba evine acı haber ulaştı. Şehit Pınar’ın bekâr olduğu ve 5 yıldır görev yaptığı öğrenildi. Şehit Piyade Uzman Çavuş Oktay Durak’ın (29) şehit haberi, Yozgat’ın Çalıyıralan ilçesine bağlı Çukurören köyündeki ailesine ulaştı. Bekâr olan şehidin annesinin 25 yıl önce yaşamını yitirdiği öğrenildi. Şehit Durak’ın 4 yıldır uzman çavuş olarak görev yaptığı ve Kayseri’den geçici görevle harekâta katıldığı belirtildi. ERDOĞAN: BAB KUŞATMA ALTINDA Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Saray’da Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bujar Nishani ile yaptığı ortak basın toplantısında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüşerek bilgi aldığını aktardı, El Bab operasyonları hakkında bilgi verdi. Erdoğan “Şu anda ElBab tamamıyla Özgür Suriye Ordusu ve askerimiz tarafından kuşatma altındadır. Tabii DEAŞ artık orada son havliyle canlı bomba olarak her türlü saldırıyı yapıyor. Bu son kısımda maalesef birkaç şehidimiz, yaralılarımız oldu ama artık ElBab’ın Halep’le olan yol hattı tamamıyla kontrol altında. Temenni ederim ki ElBab çok daha uzamadan tamamıyla düşer” dedi. Bozdağ: Harekâtın amacı... Anayasa görüşmeleri sırasında 14 şehit haberini alan vekiller taziye dileklerinde bulunurken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, çatışmaların devam ettiğini, operasyonun amacının Türk miletinin can güvenliğinin sağlanması olduğunu söyledi. ‘ASKERLER BANYO BİLE YAPAMIYOR’ Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Fırat Kalkanı Harekâtı’nda askeri birliklerin sıkıntıları olduğunu, kendisine gelen bilgilere göre askerlere hâlâ kışlık çadır ile portatif ısıtıcıların verilmediğini savundu. Sahra koşullarında bile kullanılacak banyolar varken bunların yollanmamasından ötürü askerlerin operasyonun başladığı günden beri banyo yapamadıklarını ancak teneke bulurlarsa su ısıtıp yıkandıklarını dile getiren Özdağ, “Kılık kıyafet ikmali olmadığı için toz çamur içinde olduklarını, beslenme sıkıntısı olduğunu söylüyorlar. Kilis’e hastaneye yaralı olarak gelen askerler kendi ceplerinden aldıkları gıdalarla karınlarını doyurduklarını söylediler” dedi. Özel Kuvvetler’e sokaktan adam toplandığını da ileri süren Özdağ, Özel Kuvvetler’den tepki olarak istifaların hazırlandığını duyduğunu aktardı. Özdağ, “50 puan alanı gardiyan bile yapmıyorsunuz ama Özel Kuvvet subaylığında 50 puanlık bir çizelge koymuşsunuz. Bunun Özel Kuvvetler’de tepki ile karşılandığını ifade etmiştim” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Enkaz üzerimize geliyor Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastıyla Türkiye’nin Suriye’de ar tık Rusya’nın istediği oyunu oynamak zorunda olduğunu söyleyen gazeteci Fe him Taştekin, Rusya Devlet Başkanı Vla dimir Putin’in eski bir istihbaratçı oldu ğunu anımsatarak “Putin intikamını çok soğuk alan bir liderdir. Putin de elçiye suikastı Ortadoğu politika sı için Tanrı’nın bir lütfu olarak görecektir” diyor. DİLEK ŞEN Türkiye’nin Rusya ile yeni bir sayfa açmanın kar şılığı olarak Suriye siyase tini değiştirmek zorunda kaldığını belir ten Taştekin, “Putin daha büyük bir zafer için Erdoğan’a oyun oynama fırsatı ver di. Ama bu oyunu Ankara’nın kendi iste diği gibi oynamasının önünde de görün mez kırmızı çizgiler var” değerlendirme sini yapıyor. IŞİD topraklarını tamamen kaybetse bile cihadi selefiler arasında her zaman bir IŞİD damarı olacağını vur gulayan Taştekin şöyle diyor: “En uygun koşullarda yeniden nüksedecekler ya da coğrafyalar arası kaymalar yaşanacak. Türkiye’nin bu örgütlerle içli dışlı olma sı nedeniyle enkaz üzerimize doğru geli yor. Bu bir bumerang etkisidir, vuracağı yer Türkiye’dir.” Taştekin’in, IŞİD’in dü nü ve bugününü Ortadoğu tanıklıklarıy la anlattığı kitabı “Karanlık Çöktüğünde” okuyucuya sunuldu. Ortadoğu’da ve tüm dünyada kanlı terör eylemleri yapan ci hadi selefi örgütlerin anatomisini çizen Taştekin ile IŞİD’in yarattığı küresel te rörü, Türkiye’nin Suriye politikasını ve Rusya ilişkilerinin geleceğini konuştuk: n ‘Suriye savaşı bittiğinde IŞİD yok edilmiş olur’ diyebilir miyiz? IŞİD’in toprak hâkimiyeti bitirilebilir, ama IŞİD’i IŞİD yapan faktörler durduğu sürece örgütsel varlığı sürecektir. IŞİD’in tekabül ettiği yer değişmiyor; cihadi se lefiler arasında her zaman bir IŞİD da marı olacaktır. IŞİD’in taşıdığı dünya görüşünü onaylayanların oranı, Suudi Arabistan’da yüzde 96 civarında. Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de IŞİD gibi örgütlerin keselerini dolduracak in san çok. IŞİD’i besleyen bu altyapı hiçbir şekilde silahlarla temizlenmez. En uygun koşullarda yeniden nüksedecekler ya da coğrafyalar arası kaymalar yaşanacak. n Nereye gidecekler? Türkiye başta gelen ülkelerden biri. Türkiye’nin bu örgütlerle içli dışlı olma sı, bunlar adına taahhütlerde bulunması, bunlar üzerinden pazarlık yürütmesi ve Taştekin, IŞİD’le mücadelenin geldiği durumu, IŞİD sonrasını ve Rus elçinin öldürülmesinin ardından TürkiyeRusya ilişkilerinin alacağı boyutu anlattı ARTIK AKIL ARAMIYORUZ n ‘Rojava: Kürtlerin Zamanı’ kitabı suç delili sayılmış bir gazeteci olarak Türkiye’deki ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve gazeteci tutuklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Ürkütücü gelişmeler yaşanıyor. Tam da Halep’in bu gruplardan temizlendiği bir süreçte Hüsnü Mahalli hedef gösterildi ve anında tutuklandı. Artık bir akıl aramıyoruz. Gerçekle ri söylemek tehlikeli hale geldi. Hakikatin bu kadar çok bedelle karşılandığı başka bir dönem hatırlamıyorum. “Karanlık Çöktüğünde” derken biraz da yarına dair korkularıma atfen bir metafor yapıyorum. Türkiye’nin bataklığa saplanan dış politikası ile kana bulanan iç politikası birbirini etkiliyor. Bu etkileşim bizi karanlığa çekiyor. Elbette umudumuz var. Zifiri karanlık, aydınlığın başlayacağı yerdir. bunları sınırlarına taşıyan operasyonun bir parçası olması nedeniyle enkaz üzerimize doğru geliyor. Bu bir bumerang etkisidir, vuracağı yer Türkiye’dir. Sorun sadece IŞİD ile sınırlı değil. Türkiye’nin desteklediği çok sayıda örgüt, özleri itibarıyla El Kaide çizgisini temsil ediyor ve bunlar Türkiye’de bazı grup ya da cemaatlerle ilişkili. Savaş bitse bile Türkiye’nin başını ağrıtacak berbat bir miras olacaktır. n Halep’in önemi nedir? Amerika, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin kurgusuna göre Halep devrimin başkenti olacaktı. Halep bu kurguya aykırı bir tercihte bulundu ve sözüm ona devrimcileri kucaklamadı. Halep düşseydi Suriye ordusunun savunma hattı bugün başka bir yerde olur ya da rejim çökerdi. Cihatçıların Halep’i kaybetmesinde, Rusya’nın müdahalesi dengeleri değiştirdi. İran’ın artan katkısı da Rus müdahalesini sahada tamamladı. Asıl önemlisi dış politikada fazlasıyla tecrit olan Türkiye’nin Rusya ile yeni bir sayfa açmanın karşılığı olarak Suriye siyasetini değiştirmek zorunda kalmasıdır. Yani Rusya ile barışmanın diyeti, Suriye’deki politikanın değiştirilmesidir. Ankara diyor ki; “Suriye politikası sürdürülemez bir politika, bunu değiştirmek lazım ama bunu yaparken de Rojava’ya karşı ortak bir cephe kuralım.” Halep’e karşı Fırat Kalkanı’yla Suriye’de oyuna dönme... Putin daha büyük bir zafer için Erdoğan’a oyun oynama fırsatı verdi. Ama bu oyunu Ankara’nın kendi istediği gibi oynamasının önünde de görünmez kırmızı çizgiler var. n Suikasttan sonra Rusya ile Türki ye ilişkilerinin geleceği nasıl etkilenir? Putin’in deneyimli bir istihbaratçı ol duğunu unutmayalım. Kül yutmaz. Zira soruşturmaya Rusya’nın da dahil olmasını istedi. Uçağın düşürülmesi sonrası Rusya’yla ilişkiler bir nevi mahkumiyet bağlamına oturdu. Elçinin öldürülmesi bu mahkumiyeti ona katladı. Bir kere Suriye’de artık Türkiye, Rusya’nın dediği oyunu oynamak zorunda. Aksi halde Putin intikamını çok soğuk alan bir liderdir. Türkiye Batılı müttefikleriyle papaz olmuş bir ülke olarak fena halde köşeye sıkışmış durumda. Erdoğan “Allah’ın lütfü” ifadesini çok seviyor ya işte Putin de elçiye suikastı Ortadoğu politikası için Tanrı’nın bir lütfu olarak görecektir. n Türkiye’nin stratejisi ne olacak? “Sınırlarımıza sürüklenen cihatçı örgütleri, bir tampon bölge oluşturarak Suriye yönetimine karşı bir koz olarak kullanalım. Bu tampon bölge bizim kontrolümüzde olursa pazarlık gücümüz olur. Buradaki potansiyeli YPG’ye karşı kullanırız. İdlib’e gelen savaşçıları Hatay üzerinden Kilis’e, Kilis üzerinden de AzezEl Bab hattına çekeriz. Orada Kürtlere karşı bu yapıyı güçlendiririz” diye düşünüyorlar. Devletin aklında Rojava’ya karşı daha büyük bir savaş var. İçeride alınan sıkıyönetimvari önlemlerle sınırın altındaki yeni planlamayı birbirinden ayrı düşünmemek lazım. AKP, Halep’ten, Doğu Guta’dan, Deraya’dan çıkarılan bütün cihatçıları kendisine savaşçı olarak devşirebileceğini zannediyor. Türkiye bu örgütlerle sahada birleşmenin kendi elini güçlendireceğini düşünerek garantisi olmayan bir oyun oynuyor. n Türkiye “Ortadoğu çıkmazından” nasıl bir dış politikayla kurtulur? Şu anki kadro ve düşünme biçimiyle yeni bir politika üretmeleri çok zor. Suriye politikası mantıklı bir sorgulama sonucu değil her yerde tıkanma sonucu değişti. Bir ‘reset’ gerekiyor ama bunun yerine şantaj ve fırsatçılıkla oyunu sürdürme arayışı var. İçerde kendi iktidarını ebedi kılma çabası, dışarıda yeni bir arayış söz konusu. Şanghay’a girmekten bahsediyor. Çünkü müthiş şekilde daraldı ve şantaj yapıyor. Şantaj siyaseti, aklı başında bir reset değildir. Dış politikada, reset gerekiyor. Bu reseti yapabilecek irade ve akıl ise kalmadı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle