25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Aralık 2016 6 ‘Yargıya değilYARDGEIÇMÇKİIRKATTRAIŞŞISINA AKP’ye kafa tuttuk’ Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Partisinin Twitter hesabından paylaşılan mesaj nedeniyle SEGBİS Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Twitter hesabından paylaşılan aracılığıyla ifade veren Demirtaş, ‘Adil yargıya saygımız sonsuz’ dedi. bir mesaj nedeniyle yargılandığı davada, SEGBİS aracılığıyla, Ankara 35. Asli Mahkeme dokunulmazlığının kaldırılmasını araştırmak üzere bilirkişi atadı ye Hukuk Mahkemesi’nde hâkim karşı sına çıktı. Demirtaş, duruşmada söz ala rak, “Bizim yaptığımız yargıya kafa tut ma değil. Biz tam tersine yargısız infaza karşı, hukuksuzluğa karşı, siyasi olarak da AKP’ye kafa tuttuk. Bizim adil yargıya saygımız sonsuzdur” dedi. Avukatlarının talebi üzerine Demirtaş’ın dokunulmaz lığının kaldırılmasının anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla ilgili bilirkişi görevlen diren mahkeme, aynı görüşte olursa Ana yasa Mahkemesi’ne başvuracak. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin De mirtaş, “Demirtaş” kullanıcı adıyla, “Halk karşısında bütün ordular çaresiz dir. İşte Tayyip Erdoğan’ın sarayının or dusu ve polisi de yenildiler, yine yenile cekler” şeklinde HDP Genel Merkezi’nin Twitter adresinden yapılan paylaşım ne deniyle, “Türkiye Cumhuriyeti hüküme tini, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağıladığı” iddia Erdal Ataş sıyla Ankara 35. Asliye Ceza Mahkeme sinde yargılanmaya başlandı. Duruşmayı, HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Meral Danış Beştaş, HDP Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık ile bazı AB üyesi ülkelerin Büyükelçilik temsilcileri izledi. Hâkim Ayhan Altun, kimlik tespitinin ardından Demirtaş’a sağlık durumunu ve iddianameyi alıp almadığını sordu. İddianameyi edindiğini, avukatlarının beyanda bulunacağını belirten Demirtaş, hâkime “Sağolun, iyi olmaya çalışıyoruz” karşılığını verdi. Yüz yüze ifade vereyim Mahkemede söz alan Demirtaş’a bu aşamada savunmasının alınmayacağı anımsatıldı. Demirtaş ise usule ilişkin konuşacağını belirtti. Hakkında 20 farklı ilde yaklaşık 102 farklı dava ve soruşturma olduğunu belirten Demirtaş, “Savunmalarımı SEGBİS aracılığıyla yapmak zorunda kalıyorum. Çünkü tutukluyum ve tek başıma 45 gündür hücrede tutuluyorum. Burası bir tutukevi değil burası bir ceza infaz kurumudur. Burada avukatlarımla yaptığım görüşmeler ses kaydı ile kayıt altına alınıyor. Avukatlarımla görü Sezai Temelli Saruhan Oluç HDP heyeti görüşemedi HDP Eş Genel Başkan yardımcıları Sezai Temelli, Saruhan Oluç ve İstanbul milletvekili Erdal Ataş, cezaevinde kalp spazmı geçiren ve önceki gece hastanede sağlık kontrolünden geçirilen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşmek için Edirne Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne gitti. Demirtaş’ın sağlık durumuyla ilgili bilgi almak için geldiklerini ifade eden Saruhan Oluç, “Sağlık durumuyla ilgili net bilgileri şu ana kadar alamadık ama bize iletilmiş olan sağlık durumunda herhangi bir olumsuzluk yok. Kendisi ile görüşemedik tabii. Bu konudaki taleplerimize henüz olumlu cevap verilmedi. Ama o cezaevi yönetiminin iradesi dışında olan bir şey. Bakanlıkta bu konudaki taleplerimizi iletmeye devam edeceğiz. Şu anda durumu iyi. Kendisi biraz evvel SEGBİS ile bir duruşmaya da katıldı, savunmasını yaptı. Kendimiz görüşemedik ama avukatlarıyla görüştü” dedi. l EDİRNE / DHA rı söyledi: “Denildi ki, ‘HDP’li milletvekilleri ifade vermeyeceğiz diyerek, yargıya kafa tuttu.’ Bizim yaptığımız yargıya kafa tutma değil. Biz tam tersine az önce avukatlarımın açıkladığı yargısız infaza karşı, hukuksuzluğa karşı, siyasi olarak AKP’ye kafa tuttuk. AKP’nin yargıyı na hiçe sayan biz değiliz. Bizim adil yargıya saygımız sonsuzdur.” 45 yıl bile yatarım Aklanacağından emin olduğunu belirten Demirtaş, “Birileri saraylarda otururken, Türkiye’nin cumhurbaşkanlığına Baluken: Barışı kurban edenleri teşhir edin TBMM’deki bütçe görüşmeleri sıra sında söz alan HDP Adıyaman Milletve kili Behçet Yıldırım, tutuklu HDP Diyar bakır Milletvekili İd ris Baluken’in mesa jını okudu. Baluken, mesajında şunla rı dile getirdi: “Şah İdris Baluken sımızda barış ve özgürlük iradesini kır mak, demokratik, özgür yarınlara duy duğumuz umudu ve inancı teslim almak istediler. Bütün yıldızları yutacak şekil de karanlığı koyulaştırma zulümleri, her gün, toplumsal, siyasal, sosyal yaşamın her alanında devam ediyor ama unutul mamalı ki karanlık ne kadar koyulaşır şürken yanımda sürekli bir görevli bulu sıl ayaklar altına aldığı, kürsüde duruş aday olmuş bir kişi olarak 45 gündür tek sa koyulaşsın, yıldızlar, eninde sonun nuyor. Ayrıca tutuklanmadan önce başlayan bir tedavi sürecim yarı kaldığı için sağlık sorunları da yaşıyorum. Ben ve tutuklu bütün milletvekili arkadaşlarım aynı durumdadır. Savunma hakkımı kullanamıyorum. Yüz yüze mahkemenizde ifade vermek istiyorum” dedi. Bir hususu daha açıklığa kavuşturmak istediğini belirten Demirtaş şunla ma esnasında hâkimleri nasıl tutuklattığı, savcıları gece lojmanlarında çocuklarının gözleri önünde tartaklayarak nasıl gözaltına aldıklarını, benim bulunduğum cezaevi dahil birçok cezaevinde tutuklu hâkim ve savcılara nasıl kötü muamele yaptıklarını görüyor, tanık oluyoruz. Dolayısıyla, yargıya kafa tutan, yargının onurunu ayaklar altına alan, anayasayı kişilik bir hücrede tutulmayı, halkım adına onlara bir saldırı olarak görüyorum. Türkiye toplumunun Türk’ü ile Kürdü ile barış içinde yaşaması için, birlikte yaşaması için, ülkenin bütünlüğü içinde demokratik bir çözüm bulması için, canımı bile veririm. Bunun için 45 gün değil 45 yıl bile hücrede yatarım” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet da bu karanlığı yırtarak parlamaya devam ettiler tarih boyunca... Onurlu barışı, tek adam ya da tek parti iktidarı hesabıyla kendi çıkarına kurban edenleri kapı kapı, ev ev dolaşarak teşhir etmek son derece önemlidir. Özellikle AKP’ye oy veren milyonlara, bugüne kadar demokratik çözüm, barış, özgürlükçü sivil bir anayasa konusunda nasıl bir yanılsamayla karşı karşıya kaldıkları gerçe Temel şikâyet tecritİHD, tutuklu HDP’li vekil ve belediye başkanlarını ziyaret etti, rapor hazırladı ği, mutlaka gösterilmeye çalışılmalıdır.” l ANKARA / Cumhuriyet Yüksekdağ’a 6 yıl hapis istemi Van Cumhuriyet Başsavcılığı, Van’da geçen yıl 28 Ekim’de bir park açılışın ALİCAN ULUDAĞ da yaptığı konuşma nedeniyle HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hak İnsan Hakları Derneği (İHD) tutuklu bulunan HDP milletvekilleri ve belediye başkanlarını cezaevlerinde ziyaret ederek rapor hazırladı. HDP’li vekil ve başkanların “tecrit altında” oldukları vurgulanan raporda şunlar öne çıktı: HÜCREDE TEK BAŞINA: Görüşmelerde dile getirilen en temel hak ihlalinin “tecritte tutulma” olduğu belirtilmiştir. 3 kişilik hücre odasında tek başlarına tutulduklarını, günlük havalandırmada tek başına kaldıklarını ve böylece 24 saat boyunca tek tutulduklarını ifade etmişlerdir. Kendilerine gönderilen mektup ve faksların verilmediğini ya da metinlerin içindeki bazı cümlelerin çizildiğini belirtmişlerdir. Saldırının ardından HDP’nin resmi Twitter adresinden boş bir mermi kovanının görüldüğü bu fotoğraf paylaşıldı. kında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkındaki kanuna muhalefet etmek” suçlarından 6 yıl hapis istemiyle iddianame hazırladı. İddianamede Yüksekdağ’ın “Yitirdiğimiz nice canımızın, barış ve demokrasi şehidimizin boynumuzdaki ağır vebalidir” sözleri “terör örgütü propagandası” sayıldı. Van Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı parkın açılışı da “seçim kanununa muhalefet” kabul edildi. l VAN / DHA HDP’li Önlü serbest bırakıldı TÜRK’E KELEPÇELİ MUAYENE: Ahmet Türk, kalp pili taşıyan birisi olarak halen sağlık kontrolünü yaptıramadığını ve dişlerinin sorunlu olduğunu ve mutlaka kalp pili kontrolü ile diş tedavisi görmesi gerektiğini ifade etmiştir. Sağlık kontrolü için kelepçeli olarak muayeneye götürülmek istenmesine tepki olarak gitmemeyi tercih ettiğini belirtmiştir. Savunma hakkı kısıtlanıyor: Haklarında çok sayıda dava olduğunu, dava dosyalarını inceleyemediklerini, avukatları ile rahat bir şekilde dosyadaki evraklar üzerine çalışamadıklarını, davanın bulunduğu yargı çevresinden çok uzak bir hapishaneye gönderildikleri için SEGBİS sistemi ile duruşmalara katılmak zorunda bırakıldıklarını ifade etmişlerdir. HDP Genel Merkezi’ne silahlı saldırı HDP yönetici ve milletvekillerine yönelik operasyonun ardından polisler tarafından ablukaya alınan HDP Genel Merkez binasına dün akşam silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırının ardından bir kişi gözaltına alındı. HDP Genel Merkezi 7 Haziran seçimleri öncesi uğradığı silahlı saldırı ve sonrasında yaşanan kundaklama girişiminin ardından dün akşam saatlerinde de yeniden silahlı saldırıya uğradı. HDP Eş Genel Başkanları, Grup Başkanvekilleri ve milletvekillerinin gözaltına alınmasının ardından binanın olduğu sokağın giriş ve çıkışlarının polis tarafından kapatılmasına karşın yaşanan saldırıda binaya pompalı tüfek ile dışarıdan 4 el ateş edildi. Saldırıda can kaybı ve yaralanma yaşanmazken kundaklanma girişiminin ardından yeniden yapılan binanın camları kırıldı ve binada maddi hasar meydana geldi. Binaya yapılan saldırının ardından HDP’nin resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “İlilçe binalarımıza, Genel Merkezimize dönük saldırıların azmettiricisi, intikam yemini eden ve seferberlik çağrıları yapan yetkililerdir” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet KCK ana davasının görüldüğü Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakkında çıkardığı zorla getirme kararının ardından, önceki gün Ankara Esenboğa Havalimanı’nda gözaltına alınan HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü, Diyarbakır’a getirilerek mahkemeye çıkarıldı. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade veren Önlü, “Eski ifadelerimi tekrar ediyorum. Savunmama ekleyecek başka bir husus yok. Tapelerdeki ses bana ait değil. Buna daha önce itiraz etmiştik”dedi. Önlü’nün avukatı Cihan Aydın ise “Müvekkilim iki cümlelik ifade için gözaltına alınıyor. Bugüne kadar 12 yargıç, 9 savcı bu dosyaya girmiş. Bunların hepsi şu anda cezaevinde” dedi. l DİYARBAKIR / DHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Seferberlik teröre statü demektir “Seferberlik” dendiğinde bu topraklarda yaşayan insanların, tabii en çok yaşlı kuşakların zihninde canlanan hadise bellidir: “Düveli Muazzama” ile tutuşulmuş bir savaş… “Seferberlik”, Birinci Dünya Savaşı’na halk arasında verilen addır. Osmanlı İmparatorluğu’nun, Almanya ve AvusturyaMacaristan’ın yanında Britanya, Fransa, Rusya, İtalya gibi dev devletlere karşı sürdürüp mağlubiyetle tamamladığı, kendisinin de sonu anlamına gelen savaş… “Seferberlik”le ilk akla gelen bu. Tıpkı “Memleketimden İnsan Manzaraları” başlangıcında Nâzım’ın “Haydarpaşa garında//1941 baharında” diyerek giriş yapıp takdim ettiği insanlardan birinin öyküsünde olduğu gibi: “Merdivenlerin üstünde güneş bir baş yeşil soğan ve bir insan: Ahmet Onbaşı. Balkan Harbinde gitti Seferberlikte gitti Yunan Harbinde gitti. ‘Ha dayan hemşerim sonuna vardık’ sözü meşhurdur.” HHH Bu anlamda “Seferberlik”, yayılmacı (“irredantist”) arzularını bastıramamış bir yönetimin, Enver Paşa başta olmak üzere İttihat ve Terakki hükümetinin, hesapsız kitapsız bir maceraperestlikle halkı sürüklediği ve devletin ipini kendi elleriyle çektikleri bir felaketin adı. Büyük facia ve acılara yol açmış, yıkım ve parçalanmaya altyapı oluşturmuş… Sonrasında güçbela doğrulup ayağa kalkabilen toplum, büyük meşakkat ve fedakârlıkla ulusdevlet Cumhuriyet’e vücut verebilmiş. HHH Cumhurbaşkanı’nın muhtarlar toplantısında yaptığı “Milli Seferberlik” çağrısı kimde ne etki ve heyecan yarattı bilemiyorum, ama bende ilk çağrıştırdığı bu seferberlik oldu. Tabii Osmanlı’yla bağlantılı yaşanan o acı tarihsel deneyimde her ne olursa olsun bir devlet, başka devletlerle büyük ölçekli bir silahlı çatışmaya girmişti. Şimdiki “Milli Seferberlik” ilanının nedeni ise terör… Cumhurbaşkanı, ülke içinde en son yaşanan kanlı terör eylemi akabinde ve terör örgütlerine karşı yapıyor bu çağrıyı: “Buradan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum, Anayasa’mızın 104. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olarak PKK’sıyla, DEAŞ’ıyla, FETÖ’süyle, DHKPC’siyle ve tüm diğerleriyle, adı, söylemi, yöntemi ne olursa olsun, tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik ilan ediyorum.” HHH Dolayısıyla önceki iki yazımızda üzerinde durduğumuz hususlar burada da geçerli: Türkiye, terörle sanki bir devletle savaşıyormuşçasına “karşılıklılık” içerisinde eşitlikçi bir ilişki kuruyor. Terör örgütlerini, onlar sanki devlet güçleri imiş gibi, kendisiyle denk bir konuma yerleştiriyor. “Milli seferberlik” çağrısı, bu bakımdan, istenenin, amaçlananın tam tersi yönde bir etkiyle teröre “statü” kazandırma işlevi görüyor. Burada tekrar hatırlayalım Osmanlı’yı seferberlik ilanına götüren güçleri: İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya… Ve şimdiki seferberlik ilanının muhataplarını: PKK, IŞİD, FETÖ, DHKPC… HHH Elbette Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla ilgili sorunlar hemen vurgulandı. Seferberlik kararının Meclis’in sorumluluk alanında olduğundan; dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nca yapılanın Anayasa’da tanımlanan şekliyle bir seferberlik çağrısı olmadığından; daha çok teröre karşı toplumsal dayanışmayı motive etme amacı taşıdığından dem vuruldu. Ama yine de “devlet dili”nin daha tasarruflu, ölçülü ve dikkatli olması gerekmiyor mu? “Seferberlik”, bu kadar kolay ve rahat dolaşıma sokulacak bir tabir olabilir mi?.. Ve elbette yukarıdaki çağrışım üzerinden karşılaştırmaların ve karşılaştırmalarda farkları belirlemenin de ardı arkası kesilmiyor. Söz gelimi Cihan Harbi seferberliğinde millet cepheye, elle tutulur, gözle görülür somutlukta karşılarında duran “düşman” devlet kuvvetleriyle çatışmaya çağrılmıştı. Şimdiki seferberlik çağrısına sebep teşkil eden eylemleri yapanların öyle gözle görülür, elle tutulur yanları yok. Aksine tespit edilebilmelerinin zorluğundan dolayı korkunç katliamlara en beklenmedik anda yol açıyorlar. Böyle olduğu içindir ki bu seferberlikte halk cepheye savaşmaya değil, emniyete “ihbar”a çağrılıyor. Tekrar kulak verelim Cumhurbaşkanı’na: “Her kim bu örgütlerin çalışmalarıyla, elemanlarıyla ilgili bir şey görürse, bilgi sahibi olursa hemen güvenlik güçlerimize bilgi vermelidir. Muhtarlarımıza birinci derecede görev düşüyor. Hangi evde kim var, kim yok; bunu Emniyet görevlilerine bildirmelisiniz.” HHH Dolayısıyla “düşman” kendi içimizde sayılarak bulunması yolunda neredeyse konukomşu, eşdost, hısımakraba birbirini kollar vaziyet almaya yönlendiriliyor. Etnik, dinsel, yaşambiçimsel farklılık içinde olanların birbirinden işkillenir hale gelmesinin de önü açılıyor. Birbirine öyle ya da böyle husumet duyanların karşılıklı “ispiyon”larına da zemin hazırlanıyor. Tam da terörün arzu edeceği şekilde birbirimizle kutuplaşmanın ötesinde birbirimizin kuyusunu kazacak bir yola sürükleniyoruz. Yine Nâzım’ı ve bu defa şu dizeleri hatırlatan yola: “Kendi kendimizle yarışmaktayız Gülüm Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz Ya da dünyamıza inecek ölüm…” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle